Arama

Mühendishane-i Bahrî-i Hümâyûn

Güncelleme: 12 Haziran 2013 Gösterim: 8.409 Cevap: 3
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
24 Mart 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Mühendishane-i Bahrî-i Hümâyûn
MsXLabs.org
Mühendishane-i Bahr-i Hümayun, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, tersane ve donanmanın geliştirilmesi ve tersane halkının eğitilmesi amacıyla III. Mustafa döneminde kurulan denizcilik okuludur.
Sponsorlu Bağlantılar
1776 yılında bir tersane gözü içerisinde “Hendese Odası” adıyla açılan sınıf, 1782 yılında I. Abdülhamit döneminde 'Mühendishane-i Bahri Hümayun' adını almıştır. İstanbul Teknik Üniversitesi, bu kurumun devamıdır.
Anadolu'daki Türk denizciliği XI. yüzyılda gerek Çaka Bey gerekse Sinop ve Antalya tersaneleri ile önemli bir gelişme gösterdi. Osmanlılar zamanında de Akdeniz tamamen Türklerin denetimine girdi. Hatta bir ara Osmanlı deniz kuvvetleri Hint Okyanusuna bile açıldılar. Osmanlı Devleti'nin yükselme devrinde Türk denizcileri açık denizde korsanlık usullerine göre yetişiyorlardı. Ancak XVII. yüzyılın sonlarına doğru korsanlık ortadan kaldırıldı. "Kürekli" donanma yerini yelkenli kalyonlara bıraktı. Ancak Osmanlılar Batıdaki denizcilik gelişmelerine yetişemediler. Osmanlı donanmasının XVIII. yüzyılda seri yenilgiler alması üzerine ve özellikle Çeşme'de Osmanlı donanmasının Rus donanması tarafından yakılması üzerine, Cezayirli Hasan Paşa'nın önerisi üzerine, Tersane-i Amire'de bir askerî okul açıldı. Okulun açılmasında Baron de Tott'un tavsiyelerinin de önemli payı olmuştur.
Okulun açılış tarihi üzerine, konuyla ilgilenenler iki tarih verirler: 1773 ve 1776. Esasen okulun ilk isimleri de karışıktır. "Hendesehane" "Humbarahane", "Mühendishane" gibi adlar hep aynı kuruma verilmektedir. Aslında çeşitli adlar alan bu okullarda, askerî öğrenciler karışık olarak okumaktaydı. Kırım meselesinden dolayı Osmanlı-Rus ilişkilerinin sıkıştığı bir dönemde, Türk ordusunda kale ve istihkâm öğretmeni olarak çalışmak üzere gelen öğretmenler de bu okulda öğretim yapamaya başladılar (1784). Ancak dört yıl sonra, Rus ve Avusturya baskısı karşısında Fransa öğretmenlerini çekince, Okulda Türk öğretmenler görev aldılar. 1790-1800 arasında Tersane çevresinde askerî okullar yapılmaya başlandığı görülmektedir.
Daha sonra, o sırada yeni açılan Mühendishane-i Berrî-i Hümâyûn'un ders araçları daha mükemmel olduğundan, Deniz Okulu öğrencileri haftada iki kere bu okulda teorik öğretimi kara öğrencileri ile ortak görmüşlerdir.
Ancak bir süre sonra, III. Selim zamanında Okul tekrar ayrıldı ve gemi yapımı mühendisleri yetiştirmeye ağırlık verildi. Okul, seyr-i sefain ve gemi inşaiye şubeleri olarak teşkilâtlandırıldı.
Deniz okulu II. Mahmut döneminde bazı isim değişikleriyle devam etmiştir. Bu arada binalarında da bazı değişiklikler oldu. Heybeliada'ya gidip geldi. 1838 yılından itibaren okulda mecburî yabancı dil Fransızca yerine İngilizce oldu. Okulda, İngilizler öğretmenlik yapamaya başladılar.
Deniz okuluna bir ara lise sınıfları da eklenerek öğretim süresi sekiz yıla çıkarıldı. Daha sonra ortaokul (rüştiye) sınıfları da Heybeliada'da kuruldu. Zaten Okul, 1851 yılında toptan Heybeliada'ya taşınmıştır.
Güverte, makine ve inşaiye zabitleri yetiştiren Deniz Harp Okulu (Bahriye Mektebi) 19l0 yılında İngiliz Deniz Okulu sistemine göre yeni bir düzenlemeye sokuldu ve başına İngiltere'den Mister Holand getirildi. Zaten daha önce de Okul, Amiral Williams'ın elinde idi. Son ıslah çalışmaları içinde İngiltere'den iki öğretmen getirilmişti.
Dünya Savaşı yıllarında Deniz Okulu'nda çeşitli değişiklikler oldu; Bahriye rüştiyesi, idadisi, Çarkçı ve Güverte okulları, Kâtip mektebi vs gibi çeşitli yandaş okullarla kâh birleşti, kâh ayrıldı.
Cumhuriyetten sonra bir süre Deniz Lisesi Heybeli'de, Harp Okulu Kasımpaşa'da bulundu. Sonra tümden Heybeliada'ya taşındı (1929). 1940-46 yıllarında Mersin'de, sonra tekrar Heybeliada'da öğretim yaptı.



