Arama

Gülben Ergen - Sayfa 23

Anket Gülben Ergen'i Seviyor musunuz?

Evet
 
39 Oy
60.00%
Hayır
 
6 Oy
9.23%
Beni ilgilendirmiyor
 
20 Oy
30.77%
Güncelleme: 1 Şubat 2017 Gösterim: 999.782 Cevap: 272
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
3 Haziran 2012       Mesaj #221
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
Gülben Ergen anaokulu açtı
Sivas'ın Şarkışla ilçesinde Çocuklar Gülsün Diye Derneği tarafından yaptırılan anaokulu, törenle hizmete girdi. İki derslikli anaokulunun açılışını Çocuklar Gülsün Diye Derneği Başkanı Gülben Ergen ile Vali Ali Kolat birlikte gerçekleştirdi.
Sponsorlu Bağlantılar

Sanatçı Gülben Ergen, açılışta yaptığı konuşmada, okul öncesi eğitimin önemine vurgu yaptı. Çocukların ilk defa anaokulunda öğretmenleriyle kurdukları ilişkiyle hayatla bağdaştıklarına işaret eden Ergen, "Anaokulumuzun içini gezip gördüğünüz zaman, çocuklarınız bu anaokuluna gittiği zaman gerçekten kendilerini iyi hissedecekler. Bu okulu sizlere emanet ediyorum." dedi.

Vali Ali Kolat ise sanatçı Gülben Ergen'e eğitime verdiği katkılardan dolayı teşekkür etti. Vali Kolat, daha sonra sanatçı Ergen ile okulun yapımında katkısı olanlara Aşık Veysel figürlü plaket verdi.

Daha sonra anaokulunun açılışını, Vali Ali Kolat, eşi İlksen Kolat, Şarkışla Kaymakamı Abdullah Uçgun ve sanatçı Gülben Ergen birlikte yaptı.
Gülben Ergen

Gülben ile Seren sonunda bir araya geldi
14 yıldır küs olan Gülben Ergen ile Seren Serengil barıştılar, barışacaklar derken dün gerçekten barıştı. Gülben Ergen'in evine çiçeği ve pastasıyla birlikte giden Seren Serengil, 14 yılın ardından bu küslüğe son verdi. Gülben Ergen barış anını twitter sayfasına yazdığı şu mesajla duyurdu; "Çiçeğim, pastam ve bizim köyün delisi Seren eli kolu gönlü dolu geldi, hoşgeldi "

Seren Serengil ise, barış anını şu sözlerle dile getirdi; "Heyecanlı mutlu bir gün. Yeni bir ayın, yeni bir mevsimin, yeni bir sayfanın başlangıcı 1 haziran. Sarıldık, ağladık, güldük, çözülmeyeni konuştuk, çözdük, denize attık. Onu sevdiğimi hatırladım. Pazartesi günü tekrar buluşacağız eskisi gibi."

Son düzenleyen _Yağmur_; 5 Ağustos 2013 09:30
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
17 Haziran 2012       Mesaj #222
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
Selülitlerim, arkadaşlarım ve ben yemekteyiz...

Sponsorlu Bağlantılar
Tatile çıkan Gülben Ergen, aldığı tüm önlemlere rağmen mayolu görüntülenmekten kurtulamadı.

Gülben Ergen, Bodrum sezonunu açtı. Ünlü şarkıcı, okulların tatile girmesiyle birlikte soluğu Gündoğan’daki yazlığında aldı. Önceki gün sahile inen Ergen, mayolu görüntülenmemek için havlusuna sarındı ve öyle güneşlendi. Ancak serinlemek için girdiği denizden çıkarken objektiflere böyle yakalandı.Çoğu kadının şikayetçi olduğu selülitten Gülben Ergen de muzdarip.

BU BEDENİMLE ÜÇ EVLAT DÜNYAYA GETİRDİM

Gülben Ergen, bu fotoğraflarının yayınlanmasına kızgınlığını böyle dile getirdi:
Ne selülitmiş.. Yıllardır eksik olmadı, haber değerini yitiremedi gitti.
Göbekli bir adama yer vermez basınımız selülitle yargılayıp sunuş biçiminizle aşağıladığınız tenim ve bedenimle üç evlat dünyaya getirdim.
Okul öncesi eğitime verdiğim önem bireysel olarak kurduğum dernek, Milli Eğitim Bakanlığı ile iş birlikteliğim anneliğim ve selülitlerim.

Günün ilerleyen saatlerinde destek mesajlarıyla moral bulan Gülben Ergen, esprili tweetler yazmaya başladı:
Selülitlerim arkadaşlarım ve ben yemekteyiz Msn Happy kabak haşlama, roka salata gibi tavsiyeler var bana nedense...inadına dondurma yiyesim varrMsn Happy


Gülben Ergen

Gülben Ergen

gulben20ergen atlas ares guney 6492

Ergen, daha sonra oğlu Atlas ile deniz keyfi yaparken çekilmiş fotoğrafını "Bu da 'oğluyla tatil yaptı' haberinin fotoğrafı... Olur mu, yok olmaz Msn Happy" notuyla sayfasında paylaştı.
Gülben Ergen

"Karafatmalar gibi saldırıyorlar"


Bodrum'da çocuklarıyla birlikte çıktığı tatilde deniz keyfi yaparken görüntülenen Gülben Ergen'in selülitli fotoğrafları tartışmalara neden olmuştu.

Kendisi hakkındaki eleştirilere kızan Gülben Ergen bugün twitter sayfasına yazdığı "Sevgisiz kalmış kadınlar ne hırçın. Aç kalmış köpekler gibi, Ağzından nefret salyaları akıyor. Saldırıyor, saldırtıyor karafatmalar gibi sinsice..." notu ile tepkisini dile getirdi.

Gülben Ergen

"AYŞE CANDIR"
Gülben Ergen'in sitem dolu twiti bugün köşesinde Ergen ile ilgili düşüncelerini dile getiren Ayşe Özyılmazel için yazdığı iddia edildi.
Ancak Gülben Ergen sayfasına yazdığı "Ayşe, Ayşe, Ayşe... Ne yazarsa yazsın akıllıdır, candır... Sarıp sarmaladığımdır hatta Msn Happy Su gibidir... Tatlım, fırfır aklımdır Msn Happy " notuyla iddiaları yalanladı.



Gülben Ergen





...


Son düzenleyen Safi; 22 Ocak 2016 00:27
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
24 Haziran 2012       Mesaj #223
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
Gülben Ergen: Ben manken değilim

Gülben Ergen, uzun süre gündemi meşgul eden selülit meselesine son noktayı Ayşe Arman'la koydu: Ben manken değilim

Geçtiğimiz günlerde 3 çocuğuyla Bodrum'da tatil yaparken mayolu olarak objektiflere takılan ve daha sonrasında selülitleriyle gündeme gelen Gülben Ergen, Hürriyet yazarı Ayşe Arman'a çok özel açıklamalarda bulundu. Arman da bugünkü köşesinde Gülben'in o açıklamalarına yer verdi.

Ben gazeteciyim, o sanatçı...Ama işte önce iki kadınız, iki anne. Bir araya geldiğimizde erik yiyoruz ve önce Gülben bana sorular soruyor. Annelikte öyledir, çocuğu biraz daha büyük olan biraz daha rütbelidir, o yolları senden önce geçmiştir.

"Alya hangi okula gidiyor? Memnun mu? Kaç dakikada gidiyor? Serviste bunalıyor mu? Yoksa okul servisini seviyor mu? Peki kamp işini ne yaptın? Atlas'ı geçen sene senin yazdığın kampa gönderdim, çok memnun kaldı. Bana vereceğin başka tüyolar var mı?"

Selülit filan hikâye yani.

Ben ona Alya'nın odasını gösteriyorum, oyun alanını... Sonra o kendi çocuklarından bahsediyor.
Onun üç tane olduğu için, ben de ilgiyle ve merakla dinliyorum. Bir tanenin bile bir kadının hayatında nasıl bir sorumluluk olduğunu bildiğimden, üç tane karşısında saygıda kusur etmiyorum. Gülben anlatıyor, hangisi neye yetenekli, hangisinin hangi özelliğini geliştirmek için çabalıyor.
Aralarındaki ilişki nasıl? İkizlerin birbirine çok düşkün olduğunu anlatıyor. Cep telefonundan fotoğraflarını gösteriyor.
Bazen ağlıyor, öyle olur çünkü, annelik manyak bir şey, ortada fol yok yumurta yok, fotoğraf gösterirsin, mutlu olur ağlarsın, hüzünlenir ağlarsın.
Onu anlıyorum.
Ben de öyleyim çünkü.
Evde çok yardımcısı olduğunu zannediyordum, üç çocuk için üç dadı filan, hani o Gülben Ergen ya, alakası yok. O da hepimiz gibi zorlanıyor ve ona destek bir eski koca, baba filan da yok. Kimse yok.
"Buraya kadar geldin, bari şu selülit meselesine de bir açıklık getir" diyorum.
"Anlattıklarım sana emanet, beni kurda kuşa yem etme" diyor.
Etmedim.
Etmeyelim...

Gelelim selülit meselesine...
Gelelim... Annemin yazlığındayız. Atlas'la sabah uyandık. 5 yaş, artık bunların adam oldukları, sohbet edebildikleri bir yaş ya, şahane bir kahvaltı ve sohbet... Sonra bakkaldan GS deniz yatağı aldık, şişirdik, beraber denize gireceğiz. O arada kumdan kale yaptık. "Kaleler bizi bekleyin denize girip geliyoruz!" dedik. Saat 8'i yirmi filan geçiyor. Girdik yüzdük...

Orası evinizin önü mü?
Yok ya, halk plajı! Altas'ın arkadaşları filan var, orada hayat var, beş yıldızlı otel muhabbeti değil. Birazdan anneanne ıspanaklı börek filan getirecek o muhabbet! Asistanım Nilay dedi ki, "Gazeteciler buradalar, görüntü aldılar!" Aklıma bile gelmedi sabahın köründe sotalanıp çekebilecekleri, bir de neyi çekiyorsun, oğlumla yüzüyorum. Plaj elbisemi giydim, Nilay'a "Gelsinler, konuşalım" dedim. Geldiler, bir sürü soru sordular, "Madonna şöyle miydi, böyle miydi?" hepsini cevapladım. Dedim ki, "Tamam mı arkadaşlar, bitti mi, anne evindeyim, oğlumun yanına gidiyorum, iyi tatiller, iyi tatiller." Bu kadar! Nasıl da naziktiler...

BEN MANKEN DEĞİLİM

Meğer daha önce çekmişler!
Evet.
Ne hissettin o fotoğrafları görünce...
(Gülüyor) "Eyvah!" dedim, "Mezoterapiye mi gitsem! Nasıl kurtarsam kendimi bu portakal kabuklarından!" Dalga geçiyorum, çok da üstünde durmadım. Ama iş o kadar büyüdü ki...
Sen istersen iki ay sonra incecik de olursun, zaten pek bir fazlan da yok...
Ben manken değilim. Ama beni sahnede gördüğün zaman şahane olabilirim. Giyinikken! Onların gösterdikleri yeri, ben hiçbir yerde sergilemiyorum. Orası, benim "sergi alanım" değil. Benim beynim sergi alanım, sesim, sahnem, bilgim... Kadınlara bir sabah kuşağı programı yapıyorum, anaokulları açıyorum. Ben başka şeylerle var oluyorum...


NORVEÇLİ DEĞİLİZ KIÇIMIZDA SELÜLİT VAR

Onlar da seni en zayıf yerinden vurmaya çalışıyorlar...
Ama başka kadınlara yapamıyorlar bunu. Sadece bu meslekteki kadınlara. Ben demiyorum ki, "Beni mayolu çekemezler, selülitlerimi yazamazlar!" Tabii ki yazarlar. Ama "Dehşet görüntüleri! Az sonra!" Ve o yuvarlağın, bedenimin hiç sergilemediğim bir yerine yaklaşması, orada donup kalması... "Şok şok şok!!! Gülben Ergen'in bittiği an!" Ne bitmesi! Bütün selülitli kadınlar beni seviyor, yine beni sevenleri çoğalttılar! Beni her kırdıklarında ve üzdüklerinde ya da canımı yakmaya çalıştıklarında, hep sevenim çoğaldı. Çünkü kadının selüliti olur. Norveç mi burası, Danimarka mı? Biz bisiklete binerek büyümedik ki. Sabahları da somonla bilmem ne yemiyoruz. Tost yiyoruz, yengen yiyoruz! Menemene ekmek banıyoruz. Bu milletin kadınların bacağında, kıçında selülit var...

