Arama

Napolyon Savaşları

Güncelleme: 1 Temmuz 2016 Gösterim: 9.803 Cevap: 2
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
21 Nisan 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye

Napoleon Savaşları

Ad:  Napolyon Savaşları1.jpg
Gösterim: 5126
Boyut:  76.2 KB

Napoleon Bonaparte’nin 18 Brumaire Darbesi’yle (9 Kasım 1799) Fransa birinci konsülü olmasının ardından, Fransa ile İngiltere, Rusya ve Avusturya arasında yapılan ve Fransız Devrim Savaşları’nm devamı niteliğinde olan bir dizi savaş.
Sponsorlu Bağlantılar

Fransız Devrim ve Napoleon Savaşları,


1792-1815 arasında Fransa’yı öteki Avrupa devletlerinin değişen ittifaklarıyla karşı karşıya getiren ve Avrupa’nın büyük bir bölümü üzerinde kısa süreli bir Fransız hegemonyası kurulmasını sağlayan bir dizi savaş. Başlangıçta Fransız Devrimi’ni savunma ve devrimin kazançlarını yayma amacını temel alan savaşlar, Napoleon’un mutlak iktidarı ele geçirmesinden sonra Fransa’mn nüfuz ve topraklarım genişletme hedefine yönelmiştir.

Fransız Devrimi’nin getirdiği köklü değişiklikler 1791’de XVI. Louis’nin başarısız kaçma girişiminin hemen ardından Avrupa’ daki monarşik yönetimleri kaygılandırmaya başladı. Avusturya ve Prusya tehdit edici ve kışkırtıcı bir nitelik taşıyan Pillnitz Bildirgesi’ni yayımladı. Devrimi sindirmeye yönelik girişimlerin artması üzerine, Fransa Nisan 1792’de bu iki ülkeye savaş açtı. Fransa içlerinde ilerlemeye başlayan Braunschweig dükü komutasındaki Prusya-Avusturya kuvvetleri, Charles-François Dumouriez ve François-Christophe Kellermann komutasındaki Fransız kuvvetlerince 20 Eylül 1792’de Valmy’de durduruldu. Saldırı konumuna geçen Fransız kuvvetleri kasım sonuna doğru Avusturya Felemenki (bugün Belçika ve Lüksemburg) ve başka toprakları işgal etti. 1793 başlarında Avusturya, Prusya, İspanya, Felemenk Cumhuriyeti ve İngiltere Fransa’ya karşı Birinci Koalisyon’u oluşturdu. Savaşın Fransa aleyhine dönmesi üzerine, devrim hükümeti genel seferberlik ilan etti. Böylece daha önce benzeri görülmemiş büyüklükte ordular kurularak cepheye gönderildi. 18. yüzyıl ortalarında kara Avrupa’sındaki savaşlar genelde 60-70 bin kişilik ordularla yürütülürken, 1800’de Napoleon’un emrinde her an harekete geçirebileceği 250 bin kişilik ordular bulunuyordu. 1812’deki Rus seferine katılan Napoleon orduları 600 bin kişiye yaklaşıyordu.

