Arama

Element Nedir? Elementler Hakkında Genel Bilgiler

Güncelleme: 18 Mart 2017 Gösterim: 152.896 Cevap: 7
Alara Darya - avatarı
Alara Darya
Ziyaretçi
25 Şubat 2006       Mesaj #1
Alara Darya - avatarı
Ziyaretçi

ELEMENT


a. (fr. ülâment'dan). Valin aynı bir cismin hem çeşitli türlerinde hem de bu yalın cismin diğer cisimlerle oluşturduğu bileşiklerde yer alan kimyasal ortak temel madde (Bk. ansikl. böl Biyol., Kim., Tarım.)
Sponsorlu Bağlantılar

—Kim. Elementlerin dönemli sınıflandırılması (ya da tablosu), kimyasal elementlerin atom numaralanna göre dönemli olarak değişen kimyasal ya da fiziksel özellikleri arasındaki benzerlikleri sıra ve kolonlar halinde gösteren dağılım. (Bk. ansikl. böl.)

♦ sıf. Kim. Elementle ilgili, elemente ilişkin. ll Element çözümlemesi, arı bir cismi, kendisini oluşturan elementleri belirlemek (nitel ya da nicel olarak) üzere çözümleme.

—ANSİKL. Biyol. Tüm organizmalarda 27 basit cismin sürekli bulunduğu kabul edilir: 11 metal olmayan (karbon, hidrojen, oksijen, azot, kükürt, fosfor, klor, flüor, brom, iyot, bor), 2 yarı metal (silisyum, arsenik) ve 14 metal (kalsiyum, sodyum, potasyum, magnezyum, demir, çinko, bakır, nikel, kobalt, manganez, alimünyum, kurşun, titan, kalay). Bazı canlı varlıklarda, varlığı sürekli olmayan bazı elementler de bulunmuştur (vanadyum, rubidyum, sezyum, molibden, baryum, stronsiyum, gümüş ve krom). Plastikler denen 11 elementse çok boldur (karbon, hidrojen, oksijen, azot, kükürt, fosfor, klor, sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum). Ancak iz halinde bulunabilen öteki elementler katalizör rolü oynar ya da özel fizyolojik bir sürece katılırlar: G. Bertrand’ın deyimiyle bunlara oligoelementler denir.

—Kim. Element kavramına, maddelerin bölümlenmesi ve çözümlenmesi üzerine yürütülen uzun tarihsel denemeler sonunda ulaşıldı. Doğrudan çözümlemeden, kanşımları arı maddelere ayırmakta yararlanılır; oysa element çözümlemesi, bu karışımları ayrıştırılamayacak düzeyde (en azından kimyasal tepkimelerde kullanılan enerjileri nedeniyle) yalın cisimlere dek indirger. Göreceli olarak çok daha yeni olan bu yaklaşım, XVII. yy.'da, yunan Antikçağı'nda ortaya konan dört element (su, ateş, toprak ve hava) kuramının yerini almıştır. Aristoteles'in onayladığı ve simyacılarca da benimsenen bu kurama göre elementler, maddenin değişik türlerinden çok, ilkel temel maddenin değişik görünümlerini yansıtıyordu. Böyle, artık iyice verimsizleşen bu kavramları bir yana iterek elementi, ayrıştırılamayan bir madde olarak tanımladı Bu düşünceye dayanılarak Lavoisier’den günümüze değin elementin, bilinen yüz kadar tanımlaması yapıldı. (KİMYA) Atom kuramı, element kavramına sağlam bir temel oluşturmuştu. Bundan böyle element, tipik kimyasal özellikleri bakımından, yani belli bir biçimlenmeye göre çekirdek çevresine dağılan Z sayıda (atom numarası) elektron kümesiyle belirginleşen atomla özdeşleştirilmiştir. Bir kimyacı için yalnızca nötronlarının (izotoplar) sayısı farklı olan çekirdekler çevresinde aynı elektron biçimlenmesini gösteren çeşitli atomlar, aynı kimyasal elemente girer: çekirdeğin bileşiminin kimyasal özellikler üzerindeki etkisi, pek önemli değildir. Kimyasal simgelemede her elemente 1 ya da 2 harften oluşan bir simge ile bir atom kütlesi verilir.

Elementlerin sınıflandırılması.


Benzerliklerin saptanması, XIX. yy.'ın başından bu yana üç elementli kimi grupların (üçlü) oluşturulmasına yol açtı. J. B. Dumas (1830), ametalleri doğal ailelerde sınıflandırdı; J. Thenard ise aynı işi metallerle gerçekleştirdi. Ama dönemsellik düşüncesi, ancak A. E. Chancourtois (helisel sınıflandırma) ve J. A. R. Nevvlands (Oktavlar yasası) ile ortaya çıktı. 1869'da L. Meyer, elementleri atom hacimlerine göre sınıflandırdı. Aynı yıl D. I. Mendeleyev, elementler için dönemli bir sistem önerdi: o dönemde bilinen 60 element, kimi evirtimlerle boş bırakılan yerlerin dışında, artan atom kütlelerine göre belirli sayıdaki sıra ve gruplara (kolonlar) yerleştirildi; bu düzenlemede, yalnızca benzer özellikleri içeren elementler aynı grupta yer almıştı. Mendeleyev'in öngördüğü ve yerlerini dönemli tabloda boş bıraktığı elementlerin daha sonraki yıllarda bulunması ve boş bırakılan bu yerlerin doldurulması, bu bilim adamının yaptığı sınıflandırmanın geçerliliğini kanıtlamış ve başarısını pekiştirmiştir.

Günümüzde kullanılan sınıflandırmada elementler, artan atom kütleleri yerine atom sayılarına göre sınıflandırılmaktadır: bu da Mendeleyev’in yaptığı evirtimleri (Co/Nİ; Te/I; vb.) ortadan kaldırmıştır. En gelişmiş biçimiyle bu tablo, 18 grup (kolonlar) ile artan uzunlukta (2, 8, 8, 18, 18, 32) ve her biri bir soygazla sona eren 7 dönemi (sıra) içerir. Dönemler, elektron katmanlarının gittikçe artan bir biçimde doldurulmasına denk düşer. 4. dönemden başlayarak çeşitli katmanların üst üste binişmesi görülür (ATOM.) Bu tablo, dikey benzerlikleri ortaya kor: I A alkalileri, IIA toprak alkalileri, VII B halojenleri, soygazları; tablonun ortasındaki yatay benzerlikler ise, pek çok sıraya dağılmış geçiş elementlerini (skandiyumdan çinkoya, itriyumdan kadmiyuma, lantadan cıvaya, aktinyumdan lavrenciyuma) gösterir.