6 YILDIR MAYOLU FOTOĞRAF ÇEKTİRMEDİM

"O da bize sürekli Nihat Odabaşı'nın çektiği taş fotoğrafları vermesin o zaman" diyenlere cevabın ne...
6 sene önceydi. Ayşe'ye (Özyılmazel) de yazdım bunu açıklama olarak. Yayınlamadı, canı sağ olsun. Hiç üşenmedim, baktım, çocuklarım doğduktan sonra havaya girip karnımı içeri çekip, korse giyip, mayolu fotoğraf çektirmiş miyim acaba diye. Hayır! Atlas'ın doğumundan önce Malezya'da çektirmişim. Sonra haddimi bilmişim çektirmemişim. Photoshop'latmamışım. Yollamamışım da. Bu arada nedir bu photoshop mavrası? Yaptırmayan mı var? Basına en çirkin resmini mi verirsin, en güzel mi? Tabii ki en güzelini! Ben de öyle yapıyorum, kötüleri ayıklayıp, en güzelini veriyorum. Dünyadaki bütün meşhurlar öyle yapıyor, Türkiye'dekiler de. Onu bırak, insanlar nüfus kâğıtlarına resim seçerken bile en güzelini seçiyorlar.

Peki Ayşe'nin yazısı? Haklı tarafları yok muydu?
Ayşe, "Mayolu resimleri servis ederken iyi, çekerken mi kötü?" diyor. Söylüyorum, 6 yıl önce servis ettim, 6 yıldır etmedim. "Havluyu sarmayacaksın!" diyor. Çekildiğimi bile bilmiyordum ki! Bana haber vermeden çektiler, isteyerek çektirmedim. "O zaman denize girmeyeceksin!" diyor, "Güvenmeyeceksin!" Yok kardeşim, gireceğim! Ben çocuğumla orada oyun oynuyordum. Gireceğim! Yine gireceğim! İnşallah, iyi bir saate denk gelirim...

Peki "suyun gölgesi" lafları filan...
Ben söylemedim, onları Hülya söylemiş...

Ama sen de Hülya Avşar'ın o meşhur fotoğraflarıyla ilgili, "İnşallah hamiledir!" demişsin...
O bir espriydi. Doğruya doğru, içimize "yılan" kaçtığı zamanlar oluyor, kabul ediyorum söylememem gerekiyordu. Sadettin Saran'la en iyi zamanlarıydı, "İnşallah hamiledir!" dedim. Tamam bazen takılıyoruz birbirimize ama inan kötü bir niyet yoktu. Şeker bir tonlamayla söyledim bunu. 20 gündür selülitlerim konuşuluyor. "Benim bedenim, benim selülitlerim"e kadar geldi mesele. Bu da absürd bir durum...

Peki bu cümleyi sarf ettin mi: "Benim bedenim, benim selülitlerim... "
Hayır! Sadece, "Ne selülitmiş ki yıllardır konuşula konuşula bitmedi" dedim.
Helin de ablasının intikamını mı aldı...
(Gülüyor) Körler sağırlar birbirini ağırlar! Olur böyle şeyler, gündemle ilgili konuşan çok olur...

"Kısa bir sürede eririm ben" filan mı diyorsun şimdi...
Hayır, hiçbir şey demiyorum. Ruhumu iyileştirme derdindeyim, etimin içindeki portakal kabuklarını değil. Beni her gören, "Elma suyu içer misiniz?" demeye başladı. Komik. Öfkeli filan da değilim. Bu durumla eğleniyorum. Selülitlerimi azaltmak gibi bir derdim olmayacak. Ruhumu içeriden iyileştirmem lazım. Önce içerisini, sonra dışarısını...

Eski koca peki, bütün bu olan bitene o bir yorum yaptı mı?
Hayır. O turnede... O hep turnede!

KİMSENİN SİZİ YARGILAMA HAKKI YOK

23 Nisan'da anaokulu açmaya gittiğimde, basın beni, "Kendi çocuklarınla değilsin! Onların gösterilerine gideceğine okul açmaya gidiyorsun" diye eleştirdi. Ben de, "Acaba yanlış bir şey mi yapıyorum?" diye pedagog Feriha Dildar'ı aradım, "Bugün 23 Nisan ve ben 06.45 uçağıyla Trabzon'a, oradan da Mardin'e gideceğim. Çocukların gösterisi var, kaçırıyorum" dedim, "Hata mı ediyorum?" O da, "Ne demek!" dedi "Siz zaten kendi çocuklarınız için bir bayramsınız! Elinizden gelen her şeyi yapıyorsunuz. Gidin başka çocukları sevindirin. Kimsenin sizi yargılama hakkı yok. Çocuklarınızın hep gösterileri olacak. Hep gideceksiniz zaten" dedi.

KADINLARIN KADERİ BU

Söylüyorum yorgunum. Neyle beslendiğimi ben de bilmiyorum. "Acaba çocuklarım mı?" diyorum, "Onlar mı bana devam gücü veriyor?" Çok da onlara abanmak istemiyorum, bir gün onlar da gidecek. Annemle sohbet ediyorum, "Kadınların kaderi bu!" diyor ekliyor, "Sen söyle dayını aradın mı, teyzeni aradın mı?" Sonra asistanım Nilay'a dönüyorum, elinde bir liste, "Şunlar şunlar aranacak, şunlar şunlar yapılacak Gülben Hanım!" Kafamda o kadar çok şey var ki, sabah programı tekrar başlayacak mı, evin kredisi ne olacak, 4 artı 4 artı 4 meselesi, çocukların okulu...

Son düzenleyen Safi; 22 Ocak 2016 00:27
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
1 Temmuz 2012       Mesaj #224
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
'O gün önlemsizdim'

Boşanması, yeni klibindeki tarzı, kimlerle mesajlaştığı... Ve son olarak selülitleri... Son dönemde neredeyse her adımı haber olan Gülben Ergen, “selülit” muhabbetine son noktayı Elele dergisine verdiği röportajda koydu: “Selülitler, bedenimin en güzel izleri... Ben bedenimle barışığım.” Ergen, fotoğrafların çekildiği gün önlemsiz olduğunu da söyledi.


Gündemde olmak! Yine son günlerde Türkiye sizi konuşuyor. Bu sizi sıkmıyor mu artık?

- Katiller de meşhur, ressamlar da meşhur. Zeki Müren gibi düşünemiyorum. Reklamın iyisi, kötüsü, her türlüsü kabulüm değil. Yani, gereksiz bir gündem. Tenimin içindeki dokuların 20 gündür magazin, ekonomist, politikacı, kadın hakları, feministler, dostlar, düşmanlar tarafından toplanıp tartışılması, yazılması, yorumlanması... Gereksiz buluyorum bunları. Eğlenmekten başka, gülmekten başka çarem yok.

Pek çok ünlünün haberinin ömrü birkaç gün. Sizinle ilgili haberlerse bomba etkisi yaratıyor. Herkes üzerine konuşuyor. Uzmanlar bile işe karıştırılıyor. Neden Gülben Ergen’le ilgili her haber bu kadar çok konuşuluyor?

- Belki ben yorum yapmadığımdandır, benden başka herkesin yorum yapması, tartışması. Dava da açmıyorum yıllardır, bu sebeple belki gereksiz bir yorum rahatlığı mevcut.

Peki şu mevzu bahis olan ‘selülit’ kelimesi size ne ifade ediyor?

- Bedenimin en güzel izleri...

Siz o haberi ilk gördüğünüz an neler düşündünüz, neler hissettiniz?

- Yeni değil bu haberler, 10 yıl önce de böyleydi. Konser veya bir televizyon programım sırasında çekilen bir fotoğrafımla başlamıştı her şey. Yıl 2012; yeniden patlattılar. Bir ressam nasıl ellerini, gözlerini, hayal dünyasını kullanarak mesleğini bize sunuyorsa, ben de sahneye çıkan ve şarkı söyleyen bir sanatçı olarak öncelikle sesim, aklım ve bedenimi mesleğimi sergilerken harmanlıyorum. Ama... Haftalardır kullanılan kareler mesleğimin bir parçası değil. Hiçbir iz bırakmaz bu haberler bende! Bir gülüşüm, şarkım, sahnem, kostümüm, saçım o haberleri ezer geçer. Sermayem olan farklı değerlerim var benim...

HALK PLAJINDAKİ O GÜN ÖNLEMSİZDİM

Bedeninizle barışık mısınız peki? En sevdiğiniz fiziksel özelliğinizi ve en sevmediğinizi sorsak…

- Nasıl barışık olmam! O bedeni bana lütfedene ayıp olmaz mı? Dişlerimi, ellerimi, boynumu, tenimi hele gözlerimi pek severim. En sevmediğimi söylemeyeceğim!

Türkiye’nin ‘Gülben Ergen’i olmak bazen zor geliyor mu? Keşke sıradan bir hayatım olsaydı diyor musunuz?

- Kimse beni zorla Gülben Ergen yapmadı, yıllarımı aldı bu zorluklara sahip olmak. Çok şikayetim var evet, sırtımda bin ton yük var evet, ama alıştım, alışmak zorundaydım. Sıradan bir hayatı da bazen sığdırabiliyorum günüme, geceme... İşte o halk plajında görüntülendiğim gün de öyle bir gündü, önlemsizdim...

Mağdur görünmekten hoşlanmıyorsunuz değil mi?

- Galiba evet. Işıklar yanarken ya da şarkı söylerken zor ağlayanlardanım ben. Ama çok ağlarım, salya sümük hakkını vere vere ağlarım, odama çekilirim, yatağıma sığınırım.

Bir de “Başkalarının selülitleriyle dalga geçti, başına geldi” dediler...

- Dalga geçmek üslubumda yok, başkalarının bedeni ilgi odağım hiç olmadı, olmayacak da.

ÇOCUKLARIMLA YENİ BİR HAYATA BAŞLADIM

“Çocuklar Gülsün Diye” projesi nasıl gidiyor?

- Altı anaokulumuzu yapıp teslim ettikten sonra kampanya bitti. Ama ben bitiremedim. Düşündük, araştırdık ve ekipçe karar verdik, bir üst kademeye geçip dernek olduk. Şimdi 11’inci anaokulumuzu açtık.

Sizin çocuklar gülüyor mu peki? Onların mutlu büyümesi adına özellikle nelere dikkat ediyorsunuz?

- Hayat ne getirirse onu yaşıyoruz. Ağam, paşam diye diye erkek evlat yetiştirmenin manası yok. Benim bildiğim anladığım mutluluk, sevmek sevilmek ve güvenmek üzerine kurulu. Seviyorum onları, hem ne sevmek... Oyun seviyorlar oynuyoruz, deniz seviyorlar yüzüyoruz, horoz gibi yap diyorlar ötüyorum, şimdi de kedi ol diyorlar miyavlıyorum. Özellikle dikkat ettiğim bir şey yok yani, budur olayımız.

Üç erkek çocukla nasıl bir dünyanız var?

- Bu gerçek bir masal; anlatacak kelimem yok. Anneyim... Özrüm, gerçeğim tek kimliğim anneliğim, gerisi yalan dolan... Mucize bu mucizeeee! Karnımdan göğsüme, göğsümden kucağıma, kucağımdan okula gidiyorlar... Atlas’ın, Ares’in ve Güney’in annesiyim; deliriyorum zevkten, bilmem anlatabildim mi?

Çocuklar boşanmayı nasıl karşıladı? Zorlandığınız noktalar oluyordur mutlaka…

- Durumu anlamamaları ve zorlanmamamız elbette mümkün değil. Yeni bir yaşam seçtik sonuçta. Yeni bir hayata başladık birlikte...


DİZİ DEĞİL SİNEMA İSTİYORUM

Geçtiğimiz aylarda klibinizle gündemdeydiniz. “Vıdı Vıdı”daki tarzınız epey konuşuldu. Rock tarzı styling’den sonra, rock parçalar da dinler miyiz sizden?

- Yeniliğe açığım ama rock benim müziğimden çok farklı. “Vıdı Vıdı” biraz düzenlemesi ve şarkının tavrı gereği klibinde değişiklik yaptırdı bana. Elinde gitar, gözlük ile farklı bir Gülben oldum. Fena da değildi.

Peki ya oyunculuk? Tekrar sizi rol yaparken görmemiz mümkün mü?

- Sinema isterim. Oyunculuğumu sergilemek benim için de büyük zevk olur ama dizi zor. Çünkü haftada en az 3-4 günümü alır bu.


