Her fotoğraf makinesi çeşitli ayar ve düzenekleri ve elektronik devreleri çıkarıldığı takdirde temel olarak ışık geçirmez bir kutudur. Bir fotoğraf makinesinin ön kısımında, resmi çekilen konudan yansıyan ışığın içeri girmesine olanak sağlayan ve genellikle açıklığı değişebilir bir diyaframı olan objektif; arkasında ise, görüntünün kalıcı bir kaydını yapabilen, ışığa duyarlı bir film vardır.
En basitinden en gelişmişine dek bütün fotoğraf makinelerinin dört temel ortak parçası vardır: objektif, diyafram, obtüratör ve vizör.
Konudan (süjeden) gelen ışık önce objektifte toplanır ve odaklanır. Sonra, diyaframdan, yani objektifin içindeki bir diskin ortasından geçerek obtüratöre ulaşır. Fotoğraf makinelerinin çoğunda obtüratör filmin tam önüne yerleştirilmiştir. Obtüratör fotoğraf çekerken belli bir süre açık kalarak objektiften gelen ışığın film üzerine düşmesini sağlar. Vizör makineyi konuya odaklamaya yönelik bir düzenektir.
"Doğru pozlandırma"
Pozlandırmayı üç etken belirler: filmin ışığı olan duyarlılığı ya da "hızı" (Uluslararası Standartlar Organizasyonu [ISO] tarafından verilen sayılarla belirlenir) objektif diyaframının açıklığı (f sayısı ile ayarlıdır); ve obtüratörün açık kalma süresi ya da "enstantane" (saniyenin kesirleri olarak ölçülür: 1/1000 sn vb.). Doğru pozlandırmanın elde edilmesi, özellikler fotoğrafçılığa yeni başlayanlar için oldukça zordur. Bu konuda, zaman zaman deneyimli profesyoneller bile hata yapabilir. Öte yandan günümüzün yarı ya da tam otomatik pozlandırma programlı fotoğraf makineleri diyafram ve enstantaneyi otomatik olarak ayarlar ve genellikle iyi verirler. Buna karşın belirli bir konuyu çekerken etkin bir görüntü elde edebilmek için tek bir enstantane ve diyafram açıklığı birleşimine bağlı kalmak gerekmez. Bu yüzden fotoğraf makinesi seçerken, pozlandırması elle (manuel olarak) ayaralanabilen, hiç değilse bir diyafram ya da enstantane öncelikli pozlandırma programı olan bir makine tercih edilmelidir.
Gerekli ışığın film düzlemi üzerine düşürülmesi işlemidir. Doğru poz değerini sizin hesaplamanız gerekir. Çünkü çekeceğiniz fotografın duygusunu hangi poz değerlerinin daha iyi vereceğini sizden daha iyi kimse bilemez. Çektiğiniz fotografın en önemli bölümü görülmesini istediğinizden daha açık görünüyorsa fazla pozlandırdınız daha koyu görünüyorsa az pozlandırdınız demektir.
Resim Eklenecek (tablo1)
Yukarıdaki tablodaki f ve enstantane değerlerinden eşit miktarda ışık geçer. Yani f:5.6 1/125 değerlerinde geçen ışık miktarı f:8 1/60, f:11 1/30 veya f:16 1/15 değerlerinde geçen ışık miktarları aynıdır.
Pozlandırmada önemli olan hangi değerleri seçeceğimiz. Yukarıdaki tabloda düşük enstantane ve f değerlerini (f:22 1/18) seçersek. Bize alan derinliği fazla olan bir görüntü sunacaktır. Ama 1/8 lik poz süresi makinayı oynatmadan tutmamız gerektiğini söyleyecektir. Bu durumda elle yapılacak çekimlerde görüntünün bozulmasına neden olacaktır. Yine yukarıdaki tabloda f:2 1/1000 değerlerinde yapacağımız çekimde diyafram açıklığı en büyük değerde olmasına karşın 1/1000 lik poz süresi film düzlemine düşecek ışık miktarının yeterli olmadığı durumu yaratacak bu da konumuzun görüntüsünün fotografta belli belirsiz çıkmasına neden olacaktır. Çekeceğimiz konu ne kadar hareketli ise o derece yüksek enstantane değerleri kullanarak hareketi dondurabiliriz.
Bazı fotoğraf makinelerinin kademesiz enstantane ayarları verdır; yani, belirtilen sayıların arasında da enstantane ayarı yapmak mümkündür.
Fotoğraf makinesi çeşitleri
Kompakt
35mm SLR (Single Lens Reflex)
Anında Görüntü Veren (Polaroid)
Roll Film Kullanan SLR Makinalar
120 TLR (Twin Lens Reflex) Makinalar
Plan (Sheet) Film Kullanan Makinalar
Sayısal (Digital) Fotograf Makinaları
Fotoğraf makinesi seçimi
Kompakt ve SLR arasında bir seçim yapmadan önce çekeceğiniz resim türüne karar vermeniz iyi olur. Eğer yalnız şipşak çekim isteniyorsa en iyi seçim bir kompakt makine olacaktır.
Ancak çok özel bir görüntü yakalamak için kaçınılmaz olan çok sayıda çeşitli objektif ve aksesuar kullanılacaksa SLR'ler daha doğru seçimdir. SLR'nin başka üstünlüğü de görüntüyü çerçevelemekteki hassaslığıdır - vizördeki görüntü, objektifin gördüğünün aynısıdır.
kompat:
Paralaks hatası: Paralaks hatası, kompakt makinelerde objektifle vizör görüntülerinin birbirine uymamasından kaynaklanır. Bu tür makinelerde konunun vizördeki çizgilerin içinde kalmasına dikkat edin.
Avantajlar
Kompaktlarda, oldukça az ışıkta bile vizör görüntüsü parlaktır.
Kompaktlar küçük, hafif ve taşınması kolay makinelerdir.
Tam otomatik modelleri size "nişanla-ve-çek" fırsatı verirler. Amatör ve şipşak çekimler için idealdir.
Yansıtmalı aynası olmadığı için çekim sırasıda daha sessizdir.
Kompaktlar her enstantenede flaşla kullanılabilir.
Birçok fotoğrafçı elle ayarlanabilen kompaktlardeki net ayarı sistemini tercih etmektedirler.
Dezavantajlar
Birçok kompakt makinenin en büyük zayıflığı yakın çekimlerdeki paralaks hatasıdır.
Kendiliğinden flaşı olan birçok modelde çekilen insan resimleri "kırmızı-göz" oluşturmaya yatkındır.
Konuyu objektiften bağımsız bir vizörden baktığınız için objektifin önünü kapatmışsanız bunu fark edemezsiniz.
Objektife takılan filtrelerin etkileri vizörden görülmez.
Kompakt fotoğraf makinelerini, elleri büyük olan insanların rahatça kullanması zordur.
slr sistemi 35mm:
SLR sistemi: Büyük SLR markaları çok çeşitli objektiflere ve aksesuara sahiptir.
Ayar düğmelerinin yerleşimi: Fotoğraf makinelerinin giderek daha otomatikleşmesi birçok ayar düğmesinin biçim ve yerleşiminde kökten değişiklikleri gerektirmiştir.
Avantajlar
Filme kaydedilen şey vizörden gördüğünüzün aynısıdır.
Işığa duyarlı algılayıcılar yalnız objektife gelen ışığı ölçtüğü için ışık ölçümüı kesin ve doğrudur.
Objektiflerin ve aksesuarların çeşitliliği SLR'leri çok yönlü ve her işe elverişli bir makine haline getirir.
Pilleri çalışmasa bile SLR'lerin çoğu yine de bir enstantane seçeneği verir.
Çeşitli seçenekler sunan çok sayıda model bulunmaktadır. Gelişmiş SLR'lerde elektronik ve optik mühendisliğindeki en son yenilikler bulunmaktadır.
Dezavantajlar
Çekim sırasında kompakt makinelerden daha çok gürültü çıkarır. Bunun nedeni bu tür makinelerde filmi pozlandırmadan önce, ışığı vizör ekranına yönelten yansıtmalı aynanın aradan çekilmesinin gerekmesidir.
SLR'lerin mekanik karmaşıklığı kompaktlardan daha çok arızaya neden olabilir.
Tam otomatik kompakt makinelere göre, daha ağırdır ve kullanımı zordur.
Genellikle pahalı makinelerdir.
Flaş senkronizasyonu, sadece belirli enstantaneler için mümkündür.
Dijital
Geçmiş yıllarda 1000$'lık kameralar, film kullanan normal bir fotoğraf makinesinin yerini alabilecek kaliitede çözünürlük ve renk vermekten yoksundu. Artık yeni yüksek çözünürlüklü ürünler film ve sayısal resimler arasındaki farkı kapatıyor.
