Arama

İslami Bilgiler - Soru ve Cevap - Sayfa 12

Güncelleme: 23 Ocak 2015 Gösterim: 154.681 Cevap: 117
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
2 Ağustos 2012       Mesaj #111
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Hayız: Bir kadının döl yatağı denilen rahminden bir hastalık veya çocuk doğurmak sebebi ile olmaksızın muayyen müddetler içinde gelen kandır. Buna "adet hali" denir. Bu suretle gelen bir kana "hayız" veya "dem-i hayız" denildiği gibi, bu kan sebebi ile muayyen bir zaman için ileri gelen şer'î bir maniaya da hayız denir. Böyle âdet gören kadına da "hâyız" denilir.
Nifas: Kadınlardan çocuk doğurmalarını müteakip veya çocuğun çoğu kısmı çıktığı anda gelen kandır. Böyle bir kadına da "Nüfesâ" denir ki, lohusa demektir.
Sponsorlu Bağlantılar
İstihâza: Rahimden değil de, bir damardan gelip tenasül uzvu yolu ile akan kokusuz bir kandır. Kendisinde bu hal bulunan kadına da "müstehâza" adı verilir.

İtibar Haber


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Meral Koca - avatarı
Meral Koca
Ziyaretçi
19 Ekim 2012       Mesaj #112
Meral Koca - avatarı
Ziyaretçi
Herşeyi “Ol” emriyle yaratan Allah gözü, doğada çok sık bulunan ve herkesin bildiği malzemelerden yaratmıştır. Diğer tüm canlılarda olduğu gibi insan gözü de bir et parçasıdır. Sinirler, sıvılar ve kaslardan oluşur. Derin düşünmeyen, bir insanı sadece et ve kemik yığını olarak gören bazı kişiler, gözlerin bu kas ve sinirlerden oluşan kısmını önemli görür ve karşılaştığı kişinin göz rengi ve şekline değer verir. Hiç ifadesi olmayan boş bakışları kendilerince “saflık ve temizlik” olarak algılar, karşısındaki kişinin çok güzel ve anlamlı baktığını düşünür. Bu kişiler basit bir bakış açısı ile yaklaştıkları için bakışlardaki derinliğin yüze anlam ve güzellik kattığını fark edemez, anlamlı bir bakışın ruhta meydana getirdiği derin etkiyi de bilemezler. Bu nedenle birbirlerine aklı ve şuuru olmayan canlıların baktığı gibi bakarlar.

Sponsorlu Bağlantılar
Oysa güzel ve anlamlı bakan bir göze bakmak müminlerde çok büyük bir heyecan uyandırır. Çünkü insan gözündeki anlam, kişinin aklı ve imani gücü ile orantılı olarak gelişir. Eğer bir kişi Allah’a aşkla, coşkuyla ve tutkuyla bağlıysa, Allah’a tam teslimiyetliyse, Allah’a ve tecellilerine saygısı kusursuzsa, Allah’a ve yarattıklarına değer veriyorsa bu kişinin gözünün ve bakışlarının etkisi dünyadaki en büyük manevi güçlerden biridir. İşte ruhun derinliğini yansıtan böyle anlamlı bir gözden etkilenme ve alınabilecek zevk de o derece yüksek ve şiddetli olur. Bu ise Allah’ın bir mucizesi olarak sadece samimi Müslümanlara has bir özelliktir.

Samimiyeti bilmeyen, yapmacık tavırlar gösteren kişilerin bakışları ve mimikleri genellikle sadece gösteriş amaçlı olduğundan sunidir. Bu kişiler zaman zaman müminlerin hissettikleri güven ve huzuru kendi bakışlarına yansıtmak ve karşılarında da güzel bakan gözler görmek özlemi duysalar da istedikleri güzellik ve etkileyiciliğe asla sahip olamazlar. Çünkü Allah, Allah’ı gereği gibi takdir edip sevemeyen, Allah’a derinden bağlanmayı bilmeyen bir ruha bu güzelliği hiçbir zaman nasip etmez. Bu kişilerin genel karakter özellikleri incelendiğinde egoist, bencil, güvensiz, sevgisiz, saygısız ve hiçbir şeye değer vermeyen kişiler oldukları görülür.


Bu kişilerin özlem duydukları güzelliğe ve estetiğe kavuşmaları için öncelikle Allah’a tam teslim olmaları, Allah’ın istediği ahlakı yaşamaları ve kendilerine bakan gözleri de kendi gözlerini de Allah’ın yarattığını düşünmeleri gerekir. Ve mutlaka gözlerindeki etkiyi oluşturacak akla ve derin bir imana sahip olmaları lazımdır. Çünkü Yüce Allah’ı coşkuyla seven bir insan, gördüğü her şeyi Allah’ın yarattığı bir güzellik, Allah’ın sıfatlarının güzel bir tecellisi olarak görür ve sever. Allah’ı coşkuyla seven bir insan değer vermeyi, saygı duymayı, teslim olmayı, güzelliği takdir etmeyi, güzellikten zevk almayı, karşılaştığı her görüntünün en güzel yönlerini görebilmeyi bilir. Bunu bilen ve kavrayan bir insanın ruhunda oluşan derinlik ve olgunluk ise bakışlarından hemen anlaşılır.

Bir kişi karşısındaki güzelliğin Allah’ın sıfatlarının tecellisi olduğunu düşünerek hareket ediyorsa, müthiş bir haz duyar ve o güzelliğe karşı bakışlarından nur ve muhabbet akar. Bir insanın bakışlarının nurunun ve temizliğinin, insana özel bir etkisi vardır. Eğer karşı taraf da akıllı ve samimi imanlı ise, sevgi dolu, derin, anlamlı bakışlardan aldığı zevkten dolayı Allah’a hamd eder ve bu şükrünü bakışlarına yansıtır. İşte bakışlardaki güzelliğin, yüzdeki etkileyiciliğin temeli budur.

Taklit yapan kişi de Allah’ın bir başka mucizesi olarak hemen anlaşılır. Bu gerçeği Rabbimiz bir Kuran ayetinde şöyle hatırlatır:

“Eğer Biz dilersek, sana onları elbette gösteririz, böylelikle onları simalarından tanırsın...” (Muhammed Suresi, 30)
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
10 Haziran 2013       Mesaj #113
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
Kadın Hangi Şartlarda Çalışabilir?
MsXLabs.org

Bir kadının, kızın, anası, babası ve mahrem akrabası yoksa veya var da, fakir iseler ve devlet de yardım etmez ve kimse yardım etmezse, bu kadın, kendinin, çocuklarının ve hastalık, ihtiyarlık sebebiyle çalışamayan fakir ana babasının nafakalarını temin etmek için çalışmak zorundadır.

Sual: Kadınların çeşitli sanayi kollarında çalışmasında bir sakınca var mıdır?

CEVAP

Dinimizde kadın, geçim derdinden, düşüncesinden muaf tutulmuştur. O, çalışarak, didinerek para kazanmaya mecbur değildir. Her şeyi onun ayağına getirmek mecburiyeti vardır. Dinimiz ona bu kıymeti vermiştir.

Müslüman kadın ticaret, fen, sanat ve ziraat ile uğraşmaya mecbur değil ise de, bunlarla meşgul olması, para kazanması günah değildir, kendi isteği ile çalışabilir. Yalnız, bunlarla meşgul olurken, haramlardan sakınması şarttır. Haram işleyerek iş yapılamadığı gibi, ibadet de yapılamaz.

İhtiyaç halinde çalışmak
Sual: Kadın hangi şartlarda çalışabilir?