...
Son düzenleyen Safi; 22 Ocak 2016 00:27
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
2 Eylül 2012       Mesaj #225
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
...

GÜLBEN ERGEN'DEN YENİ İMAJLA İLK KONSER!
Önceki akşam Kuruçeşme Arena’da sahneye çıkan Gülben Ergen, Boğaz manzaralı konser mekanının kapanmaması için seyircilerden destek istedi.

“Rumeli Hisarı kapandı, burası da kapanmak üzere. Yakında konser vermeye yer bulamayacağız. Bu konuda desteğinize ihtiyacımız var.”

Saç stilini değiştiren Gülben Ergen, yeni imajıyla ilk kez önceki akşam sevenlerinin karşısına çıktı.
Kaynak

Ergen'den "Köfteli-Salatalı" Tepki

Kuruçeşme Arena'nın bulunduğu araziye otel yapılacağı söylentilerine Gülben Ergen, esprili bir dille değerlendirdi.

Kuruçeşme Arena yaz konserleri dün gece Gülben Ergen'le devam etti. Hayranlarının karşısına yeni imajıyla çıkan Gülben Ergen, konserde Kuruçeşme Arena'nın bulunduğu araziye otel yapılacağı söylentileri üzerine de konuştu.
Gülben Ergen, "Bu konser mekanı seneye otel olur mu? Protesto edelim mi? Yürüyüş yapalım mı? Rumeli Hisarı'nı elimizden aldılar, burayı da almasınlar... Dünyanın en güzel sahne mekanı burası, otel olacak, burada yemek yiyecekler, salata ile köfte. Olur mu? " dedi.
Gülben Ergen, konserine 'Durdurun Dünyayı' şarkısını söyleyerek başladı. Sanatçının yaklaşık 2 saat süren konserini 6 bin hayranı izledi. BKM Organizasyonu ile gerçekleşen konserde Ergen'e 23 kişilik orkestrası eşlik etti. Gülben Ergen, konser boyunca yeni şarkılarının yanı sıra hit şarkılarını da seslendirdi. Gülben Ergen daha önce birçok dünya starını ağırlayan Kuruçeşme Arena'da konser vermenin ayrı bir heyecan olduğunu belirtti.
Konserine devam eden Ergen, Kuruçeşme Arena'nın bulunduğu araziye otel yapılacağı söylentilerine sahnede tepki gösterdi. Ergen " Bu konser mekanı seneye otel olur mu? Protesto edelim mi? Yürüyüş yapalım mı? Rumeli Hisarı'nı elimizden aldılar, burayı da almasınlar. Bir ülkenin sanatı ve sanatçısıdır aslolan. Ne kadar zamandır Akm'yi (Atatürk Kültür Merkezi) bekliyoruz değil mi? Rumeli Hisarı'nı verdik. Bir Açıkhava'mız var, bir de karşıda Bostancı Gösteri Merkezi'miz var. Dünyanın en güzel sahne mekanı burası otel olacak burada yemek yiyecekler salata ile köfte. Olur mu? " dedi.
30 Ağustos Zafer Bayramı'nın coşkusunu da hayranlarıyla yaşayan Gülben Ergen, konserde Nur Yerlitaş imzalı iki farklı kostüm giydi. Enerjisiyle dinleyicilerini de harekete geçiren ve yerinde duramayan Gülben Ergen, konserin ikinci bölümünde şarkılarını unplugged olarak seslendirdi. Hayranlarına sürpriz yapmak için şarkılarını sadece temel sazların eşlik ettiği şekilde seslendiren Gülben Ergen, bu performansıyla da büyük alkış aldı.









...
Son düzenleyen Safi; 22 Ocak 2016 00:28
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
2 Aralık 2012       Mesaj #226
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
Gülben Ergen: Derneğim hayata şükür biçimim

Gülben Ergen, Doğan Cüceloğlu ve programa kısa süre katılan Türkiye 4’üncü güzeli Meltem Tüzüner.

24 Kasım Öğretmenler Günü’nü Şeffaf Oda’nın çekildiği PORTAXE’ta, Çocuklar Gülsün Diye Derneği kurucusu ve Başkanı Gülben Ergen ve iletişim profesörü, eğitimci Doğan Cüceloğlu ile kutluyoruz.
Gülben’e 12 anaokuluyla hizmet veren ve kurucu başkanı olduğu “Çocuklar Gülsün Diye Derneği”, bir ömür sürecek bir uğraş senin için diyorum.
“Bu benim hayata şükür biçimim. Bu kadar işin arasında çocuklar, konser, albüm, yorulmuyor musun diye bana soruyorlar. Gerçekten yorulmuyorum. Sanki olması gereken bir şey. Derneğim, şükür biçimim” diye yanıtlıyor.
Gülben Ergen zorluklarla karşılaştığında gücü nereden aldığını açıklıyor:
“Allah’ın varlığına çok inanıyorum. Kendimin Allah’ın bir parçası olduğuna inanıyorum. Bu bana deli bir kuvvet veriyor. “
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 22 Ocak 2016 00:28
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
3 Şubat 2013       Mesaj #227
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!

Şakşakcıları sevmiyorum Twitter'da her şey gerçek!

Twitter'da 2 milyon takipçisi olan Gülben Ergen niye sosyal medyada olduğunu açıkladı: "Göz önünde olan insanların şakşakçıları çok fazla olur. Buna tahümmül edemiyorum.

Duymak istediğim iltifatlar değil; yeni fikirler, cesur yorumlar

Gülben Ergen'le tanışıklığımız 20 yılı buldu. Gazeteci ve sanatçı dostluğunda ister istemez kendiliğinden bir mesafe giriyor araya... Aynı şehirde bile bazen iki yabancı oluyorsunuz ama dostluğunuzun kökü sağlamsa, bir şey olmuyor! Son yıllarda eski dostumun sosyal medyayı sıklıkla kullandığı dikkatimi çekti. Twitter'ın Türkiye'deki ilk kullanıcılarından oldu. Ben de 2 milyon takipçisinden biri oldum ve Twitter'daki yazılarını takip etmeye başladım.
Sosyal medyadaki bu aktifliğiyle ilgili onunla bir söyleşi yapmak istedim ve kendisine WhatsApp'tan mesaj attım. Eşimden bile daha çabuk döndü bana; inanamadım! Bir hafta yazıştık, sonunda kendisini ikna ettim. Sorular e-posta'yla gitti, cevaplar e-posta ile döndü. Evet, yanlış okumadınız; hiç konuşmadık... Ünlü yazarların ve şairlerin kitaplarını altını çizerek okuyan bir Gülben Ergen buldum karşımda...
Kendi minik gazetesinde fikirlerini özgürce ifade eden Gülben Ergen'i takip ederken, bir kitap okudum sanki; Gülben Ergen'in kitabını... İnsanlar hayat yolculuğunda her zaman kendisine doğru koşar. Kendisini yakaladığı zaman da yeni bir hedef belirler. Gülben Ergen de hep öyle oldu. Kendine dönüşleri bile görkemli. Hayatına her zaman küçük pencereler açarken gördüm ki; onda mutluluk büyük harflerle yazılmış. Düşünerek yaşamanın, hakimiyetini kayıtsız şartsız kendi yüreğinde oluşturmuş bir sanatçının yeni dünyasını sizlerle paylaşıyorum...
UNUTTUĞUM BİR ŞEY VAR MI?
bullet Twitter'da, ne zaman ve nasıl hesap açtınız? Bu konuda sizi yönlendiren oldu mu?
Önce iyi ve aktif bir Facebook kullanıcısıydım. Twitter'ı nereden duyduğumu hatırlamıyorum ama hesap açtığım gün, eğlenceli bir ortam ama sık vakit ayıramam diye düşünmüştüm. Hiç öyle olmadı gördüğün gibi... Msn Happy

bullet Niçin Twitter'da hesap açtınız? Amacınız veya beklentiniz neydi? Beklentinizi karşıladı mı?
Sosyal medyayı oldum olası önemserim. Kendimi bildim bileli e-postalarımı karşılıksız bırakmam. Bu en az 15-16 yıllık bir durum. Beklentim gerçekler aslında; gerçeklerin konuşulduğu, iltifattan ziyade fikir çorbalarının en mantıklı şekilde ilerlediği, parlak zihinlerin konuşmalarından oluşan bir ortam. Göz önünde olan popüler insanların etraflarında şakşakçıları fazla olur. Bu benim tahammül edemediğim bir şey. İşimin en iyisini yapmaya çalışırım ama duymak istediğim; iyi olduğumdan ziyade 'Unuttuğum bir şey var mı?'dır. Daha iyisi için yeni fikirler neler? İnsanlar bana rastladıklarında ya fotoğraf çektiriyorlar ya beğendikleri şarkıları dile getiriyorlar sağ olsunlar ya da güzel düşüncelerini iletiyorlar. Ancak sosyal medya öyle değil; yorumlar, eleştiriler daha cesur ve gerçekçi.
TASAVVUFA SAYGIM VE İLGİM ÇOK BÜYÜK
bullet Beğendiğiniz sözleri, cümleleri Twitter hesabınızda neden yazıyorsunuz?
Her Twitter kullanıcısının kendi şahsi hesabını bir biçimlendirme şekli var. Gazeteci, yazar, karikatürist, şarkıcı, ressam hatta Cumhurbaşkanı da dahil, herkeste 140 karaktere sığdırılanlar o kadar farklı ki... İnandığım doğruları paylaşarak hem kendimi doğru ifade ettiğimi düşünüyorum; hem de sırf mesleğimle ilgili kullanmamış oluyorum Twitter'ı...

bullet Tüm bu yazdığınız özlü sözler; daha iyi bir insan olmanın şifreleri gibi... Siz de daha iyi bir insan olmaya mı çalışıyorsunuz?
Daha iyi bir insan olmak hayatın sonuna kadar sürecek bir macera ve okumakla, yaşamakla alakalı... Herhangi bir şifrenin peşinde değilim. Tasavvufa saygım ve ilgim çok büyük! Hangi jean'in moda olduğu ya da ne marka ruj sürdüğüm gibi konular yazacağıma; okuduğum, öğrencisi olduğum şeyleri paylaşıyorum. Takip ettiğim isimler de bu yönde yazanlar. Kitap okumak için çok geç kaldığımı düşüyorum. Yıllarım reyting kaygısı, tiraj, giyim kuşam hevesiyle geçti.


GÜNDE 3 ÖĞÜN TWITTER!
bullet Günde ortalama kaç tweet atıyorsunuz?
Bazen hiç atmıyorum, bazen onlarca... Bazen sırf gelen cevaplara konsantre oluyorum. Bir sürü soru oluyor, yanıtlayıp bir diğerine geçiyorum. O gün ne yaptığımla alakalı tabii...

bullet Twitter'a günde ne kadar zaman ayırıyorsunuz peki?
Sabah, öğle, akşam aç karnına bir bardak su eşliğinde Twitter Msn Happy Twitter bazen arkadaş, bazen komik, bazen anında bilgi, bazen ağır politika, bazen magazin, bazen şarkı, bazen vitrin, bazen pazar benim için. Günün her anı farklı...

bullet Twitter'da yazdıklarından dolayı sorun yaşayanlar var. Siz hiç sorun yaşadınız mı?
Benimle sorun yaşayan, yazdıklarıma tepki gösterenler ya da ertesi günün yazılı ve görsel medyasına farklı yorumlarla taşınanlar oldu elbette ama benim sorun yaşadığım oldu mu inan bilmiyorum. Ya block'lamışımdır ya da takibi kesmişimdir.
KAPATILSA YOKLUĞUNU HİSSEDERİM!
bullet Bugün Twitter kapatılsa, yokluğu günlük yaşamınızı nasıl etkiler?
Instagram'la idare ederim Msn Happy) Yok yok, eksikliğini kesinlikle hissederim, bu sefer Facebook'a geri dönüş yaşarız topluca.

bullet Gerek takipçi sayısı açısından, gerekse yazdıkları açısından kıskandığınız biri var mı?
Takip ettiğim kişinin kaç takipçisinin olduğu beni hiç ilgilendirmiyor. Yazdığı üslubu, eklediklerini, gündeme bakış ve yorumlama biçimini beğendiklerimi takip ediyorum zaten.

