Arama

Allah'ın Kelam'ından bir Ayet de siz hediye eder misiniz? - Sayfa 2

Güncelleme: 21 Temmuz 2013 Gösterim: 87.028 Cevap: 251
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
8 Nisan 2006       Mesaj #11
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Allah göklerin ve yerin Nur' udur. O' nun Nur' u içinde ışık bulunan bir kandil yuvasına benzer. O ışık bir cam içindedir , cam ise
Sponsorlu Bağlantılar
Son düzenleyen asla_asla_deme; 9 Mart 2008 22:40
nazlisu - avatarı
nazlisu
Ziyaretçi
10 Nisan 2006       Mesaj #12
nazlisu - avatarı
Ziyaretçi
Peygamber ve inananlar, ona Rabb'inden indirilene inandı. Hepsi Allah'a, meleklerine,kitaplarına,peygamberlerine,inandı."Peygamberleri arasından hiçbirini ayırdetmeyiz, işittik, itaat ettik, Rabbimiz! Afını dileriz, dönüş sanadır" dediler.Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükler; kazandığı iyiylik lehine, ettiği kötülük de aleyhinedir.Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu tutma.Rabbimiz Bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yük yükleme.Bizi affet,bizi bağışla,bize acı.Sen Mevlamızsın, kafirlere karşı bize yardım et...BAKARA/285,286
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Nisan 2006       Mesaj #13
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Evlerinizde vakarla-oturun (evlerinizi karargah edinin), ilk cahiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah'a ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister. (Ahzab Suresi, 33)

Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dışelbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Ahzab Suresi, 59)
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Nisan 2006       Mesaj #14
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
TUR209 13 jpg

