Van Gogh’un Kesik Kulağına İlişkin Yeni Kanıtlar!
Van Gogh’un kesik kulağıyla ilgili yeni bulgular, ressamın ruh haline dair tartışmaları tekrar alevlendirdi.Vincent Van Gogh’un sol kulağını kestiği herkes tarafından bilinir. Fakat yaklaşık
128 yıl önce yaşanan bu meşum olaydan beri, akademisyenler arasında, Fransa Arles’de Aralık 1888’de meydana gelen yaralanmanın şiddeti hakkında süregelen bir tartışma var. Kulağının sadece küçük bir parçasını mı dilimledi yoksa bütün kulağını mı kesip attı?
Dr. Felix Rey’den bir mektup (1930), Van Gogh’un kesik kulağının çizimleri (Bancroft Kütüphanesi, California Berkeley Üniversitesi)!
Yazar ve amatör tarihçi Bernadette Murphy, yeni kitabı için Hollandalı post-empresyonistin hayatının son dönemini araştırırken, Amerikan arşivinde meseleye son noktayı koyabilecek bir belge keşfetti: Van Gogh’u Arles hastanesinde tedavi eden doktor Felix Rey’e ait bir not. Notta parçalanmış kulağın bir çizimi de mevcut; ve bu çizim, ressamın kulağının bütününü kestiğini gösteriyor. Ressamın akli durumu konusu, sanatına hayran olan insanları her zaman büyülemişti, fakat şu ana kadar, dünya çapında ressama dair en büyük koleksiyona sahip olan Van Gogh Müzesi, konuya asla doğrudan müdahil olmamıştı. Yakın zamana kadar müze, van Gogh’un teknik ve estetik gelişimine odaklanmıştı, fakat,sanatçının biyografisine olan ilgi, sergi için farklı bir yaklaşımın ortaya çıkmasına neden oldu.
Amerikalı tarihçi ve Gregory White Smith’in “Van Gogh: Hayatı”(2011) adlı kitabının yardımcı yazarı Steven Naifeh, bir mailde, yeni belgelere ilişkin şunları söyledi: “Bütün bunları, önyargısız ve tarafsızca değerlendirmek niyetindeydim, ne de olsa, Rey onun hakkında yeni bilgiler edinmişti, fakat bunlar yeni ve güvenilir değiller.” Biyografide, Mr. Naifeh ve Mr.Smith, Van Gogh’u Dr. Rey’den sonra gören tanıkların, kardeşi Theo’nun eşi Johanna van Gogh-Bonger de dahil olmak üzere, sanatçı Paul Signac ve van Gogh’un Auvers-sur-Oise’deki doktoru Paul Gachet’in bütün kulağın kesik olmadığını söylediklerini iddia ediyorlar.
Hepsi, “kesik kulağın bir bölümünün hala yerinde olduğunu” görmüşler- o kadar ki, “Vincent’a karşıdan bakıldığında, tahribat görülmeyebilir”miş. Şöyle yazmışlar: “Vincent’ı 1890’da Auvers’de gören Dr. Gachet, sanatçının kesik kulağının çok ayrıntılı bir resmini yapmış ve bu çizim, dış kulağın kesilmediğini ancak eksik kısmın kulak memesinden fazla olduğunu gösteriyor”muş. Geçmişte, Van Gogh’un kendisine zarar vermesi konusunda birçok neden ileri sürüldü. Paul Gauguin, otobiyografik romanı “Öncesi ve Sonrası”(Avant et Après)’nda kendisi ve van Gogh arasında Arles’de bir anlaşmazlık çıktığını anlatır. Gauguin ayrılmaya karar verince, Van Gogh’un kendisini usturayla kovaladığından bahseder. Daha sonra, van Gogh eve gidip kendisini yaralamıştır.
Van Gogh’un şöhreti, her zaman karmaşık biyografisiyle ve özellikle de deliliğiyle ilişkilendirilir. “5 yaşındaki çocukların bile van Gogh’un kim olduğunu bilmeleri, kısmen kulağının kesik olmasına bağlıdır,” diyor Naifeh bir röportajda. “Eğer, hayatı hakkında birkaç gerçeği alıntılayacaksanız; bu onlardan biri olacaktır.” Birçokları, van Gogh’un ne çeşit bir akıl hastalığından muzdarip olduğunu tahmin etmeye çalıştılar. Bazıları, rahatsızlığının temporal lobe epilepsisi olabileceğini, bunun nöbetlere, dengesiz davranışlara ve bilinç kaybına sebep olabileceğini düşünürlerken, diğerleri semptomların bipolar bozukluğa işaret ettiğine inanıyorlar. Murphy ise, bunun ikisinin karışımı olabileceğini söylüyor.
İlk kez sergilenen belgeler arasında, van Gogh’un Arles olayından sonraki
polis raporu, 1889’da orada yaşayan komşuları tarafından yazılan ve validen sanatçının akıl hastanesine yerleştirilmesini isteyen bir
dilekçe de var. Dr. Rey’in mektubu ve van Gogh’un kesik kulağının çizimi, sanatçının Ocak 1889’da yapılan ve doktora ilgisi için teşekkür babında verilen Dr. Rey portresinin yanında sergilenecek.
Serginin amacı, sanat eserlerini akli durumuyla ilişkilendirmek değil, fakat daha çok, Van Gogh’un zayıflatıcı hastalığına rağmen çalışmak için büyük çaba sarf ettiğini göstermektir. Asıl mesele, sanatçının bu halüsinasyonları görmesi ve onları resmetmesi değil. Birçok insan hala böyle düşünüyor. Sanatıçının bazen uzun dönemler boyunca çalışamadığı düşünülürse buna rağmen oluşturduğu şaşırtıcı miktarda eser var.