TELEFONDA KONUŞMAYI SEVMEM!
bullet Twitter'da neleri paylaşıyorsunuz?
İçimden ne gelirse paylaşıyorum. Enteresan bir yere gitmişsem, farklı bir şeyi beğenmişsem... Bu izlediğim bir oyun, okuduğum bir kitap ya da sinema filmi olabilir. Fikirlerimi de yazıyorum. Down Cafe var mesela Şişli'de, hiç bilmezdim. Down Sendromlu çocuklar orada, anneleri ile birlikte servisler yapıyorlar. Açık bir mutfak var, yemekler şahane... Günlerce yazmıştım bunu mesela. Bazen de gırgır, eğlence yapılıyor, onlara da çok gülüyorum...

bullet Siz mesaj atma konusunda fenomen olmuştunuz, bakmadan en hızlı mesaj yazan kişi olarak gösteriliyordunuz. Twitter'da da bir şöhretiniz var mı?
Olsa sen bilirdin Msn Happy Baksana koca röportajı Twitter konulu yapmayı başarabildin.

bullet Bu arada mesajla aranız nasıl, mesaj işini bıraktınız mı yoksa devam mı?
SMS yerini Whatsapp'a bıraktı. Telefonu kulağıma dayayıp konuşurken saniyeleri sayıyorum bitmesi için, o kadar sevmiyorum telefonla konuşmayı. Yazmak tamam!

MİNİK GAZETEMDE ÖZGÜRCE YAZIYORUM!
bullet Yaşadığınız şeyler, hayata bakış açınızı mı değiştirdi? Çünkü iki yıldır daha önceki Gülben Ergen'den farklı bir profil çiziyorsunuz...
Sen yeni haberdar oluyorsun, Twitter sayesinde Msn Happy Kendimi, kendi kelimelerimle ifade edebiliyorum, kendi minik gazetemde, özgürce yazabiliyorum. Sansür, montaj hiçbiri yok! Katıldığım TV programında bana sorulan sorularla sınırlıyım. Yapılan röportajlarda ilan geldi diye cevaplarım makaslanıyor, bu yıllardır böyle oldu. Başlığa çıkartacağın cümle, yazının karakterini belirliyor. Twitter ise böyle değil, tamamen benim özgürlük alanım. Hayata bakışıma gelince; insanın yaşadıklarını kendince muhasebe etmesi herkesin vazgeçilmezidir. İlk doğumun kısa bir süre sonrasında ikizlere hamile kaldığım süreç; hayatımda dinlenmediğim kadar dinlenmeme, okumadığım kadar okumama sebep oldu. Son altı yılıma iki hamilelik, üç evlat sığdırdım ve göz önünde ve popüler ve sahnede ve müzikle ve ve ve... Kolay değildi. Sığınacak farklı yerler de vardı ama ben tasavvuf öğrencisi olmayı, anlamayı seçtim.

ÇOCUKLARIN GÜNDE 10 DAKİKA TABLET İZNİ VAR
bullet Çocuklarınızın bilgisayarla, cep telefonuyla, sanal alemle arası nasıl, ilgilerini çekiyor mu?
Maalesef evet, mümkün olduğunca ayrı tutmaya çalışsam da; bu çağın çocukları, bu teknolojinin içine doğdular. Sevdikleri çizgi filmi iPad'den izlemek pek zevkli, tabii... Hatta masal dinlemeden tut, yazı yazma alıştırmalarının en zevklilerine kadar hepsi var. Engel olmam mümkün değil ama biraz daha mesafeli tutmak mümkün.
TABLET SIRASINA GİRERLER
bullet Oğullarınızın cep telefonu, tablet veya bilgisayarları var mı?
Daha neler! Asla yok ve uzun yıllar da olmayacak.

bullet Cep telefonu veya tablet konusunda çocuklarınıza bir yaş sınırı koydunuz mu?
Vakit sınırlamaları koyuyorum onlara, mesela 10 dakika tablet izni gibi Msn Happy Sıraya giriyorlar. Öncelik; tabii ki yemeğini en güzel yiyenin, dişini en güzel fırçalayanın ve ev ödevini bitirip pijamalarını giyenin. Dokuzuncu dakikada başlarında oluyorum, "Senin sıran bitti" diye... Elden ele geçe geçe bitiriyoruz tablet maceramızı. Bazen de "Çocuklar tabletin iki gün şarjda kalması gerekiyor" diyerek veya bozulmuş gibi yapıp "Tamirde" diyerek tableti günlerce ortaya çıkartmadığım da oluyor.

SOSYAL MEDYAYA MODA DİYE GİRMEDİM
bullet Şu anda kaç takipçiniz var ve bu sayıya ne kadar sürede ulaştınız?
Tam rakamı bilmiyorum ama iki milyonu geçmişti sanırım. Twitter'ın ilk kullanıcılarındanım. Twitter'a moda diye girmedim; yeni bir mecra, sosyal medyada yeni bir atılım diye dahil oldum.

TAKİPÇİ SAYISI ÖNEMLİ DEĞİL

bullet Takipçi sayısını artırmak için bir takım taktiklerin olduğu söyleniyor. Siz bu taktikleri hiç kullandınız mı?
Yok canım daha neler! Ayrıca takipçi sayısının fazla olması benim için alkışlanacak bir durum ya da "Ooo bravo" denilecek bir konu değil. Yazılanların üslubu ve iletişimde olduğun kişilerle ortak paylaşımlar daha önemli.

SON 5 GÜNDE ATTIĞI TWEETLERDEN BAZILARI...
bullet Marifet mutlu öleceğim demekte. Ardında seni seven, örnek alan, takdir ve taklit edenlerin varlığıyla.
bullet Başkasının kararlarıyla yaşamak, başkasının size biçtiği hayatı yaşamaktır.
bullet Güzelliğin tarifi ederken yapılacak tarif 'Su gibi' ise eğer, o isim bence Beren Saat'tir.
bullet Esaret boynunda tasmadır. Esiri olup, boyun eğdiğin kim ise onun elindedir yaşam kumandası.

Kitap ne aksesuvar ne de uyku aracıdır!

Twitter'da okuduğu kitaplardan alıntılar yapan Gülben Ergen "Okuma yolunda geç kalmış iyi bir öğrenciyim" dedi ve ekledi: Okumak araya sığdırılacak bir şey ya da aksesuvar değildir. Uyku getirsin diye kitap okunmaz çünkü gerçek, okurun uykusunu kaçırır
Sıkı bir Twitter kullanıcısı olan tweet'lerinde okuduğu kitapları, kitaplardaki cümleleri paylaşan Gülben Ergen, okuma tutkusunu anlattı. İşte, Ergen'in sorulara e-posta üzerinden verdiği yanıtlar:
bullet Tarzı ve felsefesi olan yazarlara ve kitaplarına ne zaman merak sardınız?
Sonradan merak sarılmıyor böyle hassas şeylere; insanın doğduğu evde yetiştirilme ve yaşama biçiminden, iliklerine kadar işleyen bir yaşam felsefesi oluşuyor aslında. Bilinçli kitap okumak ve okumaktan zevk almak bende biraz zaman aldı. Çok geç kalmış sayıyorum kendimi. Okumak araya sığdırılacak bir şey değil. Uyku getirmesi için ya da aksesuvar olarak yanınızda taşınacak bir şey hiç değil! Gerçek okuyucunun uykusu gelmiyor; aksine uykusu kaçıyor okurken.
bullet Siz daha çok hayata dair özlü sözleri, aforizmaları takipçilerinizle paylaşıyorsunuz. Bunları nereden buluyorsunuz?
Ben kitapları altını çizerek okurum. Kaynak belirtiyorsam, okuduklarımdan alıntıdır. Bazen de kendi doğrularımı yazıyorum, bazen mail yoluyla bana gönderilenleri paylaşıyorum. Bazen de kendim internette buluyorum.
TEK TUŞLA ELİMİZDE
bullet Twitter kullanıcılarının artık aforizmalardan bıktığı söyleniyor; katılıyor musunuz?
Biz işimize gelmeyen her şeyden çabuk bıkarız. Bu bilgilere aç olan da var, bıkan da, okumaya doyamayan da... Günlük hayatın stresinden boğulup eğlenmek, öğrenmek, araştırmak, dalga geçmek; hepsi serbest Twitter'da.
bullet Twitter'da özel konuların, günlük yaşamın, ne yenilip ne içildiğinin paylaşılması da eleştiriliyor. Siz bu eleştirilere ne diyorsunuz?
Herkesin Twitter'ı kullanma biçimi kendisine hastır. Takip edip etmemek tek tuşla bizim elimizde! Bazı kişisel bilgiler ilgi çekebilir ama yemek içmek konusu fazla boş; haklısın.
TWITTER PROJELERİNE AÇIĞIM
bullet Bize 40 karakterle Gülben Ergen'i anlatır mısınız?
Bio'ma bak, orada yazıyor. Önce insanım, sonra anne, yorumcu, oyuncu ve TV yüzüyüm, dernek başkanıyım, evladım, arkadaşım, vatandaşım, dostum...
bullet Sosyal medyada veya sanal âlemde profesyonel bir iş yapmayı düşünüyor musunuz? Yani bu ilginizi paraya dönüştürmek gibi bir projeniz var mı?
Twitter'a belli aralıklarla yazmam şartı ile bazı teklifler aldım ama içime sinmedi ve kabul etmedim. RT ederken bile seçiciyim. Ama geçen yıl Unilever ile derneğim Çocuklar Gülsün Diye için viral reklam anlaşması yaptım ve çok başarılı bir iş çıktı ortaya. Canlı bir Facebook konseri vermiştim bir de hatırlarsan... Bir stüdyoda dekor, ses, ışık sistemi kuruldu ve canlı orkestramla, Facebook üzerinden konserlerime gelemeyen milyonlara ulaşıp farklı bir konser vermiştim. Çağ bu yöne doğru ilerliyor, teklifler de. Elbette değerlendiririm.
bullet Çok takipçisi olanlar Twitter'da para karşılığında ürün reklamı yapıyor. Size böyle teklifler geliyor mu?
Hayır, böyle bir teklif almadım. Bunu yaparsam ciddi bir marka ile kapsamlı bir anlaşma dahilinde yaparım. Sponsor karşılığı kıyafet giymekten veya ufak bedavacılıkları kâr saymaktan yana olmadım. İçimden gelirse, beğendiğim her şeyi paylaşırım.


TWITTER'DA PAYLAŞTIKLARI
bullet Gurur ve onur insana ne yakışır. Ne asildir hesapsız yaşamak...
bullet Görünen güzellikten değil, görünmeyenin manasından bahsediyorum. O mana ki ancak sezgi ile kavranabilir. (Bab-ı Esrar)
bullet Kalbiniz gecelerin ve gündüzlerin sırrını sessizce bilir. Ancak kulaklarınız, kalbinizin bilgisini işitmek için deli olur. (Halil Cibran)
bullet Kadın evin rengi, erkek temelidir. Hadi erkek betonu, kadın çatısı olsun. Tamam, hadi erkek evin depreme dayanıklılığı, kadın nefesi olsun...
bullet Sen ört ki, senin de ayıbını örtsünler. (Mesnevi)

İYİ BİR ÖĞRENCİYİM AMA SAĞLAM BİR OKUYUCU DEĞİLİM!

bullet Bir ayda kaç kitap okuyorsunuz ve bir ayda kitaplara ne kadar harcıyorsunuz?
Bilmem Msn Happy Okumak konusunda iyi bir öğrenciyim ama aslında sağlam bir okur değilim, bunu kabul etmek lazım. Çünkü gerçek okurlar hiçbir zaman okumaya doyamazlar. Benimse yarı yoldan döndüğüm, yazım diline konsantre olamadığım çok kitap oluyor. Henüz tanışmadığım bir sürü yazar da var. Ama okumayı çok seviyorum. Bir kitabevine gidip saatler geçirebiliyorum. Orada sessizce kitap okunan koltuklar var. Okurlar, kitabevlerinde benimle ya da başka dikkat çeken unsurla değil, sadece seçeceği kitapla ilgileniyor. İçim yıkanıyor orada. O sayfaların kokusu, okumanın dinginliği; yaşadığım koşuşturmalı hayatın içinde bana çok iyi geliyor.

YAŞAR KEMAL'SİZ BİR OKUMA BİÇİMİ BENİM İÇİN YOK!
bullet Size "Şu yazar veya bu kitabı oku" diye tavsiyede bulunanlar var mı?
Kitaplar birbirini doğuruyor zaten. Yaşar Kemal'siz bir okuma biçimi yok! Elif Şafak muhteşem bir kalem. Ahmet Ümit geç keşfettiklerimden... Cemalnur Sargut, Doğan Cüceloğlu, Kemal Sayar okurken öğrencisi olduklarım... Muhyiddin Şekur, Paulo Coelho, Can Dündar, Ahmet Hulusi, Don Jose Ruiz, Anthony Robbins; hepsine hayranım. Yıllarca biriktirdiklerine, yazma biçimlerine, fikirlerine, öğretilerine...

