Arama

Çanakkale Savaşı'na katılan Kınalı Hasan kimdir? - Sayfa 5

En İyi Cevap Var Güncelleme: 20 Kasım 2011 Gösterim: 60.512 Cevap: 55
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Ocak 2011       Mesaj #41
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Cepheden kötü haberler gelmektedir. Şehit sayısı arttıkça daha çok asker gerekmekte ve askere alınma yaşı 18'lere kadar düşmektedir. Hasan'ın köyü çok şehit veren köylerden biridir. Hasan'ın yaşı küçük olduğundan ve ailede başka erkek çocuk bulunmadığından yasal olarak askere gitmeme hakkı vardır. Babası bir şehittir ve ablasının kocası, eniştesinden hala bir haber yoktur. Bir yandan bu duygular onu askere çağırırken ve geceleri kabus haline gelirken, diğer yandan sevdiği kız Melek'le bir gelecek hayali kurmadan edemez. Kalma ve gitme kararı kendisine aittir. Bu ikilem onu çok rahatsız eder. Ama o kararını gitmekten yana kullanır.
Hasan'ın annesi Akça Kadın yavrusundan ayrılmak istemeyen ama vatan için gerekirse evladını kurban etmekten kaçınmayacak kadar cefakar bir Türk kadınıdır. Hasan'ı askere uğurlarken Hasan'ın saçlarını kınalar. Hasan ve daha sonra cephe arkadaşları ve komutanları buna bir anlam veremez. Hatta, bu durum zaman zaman bir espri konusu bile olur. Hasan diğerlerine göre hem yaş hem de fizik olarak daha ufaktır. Ama kendini sevdirmeyi başarır ve cesareti parmakla gösterilir hale gelir. Cephede Anadolu'nun dört bir yanından gelen yiğitlerle tanışır. Hepsi, kendi memleketinde sıradan biri iken burada kahramana dönüşürler.
Sponsorlu Bağlantılar
Son saldırıda Hasan ve arkadaşları şehit olur. Hasan'ın kınasını yadırgayan komutan kurtulur ve Akça Kadın'ın kına olayını açıkladığı mektubu okur. Mektupta Akça Kadın, kınanın üç şeye yakıldığını söyler:
Kurbanlık koyunlara, Allah'a kurban olsun diye; Evlenen kızlara, kocasına kurban olsun diye; Askere giden gençlere, vatanına kurban olsun diye.
Msn SadMsn SadMsn SadMsn SadMsn Sad
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Şubat 2011       Mesaj #42
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Cepheden kötü haberler gelmektedir. Şehit sayısı arttıkça daha çok asker gerekmekte ve askere alınma yaşı 18'lere kadar düşmektedir. Hasan'ın köyü çok şehit veren köylerden biridir. Hasan'ın yaşı küçük olduğundan ve ailede başka erkek çocuk bulunmadığından yasal olarak askere gitmeme hakkı vardır. Babası bir şehittir ve ablasının kocası, eniştesinden hala bir haber yoktur. Bir yandan bu duygular onu askere çağırırken ve geceleri kabus haline gelirken, diğer yandan sevdiği kız Melek'le bir gelecek hayali kurmadan edemez. Kalma ve gitme kararı kendisine aittir. Bu ikilem onu çok rahatsız eder. Ama o kararını gitmekten yana kullanır.
Hasan'ın annesi Akça Kadın yavrusundan ayrılmak istemeyen ama vatan için gerekirse evladını kurban etmekten kaçınmayacak kadar cefakar bir Türk kadınıdır. Hasan'ı askere uğurlarken Hasan'ın saçlarını kınalar. Hasan ve daha sonra cephe arkadaşları ve komutanları buna bir anlam veremez. Hatta, bu durum zaman zaman bir espri konusu bile olur. Hasan diğerlerine göre hem yaş hem de fizik olarak daha ufaktır. Ama kendini sevdirmeyi başarır ve cesareti parmakla gösterilir hale gelir. Cephede Anadolu'nun dört bir yanından gelen yiğitlerle tanışır. Hepsi, kendi memleketinde sıradan biri iken burada kahramana dönüşürler.
