Napoleon Savaşları
Napoleon Bonaparte’nin 18 Brumaire Darbesi’yle (9 Kasım 1799) Fransa birinci konsülü olmasının ardından, Fransa ile İngiltere, Rusya ve Avusturya arasında yapılan ve Fransız Devrim Savaşları’nm devamı niteliğinde olan bir dizi savaş.
Sponsorlu Bağlantılar
Fransız Devrim ve Napoleon Savaşları,
1792-1815 arasında Fransa’yı öteki Avrupa devletlerinin değişen ittifaklarıyla karşı karşıya getiren ve Avrupa’nın büyük bir bölümü üzerinde kısa süreli bir Fransız hegemonyası kurulmasını sağlayan bir dizi savaş. Başlangıçta Fransız Devrimi’ni savunma ve devrimin kazançlarını yayma amacını temel alan savaşlar, Napoleon’un mutlak iktidarı ele geçirmesinden sonra Fransa’mn nüfuz ve topraklarım genişletme hedefine yönelmiştir.
Fransız Devrimi’nin getirdiği köklü değişiklikler 1791’de XVI. Louis’nin başarısız kaçma girişiminin hemen ardından Avrupa’ daki monarşik yönetimleri kaygılandırmaya başladı. Avusturya ve Prusya tehdit edici ve kışkırtıcı bir nitelik taşıyan Pillnitz Bildirgesi’ni yayımladı. Devrimi sindirmeye yönelik girişimlerin artması üzerine, Fransa Nisan 1792’de bu iki ülkeye savaş açtı. Fransa içlerinde ilerlemeye başlayan Braunschweig dükü komutasındaki Prusya-Avusturya kuvvetleri, Charles-François Dumouriez ve François-Christophe Kellermann komutasındaki Fransız kuvvetlerince 20 Eylül 1792’de Valmy’de durduruldu. Saldırı konumuna geçen Fransız kuvvetleri kasım sonuna doğru Avusturya Felemenki (bugün Belçika ve Lüksemburg) ve başka toprakları işgal etti. 1793 başlarında Avusturya, Prusya, İspanya, Felemenk Cumhuriyeti ve İngiltere Fransa’ya karşı Birinci Koalisyon’u oluşturdu. Savaşın Fransa aleyhine dönmesi üzerine, devrim hükümeti genel seferberlik ilan etti. Böylece daha önce benzeri görülmemiş büyüklükte ordular kurularak cepheye gönderildi. 18. yüzyıl ortalarında kara Avrupa’sındaki savaşlar genelde 60-70 bin kişilik ordularla yürütülürken, 1800’de Napoleon’un emrinde her an harekete geçirebileceği 250 bin kişilik ordular bulunuyordu. 1812’deki Rus seferine katılan Napoleon orduları 600 bin kişiye yaklaşıyordu.
1795’in başlarına gelindiğinde, Fransa Müttefikleri her cephede yenmiş, Amsterdam, Ren ve Pireneler’in gerisine kadar sürmüştü. Ayrıca Prusya’yı ittifaktan çekilmeye ve 1806’ya değin süren ayrı bir barış anlaşması imzalamaya zorlamıştı. İşgal altına giren Felemenk Cumhuriyeti sonradan Fransa’nın etkisi altındaki Batav Cumhuriyetine dönüştü. Kuzey İtalya’da da güçlü bir konum elde eden Fransız ordusu, Avusturya ve Sardinya mevzilerini tehdit edecek bir düzeye ulaştı. Mart 1796’da harekete geçme konusunda isteksiz davranan ordu komutanının yerini alan Napoleon Bonaparte, yürüttüğü parlak sefer sonunda Avusturya’yı Campo Formio Antlaşması’m imzalamaya zorladı. Böylece Avusturya Felemenki Fransa’ya katılırken, Kuzey İtalya’da Fransız etkisi altında Cisalpine ve Ligurya cumhuriyetleri kuruldu. Napoleon’un Mayıs 1798’de Mısır’da giriştiği sefer ise başarısızlıkla sonuçlandı. Küçük Fransız Donanmasinın Nil Çarpışmasında (1 Ağustos 1798) Amiral Horatio Nelson karşısında yenilgiye uğramasıyla yeterli donanma desteğinden yoksun kalan Napoleon, 1799’da Akkâ’yı da ele geçiremeyince Fransa’ya döndü. Geride bıraktığı ordu 1801’e değin Mısır’daki işgali sürdürdü. Bu arada öteki Fransız kuvvetleri yeni topraklar ele geçirerek Roma, İsviçre Helvetia Cumhuriyeti) ve Piemonte’de Partenopea Cumhuriyeti) cumhuriyetçi yönetimler kurmuşlardı. Bunun üzerine Ingiltere, Rusya, Osmanlı Devleti, Napoli, Portekiz ve Avusturya’nın katıldığı İkinci Koalisyon oluşturuldu. Müttefiklerin ilk başlarda elde ettiği başarılar, izlenecek strateji konusundaki anlaşmazlıklar yüzünden kalıcı olmadı. Napoleon, Cumhuriyet Takvimi’ne göre VIII. Yıl’da 18 Brumaire Darbesi’yle (9 Kasım 1799) konsül olduğunda, Devrim’e yönelik yabancı müdahale tehdidi büyük ölçüde ortadan kalkmış bulunuyordu. 1800’de Marengo’da Avusturya’ya karşı kazanılan zafer ve bunu izleyen Luneville Antlaşması (1801), Fransa’ya kara Avrupa’sında üstünlük sağladı. Sonraki iki yıl boyunca yalnızca güçlü bir donanması olan İngiltere Napoleon’a karşı koyabildi. Nelson’ın Trafalgar’daki ezici zaferi (21 Ekim 1805) İngiltere’yi işgal etmeye yönelik Fransız tehdidini ortadan kaldırdı. 1805’te İngiltere, Rusya ve Avusturya arasında Üçüncü Koalisyon kuruldu. Napoleon 1805’te Ulm ve Austerlitz’de Avusturya’ya, 1806’da da Jena, Auerstadt ve Lübeck’te Koalisyon’a yeni katılan Prusya’ya karşı büyük zaferler kazandı. Ardından imzalanan Tilsit Antlaşmasıyla (1807) Prusya Elbe’yi temel alan bir sınırla ikiye ayrıldı ve Polonya’nın bir bölümünü yitirdi. Avusturya’daki kısa süreli bir ayaklanmadan sonra 1809’da imzalanan Schönbrunn Antlaşması Avusturya’yı zayıflatan toprak düzenlemeleri getirdi. Böylece Manş Denizinden Rus sınırına kadar Portekiz, İsveç, Sardinya ve Sicilya dışındaki bütün Avrupa toprakları ilhak, denetim ya da ittifaklar yoluyla Fransız hegemonyası altına girmiş oldu.