HAYALİM İLK OLARAK OĞULLARIMI 'ÇOCUK KALBİ'YLE TANIŞTIRMAK!
bullet Oğullarınızın kitaplarla arası nasıl? Sizce iyi birer okuyucu olacaklar mı?
Ben okuma yolunda geç kalmış, iyi bir öğrenciyim. Babaları, amcaları daha sağlam okuyuculardır. Oğullarım kütüphanesi çok geniş bir evde doğdular. Tuvaletinde kitap, dergi olmayan; kitabın yerinin başucu ve kütüphane olduğu bir evde büyüyorlar. Onların da kendi yaşlarını ilgilendiren kitapları ve kitaplıkları var. Seviyorlar ama aslında sevmeyecekleri bir yaş aralığındalar, bunu biliyorum. Kitap biraz da kıymeti bilindiğinde okuruna geliyor. Dilerim mümkün olan en erken yaşlarında sarılsınlar okumaya. Hayalim ise onları ilk kitapları olarak 'Çocuk Kalbi' ile ilk yazarları olarak da Gülten Dayıoğlu ile tanıştırmak. Ondan sonra tercihlerini kendileri belirlerler.



Gülben Ergen'den 12. anaokulu sürprizi


Manisa Atatürk Mahallesi'ndeki yeni anaokulu, Gülben Ergen 'in katılımı eşliğinde, Vakıfbank Türkbirliği İlköğretim Okulu bahçesinde düzenlenen törenle açıldı.

Açılış töreninde konuşan Manisa Valisi Halil İbrahim Daşöz, herkesin yüzünün güldüğünü söyleyip Ergen için, "Allah da sizin yüzünüzü güldürsün." dedi.

Ergen de 12. anaokulunu Manisa'da açmaktan gurur duyduğunu söyledi. Manisalıların kendisini çok sıcak karşıladığını belirterek, "Teşekkür ediyorum. Bütün Manisa'ya okulumuzu emanet ediyorum. Aldınız mı emanetimi? İyi bakacak mısınız okulumuza?" dedi.
Ergen'in okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılmasına katkı amacıyla kurduğu dernek, bundan önce Trabzon, İstanbul, Mardin, Tokat, Erzurum, Van, Sinop, Hatay, Sivas, Zonguldak ve Aydın'da anaokulu kurmuştu...


Kaynak

Gülben Ergen Manisa'da anaokulu açtı

Türkiye'de sanatının yanı sıra eğitime verdiği destekle adını duyuran Sanatçı Gülben Ergen'in başkanı olduğu Çocuklar Gülsün Diye Derneği, Manisa'da anaokulu açtı.

Gülben Ergen'in okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılmasına katkıda bulunmak amacıyla kurduğu ve başkanlık görevini yürüttüğü Çocuklar Gülsün Diye Derneği; Trabzon, İstanbul, Mardin, Tokat, Erzurum, Van, Sinop, Hatay, Sivas, Zonguldak ve Aydın'ın ardından on ikinci anaokulunu, Atatürk mahallesinde bulunan Vakıfbank Türkbirliği İlköğretim Okulu bahçesinde düzenlenen törenle açıldı. Yaklaşık 100 çocuğa okul öncesi eğitim olanağı sağlayacak olan anaokulunun açılışını Vali Halil İbrahim Daşöz, Belediye Başkan Yardımcısı Nursel Ustamehmetoğlu, Milli Eğitim Müdürü Mustafa Altınsoy, Dernek Başkanı Gülben Ergen, Başkan Yardımcısı Elvan Oktar ve Johnson Wax Genel Müdürü Ahmet Cüneyt Baktır birlikte kurdele keserek yaptı.

Açılışta konuşan Manisa Valisi Halil İbrahim Daşöz, böyle bir anaokulu açılışında bulunmaktan mutluluk duyduğunu söyledi. Burada herkesin yüzünün güldüğünü dile getiren Daşöz, Gülben Ergen için "Allah da sizin yüzünüzü güldürsün" dedi. Çocukları geleceğe hazırlamanın devletin görevi olduğunu ancak devletin yanı sıra bu konuda büyük sorumluluğu olduğunu belirten Vali Daşöz, "Bazı insanlar var ki, sadece kendi içi yaşamazlar. Kendi hayatlarının toplum için ülke için ayrıca tanzim ederler. İşte burada bunun en güzel örneğini görüyoruz. Bir sanatçımız sosyal bir sorumluk projesini başlatarak ülkemizde adeta bir meşale oldu. Gülben Ergen bugün Manisa'da 12. anaokulun açtı. Ama ben bu sayının hızla artacağına inanıyorum. Anaokulunun ilimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum" diye konuştu.

TEŞEKKÜRLER MANİSA

Çocuklar Gülsün Diye Derneği'nin 12. anaokulunu Manisa'da açmaktan gurur duyduğunu belirten Sanatçı Gülben Ergen, Manisalılara kendisini sıcak karşıladıklarından dolayı, "Manisalılara teşekkür ediyorum" dedi. "Bütün Manisa'ya okulumuzu emanet ediyorum, aldınız mı emanetimi, iyi bakacak mısınız okulumuza." diye hitap eden Ergen, "Burada 12. okulumuzu açtık. Bugün kendi çocuklarımı da buraya getirdim. Onlarda böyle bir okula gidiyorlar. Burada sizin çocuklar ile arkadaş oldular. O yüzden bu anaokulunun anlamı benim için çok büyük. Özellikler anaokulundaki öğretmenlerimizin, müdürümüzün kıymetini bilmenizi, velilerimizden de çocuklarını okula göndermelerini istiyoruz. Bu okulun tabelasında Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte ismimiz yazdığı müddetçe, uzun yıllar sonra ziyarete geldiğimizde, anaokulundan mezun olan çocuklarımızı bu okula gittiklerini gördükçe çok mutlu olacağız" diye konuştu.

Vali Daşöz, konuşmaların ardından Gülben Ergen'e, Manisa'ya anaokulu kazandırdığı için plaket verdi.


31024941 ergen


Son düzenleyen _Yağmur_; 5 Ağustos 2013 10:03
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
24 Şubat 2013       Mesaj #228
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
“Dadı rolü içimdeki kadınmış. Artık üç çocukluyum ve gerçek dadıyım”

Cüneyt Özdemir: “Benim hayalim bir Nuri Bilge Ceylan filminde oynamak” Gülben Ergen: “Ben yönetmen seçmem, öyle sanatsal kaygılarım da yok”

Gülben Ergen ile ilk kez yemek yedik. İtiraf edeyim eğlenceliydi. Sanırım ikimizi aynı masada buluşturan şey Milliyet’in daveti olduğu kadar şu son birkaç yıldır kendi hayatlarımız üzerine çabalarımız oldu. Ben gazeteci olarak o da Türkiye’nin tanıdığı bir yıldız olarak ekstra bir şey yapmaya ihtiyaç duymadan hayatlarımızı götürebiliriz. Ancak bazı insanlar böyledir. Rahat batar. Farklı bir şeyler yapıp hayata küçük de olsa bir yenilik, bir katkı sağlamaya çalışır. Benim Dipnot tablet yayıncılığı maceram, Türkiye’nin ilk uygulama kitabını çıkartmam biraz böyle bir ruh halinden kaynaklanıyor. Gülben Ergen’in de “Çocuklar Gülsün Diye” çabaları yine bu ruh halinin sonucu... Gülben’i diğer yıldızlardan ayıran özelliklerden bir diğeri de şaka kaldırıyor olması. Ara sıra sosyal medyada paylaştığı özlü sözler ile ilgili esprilerimizi bile kaldırabiliyor. Kişiselleştirip büyük bir meseleye dönüştürmeden, gülümseyerek geçiştirebiliyor. Türkiye’de hem star hem de anne olmak kolay değil. Çocuklar herkesin fazlalıklarını törpülüyor. Eminim bugün Gülben Ergen’in hayata farklı alanlarda bu yumuşak dokunuşunda anneliğinin çok büyük payı var. Hepimiz bu vatan için bir şeyler yapıyoruz. Kimimiz nutuk atıyor, gördüğünüz gibi kimilerimiz de oturup yaptıklarını anlatmak için yemek yiyor! Bu vesile ile bu sıcak sohbete imkan sağlayan atılım içindeki Milliyet’e bize ısmarladıkları yemek için teşekkür ederim. En az sohbet kadar Mangerie’nin yemekleri de iyiydi.

“SOFRADA BAŞ BAŞA”NIN BU HAFTAKİ KONUKLARI CÜNEYT ÖZDEMİR VE GÜLBEN ERGEN
Gülben Ergen: Mehmet Ali Birand Belgeseli’ni sunarken, seni burnun kırmızı ve gözlerin dolu gördüm. Ekranda öyle boğazında bir düğümle işini yapmanın zorluğunu ben biliyorum. Bir anchorman’i, bir gazeteciyi, bir haberciyi hiç böyle görmemiştim. Çok etkilendim. Senin gazeteci-yazar kimliğinin haricinde nasıl bir baba, nasıl bir oğul, nasıl bir damat, nasıl bir dost ve nasıl bir öğrenci olduğunu merak ediyorum.
Cüneyt Özdemir: Her şeyi bir soruda sordun! Birand’ın ölmesi çok etkiledi beni. Aileden bir yakınımı kaybetmiş gibi hissettim. Birand’la çok didişiyorduk son yıllarda ama hastalığından sonra hepimiz barıştık. Çok güzel veda etti. Benim “Soruyorum” programına gelmişti.
Gülben E.: Ekran önündeki insan da kendini tutamayabiliyor muymuş?
Cüneyt Ö.: Tutamayabiliyor evet. Çocuk olduktan sonra da ben fazla sulu göz olmaya başladım. Eskiden şöyleydi ya bizde; dünya yıkılsa tamam kardeşim, biz soğukkanlı insanlarız. Deprem oldu, 1000 ölü, tamamdır; biz haberi yaparız. Ama çocuk olduktan sonra çok daha empatisi yükseliyor insanın. Bugün onu düşündüm, insanı çok törpülüyor çocuk. Ben bir yaşıyorsam sen üç yaşıyorsun.
Gülben E.: Evet kesinlikle. O yüzden büyük bir hayranlıkla dinliyorum. Seni bir kere de evde baba kimliğinle gördüm; ilgili, abartısız ve çok doğal bir baba gördüm. Her ne kadar seni eskiden tanıyor olsam da kız tarafı hissediyorum kendimi. Çok sevdiğim için belki Zeynep’i.
Cüneyt Ö.: Ben de senin anneliğini çok hayranlıkla takip ediyorum Instagram’dan, Twitter’dan. Normalde kimse ev hayatını paylaşmıyor ya, çok kapalı. Sende onu görüyorum, çocuklarla geçirdiğin zamanı paylaşmaktan korkmuyorsun. O da önemli bir şey.
Gülben E.: Kesinlikle. Bak bunu bir röportajda paylaşamayabilirim ama kendi özgür iradem altında, o tuş bana ait olduğu için, Instagram ve Twitter’da paylaşabilirim. O yüzden sosyal medya şahane. Sen zaten hepimizden yıllar önce ayıldın ve bugün şahane bir Dipnot tablet gazetesini çıkartıyorsun.
Cüneyt Ö.: Geçen gün bir magazin muhabiriyle konuşuyordum. “Eskiden Gülben Ergen’i takip etmek için iki adam tutuyorduk. Biri evinde, biri başka bir yerde. Şimdi gerek yok; takibe alıyoruz Instagram’da, Twitter’da, ne yaptığını biliyoruz” diyor. Bir de böyle bir yönü var. Kendi kendini ihbar etme...
Gülben E.: Aynen öyle... Mesela buraya geldiğimizi yazsaydım aşağısı çok kalabalık olacaktı.
Cüneyt Ö.: Atıyorsun! Ben yazsam hiç kimse bakmıyor.
Cüneyt Ö.: Sosyal medyada sürekli Mevlana’dan özlü sözler paylaşıyorsun ya, hayatına uygulayabiliyor musun?
Gülben E.: Kesinlikle uyguluyorum. Aslında benim sosyal medyadan paylaştıklarım, Mevlana’dan özlü sözler olsun diye değil. Ben iki senedir anlamaya ve öğrenmeye çalışan bir tasavvuf öğrencisiyim. İslam’a tasavvuf üzerinden bakmak kendini çok iyi hissettiriyor. Daha iyi çocuklar yetiştirebiliyorum, daha sabırlı, anlayışlı oluyorum.

