Arama

İnsan hakları kavramı nasıl ortaya çıkmıştır?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 4 Ekim 2014 Gösterim: 18.015 Cevap: 10
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ekim 2009       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
insan hakları kavramı 15,18 ve20.yy larda nasıl ortaya çıkmıştır?
EN İYİ CEVABI The Eniqmatic verdi
Yakın bir geçmişe dek dava başvuruları, öncelikle Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’na iletilmekteydi. Komisyon başvuruyu inceleyerek kabul edilip edilemeyeceğine karar vermekte, başvurunun kabul edilmesi durumunda Komisyon tarafından hazırlanan rapor üzerine Mahkemede dava açılmaktaydı.
Ancak 1 Kasım 1998 tarihinde yürürlüğe giren 11. Protokol, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ile Mahkemesini birleştiren tek bir yapı oluşturarak, bu sistemi önemli ölçüde değiştirmiştir.
Sponsorlu Bağlantılar
Günümüzde Mahkeme dört ayrı bölümden meydana gelmekte, her bölümün içerisinde ise üç yargıçtan oluşan Komiteler ile yedi yargıçtan oluşan Mahkemeler (Chambers) bulunmaktadır. Yeni sistemde başvurular bölümlerden birine iletilmekte, burada bir raportör tarafından yapılan inceleme sonucu, bir Komite ya da doğrudan bir Mahkeme tarafından ele alınıp alınamayacaklarına karar verilmektedir. Komiteler, daha önce Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’nun üstlendiği başvuruları inceleme görevini gerçekleştirmektedir. Komitelere iletilen başvurular, incelenmelerini takiben gerekli görüldüğü takdirde bir Mahkeme’ye iletilmektedir. Mahkeme’de görülen dava sonucunda oyçokluğuyla karar alınmaktadır. Üye ülke, alınan itiraz etmek için on yedi yargıçtan oluşan Yüksek Mahkeme’ye (Grand Chamber) üç ay içinde başvurma hakkına sahiptir. Yüksek Mahkemenin aldığı karar nihaidir.
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
25 Ekim 2009       Mesaj #2
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

insan hakları kavramı 15,18 ve20.yy larda nasıl ortaya çıkmıştır?


Konularda sorunuzla ilgili detaylı bilgiler mevcuttur:
Sponsorlu Bağlantılar

İnsan Hakları

İnsan Hakları Kavramı Gelişimi ve Düşünsel Temelleri

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Aralık 2010       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İNSAN HAKLARI HANGİ GÜN HANGİ AY HANGİ TARİHTE ÇIKMIŞTIR
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Mayıs 2011       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
eveet lütfen söyleyyyiiinn Msn Happy) Ödevim var sosyaldeenn!
The Eniqmatic - avatarı
The Eniqmatic
Ziyaretçi
11 Mayıs 2011       Mesaj #5
The Eniqmatic - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Yakın bir geçmişe dek dava başvuruları, öncelikle Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’na iletilmekteydi. Komisyon başvuruyu inceleyerek kabul edilip edilemeyeceğine karar vermekte, başvurunun kabul edilmesi durumunda Komisyon tarafından hazırlanan rapor üzerine Mahkemede dava açılmaktaydı.
Ancak 1 Kasım 1998 tarihinde yürürlüğe giren 11. Protokol, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ile Mahkemesini birleştiren tek bir yapı oluşturarak, bu sistemi önemli ölçüde değiştirmiştir.
Günümüzde Mahkeme dört ayrı bölümden meydana gelmekte, her bölümün içerisinde ise üç yargıçtan oluşan Komiteler ile yedi yargıçtan oluşan Mahkemeler (Chambers) bulunmaktadır. Yeni sistemde başvurular bölümlerden birine iletilmekte, burada bir raportör tarafından yapılan inceleme sonucu, bir Komite ya da doğrudan bir Mahkeme tarafından ele alınıp alınamayacaklarına karar verilmektedir. Komiteler, daha önce Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’nun üstlendiği başvuruları inceleme görevini gerçekleştirmektedir. Komitelere iletilen başvurular, incelenmelerini takiben gerekli görüldüğü takdirde bir Mahkeme’ye iletilmektedir. Mahkeme’de görülen dava sonucunda oyçokluğuyla karar alınmaktadır. Üye ülke, alınan itiraz etmek için on yedi yargıçtan oluşan Yüksek Mahkeme’ye (Grand Chamber) üç ay içinde başvurma hakkına sahiptir. Yüksek Mahkemenin aldığı karar nihaidir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Mayıs 2011       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Buldum! 10 ARALIK 1948 YILINDA DA BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÜYELERİ TARAFINDAN İnsan Hakları Beyannamesi aynen kabul edilmiştir.Türkiye'de de 7 Kasım 1982 Anayasası'nda , İnsan Hak ve Hürriyetlerine geniş yer verilmiştir.



