Astronom Van Gogh
İzlenimciliğin en büyük temsilcilerinden olan Van Gogh'un tablolarına yakından bakıldığında, yıldızlar parlıyor, gezegenler dönüyor. Kimilerine göre, bunlar bunalım içindeki bir sanatçının sanrıları... Kimilerine göre ise, yıldızların ve gezegenlerin tablolarındaki yeri, astronomi bilimine tümüyle sadık.
Sponsorlu Bağlantılar
Usta, acaba astronomi biliminin o günkü verileriyle ne kadar iç içeydi? Yoksa, tablolarında gökyüzünü işlerken, sadece içinde bulunduğu bunalımın etkisinde miydi? Birkaç yıldır, bu sorular konunun uzmanlarını karşı karşıya getiriyor. Özellikle, ünlü ressamın 4 tablosu tartışılıyor: "Rhone Üzerindeki Yıldızlı Gece", "Saint-Remy-de-Provence Üzerindeki Yıldızlı Gece", "Arles'te Gece, Kahve Terası" ve "Beyaz Ev, Gece"... Sanatçı, gerçekten de bu tablolarında gökyüzünün işlenişine önemli yer ayırıyor. Hatta, o günlerde kız kardeşine yazdığı bir mektupta "Yıldızlı bir gökyüzünü resimlemek için, kuşkusuz, siyah bir zeminin üzerine beyaz noktalar koymak yetmiyor" diye yazıyor.
Uzmanların, üstünde en çok kafa yordukları tablo, ressamın 1889 yılında yaptığı "Saint-Remy Üzerindeki Yıldızlı Gece" eseri... Paris yakınlarındaki Meudon Gözlemevi görevlilerinden astrofizikçi Jean-Pierre Luminet, uzun süredir bu tablonun güzergâhını çözmeye çalışıyor. Ona göre, tablo her şeyden önce sanatçının tüm yaratıcı özelliklerini yansıtıyor. Gökyüzündeki renk anaforları ve gezegenlerin çevresindeki halkacıklar, Van Gogh'un astronomi bilgisinin değil, dünya resmine katkılarının kanıtı...
Üstelik, resimdeki şiddet ve dalgalanmalar, sanatçının o tarihte içinde bulunduğu psikolojik durumu da yansıtıyordu. 1889 yılında, psikolojik sorunlar nedeniyle, Van Gogh Saint-Remy-de-Provence'deki hastaneye kaldırılmıştı. Çünkü, iki ay önce dostu Paul Gauguin ile büyük bir kavga etmiş, hatta onu öldürmeye çalışmıştı. Daha sonra, kendisine bir ceza olarak bir kulağını kesip, otoportresini yapmıştı. Kısacası, sanatçının o günkü psikolojik ortamından yola çıkarak, bu tablolarda astronomik kaygılar güttüğünü söylemek çok zor...
Ancak, astrofizikçi Jean-Pierre Luminet'ye göre, başka göstergeler de söz konusu. Örneğin, Van Gogh erkek kardeşi Theo ile yazışmalarında, her zaman astronomiye ve özellikle de Provence bölgesindeki gökyüzünün güzelliğine duyduğu ilgiyi belirtmişti. Ayrıca, sanatçının Camille Flammarion tarafından çıkarılan "Astronomie" dergisini yakından izlediği ve 1881'de yayımlanan "L'Astronomie Populaire" adlı eseri okuduğu biliniyor.
Bu noktadan hareket eden astrofizikçi Luminet, Van Gogh'un hastane odasının penceresinin doğuya baktığını anlıyor. Van Gogh, kardeşi Theo'ya yazdığı bir başka mektupta, "Saint-Remy Üzerindeki Yıldızlı Gece" tablosunu 19 Haziran 1889'da tamamladığını yazıyor. Yani, tablonun bu tarihten önce yapılmış olması gerekiyor.
Bir arkadaşına yazdığı mektupta, galaksilerin ilk fotoğraflarını bu eserde gördüğünden söz etmişti. İşte bu gerçeklerden hareket eden astrofizikçi Jean-Pierre Luminet, sanatçının bazı eserlerindeki gökyüzü, yıldız ve gezegenlerini yeniden bilgisayar aracığıyla yakından incelemiş. Bunu gerçekleştirirken, öncelikle sanatçının bu tabloları yaparken hangi mekânda olduğunu ve bulunduğu yönü araştırmış.
Bu konuda elindeki en somut ve tartışmasız kanıt, Van Gogh'un 25 Mayıs 1889 tarihli mektubu... Sanatçı bu mektubunda, bulunduğu hastane odasından "Güneş'in bütün haşmetiyle doğuşunu" gördüğünü yazıyor.
Tablodaki iki nokta astrofizikçi Luminet'nin dikkatini çekiyor. Birincisi, Ay'ın henüz ilk hilal biçiminde olması... İkincisi ise, Venüs gezegeninin ufukta görüntülenmesi. Bu göstergelerden hareket ederek, Van Gogh'un tablodaki yıldız ve gezegenleri gün doğarken gözlemlediğini söylüyor. Gerçekten de, bilgisayar verileri, gökyüzünün doğu yönünde bu biçimi, 25 Mayıs 1889'da ve kesinlikle saat 04:40'ta aldığını kanıtlıyor.
Gökyüzüne aynı özeni, sanatçının başka tablolarında da görüyoruz. Van Gogh, kısa bir tedaviden sonra, 1890'da, bu kez Anvers-sur-Oise kentine yerleşiyor. Ve dev bir yıldızın aydınlattığı ünlü "Beyaz Ev" tablosunu yapıyor.İki amatör astronom, Don Olson ile Russell Doeschere, uzun süren çalışmalardan sonra, bu tablonun astronomik verilerini bir süre önce çözmeyi başardılar.
İlk kanıtları, ressamın bu tabloyu yaptığını söylediği 17 Haziran 1890 tarihli mektubuydu. İkinci kanıtları, 17 Haziran 1890 tarihinden önceki günlerde (16 Haziran hariç) havanın yağışlı olduğunu gösteren meteoroloji arşivleriydi. Üçüncü kanıtları ise, gökyüzünün açık renklerle çizilmiş olmasından dolayı, Van Gogh'un ya güneş doğarken ya da güneş batarken çalışmış olmasıydı.
İşte bu noktadan sonra ciddi bir bilgisayar taramasına giriştiler ve 16 Haziran günü, Jüpiter, Mars ve Venüs gezegenlerinin Auvers-sur-Oise bölgesinden açık bir biçimde gözlendiğini saptadılar. Geriye kalan tek şey, tablodaki evin yerini ve ressamın çalıştığı yönü belirlemekti. Bunun için kalkıp ta Amerika'dan Fransa'ya geldiler ve tablodaki evi aradılar. Şans eseri eve dokunulmamıştı.
İki astronom verileri bir araya getirdiklerinde, 16 Haziran 1890 tarihinde, evin batı yönünde ve ufuk çizgisi üzerinde, günbatımı ya da gündoğuşunda parıldayan tek yıldızın Venüs olduğunu bilimsel olarak kanıtladılar.
Kaynak : Focus Dergisi
Son düzenleyen Safi; 26 Şubat 2017 20:41