Arama

Beyaz Ölüm - Sayfa 5

Güncelleme: 7 Mart 2012 Gösterim: 150.457 Cevap: 75
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
28 Nisan 2006       Mesaj #41
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
UYUSTURUCUDAN NASIL KURTULABILIRSINIZ ?

Bizlere düsen görevler,
Sponsorlu Bağlantılar
Çocugunuzun Uyusturucu Madde Kullandigini Nasil Anlarsiniz?

1) Kisinin ilaçlari saklamaya veya gizlemeye çalismasi,

2) Cilt üzerinde dövmeye benzeyen mor ve siyah igne yerlerinin olmasi, (Bunlar deri altina igne yapildigina isaret eder ve ekseri kollarda, hatta ellerin üstünde olur. Yeni igne yerleri, bazen küçük kabuk tutmus olarak özellikle önemlidir.)

3) Damarlar üzerinde veya damarlarin satha yaklastigi yerlerde su toplamasini andiran iltihaplarin varligi,

4) uyusukluk, uykulu olma veya kendinden geçme (Bas öne düsmek) Bilhassa ayni zamanda kasinti varmis gibi vücudu kasima egilimi, (Bu bazen uyusturucu madde veya onlarin sentetik maddelerinin dozunun fazla kaçilmis olduguna isaret eder.)

5) Tamamen tecrit edildigi veya gözaltinda tutuldugu takdirde müptela oldugu ilaci alamamaktan dolayi bazi yoksunluk belirtileri göstermesi,

6) Gözbebekleri ebadinin büyük ölçüde degismesi,

7) Kisinin oturup gözlerim bosluga dikmesi, (Genç müptelalar arasinda buna "dalga geçmesi" denir),

8) Atese tutmak için sapi arkaya bükülmüs çay kasigi veya tel sapli metal bir sise kapagi, siringa gibi uyusturucu madde kullaniminda kullanilan aletlerin bulunmasi,

9) uyusturucu madde kullananlarin lisani olan özel argonun bilinmesi,

10) Kisinin kendini belirli zamanlarda (Genellikle 4-5saattte bir) ortadan kaybolma egilimi içinde bulmasi, (uyusturucu kullanabilmesi için)

11) Kisinin kazanci ile diger ihtiyaçlar disindaki harcamalari arasinda dengesizliklerin olmasi,

12) Önceden güvenilir olan bir kisinin, cinayet, (Kiralik katillik) gasp, beyaz kadin ticareti, hirsizlik, zimmetine para geçirme, kalpazanlik, fahiselik... vb. suçlara yönelmesi (uyusturucu madde aliskanligim devam ettirebilmek için),

13) uyusturucu bagimlilari sinirlidirler. Enjekte zamani yaklastiginda, gözlerinin sulanmasi, burunlarinin akmasi, agri, kasinti ve esnemelerinin olmasi, gözbebeklerinin büyümesi gibi ilk belirtileri görülür.
Uyusturucularin kullanilmasi davranis degisikliklerinde ve bünyedeki emarelerde kendini gösterebilir. Bununla beraber bu isaretler kesin delil sayilmazlar. Uyusturucunun kullanilmasinda kesin delil olan bünye emaresi enjeksiyonda (bilhassa eroinde) görülür. Daha çok kol ve bacak damarlari boyunca olmak üzere, bagimlinin bütün vücudunda igne izleri vardir. Bunlar sivrisinegin soktugu yerlere benzer ve muhtemelen iltihaplidir. Tabi igne ile tedavi gören hastalarin vücudunda da igne izlerinin bulundugu unutulmamalidir.
Kullanilan uyusturucunun cinsine ve kullanma sekline göre degisen aletler, zehir in alinisi ve çesidi hakkinda fikir verir. Vücuttaki emarelerin çoklugu bagimlilik ihtimalinin isareti ise de, uyusturucu kullanilmasinin kesin delilleri olarak kabul edilmemelidir, fakat uyanik olunmali, olaylar dikkatle izlenmeli ve degerlendirilmelidir. Bunlar mesela, el titremesi, ter bosanmasi, uykusuzluk, huzursuzluk, sükunet ile sinirlilik hallerinin birbirini takip etmesi gibi isaretlerdir. Davranis degisiklikleri de uyusturucu bagimliligin isareti sayilir.
Gençlerde rastlanan ve göze çarpan bu ve benzeri haller, ergenlikle ilgili çok normal sebeplerde olabilir. Örnegin ergenlikte:
Okul basarilarindaki nisler ve yükselisler, Aile münasebetlerinden ayri kalma, uzaklasma, Ruh halinde degisiklikler, Ilgi alanlarinin sik sik degismesi söz konusu olabilmektedir.

Bunlar tehlike isaretleridir :

Daha önce bizlerle olmaktan zevk alan, programlar yapan kizimiz veya oglumuz, bizden uzak durmaya baslamissa, ilgi ve istekleri siklikla degisiyorsa, maymun istahli olmussa, daha önce egitim konusunda verdigi karari degistirmisse, kararsizliklar yasiyorsa...

Ruhsal yönden içine kapandigini, asiri sinirli oldugunu, alinganlastigini, sonra tekrar normale döndügünü fark ediyorsak.

Basari orani tamamen ve her derste düsmüs ise, arkadaslarini çok sik degistiriyorsa, eski arkadaslarina sirt çeviriyor ve çevreyle iliskilerden kaçiyor, isini yada okulunu birakmak istiyorsa.

Hiçbir seye ilgi duymuyor ve herkesten uzak kaliyorsa, gelecege dönük hiçbir adim atmiyorsa.

Ani ve çabuk duygu degisimleri varsa, yemek yeme düzeninde bozukluk oluyorsa.

Yalan söylüyor ve evden ufak tefek seyler kayboluyorsa.

Elbisesinde, yataginda ufak yaniklar ve yirtiklar olusmussa, farkli yerlere gittigine dair ipuçlari varsa.

Tuvalette uzun süre kalip, oradan rahatlamis olarak çikiyorsa.

Odasinda, üstünde pudraya benzer seyler varsa bunlar bize bir problemin oldugunu düsündürmelidir. Ama bütün bunlari, tek basina anne yada baba olarak halletmeye kalkismamak, mutlaka bir uzmandan yardim almak gerekir.