Derlemedir.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Ağustos 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyun
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

Osmanlı donanmasına deniz subayı yetiştirmek için kurulan okul. 17. yüzyılın başından îtibâren dünyâ denizciliğinde büyük gelişmelerin ve keşiflerin ortaya çıkması ile Avrupalı devletler modern gemilere ve yetişmiş bir presonele sâhip olmaya başladılar. Bu sıralarda Osmanlı Devletinde duraklama devri göze çarpıyordu. 1774 Çeşme deniz mağlubiyetiyle Osmanlı Devletinde deniz muhârebe sanatında mâhir denizciye olan ihtiyaç açık bir şekilde ortaya çıktı. Bu sebeple 1734 yılında Sultan Birinci Mahmûd zamânındaÜsküdar’da kara ve deniz okullarına esas olan bir mühendishâne (askerî mektep) açıldı. Fakat bozulmuş olan yeniçerilerden çekinildiği için hemen kapandı.

Bilâhare 1776’da Kasımpaşa’daki tersânede Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyûn adıyla bir sınıf açıldı. Deniz Harp Okulunun kuruluş yılı bu târih olarak kabul edilmektedir. (Bkz. Harp Okulları)

Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun
Topçu ve istihkâm subayı yetiştiren okul. Osmanlı Devleti yükselme devrinden sonra, bilhassa başta 1683 Viyana bozgunu olmak üzere, birbirini tâkip eden mağlûbiyetlerle karşılaştı. Bu durum, askerî sâhada yeni bilgilerle mücehhez bir orduya sâhip olma zarûretini ortaya çıkardı. Bu sebeple orduda ilk defâ modern bilgilerle tâlim ve terbiye, 1728’de Sultan Üçüncü Ahmed zamânında humbaracı (topçu) sınıfında başladı. Sonra 1734’te Sultan Birinci Mahmûd, Üsküdar’da bir Mühendishâne (mühendis mektebi) açtı. Mühendishâne 1759’da Kâğıthâne’den Karaağaç’a nakledildi. 1784’te BirinciAbdülhamîd zamânında Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyûn ve Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn olmak üzere ikiye ayrıldı. Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn, topçu ve istihkâm subayı, askerî mühendis yetiştirmeye devâm etti. 1793’te Kasımpaşa’dan Eyüp’teki Bahâriye Sarayına, sonra Hasköy’e, daha sonra Maçka’ya taşındı. 1796’da Üçüncü Selim zamânında Mühendishâneye kırk talebe alındı. Cebir, trigonometri (ilm-i müsellesât), mekânik, atıcılık, hey’et (astronomi), harp târihi, hendese, coğrafya ve istihkâmcılık okunan dersler arasındaydı.