TUR2021 jpg
Son düzenleyen Blue Blood; 12 Nisan 2006 12:06 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
beybala - avatarı
beybala
Ziyaretçi
27 Nisan 2006       Mesaj #15
beybala - avatarı
Ziyaretçi
"Siz ve eşiniz değerli bir misafir gibi cennete girin. Orda altın tepsi ve bardaklar dolaşır. Canlarının istediği, gözlerinin hoşlandığı her şey ve bol meyveler vardır. Orada ebedi kalacaksınız. Yaptıklarınıza karşı size miras verilen cennet budur!"
(43/70-73)
KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
1 Mayıs 2006       Mesaj #16
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
MÜMİN SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Ha, Mîm.
2- Bu Kitab'ın indirilmesi, Aziz, Alim olan Allah'tandır;
3- Günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası pek şiddetli olan ve lütuf sahibi (Allah'tan). O'ndan başka İlah yoktur. Dönüş O'nadır.
4- Allah'ın ayetleri konusunda inkar edenlerden başkası mücadele etmez. Öyleyse onların şehirlerde dönüp dolaşması seni aldatmasın.
5- Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı çok) fırkalar da. Her ümmet, kendi elçilerini (susturmak için) yakalamaya yeltendi. Hakkı, onunla yürürlükten kaldırmak için, 'batıla-dayanarak' mücadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık Benim cezalandırmam nasılmış?
6- Senin Rabbinin kafirler üzerindeki: "Gerçekten onlar ateşin halkıdır" sözü böylece hak oldu.
7- Arş'ı yüklenmekte olanlar ve çevresinde bulunanlar, Rablerini hamd ile tesbih etmekte, O'na iman etmekte ve iman edenlere mağfiret dilemektedirler: "Rabbimiz, rahmet ve ilim bakımından herşeyi kuşatıp-sardın, tevbe edenler ve Senin yoluna tabi olanlara mağfiret et ve onları cehennem azabından koru."
8- "Rabbimiz, onları Adn cennetlerine sok ki onlara (bunu) va'dettin; babalarından, eşlerinden ve soylarından salih olanları da. Gerçekten Sen, üstün ve güçlü olansın, hüküm ve hikmet sahibisin."
9- "Ve onları kötülüklerden koru. O gün Sen, kimi kötülüklerden korumuşsan, gerçekten ona rahmet etmişsin. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.
10- Şüphesiz küfredenlere de (şöyle) seslenilir: "Allah'ın gazablanması, elbette sizin kendi nefislerinize gazablanmanızdan daha büyüktür. Çünkü siz, imana çağrıldığınız zaman inkar ediyordunuz.
11- Dediler ki: "Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün ve iki kere dirilttin; biz de günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi çıkış için bir yol var mı?"
12- "Sizin (durumunuz) böyledir. Çünkü bir olan Allah'a çağırıldığınız zaman inkar ettiniz. O'na ortak koşulduğunda inanıp-onayladınız. Artık hüküm, Yüce, büyük olan Allah'ındır."
13- O, size ayetlerini gösteriyor ve sizin için gökten rızık indiriyor. İçten (Allah'a) yönelenden başkası öğüt alıp-düşünmez.
14- Öyleyse, dini yalnızca O'na halis kılanlar olarak Allah'a dua (kulluk) edin; kafirler hoş görmese de.
15- Dereceleri yükselten Arş'ın sahibi (Allah), 'toplanma ve buluşma' günü ile uyarıp-korkutmak için, Kendi emrinden olan ruhu kullarından dilediğine indirir.
16- O gün, orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. (Allah sorarMsn Happy "Bugün mülk kimindir? Bir olan, Kahhar olan Allah'ındır."
17- Bugün her bir nefis, kendi kazandığıyla karşılık görür. Bugün zulüm yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı seri görendir.
18- Onları, yaklaşmakta olan güne karşı uyar; o zaman yürekler gırtlaklara dayanır, yutkunur dururlar. Zalimler için ne koruyucu bir dost, ne sözü yerine getirebilir bir şefaatçi yoktur.
19- (Allah,) Gözlerin hainliklerini ve göğüslerin sakladıklarını bilir.
20- Allah hak ile hükmeder. Oysa O'nu bırakıp taptıkları hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.