Aileye Düsen Görevler
Uyusturuculardan korunmada en büyük vazife aileye düsmektedir. Aile toplumun temel çekirdegidir. En basta anne ve baba, çocuklara örnek olmalidir. Çocuklar, her türlü sikintilarini ve problemlerini öncelikle anne ve babalarina açabilmelidirler. Problemlerin ilk defa aile büyüklerince degerlendirilmeleri sarttir.
Bu konuda gençlerimizin dikkat edecekleri noktalara gelince;
·Gerek sevgiyi ve mutlulugu muhakkak ki kendi yuvalarinda aramalidirlar.

·Kötü arkadas guruplarindan uzak durmalari gerekir. Böyle kisiler davranislarindan, hareket ve sözlerinden anlasilir.

·Bos zamanlari en iyi sekilde (okumak, kültürel ve diger faydali faaliyetlerde bulunmak gibi mesguliyetlerle) degerlendirmelidirler.

·Yine gençlik dönemi ; halk arasinda söylendigi sekliyle "delikanlilik" devresidir. Bu yaslarda kisilik icabi, gelecek için her an problem olusturabilecek hareketlere girilebilir, kararlarda isteksizlik olabilir. Gençler bu hususu daima göz önünde tutmali büyüklerin uyarilarini dikkate almalidirlar.

Son olarak gençlerimizi uyusturucunun içine çeken alt kültürden bahsetmek istiyorum. Içki uyusturucu, kumar, sans oyunlari, sapikliklar, fuhus evden kaçma gibi faaliyetlerin tümünü besleyen, ortaya çikaran ortama "Uyusturucu Kültürü" adini veriyoruz. Zararli aliskanliklarin temelinde bu vardir ve bunu önlemek uyusturucu kültürüyle mücadeleye baglidir.

Bu kültürün filizlendigi birahane, pub, diskotek, kahvehane, kumarhane, meyhane ve benzeri yerlerden uzak durmalidir

Bira ve "alkolsüz" denilen bira, alkolizm ve uyusturucu bataginin baslangiç basamagidir. Yine milli manevi degerlerimiz, yüzyillardan beri nesilden nesile intikal eden geleneklerimiz uyusturucu kültürünün panzehiridir. Bu degerlere sarilmak zorundayiz

Devlete Düsen Görevler

Uyusturucularla Mücadele Bakanligi yaninda, önemli sorumluluklar tasiyan Milli Egitim, Saglik, Içisleri ve Milli Savunma Bakanliklari basta olmak üzere, bünyesinde egitim üniteleri ve egitilmesi gereken genç kitleler bulunduran diger bakanliklar ve diger devlet kuruluslari bu konuda görev ve sorumluluk tasimali, buna sahip çikmali ve bu büyük organizasyonda yerini almalidir.
Milli egitimde en azindan sunlar yapilmalidir:

Orta ve Liselere haftada 1-2 saatlik zorunlu ders getirilmeli ve bu çalismalar yasal çizgide ciddiyetle sürdürülmelidir.

Genç ögrencilerle birlikte aileleri de egitim kapsamina alinmali. Ailenin ,medyanin da ciddi katkilari saglanarak, maddi ve manevi kültür degerleriyle güçlenmesi mutlaka saglanmalidir.

Yönetici ve egiticilerin kötü örnek olmasi, özenti olusturmasi kesinlikle önlenmelidir.

Okul Yesilay kollari seçkin ögrencilerle her okulda mutlaka kurulmali, bunlarin basina gönüllü ve yetenekli bir rehber ögretmen tayin edilerek, bu ögretmenler uzmanlastirilmalidir.

Uzmanlik çizgisine ulasan rehber ögretmenler, hem ögrencileri, ayni zamanda ailelerini egitmelidir. Bu çalismalar egitim yili boyunca ciddi bir sekilde sürdürülmelidir.

Okullar bu konuda egitim malzemeleri ve gerekli doküman bakimindan yeterli bir zenginlige ulastirilmalidir.

Doküman yönünden Milli Egitime, Saglik Bakanligi, Medya (bilhassa egitsel filmlerin hazirlanmasi bakimindan) yardimci olmali. Yesilay’in maddi destekle bilhassa yazili ve görsel dokümanlarla bu hizmete gerektigi ölçüde katilmasi saglanmalidir.

Özel sektör (kurumlar) ve yöneticileri bahis konusu hizmet ve görevlere aynen sahip çikmalidirlar.

Bütün halk kuruluslari ve vatandaslar her biri bu mücadelede görev almali ve üzerine düsenleri yerine getirmelidir.

Tabii bu hizmetlerin yerine getirilmesi, bütün ülkeyi içine alacak güçlü bir organizasyonun olusturulmasi ve gerekli yasa ve mevzuatin çikarilmasi, münhasiran uyusturucularla mücadele görevini üstlenecek olan Bakanlikça yapilmalidir.

Basin Kuruluslarina Düsen Görevler

En güçlü ve yaygin egitim kurumu oldugu halde bu çizgide hiç bir görev üstlenmeyen, hatta büyük bölümü ile, bilhassa temeldeki konu olan ve her türlü zararli aliskanliklara ve bunlarin salgin haline gelmesinde en büyük etken kabul edilen uyusturucu kültürü çizgisinde büyük bir sorumsuzluk sergileyen medya, mutlaka disipline edilmeli. Bu güçlü kurum bütün birimleri ile yararli bir çizgiye getirilmelidir ve medyanin bu sorumluluklarini ve hayati önem tasiyan görevlerini kabullenip yerine getirmedikçe diger hiçbir tedbirin ülkeyi ve toplumu selamet kiyisina götüremeyecegi kesinlikle bilinmelidir. Bu ülke, bu toplum ve bu devlet hepimizindir. Bir yerde hirs ve kazançlara sinir tanimak zorundayiz


ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
28 Nisan 2006       Mesaj #42
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
Uyuşturucu kullanımı konusunda gündemde çok önemli yoğunlaşmalar oldu. Burçin Bircan’ın ölümüyle doruğa çıkan bu gündem maddesi giderek televizyonlar ve basında daha detaylı olarak incelenmeye başladı. Konunun bu kadar gündemde tutulması uyuşturucu kullananların sayısını arttırabilir mi? İncelenmesi gereken bence bu. Etiler Koğuşu adındaki kitap ta uyuşturucu kullanan ünlüleri gözler önüne seriyor, hem de Narkotikteki ifadeleri ile.