CEVAP

Bir kadının; ana, baba ve mahrem akrabası yok ise veya mevcut olup fakir iseler, kimse buna bakmıyorsa, devlet de yardım etmiyorsa, bu kadın, kendinin, çocuklarının ve hastalık, ihtiyarlık sebebi ile çalışamayan fakir ana babasının nafakalarını temin etmek için çalışmak zorundadır. Erkekle karışık olmayan kadın işlerinde çalışır. Erkek bulunmayan iş yok ise, sıhhatini, dinini, namusunu, Müslümanlık haysiyetini ve şerefini koruyacak kadar farz olan nafakayı kazanmak için, yabancı erkeklerin bulunduğu yerde örtülü olarak çalışması caiz olur. Bu nafakayı kazanmasında mani olunması, ikrah olur. Böyle ihtiyaçtan fazla, orada kalması caiz olmaz. Çalışırken, başını, kollarını açması için zorlarlarsa, açmazsan burada çalışma derlerse, örtülü olarak çalışacak başka yer bulamayınca, kolları açık çalışması, İmam-ı Ebu Yusuf kavline göre caiz olur. Kadının kulaklarından sarkan saçlarını örtmesi farz değildir diyen âlimler de mevcuttur. Harac olduğu zaman, bu zayıf kavil ile amel etmek caiz olur. Başında bulunan saçları örtmenin farz olduğu sözbirliği ile bildirildi ise de, kulaklardan sarkan saçların açılması, zorlanmak sebebi ile caiz olur. Böyle zorlanan kadın, her zaman, erkekle karışık olmayan veya örtülü çalışacak yer aramalıdır. Bulunca, orada çalışması lazım olur. Saçlarını, kollarını sokakta, gidip gelirken örtmelidir. Müslüman erkekle evlenince, bunun nafakasını kocası temin etmeye mecburdur. Zengin olmadığı için, anasına, babasına ve çocuklarına nafaka vermesi lazım gelmez ise de, kocasının izni ile çalışıp onlara bakması lazımdır. (S. Ebediyye)

Nafakayı kazanmak
Sual: Kocam, gereksiz harcamalar yapıyor. Mesela, neredeyse her gün gereksiz yere dışarıda yemek yiyor, cep telefonlarını gereksiz yere değiştiriyor, telefonla çok uzun konuşuyor, süs olsun diye lüks eşyalar alıyor. Bir de, bunlar için borçlanıyor, aldığı para borçlara gidiyor. Nafakamızı sağlamak için, ev temizliğine gitmek gibi bazı işler yapıyorum. Bazen haram işlemek zorunda da kalıyorum. Bu şartlar altında, haram işlemem mazeret olur mu?

CEVAP

Mazeret olmaz. Dışarıda yemek yemek, cep telefonu değiştirmek, lüks eşyalar almak günah değil ise de, önce evin nafakasını temin etmesi gerekir. Nafakasını kazanacak ve borçlarını ödeyecek kadar çalışıp kazanmak farzdır. Bunu yapmayıp, ailesini zor durumda bırakan günahkâr olur. Üç hadis-i şerif meali şöyledir:

(Çalışıp kazanmak her Müslümana farzdır.) [Taberani]

(Kimseye muhtaç olmamak ve ana-baba, çoluk-çocuğunu da muhtaç etmemek için işe gidenin her adımı ibadettir.) [Taberani]

(Çalışmayıp kendini sadaka isteyecek hâle düşüren 70 şeye muhtaç olur.) [Tirmizi]

Erkek mesleği
Sual: İslam Ahlakı kitabında, zaruret olmadan erkekler gibi giyinen, onlar gibi tıraş olan ve erkeklere mahsus işleri yapan kadınlarla, kadın gibi saçlarını uzatan ve süslenen erkeklere, bunların caiz olmadığı bildiriliyor. Erkeklere mahsus işler hangileridir?

CEVAP

Bu işler, zamana göre değişirse de, genelde, güreş, hamallık, polislik, şoförlük, veznedarlık, genel hizmetler, inşaat, mezbaha gibi meslekler bu sınıfa dâhildir. Zaruret olmadan kadınlar bu meslekleri seçmemelidir.
halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
26 Temmuz 2013       Mesaj #114
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye

Bir kardeşimiz, benim Kur’an ı anlamak için, eminolmadığımız bilgilerden yararlanmak yerine, yine Kur’an dan yardım almalıyızşeklindeki bir yazıma, aşağıdaki ayeti kendi okuduğu mealden yazmış ve rivayethadisler olmasaydı, Kur’an ı bugün bizler anlayamazdık, düşüncesini savunmayaçalışmış.

Ayeti önce, arkadaşımızın yazdığı şekliyle yazalım.

"Biz sana zikri indirdik. Tâ ki kendileri için indirilen Kur'an'ıinsanlara açıklayasın ve tâ ki onlar da iyice fikirlerini kullansınlar"(Nahl, 44)

Şimdide aynı ayeti Diyanetin mealinden yazalım. Bakalım farklılık var mı?

Diyanet İşl. Bşk. Meali

Nahl 44: (O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara,kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sanabu Kur’an’ı indirdik.

Allah bu ayetin de, gönderdiği diğer peygamberlerle, doğruyu bulmaları içingönderdiği kitapları, açık ve anlaşılır belgelerle gönderdiğini söylüyor.Devamında ise peygamberimize indirilen Kur’an ı topluma anlatması, geçmişkitaplarla arasındaki farkı izah etmesi, gerektiğinde açıklaması, tebliğ etmesigörevinin de olduğunu söylüyor. Böylece toplumun ayetler üzerinde düşünmelerigerektiğini belirtiyor.

Dikkat ederseniz arkadaşımızın yazdığı aynı ayet, Diyanetin mealiyle çok farklıanlamlara geliyor. Ne yazık ki Kur’an ayetleri ile işte böyle oynanıyor.

Mehdi konusunda bir yazıma yine bir kardeşimiz, mehdi konusu Kur’an da geçmez,onun için mehdilik konusu İslam ın içine sonradan sokulmuş bir olgudurdediğimde, bakın bana nasıl bir cevap vermişti bana.

(Değerli arkadaşım, öncelikle mehdi hadislerde geçer. Sadece Kur'an-ı Ker'imdeki manalarla bir yere varılamaz.)

Kur’an dışı düşüncelerle İslam ı yaşadığımızda, işin sonunu tahmin etmemiz aslamümkün olmayacaktır. Kur’an ı emin olmadığımız, böyle bilgilerle anlarsak,acaba doğru yapmış olur muyuz sizce?

Hani Rabbimiz, sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum diyordu? Ne oldu bu ayetinhükmü, yoksa bu ayete iman etmiyor muyuz?

Gelelim konumuza. Ayette geçen, kendisine indirileni açıklaman sözünden neanlamalıyız, burası çok önemli. Eğer ayetler anlaşılması zor, herkes tarafındananlaşılması mümkün değilse, bu durumda Kur’an ın birçok ayetinde geçen, bizayetleri açık, seçik, anlaşılır bir şekilde indirdik ki öğüt alasınız,sözlerini görmezden gelmiş oluruz.

Yaradan birçok kez, yemin olsun ki bu kitabı sizler için kolaylaştırdımdiyorsa, nasıl olurda Rahmanın gönderdiği kitabın, anlaşılması zor olduğunusöyleriz. Bu durumda peygamberimizin topluma Kur’an ile ilgili yaptığıaçıklamaların, izahların anlamı çok daha farklı olmalı değil mi sizce de?

Peygamberlerin açıklamak, izah etmek ve ikna etmek gibi çok önemli görevlerivardır. Yoksa Allah ın indirdiği ayetler, verdiği örnekler anlaşılmıyor da,elçisi açıklıyor, anlaşılmasını sağlıyor, anlatıyor anlamında asla düşünemeyiz.Bunu düşünmek, Rahmana ve kitabına saygısızlıktır, ayrıca yüzlerce ayetine deters düşer.

