Arama

Napoléon (Napolyon) Bonaparte

Güncelleme: 1 Temmuz 2016 Gösterim: 14.771 Cevap: 2
KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
9 Kasım 2006       Mesaj #1
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!

Napoleon I,

Ad:  napolyon bonapart1.jpg
Gösterim: 2014
Boyut:  51.8 KB

tam adı NAPOLEON BONAPARTE, İtalyanca asıl adı NAPOLEONE BUONAPARTE, lakabı KORSÎKALİ, KÜÇÜK ONBAŞİ
Sponsorlu Bağlantılar
(d. 15 Ağustos 1769, Ajaccio, Korsika - ö. 5 Mayıs 1821, Saint Helena Adası),
Fransız komutan, birinci konsül (1799-1804) ve imparator (1804-14/15).

Fransız Devrimi’ni boğmaya çalışan Avrupa monarşilerinin koalisyonuna karşı mücadele biçiminde başlayan yayılma
savaşları başarılı bir yükselişin ardından ağır bir yenilgiyle sonuçlanmış, buna karşılık askerlik, eğitim, idare ve hukuk alanında gerçekleştirdiği reformlar Fransız kurumlan üzerinde köklü bir etki bırakmıştır. Üstün askeri ve siyasal yetenekleri açısından da Avrupa tarihinin en ünlü kişiliklerinden biri olarak kabul edilir.

Gençliği ve devrim dönemi.


Korsika'ya 16. yüzyılda göç etmiş, Toscana soylusu kökenli bir aileden gelen Napoleon, orta halli ve sekiz çocuklu bu ailenin ikinci büyük çocuğuydu. Büyük kardeşi Joseph’le birlikte Fransa’da öğrenim olanağı buldu ve büyük ölçüde Aydınlanma düşüncelerinin etkisi altında yetişti. Brienne’deki beş yıllık harp okulunun ardından Paris’teki harp akademisine girdi. Eylül 1785’te 58 kişilik sınıftan 42. olarak mezun olduktan sonra, topçu teğmen rütbesiyle La Fere Alayı’na atandı. Eylül 1786’dan Haziran 1788’e değin Korsika’da aile işleriyle ilgilenmekle birlikte Fransa’da gelişen devrimci hareketten uzak kalmadı.

Nisan 1791’de üsteğmen rütbesiyle gönderildiği Valence’ta Jakoben Grubu’nun etkin bir üyesi durumuna geldi. Eylülde izinli olarak gittiği Korsika’da ulusal muhafız birliğinin örgütlenmesine katılarak yarbaylığa seçildi. Çok geçmeden Korsika milliyetçilerinin önderi Pasquale Paoli’yle anlaşmazlığa düştü. İzin süresini geçirdiğinden firar listesine alınmasına karşın, Nisan 1792’de Avusturya’yla başlayan savaş üzerine bağışlanarak Fransız ordusunda yüzbaşılığa yükseltildi. Birliğine katılmak yerine Korsika’ya dönerek, adayı Fransa’dan ayırmak isteyen Paoli’ye karşı Korsikah Jakobenleri örgütlemeye çalıştı. Nisan 1793’te başlayan iç savaşta Paoli karşısında tutuna- mayan Bonaparte ailesi Fransa’ya kaçtı.

Korsika’yla bağlarını kopardıktan sonra soyadını Bonaparte olarak değiştiren Napoleon, birliğinin başına geçerek Jakobenlere ve Konvansiyon yönetimine bağlılığıyla kısa sürede sivrildi. Topçu komutanı olarak Aralık 1793'te Toulon’daki kralcıların ve İngiliz birliklerinin püskürtülmesinde önemli bir rol oynadı ve tuğgeneral rütbesi aldı. Mart 1795'te kendisine önerilen Batı Ordusu topçu komutanlığını geri çevirerek Paris’e yerleşti. Aşırı tutkularından ve Montagnard’lara (Dağlılar) yakınlığından dolayı yöneticilerin kendisine önemli bir görev vermekten çekindiği bu dönemde, bir ara Osmanlı ordusuna girmeyi de düşündü.