Bu geçiş elementlerine tamamlanmamış, ama yavaş yavaş dolan bir d ya da f elektron alt-katmanı (lantanitler ile aktinitler tablonun altına iki dizi halinde yerleştirilmiştir) denk düşer. 4.5. ve 6. dönemlerde, VIII. grubu oluşturan yakın özellikteki metalse! elementlerin meydana getirdiği üçlüler görülür.

Metaller ile ametallerin (sağdan sola ve yukandan aşağıya metal niteliğinin artması) birbirinden ayırt edilmesini sağlayan dönemli sınıflandırma, bir kolondan diğerine element değerliğinin gelişimini de gösterir.

—Tarım. Toprağa gübre olarak verilen maddeler kabaca üçe ayrılır:
  1. besleyici elementler, bitkilerin büyümesi ve gelişmesi için muhakkak gerekli olan ve iyon ya da bileşik halinde alınan kimyasal elementler;
  2. faydalı elementler, vazgeçilmez olmakla birlikte, bitkilerce yarar için kullanılan kimyasal elementler;
  3. verim artma elementler, besleyici ya da faydalı elementler; bunlar da 3 gruba ayrılır:
  • verim artırıcı önemli elementler ya da makroelementler (azot, fosfor, potasyum);
  • verim artırıcı ikincil elementler ya da mikroelementler (kalsiyum, magnezyum, kükürt, sodyum);
  • oligoelementler (bor, bakır, klor, demir, molibden, çinko) ve genel olarak, bitkilerin beslenmesine çok ufak dozda katılan cisimler.
Kaynak: Büyük Larousse

Son düzenleyen Safi; 9 Aralık 2016 23:49
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
14 Eylül 2006       Mesaj #2
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Element Nedir?
Element, aynı cins atomlardan meydana gelen saf maddelere denir.
Sponsorlu Bağlantılar
Çekirdek yükleri aynı olan bir cins atomlardan oluşan ve olağan kimyasal yöntemlerle bozunmayan madde. Yunanlı filozof Empedokles, yeryüzünde dört element olduğunu ileri sürmüştü: Toprak, su, hava ve ateş. Kendinden sonraki filozoflar, bunlara cenneti sardığını öne sürdükleri eteri de eklediler. Kimya biliminin gelişmesiyle gerçek elementler birer birer bulundu. 1661 yılında, Robert Boyle, elementleri, bileşikleri oluşturan, bileşikten ayrıldığında değişmeyen ve daha basit maddelere ayrıştırılamayan maddeler olarak tanımladı. 19. yüzyıl başlarında John Dalton'un atom kuramını geliştirmesiyle, her elementin kendine özgü bir atomu ve atom ağırlığı olduğu, elementin, değiştirilemeyen ve yok edilemeyen bir madde olduğu kabul edildi. Oysa, 1913 yılında izotopların bulunması, aynı elementin farklı atomlarının bulunduğunu, radyoaktiflik ise, atomların bölünebildiklerini gösteriyordu. Böylece modern element tanımı yapılabildi. Günümüzde bilinen 105 elementten 88'i doğada bulunur. Öbürleri nükleer tepkimelerle elde edilmiştir.
  1. H Hidrojen
  2. He Helyum
  3. Li Lityum
  4. Be Berilyum
  5. B Bor
  6. C Karbon
  7. N Azot
  8. O Oksijen
  9. F Flor
  10. Ne Neon
  11. Na Sodyum
  12. Mg Magnezyum
  13. Al Alüminyum
  14. Si Silisyum
  15. P Fosfor
  16. S Kükürt
  17. Cl Klor
  18. Ar Argon
  19. K Potasyum
  20. Ca Kalsiyum
  21. Sc Skandiyum
  22. Ti Titanyum
  23. V Vanadyum
  24. Cr Krom
  25. Mn Mangan
  26. Fe Demir
  27. Co Kobalt
  28. Ni Nikel
  29. Cu Bakır
  30. Zn Çinko
  31. Ga Galyum
  32. Ge Germanyum
  33. As Arsenik
  34. Se Selenyum
  35. Br Brom
  36. Kr Kripton
  37. Rb Rubidyum
  38. Sr Stronsiyum
  39. Y İtriyum
  40. Zr Zirkonyum
  41. Nb Niobyum
  42. Mo Molibden
  43. Tc Teknesyum
  44. Ru Rutenyum
  45. Rh Rodyum
  46. Pd Palladyum
  47. Ag Gümüş
  48. Cd Kadmiyum
  49. In Indiyum
  50. Sn Kalay
  51. Sb Antimon
  52. Te Tellür
  53. I Iyot
  54. Xe Ksenon
  55. Cs Sezyum
  56. Ba Baryum
  57. La Lantan
  58. Ce Seryum
  59. Pr Praseodim
  60. Nd Neodimyum
  61. Pm Prometyum
  62. Sm Samaryum
  63. Eu Evropiyum
  64. Gd Gadolinyum
  65. Tb Terbiyum
  66. Dy Disprozyum
  67. Ho Holmiyum
  68. Er Erbiyum
  69. Tm Tulyum
  70. Yb İterbiyum
  71. Lu Lutesyum
  72. Hf Hafniyum
  73. Ta Tantalum
  74. W Volfram
  75. Re Renyum
  76. Os Osmiyum
  77. Ir İridyum
  78. Pt Platin
  79. Au Altın
  80. Hg Cıva
  81. Tl Talyum
  82. Pb Kurşun
  83. Bi Bizmut
  84. Po Polonyum
  85. At Astatin
  86. Rn Radon
  87. Fr Fransiyum
  88. Ra Radyum
  89. Ac Aktinyum
  90. Th Toryum
  91. Pa Protaktinyum
  92. U Uranyum
  93. Np Neptünyum
  94. Pu Plutonyum
  95. Am Amerikyum
  96. Cm Küriyum
  97. Bk Berkelyum
  98. Cf Kaliforniyum
  99. Es Aynştaynyum
  100. Fm Fermiyum
  101. Md Mendelevyum
  102. No Nobelyum
  103. Lr Lavrensiyum
  104. Rf Rutherfordyum
  105. Db Dubniyum
  106. Sg Seaborgiyum
  107. Bh Bohriyum
  108. Hs Hassiyum
  109. Mt Meitneryum
  110. Ds Darmstadtiyum
  111. Rg Röntgenyum
  112. Cn Kopernikyum
  113. Uut Ununtriyum
  114. Fl Flerovyum
  115. Uup Ununpentiyum
  116. Lv Livermoryum
  117. Uus Ununseptiyum
  118. Uuo Ununoktiyum
  119. Uue Ununenniyum
  120. Ubn Unbiniliyum
Element henüz keşfedilmedi.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Son düzenleyen Safi; 10 Aralık 2016 15:27
sedat sencan - avatarı
sedat sencan
VIP VIP Üye
17 Haziran 2007       Mesaj #3
sedat sencan - avatarı
VIP VIP Üye
Element Nedir?
Çok sayıda aynı çeşit atomların bir araya gelerek oluşturduğu maddelere element denir. Elementlerdeki atomlar tek çeşittir ve elementler saf maddelerdir.