“Twitter’a yazdıklarım özlü sözler değil, öğrenmeye çalıştıklarım”

Cüneyt Ö.: Peki böyle gittiğin bir dergah falan var mı? Var ya, ünlüler gidiyor hani “Ünlüler dergahı”...
Gülben E.: Ünlülerin gittiği hiçbir yere gitmiyorum. Tasavvuf öğrenmeye çalışırken ünlü hissetmiyorum kendimi. Sebepsiz zamanlarda Konya’ya gidiyorum öğrenmeye. Şeb-i Arus’a gidiyorum üç-dört senedir. Ne gittiğim duyuluyor ne döndüğüm. Çok güzel sohbetlerde, çok güzel ortamlarda bulunuyorsun. Yani Twitter’da paylaştıklarım aslında özlü sözler değil öğrenmeye çalıştığım şeyleri paylaşıyorum ve çok arkasındayım.
Cüneyt Ö.: Ara sıra bunlarla kafa bulunca kızıyor musun bize? Hani Ahmet Hakan da takılıyor, ben de takılıyorum...
Gülben E.: Hiç kızmıyorum. Bir ara çok fenaydınız, çok uğraşıyordunuz. Sen Londra’da çok yoğunsun Allah’tan. Ben Twitter’ı çok seviyorum. Benim diyorum küçük bir köyüm, küçük bir gazetem, minik bir televizyonum var. Benim kontrolümde... Hatam da, doğallığım da, kendimi ifade ediş biçimim benim elimde. Bir röportajında okudum, Piccadilly’de öğrenci harçlığıyla bir ev tutmuşsun Londra’ya ilk gittiğinde, şimdi Londra’da bir gazetecisin. Türkiye’yi oradan izleyip habercilik yapıyorsun. O öğrencilik yıllarında, hani var ya “Maksim’in tepesine neonlara adımı yazacağım” diye, sen de ben bu memlekette bu işi yapmak istiyorum demiş miydin?
Cüneyt Ö.: Londra’ya gitmek aslında iki yönden çok önemli. Orada kendi imkanlarımla burs alıp okumuştum. Rahmetli Birand’ı da anayım burada; maaşımı kesmemişti, 250 pound alıyordum. O anlamda çok katkısı vardı. Bir şehre gidiyorsun, bir şeyin eğitimini alıyorsun, yıllar sonra o işi yapmak üzere oraya gidiyorsun ve bu sefer o iş üzerinden para kazanıyorsun. Bu çok ilham verici. Öğrencilere diyorum ki “Bak kardeşim, ben emekli memurun oğlu olarak bunu yaptıysam, sen de yapabilirsin”.
Gülben E.: İnsanın iyi bir evliliğinin olması, yediğinin, içtiğinin güzel olması, ruh-beden sağlığının yerinde olması önemli midir? Yani kariyerinde aslan gibi duruyorsa arkasında var mıdır bir kadın?
Cüneyt Ö.: Var. Bir hayat arkadaşı çok önemli. Mesela biz üç yıldır Zeynep’leyiz, bir kez bile tartışmadık. Bu çok önemli bir şey. Zeynep gayet iyi bir teklif aldı ve Londra’ya geldik. Zeynep’in kariyeri Türkiye’ye sığmıyordu artık. Benim işim Edirne’den çıktıktan sonra çok da bir şey ifade etmiyor. Evet, 1 milyon takip ediyor Twitter’da ama Türkiye’den. O da değerli bir şey, çok önemsiyorum. Bir de hep erkekler kariyerlerini yaparlar, kadınlar da ona eşlik ederler ya, onu kırmak istedim.
Gülben E.: Harika.
Cüneyt Ö.: Geçenlerde konserde gördüm, çocuklar vardı, şarkı söylüyorlardı. Şaşırıyorlar mı seni sahnede görünce?
Gülben E.: Şaşırıyorlar tabii. Ama biliyorlar mesleğimi Aslında ben onların gözünde çoğu zaman çalışan bir anne gibi değilim. Bizim günümüz sabah beraber uyanmak, kahvaltı etmek, onları okula yollamakla başlıyor. Ben bütün işimi halledip onlarla eve geliyorum ve biz beraber yatıyoruz. Konsere onlar yattıktan sonra iki saat gidip-geliyorum. Açık ara bir öncelik var üç tane olunca. Hani o kadar ilgim üzerlerinde ki... Ben de kendimi çok iyi hissediyorum. O yüzden “Çocuklar Gülsün Diye” kampanyasını deli gibi yapıyorum. Benim plak şirketim diyor ki; “Ya şu derneği anlattığınızın yarısı kadar şu albümü anlatsaydınız...”
Cüneyt Ö.: Bu biraz çocukların olmasıyla başladı değil mi?
Gülben E.: Çocukların olmasıyla köpürdü. Yani sen duygusal bir adam değildin de Mavi’den sonra duygusal oldun olmaz. Sen duygusal bir adamdın ama o gelince içindeki çıktı, var olan çıktı. Bana hiç tanımadığım 10 tane çocuk ver, üç gün hiç zorlanmadan bakarım onlara.
Cüneyt Ö.: Öyle mi? İyi sabır var sende de valla. Çocuk bakmak zor ya...
Gülben E.: Bende bilmediğin masallar, hikayeler var. Bitmiyor senaryolarım ve masal kahramanlarım. Yani ben anneymişim, benim haberim yokmuş.
Cüneyt Ö.: Geçen gün ben de onu hissettim. Hayatımız eskiden daha yavanmış. Çocuk gelince apayrı bir anlamı oluyor hayatın. Bir de ben şimdi evde çalışıyorum. Zeynep ofise gidiyor, ben bütün gün Mavi’yleyim. Öpücük verip uykusuna yatırıyorum.
Gülben E.: İlişkide özeni korumak için çaba sarf ediyor musun Cüneyt Özdemir, özen gösteriyor musun?
Cüneyt Ö.: Bence bir ilişkide en önemli şey heyecanı diri tutmak. Çünkü bir süre sonra şöyle bir şey oluyor, aynı yerde yaşıyoruz, aynı yatakta yatıyoruz; alışıyorsun. Biz çocuğa rağmen kendi özel hayatımıza hep zaman ayırıyoruz. Mesela yıldönümümüzde gittik otelde kaldık. Kendi aramızda böyle kaçamaklar yapmaya çalışıyoruz. Mesela vakit bulabilirsek öğlenleri buluşuyoruz. Hani akşam zaten beraber yiyeceğiz, sabah beraber yedik demiyoruz. Haftada iki-üç gün çıkıyoruz muhakkak. Bir yerlere baş başa gidiyoruz. Birçok ilişkide tek başına kalamıyor insanlar. Çift olarak kalamıyorlar, illa birisinin yanlarına iliştirilmesi lazım. Ya kardeşim baş başa gitsenize!

“Çocukla birlikte öncelikler ve dengeler alt üst oluyor”
Cüneyt Ö.: Sen neler yapıyorsun asıl? Nasıl gidiyor hayat üç çocukla? Zor mu?
Gülben E.: Hayatın öncelikleri ve dengeleri altüst oluyor tabii. Cilt bakımımdı, beş çayımdı, aman şurama selülit kremi süreyim, gözümün altına masaj, öyle bir şey yok, onlar geçmişte kalmış şeyler. Çocukların okulları, yaz tatilleri, cumartesi-pazarları, pazar akşamı tırnaklarının kesilmesi... Atlas’ın ilkokul ödevleri, Ares ve Güney’in anaokulları. Biri öksürdüğü, diğeri ateşlendiği zaman evde bir koro oluyor yani. Ihlamurlar, şuruplar... Hafta sonu babalarına gidiyorlar. Tiyatrolar, ara sıra seyahatler...

“Neden şiddet gören kadının resmi çıkar?”
Gülben E.: Londra’da gezinirken Türk olmakla böbürlendiğin oluyor mu?
Cüneyt Ö.: Ne yazık ki çok fazla şey olmuyor. Mesela meclise gittik, ifade özgürlüğü ile ilgili bir konuşma vardı. Övünmek değil de, Türk olduğumuzu söylemesek daha iyi olur gibi bir hava vardı. Londra’ya gidince şunu da fark ediyorsun; bize normalmiş gibi gelen şeyler aslında hiç normal değil. Çok büyük şeylerden, sistemlerden bahsetmiyorum. Bir kaldırım yüksekliği mesela... Ya da masana gelen zeytinyağının nereden geldiğini bilmek istiyor insan. Biz standartları olmayan bir ülkeyiz. Bu yüzden ben Avrupa Birliği’ni önemsiyorum. O bir standartlar manzumesi çünkü. Bunun en zirvesinde de ifade özgürlüğü var. Şunu da anlamıyorum; Türkiye’de ekonomi iyi gidiyor, gerçekten de öyle yurt dışındaki ekonomistler de böyle söylüyor. Peki, insan hakları niye ters yönde gidiyor, niye böyle bir problemimiz çıktı bizim? Herkes birbirinden korkuyor. Alevi Sünni’den korkuyor, Türk Kürt’ten, Kürt Türk’ten... Herkes kendi özgürlük alanının daralacağını düşünüyor. Bu yüzden birbirini sınırlamaya çalışıyor.
Gülben E.: Ataerkil olmamızın da çok etkisi var. Kadının mutlu olmadığı ve sayılmadığı bir ülkede her şey kötü gider.
Cüneyt Ö.: Aynen. Korunmalı en azından...
Gülben E.: Korunmaya niye ihtiyacı olsun kadının. Neden kadına şiddette hep kadının resmi çıkar gazeteye? Neden o şiddeti yapan aşağılık adamın kocaman resmi çıkmaz? O adam rezil edilmelidir. Bence o gözleri kötü bakan adamın hikayesini bilmeliyiz. Bizim kadınımız kırgın, çok dayak yiyor, şiddet görüyor. O kadının çocuğu nasıl mutlu olsun. O kadının çocuğu da karısını dövüyor sonra. Bütün bu saydığımız kocaman mozaikten küçük bir payı üstüme alıp okul öncesi eğitimi üstleniyorum. Burada ünlülere de çok iş düşüyor. İstikrar da çok önemli Ben “Çocuklar Gülsün Diye”yi yaptığımda bana “Anadolu’da kadınlar çocuklarını anaokuluna göndermez zannederdim” diyen çok oldu. Halbuki sen o kadına hayat veriyorsun. Sadece çocukları sevindirmiyor; anneler o kadar mutlu oluyor ki...

“Meclise girsen şen kahkahanla havasını değiştirirsin”
Gülben E.: Peki bütün gazeteleri sabah eline alabiliyor musun sen orada?
Cüneyt Ö.: Tabii iPad’ime indiriyorum, aplikasyonlar sağ olsun.
Gülben E.: Ben gazeteyi, hışırtıyı, o kokuyu özlüyor musun diye soruyorum.
Cüneyt Ö.: Ya özlüyorsun ama...
Gülben E.: Farkındaysan soruları ben soruyorum, senin gazeteci imajın yerlerde! Ben de Ajda Pekkan gibi köşe yazarlığı teklifi alır mıyım?
Cüneyt Ö.: Hafif böyle bir taş gitti gibi hissettim. Yani istiyorsan bir köşe yazmayı, buradan söyleyelim. Şimdi mesela sana desem ki “Ajda Pekkan’ı nasıl buluyorsun?”, sen ne kadar iyi ve mükemmel olduğunu mu söylemek zorunda hissedeceksin?
Gülben E.: Başka bir cevap verirsen, gülerim. Onun gibi bir star var mı?
Cüneyt Ö.: Hayır, köşe yazarı olarak diyorum.
Gülben E.: Ajda’yı bıkmadan dinler, hayranlıkla izlerim ama hiç okumadım!
Cüneyt Ö.: O zaman ben sana bir şey söyleyeyim mi; çok şey kaybettin Gülben. Ajda Pekkan gibi bir kalemi okumamak inan Ajda Pekkan’ın değil senin eksikliğindir.
Gülben E.: Aman ne olur başlığa bu çıkmasın, boğazımda kaldı resmen lokmam...