Sponsorlu Bağlantılar
Son saldırıda Hasan ve arkadaşları şehit olur. Hasan'ın kınasını yadırgayan komutan kurtulur ve Akça Kadın'ın kına olayını açıkladığı mektubu okur. Mektupta Akça Kadın, kınanın üç şeye yakıldığını söyler:
Kurbanlık koyunlara, Allah'a kurban olsun diye; Evlenen kızlara, kocasına kurban olsun diye; Askere giden gençlere, vatanına kurban olsun diye.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Şubat 2011       Mesaj #43
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yozgatlı Hasan’ın lakabı da “Kınalı Hasan” olmuş Çanakkale’de.
Hasan, Yozgat ilinin Sorgun kazasına bağlı Kara Yakuplar köyünden… Daha bıyıkları terlememiş bu delikanlı, kendisi gibi gencecik arkadaşları ile beraber yayan yapıldak yürüyerek Yozgat’tan çıkıp Çanakkale’ye ulaşmışlar. Burada 64. Piyade Alayı, 1. Tabur, 2. Bölüğe intisap edip çakı gibi Mehmetçik olmuşlar. Zaten taburlar, alaylar Çanakkale’de eriyip bittiği için cepheye gelen gönüllülere şiddetle ihtiyaç vardır.
İkinci bölüğün komutanı Yüzbaşı Sırrı Bey, askerlerini savaşa hazırlamak için onların talimlerinden boş kalan istirahat anlarında onlarla tanışıp konuşmaya başlardı. Böyle bir vakitte Yüzbaşı Sırrı Bey, Yozgatlı Hasan’la da tanıştı. Hasan’ın başındaki kına Sırrı Bey’in dikkatini çekti. Cepheye gelen askerlerin sağ ellerinde, sağ elinin üç parmağında ya da sağ ayağının parmaklarında kına görmeye alışıktı Sırrı Bey ama baştaki kınayı ilk defa görüyordu. Hasan’a bunun mânâsının ne olduğunu sorduğunda Hasan utandı, üzüldü ve dedi ki komutanına:
-Komutanım, buraya geleceğim vakit anam yaktı bu kınayı. Ben de niye diye sormadım.
Sırrı Bey:
-Öyleyse bir mektup yaz da sor bakalım, biz de öğrenmiş olalım.
Hasan:
-Ben yazı yazmasını bilmem ki komutanım.
Sırrı Bey:
-Öyleyse sen söyle bölük yazıcısı yazsın köyüne, bakalım ne cevap gelecek?
Hasan:
-Baş üstüne komutanım.
Bir istirahat anında bölük yazıcısı Hasan’ın yanına gelir. Hasan söyler, o yazar. Selam kelamdan sonra Hasan, bulunduğu yerin güzelliğinden, çiçeklerin kokusundan, arkadaşlarının dostluğundan, komutanının tatlı dilinden bahsettikten sonra, konuyu kınaya getirir.
-Anacığım, kumandanım saçımdaki kınayı sordu, ben bilemedim. Arkadaşlarımın arasında mahcup oldum. Kardeşlerimi askere gönderirken sakın onların saçlarını kınalama. Onlar benim gibi mahcup olmasınlar. Kınanın bir mânâsı varsa bildir de kumandanıma söyleyeyim.
Mektup Yozgat yollarına çıkar. Cevap gelir mi gelmez mi, anasına ulaşsa okur mu, okutur mu belli değil. Lakin Çanakkale’de sırtlan gibi saldıran düşmana karşı koymak lazım geldiği için ihtiyat kuvvetlerinin fazla bekleyecek zamanı yoktur. 2. Bölük de savaşın en çetin alanlarında görev yapar. Bu öyle bir harptir ki, dünyada eşi benzeri olmayan bir vahşet yaşanmaktadır. Anadolu’nun kınalı koç yiğitleri, ellerindeki kıt imkanlarla, adeta etten bir duvar örüp düşmana geçit vermeden namusları için, vatan için buruşmaya başlamışlardır. Bu ateş cehenneminde nice kınalı koç yiğitlerimiz, körpecik delikanlılarımız şehit olmakta, Avrupalının kan içen canavar makineleri, gemileri, topları Gelibolu’yu bir kan gölüne çevirmektedir.