Bügüne dek bir sayısal fotoğraf makinesinin resim kalitesinden etkilenmediyseniz, henüz bu alandaki yeni nesil ürünlerden birisini görmemişsiniz demektir. Geçtiğimiz senelerde "giriş seviyesi" bir sayısal fotoğraf makinesi ancak 640x480 çözünürlükte sonuç verebilirken bu yıl aynı giriş seviyesi sınıfındaki ürünler klasik film tabanlı fotoğraflardan neredeyse ayırt edilmesi imkansız kalitede 1280x1024 çözünürlüklü resimler sunuyor. Kuşkusuz bu çözünürlüğün de üstüne çıkabilen sayısal fotoğraf makineleri var ama cüzdan ve akrep olayı derhal devreye giriyor.
Bazı Kavramlar
Şimdi bu işe meraklı olan ya da olmayan herkesin dikkat ettiği gibi piyasada satılan bu tip ürünlerin reklamlarında ortak olan bazı kriterler var
Megapiksel: "Bir Megapiksel"in tam tanımı resmin bir milyon piksel içermesi olarak yapılabilir. Ancak biz kavramda tıpkı bu işin endüstrisinde olduğu gibi biraz daha esnek davranarak boyutlardan herhangi birinin (en ve boy) 1000 piksel içermesini yeterli kabul ediyoruz. Böylece örneğin 1024x768 çözünürlükte çekim yapabilen bir sayısal fotoğraf makinesi teknik olarak 768 bin 432 piksel içermesine karşın Megapiksel kategorisinde bir cihaz olarak değerlerndiriliyor. Son zamanlarda dikkat ettiyseniz artık 2 Megapiksel ve 3 Megapiksel sayısal fotoğraf makineleri sıklıkla bahsedilir oldu. Bu konuda diğer akıllara takılan bir olay da medya kavramı. İlk sayısal fotoğraf makineleri resimleri PC'ye aktarmak için hantal ve yavaş bağlantıları ile sinirimizi bir hayli bozuyordu. Şimdilerde yeni aygıtlar bu aktarımı kolaylaştırmak için taşınabilir depolama medyaları (flash bellek hatta Sony Mavica'larda olduğu gibi disket) kullanıyorlar.
Çözünürlük: En az 1 Megapiksel
Çektiğiniz reimleri Internet'teki homepage'inzide yayılamaktan başka bir amacınız yoksa 640x480 çözünürlük sizi idare edebilir ama bundan ötesi için en azından 1024x768 çözünürlük verebilen bir cihaz talep etmelisiniz. Bu da 1 Megapiksel kategorisi oluyor. Böylelikle
Zoom:
Arabirim ve Medya:
Hem LCD ekran hem de Vizör Olsun
Makro Modu olmalı:
Çıkışlar Önelidir:
Ah bir de değişebilir objektif olsa:
Başka nelere ihtiyacım olacak:
Resim Düzenleme Yazılımı:
Yazıcı:
Her ihtiyaca göre resimler
Dijital fotoğraf makineleri, geleneksel film tabanlı makinelere göre bir çok avantaj sunuyor bizlere. Hemen akla gelen, film ve banyo parası derdini ortadan kaldırıyorlar. Kullanıcılar dijital fotoğrafçılığın hızına da hayran kalacaklar: Birkaç dakika içinde resimleriniz bir Web sitesinde yer almak, bir sunumda kullanılmak veya fiyatı şu günlerde giderek daha da ucuzlayan fotoğraf kalitesinde baskı yapanbilen bir yazıcınızdan çıkış alınmak üzere bilgisayarınıza aktarılmış oluyor. Ve her cihazda bulunan renkli LCD ekranlar da, çektiğiniz resmin saklanmaya değer olup olmadığını anında öğrenmenizi sağlıyor. Megapiksel kameraların bu kadar yaygınlaşmasından önce, film tabanlı fotoğrafçılık ile dijital resimler arasında ciddi bir kalite çekişmesi yaşanmıyordu. Hatta geçtiğimiz yılda pek çok dijital fotoğraf makinesinin film kullanan bir makine ile çekilmiş ve Visioneer PaperPort One Touch ile taranmış resimden daha kaliteli olarak çıktı verdiği görülmüştü. Bu sebepten her ne kadar 640x480 çözünürlükteki fotoğraf makineleri sıkça ortalarda dolaşıyor ve iyi satıyor olsalar dahi (örneğin Mustek VDC 200P), biz parası yeten kullanıcılara daha yüksek çözünürlüklü kameralara yönelmeleri tavsiyesinde bulunuyoruz. Resim kalitesi, boyut büyütme ile doğrudan ilişkili ve bunu da yüksek yoğunluklu CCD (charged-coupled device, tarayıcı ve dijital kameralarda veriyi bir arayan getiren yonga) sayesinde başarıyor. Nitekim en başarılı çekim resim çeken Kodak DC260 da 1.6 milyon piksel yoğunlukta CCD taşıyor. Bugün piyasada olan Kodak DC290 ise bu değerin daha da üstünde kullanım imkanı sunuyor.
Piksel sayısı ve resim boyutu her ne kadar yakın ilişkide olsalar da resim kalitesinin esa belirleyicileri değiller. Mercek ve filtreler de çözünürlüğe katkıda bulunuyor. Bir diğer önemli faktör de resmin işlenmesine yardımcı olan algoritm. İşte bu yüzden aynı mercek, filtreler CCD'ye sahip Fujifilm MX-500'e, daha pahalı olan Fujifilm MX 700'den daha fazla puan verilmiş.
Dijital ile normal fotoğraf makinesi arasındaki temel farklar
Dijital ile normal fotoğraf makinesi arasındaki en temel fark hiç kuşkusuz resmileri kaydetme ortamlarında gizli.
Klasik makineler bu işlem için film kullanırken dijital kameralar ise bilgisayar dünyasından aşina olduğumuz sayısal ortam sunan medyalar kullanırlar.
Her iki tip cihazın da birbirlerine göre artı ve eksileri bulunmakta. İlk aklımıza gelen klasik fotoğraf makinesinin avantajı fiyatının aynı kullanım ortamını sunan bir dijital makineye göre çok daha ucuz olması. İkinci önemli avantajı ise dijital kameralarda olduğu gibi resim işleme süresinin uzun olmaması, klasiklerde resimleri birbiri ardına oldukça hızlı çekebilirsiniz. Öte yandan bu kez film banyosu, tab edilmesi için zaman kaybı ve ekstra para harcaması zorunluluğu dertler ve dezavantajlar hanesi yazılıyor. Oysa dijital makinelerde "filmi çek, kabloyu bağla bilgisayara, aktar" mantığı işlemekte. Buradan yola çıkarak klasik bir makine ile çektiğiniz görüntü önce banyo edilecek, ardından karta basılacak, takiben tarayıcı ile sayısal ortama geçirelecek. Tabii benim bilgisayar ortamında saklamak, işlemek, düzenlemek. Internet gibi amaçlarım yok diyorsanız orası ayrı. O zaman zaten siz dijital fotoğraf makinesinin hedeflediği kulllanıcı kitlesi arasında değilsiniz.
objectif:
Çekilecek nesneden gelen ışıkları toplayarak ışığa duyarlı film üzerine net düşmelerini saylayan mercekler topluluğudur." Fotoğraf makinesinin en önemli parçasıdır. Bir objektifin standart görüş açısı verebilmesi için görüntü düzleminden belirli uzaklıkta bulunması gerekir. İşte objektifin optik merkezinin görüntü düzlemine olan uzaklığına odak uzaklığı adı verilir. Görüntü düzlemindeki görüntü karesinin boyutuna göre objektif odak uzaklığı da değişir. Örnek verecek olursak ; Görüntü boyutu 24X36mm boyutunda olan makineler için normal objektifiin odak uzunluğu 50mm civarındadır. Görüntü boyutu 6X6cm olan makineler için 70-80mm odak uzunluğu objektıfler normal bir görüş açısı (45º-50º) verirler. Kullanılan filmin çapraz köşeleri arası boyutu o görüntüyü veren makine için normal objektifin odak uzunluğunu verir.
Fotoğraf makinesinin objektiflerinin değiştirebilmek ya da zoom kullanarak bir objektifin odak uzaklığını ayarlayabilmek, çalışmalarınıza yepyeni bir çeşitlilik getirecektir. 35mm'lik SLR'ler için seçebileceğiniz, farklı odak uzaklıkları olan birçok objektif vardır.
Seçilebilecek bir sürü objektif olmasına karşın resim çekmeye çıkıldığında sadece en gerekli olanlarını yanınıza almanız iyi olur. Çeşitli hızlarda filmler seçin ve yanınıza, fotoğraf makinesine takılı standart objektiften başka sadece bir geniş açı objektif ve orta dereceli bir teleobjektif alın.
Objektif Çeşitleri
Standart (normal) objektifler: 35mm format için standart objektif 50 ya da 55mm'dir. SLR satın alırken bu odak uzaklığındaki fotoğraf makinesinin fiyatına dahildir. Çektikleri görüntüler, aşağı yukarı çıplak gözle görülenin aynısı olduğu için standart objektif diye bilirler.