Allah gönderdiği kitaplar arasında bazı hükümleri kaldırdığını, değiştirdiğiniaçıklar Kur’an da.

Bakara 106; Biz bir ayeti siler, unutturur veya ertelersek ondan daha iyisiniveya onun bir benzerini getiririz. Allah'ın her şeye gücü yeter olduğunubilmedin mi?

Yeni indirilen kitaplarda, bu farklılıkları gören toplumlar, eski inançlarınınkaldırıldığını gördüklerinde, elçilere itiraz etmişler ve yeni hükümleri kabuletmek istememişlerdir.

Peygamberlerin asıl görevi de bunları anlatmak, izah etmek ve toplumu iknaetmektir. Yoksa ayetler, çok açık ve anlaşılır bir şekilde indirilmiştir. Dahadoğrusu açık ve anlaşılır olduğunu, bizzat Kur’an ın kendisi söylemektedir.
Bakın bu konu ile ilgili bir ayeti daha, sizlere hatırlatmak istiyorum.

Maide 101: Ey iman edenler, size açıklandığında sizi üzecek şeyleri sormayın;Kur'an indirildiği zaman sorarsanız, size açıklanır. Allah onu affetti. Allahbağışlayandır, (kullara) yumuşak olandır.

Gerçektende peygamberimizin görevi çok zordu. Çünkü o günkü toplumun bir kısmıYahudi, bir kısmı ise Hıristiyan dı. Kur’an ayetleri indirilmeye başlandığında,daha önce yine ehli kitaba indirilen bazı hükümlerin değiştirildiğini gördülerve peygamberimize itirazda bulundular, kabul etmek istemediler.

İşte bu ayet, bu itiraza cevap niteliğindedir. Ayetler indirilmeyebaşlandığında, hoşlarına gitmeyen, yani daha önce inandıkları konularındeğiştirildiğini gördüklerinde, itiraz etmemeleri gerektiğini belirtiyor.

Bu konuda açıklama yapıyor ve diyor ki, bazı ayetlere itirazınız varsa, ayetlerindirilmeye başlandığında, yani ayetin tebliği anında sorularınızı elçimesorun, bunun nedeni sizlere açıklanır. Daha sonraki toplumlar, bu konudatartışmaya girmesin, itiraz etmesin. Çünkü Allah, daha önceki hükümlerikaldırdı, sizler için en doğrusu olan, en güzelini indirdi diyor Rabbimiz.

Peygamberlerin ayetleri anlatması, izah etmesi ve toplumu ikna etmesi konusunu,bu şekilde anlamalıyız. Yoksa HÂŞÂ Rabbimiz bizlerden istediklerini bizzatkendisi anlatamadı da, elçisi tercüme etti ya da bizlere izah etti demek,Rabbimize ve Kur’an a büyük saygısızlıktır.

Allah kullarının anlayamayacağı şekilde ayetleri neden göndersin. Allah sizceherkesin anlayamayacağı bir rehber gönderip, daha sonra bu kitaptan herkesisorumlu tutar mı? Böyle bir adaleti beşere bile layık görmüyorsak, lütfenRabbimize isnat etmeyelim.

Bizler ne yazık ki hurafe itikatlarımıza, Kur’an dan delil aramak için, Kur’anın bir kelimesinden yola çıkarak, diğer ayetleri görmezden gelerek, onlarcahatta yüzlerce ayetine, taban tabana zıt anlamlar yükleyerek, büyük yanlışlaryapıyoruz.

Bakın Allah Kur’an için ne diyor?

Kamer 22: Yemin olsun ki, biz, Kuran'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakatdüşünen mi var?

Yaradan bu ayeti, birçok kez tekrar ederek, Kur’an ı kolaylaştırdığını, kolayanlaşılan bir rehber indirdiğini söylüyor. Ayetin sonunda ise, fakat düşünen mivar diyerek, düşündüğümüzde, aklımızı kullandığımızda ayetlerianlayabileceğimizi söylüyor.

Enam suresi 104. ayetinde, bakın ne diyor.

Enam 104: Rabbinizden size gerçekleri gösteren deliller geldi. Artık kim gözünüaçar hakkı idrak ederse kendi yararına, kim de (hakkın karşısında) körlükederse kendi zararınadır. Ben başınızda bekçi değilim.

Lütfen bu ayeti dikkatle düşünelim. Bu ayette peygamberimizin bizlere nesöylemesini istiyor bakın Rabbimiz. Allah dan bizlere gerçekleri gösteren,gönül gözlerinin, nurunun, Furkan ın indirildiğini söylüyor. Sizce bir kitap,rehber Allah katından geliyorsa, bu rehberin anlaşılması için, bir başkakaynağa, herhangi bir beşerin açıklamalarına, izahına ihtiyacı olabilir mi? Adıüstünde FURKAN, eğriyi doğrudan ayıran.

Ayetin devamında söyledikleri çok düşündürücüdür. Kim gözünü açarda, Allahkatından gelen bu nura sarılırsa, kendi yararına diyor. Kim körlük ederse dekendi zararına diyerek, aslında çok önemli bir ikaz yapıyor Rabbimiz. Demek kikörlük etmeyen, ayetleri anlayabiliyormuş.

Sizce körlük nasıl yapılır? Bugün bizler ne yazık ki bu körlüğü yapıyoruz.Ayetlerin üstünü örterek, görmezden gelerek neler söylüyoruz Kur’an içinhatırlayalım.

—Kur’an da her bilgi yoktur, özet bilgiler vardır.
—Kur’an ı herkes anlayamaz, ilim sahibi kişiler anlar.
—İslam ı doğru yaşamak için, fıkıh kitaplarından istifade etmeliyiz.

Bu sözlere inanan hiç kimse, İslam ı yaşamak için, ilk önce Kur’an a müracaatetmez. Yani Kur’an ın ipine sarılmaz. Çünkü yanlış anlamaktan korkar. Birde herbilgi yoksa, neden baksın ki Kur’an a.

Her bilginin olduğunu söyledikleri, daha anlaşılır fıkıh kitaplarına bakmak, budurumda daha kolay olmaz mı? İşte bizler ne yazık ki bu düşünceyeinandırıldığımız içinde, körlük ediyor Kur’an yerine, doğruluğundan eminolmadığımız bilgilerin ardı sıra gidiyoruz. Her mezhep kendi doğrularınasarılmış yaşayıp gidiyoruz. İşte toplum Kur’an dan, böyle uzaklaştırılıyor.

Enam suresi 104. ayetin en sonunda, peygamberimizin bizlere söylediği söz,aslında sorumuza cevap veriyor ve bakın ne diyor.

—Ben başınızda bekçi değilim.

Düşünene, ibret alana bu cümle çok şeyler anlatıyor. Lütfen üzerinde dikkatledüşünelim. Bakın Rabbimiz Kur’an ı ne için indirmiş.

Nahl 89: (Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahitgöndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günüdüşün. Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren birrehber, bir rahmet ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.

Rabbimiz peygamberimizi, bizler için mahşer günü şahit olarak getireceğinisöylüyor. Peki şahitliği, sizce hangi konuda olacak? Elbette Kur’an ınşahitliğini yapacak. Tebliğ ettiği ayetler üzerinde olacak.

Ya Kur’an ın hiç bahsetmediği, tek kelime bile söz etmediği konuları, bunlardaAllah katındandır diyerek topluma sunulan konular hakkında, o gün ne söyleyecekdersiniz peygamberimiz, bunu düşünen var mı?

Ayetin devamında Allah elçisine, bakın Kur’an ı neden indirdiğini söylüyor.

(Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, birrahmet ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.)

Her şeyin açıklandığı, doğruyu gösteren bir rehber, Allah katından inen birrahmet, Müslümanlara müjde olan bir kitap, sizce anlaşılması zor ve herbilginin detaylı açıklanmadığı, anlaşılması için bir beşere muhtaç olabilir mi?


1.
Allah bizlerin Kur’an ı doğru anlayabilmesi ve rehberliğinden istifade etmesiiçin, acaba rivayetlere bizleri muhtaç ederde, daha sonra bu kitaptan bizlerisorumlu tutar mı?

Emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin diye, bizleri uyaran Allah ınayetlerini, lütfen Kur’an ın rehberliğinde anlamaya çalışalım. Allah sanıya,yani emin olmayan bilgilerle imanını yaşayanlara bakın ne diyor.

Enam 116: Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan, seni Allah yolundansaptırırlar. Sadece sanıya uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar.

Değerli din kardeşlerim, bizler Kur’an ı sanı ya da rivayetlerle anlamaya,yaşamaya kalkarsak, büyük hata yaparız. Çünkü Kur’an kendisini anlatan,ayetlerini nice örneklerle açıklayan eşsiz bir nurdur.

Allah Kur’an a, FURKAN ismini vermiştir. Furkan eğriyi doğrudan ayırandemektir. Eğriyi doğrudan ayıran bir kitap, nasıl olurda kendisini anlatamaz,açıklayamaz. Bunu nasıl düşünür ve inanırız.

Peygamberimiz sağlığında Kur’an dan başka hiçbir kitabı yazdırmamıştır. EğerKur’an ı okuyanlar anlayamamış olsaydı, onun yanında bunun açıklamasını dayapar ve yazdırırdı. Daha açıkçası, Kur’an ı anlayacağımız şekliyle yazdırırdı.

Yaradan açıklanmaya muhtaç bir rehber gönderip, daha sonrada kullarını bukitaptan sorumlu tutar mı? Bunu da mı düşünemiyoruz.

Bugün günümüze kadar gelen hadisler, hiçbir zaman peygamberimiz tarafındanyazdırılmamış, hatta hadis naklinde yapılan yanlışları gördüğünden, hadisnaklini yasaklamıştır. Lütfen hadisleri araştırınız, hepsi ikinci ya da üçüncüşahıslardan, nakil yoluyla ulaşmıştır. Aynı konuda bile mezheplerin ellerinde,bir birine tamamen zıt hadis vardır.

Dört halife devrinin sona ermesiyle toplanan hadisler, o gün sayılarının 500civarında olduğu söylenir. Lütfen Allah aşkına düşünelim, bugün milyonları aşanhadislerle Kur’an ı anlamaya çalışırsak, sizce halimiz nice olur Rahmankatında? Hadislerin gün geçtikçe çoğalmasını, neden sorgulamıyoruz? Neredençıkıyor bunca hadis diyen neden yok? Yorum ve karar sizlerin.

Çok güzel bir söz vardır, sizlerle paylaşmak istiyorum.

(Kur'an, her yönüyle bir haritadır. Kendimizi o haritanın bir yerindebulamazsak, hakikatin parçası da olamayız...)

Kur’an ın bir yerinde olmak istiyorsak, ondan nasiplenip kurtuluşa ermekistiyorsak, lütfen Kur’an ı anlamak için, yine Kur’an dan yardım alalım. Kur’anbizlere kendisini anlatacak, nuruyla nurlandıracak ve bizleri en doğruyaulaştıracaktır. Allah boşuna, Kur’an ın ipine sarılın demiyor.

Dilerim Rabbimden, Kur’an ın ipine sıkı sıkı sarılan, onu anlayabilmek içinçırpınan, çaba harcayan, kendi imtihanını başkasına bırakmadan, düşünerek imaneden, Rabbin halis kullarından oluruz.

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK



Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Kasım 2013       Mesaj #115
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ALLAH uzayı ve yıldızları niçin yaratmıştır.
CEVAP : a. ALLAH için hicret etmek ve ALLAH’ın dinini yaşamak isteyenler için yaşam alanları sağlamak için,

Kuran-ı Kerim (NİSA SURESİ-97)
b. ALLAH’a inanmak istemeyen insanlar için olasılık hesapları dahilinde dünyamızın ve canlıların tesadüfler sonucunda oluştuğuna inanan insanlar için matematik kanunları içinde bulunan ihtimal hesapları dahilinde sayılamayacak kadar veya sonsuz yıldız yaratmış olabilir ancak bunu ALLAH bilir.
c. İnanmak isteyenler insanlar ihtimal hesapları dahilinde bulunan çok büyük sayılarda yıldızlar yaratarak (beklide sonsuz sayıda) kudretinin sonsuz olduğunu göstermek, bilim ve teknoloji ne kadar ileri giderse gitsin günümüzde olduğu gibi insanların kafasında soru (?) işareti oluşturmak için,

ç. Uzayda yol alırken yönümüzü bulmak için yaratmıştır. Uzayda çok büyük hızlarda yol alacağız. Beklide ışık hızının 10 katı 100 katı 1000 katlarında yol alacağımızı düşünüyorum. Eğer bu şekilde olmasa insanların ömürleri en yakın yıldıza dahi yolculuk yapmak için yetmeyecektir. Işınlanma veya ışık hızıyla bile gidilse yeterli olmayacaktır. BU YÜZDEN ALLAH UZAYI BOMBOŞ YARATMIŞTIR. BİRAZ SİSLİ HAVADA ANKARA’NIN BİR UCUNDAN DİGERİNE BAKIN DİGER UCUNU GÖREMEZSİNİZ. EGER AÇIK BİR HAVADA GÖKYÜZÜNE BAKARSANIZ MİLYARLARCA IŞIK YILI UZAKLIKTAKİ GALAKSİLERİ BİLE GÖREBİLİRSİNİZ. İşte bu deney bize uzayın boş olduğunu uzay aracımıza güç verdiğimiz sürece hızlanabileceğimizi göstermektedir. Çünkü uzayda sürtünme yaratacak ve aracımızın hızını engelleyecek hiçbir madde yoktur. Bu durum insanların bir gün ışık hızının belki 10 sayısının katlarınca hız yapabileceklerini ve galaksiler arası yolculukları günlerle veya haftalarla olabileceğini göstermektedir.

Örneğin bir Ferrari araç saate 100 km hıza 6 saniyede çıksın bu araç bu şekilde sürtünmesiz bir ortamda hızlandığını düşünürsek ışık hızının saniyede kat etmiş olduğu 300 000 km ye 2,06 yıl sonra ulaşabilir.

100 000 m/ 3600 sn = 27,77 metre /saniye (Ferrari aracın bir saniyede almış olduğu yol.)

Şu orantıyı kurabiliriz

Bir Ferrari 6 saniye sonra bir saniyede 27,77 metre yol alırsa kaç yılda ışık hızına ulaşır. Hemen hesaplayalım.




Bu yolculukların çok büyük hızlarda olduğu için çeşitli sakıncaları da beraberinde getirmektedir.
Zira şu anda görmüş olduğumuz galaksi ve yıldızlar milyarlarca yıl önceki hallerini göstermektedir. Bunların değişip değişmediklerini bilemeyiz. Uzayda kaybolmamak için bazı yöntemler geliştirmek gerekmektedir işte bu yüzden bende küre modelini düşündüm ve küreyi oluşturan kenarlarda dolaşırsam hiçbir zaman kürenin merkezinde bulunan yıldız veya galaksinin durumu değişmeyeceğinden nerede olduğuma dair bana kabaca bir fikir verecektir. (Uzayda gideceğimiz yıldız ile uzay aracımızın kenarlarından geçen ve kürenin merkezinde bulunan yıldızın kılavuz alındığı bir hayali küre oluşturulur. Hayali küremizin merkezinde bulunan yıldıza uzaklığımız değişmeyeceğinden durumu da değişmez. Yani öncesini veya sonraki durumunu görmeyiz.)