Farklı çeşit elementlerdeki atomlar aynı mıdır?
Hayır. Farklı elementler farklı atomlardan oluşur. Örneğin demir elementini oluşturan atomlar ile bakır elementini oluşturan atomlar farklıdır.

YERYÜZÜNDEKİ ELEMENTLER
Çevremizde en bol bulunan element oksijendir. Yerkabuğunun hemen hemen %50'sini oluşturur.
Bazı elementlere ,örneğin fransiyuma çok ender rastlanır.
Bolluk açısından oksijenden sonra gelen elementin hangisi olduğu çoğu kişi için şaşırtıcıdır. Bu, silikondur. Titanyum onuncu sıradadır.

Elementlerin dünyamızın yapısındaki miktar olarak çokluğu bizi nasıl etkiler?

Her şeyden önce bolluk sıralaması onları tanımamızı gerektirmez. Elbette kimyager ve eczacı gibi meslekten olmayan kişilerden bahsediyorum. Hatta onları kullanıyor olmamız bile adlarını duymamız açısından önemli değildir. En az bildiğimiz elementlerden birçoğu ,daha iyi bildiklerimizden daha boldur. Örneğin dünyamızda bakırdan çok seryum vardır.
Lantan miktarı, kobalt ve nitrojenden daha çoktur.

Bir şaşırtıcı saptama daha:
Hemen herkes kalayı duymuştur.
Ama praseodim, samaryum, gadolimyum gibilerden daha azdır.
Elementlerin bolluğu ile onların keşfedilme tarihi arasında bir ilgi olmayabilir. Aliminyum miktar açısından dördüncüdür. Çevremizdeki her maddenin onda biri kadardır. Ama keşfedilmesi 19.yy.dır.
En ilginç olgu ise element bolluğunun, onların önemi ile ilgisiz oluşudur.
Karbon miktar olarak 15. sıradadır ve yerkabuğunun sadece %0,05'ini oluşturur.
Ancak yaşam için olmazsa olmaz diyebileceğimiz derecede önemlidir.
Karbon atomu diğer atomlarla kolayca birleşebilir. Canlıların protein ve DNA yapımında yer alır. Ancak yaşamsal açıdan son derece bağımlı olduğumuz karbonun sayısı yapımızda çok değildir.
İnsan vucudundaki her 200 atomdan 126 tanesi hidrojen, 51 tanesi oksijendir.
Karbon sayısı ise sadece 19 tanedir. Bu 200 atomun geri kalan 3 tanesini nitrojen teşkil eder.
İsmini sıraladığım elementlerin dışında kalan diğer elementler yaşamın doğuşu için gerekli değildir.
Buna rağmen hayatın devamı açısından son derece önemlidirler. Örneğin hemoglobin üretmek için mutlaka demir lazımdır. Veya kobalt, B12 vitamini için gereklidir.
Molibden, manganez, vanadyum gibi elementler enzimlerimizin işlemesini sağlarlar.
Ama bu üçünün kendi içimizde varolduğunu kaç kişi farkında?
Hidrojen, oksijen ve karbon vucudumuzu oluşturan başlıca elementlerdir. Diğerleri de az miktarlarda olmasına rağmen yaşantımız için vazgeçilmez önemdedirler.
Bu elementler yapımızda yer aldıkları gibi onları hayatımız boyunca doğadan sağlarız.
Gerekli olmadığı halde birçok element vucudumuza girer. Ancak onları zararsız hale getirecek özelliklerimiz vardır.
Genel olarak bakarsak yaşamamız için gereken element miktarının çok olmadığını görürüz. Selenyum çok önemlidir. Ama gereken dozun üstündeki miktar öldürücüdür.
Canlı organizmaların,kendilerine gereken maddeleri hangi oranda alacağı evrim ile belirlenmiştir. Aynı şekilde yararsız olan yabancı maddelere karşı direnç te gelişim sürecinde kazanılmıştır. Bu direncin seviyesi, çevrelerindeki element çokluğu ile ilgilidir. Başka bir ifade ile, canlılar gerekli ve gereksiz elementlerle iç içe yaşar.
Ama evrimsel birikimleri ile metebolizmaları yaşamsal ayrımı gerçekleştirir.
Elementlerin birbirleri ile birleştiklerinde bize garip gelen özellikleri vardır.
Hem oksijen hem de hidrojen ateşe karşı duyarlıdır. Oksijenin bizzat kendisi yanıcı değildir,sadece başka maddelerin yanmasını kolaylaştırır. Hidrojen gaz halinde iken son derece yanıcıdır. Ama bir araya geldiklerinde ortaya çıkan özellik tam tersidir. Ayrı ayrı yanma olayını tetikleyen bu iki element uygun oranda birleştiklerinde ateşi söndürür.
Sodyum kararsız bir elementtir. Klor ise oldukça toksiktir, yani bünyede zehirlenme etkisi yapar. Su içerisine az miktarda bile saf sodyum atılırsa kuvvetli bir patlama olur.
Klor az yoğunlukta kullanılır ise mikroorganizmaları yok eder. Ama yoğunluğun artması bizim için çok tehlikelidir. Nitekim yüzme havuzlarına mikrop öldürücü olarak atılan klor çok seyreltilmiş haldedir. Buna rağmen onun varlığını hissederiz.
Ayrı ayrı bize zararlı olan bu iki element bir araya gelince ilginç bir oluşum gerçekleşir:
Sodyum klorür. Yani yemeklerimize kattığımız sofra tuzu. Bir element doğal yollardan bünyemize girmiyorsa ona karşı direnç sistemimiz yoktur.
Şöyle de ifade edebiliriz:
Yaşantımız için doğrudan veya dolaylı ilgisi olmayan maddeler bizim için zararlıdır. Örneğin kurşun insan açısından zehirlidir.Zira onu zararsız hale getirecek savunmamız yoktur. Civa ve plütonyum da böyledir.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 10 Aralık 2016 20:47
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
30 Ocak 2009       Mesaj #4
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye

Elementler ve Sembolleri


Ad:  1.gif
Gösterim: 1900
Boyut:  1.7 KB
SAF MADDE: Kendisinden başka madde bulundur-mayan maddelere denir.
ELEMENT: İçerisinde tek cins atom bulunduran maddelere denir. Yani elementlerin yapı yaşı atom-lardır.
BİLEŞİK: En az iki farklı cins elementin belirli oranlarda bir araya gelerek, oluşturdukları yeni özellikteki maddeye denir. Yani bileşiklerin yapı taşı moleküldür.
MOLEKÜL: İki veya daha çok atomun bir araya gelerek oluşturduğu atom gruplarıdır.
Ad:  2.gif
Gösterim: 1750
Boyut:  1.5 KB

Elementler :


  • Aynı cins atomlardan oluşan, fiziksel ya da kimyasal yollarla kendinden daha basit ve farklı maddelere ayrılamayan saf maddelere element denir.
  • Bir elementi oluşturan bütün atomların büyüklükleri ve atomların arasındaki uzaklık aynıdır. Fakat bir elementin atomları ile başka bir elementin atomlarının büyüklükleri ve atomların arasındaki uzaklıkları farklıdır. Aynı elementten yapılan farklı maddeler de aynı cins atomlardan oluşurlar.
  • Elementi oluşturan atomların birbirine olan uzaklığı elementin katı, sıvı ve gaz haline göre değişebilir.
  • Canlı ve cansız varlıkların tamamı elementlerden oluşurlar.

Elementlerin Özellikleri :


  • En küçük yapı birimleri atomlardır.
  • Aynı cins atomlardan oluşurlar.
  • Kendinden daha basit ve farklı maddelere ayrılamazlar.
  • Saf maddelerdir.
  • Sembollerle gösterilirler.

Element Çeşitleri :


Atomik Yapıdaki Elementler :


Bazı elementleri oluşturan aynı cins atomlar doğada tek başlarına bulunurlar. Böyle atomlara sahip elementlere atomik yapılı elementler denir. Atomik yapılı elementlerin en küçük taneciği atomlardır.
Örnek :
  • Demir elementini oluşturan atomlar demir atomlarıdır. Demir elementini oluşturan en küçük tanecikler demir atomlarıdır. Demirden yapılmış farklı maddeler de aynı demir atomlarından oluşurlar.
  • Bakır elementini oluşturan atomlar bakır atomlarıdır. Bakır elementini oluşturan en küçük tanecikler bakır atomlarıdır. Bakırdan yapılmış farklı maddeler de aynı bakır atomlarından oluşurlar.
  • Demir elementini oluşturan demir atomları ile bakır elementini oluşturan bakır atomları birbirinden farklı büyüklüktedir.
Demir, bakır, alüminyum, çinko, kurşun, altın gibi elementler atomik yapılıdır.
Ad:  3.gif
Gösterim: 1830
Boyut:  8.2 KB

Moleküler Yapıdaki Elementler :


Bazı elementleri oluşturan aynı cins atomlar doğada ikili (veya daha fazla sayıda atomdan oluşan karmaşık yapılı) gruplar halinde bulunurlar. Böyle atomlara sahip elementlere moleküler yapılı elementler denir. Moleküler yapılı elementlerin en küçük taneciği moleküllerdir.
Ad:  4.gif
Gösterim: 1842
Boyut:  7.6 KB
Örnek:Hidrojen, oksijen, iyot, karbon, fosfor, kükürt, azot…

ELEMENTLER VE SEMBOLLERİ:


Günümüzde bilinen 118 element vardır. Bu elementlerin 92 tanesi doğada bulunurken geri kalanı da laboratuarlarda elde edilen yapay elementlerdir.
Elementler sembollerle gösterilir ve her elementin kendine özgü sembolü vardır. Element sembolü yazılırken;
  • Sembol tek harfli ise büyük harfle yazılır.
  • Sembol iki veya üç harfli ise ilk harf daima büyük, diğer harfler küçük yazılır. (Sembollerin iki veya üç harften oluşmasının nedeni, bazı elementlerin baş harflerinin aynı olmasıdır).
Elementlerin sembollerle gösterilmesinin nedeni, bütün Dünya’da ortak bir bilim dili oluşturmak, bilimsel iletişimi ve yazımlarını kolaylaştırmaktır. Elementlerin bütün Dünya’da kullanılan sembolleri aynı olmasına rağmen isimleri dillere göre farklıdır. (Türkçe, Rusça, Çince, Japonca da element isimleri farklı olmasına rağmen sembolleri aynıdır).

Elementler ilk bulunduklarında bir kısmına elementlerin özelliklerini belirten bir isim (hidrojene Latincede su üreten anl..... gelen hydro–genes, oksijene Latincede asit yapan anl..... gelen oxygenium, fosfora Latincede ışık veren phosphorus), bir kısmına elementi bulan bilim adamının ismi (Albert Einstein–Aynştaynyum–Es, Gregor Mendel–Mendelevyum–Md, Rutherford–Rutherfordiyum–Rf, Andre Marie Curi– Küriyum–Cm), bir kısmına gezegen ve yıldızların isimleri (Neptün–Neptünyum–Np, Plüton–Plütunyum–Pu, Uranüs–Uranyum–U), bir kısmına da çeşitli kıta, şehir ve ülke isimleri (Avrupa–Europyum–Eu, Amerika–Amerikyum–, Kaliforniya–Kaliforniyum–Cf, Fransa– Fransiyum–Fr) verilmiştir.
Elementlerin sembolleri belirlenirken, elementlerin Latince isimlerinin ilk veya ilk iki (üç) harfi kullanılmıştır.
Ad:  5.jpg
Gösterim: 4200
Boyut:  105.9 KB
Tabloda ilk 20 elementin, numaraları, adları ve sembolleri gösterilmiştir. Bunları öğreniniz.
Elementler sembollerle gösterilir fakat sembollerden, o elementin atomik yapıda mı, moleküler yapıda mı olduğu anlaşılmaz. Moleküler yapıda olan elementlerin kaç atomdan oluştuğunun anlaşılması için formüller kullanılır:
Örneğin hidrojen, oksijen ve iyot elementleri iki atomludur. Kükürt 8, fosfor ise 4 atomludur.