Sponsorlu Bağlantılar
Uyuşturucuya neden gereksinim duyulur ve nasıl kullanılmaya başlanır. En önemsenmesi gereken bölüm bu. Kullananların anlattıklarına bakıldığında yaşanan çevrenin etkisinin önemini farkediyoruz. Çevremiz hayatımızdaki bir çok alanda, belki de her alanında çok etkili, biz kendi isteğimizle bu çevrenin dışına çıkmadığımız takdirde. Sadece çevrenin etkisi yeterli değil, benzer çevrelerde yaşayan kullanmayan binlerce kişi var. Bir de kişinin kendisinde eksik olan veya eksik olmadığı halde eksikliğini hissettiği birşeyler de olmalı.Bakıldığında kişinin yaptıkları ve yapamadıkları konusundaki “inançlarında”, kişilik seviyesinden “hayata karşı tavrında” ve kimlik seviyesinde “kendi değeri” ile ilgili derin boşluklara rastlamamız çok mümkün. Kişinin pek de farkında olmadığı bu boşluklar bir çok şekilde doldurulabilir. Bunlar daha çok korkular ve tedirginliklerle veya psikolojide adı verilen tanımlarla dolabilir. Boşluklar sürekli duygusal hareketlerle dolduğunda kişi kendisine pek zarar vermeden zorluklarda olsa, hayatını yaşamaya devam edecektir. Sürekli duygusal hareketler bir duygudan başka bir duyguya geçişteki sürekliliği ifade etmektedir.

Ancak bu boşluklar kesikli duygusal hareketlerle doldurulursa, o zaman sorunlar artmaya başlar ve giderek büyümeye de devam eder, zaman ve içeriğe bağlı olarak. Kesikli duygusal hareketler normal olarak, sadece canımızın tehlikeye girdiği çok özel durumlar kendimizi korumak için kullanılmaktadır. Karanlık bir ormanda tek başınıza kaldığınızda kesikli duygusal hareketler yaşanmaya başlar. Dışarıdan duyu organlarına ulaşan her uyarı bir duygusal durumu ve hızlı duygusal değişimi çok büyük bir hızla ortaya çıkarır. Bir ses, bir karaltı, bir koku ve dokunduğunuzda ne olduğunu anlamadığınız bir yüzey yeni ve farklı duygular ortaya çıkarır. Bu duygular daha çok korku olarak adlandırdığımız duygulardır.

İşte bu durumunun hayatın normal akışı içinde de yaşanmaya başlaması ve kesikli duygusal hareketlerin kişinin boşluklarını doldurması ile bağımlılık süreci de hızlanır. Bu duygusal durumları spor yaparken, çizgili sporları seyrederken, borsada ve yüksek sesli ritmik müzikler dinlerken de yaşayabiliriz. Böyle yaptığımızda bir müddet sonra yaptıklarımıza alışır ve sürekli hale gelmesini ve bağımlılık duymaya başlarız. Artık bu davranışları yapmadan duramaz hale gelir ve alıştıktan sonra arttırmaya da başlarız.
İşte uyuşturucu da kesikli duygusal durumların bir çaba sarfedilmeden yaşandığı durumları ifade etmektedir. Sadece giderek artan dozda uyuşturucu alımı veya farklı uyuşturuculara geçişlerle bu süreç giderek daha derin olarak yaşanır. Artık sürekli duygusal durumlar yaşanırken- ki bunlar bizim hayatımızda yoğun yaşanan süreçlerdir - kişi acı çekmeye başlar ve kesikli duygusal durumu yaşayabilmek için uyuşturucu kullanımına devam eder.
İletişim ve algı seviyelerinde önemli değişimleri yaşamaya başlayan bu kişiler, sadece kendisi gibi davranan ve uyuşturucu kullanan insanlarla iletişim kurarak, negatif çevrimin hızlanmasına da neden olurlar. Zira bilinen o dur ki; uyuşturucu, algıları, beynin çalışma biçimini değiştirmektedir. Bu değişim LSD kullanımında test edilmiştir. Ancak daha sonra beyinde yaptığı hasarlar gözönüne alınarak Amerika’da resmi kullanımdan vazgeçilmiştir.

Uyuşturucu ile kişinin yaptıkları ve yapamadıklarına dair inançlarındaki boşlukları doldurulduğunda, bunları yapabilir hale geldiğini hissetmektedir. Bu seviyelerde etkisi daha az olan uyuşturucular kullanılmaktadır. Kişilik seviyesinde varolan boşluklar doldurulmaya çalışıldığında ise uyuşturucular etkisi daha sert olan uyuşturucular seçilmekte ve bunların kullanımı kişinin ortaya koyamadığı tavrın davranış seviyesinde kullanılmaya başlamasını sağlamaktadır. Kimlik seviyesindeki boşluklar ise doğrudan damardan alınan uyuşturucularla doldurulmaktadır. Kimlik seviyesinde kişinin kendi değeri ile ilgili boşluklar doldurulduğunda, bundan kurtulmak kolay değildir. Zira bu seviyedeki boşluk veya doldurma hayatın bütün içeriklerine doğrudan yansımakta ve her seviyede bir farklılık yaratmaktadır.

Bu bölüm kısaca şu şekilde özetlenebilir. İnançlar seviyesinde akciğerlerden, kişilik seviyesinde deri yolu ile (mideden veya burundan), kimlik seviyesinde ise doğrudan damardan alınan uyuşturucular kullanıldığı ifade edilebilir. Ancak bu yazının gayelerinden biri yukarıda anlatılanlardır. Daha önemli olduğuna inandığım sonucu ise bu konunun medyada gündemi oluşturmasıdır. Sonuçları ise yukarıdaki bilgiler kadar önemlidir.

Uyuşturucu hakkında hiç bilgisi olmayan bir kişinin uyuşturucu kullanmayı aklına bile getirmesi mümkün değildir. Ancak çevresindeki insanlar tarafından aldatılırsa bunu farkında olmadan kullanabilecektir. Bir kişi uyuşturucu ve kötülükleri hakkında bilgi sahibi yapıldığında, o kişinin aklında kötülüklerden çok uyuşturucu kavramı kalacaktır. İşte bu durumda bu bilgi aktarıldıktan bir zaman sonra boşluklarını kendisi dolduramayacak hale geldiğinde karşısına uyuşturucu çıkarsa kullanmaya başlayacaktır.

Medyada gördüğümüz bir çok insanın hayatlarının bir dönemlerinde uyuşturucu kullanmış olmaları ve hala şöhretlerini koruyor olmaları, uyuşturucu kullanımını en çok destekler noktalardan biridir. Benzer şekilde uyuşturucu kullanan kişilerin televizyona çıkarılmaları ve bunlara yardım eli uzatılacağının kamuoyu önünde ifade edilmesi, televizyona başka hiçbir şekilde çıkma imkanı bulunmayan kişilerin uyuşturucu kullanmaya başlamalarını sağlayacak noktalardan bir tanesidir.

