Arama

Kahinlik Nedir? Kahinlik Hakkında Genel Bilgiler

Güncelleme: 1 Ağustos 2008 Gösterim: 9.449 Cevap: 2
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
21 Aralık 2007       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Kâhinlik

Sponsorlu Bağlantılar
180px Georg von Rosen   Oden som vandringsman2C 1886 28Odin2C the Wanderer29





Kâhinlik (kehanet), çok eski uygarlıklardan beri var olan bir uzmanlık alanı olup, kısaca, meydana gelecek olayları birtakım yöntemlerle önceden bilmeye çalışma olarak tanımlanır. Eski uygarlıklar içinde kâhinlik çalışmalarına önem vermemiş bir uygarlık hemen hemen yok gibidir.

Antik Yunan’da kâhinlik

Kâhinlik uygulamaları içinde en bilinenleri, antik Yunan’daki ve okült bilgilerinin büyük kısmını Etrüskler’den ve bir kısmını da eski Yunanlılar’dan almış Romalılar’daki uygulamalardır. Antik Yunan’da kâhinlik çalışmaları özellikle Apollon tapınaklarının bulunduğu orakl merkezlerinde yoğunluk kazanmıştı. Eski Yunanca’da kehanet anlamına gelen mantika doğal ve yapay olarak ikiye ayrılırdı: Oneirokritai (haberci rüyaların yorumu), manteuma veya orakl (transa dayalı hikmetli sözler ve bunlardan anlam çıkarma), egkoimesis (istihare) ve nekromansi (bedensiz varlıklardan bilgi alma) doğal mantika içinde yer alırdı. Yapay mantika ise fallardan oluşurdu.

Roma uygarlığında kâhinlik

Romalılar birçok alanda olduğu gibi, kâhinlik çalışmalarını da Etrüsk kültürüne borçludurlar. Eski Roma kâhinliğindeki üç önemli terim signa (çeşitli yollarla gelen ilâhî mesajlar) , omina (içerdiği ilâhî mesajı anlamak için anlam çıkarılan insan sözü) ve prodigia’dır (kendilerinden anlam çıkarılan olağanüstü doğa olayları). Signa’lar ex caelo (gök işaretleri), signa oblativa (kendiliğinden gelen işaretler) ve signa impetrativa (dinleme yoluyla anlaşılabilen işaretler) olmak üzere üç gruba ayrılırdı. Eski Roma kâhinlerine göre, bir insana veya bir topluma ilâhî bir mesaj verilmek istendiğinde bu mesaj herhangi bir insana da herhangi bir zamanda söylettirilebilirdi (omina). Önemli olan bu sözleri anlayabilmek, iyi yorumlayabilmek, yani mesajı almasını bilmekti. Prodigialar’dan cansız doğadakilere portentum ve ostentum, canlı doğadakilere de monstrum derlerdi. Etrüskler’de en tanınmış kâhinlik türlerinden ikisi gözlemlenen kuş uçuşları ve yıldırımların analitik yorumuydu.

Türk-İslam kültüründe kâhinlik


Şamanist inisiyasyondan geçmiş veya sufilik terbiyesiyle büyümüş eski kâhinler, kendilerine bir sorunla ilgili olarak, danışmak üzere gelenlere bildikleri bir şey varsa konuşur, bilmedikleri veya sakıncalı gördükleri konularda asla konuşmazlardı; ayrıca verdikleri bilgi için en ufak bir maddi veya manevi karşılığı kesinlikle kabul etmezlerdi. Halk arasında ermiş,evliya gibi çeşitli adlarla zikredilen bu zatlar, 21.yy.’a doğru yerlerini yavaş yavaş bu işi bir geçim kaynağı olarak gören, ehil olmayanlara terk etmişlerdir.