Standart objektifler manzara ya da yarım-boy portreler gibi genel amaçlı fotoğraflar için mükemmeldir. Yine de yakın çekim bir yüz resmi için standart objektif kullanmayın; çünkü, konuya çok yaklaşmanız gerekeceğinden, makine engelleyici bir unsur olacaktır. Standart objektifler genelde en hızlı objektiflerdir ve maksimum diyafram açıklıkları geniştir (f1.4 gibi). Bu yüzden standart objektifler SLR netleme ekranında çok parlak bir görüntü oluşturular.
Balıkgözü objektif: Görüş açısı en geniş olan objektiftir. Balık gözü objektiflerde dikey ve yatay çizgiler anarmol şekilde bozulmalara (distorsiyon) uğrar. Kullanım alanları sınırlı olmakla beraber yaratıcı görüntüler elde etmek için kullanılırlar.
Geniş açılı objektifler: Standart objektifler ya da tele objektiflere göre daha geniş bir alanı görebilirler. Sonuç olarak netleme ekranında her şey olduğundan daha küçük görünür. Geniş açılar 35mm'den başlar 21mm'ye kadar iner. Bundan küçük geniş açılar, görüntünün kenarında biçim bozulmasına neden olabilir.
Manzaralar, geniş panaromalar, etkileyici bir gökyüzü ve kalabalık sahneler için geniş açı idealdir. Sıkışık iç mekanlarda çalışırken de yararlıdır. Resimlerinizi çirkinleştirecek bir biçim bozulması (distorsiyon) istemiyorsanız, geniş açılı objektifleri yakın çekim portre resimlerinde kullanmayın.
Teleobjektif (Dar açılı objektif): Bu tür objektifler 75mm ile 1200mm arasındadır. 90 ile 250mm arasındaki bir teleobjektif en kullanışlı olanıdır. Yine de, 250mm'lik bir objektifin ağır olduğu ve makineyi elinizde tutarak fotoğraf çekerken, elin titremesinden dolayı resmin bozulmaması için, hızlı enstantane kullanmanız gerektiğini unutmayın.
Vahşi hayvan ve doğa fotoğrafları gibi uzaktaki konuları yakına getirmekte, teleobjektifler mükemmeldirler. Ayrıca, orta ve arka planı büyütüp ön planı küçültükleri için de ilginç perspektif etkiler yaratırlar. Birçok fotoğrafçı 35mm'lik makinelerde yüzün bütününü gösteren portre çekimleri için 90mm'lik objektifleri ideal sayar.
Zoom (Değişken odaklı) objektifler: Kompakt fotoğraf makinesi almak istiyorsanız 35 ile 90mm arasında zoom yapabilen sabit objektifli bir makine, imkanlarınızı artıracaktır. SLR sahipleri içinse, oratalama 24-35mm, 28-50mm, 35-70mm, 80-210mm, 200-600mm'lik zoom objektifler vardır. Zoom objektifle, minimum ve maksimum değerleri arasındaki odak uzaklıklarında, tıpkı odak uzaklığına sahip sabit odaklı odjektifler gibi işlev görürler. Yine de, sabit odak uzaklığı olan objektiflerin optik kalitesi, zoom objektiflerden daha iyidir. Ayrıca zoom'kar sabit odaklı objektiflerden çok daha ağırdır.
Makro objektifler:
Perspektif kontrollü kaydırmalı objektif:
Aynalı objektif:
Objektif hızı
Objektifin maksimum diyafram açıklığı ne kadar fazlaysa, objektif o kadar hızlı demektir. Objektif hızı özellikler SLR kullanlar için önemlidir. Çünkü, SLR'lerde vizördeki görüntünün parlaklığı objektiften giren ışığın miktarına bağlıdır. Ayrıca, geniş bir diyafram açıklığı loş ışıkta resim çekebileceğiiniz anlamına gelir. Genellikle, odak uzaklığı arttıkça objektiflerin hızı azalır.
Diyafram:
Objektiflerin f sayısıyla belirtilen diyafram ayarları (f durakları diye de bilinir) yalnızca pozlama süresini değil, netlik derinliğini de etkiler. Bir objektifin elle ya da otomatik olarak odaklandığı noktanın hem önünde ve hem arkasında oldukça keskin netliğe sahip bir bölge bulunur - bu bölgeye netlik derinliği denir.
Keskin netlik bölgesi bütün objektiflerde vardır; fakat, bu bölgenin derinliği objetifin türüne ve diyaframına bağlıdır. Örneğin, geniş açılı objektiflerin cömert bir netlik derinliği vardır (netlik alanı) ve objektif açısı genişledikçe netlik derinliği artar. En geniş açılarda objektifin netlik ayarını yapmak pratik olarak gereksizdir: çünkü, geniş netlik derinliği çerçeve içindeki her şeyin net olmasını sağlar. Öte yandan, tele objektiflerin alan derinliği oldukça dardır. Bu objektifleri (ve teleobjektif zoomları) kullanırken, netlemeye çok dikkat etmemiz gerekir; çünkü bunlar çok fazla hata kaldırmaz.
Diyafram ve netlik derinliği
Diyafram açılığı, bütün farklı tip objektiflerde karakteristik netlik derinliğini etkiler. Diyafram açıldıkça (f sayıları küçüldükçe) netlik derinliği azalır.
Yaratıcı kontrol
Fotoğraf çekerken, diyafram seçimi (ve dolayısıyla netlik derinliği seçimi) size vurgulayacağınız yeri seçme şansı verir. Pozlandırma açısından diyafram açıklığı ve enstantanenin birbiriyle bağlantısını görmüştük. Konunuzun omuz ve baş çekimi olduğunu dikkati dağıtan bir arka planın önünde durduğunu düşünelim. Netleme ayarının tam olarak konunuzun gözüne göre yapar ve geniş bir diyafram kullanırsanız (belki f 2.8), arka planı hafifletip, dikkati dağıtmasını önleyebilirsiniz. Pozlandırmayı dengelemek için hızlı bir enstantane gerektiğini göreceksiniz.
Işık ve filmin dikkate alınması
Diyafram açıklığı ve enstantaneyi seçebilme derecesi büyük ölçüde varolan ışık koşullarına ve kullandığınız filmin türüne bağlıdır. Örneğin, çok az ışıkta f8'in seçilmesi, doğru pozlandırma sağlamak için, olanaksız derecede yavaş bir enstantane gerektirecektir. Böylesine yavaş bir enstantanede, yavaş hareket eden bir figürün bile hareketini 'dondurmak' imkansızlaşacaktır.
Burada ek bir kontrol ölçünüz, filminizin hızı ya da ışığa duyarlılığıdır. Filmin hızının ikiye katlanması durumunda (diyelim ki ISO 200'den 400'e) aynı ışık koşullarında daha hızlı bir enstantane ya da daha kısık bir diyafram kullanarak yine doğru bir pozlandırma elde edebilirsiniz.
Programın yönlendirilmesi
Diyafram ve obtüratör ayarlarını gösterdiği sürece, öncelikli pozlandırma ayarı olan otomatik bir makinede programı kendi istediğinize göre yönlendirebilirsiniz. Diyafram-öncelikli pozlandırma programındayken objektifi f 5.6'ya ayarladığınızı ve fotoğraf makinesinin de doğru pozlandırma için 1 / 125sn. seçtiğini varsayın. Diyafram ve obtüratör arasındaki ters orantılı ilişkiden ötürü, gerçekte 1 / 500sn'lik bir enstane istiyorsanız diyaframı f 2.8'e ayarlamanız yeterli olacaktır.
Enstantane:
Fotoğraf makinesinin, saniyelerle ve saniyenin kesirleriyle işaretlenmiş bir kadranla kontrol edilen enstantane ayarı, diyafram açıklığı ile birlikte film üzerine ne kadar ışık düşeceğini belirler. Ama, daha da önemlisi, enstantane ayarı, hareketli ya da durağan konuların net ve keskin detaylı olarak mı yokse belli bir izlenimi ifade edercesine bulanık olarak mı kaydedileceğini belirler.
Obtüratör açıkken fotoğraf makinesinin hareket etmesiyle oluşabilecek istenmeyen titremelerden kaçınmak için, yeterince yüksek bir enstantane hızı kullanmalısınız. Eğer, makinenizi bir üç ayak üstüne oturtursanız, makinenin titreme tehlikesi ortadan kalkacağından, saniyeler süren uzun enstantaneler kullanabilirsiniz. Buna karşın makineyi elinizde tutuyorsanız genel kural, hiç değilse objektifinizin odak uzaklığına denk bir enstantane seçmektir.
Yani
Odak uzaklığı Enstantane hızı
50mm'lik objektif için
90-135mm'de
250mm'de 1/60 sn. ya da üstü
1/125 ya da üstü
1/250 ya da üstü
enstantane kullanın. Bu kuralın nedenlerinden biri objektiflerin uzunlaştıkça daha ağırlaşması, diğeri ise makinedeki en küçük harketin objektifin uç noktası uzaklaştıkça daha fazla kaymaya sebep olmasıdır.