Okullarda uyuşturucu hakkında verilen seminerlerde bilgi sahibi olan öğrenciler sonuçların anlatılanlar gibi olup olmadığını test etmek için bunu deneyebilirler. Bu da kullanımı arttıracak sonuçları ortaya çıkarır. Zira insanlar benzerlerinin davranışlarını daha kolay kopyalayabilmektedirler. Çocuk, çocuğun, genç, gencin, büyük büyüğün davranışını kolaylıkla benzer çevrelerde kopyalayabilmekte, sonuçlar ise yukarıdan aşağıya ve sağdan sola yaygınlaşmaktadır.

Okullar öğrencilere hayata karşı tavır koymayı ve istemedikleri şeylere hayır demeyi öğretebilse, sorunlar ortaya çıkmadan önlenebilecektir. İnançlar, kişilik ve kimlik seviyelerinde ortaya çıkabilecek boşlukların da kendi kontrollerinde nasıl doldurulabileceği de bilgi olarak aktarılırsa, öğrenci yaşadığı dünyayı yönetebileceği için hiçbir sorun kalmayacaktır. Aktarılan bilgiler içinde uyuşturucu ve kullanımı da olmayacağından öğrencilerin beynine bu konuda bilgi girmesi de engellenecektir.

Sonuç: Beynimiz aktarılan bütün bilgileri işlemekte ancak bunları içeriksiz olarak değerlendirmektedir. Uyuşturucu sadece bir içeriktir ve içeriksiz model ise bunu kullanan kişilerin bir veya birkaç seviyede yaşadıkları dünyayı yönetemedikleri ve dış önermelere açık olmalarıdır. Özellikle gündemdeki ses sanatçıları ve mankenlerin dış önermelere ne kadar açık olduğu düşünülürse, sonuç daha detaylı olarak algılanacaktır. Herkes kendi sınırlarından kurtulmaya çalışmaktadır. Ancak kendi davranışları ile her seviyedeki zihinsel sınırları genişletemeyen kişiler, bu sınırların kalkması için bir takım araçlara ihtiyaç duyacaklardır. Bu araçlar kendilerine fiziksel ve zihinsel zarar vermeye başladığında bundan kurtulmak giderek zorlaşmaktadır. Uyuşturucu kullanımında miktar ve sınıf ortaya çıkan değişim, çevrenin de değişmesini sağlamakta, toprağa doğru yer değiştirme hızlanmaktadır. Sigara kullanımının zararları konusunda çıkan yazıların hepsi ve “no smoking” işaretleri sigara kullanımını arttırmaktadır. Negatif reklamında, reklam olduğunu kabul edebildiğimizde mücadele daha iyi sonuçlar verebilecektir.

Yukarıdaki bilgiler dikkate alındığında uyuşturucu kullanımının artması sonucu üzücü olsa da ortaya çıkacaktır. Mücadelenin farklı seviyelerde ve boyutlarda sürdürülmesi, kişilerin kendi boşluklarını kendilerinin doldurmaya başlaması ve hayır diyebilir hale gelmesi durumunda böyle bir sorun bile kalmayacaktır.
ѕнσω мυѕт gσ ση ツ
KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
28 Nisan 2006       Mesaj #43
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
KULLANIMLA MÜCADELE
TEDAVİ
Uyuşturucu madde kullanan kişiler tedavi olabilir. Özellikle tedavi ilkelerini yerine getiren kişilerde uyuşturucu maddeyi bırakma oranı çok yüksektir.

Kullanıcılar arasında "bu hastalığın tedavisi olmadığı" yolunda bir kanı yerleşmiştir. Bu değiştirilmeye çalışılmalıdır.

Uyuşturucu maddeyi bırakan kişilerde tekrar madde kullanımına başlamak sık olarak gözlenen bir durumdur. Kişi uyuşturucu maddeleri bıraktıktan sonra bir daha hiçbir zaman kullanmamalıdır. Bir kez kullanması onun eski günlerine dönmesine neden olabilir.

Tedavinin ilkeleri

Bu maddeleri kullanan kişilerin tedavisi kişiye, kullanılan maddenin cinsine ve kullanım süresine göre değişiklikler göstermektedir.

Tedavinin başarısı için iki önemli etken sayılabilir:
  1. Bunlardan birincisi kişinin tedavi olmayı istemesidir. Eğer kişi tedavi olmayı kendisi istemiyor ise, kimse ona zorla bıraktırmayı başaramaz.
  2. Diğeri ise kişinin maddeyi bırakmaya kendini hazır hissetmesidir. Çünkü, kişi maddeyi bıraktığı zaman alışkanlıklarını, yaşadığı ortamı değiştirmek zorunda kalabilecektir. Eğer tüm bunlara hazır değilse, yapabilecek fazla bir şey yoktur.Uyuşturucu madde kullanan kişide bağımlılık geliştiyse, tedavi daha güç olacak ve daha uzun sürecektir.
Ayrıca, uyuşturucu kullanımı ile daha da artan aile içi iletişim bozukluklarının, kopukluklarının giderilmesi için anne ve babanın da tedaviye katılması gerekir.
ÖNLEME
Gençlerin madde kullanmaya başlamasını önlemede ailelerin çocukları ile ilişkilerinin kalitesi önemli bir yer tutar. Çocukları ile kuvvetli sevgi ilişkisi olan doğru ve yanlışları öğreten, davranışları için uygulanabilir kurallar koyan, bunların uygulanmasını sağlayan ve çocuklarını gerçekten dinleyen ebeveynler çocuklarının uygun bir aile ortamında yetişmesini sağlamış olurlar.
İnsan ihtiyaçları, sonsuzdur.Çocuğunuzun yaşını sosyal çevresini, ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak ne kadar harçlık vereceğinizi belirleyiniz. Belirlenen bu rakam ihtiyaçların üzerinde yada bu ihtiyaçları karşılayamayacak miktarda olmamalıdır.
uyshyr
-Değerlerin öğretilmesi

Her ailenin bazı prensip ve standartlarla belirlenmiş davranış beklentileri vardır. Sosyal, ailesel ve dini değerler gence alkole ve maddeye hayır demeleri için nedenler bulmasını ve kararlılıklarını kesin bir şekilde sürdürmelerini sağlar.