21- Onlar, yeryüzünde gezip-dolaşmıyorlar mı ki, böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını bir görsünler. Onlar, kuvvet ve yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha üstün idiler. Fakat Allah, onları günahları dolayısıyla (azapla) yakalayıverdi. Onları Allah'tan koruyacak kimse olmadı.
22- Çünkü gerçekten onlar, Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirirdi; fakat onlar inkar ederlerdi. Bu yüzden Allah, onları (azapla) yakalayıverdi. Şüphesiz O, kuvvetli olandır, cezalandırması şiddetlidir.
23- Andolsun, Biz Musa'yı ayetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik;
24- Firavun'a, Haman'a ve Karun'a. Ama onlar: (Bu,) Yalan söyleyen bir büyücüdür" dediler.
25- Böylece, o, Katımız'dan kendilerine bir hak ile geldiği zaman, dediler ki: "Onunla birlikte iman edenlerin erkek çocuklarını öldürün; kadınlarını ise sağ bırakın." Ancak kafirlerin hileli-düzeni boşa çıkmakta olandan başkası değildir.
26- Firavun dedi ki: "Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim de o (gitsin) Rabbine yalvarıp-yakarsın. Çünkü ben, sizin dininizi değiştirmesinden ya da yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum."
27- Musa dedi ki: "Gerçekten ben, hesap gününe iman etmeyen her mütekebbirden, benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığınırım."
28- Firavun ailesinden imanını gizlemekte olan mü'min bir adam dedi ki: "Siz, benim Rabbim Allah'tır diyen bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o, size Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunuyor. Buna rağmen o eğer bir yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir; ve eğer doğru sözlü ise, (o zaman da) size va'dettiklerinin bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Allah, ölçüyü taşıran, çok yalan söyleyen kimseyi hidayete erdirmez."
29- "Ey Kavmim, bugün mülk sizindir, yeryüzünde hüküm sahibi kimselersiniz. Fakat bize Allah’tan dayanılmaz bir azap gelecek olursa bize kim yardımcı olabilecek?" Firavun dedi ki: "Ben, size yalnızca gördüğümü (kendi görüşümü) gösteriyorum ve ben sizi doğru yoldan da başkasına yöneltmiyorum."
30- İman eden (adam) dedi ki: "Ey Kavmim, ben o fırkaların gününe benzer (bir günün felaketine uğrarsınız) diye korkuyorum."
31- "Nuh kavmi, Ad, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumuna benzer (bir gün). Allah, kullar için zulüm istemez."
32- "Ve ey kavmim, doğrusu ben sizin için o feryat (edeceğiniz kıyamet) gününden korkuyorum."
33- "Arkanızı dönüp kaçacağınız gün; sizi Allah'tan koruyacak yoktur. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğruya yöneltecek bulunmaz."
34- "Andolsun, daha önce Yusuf da size apaçık belgeler getirmişti. O zaman size getirdikleri hakkında kuşkuya kapılıp durmuştunuz. Sonunda o, vefat edince, demiştiniz ki; "Allah, ondan sonra kesin olarak bir elçi göndermez." İşte Allah, ölçüyü taşıran, şüpheci kimseyi böyle saptırır."
35- "Ki onlar, Allah'ın ayetleri konusunda kendilerine gelmiş bir delil bulunmaksızın mücadele edip dururlar. (Bu,) Allah Katında da, iman edenler katında da büyük bir öfke (sebebi)dir. İşte Allah, her mütekebbir zorbanın kalbini böyle mühürler."
36- Firavun (alayla) dedi ki: "Ey Haman, bana yüksek bir kule bina et; belki o yollara ulaşabilirim,"
37- "Göklerin yollarına. Böylelikle Musa'nın ilahına çıkabilirim. Çünkü ben, onun yalancı olduğunu sanıyorum." İşte Firavun'a, kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu. Firavun'un hileli-düzeni, 'yıkım ve kayıpta' olmaktan başka (bir şey) olmadı.
38- İman eden (adam) dedi ki: "Ey Kavmim, siz bana tabi olun, ben sizi doğru yola iletip-yönelteyim."
39- "Ey kavmim, gerçekten bu dünya hayatı, yalnızca bir meta (kısa süreli bir yararlanma)dır. Şüphesiz ahiret, (asıl) karar kılınan yurt odur."