1795’in başlarına gelindiğinde, Fransa Müttefikleri her cephede yenmiş, Amsterdam, Ren ve Pireneler’in gerisine kadar sürmüştü. Ayrıca Prusya’yı ittifaktan çekilmeye ve 1806’ya değin süren ayrı bir barış anlaşması imzalamaya zorlamıştı. İşgal altına giren Felemenk Cumhuriyeti sonradan Fransa’nın etkisi altındaki Batav Cumhuriyetine dönüştü. Kuzey İtalya’da da güçlü bir konum elde eden Fransız ordusu, Avusturya ve Sardinya mevzilerini tehdit edecek bir düzeye ulaştı. Mart 1796’da harekete geçme konusunda isteksiz davranan ordu komutanının yerini alan Napoleon Bonaparte, yürüttüğü parlak sefer sonunda Avusturya’yı Campo Formio Antlaşması’m imzalamaya zorladı. Böylece Avusturya Felemenki Fransa’ya katılırken, Kuzey İtalya’da Fransız etkisi altında Cisalpine ve Ligurya cumhuriyetleri kuruldu. Napoleon’un Mayıs 1798’de Mısır’da giriştiği sefer ise başarısızlıkla sonuçlandı. Küçük Fransız Donanmasinın Nil Çarpışmasında (1 Ağustos 1798) Amiral Horatio Nelson karşısında yenilgiye uğramasıyla yeterli donanma desteğinden yoksun kalan Napoleon, 1799’da Akkâ’yı da ele geçiremeyince Fransa’ya döndü. Geride bıraktığı ordu 1801’e değin Mısır’daki işgali sürdürdü. Bu arada öteki Fransız kuvvetleri yeni topraklar ele geçirerek Roma, İsviçre Helvetia Cumhuriyeti) ve Piemonte’de Partenopea Cumhuriyeti) cumhuriyetçi yönetimler kurmuşlardı. Bunun üzerine Ingiltere, Rusya, Osmanlı Devleti, Napoli, Portekiz ve Avusturya’nın katıldığı İkinci Koalisyon oluşturuldu. Müttefiklerin ilk başlarda elde ettiği başarılar, izlenecek strateji konusundaki anlaşmazlıklar yüzünden kalıcı olmadı. Napoleon, Cumhuriyet Takvimi’ne göre VIII. Yıl’da 18 Brumaire Darbesi’yle (9 Kasım 1799) konsül olduğunda, Devrim’e yönelik yabancı müdahale tehdidi büyük ölçüde ortadan kalkmış bulunuyordu. 1800’de Marengo’da Avusturya’ya karşı kazanılan zafer ve bunu izleyen Luneville Antlaşması (1801), Fransa’ya kara Avrupa’sında üstünlük sağladı. Sonraki iki yıl boyunca yalnızca güçlü bir donanması olan İngiltere Napoleon’a karşı koyabildi. Nelson’ın Trafalgar’daki ezici zaferi (21 Ekim 1805) İngiltere’yi işgal etmeye yönelik Fransız tehdidini ortadan kaldırdı. 1805’te İngiltere, Rusya ve Avusturya arasında Üçüncü Koalisyon kuruldu. Napoleon 1805’te Ulm ve Austerlitz’de Avusturya’ya, 1806’da da Jena, Auerstadt ve Lübeck’te Koalisyon’a yeni katılan Prusya’ya karşı büyük zaferler kazandı. Ardından imzalanan Tilsit Antlaşmasıyla (1807) Prusya Elbe’yi temel alan bir sınırla ikiye ayrıldı ve Polonya’nın bir bölümünü yitirdi. Avusturya’daki kısa süreli bir ayaklanmadan sonra 1809’da imzalanan Schönbrunn Antlaşması Avusturya’yı zayıflatan toprak düzenlemeleri getirdi. Böylece Manş Denizinden Rus sınırına kadar Portekiz, İsveç, Sardinya ve Sicilya dışındaki bütün Avrupa toprakları ilhak, denetim ya da ittifaklar yoluyla Fransız hegemonyası altına girmiş oldu.

Fransa’nın denetimindeki limanlarını kullanarak İngiltere’yi abluka altına almak isteyen Napoleon, 1806’da Berlin Kararnamesini yayımlamıştı. İngiliz limanlarına uğradıktan sonra Fransa denetimindeki limanlara gelen gemilere el konmasını öngören ve Kıta Ablukası (Blocus Continental) olarak adlandırılan bu politika, başarılı sonuçlar vermedi. İngiltere’nin misilleme olarak Fransız limanlarına giden gemilere el koymasıyla Avrupa ticaretinde başlayan genel duraklama ve Fransız hükümetinin Ingiltere’yle ticaret yapmak için Fransız tüccarlarına ruhsat verirken izlediği kayırmacı politika, Napoleon’un siyasal desteğini önemli ölçüde yitirmesine yol açtı. Öte yandan Avrupa’daki güçlüklere karşın sömürge pazarlarını genişletmeyi başaran İngiltere, ticaret savaşından zenginleşmiş olarak çıktı.

Napoleon’un askeri başarıları, ordularını hızlı bir biçimde harekete geçirerek çoğu kez beklenmedik darbeler indirmeye dayanan saldırı stratejisinden kaynaklanıyordu. Böylece karşısındaki kuvvetlerin eşgüdüm sağlamasına zaman tanımadan onları birer birer yenilgiye uğratıyordu. Özellikle de hızlı harekete geçmenin ikmal bağlantılarım güçleştirdiği ve harekât alanındaki kaynaklara zorla el koymayı zorunlu kıldığı bu strateji, savaş alanının çok iyi tanınmasını gerektiriyordu. Napoleon’un karşısındaki kuvvetler bu stratejiye karşı, eşgüdüm sağlanıncaya değin çatışmadan kaçınmaya dayanan bir oyalama stratejisi geliştirdiler. Güçlü ikmal hatları bulunan Müttefik ordularının, kendilerini izleyen Napoleon birliklerinin ikmal bağlantısını yitirerek sorunlarla karşılaşmasından sonra saldırıya geçmelerini öngören bu strateji, ilk kez 1811’deki Yarımada Savaşı sırasında uygulandı. Portekiz’den geçen ikmal yollarını kullanan Wellington dükü İspanya’da Fransız kuvvetlerini geriletmeyi başardı. Napoleon’un 1812 Rus seferinde, Rus ordularına komuta eden Barclay de Tolly ve Bagration aynı stratejiyle çarpıcı başarılar elde ettiler. Paralel bir hat üzerinde sürekli geri çekilen Rus kuvvetleriyle 7 Eylül’de Borodino’da giriştiği büyük çaplı çarpışmada kesin bir zafer kazanamayan Napoleon, sonunda geri çekilmek zorunda kaldı. Tam bir felaketle sonuçlanan bu seferde Napoleon 500 bin askerini, müttefiklerinin güvenini ve düşmanları üzerindeki moral üstünlüğünü yitirdi.