Mühendishâne, yüksek matematik okutan tek mektep olduğundan ve asker arasında yüksek matematik okuyanlara Erkân-ı Harp denildiğinden, Mühendishânenin ilk mezunları, Sultan İkinciMahmûd zamânında kurulan Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye ordusunda, Erkân-ı Harplik (kurmaylık) vazîfesine tâyin edildiler.

Mühendishânenin başında nâzır denilen bir yetkili bulunmakla berâber, esas sevk ve idâreyi baş hoca adındaki vazîfeli yapardı. Baş hoca, baş mühendis ve Mühendishânenin en bilgili ve lisan bilen subayı idi. Talebenin tâlim ve terbiyesi (eğitim-öğretim) ve idâresi ile meşgûl olurdu. Mühendishânede başhocalık yapanlar arasında en meşhûru İshak Efendidir. Fen ilimlerinde mütehassıs, lisan bilen bu zâtın koyduğu fennî ıstılahlardan bâzısı, dilimizde hâlâ kullanılmaktadır. 1830 senesinde Sultan Üçüncü Selim’e Mühendishânenin ıslâhı husûsunda bir lâyiha (rapor) vermiştir.

Mühendishânenin (mektebin) iki kat üzerine dört dershânesi, hocalara mahsus odaları, kütüphânesi ve matbaası vardı.

1834’te Harbiye Mektebi açıldığında Harbiyeye ve Mühendishâneye hoca, askerî fabrikalara teknik eleman yetiştirmek üzere Mühendishâne hocalarından iki zâbit (subay) ile on talebe tahsil için Avrupa’ya gönderildi. Dönenler orada öğrendiklerini öğretmeye ve tatbike başladılar.

Avrupa’da tahsilini tamamlayıp dönen tophâne nâzırı Bekir Paşanın teklifiyle bir nizâmnâme çıkarıldı. Buna göre, 64 senelik Mühendishâne, topçu ve mîmar yâni istihkâm mektebine çevrildi. Mevcut mektep idâdî kabul edilip, ayrıca dört senelik Harbiye ve mîmar sınıfları açıldı ve binâya ilâveler yapılarak, Avrupa askerî mekteplerindeki gibi fen dersleri okutulmaya başlandı.

Yine mektebin hoca ihtiyâcını gidermek için çeşitli târihlerde Avrupa’nın muhtelif merkezlerine pekçok zâbit gönderildi. Bununla berâber topçu mektebini daha da geliştirmek için Avrupa’dan mütehassıslar getirildi.

1864’te bütün askerî idâdîlerin Galatasaray’da birleştirilmesi karârı üzerine, topçu mektebi de Galatasaray’a nakledildi. Ancak 1867’de Galatasaray’daki İdâdî-i Umûmî, Kuleli Kışlasına kaldırılarak Galatasaray’da sivil mâhiyette ve Mekteb-i Sultânî adı ile umûmî bir idâdî açıldı.

1871’de ise, harbiye öğrencileri, tatbîkâtlı tâlim yaparak mesleklerinde yetişebilmeleri için Harbiye Mektebine nakledildiler. 1878’de Harbiye’deki topçu ve istihkâm sınıfları tekrar Harbiye’den ayrılıp mekteplerine döndüler.

Mühendishâne-i Berrî-i hümâyûn, Yüksek Mühendis Mektebi adıyla kurulup, 1944’te İstanbul Teknik Üniversitesi adını alan okulun çekirdeğini teşkil etmiştir.

Mühendishâne-i Sultânî
Sultan Üçüncü Selim Han (1789-1807) zamânında, fen bilgileri öğretmek için açılan okul. Pâdişâh olduğu andan îtibâren bir takım ıslâhatlara teşebbüs eden Üçüncü Selim Han, açtığı okullarla dikkat çeken bir pâdişahtır. Okul, Enderun ağalarının kâbiliyetli ve en genç olanlarının seçilip, başlarına fennî ilimleri çok iyi bilen öğretmenlerin tâyin edilmesiyle, 1792-93 senesinde Eyüp Bahariye’deki sarayda öğretime başladı.

Burada iki yıl öğretim gören talebelerden fen dallarında öğrenim yapabilecek seviyeye gelenler Mühendishâne-i Bahri-i hümâyûna gönderilirdi.