Bazı elementlerin sembol ve formülleri
Ad:  6.gif
Gösterim: 1959
Boyut:  2.0 KB

İsimleri ve formülleri verilen bileşiklerde hangi elementten kaç tane bulunduğunun gösterimi
Ad:  7.gif
Gösterim: 2684
Boyut:  9.3 KB

Elementlerin Kullanım Alanları ve Özellikleri :


Hidrojen (H) :


  • İlk olarak 1776 yılında Henry Cavendish tarafından keşfedilmiştir.
  • Hidrojen ismi ise Antoine Lavoisier tarafından verilmiştir.
  • Bilinen renksiz en hafif gazdır.
  • Suyun, canlıların ve petrol gibi birçok maddenin yapısında bulunur.
  • Roket yakıtı olarak kullanılır.

Helyum (He) :


  • 1868 yılında Fransız Pierre Janssen ve İngiliz Norman Lockyer birbirinden bağımsız olarak helyumu keşfetmişlerdir.
  • 1908 yılında Heike Kamerlingh Onnes ilk sıvı helyumu elde etmiştir.
  • Helyum atmosferde çok az miktarda bulunur.
  • Güneş’te ve diğer yıldızlarda bol miktarda bulunur.
  • Renksiz bir gazdır.
  • Zeplin ve balon gibi hava taşıtlarının şişirilmesinde, roket yakıtlarının sıkıştırılmasında kullanılır. (Havadan daha hafif gaz olması nedeniyle).

Lityum (Li) :


  • İlk olarak 1817 yılında Johann Arvedson tarafından keşfedilmiştir.
  • Gümüşümsü gri metalik renkte bulunan katı bir elementtir.
  • İlaçlarda, pil üretiminde, seramik ve cam yapımında kullanılır.

Berilyum (Be) :


  • 1828 yılında birbirlerinden bağımsız olarak Friedrich Wöhler ve Antony Bussy tarafından elde edilmiştir.
  • Gri renklidir katıdır.
  • Uçak ve uzay araçlarının yapımında elektrik ve ısı iletkeni olarak kullanılır.

Bor (B) :


  • 1808 yılında Humphry Davy, Gay–Lussac ve Thenard tarafından ilk defa elde edilmiştir.
  • Oda koşullarında katı halde bulunur.
  • Isıya dayanıklı renkli cam imalatında, seramiklerde ve roket yakıtlarında kullanılır.

Karbon (C) :


  • Saf haldeyken karbon, elmas, grafit, is, kömür gibi (4 tane allotropu vardır) birçok çeşitli maddelerde bulunur.
  • Grafitin yapısı siyah, elmasın yapısı ise renksiz bir katıdır.
  • Yeryüzünde kömür, petrol, doğal gaz gibi maddelerin ve canlıların yapısında bulunup canlılar açısından çok önemlidir.

Azot (N) :


  • Azot ilk olarak 1772 yılında Daniel Rutherford tarafından keşfedildi.
  • Renksiz ve kokusuz bir gazdır.
  • Canlılar için gerekli temel elementlerden biridir.
  • Sıvı azot soğutma amacıyla kullanılır.
  • Bazı azot bileşikleri tarımda gübre olarak kullanılır.

Oksijen (O) :


  • Oksijen ilk olarak 1774 yılında Joseph Priestley ve Carl Wilhelm Scheele tarafından keşfedilmiştir.
  • 1781 yılında Lavosier, oksijenin havada bulunan ve yanmaya etki eden bir madde olduğunu keşfetmiştir.
  • Renksiz bir gazdır.
  • Canlıların yaşaması için gerekli temel elementtir.
  • Dalgıçların ve astronotların solunum yapmaları için kullandıkları oksijen tüplerinde bulunur.

Flor (F) :


  • İlk defa 1886 yılında Henri Moissan tarafından elde edilmiştir.
  • Açık sarı renkli bir gazdır.
  • Diş macunları ve deodorantların yapısında bulunur.
  • Buzdolabı ve klimaların soğutma sisteminin çalışmasında kullanılır.

Neon (Ne) :


  • Neon 1898 yılında William Ramsay ve Morris Travers tarafından keşfedilmiştir.
  • Renksiz bir gazdır.
  • Renkli reklam panolarının aydınlatılmasında ve televizyon tüplerinde kullanılır.

Sodyum (Na) :


  • Sodyum ilk olarak 1877 yılında Humphrey Davy tarafından elde edilmiştir.
  • Yumuşak, kaygan bir metal olup gümüşümsü beyaz renkli bir katıdır.
  • Doğada en çok sofra tuzunun (sodyum klorürün) yapısında bulunur.
  • Kağıt, gıda, tekstil, kimya, sabun, cam ve metal gibi bir çok endüstriyel kullanılır.

Magnezyum (Mg) :


  • 1755 yılında İngiltereli Joseph Black tarafından ilk olarak keşfedilmiştir.
  • Gümüşümsü beyaz renkli bir metaldir.
  • Oda koşullarında katı halde bulunur.
  • Hafif bir metal olduğu için hava taşıtlarının yapımında kullanılır.
  • Kurutulmuş meyvelerde bulunur.

Alüminyum (Al) :


  • 1827 yılında Wohler tarafından bulunmuştur.
  • Alüminyum yumuşak ve hafif bir metaldir.
  • Mat, gümüşümsü renkli bir katıdır.
  • Mutfak araç gereçlerinin, elektrik kablolarının ve içecek kutularının yapımında kullanılır.

Silisyum (Si) :


  • Silisyumun ilk keşfi 1824 yılında Berzelius tarafından gerçekleştirilmiştir.
  • Yeryüzünde en fazla bulunan elementlerden biridir.
  • Koyu gri renkli bir katıdır.
  • Kumda, kilde, cam yapımında ve yapı malzemelerinde bulunur.

Fosfor (P) :


  • Fosfor ilk olarak 1669 yılında Hennig Brand tarafından keşfedildi.
  • Fosfor renksiz, beyaz, kırmızı ve siyah renklerinde bulunabilir.
  • Oda koşullarında katı halde bulunur.
  • Canlıların sinir ve kemik dokularında görevlidir.
  • Suni gübre yapımında kullanılır.

Kükürt (S) :


  • Kükürt, antik çağda bilinen dokuz elementten biriydi. Kükürdün kimyasal bir element olduğunu 1777’de Lavoisier ortaya attı. 1810 yılında Gay Lussac ile Thenard tarafından deneysel olarak doğrulandı.
  • Sarı renkli tatsız, kokusuz bir maddedir.
  • Oda koşullarında katı halde bulunur.
  • Isı ve elektriği iyi iletemez.
  • Barut ve sülfürik asit yapımı ile kuru meyvelerde mikrop öldürücü olarak kullanılır.