Msn Happy)) Yupppi!!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Ekim 2011       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ya hiç bi yerde yok
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Aralık 2012       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
insan haklari tüm insanlarin sahip olduğu temel hak ve özgürlüklerdir
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
19 Aralık 2012       Mesaj #9
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
Hak bir şeyi yapabilme yetkisidir. Bunu yapıp yapmamakta herkes kişi serbesttir. Yani kişi hakkını kullanır ya da kullanmaz. Kimi hakların çiğnenmesi Ahlaki olarak saygısızlıktır. Bazı haklar ise yasalarla koruma Altına alınmıştır.

İnsan Hakları Kavramı

İnsan hakları bütün insanların yalnızca insan olmalarından dolayı sahip oldukları haklara denir. Bu hakların temelinde insanın değerli bir varlık olduğu anlayışı yatar.


Evrensellik Kavramı

Evrensellik bütün insanlığı ilgilendiren dünya ölçüsünde dünya çapında demektir. Örneğin bilim ve sanat evrenseldir.

Bir düşüncenin evrensel olması dünyanın neresinde olursa olsun değer taşıması anlamına gelir. İnsan hakları da evrensel bir kavramdır. Bugün tüm demokratik toplumlar insan haklarının evrenselliğini kabul ederek insanlar arasında hiçbir ayrım yapılmadan bu hakları sağlamaya çalışmaktadır. Çünkü insan hakları her zaman her yerde ve herkes için geçerli olan haklardır.
İnsan hakları temelde insanın özündeki değeri korumayı amaçlar. Çağımızın ideali insan haklarını gerçekleştirebilecek güvence altına alabilecek bir toplum düzenini dünyanın her yerine yayabilmektir.

İnsan Hakları Düşüncesinin Ortaya Çıkışı


İlk insanlar günümüzde olduğu gibi toplu halde değil dağınık olarak yaşıyorlardı. Yaşamları hem doğa şartlarıyla hem de birbirleriyle mücadele ederek geçiyordu. Güçlü olanzorla başkalarının elinde olanı alabiliyordu. Karşılaşılan güçlükler insanlar arasında dayanışmayı ortaya çıkardı. Böylece insanlar ilk kez küçük gruplar haline yaşamaya başladılar. zamanla ortaya çıkan haksızlıklar ve çatışmaların önlenebilmesi amacıyla insanlar aralarında örgütlenmeye başladılar. Sonuçta devlet dediğimiz birlik ortaya çıktı.

İlk devletlerde herkes eşit haklara sahip değildi. Toplum sınıflara ayrılmıştı. Kral ve Ailesi soylular din adamları geniş haklara sahipken halkın hakları ise sınırlıydı. Bu durum Yeni Çağ'a kadar bu şekilde devam etmiştir.
Kurulan ilk devletlerde insanları haklara eşit sahip olmaması beraberinde mücadeleyi de getirmiştir. Yüzyıllarca süren bu mücadele ilk olarak İngiltere'de başarıya ulaşmış ve ilk kez kralın etkileri sınırlanmıştır.(1215 / Magna Carta Özgürlük Bildirgesi).

Yeni Çağ'da İnsan Hakları Düşüncesinin Gelişimi


İnsan hakları düşüncesinin gelişiminde ilk ciddi başarılara 17. ve 18. yüzyıllarda ulaşılmıştır. O dönemde bu düşünceye en büyük katkıyı "doğal hukuk" düşüncesi diye bilinen akım sağlamıştır. Doğal hukukçulara göre; "insanın doğuştan kazandığı haklar ve özgürlükler vardı. Bunlar sınırlanamaz engellenemez baskı altında tutulamazdı. "Doğal Hukuk Akımı'nın en önemli temsilcileri T.Hobs ve J.J.Russo'dur.

Tarihsel süreçte insan hakları düşüncesi adım adım geliştirilmiştir. Bu gelişmeler özetle şu şekildedir:

1689 İngiltere Haklar Bildirgesi
1776 Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi
1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi


Bunlardan sonuncusu olan Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi diğer ikisine göre daha geniş kapsamlıdır. Sadece Fransızlar için değil herkes için geçerli hakları ilan etmiştir.