Kâhinlik yöntemleri

Kâhinlik yöntemleri şöyle sınıflandırılır:

1-Psişik yöntemler:

İstihare yoluyla alınan mesajlar ve yorumlanması

Haberci rüya yoluyla alınan mesajların yorumlanması

Sezgi yoluyla alınan mesajlar ve yorumlanması

Vizyon yoluyla alınan mesajlar ve yorumlanması

2-Maddi yöntemler (divination)

Gözlemler:
Astrolojik gözlemler ve verilerin değerlendirilme ve yorumları

Nümerolojik gözlemler ve verilerin değerlendirilme ve yorumları

Olayların (omen) gözlemi ve gözlemlerden sentez ve muhakeme yoluyla sonuçlar çıkarılması

Fallar Nostradamus, Mother Shipton (Shipton ana) ve Edgar Cayce Batı’nın en ünlü kâhinleri arasında sayılırlar.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
18 Ocak 2008       Mesaj #2
nünü - avatarı
Ziyaretçi
KEHANET NEDİR?

Sponsorlu Bağlantılar
Kehaneti, en yalın anlamıyla, duyular dışı bir sezgi yoluyla, doğrudan doğruya geleceğin bilinmesi olarak tanımlayabiliriz. Kehanet olgusuna en ilkel kabile kültürlerinden en gelişmiş diyebileceğimiz uygarlıklara kadar her toplumda rastlamak mümkündür. Çünki bu olgu insan şuuruna özgü bir yeteneğin eseridir ve bazı insanlarda doğuştan mevcut olmakla beraber aslında hepimizin içinde saklı durmaktadır. Nitekim hemen hepimiz yaşamlarımızda en azından birkaç kez geleceğe ait ani sezgiler ya da rüyalarımızın gerçekleşmesi gibi -gerek kendimizde, gerekse çevremizde- olaylara rastlamışızdır. Ancak genellikle bu tipten olaylara ya önem vermez ya da rastlantı deyip geçiştiririz. Oysa bu olaylar bize şuurumuzun derinliklerinden göz kırpan muazzam yeteneklerin minik belirtileridir ve varlığımızda ve evrende işlemekte olan, duyularımızla algılayabildiğimiz şeylerin çok daha ötesinde, son derece derin ve şimdiki halde saklı bir düzenin küçük pırıltılarıdır. Kehanetlerin oluşumunu, zaman ve insan şuuruyla olan bağlantılarını incelemeden önce, bu kavramın sözcük anlamı üzerinde biraz durmak istiyoruz.
Latince: Divinatio, Almanca: Prophezeiung-Weissagung, İngilizce ve Fransızca: Divination, Türkçe karşılığı önbili olarak kullanılan kehanet yukarıda da kısaca değindiğimiz gibi, insan aklının anlayabilme, kavrayabilme, tahmin edebilme sınırlarının ötesinde bir şuur faaliyetinin olduğunu da gösterir.
Kehanette bulunan kişilere her çağda, her toplumda farklı isimler verilmiştir. Bu isimlerden en yaygın olarak yerleşmiş olanı "kahin" (erkek) veya "kahine" (kadın)dir. Kahin sözcüğünün anlamı, gaipten haber veren ve Tanrı habercisidir. Burada kullanılan gaipten haber alma, ütopik bir mekandan alınan hayal ürünü bilgiler değildir. "Gaip"in kelime anlamı, göz önünde bulunmayan, nerede olduğu bilinmeyen veya görünmeyen alemdir. Buradaki görünmezlik beş duyu ile algılanamayan anlamındadır. Duyuların algılama sınırlarının dışında olan bu görünmez alem, ruhsal alem veya ruhsal boyut olarak da ifade edilmektedir. Ruhsal alem, beş duyumuzun algı sınırlarının üzerinde bulunan ve çok daha ince vibrasyonlardan oluşan, fizik kanunların dışındaki kanunlara tabi olan bir boyuttur. Aslında insan her an bu boyutla iç içe yaşamaktadır. Fakat dünyaya doğuş amaçlarını gerçekleştirebilmek için bu iletişimin şuurlu olarak farkında değildir.
1800'lü yılların sonlarına doğru Batı'nın önde gelen bilim adamlarının yapmış oldukları çalışmalarla şekillenen Spiritüalizm (Ruhçuluk) ve 1900'lü yıllarda Türkiye'de Dr. Bedri Ruhselman'ın yaptığı araştırma ve çalışmalar sonucunda ortaya koymuş olduğu Neo Spiritüalizm (Yeni Ruhçuluk) disiplini içerisinde, duyular dışı yeteneklere sahip olan ve ruhsal varlıklarla iletişim kurabilen kişilere genel anlamda "medyom" adı verilmiştir. Metapsişik araştırmalarda ve parapsikoloji çalışmalarında da duyular dışı yeteneklere sahip kişilere "psychic" (hassas süje, psişik insan anlamında) veya medyom denilmektedir.
Özel yeteneklere sahip olan medyom tabiatlı kişiler, ruhsal alem veya ruhsal boyutun varlıklarıyla iletişim kurabilmektedirler. Ruhsal alemle kurulan iletişim sonucu alınan bilgiler, insanın günlük yaşamı içerisinde duyular kanalıyla algılayamadığı, fakat özel şuur durumları içerisinde uzanabildiği farklı boyutlardan ve bu boyutlarda varlığını sürdüren yüksek deneyimlere sahip, insanların gelişimlerinden sorumlu idareci ruhsal varlıklardan alınan ruhsal tebliğler/mesajlardır.
İnsanlık tarihi boyunca medyom veya kahin denilen bu kişilere her toplumda rastlamaktayız. Bu kişilerin içinde yaşadıkları toplumlara karşı yüklendikleri sorumluluklar sadece gelecekle ilgili haberler vermek değildi. Gelecekten haber vermek, medyom dediğimiz kişilerin vazifelerinin çok küçük bir kısmını oluşturmaktaydı. Bu kişilerin asıl vazifeleri, insanlığın gelişiminden ve eğitiminden sorumlu olan ruhsal varlıklardan aldıkları bilgileri, kendi algılama kapasitelerine göre aktararak içinde bulundukları toplumların gelişim süreçlerinin pozitif yönde sürmesini ve hızlanmasını sağlamaktır. Fakat zaman içerisinde konu dejenere edilerek küçülmüş ve sonunda "Yarın ne olacak, zengin olacak mıyım, mutlu olacak mıyım, deprem mi olacak, sel mi basacak, kıyamet mi kopacak, hangi at yarışı kazanacak?" seviyesine getirilmiştir.
Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
1 Ağustos 2008       Mesaj #3
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi
KEHANET NEDİR