Son düzenleyen Mira; 12 Haziran 2013 00:20 Sebep: Düzenlendi.
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
27 Haziran 2012       Mesaj #3
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Mühendishane-i Bahrî-i Hümâyûn
Osmanlı Devletinde gemi inşaiye mühendisleri, kaptanlar, kartograflar gibi teknik elemanların hepsi Bahriyeden yetişmişlerdi. Bu alanda eğitim yapan bir okul ise ancak 18. yy'ın sonuna doğru açılabildi. 1768'de başlayan Osmanlı-Rus harbi Osmanlıların mağlubiyeti ile sonuçlanınca Rusların Battık Filosunun Akdeniz'e geçeceği haberi yayıldı.

Mühendishane-i Bahrî-i Hümâyûn

Atlantiğin haritasını yapan, Kitab-ı Bahriye'yi yazan Pîrî Reis ve Dünya haritası ile Akdeniz haritasını yapan Ali Macar Reis'ten 250 yıl sonra Rusların Baltık Filosunun Akdeniz'e geçmesinin mümkün olamıyacağı Osmanlı Sarayında tartışılmış, Fransız Sefiri Comte de Saint-Priest bu filonun geçebileceği hususunda Bab-ı Âli'yi ikaz etmişti. Nitekim Baltık Filosu Akdeniz'e geçerek Osmanlı Filosu ile çatışmağa girmişse de kesin bir sonuç elde edememiş, bu deniz muharebesinde Osmanlı Kumandanları ve bilhassa Cezayirli Hasan Bey büyük kahramanlık göstermiş fakat 6/7 Temmuz 1770 gecesi Çeşme Koyunda, sıkışık bir şekilde demirlemiş bulunan Osmanlı Filosu, içeri giren düşman gemisinin attığı ateşlerle tamamen yanmıştır.

Cezayirli Hasan Bey, Çeşme deniz savaşında ve Limni adasında gösterdiği kahramanlık ve başarı dolayısıyla Kasım 1770 yılında Kapdan-ı Deryalığa tayin edilmiş 27 Şubat 1774 tarihinde ayrılmış, Temmuz 1774'den 20 Nisan 1789 tarihinde ikinci defa Kapdan-ı Derya olmuş ve böylece toplam 18 yıl 1 ay 15 gün bu görevde kalmıştır. Hasan Paşa Çeşme mağlubiyetinin esas sebebinin gemilerin gerektiği gibi inşa edilmemiş ve personelin devrin bilgilerini yeterince öğrenmemiş olmasından kaynaklandığını, düşmanlara göre teknik bakımdan çok geri kalındığını, Padişah III. Mustafa'ya izah etmiş, bunun üzerine 1773'de Mühendishane açılmıştır.(1,2).

Mühendishane-i Bahrî-i Hümâyûn

1770 Çeşme muharebesi sırasında müşavir olarak bulunan Macar Soylusu Baron de Tott'un 1784 yılında yayınlanan kitabında 1773 yılında açılan okulun adının "Riyaziye Okulu" olduğu yazılmaktadır. İtalyan Papaz Giambatista Toderini'nin 1787'de yayınladığı kitapta ise 1773'de açılan Okulun adı "Mühendishane" (Mühendis Khane-Ossia Camera die Geometria) olarak geçmektedir.

Mühendishane-i Bahrî-i Hümâyûn

Baron de Tott'un kitabındaki "Ecole de Mathematique" sözcüğü Riyaziye Mektebi olarak düşünülebilir ise de Mühendishane'nin mukabilidir. Nitekim Mühendishane-i Berr-i Hümayun hocalarından Seyyid Mustafa'nın Mühendishane'de basılan "Diatribe de l'ingenieur Seid Mustapha sur L'etat actuel de Tart Militaire, du Genie, et des sciences a Constantinople" adlı eserinin ön sözünde kendi unvanını "Ingenieur et Professeur dans l'Ecole de Mathematique â Sudlitze" diye Fransızcaya çevirmiştir.