Yaratıcı kontrol
Fotğrafını çektiğiniz hareketli bir konuyu yorumlamak için, enstantaneyi kullanabilirsiniz. Örneğin, koşan bir insanı çekerken, bütün ayrıntılarıyla "dondurulmuş" bir görüntü için 1/250 hatta 1/500 sn lik bir enstantane kullanılırsa çekim sırasında koşan insan figürü, objektifin görüş alanının bir ucundan diğer ucuna doğru çok hafif olarak hareket etmiş olacaktır. Sonuç: yine kesinlikle tanınabilir bir koşucudur; ama bu kez görüntü biraz bulanıktır ki, bu da hareket ve canlılık hissi yaratır.
Her zaman, enstantane ile diyafram açıklığını birlikte dikkate almak zorundasınız. Aynı örneği kullanarak 1/500 sn de doğru poz için pozometreniz f4 verdiyse, 1/60 sn'de f11 kullanmanız gerekecektir. Bu durumda netlik derinliği önemli ölçüde artacak belki de, dikkati dağıtan bir arka plan da netleşecektir.
Pan yapma
Enstantaneyi yaratıcı bir şekilde kullanmanın başka bir yolu da "pan yapma", yani obtüratör açıkken fotoğraf makinesini hareket ettirmektir. Bunu yapmak için, 1/30 ya da 1/60 saniyelik bir enstantane seçin ve pozlandırma yaparken konuyu makinenize göre aynı konumda tutmaya çalışarak konunun hareketini makineyle izleyin. Hareket eden konu net görünecek; ama, bütün hareketsiz nesneler (arka plan gibi) bulanık olacaktır.
Hareketin dondurulması
Fotoğraf makinesiyle hareketin dondurulması için başvurulan iki yöntem vardır. Bunlardan biri, ani yoğun ışık veren flaş kullanımı; diğeri, hızlı bir enstantane kullanımıdır.
Hareketi "donduracak" enstantaneler
(35mm'lik makinede 50mm objektifle)
Hareket yönü: Hareketi dondurmak için gerekli enstante, konunuzun makinenize göre hareket yönüne de bağlıdıdr. Örneğin, makinenin tam üstüne doğru gelen ya da makineden uzaklaşan süratli bir otomobilin hareketi, objektifin görüş alanına paralel olarak yapılan bir hareket için gerekenden çok daha yavaş bir enstantaneyle dondurulabilir. Ayrıca, bir nesnenin hareketini yakalamak için, nesne fotoğraf makinesine ne kadar yakınsa, o kadar yüksek bir enstantaneye gerek vardır.
Manuel pozlandırmalar
Havai fişekler gibi konularda, enstantaneyi B'ye ayarlayarak makineyi bir üç ayak üstüne yerleştirin. Parmağınızı deklanşörden çekene kadar uzun bir poz süresince enstantane perdesi açık kalacaktır.
Makine titremesinin yaratıcılığı
Makine titremesi ilginç dokusal ve ışıksal etkiler yaparak fotoğrafınızı çekici kılar.
Flash:
Fotoğraf makinelerinin flaşları iki cinstir: makinelerin entegre parçası olan gömme flaş ünitesi (kompakt makinlerde çok yaygındır); ve makinenin üstündeki özel bir 'yuvaya' takılan ayrı flaş ünitesi (SLR'lerde çok yaygındır; bazı kompaktlara da takılabilir).
Flaş ünitelerinin hemen hemen hepsinde konudan yansıyan ışığı ölçen ve flaşın çakma süresini kontrol eden ışığa duyarlı bir foto elektrik hücre vardır. Buna karşın, "özel kullanımlı" flaş üniteleri olan bazı makineler flaşın çakma süresini filmden yansıyan flaş ışığını ölçerek ayarlar ve film tam olarak pozlandığı zaman flaş ışığını keser. Bu özel üniteler, yuvalarına bir kez takıldıktan sonra, makinenin bir parçası haline gelirler. Makinenin devrelerine kilitlenerek flaş verimine uyum sağlamak için gereken enstantane ayarını yaparlar ve makineden aldıkları diyafram ayarı ve film hızı bilgilerini değerlendirerek ne kadar flaş ışığı kullanılması gerektiğini tespit ederler.
Kırmızı göz
Eski kompakt makinelerdeki gömme flaşların zaman zaman yarattığı ve "kırmızı göz" olarak bilinen sorun, çekitlen resimde insanların gözbebeklerinin parlak kırmızı gözükmesidir. Bunun nedeni, flaşın makinenin objektifine çok yakın olmasıdır. Sabit ve öne doğru bakan bir flaş kullanıldığı zaman bu sorunla karşılaşmak kaçınılmazdır. (Daha kaliteli kompakt modellerde geliştirilmiş tasarımlar "kırmızı gözü" ortadan kaldırmıştır.) SLR'ler daha büyük olduklarından flaş kafasıyla objektif arasındaki uzaklık bu ektiyi ortadan kaldırır.
Flaş ışığının yansıtılması
Doğrudan öne bakan bir flaş kullanırken karşılaşabileceğiniz başka bir sorun da elde ettiğiniz görüntünün donuk ve kaba olmasıdır. Günümüzde yapılan ayrı flaş ünitelerinin çoğunda aşağı yukarı ve / ya da sağa sola hareket edebilen kafalar sayesinde ışık tavana ya da yakındaki bir duvara doğrultulup yansıtabilir. Bu şekilde elde edeceğiniz sonuç daha yumuşak ve doğal görünür. Eğer, renkli film kullanıyorsanız, flaş ışığının, yansıtıldığı yüzeylerin rengini alacağını ve bunu resmin bütününe yayacağını dikkate almanızda yarar vardır.
Refletörden yansıtılmış flaş
Doğrudan kullanılan flaş doğal olmayan bir aydınlatma yapar. Eğer flaş ışığı, flaş ünitesine takılan ve renk sıçramasını önleyen özel bir reflektörden yansıtılırsa aydınlatma çok daha doğal görünür.
Flaş ışığının azalması
Flaşın aydınlatma gücü çok çabuk azalır. Flaşla konu arasındaki uzaklığı iki katına çıkardığınız zaman ışığın yayıldığı alan dört katına çıkar; böylece, flaşın gücü dörtte bire iner. Flaşla çekilen resimlerde öndeki nesnelerin iyi aydınlatılmış olmasına karşın arkadakilerin karanlık, ve giderek görünmez oluşu bu yüzdendir. Bundan kaçınmak için flaşınızın çekeceğiniz resimler için yeterli olmasına dikkat edin. Flaş gücü, güç sayısı (GN) ile ifade edilir.
- GN büyüdükçe flaşın verimi artar.
Işığın yayıldığı alanın objektifin açısından küçük olduğu durumlarda da flaş gücünün azaldığı görülür. Bu durumda, resmin ortası çok iyi pozlandığı halde, görüntü, kenarlara doğru kararır. Bunu önlemek için ya objektifinizi değiştirip daha dar açılı bir objektif kulanmanız ya da flaşın önüne ışığı dağıtan bir filtre takmanız gerekir. Filtre kullandığınız zaman, flaş ışığı daha geniş bir alana yayılacak; buna karşılık doğal olarak ışık yoğunluğu azalacak
arac ve gereçler::
Her türlü koşulda iyi bir sonuç verecek tek bir fotoğraf makinesi / objektif / aksesuar bileşimi yoktur. Nerede çalışacağınızı, ne elde etmek istediğinizi ve amacınıza nasıl ulaşacağınızı iyi düşünün. Dışarıda çekim yaparken doğru araç-gereçleri seçmek tabii ki önem taşır. Stüdyoda bile, özellikle canlı konularda çalışırken, önceden planlama yapmak çok önemlidir.
Fotoğraf makinesi çantası
Çantanız sizin seçtiğiniz araç-gereci alabilecek büyüklükte olmalıdır; çok büyükse içindekiler sallanır; çok küçükse eşyayı içine tıkıştırırsınız.
Objektif bakımı
Normal olarak objektiflere sadece yüzeysel bir bakım gerekir. Bir önlem olarak objektifin önünde bir UV filtresi takılı dursun. Bu kirlendiği zaman objektif kağıdı ya da beziyle tamizleyin. Objektif şapkası ve kapağı da koruma sağlar. Objektifin ön kısmı çok hassastır. Onun için tozları ve kirleri, sadece havalı fırçayla ya da basınçlı hava püskürterek (önerilen uzaklıktan) temizleyin.