Klor (Cl) :


  • Klor ilk olarak 1774 yılında Carl Wilhelm Scheele tarafından keşfedildi. 1810 yılında ise Humphry Davy tarafından bugünkü ismi verildi.
  • Sarı–yeşil renkli zehirli bir gazdır.
  • Doğada en çok sofra tuzunun yapısında bulunur.
  • İçme sularında mikrop öldürücü olarak bulunur.

Argon (Ar) :


  • 1785 yılında havada argon olduğu ilk defa Henry Cavendish tarafından iddia edilmiş ve 1894 yılında Lord Rayleigh ve William Ramsay tarafından keşfedilmiş.
  • Kokusuz ve renksiz bir gazdır.
  • Ampullerde ve flüoresan tüplerinde kullanılır.

Potasyum (K) :


  • Potasyum ilk olarak 1807 yılında Humphrey Davy tarafından elde edilmiştir.
  • Gümüşümsü beyaz renkli bir katıdır.
  • Sıvı deterjan, gübre, barut, cam ve lens yapımında kullanılır.

Kalsiyum (Ca) :


  • İlk olarak 1808 yılında Berzelius ve Pontin tarafından, daha sonra saf olarak ilk defa Humphry Davy tarafından elde edilmiştir.
  • Gümüş gibi parlak ve beyaz renkli bir katıdır.
  • Çimento, alçı, kireç gibi maddeler ile dişlerin ve kemiklerin yapısında bulunur.

Gümüş (Ag) :


  • Gümüş elementinin keşfi tam olarak bilinmemekle birlikte altın ve bakır elementlerinden sonra keşfedilmiştir. Gümüşün MÖ 2500 yıllarında Çinliler ve Persler tarafından kullanıldığı belirtilmiştir.
  • Parlak, beyaz renkli bir katıdır.
  • Süs eşyası yapımında, diş dolgusu (amalgam) yapımında kullanılır.

Altın (Au) :


  • Tarihte bilinen kayıtlara göre Mısır hükümdarları zamanında MÖ 3200 yıllarında, altın darphanelerde eşit boyda çubuklar halinde çekilerek para olarak kullanıldı.
  • Yumuşak, parlak sarı renkli bir katıdır.
  • Süs eşyası yapımında kullanılır.

Cıva (Hg) :


  • Cıva çok uçucu bir element olduğu için oda sıcaklığında kolayca buharlaşabilir.
  • Gümüşümsü gri renkli bir sıvıdır.
  • Zehirli bir elementtir.
  • Herhangi bir yüzeye cıva döküldüğü zaman üzerine toz kükürt dökülmelidir.
  • Diş dolgusu (amalgam) yapımında ve termometrelerde kullanılır.

Bakır (Cu) :


  • Tarihte ilk defa 10.000 yıl kadar önce Kıbrıs’ta rastlanmıştır.
  • Turuncu renkli yumuşak bir katıdır.
  • Mutfak ve süs eşyası yapımında kullanılır.

Nikel (Ni) :


  • Nikel elementi ilk olarak 1751 yılında Axel Fredric Cronstedt tarafından keşfedilmiştir.
  • Gümüşümsü parlak renkli bir katıdır.
  • Arabaların kaplamalarında, musluklarda ve paslanmaz tencere yapımında nikel kullanılır.

İyot (I) :


  • İyot elementi ilk kez Bernard Courtois tarafından 1811 yılında keşfedilmiştir.
  • Parlak, menekşe–siyah renkli bir katıdır.
  • Deniz ürünlerinde ve iyotlu sofra tuzlarında bol miktarda bulunur.

Çinko (Zn) :


  • Çinko elementi 1746 yılında Andreas Maggart tarafından keşfedilmiştir.
  • Mavimsi, açık gri renkte, kırılgan bir katıdır.
  • Mutfak eşyalarının ve pilin yapımında kullanılır.

Demir (Fe) :


  • Demir metalinin keşfi tam olarak bilinmemektedir.
  • Grimsi parlak renkli bir katıdır.
  • Element halindeki saf demir dövülebilir, ince tel ve levha haline getirilebilir.
  • İnşaat malzemesi ile günlük hayatta kullanılan bazı eşyaların yapımında kullanılır.
  • Marul ve pekmez gibi besinlerle kanın yapısında bulunur.

Kalay (Sn) :


  • MÖ 3000 yıllardan beri kullanılan bir elementtir.
  • Gümüşümsü parlak renkli bir katıdır.
  • Mutfak eşyası yapımında ve metallerin kaplanmasında kullanılır.

Kurşun (Pb) :


  • Keşfi tam olarak bilinmemektedir.
  • Mavimsi–beyaz renkte bulunan bir katıdır.
  • Yumuşak, ağır, zehirleyici, kolay dövülebilen bir maddedir.
NOT :
  • Elementi oluşturan taneciklerin renkleri, elementlerin renkleriyle aynı olmayabilir. Taneciklerin renkleri yoktur. Tanecikler bir araya gelerek elementleri oluşturduklarında yani elementler görünür boyuta ulaştıklarında renkli görünürler.
  • Farklı maddeler de aynı elementlerden oluşabilir yani farklı maddelerde aynı cins elemenler bulunabilir. Ispanak ve bezelyede bulunan demir atomlarıyla, demir parçasında bulunan demir atomları aynı atomlardır.
  • Doğada bilinen 118 element olmasına rağmen bu elementler farklı şekillerde bir araya gelerek milyonlarca yeni madde yani bileşik elde edilir.

Doğada Kullanılan Elementlerin Benzerliği :


Doğadaki canlı ve cansız varlıkların tamamı elementlerden oluşur. Canlı varlıkları oluşturan elementlerden bir kısmı aynı zamanda yeryüzünün yapısını da oluşturur. Aynı elementlerden oluştukları halde canlı vücudu, yeryüzü veya diğer maddelerin yapısı arasında farklılıkların bulunmasının nedeni, canlı vücudunu, yeryüzünü veya diğer maddeleri oluşturan elementlerin farklı sayı, çeşit ve şekillerde dizilmesidir.