40- "Kim bir kötülük işlerse, kendi mislinden başkasıyla ceza görmez; kim de -erkek olsun, dişi olsun- bir mü'min olarak salih bir amelde bulunursa, işte onlar, içinde hesapsız olarak rızıklandırılmak üzere cennete girerler."
41- "Ey kavmim, ne oluyor ki ben sizi kurtuluşa çağırıyorken, siz beni ateşe çağırıyorsunuz."
42- "Siz beni Allah'a (karşı) inkar etmeye ve hakkında bilgim olmayan şeyleri O'na şirk koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, üstün ve güçlü olan, bağışlayan (Allah')a çağırıyorum.
43- "İmkanı yok; gerçekten sizin beni kendisine çağırmakta olduğunuz şeyin, dünyada da, ahirette de çağrıda bulunma (yetkisi, gücü, değeri ve bağışlama)sı yoktur. Şüphesiz, bizim dönüşümüz Allah'adır. Ölçüyü taşıranlar, onlar ateşin halkıdırlar."
44- "İşte size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben de işimi Allah'a bırakıyorum. Şüphesiz Allah, kulları pek iyi görendir."
45- Sonunda Allah, onların kurdukları hileli-düzenlerinin kötülüklerinden onu korudu ve Firavun'un çevresini de azabın en kötüsü kuşatıverdi.
46- Ateş; sabah akşam, ona sunulurlar. Kıyamet-saatinin kopacağı gün: "Firavun çevresini, azabın en şiddetli olanına sokun" (denecek).
47- Ateşin içinde, iddialar öne sürüp karşılıklı tartışırlarken zayıf olanlar, büyüklenen (müstekbir)lere derler ki: "Gerçekten biz, size uymuş (teb'anız) olan kimselerdik. Şimdi siz, ateşten bir parçasını olsun, bizden uzaklaştırabilir misiniz?
48- Büyüklenen (müstekbir)ler derler ki: "Biz hepimiz (ateşin) içindeyiz; gerçekten Allah, kullar arasında hüküm verdi (artık)."
49- Ateşin içinde olanlar, cehennem bekçilerine dediler ki: "Rabbinize dua edin; azaptan bir günü (olsun) bize hafifletsin."
50- (BekçilerMsn Happy "Size kendi Resulleriniz açık belgelerle gelmez miydi?" dediler. Onlar: "Evet" dediler. (BekçilerMsn Happy "Şu halde siz dua edin" dediler. Oysa kafirlerin duası, çıkmazda olmaktan başkası değildir.
51- Şüphesiz Biz elçilerimize ve iman edenlere, dünya hayatında ve şahidlerin (şahidlik için) duracakları gün elbette yardım edeceğiz.
52- Zalimlere kendi mazeretlerinin hiçbir yarar sağlamayacağı gün; lanet de onlarındır, yurdun en kötüsü de.
53- Andolsun Biz Musa'ya hidayeti verdik ve İsrailoğulları'na kitabı miras bıraktık.
54- (Ki o,) Temiz akıl sahipleri için bir hidayet rehberi ve bir zikirdir.
55- Şu halde sen sabret. Gerçekten Allah'ın va'di haktır. Günahın için mağfiret dile; akşam ve sabah Rabbini hamd ile tesbih et.
56- Şüphesiz, kendilerine gelmiş bulunan hiçbir delil olmaksızın, Allah'ın ayetleri konusunda mücadele edenlere gelince; onların göğüslerinde kendisine ulaşamayacakları bir büyüklük (isteğin)den başkası yoktur. Artık sen Allah'a sığın. Şüphesiz O hakkıyla işiten, hakkıyla görendir.
57- Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. Ancak insanların çoğu bilmezler.
58- Kör olanla (basiretle) gören bir olmaz; iman edip salih amellerde bulunanlarla kötülük yapan da. Ne az öğüt alıp-düşünüyorsunuz.
59- Şüphesiz kıyamet-saati, yaklaşarak gelmektedir; bunda hiçbir kuşku yok. Ancak insanların çoğu iman etmiyorlar.
60- Rabbiniz dedi ki: "Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir.
61- Allah, kendisinde sükun bulmanız için geceyi, aydınlık olarak da gündüzü sizin için var etti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı (sınırsız) bir fazl sahibidir. Ancak insanların çoğu şükretmiyorlar.
62- İşte bu, sizin Rabbiniz Allah'tır; herşeyin Yaratıcısı'dır; O'ndan başka İlah yoktur. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorsunuz?
63- İşte, Allah'ın ayetlerini inkar edenler böyle çevriliyorlar.