Cezayirli Gazi Hasan Paşa'nın 2. Kapdan-ı Deryalığı sırasında Darağacında Tersane-i Amirede, eski kadırgaların çekildikleri gözlerden (çeşm) birinin içinde 18 Kasım 1776 tarihinde Hendese Odasının törenle açıldığı, Küçük Hüseyin Paşanın III. Selim'e sunduğu 26.1.1797 tarihli lâyihada belirtilmektedir. Mühendishane-i Bahrî-i Hümâyûn'un başlangıç tarihi bu sebeple bazı araştırıcılara göre 1773 diğerlerine göre ise 1776'dır. Aradaki bu 3 yıllık fark şu şekilde açıklanabilir.

Mühendishane-i Bahrî-i Hümâyûn

Küçük Hüseyin Paşa'nın lâyihasında "Tersaneye lüzumlu olan sefine inşa eylemek ve derya haritası ve müteferriatını bilmek mısullû hendese teallümüna 1190 (1776) tarihinde nizam verildikte..." dendiğine göre 1776'da Tersanede açılan Mühendishaneye, eski Mühendishane geliştirilerek gemi inşa etmek ve deniz haritası çizmek gibi denizcilikle ilgili bilgilere ağırlık verecek şekilde, yeni bir şekil verilmiştir. O halde Mühendishane-i Bahri-i Humâyûn'un başlangıç tarihini okulun adı ne olursa olsun 1773 olarak almak gerekecektir. Bu okulun açılmasından çok önce İstanbul'da bulunan Baron de Tott ile Mühendishaneyi ziyaret eden ve hocalarla konuşan GiambatistaTodereni'nin de başlangıç olarak verdikleri 1773 tarihi doğrudur. Küçük Hüseyin Paşa'nın Lâyihasında bu tek odalı Hendesehanenin kifayetsiz olması dolayısıyla Halil Hamid Paşa'nın Sadr-ı A'zamlığı sırasında (1782-1785) Tersane Emini Mehmet Ataullah Efendi eliyle Tersane zindanı yanında, üç anbarlı kalyonların yapıldığı yerde, birkaç odalı Hendesehane inşa olunarak öğretmen ve öğrencilerin oraya taşındığı yazılıdır.

Rusların Kırım Hanlığının işlerine karışması üzerine orduyu yetiştirmek için yabancı uzmanlar getirtilmiş, başka okul olmadığı için onlar da Mühendishane-i Bahrî-i Hümâyûnda ders vermişler. Küçük Hüseyin Paşa'nın lâyihasında 1776 yılında yeni bir şekle sokulan Mühendishaneye Cezayirli Hasan Efendi, Hoca olarak tayin edilmiş, bazı kaptanlar ve devlet ricalinin çocuklarından 50 kadar öğrenciye Salı ve Cuma günlerinin dışında ders verilmiştir. Cezayirli Hasan Hoca donanmaya Mirî Kaptan olarak tayin edilince yerine Hocalardan Seyyid Osman Efendi getirilmiştir.

Okulun ilk hocalarından meşhur Gelenbevî İsmail Efendi için logaritmayı icat eden kişi denmiş ise de, bunun doğru olmadığı, logaritmayı en iyi bilen ve kullanan kişi olduğu anlaşılmıştır. Gelenbevî İsmail Efendi ve Kassabbaşı-zâde İbrahim Efendi Mühendishanede teorik bilgileri okutmuşlar ve Müdürlüğe Mustafa Reşit Efendi getirilmiş, sonra bu görev İbrahim Efendiye verilmişti. Kemal Beydilli bu sırada okula bir nevi burslu olarak giren yedi kişi arasında muhtemelen sonradan aynı okula hoca olan Seyyid Mustafa'nın da bulunduğunu yazmakta ve bu devrede iki Seyyid Mustafa'dan bahsedildiği için Mühendishane-i Bahri-i Hümayundaki Seyyid Mustafa'yı Büyük Seyyid Mustafa (yaşça) diye adlandırmakta ve Seyyid Osman Efendi'nin Mühendishane-i Berrî-i Hümâyûna tayininden sonra onun yerine Seyyid Mustafa'nın Hoca tayin edildiğini bildirmektedir. Seyyid Mustafa, Fransız Hocalardan Brune'nin öğrencisi olarak temayüz etmiş ve Kalas İskelesinde yapılacak Firkateyn inşasına memur edilmiştir