Bu sırada güçlenmekte olan kralcılar Konvansiyonun çıkardığı III. Yıl Anayasası’nın uygulanmasını önlemek için 13 Vendemiai- re’de (5 Ekim 1795) bir ayaklanma başlattılar. Dönemin güçlü adamı Paul Barras’nın çağrısı üzerine ayaklanmayı bastırarak iç güvenlik ordusu komutanlığını elde eden Napoleon, böylece siyasal gelişmeleri yakından izleme olanağını buldu ve yeni Direktuvar rejiminin en güvenilir askeri danışmanı durumuna geldi. Radikal sol eğilimli Babeufçülerin örgütlenmesini dağıtarak daha da göze girdi. Ardından Fransa karşıtı Birinci Koalisyon’u çökertmek için önerdiği harekât planını uygulamak üzere Mart 1796’da İtalyan Ordusu başkomutanlığına atandı. Bir süre önce tanışmış olduğu Josephine’le evlendikten iki gün sonra Nice’teki karargâhının başına geçmek üzere yola çıktı. 12 Nisan’da saldırıya geçti. Sardinya kuvvetlerini safdışı ettikten sonra Avusturya’ya karşı savaşı sürdürerek Kuzey İtalya’ya girdi. Bölgede Fransa’ya bağımlı bir dizi “cumhuriyet”in kurulmasını sağlarken Alpler’i aşan Avusturya birliklerini de üst üste yenilgilere uğrattı. Ocak 1797’de son Avusturya saldırısını püskürttükten sonra Viyana üzerine yürüyerek Avusturya’yı ateşkese zorladı. Barış görüşmelerini sürdürürken Paris’e gönderdiği subayların gerçekleştirdiği 18 Fructidor Darbesi'yle (4 Eylül 1797) ilkbahardaki seçimlerden sonra yönetimde ve meclislerde güç kazanmış olan kralcıları tasfiye etti. Ardından Avusturya’yla koşullarını kendi başına belirlediği Campo Formio Antlaşmasfm (17 Ekim 1797) imzaladı.

Direktörler güçlü bir konuma yükselen ve halk arasında ünü giderek yayılan Napoleon’u Birinci Koalisyon’un ayakta kalan son gücü İngiltere’yi istila etmekle görevlendirme yoluna gittiler. Şubat 1798’de Manş kıyılarındaki kısa bir teftişle denizlerde üstünlüğü ele geçirmeden böyle bir harekâtın yürütülemeyeceğini gören Napoleon, öncelikle Mısır’ı işgal ederek İngiltere’nin Hindistan ticaret yolunu kesmeyi önerdi. Kendisinden kurtulmak isteyen direktörlerin planı onaylamasından sonra, 1 Temmuz 1798’de İskenderiye’yi alarak Nil Deltası boyunca iç kesimlere ilerledi. İngiliz amiral Horatio Nelson’ın Abukir Körfezindeki Fransız filosunu yok etmesiyle ikmal bağlantısı kopunca, Mısır’da Batı kurumlarına dayalı bir yönetim oluşturmaya girişti. Bu sırada Fransa'ya savaş açan OsmanlIların olası bir saldırısını önlemek ve belki de Anadolu üzerinden Fransa’ya dönmek için Şubat 1799’da Suriye üzerine yürüdü. Ama Akkâ’da güçlü bir direnişle karşılaştığından Mısır'a dönmek zorunda kaldı. Fransa’nın yeni kurulan İkinci Koalisyon karşrsında uğradığı yenilgilerin Direktuvar rejiminde karışıklığa yol açtığını ve kralcıların başa geçmesini önleyecek bir askeri diktatörlük arayışının başladığını öğrenince, Ağustos 1799’da kuvvetlerini Mısır'da bırakarak gizlice Fransa’ya kaçtı. Ekim ortalarında Paris'e vardığında dışardaki askeri zaferlerle karşıdevrimin önemli ölçüde sindirildiğini görmesine karşın, kendisini “kılıç” olarak kullanmak isteyen iki direktörle işbirliği yaparak 18 Brumaire Darbesi’ni (9 Kasım 1799) gerçekleştirdi. Darbe sonrasında kurulan üçlü konsül yönetimiyle ülkenin en güçlü adamı durumuna geldi.

Konsüllük dönemi. Devrimin siyasal ve toplumsal kazançlarını pekiştirecek, barışı geri getirecek ve karışıklıklara son verecek bir kişi olarak geniş destek bulan Napoleon, gerçekte halk egemenliği yerine süngü gücüne dayanan ve bir avuç “yetenekli adam” m iradesini önde tutan bir yönetim biçiminden yanaydı. Şubat 1800’de büyük bir çoğunlukla kabul edilen VIII. Yıl Anayasası çerçevesinde birinci konsül olarak yasama, yürütme ve atamalara ilişkin çok geniş yetkileri elinde topladı. Doğrudan kendisine bağlı valiler aracılığıyla merkezî bir idare sistemi kurdu. Yargı sistemi, polis örgütü ve mali yönetim alanında etkili bir işleyişi sağlayan düzenlemeler yaptı. Vergi toplama işini düzene koydu, Fransa Merkez Bankası’nı kurdurdu. Papalıkla bir konkordato imzalayarak (1801) kilise-devlet ilişkilerini düzenledi. Yeni devlet okulları açarak eğitimi bir kamu hizmetine dönüştürdü; ortaöğrenime yarı askeri bir nitelik kazandırdı. Mülkiyet, aile ve miras hukukunu sistemleştirmek üzere Napoleon Yasaları olarak da bilinen Fransız Medeni Kanunu’ nu hazırlama çalışmalarını başlattı. Devrimin getirdiği yeni askerlik anlayışı doğrultusunda güçlü bir ordu örgütlenmesi yarattı; subay yetiştiren yeni okullar açarak askerlik mesleğini orta sınıf çocukları için çekici duruma getirdi.