Aradan iki ay geçmiştir. Bir gün Yüzbaşı Sırrı Bey’in bölük karargahına birkaç mektup ulaşmıştır. Yozgat’ın Sorgun İlçesi Kara Yakuplar köyünün köy katibi mektubu Hasan’ın anasına ulaştırmış ve anasının söylediklerini de yazıp cepheye yollamış. Mektup da anası şunları yazmış:
“Yavrum, Hasanım, Kınalı Kuzum,
Mektubun geldi, sanki dünyalar benim oldu. Köy katibi okudu, ben ağladım. Kumandanını pek sevmişsin, ne güzel! O senin babının yarısıdır. Sakın ola yavrum kumandanının emrinden çıkma, önünden aykırı geçme. Ateşe bas dese basasın yavrum. Kars’tan, Siirt’ten, Adana’dan, Uşak’tan arkadaşların olmuş. Birbirinizi çok sevip iyi geçinirmişsiniz. Elbette öylesi yakışır yavrum. Onlar senin dünya ahret hakiki kardeşlerindir. Sakın onları incitme yavrum. Südümü sana helal etmem. Kumandanın saçındaki kınayı sormuş. Bunda bilmeyecek ne varmış ki yavrum? Bizim burada Allah için kurban seçilen koçların başını kına ile süslerler. Ben de dört kardeşin içerisinde en çok seni sevdiğim için seni Hz. İsmail’e kardeş seçtim. O da kurban edilmek istendiğinde kınalanmamış mıydı? Yavrum, kıyamet günü, mahşer yerinde, o kına senin işaretin olacak, o kalabalıkta seni kolayca bulacağım. Aha işte benim kınalı kuzum da burada deyip seni bağrına basacağım.
Anan Hatçe”
Sırrı Bey, iki gözü iki çeşme mektubu okur. Sonra posta erini çağırır.
-Şu Yozgatlı Kınalı Hasan’ı bulun bakalım. Mektubunu ona ben okuyacağım, onun okuması yoktu.
Çok geçmez posta eri geri döner.
-Kumandanım Hasan bir hafta önce Arıburnu’ndaki şiddetli muharebede Hakk’a yürümüş.
Sırrı Bey, orada göz yaşarı içerisinde yana yakıla bağırmaya başlar:
- Bilmeliydim, bilmeliydim. Kurbanların kınalı olması gerek. Bu yiğitlerin hepsi de kınalı… vatana kurban seçilip gönderildiler. Bunların hepsi de kınalı kuzu, hepsi de Hasan gibi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Şubat 2011       Mesaj #44
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
mrb ben cenk alper erşahinim ben melisaya sırılsıklam aşığım fakat bir türlü ona açılamıyorum acaba nasıl açılabilirim lütfen yazarmısınız
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Şubat 2011       Mesaj #45
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Cepheden kötü haberler gelmektedir. Şehit sayısı arttıkça daha çok asker gerekmekte ve askere alınma yaşı 18'lere kadar düşmektedir. Hasan'ın köyü çok şehit veren köylerden biridir. Hasan'ın yaşı küçük olduğundan ve ailede başka erkek çocuk bulunmadığından yasal olarak askere gitmeme hakkı vardır. Babası bir şehittir ve ablasının kocası, eniştesinden hala bir haber yoktur. Bir yandan bu duygular onu askere çağırırken ve geceleri kabus haline gelirken, diğer yandan sevdiği kız Melek'le bir gelecek hayali kurmadan edemez. Kalma ve gitme kararı kendisine aittir. Bu ikilem onu çok rahatsız eder. Ama o kararını gitmekten yana kullanır.
Hasan'ın annesi Akça Kadın yavrusundan ayrılmak istemeyen ama vatan için gerekirse evladını kurban etmekten kaçınmayacak kadar cefakar bir Türk kadınıdır. Hasan'ı askere uğurlarken Hasan'ın saçlarını kınalar. Hasan ve daha sonra cephe arkadaşları ve komutanları buna bir anlam veremez. Hatta, bu durum zaman zaman bir espri konusu bile olur. Hasan diğerlerine göre hem yaş hem de fizik olarak daha ufaktır. Ama kendini sevdirmeyi başarır ve cesareti parmakla gösterilir hale gelir. Cephede Anadolu'nun dört bir yanından gelen yiğitlerle tanışır. Hepsi, kendi memleketinde sıradan biri iken burada kahramana dönüşürler.