Seyyid Mustafa sonradan Ahmet Hoca (Kaptan)nın yanında Halife-i Sani olarak çalışmıştır. Ahmet Hoca ile Seyyid Mustafa Hoca'nın yaptıkları harp gemisi ve Firkateyn'in resimleri Mahmud Raif Efendi'nin kitabından alınarak verilmiştir. Mahmud Raif Efendi 1807 yılında 47 yaşında öldürülmüş ve yenileşme hareketlerinin şehidi olmuştur. Seyyid Mustafa'nın da şehitler arasında olduğu çeşitli kaynaklarda yazılmış ise de Kemal Beydilli 1807'den sonra da hayatta oduğuna dair vesikalar vermektedir.

Küçük Hüseyin Paşa'nın vefatından sonra Kapdan-ı Derya olan Abdülkadir Paşa'nın (1803-1804), III. Selim'e takdim ettiği bir lâyihada Ahmed Hoca'nın Halife-i Evvel, Seyyid Mustafa'nın Halife-i Sâni olduğunu, Napoleon'un Mısır'a saldırması üzerine mühendis Brune'ün Fransa'ya kaçtığı yerine Benoit adlı mimar mühendisin tayin edildiği bildirilmekte, bunun üzerine Mühendishane-i Bern'de harita ve Coğrafya okutmak üzere tayin edilen Seyyid Ahmed Efendi'nin de tekrar Mühendishane-i Bahrî-i Hümâyûna tayin edildiği açıklanmaktadır).

I. Abdülhamit devrinde (1774-1779) Kapdan-ı Derya Cezayirli Gazi Hasan Paşa okulun gelişmesine çok yardım etmiş, Sadr-ı Â'zam Halil Hamid Paşa zamanında 1784 yılında Fransa'dan getirtilen yabancı uzmanlar başka okul mevcut olmadığından Mühendishanede ders vermişler ve Le Roi ile asistanı Monier (askeri mühendis ve inşaat mühendisi), De Lafitte-Clavet, Francois Alexis Petolin (Top dökümü), yüzbaşı Saint-Remy (Topçu), Fransız sefaretinde bulunan astronom Tondul çeşitli dersler vermişler, Fransız Sefiri Choiseul-Gouffier'ın teşviki ile ders notları küçük bir matbaada bastırılmıştır).

Rusların ve Avusturyalıların bu gelişmenin önlenmesi için Fransa'ya müracaatları üzerine Fransız heyyeti 27 Eylül 1788'de ülkelerine geri dönmüştür. Fransızlar döndükten sonra Mühendishanenin Başhocalığına Kasapbaşızade İbrahim Efendi getirilmiş, Gelenbevî İsmail Efendi daha sonra Palabıyık Mehmet Efendi ve Baha Efendiler sıra ile Başhoca olmuşlardır. III. Selim (1789-1807), 1795 tarihinde çok daha mükemmel bir okul olan Mühendishane-i Berri-i Humâyûn'u açmış, 1803 tarihinde her iki okul 1808 tarihine kadar Kırımlı Ramiz Efendi'nin idaresinde aynı yönetimde devam etmiştir. Mühendishane-i Bahri-i Humâyûn'un öğrencileri Pazartesi, Perşembe günleri Mühendishane-i Berri-i Humayun'da beraber ders görmüşlerdir).