Bu arada konumunu güçlendirmek için, Rusya ve Prusya’yı tarafsızlaştırdıktan sonra 1800 ilkbaharında Avusturya’ya yönelik bir sefer başlattı. Beklenmedik biçimde geriden çevirdiği Avusturya ordusunu Ma- rengo Çarpışmasında tam bir bozguna uğrattı. Fransız fetihlerini güvence altına alan Luneville Antlaşması'yla (Şubat 1801) kara Avrupa'sındaki savaşa son verdi. Ardından savaşta tek başına kalan İngiltere’yle görüşmeye oturarak Amiens Antlaşmasfm (Mart 1802) imzaladı. Başarılarının yarattığı elverişli ortamdan yararlanarak plebisitle kendini ömür boyu konsül seçtirdi. Barışla birlikte Fransa’nın Avrupa’daki nüfuzunu pekiştirme, dış ticareti geliştirme ve eski sömürgeleri yeniden Fransa’ya bağlama yolunda etkili adımlar attı. Bu gelişmelerin giderek konumunu tehdit ettiğini gören Ingiltere barışı bozarak Mayıs 1803’te Fransa’ya savaş açtı.
İmparatorluk dönemi. Savaş sırasında kralcıların İngiliz desteğiyle giriştiği bir komplonun açığa çıkarılması, Napoleon’a diktatörlüğünü pekiştirecek son adımı da atma fırsatını verdi. Böylece kral yanlılarının girişimlerini önleme gerekçesiyle Mayıs 1804’te kendini imparator ilan ettirdi ve papanın da katıldığı bir törende kendi eliyle taç giydi. İtalya’da kendi kurduğu cumhuriyeti kaldırarak Mart 1805’te de İtalya kralı unvanını aldı. Eski rejimdekine benzer kurum ve unvanları canlandırarak bir tür imparatorluk aristokrasisi yaratmaya çalıştı. Bu dönemde artan muhalefeti sindirmek amacıyla baskıcı önlemlerin yanı sıra yoğun propaganda, sansür ve yaygın bir hafiye ağı oluşturma gibi yöntemlere başvurdu.

Fransa’daki değişikliklere karşın Avrupa monarşileri Napoleon’u hâlâ Fransız Devrimi’nin temsilcisi olarak görüyorlardı. Bu nedenle İngiltere çok geçmeden Avusturya, Rusya, İsveç ve Napoli’nin yer aldığı Üçüncü Koalisyon’u oluşturmayı başardı. Başlangıçta İspanyol donanmasının da yardımıyla denizlerde üstünlüğü ele geçirerek doğrudan İngiltere’ye saldırmayı planlayan Napoleon, Trafalgar Deniz Savaşı’nda (Ekim 1805) uğranan ağır yenilgiden birkaç ay önce kara Avrupa’sına saldırıyı öne alarak ünlü Büyük Ordu'yu Manş kıyısından doğuya kaydırdı. Ulm ve Austerlitz çarpışmalarında kazandığı zaferlerle Avusturya’yı dize getirerek, Almanya ve İtalya'daki nüfuzuna son verdi. Kardeşi Joseph’i Napoli tahtına çıkarırken, Temmuz 1806’da Alman prensliklerini Fransız korumasındaki Ren Konfederasyonunda birleştirdi. Eylülde savaşa giren Prusya’yı Jena Çarpışması’nda yenilgiye uğrattıktan sonra Friedland Çarpışması’nda Rus ordularına ağır darbeler indirdi. Böylece Tilsit Antlaşması’yla (Temmuz 1807) Rus çarı I. Aleksandr’ı da savaştan çekilmek zorunda bıraktı.

Napoleon’un İngiltere’yi vuracak etkili bir silah olarak Kasım 1806’da uygulamaya başladığı Kıta Ablukası, Avrupa’yı İngiliz tüccarlarına kapatmada tam bir başarı sağlayamadığı gibi İngiltere’nin misillemesiyle Fransa’nın ittifak sisteminde de çözülmelere yol açtı. Ablukaya uymayan Portekiz’e karşı girişilen saldırı ve Nisan 1808’de İspanya tahtına Joseph Bonaparte’m geçmesi, her iki ülke halkının ayaklanmasıyla sonuçlandı. Böylece İber Yarımadası İngiltere’nin kara Avrupa’sında saldırıya geçtiği bir köprübaşı durumuna geldi.