Son saldırıda Hasan ve arkadaşları şehit olur. Hasan'ın kınasını yadırgayan komutan kurtulur ve Akça Kadın'ın kına olayını açıkladığı mektubu okur. Mektupta Akça Kadın, kınanın üç şeye yakıldığını söyler:
Kurbanlık koyunlara, Allah'a kurban olsun diye; Evlenen kızlara, kocasına kurban olsun diye; Askere giden gençlere, vatanına kurban olsun diye.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Şubat 2011       Mesaj #46
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
kınalı hasan ın çanakkaledeki hayatı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Şubat 2011       Mesaj #47
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Cepheden kötü haberler gelmektedir. Şehit sayısı arttıkça daha çok asker gerekmekte ve askere alınma yaşı 18'lere kadar düşmektedir. Hasan'ın köyü çok şehit veren köylerden biridir. Hasan'ın yaşı küçük olduğundan ve ailede başka erkek çocuk bulunmadığından yasal olarak askere gitmeme hakkı vardır. Babası bir şehittir ve ablasının kocası, eniştesinden hala bir haber yoktur. Bir yandan bu duygular onu askere çağırırken ve geceleri kabus haline gelirken, diğer yandan sevdiği kız Melek'le bir gelecek hayali kurmadan edemez. Kalma ve gitme kararı kendisine aittir. Bu ikilem onu çok rahatsız eder. Ama o kararını gitmekten yana kullanır.
Hasan'ın annesi Akça Kadın yavrusundan ayrılmak istemeyen ama vatan için gerekirse evladını kurban etmekten kaçınmayacak kadar cefakar bir Türk kadınıdır. Hasan'ı askere uğurlarken Hasan'ın saçlarını kınalar. Hasan ve daha sonra cephe arkadaşları ve komutanları buna bir anlam veremez. Hatta, bu durum zaman zaman bir espri konusu bile olur. Hasan diğerlerine göre hem yaş hem de fizik olarak daha ufaktır. Ama kendini sevdirmeyi başarır ve cesareti parmakla gösterilir hale gelir. Cephede Anadolu'nun dört bir yanından gelen yiğitlerle tanışır. Hepsi, kendi memleketinde sıradan biri iken burada kahramana dönüşürler.
Son saldırıda Hasan ve arkadaşları şehit olur. Hasan'ın kınasını yadırgayan komutan kurtulur ve Akça Kadın'ın kına olayını açıkladığı mektubu okur. Mektupta Akça Kadın, kınanın üç şeye yakıldığını söyler:
Kurbanlık koyunlara, Allah'a kurban olsun diye; Evlenen kızlara, kocasına kurban olsun diye; Askere giden gençlere, vatanına kurban olsun diye.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Şubat 2011       Mesaj #48
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Cepheden kötü haberler gelmektedir. Şehit sayısı arttıkça daha çok asker gerekmekte ve askere alınma yaşı 18'lere kadar düşmektedir. Hasan'ın köyü çok şehit veren köylerden biridir. Hasan'ın yaşı küçük olduğundan ve ailede başka erkek çocuk bulunmadığından yasal olarak askere gitmeme hakkı vardır. Babası bir şehittir ve ablasının kocası, eniştesinden hala bir haber yoktur. Bir yandan bu duygular onu askere çağırırken ve geceleri kabus haline gelirken, diğer yandan sevdiği kız Melek'le bir gelecek hayali kurmadan edemez. Kalma ve gitme kararı kendisine aittir. Bu ikilem onu çok rahatsız eder. Ama o kararını gitmekten yana kullanır.
Hasan'ın annesi Akça Kadın yavrusundan ayrılmak istemeyen ama vatan için gerekirse evladını kurban etmekten kaçınmayacak kadar cefakar bir Türk kadınıdır. Hasan'ı askere uğurlarken Hasan'ın saçlarını kınalar. Hasan ve daha sonra cephe arkadaşları ve komutanları buna bir anlam veremez. Hatta, bu durum zaman zaman bir espri konusu bile olur. Hasan diğerlerine göre hem yaş hem de fizik olarak daha ufaktır. Ama kendini sevdirmeyi başarır ve cesareti parmakla gösterilir hale gelir. Cephede Anadolu'nun dört bir yanından gelen yiğitlerle tanışır. Hepsi, kendi memleketinde sıradan biri iken burada kahramana dönüşürler.
Son saldırıda Hasan ve arkadaşları şehit olur. Hasan'ın kınasını yadırgayan komutan kurtulur ve Akça Kadın'ın kına olayını açıkladığı mektubu okur. Mektupta Akça Kadın, kınanın üç şeye yakıldığını söyler:
Kurbanlık koyunlara, Allah'a kurban olsun diye; Evlenen kızlara, kocasına kurban olsun diye; Askere giden gençlere, vatanına kurban olsun diye.