Canlı Vücudunu Oluşturan Element Çeşitleri ve Bunların Oranları :


  • Oksijen → % 65
  • Karbon → % 18
  • Hidrojen → % 10
  • Azot → % 3
  • Kalsiyum → % 2
  • Fosfor → % 1,1
  • Potasyum → % 0,35
  • Kükürt → % 0,25
  • Sodyum → % 0,15
70 Kg Kütleli İnsandaki Elementlerin Miktarları :
Ad:  8.jpg
Gösterim: 3879
Boyut:  51.1 KB

Yeryüzünde Bulunan Elementlerin Oranları :
  • Oksijen → % 46,6
  • Silisyum → % 27,7
  • Alüminyum → % 8,1
  • Demir → % 5,0
  • Kalsiyum → % 3,6
  • Sodyum → % 2,8
  • Potasyum → % 2,6
  • Magnezyum → % 2,1
Son düzenleyen Safi; 10 Aralık 2016 21:12
Quo vadis?
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
15 Haziran 2012       Mesaj #5
Avatarı yok
Yasaklı

İki Yeni Element Bulundu


İki yeni elementin daha bulunmasıyla periyodik tablodaki element sayısı 118'e çıktı.
Uluslararası Temel ve Uygulamalı Kimya Birliği (International Union of Pure and Applied Chemistry, IUPAC) yeni keşfedilen iki yeni elementin -fleroviyum ve livermoryum- periyodik tabloya eklenmesini onayladı.Bu iki element Lawrence Livermore Ulusal Laboratuvarı (ABD) ve Rusya Nükleer Araştırma Enstitüsü’nden bilimadamlarının ortaklaşa çalışması sonucu keşfedildi. Resmi duyuru Temmuz 2012'de IUPAC dergisi, Pure and Applied Chemistry dergisinde yayınlanacak.

Fleroviyum (Fl)'un atom numarası 114 ve atom ağırlığı 289 olarak belirlendi. Elementin adı, Rusya Nükleer Araştırma Enstitüsü kurucusu Georgiy N. Flerov (1913 – 1990) adlı fizikçinin adına atfen verildi. Livermoryum (Lv)'un atom numarası 116 ve atom ağırlığı 293 olarak belirlendi. Yeni element ise Lawrence Livermore Ulusal laboratuvarı’nın onuruna Livermoryum olarak adlandırıldı.

Fleroviyum ve Livermoryum sentetik radyoaktif elementler, bu nedenle doğada bulunmuyorlar. Küryum (Cm) ve kalsiyum (Ca) ile bombardımana uğrayınca kısa bir süre için livermoryumu oluşturuyor, sonra ise fleroviyumu oluşturuyor, sonrasında ise daha kararlı elementlere yarılanıyor.

Bu elementlerin onaylanma süreci IUPAC onayı için pek çok bağımsız laboratuvarda tekrarlandıktan sonra 31 Mayıs 2012'de tamamlandı. Bilimadamlarının daha halen yeni element buldukları belirtilse de bunlar IUPAC tarafından henüz onaylanmadı.

Kaynak : EarthSky (14 Haziran 2012)
Son düzenleyen Safi; 10 Aralık 2016 19:04
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
10 Aralık 2016       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Elementlerin Sınıflandırılması


Periyodik tabloda elemenler üç sınıfa ayrılır.
  1. metaller
  2. ametaller
  3. yarı metaller
Ad:  1.JPG
Gösterim: 2216
Boyut:  69.6 KB
Ad:  2.JPG
Gösterim: 1940
Boyut:  29.6 KB

Metaller


Son katmanında 1,2 ve 3 elektron bulunduran elementler ( H ve He Hariç) metaldir. Periyodik tablonun sol tarafında bulunurlar.

Metallerin Özellikleri
  • Yüzeyleri parlaktır, ışığı yansıtır.
  • Elektrik ve ısıyı iyi iletir.
  • Tel ve levha haline getirilebilir.
  • Oda sıcaklığında (Cıva (Hg) hariç) katı halde bulunurlar.
  • Bileşiklerinde pozitif (+) değerlikledirler.
  • Kendi aralarında bileşik yapmaz, ametallerle bileşik yaparlar.
  • 1 A grubunun 1.elementi olan hidrojen metal değildir.
Ad:  4.JPG
Gösterim: 1834
Boyut:  70.2 KB


Metallerin Kullanım Alanları
Ad:  3.JPG
Gösterim: 1871
Boyut:  168.4 KB

Ametaller


Genellikle son katmanında 4, 5,6, 7 ve 8 elektron bulunur. Hidrojen hariç periyodik tablonun sağında bulunur.
Ad:  5.JPG
Gösterim: 1707
Boyut:  33.2 KB

Ametallerin Özellikleri
  • Yüzeyleri mattır. Işığı yansıtmazlar.
  • Grafit hariç elektrik ve ısıyı iletmez.
  • Oda sıcaklığında katı, sıvı ve gaz halde bulunabilir.
  • Bileşiklerinde (+) pozitif veya (-) negatif değerlik alabilir.
  • Kendi aralarında veya metallerle bileşik oluşturabilirler.
Ametallerin Kullanım alanları
Ad:  6.JPG
Gösterim: 1943
Boyut:  147.8 KB

Soy Gazlar


En kararlı element grubudur. Helyum, neon, argon, kripton, ksenon ve radon soy gazdır.
Özellikleri
  • Oda sıcaklığında gaz halinde bulunurlar.
  • Elektrik akımını iletmezler.
  • Bileşik oluşturmaya istekleri yoktur.
  • Helyum hariç son katmanlarında 8 elektron bulunur.
  • Doğada hiç bileşikleri yoktur.
  • Helyum (He) hidrojenden sonra en hafif gazdır. Yanıcı ve parlayıcı değildir. Renksiz bir gazdır. Güneşte ve yıldızlarda bol miktarda bulunur. Zeplin ve balon gibi hava taşıtlarını şişirmede, derin dalış tüplerinde …. Kullanılır.
  • Neon (Ne),renksiz bir gazdır. Renkli reklam panolarının aydınlatılmasında, televizyon tüplerinde, paratonerlerde kullanılır.
  • Argon (Ar), kokusuz ve renksiz bir gazdır. Ampullerde ve flüoresan tüplerinde kullanılır.