Mimari
Bu tür konular için temel fotoğraf takımı, bir fotoğraf makinesi ve iki ya da üç objektiften oluşur: bir geniş açılı objektif; tercihen istenmeyen perspektif bozulmalarını önleyen kaydırmalı mekanizması olan (aslında bu çok pahallı ve genellikle geniş açılıdır) bir standart objektif ve mimari ayrıntılar için bir telefobjektif gibi. Binaların içinde, özellikle mekan sıkışıksa, çekilcek olan çok genişse ya da geniş bir netlik derinliği isteniyorsa, bir geniş açılı objektif gerekir. Standart objektfi büyük bir olasılıkla sahip olduğunuz en hızlı objektif olacaktır. Flaşa izin verilmiyorsa ve uzun poz süreleri gerekiyorsa, yanınıza bir üç ayak sehpa ve deklanşöre basarken makineyei titretmemek içiin bir deklanşör kablosu alın; alternatif olarak bir timer kullanın. Kolay ulaşılamayan detayları yakalamak için teleobjektif idealdir. Siyah-beyaz fotoğraflarda gökyüzünün ve taş örgü yüzeylerin ton değerlerini kontrol edebilmek için takımımızda sarı, yeşil ve turuncu filtreler bulundurun. Dış cephelerin renki fotoğrafları için polarize filtre yararlı olabilir.
Objeler
İç mekanlarda zaman sizden yanadır. Kompozisyonu oluşturacak objeleri sabırla teker teker yerleştirip, her defhasında ışıkları ayarlayarak kompozisyonu vizörden kontrol edebilirsiniz. Bu tür bir çalışma bir üç-ayak sehpa gerektirecektir. Konunuz küçükse masa üstü sehpayı daha yararlı bulacaksınız. Aydınlatma, iki fotoflud, bir spot ve belki de bir flaş tabancası ve bir yansıtıcı şemsiyeden oluşabilir. Işın demetini kontrol etmek için bir ışın hunisi - spot ışığının ucuna takılan koni - yararlı olabilir. Işık, tek kaynaktan geliyorsa, konunun gölge yanına konacak beyaz bir karton, ışığın bir kısmını yansıtarak kontrastları azaltacaktır.
Hayvanlar
Hayvanlar çekilmesi çok zor konulardır. Bu tür çekimlerde genel olarak en çok yararlı olan şey makinenin deklaşörünü uzaktan çalıştırabilecek bir araçtır. Bu deklaşöre metrelerce uzaktan basmaya imkan verecek uzun bir pompalı deklanşör kablosu olabilir. Daha pahalısı ise, radyo dalglarıyla çalışan uzaktan kumandalı deklanşördür. Bu tür bir deklanşör kullanarak, konunuzu uzaktan bir dürbünle gözleyebilir, sonra tam gereken anda deklanşöre basmak için radyo dalgası sinyali gönderebilirsiniz. Öte yandan, konunun kızılötesi bir ışına yakalanması sonucu çalışan deklanşörler de vardır. Bu tür uzaktan kumandalı deklaşörleri kullanırken makinenizi sağlam bir üç-ayak sehpa üzerine yerleştirmeli, objektifinizi de konunun geleceğini düşündüğünüz yöne doğru nişanlamalısınız. Ayrıca, makinenin otomatik kare ilerletebilmesi (ya da tek tek kare sarabilen bir film sarma motoruna sahip olması) önemlidir; yoksa her kareden sonra filmi sarmak için saklandığınız yerden çıkmanız gerekecektir. Birçok hayvan gece dışarı çıkar. Bunun için ya makinenin üstüne takılı ya da uygun bir dala kelepçelenmiş ve bir kabloya makineye bağlanmış bir flaş bulunması önemlidir. Hızılı hareket eden hayvanlar ve gece uçan kuşlar için çabuk ve arka arkaya çakan (storoboskopik) bir flaş kullanın. Bu araç, saniyenin milyonda biri ya da daha az süren ışıklar çakar - bu ışık öyle hızlıdır ki hayvanların çoğu ışığı fark etmez bile. Gereken objektifin niteliği daha çok konunun büyüklüğüne ve makineye olan uzaklığına bağlıdır - aslında normal bir geniş açıdan uzun bir teleobjektife kadar her tür objektif kullanılabilir. Yağmura ya da yoğun çiğ düşmesine karşı bir önlem olarak, makine bir naylon torbaya sarılabilir; objektifin kapanmaması için torbada bir delik açıp, objektifin ucunu bu delikten dışarı çıkarabilirsiniz.
Hareketli konular
Hareketli çekimler için gerektiğinden fazla araç-gereç yüklenmekten kaçının. Böylece daha hızlı hareket edebilirsiniz; makineyi gözünüze dayar, resmi çeker ve bir sonraki çekime hazır olursunuz. Profesyonel spor karşılaşmalarında, basın fotoğrafçılarının bölgesine giremeyeceğiniz için, geniş açı çekimlerin dışındaki çekimleriniz için başlıca ihtiyaçlarınız, uzun bir objektif (en az 90mm) ve bir film sarma motorlu (ya da otomatik kare ilerleten) bir makine olacaktır. Tribünlerdeyseniz, üç-ayak kullanamayacaksanız; ama, bir el ya da omuz kabzası, makinenizi ve uzun objektifinizi desteklemeyi çok kolaylaştıracak ve makinenin titremesini çok azaltacaktır. Amatör spor karşılaşmaları daha iyi çekim olanakları sağlar. Çünkü bu tür karşılaşmalarda saha kenarında durabilir ve 90mm'ye kadar zoom objektifi olan bir kompakt makineyle mükemmel resimler çekebilirsiniz.
Manzara
Geniş alanları yakalamak için, çoğu kompakt makinede de standart olarak bulunan geniş bir netlik derinliği sunan geniş açı objektifler gereklidir. Yine de geniş açı, gözün stereoskopik görüşünü hiçbir zaman tam olarak yansıtamaz.
Uzun bir objektif kullanarak sahnenin sadece bir bölümüne yoğunlaşmaak genellikle daha fazla bir mekan atmosferi yaratabilir. Ayrıca, teleobjektifler geniş açıda tamamen gözden kaçabilen, uzaktaki unsurları da yaklaştırmakta yararlıdır. Manzara resimlerinde gökyüzü sorun yaratan bir alandır.; bir polarize filtre ya da morötesi filtre gökyüzünün adeta fazla pozlandırılmış gibi parlamasını önleyebilir. Gün boyunca aynı sahnenin bir dizi fotoğrafını çekmek için yanınıza bir sehpa ve deklanşör kablosu alın. Makinenizi yerleştirdikten sonra işiniz bitinceye kadar yerinden kıpırdatmamanız gerekir. Bu tür çekimlerde yanınıza bir şemsiye almayı unutmayın. Pırıl pırıl bsşlayan bir sabah, yağmurlu bir öğleden sonrasına dönüşebilir.
Portreler
İnsan portreleri hem da ciddi konrollü stüdyo ortamında hem de stüdyo dışında etkili sonuçlar verirler. İç mekanlarda da çekilen portrelerde gün ışığı yeterli olabilir. Buna karşın güneş ışığı mekana doğrudan giriyorsa, oluşan aydınlatma çok yoğun ve yüksek kontrasta olabilir. Böyle bir durumda ışığı filtre edip yumuşatmak için, ışığın girdiği açıklığı, tül perde ya da aydınger kâğıdı asarak kapatın. Kullanabileceğiniz diğer ışık kaynakları genel aydınlatma için iki tane fotoflud ve konunuzun saçlarının sınırını belirtmek ya da gözlerine bir ışıltı katmak için bir spot olabilir. Ayrıca, duvardan, tavandan ya da yansıtıcı şemsiyeden yansıtılan bir flaş da potre çekimleri için uygundur. Çok koyu gölgeli bir alanı biraz aydınlatmak için elinizin altında yansıtıcı olarak kullanabileceğiniz bir tabaka beyaz karton bulundurun. İç ve dış mekanlarda, 35mm formatlı fotoğraf makineleriyle portre çekmek için en çok kısa teleobjektifler kullanılır. Bunların odak uzaklığı 85mm ile 135mm arasında değişir. Bu, konuya fazla yaklaşmadan, resim alanına baş ve omuzla doldurabilmenizi sağlar. Eğer iç mekanda ışığınızı ayarlamak istiyorsanız makinenizi bir sehpanın üstüne oturtun. Dış mekanlarda en iyi açıyı ve ışığı bulmak üzere dolaşacağınız için, makineyi elde tutmayı yeğleyebilirsiniz.