Işık hızından hızlı hareket ettiğimizden dolayı geldiğimiz istikamete baktığımızda arkamızı görebilirmiyiz? Işık hızını geçtikten hemen sonra bize arka istikametten dik açıyla gelen ışınları görmemeye başlarız ve hızımız artıkça arkadaki karanlığın çapı artar ve bu çapın derecesine göre ışık hızının kaç katı hızla gittiğimizi bulabiliriz. Önümüze baktığımızda ise durum bambaşka olacaktır. Zira bizden önce yola çıkmış olan ışın fotonlarını yakalamış olacağız, bu da önümüze baktığımızda arkamızı görmemizi sağlayacak aynı zamanda önümüzden gelen ışın fotolarını da göreceğiz. Yani ön camımızda iki görüntü birden olacak arkadan gelen ışınların sayısı az olduğundan görüntü silik önden gelen ışınların sayısı fazla olacağından parlak olacaktır.
Aynı zamanda bu ışınların geldiği kaynağın yani yıldız ve galaksilerin geçmişte neler yaşadıkları nasıl gelişip ve değişime uğradıkları ne gibi evrelerden geçtikleri hakkında bize hızlı çekim bir film gibi bilgiler akacaktır. İşte bu durum bize hem uzayın oluşumu hem de gideceğimiz yıldız ve galaksiler hakkında bize bilgiler verecektir. Geri dönerken film geri saracak bu durum zamanda yolculuk değil bir insanın yaşamış olduğu ve filme aldığı olayların tekrar seyredilmesi gibi bir şey olacaktır. Yani ileride bu tür yolculukları yapanlar zaman öncesine gittiklerini fakat dünyaya geri gelirken tekrar zamanımıza geri döndüklerini iddia edeceklerdir. Gittikleri yerlerde; hiçbir zaman ihtiyarlamış hallerini göremeyecekler yalnız çocukluklarının geçtiği zamanın dünyasını görebileceklerdir. Yani geçmiş zamanın filmini görür gibi görecekler. Bu sayede güneş sistemimizin nasıl oluştuğunu da görebileceğiz, hatta dinozorların başına gelenleri de görebileceğiz. BUNLARI GÖRDÜGÜMÜZDE DİYECEĞİZKİ BU OLAYLARIN NEDENİ BUYMUŞ VE BU YÜZDEN BU SONUÇ ORTAYA ÇIKMIŞ DİYECEĞİZ.

Çok yüksek hızlarda yol alırken önümüze çıkabilecek uzayda başı boş dolaşan meteor ve parçalardan nasıl kurtulacağız.?
Çok yüksek hızlarda maddeleri çarpıştırarak yeni yeni maddeler oluşturacağız ve bu maddeler sayesinde çok sağlam uzay araçları üreteceğiz ve bu zorlukları aştıkça aracımızın hızını artıracağız.
Birde çok yüksek hızlarda seyreden uzay aracımızdan çıkan ışın fotonları acaba uzay aracımızın hızını 0 sıfır kabul ederek saniyede 300 000 km hızla mı? çıkış yapacaklar yoksa duran bir cisme göre mi? çıkış yapacaklar.
Benim kanaatimce araç ne kadar hızla giderse gitsin duran bir araç gibi kabul ederek saniyede 300,000 km hızla araçtan çıkış yaparak hareket edeceklerdir. Çünkü ışınların ayrılış hızlarını etkileyecek herhangi bir neden yoktur. İyide bunun bize ne faydası var diye bilirsiniz. İşte bu ışınlarla iletişim sağlanacak nasıl mı? hızlandırılmış ışın fotonları sayesinde iletişim kurulacak. Yani uzay aracından küçük bir ışın fırlatıcı ayrılacak ve uzay aracının katlarınca hızlanarak ışınları veya radyo sinyallerini fırlatacak ve geri dönen ışın veya radyo sinyallerini uzay aracı toplayarak az sonra ne ile karşılaşacağının ip uçlarını elde edecektir. Buda uzay aracına manevra yapma zamanı kazandıracaktır. Çünkü bu hızlarda önünüzü gördüğünüz anda cisme çarpmış olacaksınız. Mesafeler çok kısalmış olacak. O yüzden bu araçların önemi büyük olacaktır.
Şimdi bazı insanlar ışınlanmadan bahsetmektedirler. Bu ışınlanmanın hızı neye göre olacak hiç düşünmüyorlar. Şöyle ki Elektrik hızına göre mi? Radyo sinyallerine göre mi? neye göre hepsinin de bir hızı var ve aşağı yukarı ışık hızına yakın veya iki misli diyelim ve örnek verelim. Yani biz ışınlanacağız ve 100 milyar ışık yılı uzaklıkta bir yere 50 milyar ışık yılı sonramı varacağız. Yolda giderken başımıza neler gelecek acaba tek bütün olarak mı varacağız. 50 milyar yılda ne yenip ne içilecek vardığımız yer şu anda gördüğümüz yer mi? olacak. Bir çok soru insanın aklına geliyor. Bana bunlar çok saçma geliyor. Belki ışınlanma olabilir ancak çok kıs mesafelerde saniyenin altında bir zamanda ve uzay aracından yer yüzüne gibi.

Gittiğimiz yerden çıkış noktasına baktığımızda nasıl görünecek ve geldiğimiz yere nasıl döneceğiz.?
Gittiğimiz yerden geldiğimiz yere baktığımızda geldiğimiz yerin yıllar önceki halini göreceğiz.( Örneğin 100.000 ışık yılı – geliş zamanı= Bulunduğumuz noktadan geldiğimiz noktaya baktığımızda geldiğimiz yerin yıllar önceki hali görünecektir. ) Yukarıda bahsettiğim gibi uzay aracımızın ön camına düşen ışın fotonlarını kayıt ederek dönüş yolunda kullanacağız. Çünkü bu görüntüler hemen hemen birbirine çok benzer olacak sadece aradaki fark hangi istikamete gidiyor isek karşımızdan gelen ışınlar parlak, geçtiğimiz ışınlar biraz daha az parlak olacaktır. Yanlara baktığımızda ise bulunduğumuz ortamın durumunu yansıtacaktır. O yüzden yan görüntüler gerçek zamanın görüntüleri olduğu için dünyadaki görüntüsü ile farklılık gösterecektir. Şöyle ki Biz diyelim ki 100 milyar ışık yılı uzaklıkta bir yıldıza 1 hafta da gidiyoruz. Yolun 4 üncü günü ortalarında uzay aracımızın yan camından baktığımızda ne görürüz. Ortamın o anda bulunduğu hali görürüz. Fakat bulunduğumuz ortamdaki ışınlar dünyaya 50 milyar yıl sonra ulaşacağından biz dünyaya göre 50 milyar yıl önceki halini görürüz. Yani şöyle bir örnek verebiliriz. Diyelim ki ben bu uzay aracı ile yolculuk yaparken bir cismin veya bir doğa olayının fotoğrafını çektim. Bu fotoğrafı da evladıma verdim. Bu fotoğraf nesiler boyu aktarıldıktan sonra bu fotoğraftaki görüntülerin dünyaya 50 milyar yıl sonra geldiği görülecektir. Yalnız şu ayrıntıya dikkat çekmek istiyorum yaşanan olayların görüntüleri uzaydadır. Yaşanacak olayların görüntüleri kesinlikle olamaz. O yüzden geleceğin nasıl olacağını ancak ALLAH bilir.
Zamanda yolculuk yapılabilir mi?
Zamanda yolculuk hiçbir zaman yapılamaz. Sadece bu tür yolculuklarda geçmiş zamanın görüntülerine ulaşılabilir. ANCAK GELECEK ZAMANIN GÖRÜNTÜLERİNE HİÇBİR ZAMAN ULAŞILAMAZ.
RedHoder - avatarı
RedHoder
Ziyaretçi
7 Ocak 2014       Mesaj #116
RedHoder - avatarı
Ziyaretçi
Külli irade ve cüzî irade ne demektir?
İrade kaç kısımdır? Külli irade ve cüzî irade ne demektir?
Cevap:

İrade: Bir şeyi yapmak veya yapmamak için olan iktidar, güç.
İrade iki kısımdır: Külli irade ve cüzi irade
Cüzî irade:
Allah’ın kendi külli iradesinin küçük bir numunesi olarak insanlara verdiği az bir seçme hakkıdır. Kul iradesiyle ister Allah da küllî irade ve kudretiyle kulun istediğini verir. İnsanın mesleğini, çevresini, eş ve arkadaşlarını seçmesi bu kısma girer.
Küllî irade:
Kelâm ilminde Allah'ın bir sıfatıdır.
Allah'ın sıfatı olarak irade; O'nu diğer sıfatlarıyla beraber tavsif eder. Allah nasıl her şeyin kusursuz ve mükemmeline sahipse ve her konuda mutlak kemâl O'na nisbet edilmek gerekiyorsa; irade hususunda da Allah mutlak irade sahibidir. Yani Allah'ın iradesini kısıtlayan, onu tehdit eden herhangi bir başka irade söz konusu olamaz. Öyleyse Allah'ın iradesi bütün yaratıklar üzerinde mutlak surette geçerlidir.
Bu konudaki Kur'an ayetleri şöyledir:
"Bir şeyi(n olmasını) dilediği zaman, O’nun emri, ona sâdece “Ol!” demektir, (o da) hemen oluverir." (Yâsin, 82)
"...Şübhesiz ki Allah, ne dilerse hükmeder." (Mâide,1)
"Gökler ve yer durdukça orada ebedî olarak kalıcıdırlar; ancak Rabbinin dilediği müstesnâ.Çünki Rabbin, ne dilerse hakkıyla yapandır." (Hûd, 107)
"Rabbin ise, dilediğini (dilediği gibi) yaratır ve seçer. Onların (o kulların, bu yaratılışta) seçme hakkı yoktur. Allah (onların) ortak koşmakta oldukları şeylerden pek münezzeh ve pek yücedir."(Kasas, 68)
Külli irade de insanın cüzi iradesinin rolü yoktur.
Mesela, vücudumuzdaki kan dolaşımı ve hücrelerin çoğalıp ölmeleri gibi biyolojik faaliyetler ya da insanın ne zaman ve nerede doğacağı, cinsiyeti , anne-babasının kim olacağı gibi…
Yine insan dışında kainatta olmuş ve olacak olan her şey Cenab-ı Hakk’ın külli iradesinin neticesidir. Kainattaki düzen, mevsimler, samanyolu, galaksiler, mevcudat vs. meydana gelen olaylar Cenab-ı Hakk'ın külli iradesiyle gerçekleşir. Buna “sünnetullah” da denir.
halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
23 Ocak 2014       Mesaj #117
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
İslam inancında, kadınlarda başın örtülmesi Kur’an emri midir? Gelin bu soruya, farklı bir yoldan Kur’an a bakarak cevap arayalım.

Önce Kur’an ın bizlere verdiği hükümleri, nasıl izah ettiği konusuna-yöntemine bakalım Kur’an dan. Bu konuda sizlere bazı ayet örneklerini vereceğim ki, sizlerin başörtüsünün Allah emri olup olmadığını düşünürken, referans olsun. Bakın Allah ayetlerini nasıl göndermiş bizlere.

İsra 89: Muhakkak ki biz, bu Kur'an'da insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde anlattık. Yine de insanların çoğu inkârcılıktan başkasını kabullenmediler.

Hud 1: Elif, lâm, râ. Bu, hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından ayetleri önce sağlam kılınmış, sonra da detaylandırılıp açıklanmış bir kitaptır.

Hicr 1: Elif, Lam, Ra. Bunlar Kitap'ın ve apaçık olan Kuran'ın ayetleridir.

Nur 34: Andolsun ki biz size açık açık bildiren ayetler, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve takvaya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik.

Araf 52: Çünkü Biz, gerçekten de onlara, inanacak bir toplum için bir doğru yol, içinde bilgiye dayalı ayrıntılı açıklamalarda bulunduğumuz bir kitap ulaştırmıştık”.

Nahl 89: O gün her ümmetin içinden kendilerine birer şahit göndereceğiz. Seni de hepsinin üzerine şahit olarak getireceğiz. Ayrıca bu kitabı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.

Kehf 54: Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. Fakat insan tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür.

Yukarıdaki ayetler üzerinde dikkatle düşündüğümüzde, Allah ayetlerini detaylı, apaçık, ihtilafa düştükleri konularda yol gösteren, her şey için bir açıklama, her türlü misalden değişik örneklerle, apaçık delillerle gönderdiğini söylüyor. En son yazdığım ayette ise, aslında hiç unutmamamız gereken bir bilgi veriyor ve bakın ne diyor Kehf suresi 54. ayetinde.

(Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlar için, HER TÜRLÜ MİSALİ DEĞİŞİK ŞEKİLLERDE AÇIKLADIK.)

Lütfen yazımızın sonuna kadar bu ayeti hiç unutmayalım, çünkü konu üzerinde düşünmemizde, karar vermemizde yardımcı olacak. Şimdi gelelim konumuza. Müslüman kadınların başlarını örtmeleri farz mıdır? Yani Allah emri midir? Eğer bir kısım din kardeşlerimizin söylediği gibi, başın örtülmesi farz ise, Allah bu emri yukarıda yazdığım ayetler doğrultusunda, Kur’an da apaçık bildirmesi gerekir. Çünkü biz ayetlerimizi hiç şüphe duymadan, açık, anlaşılır ve daha önemlisi her türlü misaller, örnekler vererek açıkladık diyordu. Zaten muhkem ayetlerinde anlamı, şüphe duyulmayacak kadar açık ve anlaşılır sağlam, güçlü sözler demek değil miydi?

Başörtü konusunu, bu bilgiler doğrultusunda anlamaya çalışırsak, Allah ın ne emrettiğini de doğru anlamış oluruz.

Kadınların başlarını örtmesi farzdır, Allah emridir diye Kur’an dan örnek verilen ayetin o bölümünü, alıntı yaparak önce yazalım ve daha sonra üzerinde düşünelim.

"Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler." Nur: 31

Bu ayette geçen kelimenin, başörtüsü mü yoksa yalnız örtü anlamında mı olduğu konusunda, tartışmak istemiyorum. Başörtüsüne delil gösterildiği şekliyle, ayeti yazıp ve bu haliyle anlamaya çalışalım. Çünkü Allah ın kitabında, bir kelimeye farklı bir anlam dahi verseniz, anlatılmak isteneni asla değiştiremezsiniz. Değiştirmeye kalkanlar, ancak kendilerini avuturlar. Çünkü ne diyordu Yaradan, biz her konuda nice misali, değişik şekillerde Kur’an da açıkladık. Buradan da anlıyoruz ki Kur’an, bizzat kendisini anlatan, açıklayan, eşi benzeri olmayan bir rehberdir, nurdur.