64- Allah, yeryüzünü sizin için bir karar, gökyüzünü bir bina kıldı; sizi suretlendirdi, suretinizi de en güzel (bir biçim ve incelikte) kıldı ve size güzel-temiz şeylerden rızık verdi. İşte sizin Rabbiniz Allah budur. Alemlerin Rabbi Allah ne Yücedir.
65- O, Hayy (diri) olandır. O'ndan başka İlah yoktur; öyleyse dini yalnızca Kendisi'ne halis kılanlar olarak O'na dua edin. Alemlerin Rabbine hamd olsun.
66- De ki: "Bana apaçık belgeler gelince, sizin Allah'tan başka taptıklarınıza kulluk etmekten kesin olarak menedildim ve alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum."
67- O'dur ki, sizi topraktan, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo) yarattı; sonra sizi bir bebek olarak çıkarmakta, sonra güçlü (erginlik) çağınıza erişmeniz, sonra da yaşlanmanız için size (belli bir ömür vermektedir). Sizden kiminin daha önce hayatına son verilmektedir; adı konulmuş bir ecele erişmeniz ve belki aklınızı kullanmanız için (Allah sizi böyle yaşatır).
68- Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir.
69- Allah'ın ayetleri hakkında mücadele edenleri görmüyor musun; nasıl da döndürülüyorlar?
70- Ki onlar, Kitab'ı ve elçilerimizle gönderdiğimiz şeyleri yalanladılar. Artık yakında bileceklerdir.
71- Boyunlarında demir-halkalar ve (ayaklarında) zincirler olduğu halde sürüklenecekler;
72- Kaynar suyun içinde; sonra ateşte tutuşturulacaklar.
73- Sonra onlara denilecek: "Sizin şirk koştuklarınız nerede?"
74- "Allah'ın dışında (taptıklarınız)." Dediler ki: "Bizi bırakıp-kayboluverdiler. Hayır, biz önceleri (meğer) hiçbir şeye tapar değilmişiz." İşte Allah, kafirleri böyle şaşırtıp-saptırır.
75- İşte bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarıp-azmanız ve azgınca ölçüyü taşırmanız dolayısıyladır.
76- İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Artık mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür.
77- Şu halde sen sabret, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır. Sonunda ya onlara va'dettiğimiz (azab)in bir kısmını sana göstereceğiz ya da senin hayatına son vereceğiz. Nihayet onlar Bize döndürülecekler.
78- Andolsun, Biz senden önce elçiler gönderdik; onlardan kimini sana aktarıp-anlattık ve kimini anlatmadık. Herhangi bir elçiye, Allah'ın izni olmaksızın bir ayeti getirmek olacak şey değildir. Allah'ın emri geldiği zaman hak ile hüküm verilir ve işte burada (hakkı) iptal etmekte (istekli) olanlar hüsrana uğramışlardır.
79- Allah O'dur ki, kimine binmeniz, kiminden yemeniz için size (bir yarar olmak üzere) davarları var etti.
80- Onlarda sizin için yararlar vardır. Onların üstünde göğüslerinizde olan bir hacete (ihtiyaca ve arzuya) ulaşırsınız; onların ve gemilerin üstünde taşınırsınız.
81- Size Kendi ayetlerini gösteriyor; artık Allah'ın ayetlerinden hangisini inkar ediyorsunuz?
82- Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını bir görsünler. Onlar, kendilerinden (sayıca) daha çoktu ve yeryüzünde kuvvet ve eserler bakımından daha üstündüler. Fakat kazandıkları şeyler, (azaba karşı) onlara hiçbir şey sağlayamadı.
83- Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirdiği zaman, onlar, yanlarında olan ilimden dolayı sevinip-böbürlendiler de, kendisini alay konusu edindikleri şey, onları sarıp-kuşatıverdi.
84- Bizim dayanılmaz-azabımızı gördükleri zaman, dediler ki: "Bir olan Allah'a iman ettik ve O'na şirk koştuğumuz şeyleri de inkar ettik."
85- Ama Bizim dayanılmaz-azabımızı gördükleri zaman, imanları kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. (Bu,) Allah'ın kulları arasında sürüp-giden sünnetidir. İşte kafirler burada hüsrana uğramışlardır
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Mayıs 2006       Mesaj #17
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
FİL SURESİ
Bismillahirrahmanirrahim