1813’te yeni bir koalisyon kuruldu ve Fransız ordusundan daha kalabalık ordular toplandı. Müttefikleri birer birer teslim olan Napoleon, 1813’ün sonlarında Ren’in gerisine çekilmek zorunda kaldı. 1814 başlarında Fransa’ya giren Koalisyon kuvvetleri, martta Paris’e ulaştı; Napoleon 6 Nisan’ da imparatorluk tahtından çekildi. Ama Elba Adasında bir yıla yakın sürgün kaldıktan sonra, Mart 1815’te Fransa’ya dönerek yeni bir ordu topladı. Bu kez karşısında Ingiltere, Rusya, Prusya ve Avusturya’nın katıldığı bir koalisyon vardı. Napoleon, Fransa’ya ayn kollardan giren Wellington komutasındaki İngiliz ve Felemenk kuvvetleri ile Blücher komutasındaki Prusya kuvvetlerinin birleşmesini önleyemeyerek, 16- 18 Haziran 1815’te Waterloo’da kesin yenilgiye uğradı. Napoleon’un 22 Haziran’da ikinci kez çekilmesinden kısa bir süre sonra, XVIII. Louis’nin başa geçmesiyle Bourbon monarşisi yeniden kuruldu.

kaynak: Ana Britannica

Son düzenleyen NeutralizeR; 1 Temmuz 2016 01:09
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
21 Nisan 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Ad:  Napolyon Savaşları2.jpg
Gösterim: 1443
Boyut:  37.3 KB

Napolyon Savaşları


İhtilal Sonrası Fransız Ordusunun Yapısal Özellikleri


Sponsorlu Bağlantılar
Fransız İhtilali’nin hemen ardından yeniden şekillenen Fransız ordusunun yapısal özellikleri, 18. yüzyılın diğer Avrupa ordularının yapısal özelliklerinden çok belirgin farklılıklar göstermiştir. Bu yapısal farklılıklar özellikle Napolyon Savaşları sırasında Fransız ordularının elde ettikleri başarılarda büyük ölçüde pay sahibidir. Kuşkusuz ki Napolyon’un parlak askeri becerisinin de etkisi büyük olmuştur.
Bu farklı yapısal özellikleri şu başlıklar altından irdelemek olanaklıdır.
  • 18. yüzyıl ordularını oluşturan askerler, serflerden oluşan, zorla silah altına alınmış, ölmemek için öldürmek zorunda kalan insanlardır. Bir sorumluluk, bir ideal uğruna değil, zorunlu oldukları için savaşırlar. Bu askerlerden oluşan birlikler, dağılma eğilimi gösterirler. Yanaşık düzen savaşa sürülmeleri ve sıkı bir disiplin altında tutulmaları gerekir. Bu ise, birliklerin hareket yeteneğini ciddi biçimde sınırlayacaktır.
Oysa Fransız ordusundaki askerler, her ne kadar “zorunlu askerlik” dolayısıyla silah altına alınmış olsalar da, özgür yurttaşlardır. Bu insanlar, ulus devletinin yurttaşlarıdır, yurttaş-ordunun askerleridir. Bir ulus devletin yurttaşı olmanın sorumluluğuyla, bir ideal uğruna savaşırlar. Sıkı bir disiplin altına rahatlıkla girebilirler, eğilimleri bu yöndedir.
Askerlerin bu eğilimleri, komutanların birliklerini sevk ve idare tarzını kökten değiştirmektedir. Onlara çok daha geniş bir alanda inisiyatif kullanma olanağı vermektedir. Napolyon ordularının başarılarının nedenlerinden biri de Napolyon'un generallerinin geniş inisiyatifleri olmasıdır.
  • Fransız İhtilali öncesinde, tüm Avrupa monarşilerinde olduğu gibi Fransız Ordusu’ndaki subaylar da aristokrat ailelerin tekelindeydi. Ancak ihtilal sırasında aristokrasi tasfiye edildiği için halktan insanların subay atanması zorunlu olmuştur. Bunun sonucunda Fransız İhtilal Ordusu’nun subay kadrosu, genç, yeteneğe göre terfi eden, dinamik unsurlardan oluşmuştur.
  • Fransız İhtilal Ordusu’ndaki düzenlemelerle tümenler halinde yapılandırılmıştır. Tüm askeri sınıfları bünyesinde barındıran, bağımsız, herhangi bir operasyonu ya da manevrayı bağımsız olarak gerçekleştirebilecek birimler olan tümenler, kolordular düzeyinde birleştirilmişti.
  • Özellikle Napolyon orduları, Napolyon’un izlediği yöntem gereği, ağırlıklı olarak “yerinde ikmal” ilkesiyle hareket eden ordulardır. Napolyon, ordularının ikmal meselesini, uzun ikmal kollarına değil, istila edilen topraklardaki kaynaklara dayandırmıştır. Bu tutum, orduların manevralarını, ikmal olanaklarının sınırlayıcı baskısından kurtarmış, daha hızlı manevra yapabilir hale getirmiştir.
Lakin bu durum ancak, Avrupa’nın verimli ve yoğun nüfus barındıran bölgelerinde başarılı olmuştur. Yerinde ikmal olanaklarının son derece kısıtlı olduğu Mısır, İspanya ve Rusya’da ise geri tepmiştir. Özellikle Rusya’da durum daha da vahim bir hal almıştır. Rus ordusu, II. Dünya Savaşı’nda da uygulanan “yanmış toprak” taktiğini uygulamış, çekilirken Napolyon ordularının kullanabileceği her şeyi ya beraberinde götürmüş ya da yerinde imha etmiştir. Napolyon ordularında hızlı manevra ve yürüyüş hızı konusunda etkin olan bir başka unsur da subay kadrosunun asillerden oluşmamasıdır. Asiller, kendilerine son derece rahat bir ortam sağlayacak tüm ağırlıklarıyla birlikte hareket ederler. Ağırlıklarını taşıyan atlı arabalar, ordunun hızını düşürür. Özellikle zor arazi ve yol koşullarında bu durum daha da belirgin bir etki yaratır. Askerler yol kenarında bekler, öncelik tanınan aristokrat subayların ağırlıklarıyla yüklü arabalar yolu kullanır. Oysa Fransız ordularında öncelik piyadenindir, asker yoldan yürür, subay yolun dışından atının üstünde yolculuk eder. Sonuç olarak 18. yüzyıl Avrupa ordularında standart yürüyüş hızı dakikada 70 adımken, Fransız İhtilali ordularında dakikada 120 adımdır.
  • 1776 yılında Topçu Genel Müfettişi olan Gribeauval, Fransız İhtilal Ordusu’nun topçu unsurlarında önemli düzenlemeler yapmıştır. Orduda kullanılan top çapları standartlaştırılmış, ilave olarak havanların kullanılmasına geçilmiş ve top arabalarında yapılan geliştirmelerle topçu bataryalarına hareketlilik kazandırılmıştır. Bu düzenlemelerle Fransız İhtilal Ordusu, yüksek atış gücüne sahip ve hareketli topçu bataryalarıyla savaş alanına hakim olabilmiştir.