Ayette verilen emrin, cümlenin yüklemin den, göğüs yani yaka açıklığının, dekoltesinin kapatılması gerektiğini anlıyoruz. Peki, neyle örtün diyor? Başınıza örttüğünüz örtülerin bir kısmıyla, göğüs açıklığınızı örtün diye anladığımızı düşünelim.

Allah hükümlerimi, açıkça veririm dediği halde, bizler ayette hükmü verilen, yapılması istenen, yaka açıklığının, göğüs dekoltesinin kapatılması dışında, ASLINDA AYETTE, BAŞINDA DOLAYLI BİR ŞEKİLDE ÖRTÜLMESİNİ EMREDİYOR ALLAH, DİYEBİLİR MİYİZ bu ayete bakarak? Çünkü başın örtülmesine delil, bu ayetten bu şekilde çıkartılıyor. Böyle düşünmek Muhkem ayetin anlamına da ters düşüyor. Çünkü muhkem ayetler sağlamlaştırılmış, hiçbir kuşku duyulmadan apaçık anlamındadır.
Şimdi sizlere soruyorum, bahsedildiği kadar önemli olan bir emri Allah, açık bir hükümle vermeyip, dolaylı bir şekilde vermiş olabilir mi?

Diyelim ki bu ayette dolaylı bir emirle Allah, kadınların başlarının da örtülmesini emrediyor diye kabul edelim. Bu durumda ne yapmamız gerekir? Yazımın başında unutmamamız gereken bir ayet var demiştim, hatırladınız mı? Madem bu ayette açık değil, dolaylı bir hüküm verdi Rabbimiz, Kur’an ın başka ayetlerinde, bu hükmü açıklaması, açıkça izah etmesi hükmünü vermesi gerekir. Bu bilgiyi bizlere veren, Kur’an ın bizzat kendisidir hatırlayınız.

Kur’an a baktığımızda, asla hiçbir ayetinde bu konudan bahsetmez, bu konuya açıklık getirdiği bir ayeti göremezsiniz. Yani kadının başını örtmesine dair, MUHKEM bir ayet yoktur Kur’an da. Başörtüsüne delil getirilmeye çalışılan konuların hepsi, kelimelere farklı anlamlar yükleyerek, aslında bu ayette başında örtülmesi, dolaylı anlatılıyor şeklinde delil gösterilir.

Ne yazık ki ayetlerde geçen kelimelere, Allah ın hiç bahsetmediği, açıklamadığı, izah etmediği anlamları vererek, kendimize Kur’an dan delil arıyoruz. Bu yöntem sizce Allah ın bizlere önerdiği, Kur’an ı anlamamız adına, takip etmemiz gereken yönteme uygun mu?

Bu konuyu düşünmeye devam edelim. Diyelim ki, Allah göğüs açıklığının örtülmesinde verdiği örnekte, başörtüsü sözcüğünü kullanmışsa, bu emri mutlaka dolaylı da olsa, başörtüsüyle yerine getirmeliyiz. Başka bir yöntemle göğüs dekoltesi örtülürse, ayetin hükmünü yerine getirmek eksik kalır diye düşünelim. Konumuzun daha açık anlaşılabilmesi için, Kur’an dan bir örnek vermek istiyorum.

Rabbimiz elçisine, hac konusunda bir ayet indiriyor ve bakın hacca gideceklerin hangi yollarla gidebileceği örneğini veriyor.

Hac 27: İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler.

Allah elçisine, o günün toplumunun imkânları ve halkın yaşamında çok önemli yer tutan ulaşım şekliyle ayetini indiriyor ve diyor ki, ister yaya ister deve sırtlarında hacca gidin. Şimdi sizlere soruyorum. Hacca gitmek yaya ve deveyle farzdır, motorlu araç veya uçakla gidemeyiz diyen var mı aramızda? Eğer yok diyorsanız, bahse konu Nur suresi 31. ayeti de aynı şekilde, aynı mantıkla anlamalıyız.

Buradan da anlaşılıyor ki, Allah ın ayetlerde verdiği hükümlerini yerine getirmek için, kullandığımız ARAÇ, zamana ve mekâna göre değişebilir, ama HÜKÜM asla değişmez. Nur 31. ayetinde açık emir göğsün örtülmesidir. Bunu ister o günkü toplumun geleneklerinde olan başörtüsüyle yaparsın, ister farklı bir örtüyle yaparsınız.

Konunun daha iyi anlaşılması için, daha önce bir yazımda verdiğim örneği tekrarlamak istiyorum. Diyelim ki Yaradan bir ayetinde, ey iman eden kadınlar, beliniz ve göbeğiniz açıkta kalmasın, onun için giydiğiniz gömleklerinizi aşağıya doğru salınki beliniz açıkta kalmasın, diye bir ayet indirmiş olduğunu farz edelim.

Bu durumda Allah, belin ve göbeğin kapatılmasıyla birlikte, gömleğin de giyilmesinin farz olduğunu emrediyor diyebilir miyiz? Elbette mümkün değil. Hüküm belin ve göbeğin kapanmasıdır. Verilen örnekte GÖMLEK bir araçtır. Araç zamana, mekana, geleneğe göre değişir, ama hüküm asla değişmez. Allah onun için düşünerek iman edin diyor.

O günde, bugünde Kur’an ın indirildiği toplumda, kadınında erkeğinde başları zaten örtülüydü. Ama neden örtülüydü? Allah emrettiği için mi, yoksa yaşadığı ortamın, iklimin gerekliliğinden mi? Elbette yaşadıkları coğrafyanın gereği, erkekte kadında başlarını örtmek, kendilerini çöl rüzgârından, sıcağından, kumlardan korumak durumundaydılar.
Şimdide geleneklerden yola çıkarak, bu konuyu anlamaya çalışalım. Araplarda kadının başının örtülmesi özgür kadın anlamındaydı. Bir başka deyişle, özgürlüğün simgesiydi. Yani cariyeler Müslüman bile olsalar, başlarını örtmeleri yasaktı. Dışarıda gezerken, cariyemi hür kadın mı olduğu belli olsun diye.

Cariyelerin Müslüman bile olsa, başlarının örtmesinin yasak olması, Kur’an ın indirilmesinin tamamlanması sonunda da değişmemişti. Bu durumda sizce, Nur suresi 31. ayeti peygamberimiz, Müslüman olan topluma tebliğ ederken, nasıl tebliğ etmiş olabilir?

Ey cariyeler, Müslüman bile olsanız, sizin başınızı örtmeniz yasaktır. Yalnız Hür kadınlar başlarını örtecek, bu Allah ın emridir diye topluma tebliğ etmiş olabileceğine inanıyor musunuz?

Hayır inanmıyoruz, çünkü Kur’an ın genel hükümleri tüm iman edenler için geçerlidir diyorsanız, Nur suresi 31. ayette, Allah bu ayette kadınların başlarını da örtmesi gerektiği emrini dolaylı verdiğini, lütfen söylemeyelim.

İslam dininde helal ve haramlar, Kur’an a iman eden herkes için aynıdır. Dikkat ediniz helal ve haramlar diyorum. Köleler konusunda özel ayetler vardır Kur’an da, ama bu ayetler helal ve haram konularını kapsamayıp, onların yaşantılarında kolaylıklar sağlayacak konulardır.

Çok ilginçtir, günümüzde yapıldığı gibi, peygamberimiz devrinde ve dört halife devrinde, başörtüsü konusunda hiçbir tartışma olduğuna rastlamıyoruz. Hele hele saçın bir telini gösteren kadın günaha girer sözleri, peygamberimiz dönemi kadınların saçlarının örtme şekli ile hiç örtüşmez. Çünkü Arap kadınları saçlarını örüp, arkasından aşağıya salarmış. Cariyeler arasından, bizlerde Müslüman’ız başımızı örtmek istiyoruz diyen hiç çıkmamış.
Bir başka düşünülmesi gereken ise, ülkemizde bundan yaklaşık 35 sene öncesine kadar, bugün türban diye örtülen başörtüsü şeklinin olmadığını görüyoruz. Bu sizleri düşündürmüyor mu?