Aile değerlerinizi çocuğunuza açık bir şekilde öğretebilmeniz için:


İzin alması için gerekli olan değerleri açık bir şekilde belirtin ve dürüstlük, sorumluluk alma ve kendine güvenin neden önemli olduğunu, bu değerlerin iyi kararlar vermede nasıl yardımcı olacağı hakkında konuşun.

Kendi davranışlarınızın çocuğunuzun değerlerinin gelişmesini nasıl etkilediğini sakın unutmayın. Çocuklar kendi anne-babalarının davranışlarını taklit ederler. Örneğin sigara içen anne ve babaların çocuklarının sigara içme yüzdesi daha yüksektir. Sigara içme, alkol ve yatıştırıcı ilaçları alma davranışlarınızı yeniden gözden geçirin. Unutmayın ki sizin bu maddeye karşı tutumunuz çocuğunuzun alkol veya madde kullanıp kullanmamaya karşı belirleyeceği tutumu şekillendirecektir. Bu zaman zaman aldığınız alkolü tamamen kullanmamanız anlamına gelmektedir. Çocuklar bağımlılık düzeyinde, kendisine ve ailesine zarar verebilecek düzeyde alkol kullanımı ile sosyal içicilik arasındaki farkı anlayabilirler.

Çocuğunuzun asla sizin içkinizden tatmasına izin vermeyin. Böylece çocuk, erişkinler için yasal ve kullanılabilir olan alkolün çocuklar için yasal olmayan bir madde olduğunu görebilir.

Kendi söz ve davranışlarınız arasında ki uyuma dikkat ediniz. Çocuğunuzun sizinle özdeşim kurduğunu unutmayınız. Çocuğunuzdan beklediğiniz davranışları sizin gösterdiğinizden emin olunuz. Çocuğunuz sizi model alır. Sizin davranışlarınızın, tutumlarınızın, sorunlarla başa çıkma yollarınızın benzerlerini çocuğunuzda görebilirsiniz.

Çocuğunuzun sizin aile değerlerinizi anladığından emin olunuz. Aileler bazen çocuklarının nadiren veya hiç konuşmadan değerleri aldıklarını düşünürler. Bu doğru değildir. Bunlar, aile yemek için bir araya geldiğinde konuşulabilir.

-Alkol ve Diğer Maddelere Karşı Kuralların Konması ve Bunların Uygulanması

Kuralların konması işin sadece başlangıç kısmıdır. Önemli olan bunların uygulanmasıdır. Kurallara uyulmadığında uygulanacak yaptırımlar da önceden belli olmalıdır.

Açık olun. Kuralların nedenlerini açıklayın. Kuralların neler olduğunu ve nasıl bir davranış beklediğinizi söyleyin. Kurallara uymamanın sonuçlarını, yani yaptırımın ne olacağını, nasıl uygulanacağını ve ne kadar süreceğini tartışın.

Tutarlı olun. Çocuğunuzun alkol veya madde kullanmaması konusundaki kuralların evde, arkadaşında ve her yerde geçerli olduğundan emin olun.

Makul olun. Daha önce kararlaştırılmamış yeni kuralları ve cezaları çocuğunuzla tartışmadan uygulamayın. "Baban eve geldiğinde seni öldürür" gibi gerçekçi olmayan tehditlerden kaçının. Bunun yerine sakin bir şekilde tepki verin ve daha önce kararlaştırmış olduğunuz cezayı uygulayın.
-Alkol ve Maddelerin Etkileri Hakkında Bilgi Sahibi Olma:
Aileler; alkol ve uyuşturucu maddeler hakkında bilgilenmeli, tehlikeyi kendilerinden ve çocuklarından çok uzaklarda görmemeli, tehlikeden uzak kalabilmek için tedbirler geliştirmelidirler.
-Çocuğunuzla Konuşma ve Onu Dinleme
Bir çok aile çocuğu ile alkol ve diğer maddelerin kullanımını konuşmaktan kaçınır. Bazıları kendi çocuklarının böyle maddelerle karşılaşmayacağını düşünür. Bazıları ise bunu nasıl konuşacağını bilmediği için veya böyle fikirleri çocuğun kafasına koymak istemediği için konuşmaz.
Çocuğunuz böyle bir problem yaşayıncaya kadar beklemeyin. Tedavi programlarına giren bir çok genç ailelerin öğrenmesinden önceki en az iki yıldan beri madde kullandıklarını açıklamaktadırlar. Çocuğunuzla madde ve alkol hakkında daha erken konuşmaya başlayın ve iletişim kanallarını açık tutun.
Tüm cevapları bilmeme olasılığından endişe etmeyin. Çocuğunuz bununla ilgili olduğunuzu bilsin yeter. Birlikte cevapları araştırabilirsiniz.
Aşağıda çocuğunuzla alkol ve madde hakkında konuşabilmenizi sağlayacak bazı ipuçları bulacaksınız.
İyi bir dinleyici olun. Çocuğunuzun size problemlerini veya sorunlarını getirebileceğinden emin olun. Çocuğunuzun size söylediği şeyleri dikkatle dinleyin. Öfkenizi kontrol edin, şiddetten kesinlikle kaçının. Gerekiyorsa, sakinleşmek için kendinize süre verin. Çocuğunuzun ne söylediğine çok dikkat edin. Eğer çocuğunuz sorunlarından bahsediyorsa, okulda veya arkadaşlarıyla işlerin nasıl gittiğini siz sorun.
Hassas konularda da konuşabileceğinizi hissettirin. Gençler, kendileri için önemli konularda ailelerinden bilgi alabileceklerine inanmak isterler.
Ödüllendirin. Sadece yanlışlar üzerinde odaklanmayın, iyi yaptığı şeyleri de fark edin ve bunları belirterek pekişmesini sağlayın. Aileler ödüllendirmekte eleştirmekten daha cömert olursa çocuklar kendilerini daha iyi hissederler ve kendi kararlarına güvenerek özgüveni yüksek gençler olurlar. Burada kastedilen sözel ödüllendirmedir. Yani çocuğunuzun yaptığı davranışı beğeniyorsanız onu takdir ettiğinizi söyleyin.
Açık mesajlar verin. Alkol veya madde hakkında konuşuyorsanız çocuğunuza kullanmama mesajını açık şekilde verdiğinizden emin olun. Böylece çocuğunuz kendisinden beklenenleri tam olarak bilecektir.
Doğru davranışlarınızla model olun. Çocuğunuzdan beklediğiniz dürüstlük, ahlaklı olmak gibi davranışları kendiniz gösterdiğinizden emin olun.
-İletişim İpuçları
Dinleme;
  • Dikkatle dinleyin
  • Sözünü kesmeyin
  • Çocuğunuz konuşurken kendi söyleyeceğinizi
  • Hazırlamakla meşgul olmayın
  • Çocuğunuzun sözünün bittiğinden emin olana kadar bekleyin.
Gözleme;
  • Çocuğunuzun yüz ifadesi ve vücut dilini anlayın.
  • Çocuğunuz sinirli ve rahatsız mı veya rahat mı görünüyor?
  • Konuşma süresince çocuğunuzun söylediklerini ona eğilerek, omzunu tutarak ve başınızı sallayarak ve
    göz teması kurarak dinleyin.
  • Çocuğunuzun konuşmalarını ciddiye alın.
Cevap verin;
  • "Şunu yapmalısın", "senin yerinde olsam" veya "ben senin yaşındayken" ile başlayan cümleler yerine
    "çok ilgimi çekti" , "anlıyorum ki bu bazen zordur" gibi cümlelerle başlamak cevap vermek için daha uygundur.
  • Eğer çocuğunuz size duymak istemediğiniz şeyler söylüyorsa, sakın bunları yadsımayın.
  • Her durum için çocuğunuza önerilerde bulunmayın. Bunun yerine anlattığı şeylerin ardında ki duyguları anlamaya çalışın.
  • Çocuğunuzun kastettiği şeyi anladığınızdan emin olun.
  • Çocuğunuzun içinde bulunduğu güç durumu sizinle paylaştığı için pişman olmasına neden olmayın. Her zaman onun yanında olacağınızı hissettirin
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
29 Nisan 2006       Mesaj #44
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
UYUSTURUCUNUN ETKILERI