Napolyon'un Stratejik ve Taktik Özgünlüğü


Hemen hemen bütün tarihçiler ve araştırmacılar, Napolyon’un askeri alanda belirgin bir teorisi olmadığı görüşünde birleşirler. Napolyon’un askeri başarıları, sağlam bir askeri teorik yaklaşım çerçevesinde hazırlanmış planlara değil, savaş alanındaki hareket tarzına bağlanır.
Her şeyden önce Napolyon hep saldırı savaşları vermiştir. Teorik olarak bir saldırı için, bir temel plan ve alternatif planlar hazırlanması gerekir. Ancak, Napolyon’un savaş planları yoktur. Napolyon, kolordularını birbirleriyle bağlantıları kopmayacak ölçüde araziye yayarak ilerler. Böylece rakibini, onu karşılayabilmek için yayılmaya zorlar. Bu yayılma, önceden planlanmış savaş düzeninin o anda değiştirilmesini gerektirdiği için düzensiz olmak zorundadır. Napolyon, savaş alanını rahatlıkla gözleyebileceği bir noktadadır ve düşmanının yayılmasını izler. Belirli bir anda, belirli bir bölge civarındaki birliklerini hızla, belirli bir bölgeye yönelik olarak taarruza kaldırır. Bu nokta, düşmanın kritik “bağlantı noktası”dır. Eğer bu bağlantı noktasına yönelen taarruz başarılı olursa, düşman cephesi yarılmış olur. Eğer başarısız olursa, zaten yaygın durumdaki kolorduları ona, alternatif bir plan için esneklik sağlar.
Bütün bunlar, birliklerini zaafa uğratmayacak biçimde yaymasına ve savaş alanını çok iyi izlemesine bağlıdır. O anın koşullarına uygun olarak birliklerini toplayıp bir “siklet merkezi” oluşturması bu sayede olur.

Son düzenleyen Safi; 1 Temmuz 2016 00:18
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
21 Nisan 2009       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye

Napolyon Savaşları


Ad:  Napolyon Savaşları3.jpg
Gösterim: 1601
Boyut:  59.4 KB

"Koalisyon" Savaşları Öncesi Gelişmeler


Fransa, 1792 de Avusturya ve Prusya’ya savaş ilan etmiştir. Fransa topraklarında ilerleyen Avusturya-Prusya birleşik ordusu, 20 Eylül 1792 de Valmy yakınlarında durdurulmuştur. İlerleyen Fransız kuvvetleri 1792 yılının Kasım ayı sonlarına bugünkü Belçika ve Lüksembourg topraklarını işgal etmiştir. 1793 yılı başında, Avusturya, Prusya, İngiltere ve İspanya, Fransa’ya karşı I. Koalisyonu oluşturmuşlardır.
1795 yılına gelindiğinde Fransa, Ren’den Pirenelere kadar genişlemiş sınırlara ulaşmıştır. Ayrıca 11 yıllık bir dönem için Prusya Koalisyon’dan ayrılmıştır. Daha sonra Napolyon, İtalya Seferi sonunda Avusturya’yı Campo Formio antlaşmasını imzalamak zorunda bırakmıştır.