Bu haklardan en önemlileri şunlardır
Bütün insanlar özgür doğar ve eşit haklara sahiptir.
Devlet temel hakları ve özgürlükleri korumak zorundadır.
Kanunlar önünde tüm insanlar eşittir.


Yeni Çağ'ın sonlarına doğru yaşama hakkı özel yaşamın gizliliği Sağlık hakkı eğitim hakkı düşünce kanaat ve ifade özgürlüğü din ve vicdan özgürlüğü gibi "birinci kuşak haklar" da denilen hak ve özgürlükler belirlenmiştir.

20.Yüzyılda İnsan Hakları Düşüncesindeki Gelişmeler
İnsan hakları mücadelesi yüzyıllar boyu sürmüş olsa da bu hakların uluslar arası alanda kabul görmesi oldukça yenidir. II.Dünya Savaşı'ndan sonra insan hakları ülkelerin kendi iç sorunları olmaktan çıkarılmıştır. 1945 yılında Birleşmiş Milletler Antlaşması imzalanmıştır. Devletler insanlığa ve insan haklarına karşı yapılan saldırları uluslar arası düzeyde önleme çabasına girmişlerdir. Buna bağlı olarak 10 Aralık 1948'de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (İHEB) imzalanmıştır.Bu bildirgede;


Yaşama Hakkı
Kişi Güvenliği
İşkence ve kölelik yasağı
Haksız tutuklamaların önlenmesi
Herkesin ülkesindeki yönetime katılması
Yasalar önünde eşitlik
Konut dokunulmazlığı
Özel yaşamın gizliliği

Din ve vicdan özgürlüğü

Bu hakların tamamından tüm ülkelerde yaşayan insanların yararlanması ilkesi benimsenmiştir. Kişilerin insanca yaşaması için ekonomik ve sosyal baskılardan kurtulmaları gerektiği vurgulanmıştır.

İHEB fazlaca bağlayıcılığı olmayan bir bildirgeydi. yıllar sonra "Kişisel ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslar Arası Sözleşme" ile "Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslar Arası Sözleşme" de uluslarca imzalandı. 1976 yılında 35 ülkenin imzalamasıyla İHEB hem bağlayıcı hem de yükümlülük getiren bir içerik kazanmış oldu. Türkiye de 10 Mart 1954'te sözleşmeyi imzalayarak bu yükümlülüğü üstlenmiştir.
Günümüzde insan haklarıyla ilgili çalışmalar daha da hızlanmıştır. Çünkü demokratik yönetimlerin temelinde insan haklarının korunması vardır. Gelişen bilim ve teknoloji yeni insan haklarını ortaya çıkarmıştır. Bunlar:Çevre hakkı barış hakkı gelişme ve ilerleme hakkı insanlığın ortak mirasını koruma hakkı gibi haklardır
.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Mayıs 2014       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İnsan ve insan haklarına ilişkin hassasiyetleri felsefi düzlemde ilk defa dile getiren sofizmdir. [2] İnsan haklarının tarihi binlerce yılı kapsamaktadır ve kaydedilmiş tarih içinde dinsel, kültürel, felsefi ve yasal anlamda gelişmeler göstermiştir. Birçok antik belge, dinler ve felsefe insan haklarıyla ilişkilendirilebilecek çok çeşitli kavramı içermektedir.

Bunlar arasında en çok dikkate değer olanlar; Pers İmparatoru Büyük Kiros tarafından Yeni Babil İmparatorluğunu fethetmesinden sonra üzerinde niyetlerini yazılı olarak açıkladığı MÖ 539 tarihli Kiros Silindiri, Hintli Büyük Asoka’nın MÖ 272 - MÖ 231 arasında yazılan Asoka Fermanları ve 622’de, Müslümanları, Yahudileri ve Paganları da içine alacak şekilde Yathrib şehrinin (daha sonraki ismi Medine) önde gelen aşiret ve aileleri arasında resmi bir antlaşma olarak Muhammed bin Abdullah tarafından hazırlanan Medine Sözleşmesidir [3][4]

1215 tarihli Magna Carta’nın İngiliz hukuk tarihi için ayrı bir önemi olduğu kadar günümüzde uluslararası hukuk ve anayasa hukuku için de önemi büyüktür.

Benzer Konular

6 Mayıs 2014 / Ziyaretçi Soru-Cevap
13 Ekim 2009 / ThinkerBeLL Hukuk
31 Aralık 2011 / Misafir Soru-Cevap
24 Mart 2013 / Misafir Cevaplanmış
9 Kasım 2009 / Misafir Soru-Cevap