FIZIKI ETKILERI

Beyin ve Merkezi Sinir sisteminde : Sigaradan itibaren bütün uyusturucularin en büyük zarari ve tahribati beyin ve merkezi sinir sistemi üzerindedir.

Bu sebeple beynin mazrufu olan akli ve iradeyi islemez hale getirir. Kisiyi dengeden, normal yasam ve davranislardan uzaklastirirlar.

Beyin ve akil sagliginin en büyük düsmani uyusturuculardir. Bagimlilarda beliren ilk olgu; akil ve sinir hastaliklari ve arizalaridir. Delilik, erken bunama, suur kaybi, uykusuzluk, felçler hezeyan (sayiklama, saçmalama, akil disi davranislar ) halüsinasyon (vehim, hayal görme, isitme vs. ) lar, zeka ve hafiza kayiplari.En kisa ifade ile: Akil hastaliklari, zihni ve ruhi karmasa ve kaoslar .

Sindirim Sisteminde: Bulanti, kusma, karin agrilari, kabizlik, ishal, mide ve bagirsak spazmlari, kanama ve yaralari, gastrit, ülser vs.

Karaciger ve Böbreklerde: Bu zehirlerin organizmadan atilmasinda en agir görev bu organlara düsmekte olup, karaciger ve böbreklerde büyük ariza ve tikanmalara, karacigerde yetersizlik, yaglanma ,sertlesme (siroz)...
Böbreklerde büyük tahribat, albümin, kan ve idrar çogalmasi, tikanmalar ,agir böbrek hastaliklari

Gözlerde: Isik ve mesafede uyumsuzluk, sasilik gece körlügü, göz bebegi büyümesi, küçülmesi, göz adele felci bilinen sonuçlar ve tezahürlerdir.

Solunum Sisteminde: nefes darligi, öksürük, bogulma hissi, bu yolla kalp sikismalari, solunum felçleri ve ölümler bilinen olaylardir.

Kan organlarinda: Kan ,insan hayatinin en önemli organi olup, uyusturuculardan büyük zararlar görür. Kansizlik ,kan zehirlenmeleri, kan hücrelerinde sekil ve miktar degisiklikleri, kanin korkulu arizasi olan pihtilasma ve kangrenler baslica arizalardir.

Zehirlenme: Uyusturucularin basta gelen olumsuzlugu zehirlenmeler ve bu yolla gelen ölümlerdir. Ilk defa olursa HAD, tekerrür ederse "Müzmin Zehirlenme" adini alir.

SOSYAL ve MADDI ETKILERI

Sosyal bir varlik olan insanin çevresi ile uyum içinde olmasi, akil ve zihin sagligi ile mümkündür.

Bu sebeple akli ve zihni hayatin en büyük düsmani olan uyusturucular, insanin uyum gücünü zaafa ve iflasa götürmekle onu aileden, toplumdan ve çevresinden kopararak, yalnizliga, bunalima ve hemen ardindan da sorumsuz, hipisel (hayvani) bir hayata mahkum eder. Bagimliyi yasayan bir ölü haline getirir. (Hip Kültür)

Bu sebeple, uyusturucularin, bagimliya, aile hayatina, dogacak çocuklara, is hayatina, aile ve ülke ekonomisine, ferdi ne toplumsal ahlaka (namus ,iffet, seref, haysiyet v.s.) verdigi zararlar ifadelere sigdirilamaz.

Intiharlarin, cinayetlerin, her türlü fuhsiyat, gasp ve anarsinin temelinde uyusturucu vardir.

Iç ve dis düsmanlarin en tahripkar silahi uyusturucu ve uyusturucu salginlarinin itici gücü olan uyusturucu kültürü (hip kültür) dür. Cemiyetleri inkiraza götüren her türlü maddi ve manevi tahribatin temeldeki sebebidir. Bunlar.