I. Koalisyon Savaşları


I. Koalisyon, 1796 yılında I. Fransa Cumhuriyeti’ne karşı, İngiltere, Avusturya, Prusya, Sicilya ve bir İtalya devleti olan Piemonte tarafından oluşturulan ilk karşı cephedir.
1796 yılında İtalya ordusunun başkomutanlığına atanan Napolyon, yetersiz donatılmış ve her türlü ikmal malzemesi açısından ihmal edilmiş olan bu orduyu kısa süre içinde savaşabilecek bir duruma getirmiştir. Aslında Napolyon’un İtalya Seferi için emrine verilmiş olan ordu, bu çapta bir harekat için yetersiz bir askeri güçtür. Emrindeki üst rütbeli subaylar, kendisi gibi Fransız İhtilali sonrasında hızla terfi etmiş, ama deneyimsiz subaylardır. Hızlı terfi etmelerinde, savaş alanlarında gösterdikleri beceri ve yeteneğin payı büyüktür ama, bu çapta birliklere komuta etmeleri, yeni bir deneyim olacaktır. İtalya Seferi’nde Napolyon’un kurmayları, daha sonraki savaşlarda da birlikte çarpışacağı subaylardır, Murat, Junot, Berthier, Massena gibi.
Öte yandan İtalya Seferi için Napolyon’un emrine verilen ordu, 30 bin mevcutlu bir ordudur. Oysa karşısında 70 bin mevcutlu bir Piemonte ve 50 bin mevcutlu bir Avusturya ordusu vardır.

Napolyon, 12 Nisan 1796 tarihinde Alpleri aşarak Kuzey İtalya'ya saldırıya geçti. Avusturya ve Piemode ordularını ard arda yenilgiye uğrattıktan sonra Ocak 1797 de İtalya'daki Avusturya askeri varlığını püskürterek Viyana üzerine yürüdü. Napolyon, Kuzey İtalya’da, ikmal merkezlerine aşırı derecede bağımlı, hızlı hareket yeteneği gösteremeyen, dağınık Koalisyon kuvvetleri karşısında, hızlı manevralarıyla, “yerinde ikmal” prensibiyle, topçu bataryalarıyla savaş alanına hakim olabilmesiyle parlak başarılar sağlamıştır.

Avusturya'nın ateşkes istemesi üzerine Campo Formio’da barış görüşmelerine başlanmıştır. Ancak görüşmeler uzamış, antlaşma 17 Ekim 1797 tarihinde imzalanmıştır. Bu antlaşma, I. Koalisyon’un da sonu olmuştur. Fransa’ya ise sadece Kuzey İtalya’da değil, antlaşma koşulları gereği Hollanda’da da toprak sağlamıştır. Özellikle Kuzey İtalya’daki kazanımlar önemlidir. Venedik kontrolündeki Ege adaları ve Venedik donanması Napolyon’a geçmiştir.
Napolyon, İtalya Seferi’nde, “yerinde ikmal” prensibini izleyerek Direktuvar yönetimine –zaten mali durum hiç iyi değildir- fazlaca bir yük olmadığı gibi, bölgeden topladığı ağır vergilerle de önemli ölçüde bir mali kaynak yaratmıştır. Böylece hem askeri hem de politik olarak sivrilmesini sağlamıştır.

Mısır Seferi


1 Temmuz’da 1798 İskenderiye limanında Mısır topraklarına çıkan Fransız Ordusu Piramitler Savaşı'nda Osmanlı ordusunu yenilgiye uğratmıştır.
Ad:  mısır.JPG
Gösterim: 1626
Boyut:  64.5 KB

Napoleon’un 1798’de Mısır’a düzenlediği seferin asıl amacı Hindistan ticaretini keserek Devrim Fransası’nın savaş halinde olduğu İngiltere’ yi dize getirmekti. Bu arada Mısır’ı eski zenginliğine kavuşturacak ileri bir yönetim kurma hedefi de öngörülüyordu. Askeri birliklere Mısır’ın eski uygarlığını incelemek üzere çok sayıda bilim adamı ve uzman da eşlik ediyordu. İngilizlerin Akdeniz’deki donanmasını atlatarak temmuz başında Abukir Koyunda karaya çıkan ve İskenderiye’yi ele geçiren Napoleon, Arapça bir bildiriyle İslamın ve OsmanlIların dostu olduğunu ve zorba Memlûkleri cezalandırarak halkı kurtarmayı amaçladığını duyurdu. Piramitler Çarpışmasında Memlûk kuvvetlerini yenerek Kahire’ye girdikten sonra, ulema denen din önderlerini yanma çekmek için danışma organı niteliğinde çeşitli divanlar oluşturdu. İngiliz amirali Nelson’m Abukir’deki donanmasını yok etmesi üzerine, dış bağlantıları kopan kuvvetlerinin kendi başına ayakta kalmasını sağlayacak düzenlemelere girişti. Halkın yönetimdeki yeniliklere gösterdiği tepki ve askeri işgalin getirdiği mali yük nedeniyle karşılaşılan güçlükler, OsmanlIların Fransa’ya savaş açmasıyla daha da ağırlaştı. Bir süre sonra Kahire’deki bir ayaklanmanın şiddetle bastırılması, Mısır halkının desteğini kazanma umudunu bütünüyle suya düşürdü.