1 -Görmedin mi Rabbin ne yaptı fil sahiplerine!

2-Tuzaklarını boşa çıkarmadı mı?

3-Üzerlerine sürü sürü kuşlar saldı.

4-Onlara balçıktan pişirilmiş sert taşlar atıyorlardı.

5-Derken onları, yenilmiş ekin yaprağı gibi kılıverdi.
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
2 Mayıs 2006       Mesaj #18
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Müfessirler bu ayetin, kendinden önce geçen ayetten bedel olduğunu söylemişlerdir. Buna göre mana, "Allah insana kalemle yazmayı ve başka bilmediği birçok şeyleri de öğretmiştir."Bir önceki ayette, öğretme olayının kaynağı Rabb'e ait olduğu tescil edilmiştir. Bu ayette ise öğretilen ilmin muhatabı tespit edilmektedir.

“Alleme” fiilinin bu ayetteki konumu iki mef’ul almaya yöneliktir. Zira mef’ullar ortadadır.

İlk meful olan "el-İnsan" ın kim olduğu hakkında çeşitli görüşler vardır.
1- Adem (.a.s.) dır. [319] Zira Allah O'na eşyanın bütün isimlerini öğretmiştir. [320]
2- Resul Muhammed (s.a.v.) dır. [321]Nitekim başka bir ayette kendisine “(Allah) sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir " buyrulmuştur. [322]
3- Genel olarak tüm insanlığa şamildir. [323]Ayette, Allah sizi analarınızın karnından çıkardığı zaman hiçbir şey bilmiyordunuz.[324] buyrulmuştur.

Bu görüşler içinde üçüncü olarak zikredilen görüş tercihe en uygunudur. Kur'an ayetlerinde hususî hitap zikredilmediği müddetçe genele yönelmek. Kur'an'ın davetine daha uygundur, İkinci ayette “Alak”tan'tan yaratılan insan kim ise, beşinci ayette Allah'ın öğrettiği insan da aynıdır. Bütün insanlar alaktan yaratılmış ve bütün insanlara bilmedikleri şeyler öğretilmiştir.

İkinci meful ise “Ma lem Ya’lem” dir.
"Bilmediği şeyler" ifadesi: tüm ilimlere şamildir.İnsanoğlu ana kanundan hiçbir şey bilmez olarak dünyaya gelmiş, [325] sonra bilmediği şeyleri öğretmiştir. [327] İnsanın elde ettiği ve edeceği bütün ilimlerin çıkış noktası ve ana kaynağı Allah-u Teala'dır.

Ayette ince bir gönderme ile "Resül'un kaleme ihtiyacı olmadan da okutulacağı ve öğretileceğine dikkat çekilmiştir. [328] İnsanı alaktan yaratan ve ona bilmediklerini kalemle öğreten Ekrem Zat için, Mevhubî olan risalet müessesesini -kalemle yazmasını bilmeyen- bir kula bahşetmesi ve ona bilmediklerini öğretmesi gayet mantıklı ve basit bir iştir.

Bu ayette Hz. Peygamber (s.a.v.)'in okumak için yazmaya ihtiyacı olmadığı zımnen anlatılmıştır. Bu meyanda akla: Resul'e Nübüvvet geldikten sonra kalem ile yazmayı öğrenmesi gerekmez miydi? gibi bir soru gelmektedir. Kur'an'da geçtiği üzere "Sana (Kur'an'ı) okutacağız ve sen onu unutmayacaksın [329] buyrulmuştur. [330] Bu ayet aynı zamanda Allah-u Teala tarafından bir garantidir. Vahiy müddetince Resul kendisine gelen vahyi yazmasa bile unutmayacaktır. Ancak yüklendiği emaneti ümmetine taşıması için vahiy katiplerine ayetleri tescil ettirmiştir.