Öte yandan Büyük Ordu’ya bağlı birliklerin çoğu İspan- ya’ya çekildi. Bu durumdan yararlanmaya çalışan Avusturya’yı bir kez daha yenerek bazı topraklarını Fransa’ya bağlayan Napoleon, 1810’a gelindiğinde gücünün doruğuna ulaşmış bulunuyordu. Tarihinin en geniş sınırlarına varan ve kara Avrupa’sında hegemonyayı ele geçiren Fransa’yı bir dizi bağımlı devlet kuşatıyordu. Bu devletlerden bir bölümü (İsviçre Konfederasyonu, Ren Konfederasyonu, Varşova Grandüklüğü) antlaşmalarla Fransa’nın sıkı denetimi altındayken, bir bölümünün (Vestfalya, İspanya, İtalya ve Napoli krallıklarıyla bir dizi prenslik ve düklük) başında da Napoleon’un yakınları bulunuyordu. Napoleon’un kendisine erkek çocuk vermeyen Josephine’den boşanarak Habsburg imparatorunun kızı Marie-Louise ile evlenmesinden sonra, Avusturya da Fransız egemenliğini tanımış görünüyordu.
Ama Napoleon’un Avrupa’da çizdiği yeni siyasal harita, Fransız Devrimi’nin taşıdığı düşüncelerin ve Fransız boyunduruğuna karşı gelişen direnişlerin etkisiyle hemen her yerde milliyetçiliğin yükselmesine zemin hazırladı. Rusya’yı Ingiltere’ye karşı savaşa sokma girişimlerinden sonuç alamayan Napoleon, bu ortamda müttefik ülke birliklerinin de katıldığı 453 bin kişilik Büyük Ordu’yla 1812 yazında Rus seferine girişti. Her şeyi yakıp yıkarak geri çekilen Rus ordularını kovalayarak Moskova’ya kadar ulaşmasına karşın, amansız kış koşullarında tam bir bozgun içinde geri çekilmek zorunda kaldı. Bu ağır yenilgi Avrupa halklarının cephelerinin yönünü Fransa’ya çevirmelerinde önemli bir dönüm noktası oldu.

Bir darbe girişimi üzerine aceleyle Paris’e dönen Napoleon, yeni bir ordu kurmak için vergi ve askerlik yükünü artırma yoluna gidince Fransa halkını da karşısına aldı. Mayıs 1813’te Rusya ve Prusya ordularına karşı bazı askeri başarılar elde etmekle birlikte, kesin saldırıya geçebilecek gücü toparlayamadı. Bu sırada arabulucuk girişiminde bulunan Avusturya, Fransa’nın eski sınırlarına dönmesine ve Avrupa siyasal haritasındaki değişikliklere son verilmesine dayalı bir banş önerdi. Napoleon’un gösterdiği duraksama, bu ülkeyi de Koalisyon’un saflarına itti. Özgürlükleri için ayağa kalkan halkların savaşa katılmasıyla askeri üstünlük Koalisyon kuvvetlerine geçti. Napoleon’un Leipzig Çarpışmasında (Ekim 1813) uğradığı yenilgiyi hızlı bir çöküş izledi. Fransız orduları bütün cephelerde geri çekilmeye başladı.

Napoleon’u tek hedef ilan eden ve ayrı banş yapmama konusunda aralannda anlaşmaya varan Koalisyon kuvvetleri, Mart 1814’te Paris’e ulaştılar. Bu sırada doğuda bir geri çevirme harekâtına girişmeye çalışan Napoleon, Paris’teki yöneticilerin teslim olduğunu öğrenince 6 Nisan’da imparatorluktan çekilmeyi kabul etti. Ardından Fontainebleau Antlaşması uyarınca sembolik bir kuvvet ve yüklü bir yıllık gelirle Akdeniz’deki küçük Elba Adasına sürgün gitti.

Elba, Yüz Gün ve Saint Helena.