Ayrica AIDS, frengi, verem, kanser, kangren ve benzeri bir çok ölümcül hastaligin yayilmasinda da en büyük fail uyusturucular ve bagimlilaridir

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
29 Nisan 2006       Mesaj #45
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
ECSTASY “XTC”
Vücut işlevlerini yoğun olarak etkileyen psikoaktif maddeler olan Amfetamin ve türevlerinin, asıl tehlikesi vücudun bilinçaltındaki koruma mekanizmalarını etkisiz hale getirmesindeki özelliğinde yatar. Böylelikle Amfetamin ve türevleri sadece yorgunluk hissini değil, açlık ve susuzluk hislerini de bastırır ve koruma mekanizmalarında arızalar oluşturur, örneğin; olması muhtemel kas ağrısını bloke ederek insanın vücut sistemini yanıltır.
Ecstasy hapının kullanıldığı özel çevrelerin beraberinde getirdiği ortam bu maddelerin tehlikesini katlayarak artırıp, nitekim bu uyuşturucunun kullanımı ile birlikte vücuda yapılan sürekli yüklemeler (dans ve seks gibi) asıl tehlikeyi oluşturturur. Gelişen şartlara göre vücut mevcut ısısını kendi sisteminde düzenler. Vücut ısısı, uzun süreli ve yoğun hayatın etkisiyle normalden daha da yükselir. (42 ’ kadar çıkabilir) Vücut, su içmekle dahi tekrar düzelemeyecek kadar büyük ölçüde su kaybına uğrar. Bunun sonucunda kalp ve yüksek tansiyon sorunları, yüksek ateş ve şok etkileri görülür. Bunun yanı sıra; kalp ritminde bozuklukların ve merkezi krampların görüldüğü olaylar gerçekleşir.
Kullanıcıların normal diye aldığı bir takım dozların hayvanlara verilmesiyle birlikte yapılan deneyler neticesinde hayvanlarda;
-Aşırı stres
-Saldırganlık
-Netice de ölüm gerçekleşmiştir!
ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
29 Nisan 2006       Mesaj #46
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
UYUŞTURUCU MADDE KULLANIMINI ÖNLEMEK İÇİN ANNE VE BABALARIN DİKKATİNE..

A. ÇOCUK VE GENCE ÖRNEK OLMA

Çocukların hergün karşı karşıya kaldıkları anne baba tutum, davranış ve ilişki biçimlerinin; onların eğitiminde çok önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Aile ilişkileri, çocuklar için, davranış biçimleri ve insan ilişkilerinin öğrenildiği bir sahne oluşturmaktadır. Madde kullanım konusunda da, benzer mekanizma işlenmekte olup; çocuklar, anne babanın maddeler konusundaki tutum ve davranışlarını gözlemlemekte ve benzer şeyleri uygulamaktadır.

Toplumda, anne baba başta olmak üzere, öğretmenler ve diğer etkili yetişkinlerin madde kullanımı konusundaki tutum ve davranışları; çocuk ve gençler için çoğu kez kavram karmaşası yaratmaktadır. Çocuk ve gençler, zararlı etkisi kesin olarak kanıtlanmış olan sigara ve alkol gibi maddelerin, neden erişkinler tarafından kullanıldıklarını tam olarak kavrayamamakta; kendilerinin de bu ve buna benzer maddeleri kullanabileceği düşüncesi oluşmaktadır. Anne babalar, her ne kadar, çocuk ve gençleri bağımlılık yapan maddeler konusunda uyarsa da; kendi sergiledikleri davranış modelleri, mantıklı uyarılarından çok daha etkin olmaktadır.

Bu nedenle, anne babaların, kendilerinin kullanımı konusundaki tutum ve davranışlarının nasıl olduğunu irdelemeleri gerekir. Örneğin alkol, sigara, ilaç kullanımı konularında bu maddeleri kullanma nedenleri, sıklıkları, bu maddelere gereksinimleri, kullanıp-bırakma paternleri, bu alandaki güçlülük ve zayıflıkları gibi özelliklerin hepsi önem taşımaktadır.

Çocuklar, anne babanın davranışlarını görerek öğrenir, anne-babanın birbirlerine olan tutum ve davranışlarını da kendilerine örnek alır, sorunların çözümünde anne babanın davranışlarını kopya ederler.

B. AİLE İÇİ EĞİTİM

Eşler arasındaki ilişkilerin her zaman çok pürüzsüz olması beklenemez. Zaman zaman sürtüşme, anlaşmazlık ve tartışmalar da olması doğaldır. Önemli olan, anlaşmazlıklar karşısında, eşlerin olaya yaklaşımları, birbirlerine karşı davranışları ve çözüme ulaşmada izlenen yolların nasıl olduğudur.

Anlaşmazlıklarda eşlerin karşılıklı oturup konuşabilmesi, her iki tarafın da kabullenebileceği bir çözüm yolu bulabilme becerisi önem taşımaktadır. Hiç sorun yokmuş casına olayları görmezden gelip sahte bir uyum içinde yaşıyor olmak, hep birinin boyun eğmek zorunda sağlıksız bir ilişki biçimini sürdürmek, sorunların çözümünde çocuklara sarılmak ya da çatışmayı onların üzerine yansıtmak sağlıksız iletişim modelleridir.

Çocukların eğitiminde eşlerin beklentileri, istekleri, rolleri, sorumlulukları, nlendirmeleri, eğitime yaklaşım biçimleri kuşkusuz birbiriyle tümüyle aynı paralelde olmayabilir. Ancak, temel konulardaki eğitim anlayışında, tutarlı ve uyumlu bir birlikteliğin sağlanması çocuklar adına önem taşımaktadır.

C. ÖZGÜR, BAĞIMSIZ, SORUMLU, SINIRLARINI BİLEN,
GÜVENLİ ÇOCUK YETİŞTİRME:

Madde bağımlılığı tehlikesi ile ilgili olarak anne babaların bilmesi gereken önemli özelliklerden biri; çocukları ve gençleri bağımsız olarak yetiştirebilmenin, onları madde bağımlılığından uzak tutabilecek en önemli etkenlerden biri olduğudur.

Maddeler, ancak kullanıldığında bağımlılık yaratırlar. Bağımlılık yapan maddelerin tümü ortadan kaldırılması mümkün olmayacağına göre; kişinin bu maddeleri kullanmama gücünün gelişmiş olması en temel özellik gibi görünmektedir. Kişinin madde kullanması için, maddeye hayır deme gücünün olmaması ve madde kullanımı konusunda önceden istekli olması gerekir. Bir başka deyişle, maddeye hayır diyemeyen ve kendisiyle ilgili sorumluluk duygusu yeterince gelişmemiş olan kişilerde maddeye alışma tehlikesi çok daha fazla olduğu söylenebilir.


Çocuklara sorumluluk duygusunu verebilmek, onları madde bağımlılığından uzak tutabilecek en önemli unsurdur.

Çocukları bağımsız olarak yetiştirmenin ne olduğu; onlara güven ve bağımsızlık duygusunu kazandıran bir eğitim yaklaşımının nasıl olacağı soruları hep akla gelmektedir.

Bunu anlayabilmek için, çocukların, kendilerine özgübir özgürlük ve serbestlikleri olması; ancak her şeyde olduğu gibi, bu özgürlüğünde sınırlarının iyi tanımlanması gerektiği bilinmelidir.