--------------------------------------------------------------------------------
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Şubat 2011       Mesaj #49
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kınalı Hasan'ın hayatı
Yozgatlı Hasan’ın lakabı da “Kınalı Hasan” olmuş Çanakkale’de.
Hasan, Yozgat ilinin Sorgun kazasına bağlı Kara Yakuplar köyünden… Daha bıyıkları terlememiş bu delikanlı, kendisi gibi gencecik arkadaşları ile beraber yayan yapıldak yürüyerek Yozgat’tan çıkıp Çanakkale’ye ulaşmışlar. Burada 64. Piyade Alayı, 1. Tabur, 2. Bölüğe intisap edip çakı gibi Mehmetçik olmuşlar. Zaten taburlar, alaylar Çanakkale’de eriyip bittiği için cepheye gelen gönüllülere şiddetle ihtiyaç vardır.
İkinci bölüğün komutanı Yüzbaşı Sırrı Bey, askerlerini savaşa hazırlamak için onların talimlerinden boş kalan istirahat anlarında onlarla tanışıp konuşmaya başlardı. Böyle bir vakitte Yüzbaşı Sırrı Bey, Yozgatlı Hasan’la da tanıştı. Hasan’ın başındaki kına Sırrı Bey’in dikkatini çekti. Cepheye gelen askerlerin sağ ellerinde, sağ elinin üç parmağında ya da sağ ayağının parmaklarında kına görmeye alışıktı Sırrı Bey ama baştaki kınayı ilk defa görüyordu. Hasan’a bunun mânâsının ne olduğunu sorduğunda Hasan utandı, üzüldü ve dedi ki komutanına:
-Komutanım, buraya geleceğim vakit anam yaktı bu kınayı. Ben de niye diye sormadım.
Sırrı Bey:
-Öyleyse bir mektup yaz da sor bakalım, biz de öğrenmiş olalım.
Hasan:
-Ben yazı yazmasını bilmem ki komutanım.
Sırrı Bey:
-Öyleyse sen söyle bölük yazıcısı yazsın köyüne, bakalım ne cevap gelecek?
Hasan:
-Baş üstüne komutanım.
Bir istirahat anında bölük yazıcısı Hasan’ın yanına gelir. Hasan söyler, o yazar. Selam kelamdan sonra Hasan, bulunduğu yerin güzelliğinden, çiçeklerin kokusundan, arkadaşlarının dostluğundan, komutanının tatlı dilinden bahsettikten sonra, konuyu kınaya getirir.
-Anacığım, kumandanım saçımdaki kınayı sordu, ben bilemedim. Arkadaşlarımın arasında mahcup oldum. Kardeşlerimi askere gönderirken sakın onların saçlarını kınalama. Onlar benim gibi mahcup olmasınlar. Kınanın bir mânâsı varsa bildir de kumandanıma söyleyeyim.
Mektup Yozgat yollarına çıkar. Cevap gelir mi gelmez mi, anasına ulaşsa okur mu, okutur mu belli değil. Lakin Çanakkale’de sırtlan gibi saldıran düşmana karşı koymak lazım geldiği için ihtiyat kuvvetlerinin fazla bekleyecek zamanı yoktur. 2. Bölük de savaşın en çetin alanlarında görev yapar. Bu öyle bir harptir ki, dünyada eşi benzeri olmayan bir vahşet yaşanmaktadır. Anadolu’nun kınalı koç yiğitleri, ellerindeki kıt imkanlarla, adeta etten bir duvar örüp düşmana geçit vermeden namusları için, vatan için buruşmaya başlamışlardır. Bu ateş cehenneminde nice kınalı koç yiğitlerimiz, körpecik delikanlılarımız şehit olmakta, Avrupalının kan içen canavar makineleri, gemileri, topları Gelibolu’yu bir kan gölüne çevirmektedir.