Fransa’da Bourbon hanedanından XVIII. Louis’nin başa geçmesi ve kralcılara dayanarak devrimin kazançlarını ortadan kaldırmaya yönelmesi, çok geçmeden yaygın bir tepki doğurdu. Avrupa’daki gelişmeleri yakından izleyen Napoleon, karısıyla oğlunun yanma gönderilmemesi, yıllık gelirinin kesilmesi ve daha uzak bir adaya sürgün edileceğine ilişkin haberlerin gelmesi üzerine hızla harekete geçerek 1 Mart 1815’te Cannes’da karaya çıktı. Yol boyunca kendisine coşkuyla katılan cumhuriyetçi köylülerle birlikte 20 Mart’ta Paris’e vardı. Ama kendisini devrimin savunucusu olarak gören geniş kitlelere dayanmak yerine kralla işbirliğine de yatkınlık gösteren burjuvazinin egemenliğine dokunmayacak bir siyasal rejim seçmesi, arkasındaki desteğin hızla dağılmasına yol açtı. Fransa’ya yönelik ortak bir saldırının önüne geçmek için kısa sürede topladığı orduyla Belçika’ya girerek 16 Haziran’da Prusya birliklerini yenilgiye uğrattı. İki gün sonra da Waterloo’da Wellington komutasındaki İngiliz kuvvetleriyle şiddetli bir çarpışmaya tutuştu. Zafere yakın göründüğü bir sırada, takviye Prusya birliklerinin yöreye varmasıyla çarpışma aleyhine döndü. Paris’te karşılaştığı muhalefetin baskısıyla 22 Haziran’da bir kez daha tahttan çekilmek zorunda kaldı. ABD’ye gitmesi önlenince koruma için İngiliz hükümetine başvurdu. Ama yeni sürgün yeri olarak seçilen Atlas Okyanusundaki Saint Helena Adasına gönderildi.

Zor sürgün yıllarında yakalandığı mide kanserinin ilk belirtileri 1817 sonralarında ortaya çıktı. Gereken tedavi ve bakımı görmediğinden 1821 başlarında hastalığı hızla ilerledi. Öldüğünde basit bir törenle gömüldü ve mezar taşma yalnızca Ciğît (Burada Yatıyor) sözcükleri yazıldı. Aralık 1840’ta Saint Helena’dan getirilen kemikleri görkemli bir törenle ve vasiyetine uygun olarak Sen’in kıyısındaki Hötel des Invalides’e (Harp Malûlleri Yurdu) gömüldü.

kaynak: Ana Britannica

Son düzenleyen Safi; 1 Temmuz 2016 01:06
Biyografi Konusu: Napoléon (Napolyon) Bonaparte nereli hayatı kimdir.
Gerçekçi ol imkansızı iste...
_VICTORY_ - avatarı
_VICTORY_
VIP Silent storM
31 Temmuz 2013       Mesaj #2
_VICTORY_ - avatarı
VIP Silent storM
Ad:  napolyon bonapart2.jpg
Gösterim: 1158
Boyut:  49.6 KB

Napoléon Bonaparte


(1769 Ajaccio/Korsika-1821 St. Helena),
Sponsorlu Bağlantılar
Fransız imparatoru.

Tam adı Napoléon Bonaparte'dır. Askerî bir deha ve başarılı bir örgütleyici olarak bilinen Napoléon, 20 yıl boyunca Avrupa'ya egemen oldu. Kişiliği ve yaptığı işler, ölümünden sonra bile Fransız tarihini etkilemeye devam etti. Carlo Bonaparte adlı bir avukatın oğluydu. 10 yaşında, Brienne'deki askerî okula girdi. Daha sonra Paris'e giderek École Militaire'de öğrenim gördü. 16 yaşındayken teğmen olarak topçu birliklerine katıldı. Fransız Devrimi'ni destekledi ve İngiliz kuvvetlerinin Toulon'da bozguna uğratılması sırasındaki kararlılığıyla dikkati çekti (1793). 1795'te, Paul de Barras'ın yardımcısı olarak, Konvansiyon'a karşı harekete geçen kralcıları püskürttü. 1796'da Barras aracılığıyla tanıştığı Joséphine de Beauharnais ile evlendi.

Fransa'nın İtalya Ordusu komutanı olarak Avusturya ve Piemonte krallıklarını bozguna uğrattı ve Lodi'deki büyük zaferinden sonra (Mayıs 1796) Milano'ya girdi. Arcola ve Rivoli'de kazandığı zaferlerden sonra Venedik'i de işgal etti. Avusturya, 1797 Ekim ayında barış antlaşması yapmaya razı oldu (Campo Formio Antlaşması) ve Napoléon, Paris'e döndü. Ulusal bir kahraman olarak karşılanan Napoléon, Direktuvar yönetiminin korktuğu ve güvenmediği biri olmuştu. Napoléon, Fransa'nın o dönemdeki en tehlikeli düşmanı olan İngiltere'ye karşı doğrudan bir sefer düzenlemeyi reddederek; Mısır üzerine bir sefer düzenlemeye karar verdi. Böylelikle, Hindistan'daki İngiliz egemenliğini tehdit etmeyi plânladı. 1798'de Memlûklere karşı kazandığı zafer, filosunun Amiral Nelson komutasındaki İngiliz donanması tarafından Ebukir Körfezi'nde bozguna uğratılmasıyla gölgelendi (1798). Suriye'ye doğru yoluna devam eden Napoléon, daha sonra Mısır'a geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız kuvvetlerinin İtalya'da aldığı yenilgileri duyan Napoléon, Paris'e gitti ve bir askerî darbeyle iktidardaki Direktuvar yönetimini devirdi (9 Kasım 1799). Böylece, Fransız tarihinde KonsüllükDevri olarak bilinen dönem başladı. Avusturya ile barış girişimleri sonuçsuz kalınca, Alpler üzerinden harekete geçirdiği bir orduyla Avusturyalıları Morengo'da yendi (1800). 1801 başlarında, Avusturya yeni bir barış antlaşması yapmayı kabul etti (Luneville Antlaşması). Bir yıl kadar sonra da İngiltere ile Amiens Antlaşması yapıldı. Bu arada Napoléon, Fransa içinde yeni idarî birimler kurmuş, yeni bir vergi sistemi oluşturmuştu. 1801 yılında Papa VII. Pius ile yapılan bir antlaşmayla da Fransa'nın Papalık ile ilişkileri düzenlendi. 1802'de yapılan bir halkoylaması sonucunda, Napoléon'a hayat boyu birinci konsül unvanı verildi. Daha büyük bir unvanın peşinde koşan Napoléon, birinci konsüllüğü yeterli görmedi ve 1804'te imparator ilân edilmesini sağladı. Taç giyme töreninde tacı papanın elinden alarak kendi elleriyle başına koydu, aynı zamanda Joséphine'e de taç giydirdi.