Osmanlı saldırısını önlemek için Suriye’ deki Akkâ’yı alma girişimi sonuçsuz kalan Napoleon, Abukir’e çıkan Osmanlı kuvvetlerini yenilgiye uğrattıysa da seferin çıkmaza girdiğini görerek Mısır’dan gizlice kaçtı. Fransız kuvvetlerinin komutanlığını üstlenen Jean-Baptiste Kleber, Mısır’ı boşaltmak için Ocak 1800’de OsmanlIlar ve İngilizlerle anlaşmaya vardı. İngiliz hükümetinin anlaşmayı tanımaması nedeniyle başlayan çarpışmalar sırasında, OsmanlIların ele geçirdiği Kahire’yi geri alarak Fransız otoritesini yeniden sağladı. Kleber’nin öldürülmesinden sonra yerini alan Abdullah Jacques Menou, Fransız işgalini sürdürmek üzere yeni önlemler aldı. Ama üç koldan saldırıya geçen Osmanlı ve İngiliz birlikleri 1801’de Fransız kuvvetlerini teslim olmaya zorladı.

Fransız işgalinin en önemli sonucu Mısır’ın Doğu Sorunu’nun bir parçası olarak İngiliz-Fransız, rekabetinin yörüngesine girmesi oldu. Öte yandan Mısır Batı kültürünün etkisine açıldı ve Mısır Enstitüsü’nü oluşturan Napoleon’un bilginleri Eski Mısır biliminin temelini attı. Bir başka önemli sonuç da Fransız işgalinin Memlûk bey(erinin gücüne ağır bir darbe indirmesiydi. Rakip gruplara ayrılan yeni Memlûk önderleri Osmanlı ve İngiliz kuvvetleriyle uzlaşmak zorunda kaldı.

II. Koalisyon Savaşları


II. Koalisyon, İngiltere, Rusya, Osmanlı İmparatorluğu, Napoli, Portekiz ve Avusturya ittifakıyla oluşturulmuştur. Başlarda başarılı sonuçlar elde ettilerse de ortak bir strateji izleyemediler ve koalisyon başarılı olamadı.
9 Kasım 1799 tarihinde Birinci Konsül olan Napolyon, Kuzey İtalya’daki Fransız varlığını tehdit eden Avusturya ve Rus ordularına karşı harekata geçmiştir. II. Koalisyon’un bu bölgedeki kuvvetlerinin ikmal hatlarını kesmek için Milano yönünde ilerlemiş ancak ondan önce Cenova’yı ele geçirerek bu bölgede yığınak yapan Koalisyon güçleriyle 14 Haziran 1800 tarihinde çatışmak zorunda kalmıştır. Napolyon, Marengo Savaşı olarak tarihe geçen bu savaşta, gün içinde savaşı kaybetmiştir ama, generallerinden Desaix komutasındaki bir kolordunun tam zamanında yetişmesiyle günü zaferle kapatmıştır.
Napolyon bu savaşın ardından Rus birliklerini kuşatma altında tutarak Avusturya ordusuna saldırmıştır.
Alexandr Suvorov komutasındaki Rus birlikler, kuşatmayı yarıp Alplerdeki sarp geçitleri kullanarak çekilmişlerdir. Bu başarılı çekilme Suvorov’u tarihin en başarılı komutanlarından biri haline getirecektir.
Hohenlinden Savaşı’nda -3 Aralık- Avusturya ordusunun uğradığı yenilgi ardından 9 Şubat 1801 tarihinde imzalanan Luneville Antlaşmasıyla Avusturya, İtalya, Hollanda ve İsveç, Fransız hegemonyasını kabul etmişlerdir. Bu antlaşma II. Koalisyonun sonu olmuş ve İngiltere’yi yalnız bırakmıştır.

III. Koalisyon Savaşları


1804 yılında imparator olan Napolyon, bütün bu koalisyon oluşturmalarda asıl dinamonun İngiltere olduğunu gayet iyi bilmektedir. Büyük bir donanma ve güçlü bir ordu oluşturarak İngiltere’yi istila etmek ve sorunu çözmeyi planlamaktadır.
Napolyon bu planı ertelemek zorunda kalacaktır çünkü, 1805 yılında Fransa’ya karşı bir ittifak daha kurulmuştur. III. Koalisyon, İngiltere Avusturya, İsveç, Rusya ve Sicilya Krallığı arasında oluşmuştur.
Ancak Fransız donanması, Lord Nelson komutasındaki İngiliz donanması karşısında Trafalgar Savaşı’nda ağır bir yenilgiye uğramıştır. Bu sırada Napolyon’un 180 bin kişilik ordusu, Manş kıyılarında toplamış, İngiltere’nin istilası için hazırlık yapmaktadır. Donanmanın yenilgiye uğraması, İngiltere’nin istila planlarını da suya düşürmüştür. Napolyon, III. Koalisyon’u, kıta Avrupası’nda yenmek zorundadır artık.