Haftanın iki günü Mühendishanede çalışan öğrenciler, diğer günler Tersanedeki kışlada Seyr-i Sefain (Navigasyon) ve gemi inşaatı bölümlerinde ders görürdü. Kadro ise seyr-i sefainde 35 şakird (öğrenci), bir kalfa, iki hoca, gemi inşaatı bölümünde ise 10 şakird, iki kalfa olarak tesbit edilmişti. Seyr-i sefain bölümünü bitirenler önce gemilerde jurnal hocası, sonra çorba hocası daha sonra başhoca olurlar ve imtihan geçirdikten sonra Kaptan tayin edilirlerdi (Osmanlı Donanmasında yazı işleri ile görevli subaylara "Hoca" denirdi). İnşaiye bölümünden çıkanlar ise İkinci Kalfa, Baş Kalfa ve sonra Tersane Mimarı olurlardı.

Küçük Hüseyin Paşa, Kapdan-ı Derya olduğu sırada (1792-1803), 26 Ocak 1797 tarihli arîza ile Padişah'a bu iki okulun ayrılmasını,aksi halde amacın kaybolacağını, yeni sistem gemi inşası için daha iyi öğretim yapan bir okula ihtiyaç bulunduğunu arz etmiş ve III. Selim de bu isteği kabul etmiştir. 1807 ve 1808 yılları Osmanlı tarihinin talihsiz devresidir. III. Selim'in 1808'de öldürülmesi üzerine kısa süren IV. Mustafa zamanından sonra büyük İslahatçı II. Mahmut (1808-1839) devrinde Mühendishanede de çeşitli değişikliklerle gelişmesine gayret sarfedilmiştir. 1806 yılında Haliç'te gemi havuzlarının bulunduğu yerde yeni bir okul yapılmağa başlandığı halde Kabakçı Mustafa isyanı dolayısıyla bitirilememiştir. 1822 yılında Mühendishane-i Bahrî-i Hümâyûn Parmakkapı yanındaki bıçkı atölyesine taşınmış, fakat yapılan bütün eklentilere rağmen bu bina da ihtiyaca yeterli olmamıştır).

1808 yılından itibaren ayrı ders görmeye başlayan bu iki okul 1825 yılındaki bir fermanla resmen ayrılmıştır. 1803 yılında okul Heybeliada'da kışla olarak yapılmış olan binaya taşınmış ve 8 sene orada kalmıştır. Sonra bugünkü Deniz Hastanesinin yerindeki Cezayirli Gazi Hasan Paşa'nın konağının yerinde yeni bir okul yapılmağa başlanınca Mühendishane-i Bahri-i Hümâyûn 1838 yılında bu binaya taşınmıştır. Bu bina 400 öğrenci alacak kapasitede idi. Mühendishane-i Bahrî-i Hümâyûn Osmanlı Devletinde batıya açılan İlk pencere olmuştur. 1841 yılında bu okulu gezen İngiliz seyyahı Charl Mac Farlan okulu çok beğenmiştik.

Okulda, Kara Mühendishanesinde olduğu gibi bir matbaa kurulmuştur. Mektep Nazırı Patrona Mustafa Paşa'nın 1842 tarihli lâyihasına göre okulun 120 öğrencisi ve 4 sınıfı olacak ve öğrenciler Darülfünun mezunları arasından alınacaktı. Başlangıçta okuyup yazma bilmeyen çocuklar, 1825'den sonra deniz subaylarının çocukları ve yetimler alınmış, meslek bilgilerinin temelini teşkil eden matematik, Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca öğretilmeğe başlanmıştı. 1842 ıslahatından sonra 13-16 yaşındaki çocuklardan kur'an'ı hatmetmiş ve sülüs yazı öğrenmiş bulunanların alınması ile yetinilmiş, okul dört sınıf halinde tertiplenmiş, imtihanları iki yılda bir yapıldığından öğretim süresi 7 yıl olmuştur. Birinci ve ikinci sınıflarda din bilgisi, Arapça, aritmetik,geometri, cebir, resim ve Fransızca okunuyor, üçüncü sınıfta güverte, makine ve inşaiye bölümlerine ayrılıyorlardı. Güverte öğrencileri kozmografya, küresel trigonometri ve seyr-sefain, Makine öğrencileri ise mekanik, teknik resim, İnşaiye öğrencileri, gemi inşaiye dersleri görüyorlardı. İngilizce mecburi yabancı dil, Fransızca ikinci dil olarak kabul edilmişti.