“Dadı gerçek oldu”

Cüneyt Ö.: Çalışmadığın yerlerden sorayım istersen.
Gülben E.: Hayır, deminki tona gel; sakinleşelim.
Cüneyt Ö.: Neyse, siyasetten teklif alıyor musun?
Gülben E.: Almıyorum. Hani büyük konuşmayayım ama yapamam ben.
Cüneyt Ö.: Niye bir milletvekili olsan, meclise gitsen, şöyle şen bir kahkaha patlatsan. Havası değişir ya.
Gülben E.: Orası kesin. Yapacaklarım frenlendiği zaman ben nefes alamıyorum. Benim özgür alanım çok önemli benim için. Söylemem gerekenleri yüreğimden geçtiği gibi eleksiz, sansürsüz söylemeliyim.
Cüneyt Ö.: Dizi teklifi geliyor mu?
Gülben E.: Gelmemesi için elimden geleni yapıyorum. Yapamam ben dizi. Haftada dört gün nasıl dizide yer alabilirim ben. “Dadı” biliyorsun Türkiye’de çekilen ilk sit-comdu. Benim hayatımın en zevkli işi, mesleğimdeki dönüm noktam. “Dadı”dan önce, “Dadı”dan sonra... Yıldızımın parladığı, kendimi, oyunculuğumu, beden dilimi çok iyi ifade edebildiğim bir işti. Elif Şafak’ın “Siyah Süt” kitabında vardı, “içimdeki kadınlar” diye... Dadı da benim içimdeki bir kadınmış, buyurun. Buyurun dadıyım, buyurun üç çocukluyum.
Cüneyt Ö.: Dadı gerçek oldu.
Gülben E.: Aynen. Şu anda dizi çok vaktimi alır. Çocukların tam büyüme dönemi ve bu bitmeyecek biliyorum. Keşke iyi bir sinema filmi olsa...
Cüneyt Ö.: İyi bir sinema filmi derken bir sanat filmi mi, mesela bir Zeki Demirkubuz filmi?
Gülben E.: Tabii. Çağan Irmak da isterim. Ben hiç yönetmen seçmem. O hikayede ben var mıyım, ona bakarım. Öyle bir sanatsal kaygım olmaz.
“Zeki’ye koşarak giderim”
Cüneyt Ö.: Keşke ben oynasam ya... Zeki bana teklif etse koşarak giderim valla. En büyük hayalim bir Nuri Bilge Ceylan filminde oynamak. Keşke öyle bir şey olsa.
Gülben E.: Böylece öğrenmiş olduk.
Cüneyt Ö.: Herkes Yılmaz (Erdoğan) kadar şanslı değil. Apple TV’de 2012’nin en iyi filmlerini koymuşlar. “Bir Zamanlar Anadolu’da” da o listede, gurur duyuyorum.

“Kıvanç yakışıklılığını oyunculuğu ile ezmiş, çok etkileyici”
Cüneyt Ö.: “Kelebeğin Rüyası” nasıldı? Beğendin mi? Doğru söyle ama, eski kayınbiraderin diye torpil geçme.
Gülben E.: Gelmiş geçmiş en iyi Türk filmleri dediğin zaman benim aklıma “Selvi Boylum Al Yazmalım”, “Züğürt Ağa”, “Muhsin Bey”, “Eşkıya” gibi filmler gelir. “Kelebeğin Rüyası”
o listeye girebilecek bir film.
Cüneyt Ö.: O kadar iyi yani... Yılmaz’ı gördüm geçen gün, Londra’dan geliyordu. Çok iddialıydı, “Çok umutluyuz, çok iyi olacak bu sefer. Benim bütün sinema algımı değiştirdi” diyordu. Özellikle bu Nuri Bilge Ceylan filmiyle oynamak Yılmaz’a çok yaradı bence. Bir de senaryo dersi almış ünlü bir isimden. “Orada asıl benim bütün bakışım değişti” dedi. Seviniyorum ya, biraz farklı şeyler olsun.
Gülben E.: Filmin en önemli özelliği, su gibi aktı, aktı, aktı... Çok etkileyici bir film. Özellikle Kıvanç Tatlıtuğ... Mert Fırat da çok başarılı filmde.
Cüneyt Ö.: Beğeniyor musun Kıvanç Tatlıtuğ’u, itiraf et.
Gülben E.: Beğeniyorum, çok beğeniyorum. İnsanın kaşının gözünün düzgün olması sen de biliyorsun ki kariyer yaparken bir yere kadar işe yarayan bir şey. Yakışıklılığını oyunculuğu ile ezmiş. Bu çok önemli bence. Çok etkileyici bir oyun çıkartmış.
Cüneyt Ö.: Biz de bir erkek olarak kıskanıyoruz kendisini. Özellikle baklavalarını...
Kaynak

imilliyetcomtr  YeniAnaResim  2013  02  23  fft99 mf3063203

Gülben’i melodileriyle gıdıklayan adam

Gülben Ergen ve Emre Yücelen ismini bugünlerde yan yana duyuyoruz. Gülben, ‘Mutluluk Köyü’ adlı single’ına misafir olduğu Emre için “Melodilerinin dolaştığı yerler beni çok güzel gıdıklıyor” diyor.

Şahane bir yorumu var. Sesi içinizde bir yerlere dokunuyor. Emre’yi Gülben Ergen de çok beğenmiş ve ona müzik yolculuğunda destek olma kararı almış. Beraber ‘Mutluluk Köyü’ diye şahane bir şarkı söylüyorlar. Daha ilk şarkıda patlamış Emre. Şimdi de Türkiye Müzik Ödülleri’nde dört daldan aday. Onu bundan sonra çok dinleyeceğiz bence.
Emre kendini anlat bize...
E.Y.: Klasik müzik ile başladım. Gitarı elimi aldığım zaman müzik yapan biriyimdir. En büyük hayalim konservatuara girmekti. Dokuz Eylül Üniversitesi Opera Bölümü’nü kazandım ama gidemedim. Tamamen özel sebeplerden... Tabii ki bu içimde ukde olarak kaldı. Zooloji Mühendisliği’ni bitirdikten sonra İstanbul Devlet Konservatuarı’na girdim. Ardından bir albüm projesine başlamam lazımdı. Derken ilk albüm Kelebek’i çıkardım. Ama zaten ben hep müziğin içindeydim. Fasıl, rock, Türk halk müziği grubum da vardı.
Neden daha önce tanımadık seni?
E.Y.: Bir arayış içerisindeydim. Müzik piyasasına girmek ve bu yolda yürümek hiç kolay değil. Zamanla gelişiyor. Kendi stüdyomu kurdum ve kendi grubumu oluşturdum. Tabii ki kendi stüdyonuz olunca daha kaliteli işler yapıyor, daha çok insana ulaşabiliyorsunuz.
Müzik hayatının neresinde duruyor?
E.Y.: Tam ortasında duruyor. Çocukluğumdan beri tek aşkım. Her şey ona göre planlanıyor. Sadece şarkı söylemek ile alakalı değil. Vokal koçluğu eğitimi veriyorum. Bunun yanında pek çok kişiyle müzik yapıyorum.
Gülben Ergen’e de koçluk yapıyorsun...
E.Y.: Son dönemde onunla beraber çalışıyorum. Çok iyi gidiyor. Bu çok güzel bir uyum oldu. Beraber şarkı okuduğumuzda büyük keyif aldım.

‘O ikna etmedi, ben kapısını çaldım’

Gülben seni nasıl ikna ettiler beraber şarkı söylemek için?
G.E.: Hayır, ikna etmediler. Ben kapılarını çaldım, bu şarkıyı ben de okuyacağım diye.
Nerede dinledin?
G.E.: Repertuar yaptığım için şarkı aradığımı her yerden duyuruyorum. Emre’nin şarkısı da benim repertuar yaptığım şarkıların içindeydi. Emre’ye dedim ki “Sen bunu okumalısın ve single yapmalısın.” Düet yapmanın bir adabı vardı.
Sen şarkıda daha geri duruyorsun sanki?
G.E.: Öyle olmasına inanıyorum. Demet Akalın geçen gün twitter’da, “O ne güzel ömrüm deyiş, keşke Gülben daha okusaydı” dedi. Tadımlıktı yaptığımız. Orada kendimi göstermek değil, Emre’nin müzik yolculuğunda ben de ses vermek istedim. Geride durmam gerekiyor, onun yolu açık olsun diye... Sesimle onun şarkısına misafir oldum.
Nasıl bir birlikteliğiniz var beraber çalışırken?
G.E.: Birlikte çalışmaya başladık yeni albüm için. Bu müzik yolculuğu böyle bir şey... Fettah Can ve Eflatun ile de öyle bir birlikteliğimiz var. Emre’nin karısını da çok sevdim. Hayat biçimini sevdim, Emre’yi sevdim ve inanıyorum ki iyi müzisyenler birbirlerini besler.
Başka şarkılar da alacak mısın Emre’den?
G.E.: Evet. Benim albümüme de belki misafir olacak.
E.Y.: Onu şarkı belirler.

‘Sade bir insanım, belli bir düzende yaşamayı seviyorum’

Albümün üstündeki yazı da çok güzel...
G.E.: Benim el yazım.
E.Y.: Biz daha parçanın okumasını yaptık ve içimize sinmeye başladı. Gülben Hanım inanılmaz üzerinde detaylı düşündü. İlk gün kalem kağıt istedi ve “Mutluluk Köyü” yazdı.
G.E.: 10 albüm çıkardım bir tane böyle bir şey yapmışlığım, yani el yazımla kapak yazmışlığım yok.
Gülben’in evi bir Mutluluk Köyü zaten... Sen nasıl bir adamsın?
E.Y.: Sade bir insanım. Belli bir düzende yaşamayı seviyorum. Kendi stüdyomda çalışıyorum ve öğrencilerimi ağırlıyorum.

‘Pop starlar evlenmez kuralı bizde geçerli değil’

Düzenli evlilik yaratıcılığını öldürmüyor mu?
E.Y.: Konservatuar dönemimde planım, stüdyom ve evimin ayrı olmasıydı. İşte işimi yapıyorum. Evime geçtiğim zaman normalleşiyorum. Bu ikisini birbirinden ayırdığın zaman çok rahat oluyorsun.
G.E.: Yola böyle başladığı için eski adet olan “pop star ya da sinema yıldızları evlenmezler” durumu onun için geçerli değil. Bu zaten artık milatta kaldı . O kariyerine başladığında evli bir adamdı ve öyle devam edecek.

‘Beraber ekmek yediğimiz eski dönem şarkılarından çok uzak’

Seni daha dinleyecek miyiz?
E.Y.: Benim yaptığım pek çok beste var. Daha stüdyoda yaptığım yeni şarkılar bile var.
Senin gözünde Emre nasıl bir çocuk?
Gülben: Emre’nin sesini ve müzikalitesini ve dolaştığı melodileri çok zevkli buluyorum. Tutan şarkıları yaptığımız, beraber ekmek yediğimiz eski dönem şarkılardan çok uzak. Bunu inkâr etmiyorum. Melodileri-nin dolaştığı yerler beni çok güzel gıdıklıyor. Türkiye Müzik Ödülleri’nde ilk defa, hem de 4 dalda aday. Bu bile ödül.
Son düzenleyen Safi; 22 Ocak 2016 00:28
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
19 Mayıs 2013       Mesaj #229
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
Aklımın yarısı yok çocuklarımla uçtu gitti...