Akla şöyle bir soru da gelmektedir. Acaba Resul, kendisi yazmamakla birlikte, yazılanı okumayı nübüvvetten sonra da mı bilmiyordu? Bu konuda meşhur olarak bilinen, nübüvvetten sonra da Resul okumayı bilmiyordu. Nitekim Hudeybiye anlaşmasında yazılan bir kelimeyi silmek için, hangisi olduğunu Hz. Ali'ye sormuştur. Ancak Şifa kitabında geçtiği üzere, katibi Hz. Muaviye'ye; "Divite mürekkep koy, kalemi yan kes, "Be" harfini uzat, "Sîn" harfini farkettir, "Mîm" harfini körletme, "Allah" (lafzını) tahsîn, "er-Rahman" (lafzın)ı med, "er-Rahîm" (lafzın)ı tecvîd eyle." mealindeki Besmelenin hattı için kullandığı tabirlerden yola çıkarak yazıyı bildiği de söylenmiştir. [331]Bu rivayet mantıklıdır. Ancak bu tarifleri vahy-i ilahî ile yapabileceği gibi, yirmi üç sene Kuran’ı, okumak-yazdırmak vazifesi olan bir zatın bu müddet zarfında yazmayı da öğrenmiş olması mümkündür. Ancak ortada bir gerçek vardır. Resul'ün, nübüvvet inene kadar okuma-yazmayı bilmediği kesin delillerle sabittir.


<FONT face="Comic Sans MS" size=2> "(Ey Muhammed) sen bundan önce bir kitap okumuyordun. Elinle de O 'nu yazmıyordun. Öyle olsaydı o zaman (Allah'ın sözlerini boşa çıkarmaya çalışan) iptalciler, kuşkulanırlardı, (ama şimdi ne diye şüpheleniyorlar). [332]<SPAN style="COLOR: red">
muslu64 - avatarı
muslu64
Ziyaretçi
2 Mayıs 2006       Mesaj #19
muslu64 - avatarı
Ziyaretçi
Ayet, mucize "Sor İsrâiloğulları'na, onlara nice açık mucizeler verdik... " (el-Bakara, 2/ 211).


arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
3 Mayıs 2006       Mesaj #20
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Dinsizler kendiliklerinden mi inanmazlar Tanrı'ya-eger varsa-?


Insan Suresi, ayet:30, Tekvir:29 “Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz..”
76/Insan/30: 76/30. Allah dilemedikce siz dileyemezsiniz. Dogrusu Allah, bilendir, Hakim'dir.
81/tekvir/29: Alemlerin Rabbi olan Allah dilemedikce sizler bir sey dileyemezsiniz.
“Allah kimi dilerse onu saptırır, ve kimi dilerse onu doğru yola koyar.” (Enam suresi, ayet:39)
6/Enam/125: Allah kimi dogru yola koymak isterse onun kalbini Islamiyet'e acar, kimi de saptirmak isterse, goge yukseliyormus gibi, kalbini dar ve sikintili kilar. Allah Boylece, inanmayanlari kufur batakliginda birakir.
6/Enam/33: 6/39. Ayetlerimizi yalanlayanlar karanliklarda kalmis sagir ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu saptirir ve kimi dilerse onu dogru yola koyar.
10/Yunus/99“Ey Muhammed! Rabbin dileseydi, yeryüzünde insanların hepsi inanırdı.”
10/Yunus/99: 10/99. Rabbin dileseydi, yeryuzunde bulunanlarin hepsi inanirdi. oyle iken insanlari inanmaya sen mi zorlayacaksin?
32/Secde/13):Biz dilesek herkese hidayet verirdik. Fakat cehennemi tamamen cin ve insanlarla dolduracağıma dair, benden söz çıkmıştır.”
32/Secde/13: Biz dilesek herkese hidayet verirdik, fakat cehennemi tamamen cin ve insanlarla dolduracagima dair Benden soz cikmistir.
Enam/125: Allah kimi doğru yola koymak isterse, onun kalbini Islamiyet’e açar. Kimi de saptırmak isterse, göğe yükseliyormuş gibi, kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah inanmayanları küfür karanlığında bırakır Enam/149): "Ustün delil, Allah’ın delilidir. O dileseydi, hepinizi doğru yola eriştirirdi de!”

Benzer Konular

2 Ekim 2014 / Misafir Soru-Cevap
26 Temmuz 2013 / Misafir Müslümanlık/İslamiyet
1 Temmuz 2014 / Josie Soru-Cevap
15 Ocak 2010 / Misafir Taslak Konular