İngiltere, 1803 yılında Fransa'ya savaş ilân etti. Bu kez İngiltere, Avusturya, Rusya ve İsveç'ten oluşan bir ittifakla karşı karşıya olan Napoléon, İngiltere'yi işgal etme plânından vazgeçerek Austerlitz'de Avusturya ve Rusya ordularını bozguna uğrattı (1805). Sonunda Avusturya, kendisi için son derece ağır koşullar taşıyan Pressburg Antlaşması'nı imzalamak zorunda kaldı. Avrupa'da bir egemenlik kurmak isteyen Napoléon, ailesinin üyelerine de çeşitli topraklar dağıttı. Napoli Krallığı'nı önce kardeşi Joseph Bonaparte'a (1806), daha sonra da Joachim Marat'ya verdi (1808). Kardeşlerinden Louis Bonaparte'ı Hollanda Krallığı'na (1806), Jerome Bonaparte'ı Westphalen (Vestfalya) Krallığı'na, kız kardeşi Elisa'yı da Toscana Düşesliği'ne getirdi (1809). Bu süreçte, Kutsal Roma İmparatorluğu ortadan kalktı.

Napoléon'un oluşturduğu Ren Konfederasyonu (kendi himayesi altındaki Batı Alman prensleriyle oluşturulan bir birlik), Prusya ile yeni bir savaşa yol açtı. Bu savaş da Napoléon'un zaferiyle sonuçlandı. İngiltere'nin Avrupa ile olan ticarî ilişkilerini zayıflatmak amacıyla 1806'da Berlin Kararnamesi'ni yayınlayarak kıta ablukasını başlattı. İngiltere'nin buna karşı geliştirdiği önlemler daha etkin oldu. Amiral Nelson'un Trafalgar'dakazandığı zaferden sonra, deniz ticareti neredeyse tümüyle İngiltere'nin denetimindeydi. Portekiz'in Berlin Kararnamesi'ne uymayı reddetmesi üzerine Napoléon, bu ülkenin işgal edilmesini emretti (1807). 1808'de ise Fransız orduları İspanya'yı işgal etti. Joséphine'in hiç çocuğu olmaması üzerine Napoléon ile evliliği iptal edildi ve Napoléon, Avusturya İmparatoru I. François'nın kızı Marie-Louise ile evlendi (1810). Napoléon ilk büyük bozgununu, Rusya'ya karşı giriştiği Rusya Seferi'nde aldı (1812-1813). Müttefiklerinin, kendine bağlı devletlerin ve Fransız ordusunun birliklerinden oluşan büyük ordu, tümüyle yok edildi. Savaşta ölmeyen askerler de kış mevsiminin zor koşulları altında hastalık ve açlıktan öldüler. 1813 yılındaysa, İngiltere, Prusya, Rusya, İspanya ve İsveç kuvvetleri, Napoléon'u Leipzig'de büyük bir bozguna uğrattılar. 1814 Mayısında Napoléon ve müttefikleri koşulsuz teslim oldular. Napoléon, İtalya'nın kuzeybatı kıyılarındaki Elbe Adası'na sürgün edildi. Buradan kaçarak Fransa'ya döndü ve eski taraftarlarının desteğini yeniden sağladı. "100 Gün" olarak adlandırılan bu dönem, Watèrloo'da Wellington dükü komutasındaki Prusya ordusu karşısındaki bozgunla son buldu. ABD'ye kaçmayı plânlayan Napoléon bunu başaramadı ve İngilizlere teslim olmak zorunda kaldı. Bu kez de Batı Afrika kıyıları açığındaki St. Helena Adası'na gönderildi. Bu adada, mide kanserinden öldü. Ölümünden 21 yıl sonra Paris'e götürüldü ve Hotel des İnvalides'in kubbesi altındaki ünlü mezarına gömüldü.