Yakın çekimler
Fotoğrafçılığın bu alanında SLR'lerin kompaktlara göre kesin bir üstünlüğü vardır. SLR'lerde, objektifle makine arasına takılan uzatma körükleri gibi özel araçlar kullanabilirsiniz. Ayrıca, SLR'de kullanılan zoom objektilerin çoğunda, gerçek boyutlara yakın fotoğraf çekebilen 'makro' ayarları vardır. Daha da özel çalışmalar için SLR'leri mikroskoplara ya da teleskoplara takabilsiniz. Yakın çekimlerde karşılaşılan iki temel sorun son derece az bir netlik derinliği (yakın - çekim araçlarının kaçınılmaz bir özelliği) ve yetersiz aydınlatmadır - objektif konuya çok yaklaşınca arada ışığın geçeceği yer kalmaz. İlk sorunu çözmeye yardımcı olmak için makine sağlam bir sehpanın üstüne takılmalıdır. Böylece, görüntünün netliği ya da konunun yerleşimi üzerinde çok ince ayaralar yapılabilir. Açık havada yapılan çekimlerde konunuzun çevresine, rüzgarı kesecek ve böylece konunun sallanarak net ayarının bozulması önleyecek bir koruyucu (kartondan olabilir) gerekebilir. İkinci sorun için konuyu aydınlatacak ve hareket etmesine vakit bırakmadan çekim yapmanızı sağlayacak bir flaşa ihtiyacınız olacak. Rüzgarı kesmede kullanılan karton aynı zamanda konunun gölgede kalan yanını aydınlatan bir yansıtıcı görevi yapabilir. Yararlı olan başka bir aksesuar da, halka flaştır. Bu objektifin önüne takılan ve konuyu neredeyse gölgesiz bir ışıkla aydınlatan dairesel bir ışık tüpüdür.
filtreleme:
Filtreler üç ana grupta toplanır. Siyah - beyaz filmle kullanılan filtreler çeşitli renk tonlarının kaydedilme şeklini etkiler. Renkli film için olan filtreler gri, uçuk - renkli veya renksiz (UV filtresi gibi) ya da makinede yanlış bir film takıldığında oluşan hataları düzelten çok kuvvetli olarak renklendirilmiş filtreler olabilir. Her iki tür film için de düzinelerce özel etki filtresi vardır.
Fotoğraf makinesi filtresi, yuvarlak, optik nitelikli bir camdır (ya da daha ucuz ve daha dayanıksız plastiktir). Objektifin önündeki yuvaya takılır. Satın aldığınız filtrelerin objektifinize takılabilmesi için çaplarının doğru olmasına dikkat edin. (Aynı SLR makineye takılan farklı objektifler farklı çaplarda olabilir). Ayrıca, makinenin objektifine takılan, ayarlanabilir çerçevelerle yerleştirilen kara filtreler de vardır.
Filtre faktörleri
Pek azı dışında bütün filtreler filme gelen ışığı azaltır. SLR'de bu fark etmez; çünkü, bu tür makineler objektiften geçen ışığa göre ışık ölçümü yaptığı için, filtre takılması sonucu azalan ışık düzeyini kaydeder ve dengelemek için poz süresini arttırırlar. Öte yandan, kompakt makineler ışık ölçümünü makinedeki ayrı bir pencereden yapar; eğer bu pencere de filtreyle örtülmemişse fotoğraflarınızın, filtrenin gücüne bağlı olarak, gerektiğinden daha az pozlanmış olduğunu göreceksiniz. Üreticiler, filtrelerin dış çeperlerine bunu dengelemek için gerekli ilave poz sürelerini yazarlar. Buna filtre faktörü denir.
Filtrenin diğer kullanımları
Aşağıdaki tabloda, fotoğrafçılıkta genel olarak kullanılan filtreler yer almaktadır.
Sarı filtre
Siyah - beyaz filmle kullanılan bir sarı filtre, gökyüzü kontrastını kuvvetlendirir.
Polarize filtre
Gökyüzünün rengini ya tonunu kuvvetlendirmek için kullanılır.
U.V (Morötesi) filtre
Dağlık bölgelerde tipik olarak bol bulunan UV ışığı, bir UV filtresini çok gerekli kılar.
Ev yapımı yayıcı filtre
Düz cam bir filtrenin üstünü vazelinle gelişigüzel sıvıyarak yayıcı bir etki yaratabilirsiniz.
Özel efekt filtreleri
Bu filtrelerin türleri arasında, prizma, yıldız, sis, degrade renk ve saydam orta nokta filtreleri vardır. Gene de bu filtreleri ender olarak kullaın; yoksa, kısa sürede sıkıcı olabilirler.
Saydam orta nokta: Orta noktası saydam olan renkli bir filtre hoş bir görüntü yaratabilir.
Prizma: Güçlü çizgileri ve parlak renkleri olan konular bir prizma filtre için en uygunudur.
Nötr yoğunluk filtreleri (Gri filtreler)
Bütün ND filtrelerinin rengi gridir; siyah - beyaz ve renkli filmlerin her ikisiyle de kullanılabilirler. Temel işlevleri çok geniş bir diyafram açıklığı, ya da çok yavaş enstantaneler kullanmak istediğiniz durumlarda filmin fazla pozlanmasını önlemektir. Hiçbir biçimde siyah - beyaz tonların ya da renk tonlarının görünüşünü etkilemez.
Renkli flim:
Renkli film hem de amatör fotoğrafçıların en çok kullandığı malzemedir. 35mm'lik makinelerin çok popüler olmasından ötürü, bu tip makinelerde kullanmak üzere aralarından seçim yapabileceğiniz çok sayıda renkli film markası vardır. Başlıca iki renkli film çeşidi bulunur: karta basılan resimler için kullanılan renkli negatif ve slayt elde etmek için kullanılan renkli saydam (renkli diapozitif) filmler.
Siyah - beyaz filmden farklı olarak renkli film, belirli "renk ısı"ndaki bir ışıkta pozlandırılmak üzere yapılmıştır.
Renk ısısı
Genellikle "beyaz" olarak düşündüğümüzde ışık, aslında yedi adet spektrum renginin birleşmesinden oluşmuştur. Bu ışık renklerinin birbirleriyle farklı orantılarda birleşmeleri farklı renk ıslarına sahip ışıkların oluşmasını sağlar. İnsan gözü ve beyninin öyle bir uyum yapabilme yeteneği vardır ki, farklı renk ısılarına sahip çoğu ışıkta bile nesneleri "gerçek" renkleriyle algılarız. Oysa renkli filmde durum böyle değildir.
Örneğin, eğer makinenizi gün ışığının renk ısısına uygun bir film takıp (yani, en çok kullanılan film çeşidi) ve evlerde kullandığımız tungsten ampul ışığında (yapay ışık) fotoğraf çekerseniz, resim turuncu çıkacaktır. Tungsten ışığının renk ısısı, gün ışığına göre daha düşüktür. Bu yüzden bu ışıkta, spektrum renkleri arasında daha düşük bir enerji seviyesine sahip olan turuncu dalgaboyu hakim olacaktır. Böyle bir durumda istenmeyen renk sıçramasına önlemek için makinenizin objektifine filtre takabilirsiniz.
Film hızı
ISO numaralıyla işaretlenmiş olan film hızı, filmin ışığa karşı duyarlığını gösterir. Filmin duyarlılığı arttıkça, doğru pozlandırılmış bir resim ortaya çıkarmak için daha az ışık yeterli olur. Konuya uygun bir film hızı kullanmak çok önemlidir. Loş ışıkta ve yavaş bir filmle (ISO 100), kullanılacak en açık diyaframda ve olabilecek en yavaş enstantanede bile, resmin pozlandırılması yetersiz kalabilir. Aynı koşullarda ISO 400'lük bir film (dört katı daha hassas) size iki durak küçük bir diyafram seçme (eğer netlik derinliği önemliyse) ya da iki durak daha hızlı enstantane seçme olanağı verir (eğer konunun hareketi ya da makinenin titremesi önemliyse).
Yavaş film: Tipik bir yavaş film, ISO 64, kontrastı yumuşatırken, cilt yapısı gibi konu detaylarını da göstererek çok güzel bir renk performansı verir.
Hızlı film: ISO 1000'lik bir filmde grenler (noktalar) daha vurguludur (özellikle bol ışıklı alanlarda) ve genellikle görüntü daha kontrastlıdır. Yine de, gölgede kalan alanlardaki ayrıntılar çok iyidir.
En çok kullanılan renkli filmlerden bazıları
Film türü ve ışık kaynağı: Mavi tonu zayıf olan tungsten ışığı için geliştirilmiş film ve gün ışığı filmleri vardır.
Siyah beyaz filim:
Renkli filmlerin yaygınlaşması, günümüzden sadece 45 yıl öncesine dayanır. Yine de geçen bu kısa süre içende siyah - beyaz fotoğraf giderek günlük hayattan uzaklaşmış ve günümüzde sadece bir "sanat dalı" konumuna gelmiştir. Siyah - beyazın sağladığı yalınlık, güç ve ton çeşitliliği, fotoğrafçılığın her alanında kullanılabilir.
Piyasada buluması zor bir film olan Agfa Dia Direct dışında, bütün siyah - beyaz filmler, sonuçta kart baskısı için kullanılan negatifleri oluşturacak şekilde tasarlanmıştır. Işık kaynağının renk ısısı, renkli filmlerin aksine siyah - beyaz filmlerle elde edilen görüntüleri etkilemez.