Aradan iki ay geçmiştir. Bir gün Yüzbaşı Sırrı Bey’in bölük karargahına birkaç mektup ulaşmıştır. Yozgat’ın Sorgun İlçesi Kara Yakuplar köyünün köy katibi mektubu Hasan’ın anasına ulaştırmış ve anasının söylediklerini de yazıp cepheye yollamış. Mektup da anası şunları yazmış:
“Yavrum, Hasanım, Kınalı Kuzum,
Mektubun geldi, sanki dünyalar benim oldu. Köy katibi okudu, ben ağladım. Kumandanını pek sevmişsin, ne güzel! O senin babının yarısıdır. Sakın ola yavrum kumandanının emrinden çıkma, önünden aykırı geçme. Ateşe bas dese basasın yavrum. Kars’tan, Siirt’ten, Adana’dan, Uşak’tan arkadaşların olmuş. Birbirinizi çok sevip iyi geçinirmişsiniz. Elbette öylesi yakışır yavrum. Onlar senin dünya ahret hakiki kardeşlerindir. Sakın onları incitme yavrum. Südümü sana helal etmem. Kumandanın saçındaki kınayı sormuş. Bunda bilmeyecek ne varmış ki yavrum? Bizim burada Allah için kurban seçilen koçların başını kına ile süslerler. Ben de dört kardeşin içerisinde en çok seni sevdiğim için seni Hz. İsmail’e kardeş seçtim. O da kurban edilmek istendiğinde kınalanmamış mıydı? Yavrum, kıyamet günü, mahşer yerinde, o kına senin işaretin olacak, o kalabalıkta seni kolayca bulacağım. Aha işte benim kınalı kuzum da burada deyip seni bağrına basacağım.
Anan Hatçe”
Sırrı Bey, iki gözü iki çeşme mektubu okur. Sonra posta erini çağırır.
-Şu Yozgatlı Kınalı Hasan’ı bulun bakalım. Mektubunu ona ben okuyacağım, onun okuması yoktu.
Çok geçmez posta eri geri döner.
-Kumandanım Hasan bir hafta önce Arıburnu’ndaki şiddetli muharebede Hakk’a yürümüş.
Sırrı Bey, orada göz yaşarı içerisinde yana yakıla bağırmaya başlar:
- Bilmeliydim, bilmeliydim. Kurbanların kınalı olması gerek. Bu yiğitlerin hepsi de kınalı… vatana kurban seçilip gönderildiler. Bunların hepsi de kınalı kuzu, hepsi de Hasan gibi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Şubat 2011       Mesaj #50
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Cepheden kötü haberler gelmektedir. Şehit sayısı arttıkça daha çok asker gerekmekte ve askere alınma yaşı 18'lere kadar düşmektedir. Hasan'ın köyü çok şehit veren köylerden biridir. Hasan'ın yaşı küçük olduğundan ve ailede başka erkek çocuk bulunmadığından yasal olarak askere gitmeme hakkı vardır. Babası bir şehittir ve ablasının kocası, eniştesinden hala bir haber yoktur. Bir yandan bu duygular onu askere çağırırken ve geceleri kabus haline gelirken, diğer yandan sevdiği kız Melek'le bir gelecek hayali kurmadan edemez. Kalma ve gitme kararı kendisine aittir. Bu ikilem onu çok rahatsız eder. Ama o kararını gitmekten yana kullanır.
Hasan'ın annesi Akça Kadın yavrusundan ayrılmak istemeyen ama vatan için gerekirse evladını kurban etmekten kaçınmayacak kadar cefakar bir Türk kadınıdır. Hasan'ı askere uğurlarken Hasan'ın saçlarını kınalar. Hasan ve daha sonra cephe arkadaşları ve komutanları buna bir anlam veremez. Hatta, bu durum zaman zaman bir espri konusu bile olur. Hasan diğerlerine göre hem yaş hem de fizik olarak daha ufaktır. Ama kendini sevdirmeyi başarır ve cesareti parmakla gösterilir hale gelir. Cephede Anadolu'nun dört bir yanından gelen yiğitlerle tanışır. Hepsi, kendi memleketinde sıradan biri iken burada kahramana dönüşürler.
Son saldırıda Hasan ve arkadaşları şehit olur. Hasan'ın kınasını yadırgayan komutan kurtulur ve Akça Kadın'ın kına olayını açıkladığı mektubu okur. Mektupta Akça Kadın, kınanın üç şeye yakıldığını söyler:
Kurbanlık koyunlara, Allah'a kurban olsun diye; Evlenen kızlara, kocasına kurban olsun diye; Askere giden gençlere, vatanına kurban olsun diye.

Benzer Konular

26 Ağustos 2022 / nünü Osmanlı İmparatorluğu
16 Mart 2011 / ...Kadir... Soru-Cevap
26 Şubat 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
23 Mayıs 2013 / Ziyaretçi Soru-Cevap
1 Mart 2016 / rebeLLisch_ Cevaplanmış