Napoléon'un imparatorluğu, Batı ve Orta Avrupa'nın çoğunu kaplıyor, Kuzey Denizi'nden Sicilya'ya dek uzanıyordu. İmparatorluğa komşu devletler ya kendi denetimi altındaydı ya da Fransa ile ittifak yapmışlardı. Dönemin büyük güçlerinden yalnızca İngiltere, Napoléon'a karşı direnebildi. Avrupa haritasını büyük ölçüde değiştiren Napoléon, ulusal devletlerin birleşmesinin yolunu açtı. Fransa içinde birçok hakları kısıtlayan Napoléon, merkezî bir hükümetin kurulmasını sağladı. Muhalefeti sert bir biçimde ezdi, basını ve tiyatroları sıkı bir biçimde denetledi. Buna karşın,gerçekleştirdiği idarî ve yasal reformlarla, liberalizmin yayılmasına katkıda bulundu. Eğitim sistemini yeniden düzenledi ve bilimin gelişmesini destekledi. Fransız Bankası'nı kurdu ve Légion d'Honneur nişanını koydu.

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Son düzenleyen Safi; 1 Temmuz 2016 01:05
Tesadüfen Zirveye Çıkılmaz... Çıkılsa Bile Durulmaz...
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
1 Temmuz 2016       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM

NAPOLEON İ

Ad:  napolyon bonapart3.jpg
Gösterim: 2578
Boyut:  44.2 KB

(Ajaccio 1769 - Saint Helena 1821),
Fransızlar’ın imparatoru (1804-1814 ve 1815)

Charles Bonaparte ve Maria Letizia Ramolino'nun ikinci oğlu. Fransa'ya katılan kü çük soylu bir ailenin çocuğuydu, Brienne askeri okulu’na, ardından sınavla Paris Krallık askeri okulu'na girdi ve buradan topçu teğmeni olarak diploma aldı (1785). XVIII. yy. siyasal düşünürlerini ve askeri yazarlarını okudu. Aldığı aylıkla ailesine yardımda bulunuyor, sık sık Korsika’ya geliyordu; Devrim'in ilk günlerine de Korsika’da katıldı, 1793’te tüm Bonapartelar, Paoli yandaşlarının düşmanlığı nedeniyle, Fransa’ya sığınmak zorunda kaldılar.

1793’te bilinen bir jacobin olarak Toulon’un geri alınmasında önemli bir rol oynayan Napoleon, 9-Thermidor'dan sonra bir süre hapiste kaldı, ardından açığa alındı. Kralcı 13-Vendemiaire (5 ekim 1795) ayaklanmasını bastırmasına yardımcı olduğu Barras sayesinde, Josephine de Be- auharnais ile evlenmesinden birkaç gün önce, İtalya ordusuna başkomutan atandı. Başarılı bir seferle (Arcole zaferi), kendini Directoire’ın yaşlı askerlerine ve yöneticilerine kabul ettirdi, onlar da Campo- formio antlaşması'nı imzalamasına ve fetihlerini istediği gibi düzenlemesine izin verdiler (1796-97). Napoldon’u uzaklaştırmayı yeğleyen Directoire, ingilizler’in Hindistan yolunu kesmeyi amaçlayan bir Mısır seferinin yönetimini ona bıraktı. Bu seferde askeri (Ehramlar zaferi, temmuz 1798) ve idari yeteneklerini açıkça gösteren Napolyon, Ebukir'de donanmanın yok olmasından (ağustos 1798) sonra, Fransa'daki iç ve dış güçlükleri öğrenerek ordusunun komutasını Klöber'e bıraktı (ağustos 1799) ve Directoire’ın ne kadar sallantıda olduğunu görmek için Fransa' ya döndü.

Düzenlediği tehlikeli bir komplo, başarılı 18-Brumaire (kasım 1799) hükümet darbesiyle sonuçlandı. Yıl VIII Anayasasıyla Birinci konsül, daha sonra da (1802) yıl X Anayasası'yla yaşam boyu konsül oldu. Yürütme gücünü tümüyle ele geçirdikten sonra, Devrim'in kazamatlarını süreklileştirerek, burjuvazinin kaygı ve tasalarını giderdi.
Ülke içinde, ulusal barışı sağladı
  • chouannerie'nin sonu [şubat1800]
  • papa ile konkordato [temmuz1801]
  • göçmenler için genel af [nisan1802]
idare, adalet ve mâliyeyi yeniden örgütledi ve iktisadi yaşamı canlandırdı. Bu arada, Marengo ve Hohenlinden zaferlerinden sonra, Avusturya'yı barış yapmak zorunda bıraktı (Lunöville antlaşması, 1801) ve İngiltere'yle Avrupa'daki on yıllık savaşa son veren Amiens barışı’nı imzaladı (1802). Cadoudal suikastından (1804), Senato’dan Fransızlar’ın imparatoru unvanını koparmak için (yıl XII Anayasası) yararlandı ve papa Pius Vll'yi, taç giydirmek üzere Paris’e getirtti (1804).
Sarayı ve soylularıyla, imparatorluk, monarşik bir görünüm kazandı ve aile üyeleri, fetihlerle birlikte boşalan tahtlara yerleşmeye başladılar.