Hız ve gren (nokta) ilişkisi
Siyah - beyaz filmler arasında hızlı filmler yavaş filmlere göre çok daha fazla "grenli" bir görüntü verir. Bunun sebebi, filmlerdeki kimyasal bileşimlerin farklılığıdır. hızlı filmlerin ışığa duyarlı emülsiyon tabakasında kullanılan gümüş tuzcukarı yavaş filmlere oranla daha büyük topaklar halindedir. Aşırı büyütülmüş fotoğraflarda, bu topaklar netliği engelleyebilecek grenli bir doku olarak görünür. Bu doku çok belirginse, ayrıntıları keskin olmayan, düşük kontrastlı bir görüntüye yol açar.
Yavaş film
Bu gruba giren filmler yaklaşık olarak ISO 64 ile ISO 100 arasındadır. Bu tür filmler az ışıkta çalışmak için uygun olmasa da daha aydınlık ortamlarda kullanıldığında verdiği olağanüstü ince grenli sonuç, detay ve kontrast açısından çok iyidir. Yavaş filmler, doğa, manzara fotoğrafları ve portreler için uygundur.
Orta hızlı filmler
ISO numaraları 125 ile 400 arasında değişen orta hızlı filmler en çok kullanılan, genel amaçlı, siyah - beyaz emülsiyonlu filmlerdir. Daha hızlı olmalarının verdiği avantaj, görüntüdeki grenlerin artması sorununu fazlasıyla telafi eder. Bu filmlere uygun konular da, yavaş filmlere uygun olan konuların benzeridir.
Hızlı filmler
Hızlı filmler ISO 400 ile ISO 3200 arasındadır. Bu grubun üst sınırındaki filmler karta basıldığı zaman oldukça belirgin bir gren oluştur. Konu dikkatle seçilirse, bu tür bir etki, görüntünün vurgusunu arttırabilir. Bu filmler, az ışıkta çalışırken, özellikle de hareketi dondurmak üzere hızlı bir enstantaneyle kullanılırken idealdir.
Çok kullanılan siyah beyaz filmlerden bazıları
Siyah - beyaz film seçenekleri Daha fazla kullanılan markaları kapsayan aşağıdaki tablodaki bütün filmler negatif / pozitif (yani, pozitif fotoğraf basmak için negatif görüntü tespit ederler). Hepsi de evde kuracağınız karanlık oda koşullarında banyo yapılmaya uygundur. Koşullar gerektirdiği takdirde, filmlerin çoğunu belirtilen hızlarından bir ya da iki durak daha hızlıymış gibi pozlandırabilirsiniz. Bu durumda, filmin banyo süresinde bir ayarlama yapmak gerekecek (filmin 'hızlı banyosu' olarak bilinir) ve görüntü kalitesinde biraz bozulma olacaktır. Filmin farklı kareleri için farklı banyo süresi uygulamak imkansız olduğu için, bu işlemi yaptığınız filmlerde tüm kareler aynı film hızına göre pozlandırılmalıdır.
Studyo:
Evde kuracağınız bir fotoğraf stüdyosu, aydınlatma tekniklerinin ince noktalarını keşfetmek için en iyi yerdir. Boş bir yatak odası, garaj ya da tavan arasına sahip olacak kadar şanslıysanız hemen işe koyulabilirsiniz. Eğer her an kullanabileceğiniz boş bir makanınız yoksa, evdeki odalardan birini zaman zaman bir stüdyo olarak da kullanabilirsiniz.
Fotoğraf stüdyosu yapmak için gereken odanın büyüklüğü, ne çekmek istediğinize bağlıdır. Örneğin, esas ilgi alanınız doğada bulunan küçük nesneler veya natürmortsa, 9-10 metrekarelik bir oda yeterlidir. Öte yandan, tam boy portreler çekecekseniz ihtiyacınız olan yer daha büyük olacaktır. Belki 18-20 metrekare.
Farklı türden çekimler yapılan bir stüdyo belli bir esneklik gerektirecektir. Bu yüzden böyle bir stüdyonun biçimi ince uzun değil, kareye yakın olmalıdır. Rahat bir dikdörtgen ya da kare biçimi stüdyo içinde çalışırken ışıklarınızı sadece konunun önüne ve arkasına değil, yanlarına da yerleştirebilirsiniz.
2.75m veya daha yüksek bir tavan, esnekliği artırması açısından tercih edilir. Yüksek tavan, ışıkların ya da reflektörlerin konunun oldukça yukarısına konabilmesine ve uzun fon dekorları kullanabilmesine imkan verir.
Normal olarak flaş ya da lamba gibi yapay ışık kullanacaksınız. Buna rağmen, eğer evdeki stüdyonuzda güneş ışığının girdiği büyük bir pencere varsa, böyle güzel bir olanağı da kullanmanız gerekir. Gün ışığı filmi ve flaş, pencereden gelen ışıkla birlikte kullanılabilir, çünkü hepsinin renk ısısı aynıdır. Yine de, yapay ışığın tek başına kullanılması gerekli olan durumlarda pancur ya da ışık geçirmeyen perdeler şarttır.
Duvarların ve tavanın rengi özellikle önemlidir. Beyaz tonlu yüzeyler ışığı en çok yansıtan yüzeylerdir. Bu nedenle, genel aydınlatma açısından en iyi seçimdirler. Dahası, istenmeyen renk sıçramalarından korkmadan, ışığı beyaz duvarlar ve tavandan konunuzun üstüne yansıtma özgürlüğünüz olacaktır. Açık renk de olsa duvarlarda sakın parlak boya kullanmayın; böyle boyalı yüzeyler, ışık vurunca istenmeyen parlak noktalar oluşturur.
Göz önüne almanız gereken diğer önemli hususlar: titreşimleri üç - ayak üstüne konmuş makineye iletmeyen, iyi ve sağlam bir döşeme; yeteri kadar raf ve depo alanı; modeller için iyi aydınlatılmış bir makyaj köşesi ve ışık üniteleri için çok sayıda elektrik prizi. Başka bir seçenek de çok prizli bir uzatma kablosu alıp, ışıkların fişlerini buraya takmaktır.
Depo: Küçük aksesuar, dekorlar vb. için düşündüğünüzden daha fazla yere ihtiyacınız olur. Bu nedenle, mümkün olduğu kadar çok raf ve dolap yapın.
Makyaj köşesi: Bu bir ev stüdyosu için şart değildir; ama; eğer modellerle çalışmak istiyorsanız, böyle bir köşe oldukça yararlı olacaktır.
Fotofludlar: İki ya da üç fotoflud çok genel aydınlatma imkanı verir. Fotofludlar ışığın yayılmasını sağlar
Reflektörler: Bunlar basit beyaz kartonlar ya da daha parlak ve keskin bir ışık elde etmek için mutfak folyosuyla kaplanmış tahtalar olabilir.
Fon perdeleri: Çeşitli renklerde fon kağıtları ve perdeleri bulundurun.
Kapakçıklar: Çeşitli büyüklük ve biçimlerdeki kapakçıklar farklı etkiler üretmek için stüdyo ışıklarına takılabilir.
Stüdyo flaşı: Amatör stüdyo flaşları daha ucuzdur. Elektrikle çalışırlar. Ayrıca istendiğinde kullanılabilecek özel güç üniteleri de vardır. Sıradan bir flaşla aynı renk ısısına sahiptirler.
Masa: Sağlam yapılmış bir masa küçük nesneleri koymak için gereklidir.
Mat - beyaz duvarlar ve tavan: Işığı yansıtan bir yüzey olarak kullanıldığı zaman bu tür yüzeyler renk parlaması ya da renk sıçraması yapmaz
Döşeme: Sert, kaymayan bir döşeme, makinenin oturduğu sehpa ve yerde duran ışıklarınız için sağlam bir taban oluşturur.
Pencere: Stüdyonuzda doğal gün ışığı girmesine imkan verir. Ama, sadece yapay ışık isteniyorsa pancurlar ya storlarla kapatılabilir.
Prizli uzatma kabloları: Ana prize takılır; bütün ışık ihtiayçlarınız için yeterli priz vardır.
Karanlık oda:
Kendi filminizi yıkamak ve basmak size sonuçları tümüyle kontrol atında tutma imkanı verir. Kompozisyonu, aydınlatılması ve pozlandırılması titizlikle yapılmış resimler çoğu zaman standart bir muamele gördükleri ticari laboratuvarlara gönderilir. Bu da görüntünün gerçek potansiyelini asla ortaya çıkartmaz.
Evdeki herhangi bir oda geçici bir karanlık oda olarak kullanılabilir. Normalde, sürekli olarak evin bir odasının işe ayrılması çok daha kolaylık sağlar; çünkü o zaman her çalışmadan sonra araçlarınızı ortadan kaldırmanız gerekmez.
Film Yıkama
Filmi yıkamak için karanlık odaya bile ihtiyacınız yoktur - sadece bütün fotoğrafçılarda bulunan siyah, ışık geçirmeyen bir film değiştirme çantası yeter. Çantanın içine film yıkama tankınızı ve spiralinizi, çekilmiş filminizi ve film kasetinin tepesini açmak için bir şişe açacağı koyun. Çantanın ışığı geçrimeyen iki deliğinden içeri kollarınızı dirseğe kadar sokun. Bütün yapmanız gereken kaseti açıp filmi çıkararak tankın içinedeki spirale sarmaktır. Tankın kapağını sıkıca kapattıktan sonra film sarılı tankı çantadan çıkarın ve yıkama işlemine başlayan. Bütün bunlar normal oda ışığında yapılabilir.