1846'da okul kesin olarak Heybeliada'daki binaya yerleştirildi ve Mekteb-i Bahriye-i Şahane adını aldı. Dört senelik yüksek okul durumunda olan bu okulda 15 Ekim 1852'de idadî (lise) sınıfı, 16 Şubat 1864'te deniz kurmay subaylarını hazırlayacak özel bir sınıf açılmıştı. 24 Ekim 1865'de diğer askeri okullarda olduğu gibi bir müddet Galatasaray ile birleştirilmiş ise de 1868'de tekrar Heybeliada'da açılmış ve meşrutiyet İslahatına kadar Deniz Harp Okulunun lise seviyesinde öğretim veren kaynağı olarak devam etmiştir. Bu devrede okulun dördü idadî, ikisi karada, iki denizde ve talim gemisinde olmak üzere süresi 8 sene olmuştur).

1875'de Bahriye Nezareti, Kasımpaşa'da Deniz Rüştiyesi, ayrıca Heybeliada' da deniz subaylarının çocukları için Rüşdiye sınıfları açmıştır. Meşrutiyet devrinde Bahriye Mektebi programlan olarak İngiliz Bahriye Mektebi programları ve eğitim sistemi kabul edilmiştir. İngiltere'den uzman öğretmenler getirilmiş, mezunlar yabancı ülkelerin donanmasına ve okullarına gönderilmiştir. Levazım bölümü açılmış, 1911'de yepyeni bir sistem uygulanmış, Mekteb-i Bahriye-i Şahane çok mükemmel bir okul olmuştur. 1906 yılında Kasımpaşa'da açılmış olan Çarkçı Mektebi 1916'da Heybeliada'ya getirilmiş, 1917'de Kâtip Okulu aynı yerde açılmıştır. Cumhuriyetten sonra 1924'de Deniz Harp mektebi, 1928'de Deniz Harp Okulu adını alarak okul Deniz Kuvvetlerine bağlanmıştır).

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
12 Haziran 2013       Mesaj #4
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Mühendishane-i Bahrî-i Hümâyûn
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Osmanlı İmparatorluğu'nda modern anlamda deniz subayı yetiştirmek için açılan okul (1773). 1768-1774 Osmanlı-Çarlık Rusyası savaşları sırasında İngilizlerin yardımıyla bir çarlık filosu Cebelitarık Boğazı'nı geçerek Akdeniz'e girmiş ve Çeşme'de bir Osmanlı filosunu yakmıştı. Bu durum, acele deniz subayı yetiştirmeyi gündeme getirdi. Mühendishane-i Bahri-i Hümayun, bu amaçla açıldı.
O tarihlerde Amerika ve Hindistan gibi zengin sömürgelerini kaybeden ve İngiltere'nin rekabeti karşısında okyanusötesi sömürgelerinde tutunamayacağını anlayan ve bu yüzden Akdeniz Bölgesi sömürgeciliğine yönelen Fransa, İngiltere ve Çarlık Rusyası'na karşı Osmanlı İmparatorluğu'nu kuvvetlendirecek olan bu hareketi destekledi. Okulun ilk uzmanları ve hocaları Fransa'dan geldi. Fransızca zorunlu ders olarak kabul edildi. Okul iki sınıf öğrenci yetiştirmek üzere plânlandı:
  • Seyrisefain subayı
  • Gemi inşaat mühendisi
Seyrisefain subayları gemilerde önce seyir subayı, daha sonra levazım subayı, onu takiben ikinci kaptan olarak çalışırlar, en sonunda da sınavla kaptan olurlardı. Okul, 1842'de Heybeliada'ya taşındı ve bugünkü Deniz Harp Okulu'nun çekirdeğini oluşturdu.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
theMira

Benzer Konular

22 Eylül 2017 / ThinkerBeLL Osmanlı İmparatorluğu
12 Haziran 2013 / ThinkerBeLL Osmanlı İmparatorluğu
26 Haziran 2011 / Efulim Spor tr
13 Şubat 2016 / Baturalp X-Sözlük