Koalisyon, Avusturya ve Rus ordularının birlikte Fransa’ya saldırması yönünde bir plan yapmıştır, ancak Avusturya komutanı Rus ordularını beklemeden saldırıya geçmiştir. Manş kıyılarındaki ordusunu toplayan Napolyon, çok hızlı bir şekilde Bavyera’ya ilerlemiş ve Avusturya ordusunun geri bağlantısını kesecek bir manevra yapmıştır. 22 Ekim 1805 tarihinde Avusturya ordusu 60 bin asker ve 120 topla teslim olmak zorunda kalmıştır. Napolyon’un bu manevrası, düşmanın doğrudan cephesine bir saldırıya girişmek yerine, geri bağlantısını kesmeye dayanan, tam anlamıyla bir Dolaylı tutum stratejisidir. Sonuçta, büyük çaplı bir çatışmaya girmeden ve önemli bir kayba uğramadan Avusturya ordusunun savaşma azim ve gücünü kırmıştır.
Ulm Savaşı parlak bir zaferle sonuçlanmıştır ama Napolyon açısından durum halen kritiktir. Avusturya’nın diğer ordusuyla Rus ordusu batıya doğru ilerlemektedir ve bir İtalyan ordusu da güneyden yaklaşmaktadır. Napolyon, iki kuvvetin birleşmesine fırsat vermeyecek bir şekilde hızla doğuya ilerler ve Avusturya – Rus kuvvetlerinin karşısına Austerlitz’de çıkmıştır. “Üç İmparator Muharebesi” olarak da bilinen 2 Aralık 1805 tarihli Austerlitz Savaşı da Napolyon’un zaferiyle sonuçlanmıştır. Rus ve Avusturya kayıpları, ölü, yaralı ve kaçak olarak toplam 27 bin iken Fransız kayıpları 9 bindir. Ayrıca Fransız ordusu 180 top ele geçirmiştir.
Her iki savaşta iki ordusunu kaybeden Avusturya savaştan çekilmek zorunda kalmıştır. 22 Aralık 1805 de Avusturya ile Fransa arasında Pressburg Antlaşması imzalanmıştır. Çar I. Aleksandr ve General Mikhail Kutuzov yönetimindeki Rus ordusu ise geri çekilmiştir.

IV. Koalisyon Savaşları


IV. Koalisyon Prusya, Rusya, Saksonya, İsveç ve İngiltere arasında oluşturulmuştur.
1806 yılının ortalarında, İngiltere, Prusya, İsveç, Rusya ve Saksonya arasında yeni bir koalisyon, IV. Koalisyon oluşturulmuştur. Napolyon, Rus orduları ulaşmadan Prusya ordularına taarruza geçmiştir. 14 Ekim 1806 tarihinde Jena’da bir Prusya ordusunu bozguna uğratmıştır. aynı gün Mareşal Davout komutasındaki bir başka Fransız ordusu da diğer bir Prusya ordusunu yenilgiye uğratmıştır. Her iki Fransız ordusu da Napolyon’un komutasında dağılan Prusya birliklerini Berlin’e kadar izleyerek yeniden toparlanmalarına fırsat vermemiştir. Fransız ordularının kayıpları 8 bin iken Prusya kayıpları 25 bin kadardır.
Daha sonra ilerleyen Rus ordularını karşılayan Napolyon, 7-8 Şubat 1807 tarihinde Eylau Savaşı’nda, 14 Haziran 1807 tarihinde de Friedland Savaşı’nda yenilgiye uğrattı. Bu savaşların ardından Rusya’yla 7 Temmuz 1807 tarihinde yapılan Tilsit Antlaşması ile Rusya da savaştan çekilmiş oldu.

V. Koalisyon


V. Koalisyon, Avusturya ve İngiltere arasında 1809 yılı başlarında oluşturulmuştur.
10 Nisan-14 Ekim 1809 tarihleri arasında gerçekleşen V. Koalisyon savaşları, Napolyon savaşlarının içinde en kanlı ve geniş çaplı olanlarıdır.