Anne ve bebek sağlığı dendiği zaman, koşarak elimi uzatmak isterim. Bu hafta, Anne ve Bebek Sağlığı Vakfı’nın bir toplantısına katıldım.
20’nci kuruluş yılını kutlayan bu vakıf, 2013 yılı önceliğini, özellikle üniversite hastanelerinin, “Yenidoğan” yoğun bakım ünitelerinin iyileştirilmesine vermiş. Türkiye’de, bir yaşına varmadan ölen bebeklerin, yarısından fazlasının, yaşamının ilk ayında hayatını kaybettiğini düşündüğümüzde, yeni doğan yoğun bakım ünitelerinin önemi, açıkça görülüyor. Vakıf, konuşmacı olarak, ikiz bebeklerini erken doğumla dünyaya getiren ve iki buçuk ayını, Yenidoğan Yoğun Bakımı’nda geçiren Gülben Ergen’i, deneyimlerini paylaşması için çağırmış. Sertab Erener ve Nil Karaibrahimgil de benim gibi destek amaçlı oradalardı. İşte, Gülben’le karşılaşmamız bu vesileyle oldu. İşin ilginç yanı, bir gece önce rüyamda görmüş ve konuşmuştum. Aslında, rüyamda görmem çok da ilginç sayılmaz çünkü bir süredir Gülben Ergen ile ilgili düşünüyordum.
Bazen, bir insandaki farklılık, değişim, dönüşüm dikkatimi çeker ve o kişi hakkında düşünmeye başlarım. Bu, şahsen tanımadığım bir kişi de olabilir. Başlarım, o kişiyi gözlemlemeye ve kendimce çıkarımlarda bulunurum. Bir süredir de aklımda Gülben vardı. Gülben de benim gibi kamera önünde “büyümüş” biri. Bizim gibi, neredeyse çocuk yaşta tanınmış kişiler için, yılların verdiği olağan değişimin en doğru tanımı sanırım bu: Büyümek. Gülben’le tanışıklığımız uzun yıllara dayanır ve uzun aralıklarla karşılaşırız. İşte son karşılaşmamızdan ve sohbetimizden sonra emin oldum ki, “Gülben Ergen” yıllar içinde değişmiş, büyümüş ve dönüşmüştü. Evet yine her zaman ki gibi güzel, canlı ve sıcaktı... Ama farklı bir “hâl” vardı üzerinde.
Sohbet ettik, ben kendisinde gözlediğim değişimleri sordum, o da her zaman ki içten haliyle cevapladı. Bir yandan da, Sertab’ın, dünya tatlısı ve bir o kadar güzel annesinden, “Harika çocuklar” yetiştirmenin sırrını almaya çalıştık. Gülben, “Ne yedirdiyseniz bize de sırrını söyleyin” diye takılıp durdu, kendi de bu vakıf için çalışan Yücel Erener’e.

“Benim yerime kimse annelik yapamaz”

Bir süredir bana farklı geliyorsun. Sen de 10 yıl öncesinden farklı hissediyor musun?
Deli misin! Hele çocuklardan sonra, iyice değiştim.
3 çocuk, “Çocuklar Gülsün Diye” derneği... Bugün yine Anne ve Bebek Vakfı için burdasın. Hayatın, çocuklar üzerine kurulu herhalde artık. Üstelik 3 erkek çocuğu... İyi, darmadağan olmuyorsun!
Sen ne diyorsun! Aklımın yarısı yok benim, çocuklarla uçtu gitti! Düşünsene, biri arabayla oynamak istiyor, diğeri resim yapalım diyor, öteki gezmeye gidelim diyor! Her şeyi bırak bir kenara, üçü aynı anda kucak istiyor ve benim iki elim var.
İtiraf edeyim, ben beceremem diye, tek çocukta kaldım. Ve benim de aklımın yarısı, çocuk büyütürken gitti. Üç taneyi hayal edemiyorum.
Gene de keşke yapsan! Bir yanıyla da çok zevkli. Tek çocuk olunca, “Avokadoya ceviz katayım, aman meyve saatini kaçırmayayım” diyorsun. Üç tane olunca, cevizi, meyveyi koyuyorsun ortaya, hepsi ordan yiyor. (Epey gülüyoruz)
Tabii yine meyvelerini yesinler diye kırk takla atıyorum ama işin gerçeği bu, aksi mümkün değil çünkü anne olarak bir tanesin ve yapabildiğinin ötesine geçemiyorsun.
Elbette, bir sürü yardımcın olduğu için çok yorulmadığını düşünenler oluyordur. Ama belli ki sen çocuğunu kimseye bırakacak gibi değilsin.
Yardımcı, bana yardım ediyor. Benim yerime kimse, annelik yapamaz. Çocukların işini ben yapıyorum, kendi işlerimi yardımcılarımla çözüyorum. Üçünün zevkleri, istekleri ve programları ayrı. Ben de hepsine yetişmeye çalışıyorum işte.

“Az iş yapıyorum çünkü seçimim bu”

Sana bakınca, sanki hayatın başka bir yönünü keşfetmişsin de rota değiştirmişsin gibi hissediyorum. Bilmem yanılıyor muyum? İşlerini, özel hayatını nasıl bir düzende sürdürüyorsun?
Her şey çocuklarıma ayarlı. Sabah okula bırakıyorum ve kendi işlerime bakıyorum. Akşam okuldan alıyorum ve ancak onlar yattıktan sonra sahne çalışması yapabiliyorum. Ve buna bayılıyorum.
Tek deli benim sanıyordum. Eğer bir proje yapacaksam para filan değil, saat pazarlığı yapıyorum. O yüzden de ancak, dönem dönem çalışabiliyorum. Ben seçimimi, çocuktan yana yaptım ve az iş yapmayı da göze aldım. Sanırım, benzer bir şeyden bahsediyorsun?
Kesinlikle katılıyorum; bu bir seçim! Benim seçimim. Sonuçları da kabulüm. İtiraf edeyim, elbette eskisi kadar kazanmıyorum ve sahnelerde en çok yer alan kişi filan değilim.
Ama istesen, olursun. Bu senin elinde olduğu halde seçmiyorsun.
Kesinlikle ve seçimimle mutluyum.
İşte tam da bunu demek istiyorum, hayatının merkezinin değiştiği, gözünde görünüyor resmen. Ekranda, fotoğraflarında ya da sosyal medyadaki bir paylaşımında bile “bu kadın başka biri oldu artık” diyorum.
İnsan olmadığı birine dönüşmüyor tabii. Aslında hep içinde olan ama bir kabuğun altına gizlemiş olduğu özüne dönüşebiliyor zamanla. Yaşayarak, görerek, deneyimleyerek buluyor insan kendini.

“Tasavvuf sayesinde güçlükleri ardımda bıraktım”

Tasavvufla da ilgilisin belli ki. Konuşmalarında, olayları algılayışında bunu okuyabiliyor insan.
Evet ve iyi ki de öyle. Yaşadığım zor dönemler oldu ve tasavvuf sayesinde ardımda bıraktım güçlükleri. Erken doğum yaptığımda, boşandığımda, çocuklarımı büyütürken, tasavvufu hep içimde hissederek bu güne geldim.
İkizler 7 aylık filan doğmuştu. Pek yansıtmadın ama zor olsa gerek.
İşte bu gün, o dönemimi anlatmaya geldim buraya.
Ben de yazabilirim...
Farkındayım. (Gene gülüşüyoruz)

81 ilin tamamında okul açmak istiyor

Hayallerini merak ediyorum. Gülben Ergen, bugünden sonrası için neyi hayal eder?
“Çocuklar Gülsün Diye” derneği benim için çok önemli.
14 okul açtık. 81 ilin tamamında açmak istiyorum. Bu beni her şeyden çok mutlu eder.
Bir de oğullarımın büyüyüp derneğin başına geçmesini, böyle bir yemek vermelerini, sonra “Annemizin kurduğu bu dernek...” diye başlayan bir konuşmalarını yaparlarken, onları izlemek istiyorum.
Biz de var mıyız?
Deli misin? Böyle bir masa yaparız işte, Sertab, Nil fena mı olur? (Bu fikir hoşumuza gidiyor)
Valla onu bunu bilmem ama ben senin seksen yaşını görmek istiyorum. O zamana kadar ne gibi dönüşümler geçirip, nasıl bir kadın olacağını görmek isterim.
Bu ikimiz için de iyi bir temenni (Seksen yaşımızı hayal edip epey gülüyoruz ve Gülben konuşmak için sahneye çıkıyor.
Ve ben artık iyice hissediyorum ki bu kadın, seksen yaşında, yaşamdan kazandıklarıyla daha da güzel olacak...)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 22 Ocak 2016 00:29
kutsal54 - avatarı
kutsal54
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
15 Haziran 2013       Mesaj #230
kutsal54 - avatarı
VIP ... GÜLBEN ERGEN FANS!
Gülben Ergen , Trabzon ' da

Ünlü sanatçı Gülben Ergen, Trabzon'da anaokulu açılışına katıldı...
Ünlü sanatçı Gülben Ergen Trabzon'un Of ilçesi Pınaraltı köyünde başkanı olduğu Çocuklar Gülsün Diye Derneği'nin 15. anaokulunu düzenlenen törenle açtı.

Sanatçı Gülben Ergen'in başkanlığını yürüttüğü 'Çocuklar Gülsün Diye' Derneği öncülüğünde, işadamları Baran Korkmaz ve çocuğu adına Ferhat Sayın’ın üstlendiği, “Çocuklar Gülsün Diye - Kadir Berat Sayın Anaokulu" açılışı Pınaraltı köyünde düzenlenen törenle açıldı. Açılış törenine sanatçı Gülben Ergen, Trabzon Vali Yardımcısı Abdurrahman Koçoğlu, Of Kaymakamı Eren Arslan, İl Milli Eğitim Müdürü Tamer Kırbaç, Of Belediye Başkanı Murat Saral, iş adamları Kadir Berat Sayın, Baran Kormaz ve çok sayıda vatandaş katıldı.

Sanatçı Gülben Ergen, Pınaraltı köylülerinin sevgi gösterisiyle karşılaşırken, Ergen, açılış töreninde anaokulu öğrencileri tarafından yapılan gösteriyi cep telefonuyla kaydederek izledi.

Törende konuşan sanatçı Gülben Ergen duyduğu memnuniyeti dile getirirken, okul açılışına katılmaktan son derece mutlu olduğunu söyledi. Ergen, "Kendimi misafir olarak kabul etmiyorum. Burada ev sahibiyim. Şimdi de Of’ta anaokulunu açıyoruz. Ülkemizin bu kadar hassas bu kadar zor bir dönemden geçtiği bir döneme denk gelmesi mutlaka bu açılışı daha da bir anlamlı kılıyor. Okul öncesi eğitim hayatımızda o kadar önemli ki bu yapılan araştırmalarla da kanıtlanıyor. Anaokulumuzu size emanet ediyorum. Okulumuza iyi bakın. Çocuk sevenin sırtı yere gelmez. Sanatçı arkadaşımız Demet Akalın da anaokulumuzun parkını yaparak destek oldu. Ülkemizin bu zor günleri için hepimiz kolaylıklar dileyelim, iyi günler, aydınlık günler ülkemizin olsun” dedi.

Ardından ünlü sanatçıya isminin yazılı olduğu 61 numaralı Ofspor forması hediye edilirken, katkı sağlayan iş adamlarına da plaket ve çeşitli hediyeler verildi.

Açılış sonrası sınıfları gezen ünlü sanatçı, büyük oğlunun bugün 1. sınıfı bitirdiğini ve karne günü olduğunu ancak kendisinin oğlunun karne törenine katılmak yerine Of'a Pınaraltı köyüne gelmeyi tercih ettiğini söyledi.

GEZİ PARKI OLAYLARINI DEĞERLENDİRDİ

Gezi Parkı olayları ile ilgili basın mensuplarının sorularını da cevaplandıran Gülben Ergen, yeşili ve doğanın korunmasının önemli olduğunu belirterek, "Ben bu konudaki görüşlerimi belirttim. Eylem yada eyleme destek vermek değil aslında. Yeşili doğayı korumak elbetteki çok önemli. Arada devlet büyüklerinin bahsettiği provavakatörler adı altında marjinal dedikleri kimler, neler, bunları tam olarak bilmiyoruz aslında. Halkın masumca bir isteği olarak değerlendirirsek Gezi Parkı'nın park olarak kalmasını, dünyanın en güzel parklarından birisi olarak kalmasını diler, temenni ederim. Ama bizim bilmediğimiz, bilmememiz gereken başka detaylar da vardır. Belki de 30-40 yıldır bu kadar istikrarlı bir direniş ve bu istikrarlı isteğin, direnişin arkasında da durulmalıdır diye düşünüyorum" diye konuştu.

Hülya Avşar ile Başbakan Erdoğan'ın görüşmesinin hatırlatılması üzerine ise Gülben Ergen "Benim bu konuda bir randevu talebim olmadı, ben Başbakan'la değil eşiyle görüştüm, kendisiyle görüşmedim. Bence magazin bu kadar önemli konulara hiçbir şekilde karışmamalı" ifadelerini kullandı.

İş adamları Kadir Berat Sayın da eğitime katkı vermesinden duyduğu memnuniyeti dile getirirken okul açılışına katılanlara teşekkür etti.

Sanatçı Gülben Ergen açılışın ardından çay bahçesine girerek buradakilerle birlikte çay topladı. Ergen çay toplayan bayanlarla sıcak sohbeti dikkat çekti.





...
Son düzenleyen Safi; 22 Ocak 2016 00:29

Benzer Konular

13 Aralık 2008 / Ziyaretçi Soru-Cevap
10 Şubat 2010 / Misafir Edebiyat tr
17 Eylül 2013 / Jumong X-Sözlük
16 Şubat 2010 / Misafir Soru-Cevap