Yıkama işleminin safhaları, kullandığınız filmin türüne bağlıdır. Her türlü siyah - beyaz ve renkli negatif film gibi çokğu slayt filmlei için de hazır kimyasal işlem paketler, kullanım tarifleriyle birlikte satılırlar
Film yıkamanın bütün kimyasal işlem ve durulama safhalarında, doğru ısıda ve doğru oranda seyreltilmiş eriyiği tankın kapağındaki delikten içeri akıtın, sallama ve zamanlama konusunda tarife uyun ve sonra eriyiği yine kapaktaki delikten dışarı dökün.
Baskı
Baskı yapmak için, içinde suyu ve elektriği olan, tamamen karartılmış bir odaya ihtiyacınız vardır. Baskı sırasında kullanılan bazı kimyasal maddeler zararlı dumanlar çıkaracağı için odanın havalandırılması gerekir.
Baskı yapmanın ilk adımı, yıkanmış filmi kullanarak, ışığa duyarlı baskı kartları pozlandırmak olacaktır. Bu amaçla bir agrandizör kullanılır. Bu aşamada, kartların ne kadar süre pozlandırılacağına ve renkli baskı için ayrıca ne kadar bir filtre işlemi gerektiğine karar vermeniz gerekir. Renkli kartlar, her türlü ışığa karşı hassas oldukları için renkli baskı tamamen karanlıkta yapılmalıdır (agrandizörün ışığı hariç). Oysa, siyah - beyaz kartlar kırmızı ışığa karşı duyarsızdır ve bu nedenle, hafif bir 'güvenli ışık'ta basılabilir.
Baskıda ikinci aşama banyodur. Eğer renkli baskı yapıyorsanız, pozlandırılmış kart, yıkanma tankına benzer daha uzunca bir silindire yerleştirilir. Silindirin kapağını sıkıca kapadıktan sonra odanın ışıklarını açıp banyo işlemine başlayabilirsiniz.
Geleneksel olarak, siyah - beyaz kart banyosu, içine fotoğraf banyosu konan açık küvetlerde yapılır. Her aşamanın sonunda kartlar bir küvetten diğerine aktarılır. Siyah - beyaz baskı renklilere oranla daha az banyo aşaması gerektirir. Siyah - beyaz baskı boyunca hep güvenli ışıkta kalmayı unutmayın.
Kuru bölüm / ıslak bölüm: İyi bir karanlık oda düzeni su ya da kimyasal madde gerektiren işlemleri (ıslak bölüm) pozlandırma ve baskı sonrası işlemlerden ayırır (kuru bölüm)
Evdeki karanlık oda düzeni: Siyah - beyaz ya da renki negatif yıkamak ve basmak için gerekli bütün araç - gereçler bu karanlık odada mevcuttur.
Foto montaj:
Fotoğrafın geleneksel kaydetme özelliğinden uzaklaşmak istiyorsanız, fotomontaj tekniği denemeye değer olacaktır. Bu ilginç teknikte çeşitli fotoğraflardan alınan görüntülerin bir araya getirilmesiyle, yeni bir görüntü elde edilir. Bu görüntü oldukça gerçekçi olabileceği gibi, tamamen düşsel de olabilir.
Her türlü montaj biçiminden en iyi sonuç almanın yolu önceden bir plan yapmaktır.
Burada Normandiya kıyısındaki Mont St. Michel örneğinde olduğu gibi, tek bir yapının yanında ya da mekanın gerçekçi bir montajını yapmaya niyetliyseniz, en iyisi makinenizi bir sehpanın üzerine koymaktır. Böylece, son karmaşık görüntüdeki her unsurun perspektifi birbiriyle uyumlu olacaktır.
Montaj
Fotoğrafların beyaz kenarları varsa onlar kesin.
Fotoğrafları, görüntülerin birbirlerine uyumlu olarak bağlancağı şekilde, üst üste yerleştirin.
Üst üste gelen fotoğraflarda, altta kalanın fazla kısımlarını bir yapıştırma payı kalacak şekilde bıçakla kesin
Her resmin arakasına çift taraflı yapışkan bir bant yapıştırarak montajı birleştirin.
Kuru kalem, mürekkepli kalem ya da boyayla birleşme noktalarını düzeltin, gölgeler ekleyin vb.
Rötüşlarınızı kuruyunca, montajı çift taraflı yapışkan bantla sağlam bir kartona yapıştırın. Kartonun fazlasını kesin.
Montajı kopya etmek
Herhangi bir baskıyı, belgeyi, sanat eserini kopya ederken, orijinalin makinenin arkasına (filmin konduğu yere) parelel olmasına dikkat edin. Bu durumda, orijinalin yüzeyindeki her nokta filmden aynı uzaklıktadır ve net olarak çekilebilir.
Montajı kopya etmek için düz bir yere yayın ve makinenizi, objektfi aşağıya dönük olarak merkezin tam üstünde tutun. Bu amaçla yapılmış özel kopya ayakları vardır. Bunlar, içlerine lamba yerleştirilebilen ve aşağı yukarı hereket ettirilebilen ayaklardır.
Öte yandan, birçok fotoğraf agrandizörünü de kopya ayağı gibi kullanabiliriz. Bu amaçla agrandizörün kafasını çıkartıp, yerine makinenizi takmanız yeterli olacaktır.
Görsel mozaik: Mont St. Michel'in bu montajından da görüldüğü gibi, konuya bu kadar yakın durarak tek bir kareye ön planı, adayı ve binaları sığdırmak imkansızdır. Bunu yapmak için konudan uzaklaştığınızda ise görüntünün boyutları ve izleyicide uyadırdığı etki çok azalacaktır. Bu yüzden biz konuya yakın durmayı tercih ederek, aynı noktadan sekiz farklı fotoğraf çektik. Ve sonuçta bunları birleştirerek görsel bir mozaik oluşturduk. Fotoğrafların birbirine uyumlu perspektifi görüntüye bir bütünlük kazandırırken, renklerdeki ufak farklılıklar dokusal bir etki yaratmaktadır. Aşağıdaki kroki, montaj sürecinin ilk aşamsını göstermektedir. Kompozisyonun genel düzenlenmesi yapılmış ve sekiz fotoğraf yerleştirilerek birbirlerine bantlanmıştır.
Temel teknik: Vizörünüzün dört köşesine ve kenarlarına dikkatle bakın. her karede sahnenin ne kadarını aldığınıza özellikle dikkat edin. İlk fotoğraftan sonra makineye sehpası üstünde yana ya da yukarı aşağı öyle bir pan yaptırın ki, bir sonra çekeceğiniz görüntü, bir evvelki görüntünün bir kısmını da içersin. Bu ne kadar fazla olursa, sonuçta elde edeceğiniz montajın da bütünlük açısından o kadar başarılı olacağını unutmayın.
Fantastik montaj: Gerçek hayatta hiçbir zaman karşılaşamaycağınız fantastik bir görüntü yaratmak istiyorsanız, yaklaşımınız çok daha rahat olabilir. Fotoğraf arşivinizde çekip de kullanmadığınız fotoğraflara bakın - büyük bir olasılıkla çalışabileceğiniz bol malzeme bulacaksınız. Bir ev fotoğraflarında kapının bulunduğu yeri kesip oraya birisinin yüzünü ya da aykırı bir sahne koyabilirsiniz.
Bu tür hileler, bir araya getirdiğiniz görüntülerin ton, aydınlanma ve perspektif açısından uyumlu olması sağlanırsa, daha da etkili olacaklardır.
Uygulama sonrası: Birleştirme işleminden sonra, montaj olduğu gibi çerçevelenip sergilenebilir. Ayrıca, bitmiş montajın, fotoğrafını da çekebilirsiniz. Bu durumda, çektiğiniz filmden yapacağınız baskı, orijinal montajın boyutlarından ufak olmalıdır; böylece, hatalar ve kaba birleşmeler görünmez.
Araç-gereç: Bu teknik için herhangi bir makine uygundur. Buna karşın bir üç-ayak sehpa şarttır. 35mm format için 35-55mm arası bir objektif kullanın. Daha uzun objektiflerin görüş açıları dar olduğundan büyük konuların bütününü alabilmek için daha çok fotoğraf çekmek zorunda kalabilirsiniz. Daha kısa objektifler ve özellikle ucuz geniş açılı objektifler görüntüyü kenarlara doğru çarpıtabilir
Sabit geniş açılı kompakt bir makineniz varsa, çektiğiniz karelerdeki görüntüleri daha çok üst üste bindirin ve montajda her fotoğrafın sadece ortasındaki alanı kullanın
****