Fransa’nın denetimindeki limanlarını kullanarak İngiltere’yi abluka altına almak isteyen Napoleon, 1806’da Berlin Kararnamesini yayımlamıştı. İngiliz limanlarına uğradıktan sonra Fransa denetimindeki limanlara gelen gemilere el konmasını öngören ve Kıta Ablukası (Blocus Continental) olarak adlandırılan bu politika, başarılı sonuçlar vermedi. İngiltere’nin misilleme olarak Fransız limanlarına giden gemilere el koymasıyla Avrupa ticaretinde başlayan genel duraklama ve Fransız hükümetinin Ingiltere’yle ticaret yapmak için Fransız tüccarlarına ruhsat verirken izlediği kayırmacı politika, Napoleon’un siyasal desteğini önemli ölçüde yitirmesine yol açtı. Öte yandan Avrupa’daki güçlüklere karşın sömürge pazarlarını genişletmeyi başaran İngiltere, ticaret savaşından zenginleşmiş olarak çıktı.
Napoleon’un askeri başarıları, ordularını hızlı bir biçimde harekete geçirerek çoğu kez beklenmedik darbeler indirmeye dayanan saldırı stratejisinden kaynaklanıyordu. Böylece karşısındaki kuvvetlerin eşgüdüm sağlamasına zaman tanımadan onları birer birer yenilgiye uğratıyordu. Özellikle de hızlı harekete geçmenin ikmal bağlantılarım güçleştirdiği ve harekât alanındaki kaynaklara zorla el koymayı zorunlu kıldığı bu strateji, savaş alanının çok iyi tanınmasını gerektiriyordu. Napoleon’un karşısındaki kuvvetler bu stratejiye karşı, eşgüdüm sağlanıncaya değin çatışmadan kaçınmaya dayanan bir oyalama stratejisi geliştirdiler. Güçlü ikmal hatları bulunan Müttefik ordularının, kendilerini izleyen Napoleon birliklerinin ikmal bağlantısını yitirerek sorunlarla karşılaşmasından sonra saldırıya geçmelerini öngören bu strateji, ilk kez 1811’deki Yarımada Savaşı sırasında uygulandı. Portekiz’den geçen ikmal yollarını kullanan Wellington dükü İspanya’da Fransız kuvvetlerini geriletmeyi başardı. Napoleon’un 1812 Rus seferinde, Rus ordularına komuta eden Barclay de Tolly ve Bagration aynı stratejiyle çarpıcı başarılar elde ettiler. Paralel bir hat üzerinde sürekli geri çekilen Rus kuvvetleriyle 7 Eylül’de Borodino’da giriştiği büyük çaplı çarpışmada kesin bir zafer kazanamayan Napoleon, sonunda geri çekilmek zorunda kaldı. Tam bir felaketle sonuçlanan bu seferde Napoleon 500 bin askerini, müttefiklerinin güvenini ve düşmanları üzerindeki moral üstünlüğünü yitirdi.
1813’te yeni bir koalisyon kuruldu ve Fransız ordusundan daha kalabalık ordular toplandı. Müttefikleri birer birer teslim olan Napoleon, 1813’ün sonlarında Ren’in gerisine çekilmek zorunda kaldı. 1814 başlarında Fransa’ya giren Koalisyon kuvvetleri, martta Paris’e ulaştı; Napoleon 6 Nisan’ da imparatorluk tahtından çekildi. Ama Elba Adasında bir yıla yakın sürgün kaldıktan sonra, Mart 1815’te Fransa’ya dönerek yeni bir ordu topladı. Bu kez karşısında Ingiltere, Rusya, Prusya ve Avusturya’nın katıldığı bir koalisyon vardı. Napoleon, Fransa’ya ayn kollardan giren Wellington komutasındaki İngiliz ve Felemenk kuvvetleri ile Blücher komutasındaki Prusya kuvvetlerinin birleşmesini önleyemeyerek, 16- 18 Haziran 1815’te Waterloo’da kesin yenilgiye uğradı. Napoleon’un 22 Haziran’da ikinci kez çekilmesinden kısa bir süre sonra, XVIII. Louis’nin başa geçmesiyle Bourbon monarşisi yeniden kuruldu.
kaynak: Ana Britannica
BAKINIZ Napoléon Bonaparte
Son düzenleyen NeutralizeR; 1 Temmuz 2016 01:09
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!