Arşidük Charles komutasındaki Avusturya ordusu 10 Nisan 1809 tarihinde Bavyera’ya saldırmıştır. Karşılıklı manevralar ve iki çatışmanın ardından V. Koalisyon Savaşları’nın ilk sert muharebesi gerçekleşmiştir. Napolyon kuvvetlerinin Aspern ve Essling kasabaları arasındaki Danube nehir geçişinde (köprübaşı) gerçekleşen Aspern-Essling Savaşı, 21 Mayıs 1809 günü, öğleden hemen sonra başlamış ve iki gün sürmüştür. İkinci gün, Napolyon’un Avusturya kuvvetlerinin merkezine karşı giriştiği güçlü saldırı, Avusturya hatlarını yarmıştı. Ancak savaşı hemen hemen kazanmışlarken Arşidük Charles’in son yedeklerini bizzat komuta ederek, cesaretle giriştiği saldırı durumu kurtarmıştır. Napolyon, köprübaşını kaybetmiş ve sonuç alamayacağı açıkça belli olan savaş alanından birliklerini çekmiştir.
5 Temmuz 1809 tarihinde başlayan ve yine iki gün süren Wagram Savaşı ise Fransız ordularının zaferiyle sonuçlanmıştır.
14 Ekim 1809 günü imzalanan Viyana Anlaşması ile V. Koalisyon da fiilen sona ermiş oldu.

Rusya Seferi


Rusya, V. Koalisyon’da yer almamıştır. Tiltis Antlaşması’nın sonucudur bu. İngiltere’nin uyguladığı deniz ablukası Rus ekonomisi için de ciddi sonuçlar yaratmaktadır. Rusya’nın Tiltis Antlaşması’nı yok sayarak taraf değiştirmesinde bu ekonomik sıkıntıların etkisi olmuştur.
Napolyon’un Rusya Seferi’ne katılan ordunun mevcudu konusunda, farklı kaynaklarda, farklı rakamlar verilmektedir. Esasen, Rusya Seferi’ne çıkan Fransız ordusu, tarihin o güne kadar gördüğü en kalabalık ordudur. Yarıya yakını Fransız askerlerinden oluşmaktadır, diğerleri Fransa’ya tabi ülkelerin askerleridir.

7 Eylül 1812 günü gerçekleşen Borodino Savaşı, Moskova’nın yaklaşık 110 km. batısında, Moskova nehri üstündeki köprübaşında yapılmıştır. Napolyon Ordularını durdurmayı başarmakla birlikte Rus Ordusu'nun kayıpları, mevzileri uzun süre elde tutabilecek durumda değildir. Kutuzov, geri çekilme kararı verir. Hiç bir askeri direnişle karşılaşmadan Moskova'ya giren Napolyon, Rus Çarı'nın bir barış antlaşmasına yanaşmaması, Rus Ordusu'nun imha edilmemiş olması ve kış şartlarında ordusunun ikmalinin neredeyse olanaksız hale gelmesi dolayısıyla Rus topraklarından geri çekilmek zorunda kalmıştır. Ordusunun büyük bir bölümünü bu geri çekilme sırasında kaybetmiştir. Rus Ordusu, onları sürekli olarak izlemiş ve yıpratmıştır.

Paris’e dönen Napolyon, ilerleyen Rus birliklerini Polonya topraklarında karşılamak için yeni bir ordu düzenlemiştir. 2 Mayıs 1813 tarihinde Lützen Savaşı’nda ve 20 Mayıs 1813 tarihinde Bautzen Savaşlarında Rus ordularının ilerleyişini durdurmayı başarmıştır.

Bu tarihlerde Koalisyon güçleri, “Trachenburg Planı” olarak bilinen bir strateji izlemeye karar vermişlerdir. Bu stratejiye göre daha küçük çaplı Fransız birlikleriyle savaşılacak, Napolyon’un yeterince yıpranması sağlanmadan onun komuta ettiği ordularla çatışmaya girmekten kaçınılacaktır.

1813 yılının Ağustos ayında Dresden Savaşı’nda başarı kazanan Napolyon, bu başarısının sonuçlarını geliştirememiştir.
Leipzig Savaşı, 16-19 Eylül 1813 tarihlerinde gerçekleşen, tarihte “Ulusların Savaşı” olarak da bilinen bir savaş olmuştur. Napolyon’un 195 bin kişilik ordusu, Koalisyon güçlerinin 365 bin kişilik ordusu karşısında tutunamamıştır. Napolyon, dört kolorduyu ve Alman prenslerinin desteğini yitirerek savaş alanından çekilmek zorunda kalmıştır.

Koalisyon Güçleri Paris’te


Ağırlıklı olarak Rus ve Prusya kuvvetlerinden oluşan koalisyon kuvvetleri Fransa’nın doğu sınırlarını aştıklarında, Wellingon komutasındaki İngiliz kuvvetleri de Pirene dağlarını aşarak Fransa topraklarında ilerlemeye başlamışlardır.
6 Nisan 1814 günü tahttan çekilen Napolyon, Elba adasına sürgüne gönderildi.
Son düzenleyen Safi; 1 Temmuz 2016 00:19
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!

Benzer Konular

1 Şubat 2012 / RuffRyders Oyunlar
1 Temmuz 2016 / KisukE UraharA Siyaset ww
11 Haziran 2012 / ThinkerBeLL Tarih
31 Temmuz 2013 / The Unique Siyaset ww
2 Eylül 2016 / ThinkerBeLL Tarih