İtalyan Cumhuriyeti krallığa dönüştü (1805). Bunun üzerine Napoleon yeniden, kendisine ülkenin mali ve iktisadi sorunlarını çözecekmiş gibi görünen bir fetih siyaseti izlemeye başladı. 1805’ten çöküşüne kadar, çetin savaşlara girişti, büyük devletlere meydan okudu; karşılaştığı büyük devletlerin en zorlusu, Avrupa'daki fransız yayılmasından kaygıya düşen İngiltere’ydi (Trafalgar, 1805). Üçüncü koalisyon'u (AvusturyalIlar ve Ruslar’a karşı Austerlitz zaferi [1805]) ve dördüncü koalisyonu (Prusyalılar’a karşı Jena, Ruslar’a karşı Friedland zaferleri [1806-1807]) yendikten sonra, Rusya ile bir ittifak imzaladı (Tilsit görüşmesi) ve İngiltere’yi yıkmak için kıta ablukasını düzenledi. Bu karar onu, tüm Avrupa'yı denetlemeye yöneltti ve 1807-1809 arasında, saldırganlık siyasetini sürdürdü (Etruria' nın ilhakı, Papalık devletlerinin işgali, Portekiz’in fethi ve ispanya'ya elkoyma). Wag- ram savaşı’ndan sonra, Avusturya’nın Viyana barışı'nı (1809) imzalaması üzerine, kendisinden çocuğu olmayan Josöphine ile evliliğini feshettirerek, 1810'da avusturyalı arşidüşes Marie-Louise ile evlendi. 1811'de bir oğlan çocuğun, Roma kralının doğması ( NAPOLEON II), imparatorluk döneminin altın çağı oldu.

Bu aşamadan başlayarak, sağlam temellere dayanmayan bu geniş imparatorluk, ispanyada ulusal ayaklanma (2 mayıs 1808'de patlak veren bu ayaklanma, öteki halklara da örnek oldu), iktisadi bunalım, papanın hapsedilmesinden (1809) sonra din adamlarının muhalefeti gibi gitgide artan güçlüklerle karşılaştı. Rusya’yla ittifak, düş kırıklığıyla sonuçlandı ve ona karşı girişilen savaş (1812), dev gibi Büyük Ordu'ya rağmen, Moskova yangınından sonra felakete dönüştü. Geri çekilme, korkunç koşullarda gerçekleşti (Berezina’ dan geçiş, kasım 1812). Napoleon'a karşı çar Aleksandr, gerçek bir haçlı seferinin başına geçti. Zaferlere (Lützen, Bautzen) rağmen, Leipzig yenilgisinden (ekim 1813) sonra imparator, ne ülkenin istilasını, ne de Müttefiklerin Paris’e girmesini (mart 1814) engelleyebildi. Senato’nun iktidardan düşürüldüğünü ilan etmesi üzerine, tahttan çekilerek Toscana açıklarındaki Elbe adasına sürüldü (mayıs 1814).

Bourbonlar hükümetinin yol açtığı hoşnutsuzluğu öğrenince, Fransa’yı yeniden elde etmek umudu içinde adadan kaçtı. Tüm Avrupa ona karşı birleştiği için, Yüz Gün (20 mart - 22 haziran 1815) gelip geçici bir oluntudan başka bir şey olamadı. VVaterloo savaşı (18 haziran 1815), hükümdarlığına kesin olarak son verdiyse de (tahttan ikinci çekilme, uzaktaki Saint Helena adasına gidiş), efsanesine son veremedi. Anılarını yazdırdığı Las Cases, yazdıklarını Memorial de Sainte-Helene (1823) adıyla yayımladı. Kemik kalıntıları 1840’ta Fransa’ya getirtilerek invalides’e gömüldü. (KONSÜLLÜK DÖNEMİ, birinci İMPARATORLUK.)

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

21 Nisan 2009 / ThinkerBeLL Tarih
31 Temmuz 2013 / The Unique Siyaset ww
31 Temmuz 2008 / GusinapsE Edebiyat ww
15 Haziran 2011 / Jumong Siyaset ww
31 Temmuz 2013 / _VICTORY_ Siyaset ww