Yarı Metaller


Hem metallerin hem de ametallerin özelliklerini bir arada taşıyan elementlerdir. Fiziksel özellik bakımından metallere, kimyasal özellik bakımından daha çok ametallere benzerler.
Ad:  7.JPG
Gösterim: 1705
Boyut:  21.6 KB
Yarı Metallerin Özellikleri
  • Parlak veya mat olabilirler.
  • Tel ve levha haline getirilebilirler.
  • Kırılgan değildirler. İşlenebilirler.
  • Elektrik ve ısıyı ametallerden daha çok,
  • metallerden daha az iletirler.
  • Bor (B), oda sıcaklığında katı halde bulunur. Renkli cam imalatında, seramiklerde, roket yakıtlarında, sabun ve deterjan üretiminde, lehim imalatında, fotoğrafçılıkta, kağıt sanayinde, tarım ilaçlarının yapımında, kurşun geçirmez yeleklerin yapımında kullanılır.
  • Silisyum (Si), yeryüzünde en fazla bulunan elementlerden biridir. Kum ve kilde bulunur. Beton ve tuğla yapımında, emaye, çanak, çömlek yapımında, cam yapımında kullanılır.
Ad:  8.JPG
Gösterim: 1642
Boyut:  20.5 KB
Ad:  9.JPG
Gösterim: 1603
Boyut:  20.4 KB
Aynı periyotta solda sağa doğru gidildikçe;
  • Atom numarası (proton sayısı) artar.
  • Son katmanındaki elektron sayısı artar.
  • Katman sayısı değişmez.
  • Metalik özellik azalır, ametalik özellik artar.
Aynı grupta yukarıdan aşağı doğru inildikçe;
  • Atom numarası (proton sayısı) artar.
  • Katman sayısı artar.
  • Son katmanındaki elektron sayısı değişmez.
  • Metalik özellik artar, ametalik özellik azalır.
SİLENTİUM EST AURUM
IrResistibLe - avatarı
IrResistibLe
Kayıtlı Üye
10 Ocak 2017       Mesaj #7
IrResistibLe - avatarı
Kayıtlı Üye

Periyodik Tabloya 4 Yeni Ağır Element Eklendi



Dünya üzerinde bulunan tüm okulların ve tüm fen öğretmenlerinin kaynaklarını yenilemesini gerektirecek yeni bir gelişme yaşandı. Bilim dünyası, birkaç saat önce periyodik cetvele yeni 4 elementin daha katıldığını duyurdu. Bu elementler, çoğu araştırmada yer almış olan ve bir süredir üzerinde yapılan testlere devam edilen 113, 115, 117 ve 118 atom numaralı elementler. 30 Aralık tarihinden beri International Union of Pure and Applied Chemistry'den (IUPAC) ve International Union of Pure and Applied Physics'den (IUAPAP) katılan iki takımın üzerinde çalışmlar yürüttüğü bu elementler periyodik cetvele dahil edildi. Elementlerin belirli bir isimleri olmaması nedeniyle (sonuçta periyodik tabloya 113, 115, 117 ve 118 kodlu element olarak yazılamazlardı) geçici olarak isimlendirildiler. Elementlerin geçici isimleri ununtrium (113), ununpentium (115), ununseptium (117) ve ununoctium (118) oldu. Bu geçici isimler, diğer tüm elementlerde olduğu gibi elementleri keşfeden kişiler onları isimlendirene kadar onlarda kalacak.
Ad:  Electron_shell_118_ununoctium.png
Gösterim: 1626
Boyut:  161.3 KB
Bu yeni elementlerin hepsi "süper ağır elementler". Yani bu demek oluyor ki yeni elementlerimizin hepsi laboratuvar ortamında üretildiler ve kolayca daha hafif hale gelmek için parçalanabiliyorlar. Element 113'ün keşfini Japonya'da bulunan Riken adlı şirketin araştırma ekibi gerçekleştirdi. Element 118 Joint Institute for Nuclear Research'de, Lawrence Livermore National Laboratory'de ve Rusya'da görevli olan araştırmacılar tarafından keşfedildi. Element 115 ve 117 ise Joint Institute for Nuclear Research, Lawrence Livermore National Laboratory ve Oak Ridge National Laboratory'nin katkılarıyla birlikte keşfedildi.
Şimdi uzun çalışmaların belki de en zor noktasına gelindi; isim bulmak. Araştırmacılar hala ne isim koymaları gerektiğini düşünüyor. Öte yandan IUPAC yetkilileri tarafından yapılan açıklamaya göre mitolojik konseptler, bölgeler ve hatta ürünler bile isim olarak kullanılabilirmiş. Seçim hakkı elementleri keşfedenlere bırakılmış.

Kaynak: Engadget
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
18 Mart 2017       Mesaj #8
Avatarı yok
Yasaklı

Radyoaktif Elementlerin Cevherleri Tehlikeli mi?


Nükleer reaktörlerde yakıt olarak kullanılan radyoaktif elementler, örneğin Uranyum, Toryum ve bunların parçalanma ürünleri yer kabuğunda doğal olarak bulunur. Yeryüzünde Altın'dan 500 kat daha yaygın olan Uranyum pek çok kayacın ve toprağın yapısında düşük miktarlarda da olsa vardır. Uranyum'un doğal olarak bulunan izotoplarından Uranyum-235’te zincirleme çekirdek tepkimelerinin başlaması için gerekli enerji düşük olduğu için, Uranyum-235 nükleer reaktörlerde yakıt olarak kullanılır. Yeryüzünde doğal olarak bulunan uranyumun yaklaşık %7’si Uranyum-235’ten oluşur. Radyoaktif elementlerin yeraltından çıkarılmasının ekonomik açıdan elverişli olması için cevherlerdeki oranlarının yüksek olması gerekir.

Yer kabuğunda bulunan Uranyum ve Toryum, yüksek oranda radyoaktif elementler olmasalar da, milyonlarca yıl içinde doğal yollarla radyoaktif olarak parçalanarak Radyum ve Radon gibi radyoaktivitesi daha yüksek elementleri oluşturur. Bir soygaz olan Radon normal koşullarda gaz halinde bulunur ve yüksek enerjili alfa parçacıkları yayarak parçalanır.

Cevherlerin, radyoaktif elementlerin oranı düşük olduğu için, radyasyon etkisi açısından tehlikeli olmadıkları söylenebilir. Ancak örneğin Uranyum madenlerinde cevherlerden salınan Radon gazının ve Uranyum'un yeraltından çıkarılması sırasında ortaya çıkan Uranyum parçacıklarının solunması sağlık açısından zararlıdır, DNA hasarlarına ve kansere (özellikle akciğer kanserine) yol açabilir.

Kaynak: Bilimgenç / TÜBİTAK

Benzer Konular

10 Aralık 2016 / ThinkerBeLL Kimya
19 Temmuz 2017 / kompetankedi Çevre Bilimleri
8 Mart 2017 / Misafir Kimya
4 Ağustos 2018 / ThinkerBeLL Çevre Bilimleri
5 Mart 2013 / zeyneppeker Soru-Cevap