Başın örtülmesi bir gelenektir. Bizlerinde güzel bir geleneği. Bunda hiç şüphe yok. Geleneklerimizi elbette yaşatalım, ama dinin ana unsuru yapmadan. Bir Müslüman a düşen, din kardeşini Kur’an ile uyarmak olmalıdır. Gerisi herkesin kendisine kalmıştır. Çünkü herkes hesabını kendisi verecektir. İnancında özgürdür, kısıtlanamaz.

Bu konuda önemli olan, Allah ın açıkça hüküm vermediği bir konuda, buda Allah ın hükmüdür, haramdır demenin yanlışlığıdır. Allah ben sizlere neyi haram kıldığımı açıkladım der Kur’an da. Bunun dışında haramlar edinmeyin diye de ikaz eder.
Allah ben verdiğim hükümleri, koyduğum haram sınırlarını, açık örneklerle, değişik ifadelerle verdim diyorsa, lütfen Rahmanın bu uyarısını dikkate alalım, Kur’an ı bu mantıkla anlamaya çalışalım.

Allah HARAM konusunda çok dikkat çekici bazı uyarılarda bulunuyor bizlere ve bakın ne diyor.

Nahl 116: Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak, “Bu helâldir, şu da haramdır” demeyin! Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler

Demek ki helal ve haram konusunda, ben Kur’an da her türlü açıklamayı yaptım, izah ettim diyor. Bunun dışında haramlar edinir ve Allah a nispet ederseniz, ALLAH A İFTİRA ATMIŞ OLURSUNUZ.

Kur’an emrettiği haramları açıkça bildirmiştir ve tek tek açıkça saymıştır. Peki, kadının başını örtmesi konusunda açık bir hüküm vermiş midir? Elbette vermemiştir.

Allah neden diğer konularda, haram olanları çok açıkça Kur’an da bildirilmiş örnekleri verilmiş de, kadının başının örtülmesi konusunda, Rabbimizin tek bir açık hükmü yok. Neden bu soruyu kendimize sormuyoruz? Ne yazık ki Kur’an devre dışı kalmış, rivayet ve sanı Kur’an ın önüne geçerek, onlarla iman eder olmuşuz. Hani Yaradan sizleri, Kur’an dan sorumlu tutuyorum diyordu? Yoksa bu ayete iman etmiyor muyuz? Allah bizleri affetsin.

Sizce bu kadar önemsenen konuda, Allah Nur suresi 31. ayetinde hükmünü açıkça değil de, dolaylı bir şekilde vermiş olabilir mi? Bu hüküm verme şekli, yazımızın başında hatırlattığımız Kur’an öğretisine, ayetlerine uyuyor mu? Yorum ve karar sizlerin.
Allah ın açıkça haram demediği bir konuda, bazı beşeri kaynaklardan yola çıkarak, ya da atalarımızın itikatlarına delil olsun diye, kelimelerin ardından anlamlar çıkararak, bazı şeylere HARAM diyenleri, bakın Allah nasıl uyarıyor.

Enam 150: Şunu da söyle: "Allah şunu haram etmiştir diye tanıklık edip duran şahitlerinizi getirin." EĞER TANIKLIK EDERLERSE SAKIN ONLARLA BİRLİKTE TANIKLIK ETME! Ayetlerimizi yalanlayanlarla ahrete inanmayanların keyifleri ardınca gitme! Onlar, kendi Rablerine başkalarını denk tutuyorlar.

Yüce Rabbimiz, sizlere apaçık ayetler indirdim, düşünün ve nefsinizin ihtirasları ile haramlar edinmeyin diyorsa, sanırım bu konuda çok daha dikkatli olmamız gerekir. Lütfen şu soruyu dikkatle düşünerek, mutlaka Kur’an ın onayladığı bir cevap bulmalıyız.
Nur suresi 31. ayetinde Allah, kadının göğüs açıklığının kapatılması emrini açık ve anlaşılır olarak vermişse, yine kadının başının örtülme emrini, Kur’an ın başka hiçbir yerinde bahsetmeyip, yine bu ayette açık değil de, dolaylı olarak kadın başını da örtmelidir, hükmünü vermiş olabilir mi? Bu sizce mümkün mü?

Bazı kardeşlerimizin söylediği gibi, kadının başı zaten o devirde kapalıydı, ayrıca kadının başının örtülme emrini Allah ın vermesi gerekmezdi, diyebilir miyiz? Kadın saçının bir tek telini bile gösterdiğinde, cehennemliktir diyenler, acaba büyük bir vebal altında olmuyorlar mı? Bu hükmü Yüce Rabbimiz vermemişse, bizler nasıl olur da veririz.
Biliyorum başını örten birçok din kardeşimden, bu yazımdan dolayı tepki alacağım. Benim söylediklerimi, yazdıklarımı lütfen dikkatle Kur’an ın özünde düşünün ve değerlendiriniz. Amacım başını örten kardeşlerimin, başörtülerini açmaları asla değildir. Buna Rabbimiz şahittir.

Amacım geleneklerimizin dinleştirilerek, Allah ın açık bir emri olmadığı halde, bunlarda Allah katındandır demenin, büyük HARAM, büyük GÜNAH olduğunun anlaşılması adınadır.

Dilerim Yüce Rabbimden, yalnız Kur’an ın haram dediğine haram diyen, kendi nefsimizde haramlar edinmeyip, Allah ın sınırlarını bilen, geleneklerini dinleştirme den gereği gibi yaşayan, TAKVA sahibi Rabbin halis kullarından oluruz.

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
karayelturk - avatarı
karayelturk
Ziyaretçi
23 Ocak 2015       Mesaj #118
karayelturk - avatarı
Ziyaretçi
Fetvamerkezi | Ehl-i sünnet fetvaları
Fetva merkezi bir online fetva hattı projesidir.
Alanında uzman medrese hocaları tarafından sorulan sorulara cevap verilir, islami ve dini konularda makale ve bilgiler paylaşılır.
Fetvamerkezi Sorulan sorulara verdiği cevaplarda ve yayınladığı islami bilgilerde ehl-i sünnet kaynaklarından aktarımlar yapmakta başka hiçbir kaynak kullanılmamaktadır.
Bu proje ilim meclisi ve fetvameclisi oluşturmak amacıyla yayınlanmıştır. Fetva merkezi sitesine rahatlıkla ve güvenle dini ve islami konulardaki sorularınızı sorabilirsiniz
çünkü sorularınızı fetva konusunda ehliyetli ve ttecrübe sahibi, klasik usulde ehl-i sünnet kaynaklarından medrese tahsilinde bulunmuş hocalarımız cevaplamaktadır.
Fetva almak konusunda internette güvenilebilecek ve ehl-i sünnet kaynaklarından aktarım yapmak amacıyla yola çıkmış bulunuyoruz. Fetva merkezinde fetva veren alimlerin bilgilerine
sitemizin ''Fetva Ekibi'' bölümünden ulaşabilir ve gönül rahatlığıyla dini sorularınızı yöneltebilirsiniz.
Fetvamerkezi | Ehl-i sünnet fetvaları

Benzer Konular

2 Aralık 2013 / Misafir Bilgisayar
24 Mayıs 2015 / XZixYaxRetxÇiX Cevaplanmış
13 Mayıs 2011 / Drawradar Cevaplanmış