Dilimizde yaygın olarak kullanılan kehanet Arapça kökenli bir sözcüktür ve Türkçe karşılığı 'önbili'dir.
Kehanette bulunan kişilere her çağda, her toplumda farklı isimler verilmiştir. Bu isimlerden dilimizde en yaygın olarak yerleşmiş olanı 'kahin' (erkek) veya 'kahine'dir (kadın).

Kahin sözcüğünün anlamı, gaipten haber veren ve Tanrı habercisidir. Ruhsal alem, beş duyumuzun algı sınırlarının üzerinde bulunan ve çok daha ince vibrasyonlardan oluşan, fizik kanunların dışındaki kanunlara tabi olan bir boyuttur ve insan her an bu boyutla iç içe yaşamaktadır.

Hiç şüphesiz daha önceden olmuş olaylara bakarak gelecekte ne olacağını söylemek bazı durumlarda mümkündür. Görgü ve deneyimlerimiz bize bazı olağan olayları önceden bilmemizi mümkün kılar. Basit bir hesap ya da tahmin yöntemiyle bazı şeyleri önceden bilmemize yardım edebilir. Fakat diğer ve belki de daha önemli şeyleri önceden bilmek olağan dışı bilgi derecesini ya da normal üstü algılama gücünü gerektirecektir.

Günümüzde bile gelecekte nelerin olacağı birey, toplum ve dünya insanlığı olarak herkesin ilgi duyduğu, merak ettiği bir konudur. Kehanete duyulan ilginin temelinde, insanın geleceğe karşı zayıf ve bilinçsiz durumda bulunmasından ötürü, yaşama karşı daha bilgili olarak direnebilmek, kendini emniyete almak, arzularının gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini öğrenmek, aşırı derecede eş koşulan hedeflerin gerçekleşmeme durumunda hayal kırıklıkları yaşamamak ve kaderinin ne olduğunu bilmek isteği yatmaktadır.

Duyular dışı yeteneklere sahip olan kişilere genel anlamda 'medyum' adı verilmiştir. Özel yeteneklere sahip olan medyum tabiatlı kişiler, ruhsal alem veya ruhsal boyutun varlıklarıyla iletişim kurabilmektedirler. Alınan bilgiler, insanın günlük yaşamı içerisinde duyular kanalıyla algılayamadığı, fakat özel şuur durumları içerisinde uzanabildiği farklı boyutlardan ve bu boyutlarda varlığını sürdüren yüksek deneyimlere sahip, insanların gelişimlerinden sorumlu idareci ruhsal varlıklardan alınan ruhsal tebliğlerdir.

Kehanetler büyük bir buz dağının su üstünde görünen küçücük bir bölümü gibidir. Asıl önemli olan suyun altındaki görünmeyen kısmıdır.

Kehaneti bir gerçek olarak kabullenmek bir bakıma geleceğin şu anda mevcut olması gerektiğini ileri sürmek gibi görünmektedir. Hür iradenin mevcut olduğunu kabul eden bizler, içinde bulunduğumuz zamanda geleceğin de olduğunu nasıl ileri sürebiliriz? Eğer gelecek önceden belirlenmişse, olayların gidişatını etkilemek konusunda bizim yapabileceğimiz bir şey yok demektir.

Hür iradeye inanmış olmak, hiçbir şeyin önceden belirlenmiş olduğunu kabullenmemek demektir. Fakat geleceğin genel hatlarıyla belirlenmiş olduğu düşüncesiyle, hiçbir şeyin önceden belirlenmediği düşüncesi birbiriyle nasıl uzlaşabilir? Bu soruya cevap 'Gelecek, genel hatlarıyla şekillenmiştir.' düşüncesini ele alış tarzına bağlıdır. Geleceğin bu şekilde düşünülmesi anlaşılması zor bir kavramdır. Böyle düşünmek belki de, eğer onu bir güzel sanatın içinden çıktığı yaratıcı bir eylem olarak ele alırsak, bu görüşü anlamamıza yardım edecektir. Bir sanat eseri fiziksel olarak meydana gelmeden önce sanatçının düşüncelerinde, hayalinde meydana gelir. Yani o eser yapılması olası hale gelmiştir, fakat henüz fiziki olarak görünür hale gelmemiştir. Maddileşmesi gerekir. Bir obje haline gelene kadar gerçekleşmiş olmaz.

Araştırmalar geleceği önceden görme vizyonlarının trajik olaylar konusunda daha sık ortaya çıkmakta olduğunu göstermektedir, mutlu olayların sezilme oranı, üzücü olayların sezilme oranının dörtte biri kadardır. Kötü olaylar arasında ölüm olayının içe doğması en yüksek orana sahiptir., bunun arkasından kazalar ikinci ve hastalıklar üçüncü durumdadır.

Spiritüel bilgilere göre insanın kaderi onun doğmadan önce yapmış olduğu hayat planı ile bağlantılı olduğu için geleceği de kendi ruhsal ihtiyaçları ile doğru orantılı olarak bir akış izler. Gelecek insanın dünya yaşantısında izlediği yola ve tempoya göre şekil almaktadır. Bu adeta şuurlu bir zaman akışına bizlerin dikkatini çekmektedir.

Bizler önümüzde bulunan yollardan birini seçeriz ve o yolu seçmekle, yol üzerinde olan her şeyle karşılaşmayı da beraberinde seçmiş oluruz. O sıradaki geleceğimiz de seçmiş olduğumuz o yola göre şekillenmektedir. Eğer başka bir yola saparsak geleceğimiz bazı özel durumlar dışında değişmiş olur. Burada varlıksal ilkelerden olan seçme özgürlüğü ilkesininin varlığın yaşamında ne kadar önemli bir yeri olduğu ortaya çıkar.
Son düzenleyen Pasakli_Prenses; 25 Aralık 2008 21:44

Benzer Konular

10 Aralık 2016 / ThinkerBeLL Kimya
18 Mart 2017 / Alara Darya Kimya
8 Mart 2017 / Misafir Kimya
4 Ağustos 2018 / ThinkerBeLL Çevre Bilimleri
30 Mart 2008 / Gabriella X-Sözlük