Çocukların kendilerine güvenebilmeleri, kişilik sahibi olabilmeleri için yalnız başlarına, anne-babasız hareket edebilecekleri alanlara gereksim bulunmaktadır. Anne-babaya düşen görev, çocuklarına bu serbest alanda yol göstermek; ancak bu serbestliğin sınırlarını da açık olarak belirlemektir.

Bu nedenle; çocukların belirli konularda; yaşlarına uygun olarak ve kendi başlarına serbest hareket edebilmeleri, onların kendi davranışlarını kontrol edebilmeleri için çok önemlidir.
Çocuk kendi başına bir karar verdiğinde; bu kararın kendi yaşamı üzerindeki etkileri konusunda bir sorumluluk alacak ve belli oranda bir riske girecektir. Bu risk ona ağır gelse bile, sonuçta kendisine bazı deneyimler kazandıracaktır. Kendi verdiği kararlar sonucu çocuğun olumlu şeyler elde etmesi, ona verdiği kararın doğru olduğunu öğrenecek; olumsuz şeyler yaşaması ise, bu deneyimin ona daha sonraki denemeler için katkıda bulunmasına sağlayacaktır. Bu deneyimler sonuçta, çocukta güven ve sorumluluk duygusunun gelişmesinde önemli adımlar olarak düşünülmektedir.
Bağımsızlık ve kişisel sorumluluk ancak uzun zaman süreci içinde, yavaş yavaş ve alıştırmalarla verilebilir.

Hangi yaşta olursa olsun, herkesin belirli sınırlara gereksinimi vardır.
Hem toplumsal yaşantıda uyumlu olabilmek, hem kişisel iç huzuru ve dengeyi sağlayabilmek için; kişinin belirli sınırlarının olmasına gerek vardır. Bu sınırlar, kişisel bütünlüğü koruyabilmek ve başkalarıyla iletişimde açık ve net olabilmek için de gereklidir. Bu sınırlar aynı zamanda, kişinin kendini hangi alanlarda ve nereye kadar geliştirebileceğinin da bir ölçüsü gibi düşünülebilir. Çocukların sınırları, önce anne baba olmak üzere çevre ve toplum tarafından belirlenmektedir. Aile, okul, meslek eğitimi, maddi durum, ev
durumu gibi aileye değişen etkenler yanı sıra; alienin çocuk yetiştirme biçimleri, tüm alanlarıyla eğitim ve öğretim, toplumdaki sosyal ve kültürel değer yargıları da bu sınırların belirlenmesinde çok önem taşıyan değişkenlerdir.

Çocukların sınırlarının nasıl ve ne oranda olması gerektiği aile tarafından belirlenirken; kuşkusuz, çocuğun kendinden getirdiği yaratılış özellikleri de bunda etkili olmaktadır.
Daha bebeklikten başlayan bu sınırlar, çocuğun gereksinimleri ve ailenin tutumuna göre, her yaş için farklı düzey ve biçimde olmak üzere yeniden ayarlanmalıdır.

Çocuk ve gencin sınırları; “esnek ama gevşek değil”, “belirli ama katı değil”, “ tutarlı ama değişmez değil”, “yaptırımı olan ama zorlayıcı değil” nitelikte olmalıdır. Kuşkusuz, bu sınırların belirlenmesine, çocuk ve gencin gereksinimleri, beklentileri, dilekleri de önemsenmeli; gelişen topluma göre güncel değerler göz önüne alınmalı; çocuk ve gencin de bu oluşumda payının olmasına dikkat edilmelidir.

Çocuğa belirlenen sınırların çok geniş ve gevşek olması; bir anlamda “sınır olmaması” anlamına gelmektedir. Bu durumda çocuk ve genç, gerçek yaşamda neyi, ne zaman, nerede, nasıl yapacağını öğrenmemekte; davranışlarını ayarlama ve kontrol edebilmeyi becerememekte; gerçek yaşamdaki ilişkileri tam anlamıyla kavrayamamakta; insanlarla ve toplumla olan ilişkilerini ayarlayamamakta; kendi sınırlarının nerede bittiği ve başkalarının özğürlüğünün nerede başladığını kestirememekte; sosyal uyum ve iletişimde ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır.

Bunun tersine, çocuğa gereksiz engellemeler ve yasaklardan oluşan bir sınır belirlenmesi; “çocuğun kişiliğinin aşırı sınırlanması” demektir. Bu durum, çocuk ve gencin yaşam becerilerinin gelişmesinde engelleyici rol oynamakta; güvensizlik, karamsarlık ve kuşku duyguları ve bunların neden olduğu yeni psikososyal sorunlara yol açmaktadır.
Sınır ve sorumlulukların kesin olarak belirlenmediği, anne baba arasında belirgin tutum farklılıkları olduğu, aynı konuda farlı zamanlarda farklı sınırların söz konusu olduğu durumlar; “belirsizlik, tutarsızlık ve güvenilmezlik” olarak değerlendirilmektedir. Böyle bir durumda, çocuk ve genci, kendi davranışlarını ayarlama, karar verme ve sorumluluk almada sorun yaşamasına neden olacaktır.

Anne babalar için önemli cümleler:
Çocuk ve genç,
Duygusal açıdan Sevgi, ilgi, yakınlık, onaylama, Saygı görme, önem verilme,
Övgü alma, cesaretlendirme, kendini özgürce anlatabilme, Belli sınırlar içinde bağımsız davranabilme, Sağlıklı bir ortamda büyüyüp gelişme, Uygun biçimde eğitilme,
Umut ve beklentilerinin desteklenmesini ister.
Çocuk ve genç

Anne baba davranışlarını görerek öğrenir,
Anne babayı kendine örnek alıp taklit eder,
Anne babanın birbirlerine karşı davranışlarını gözler,
Sorun çözümünde anne babadan gördüklerini yapar.
Çocuk ve genç,
Anne babanın ona zaman ayırmasına gereksinim duyar,
Ailede olumsuz ilişkiler varsa onarılmasını ister,
Sorumlulukları üstlenmede yol gösterilme ve destek arar.
Çocuk ve genç,
Çocuk ve gence sorumluluk duygusunu verilmelidir,
Çünkü, sorumluluk duygusu madde bağımlılığından uzak olabilmede önemli bir unsurdur.

Anne babanın, çocuk eğitiminde unutmaması gereken bazı cümleler, madde kullanımı konusunda da geçerli olup (yukarıda); yaklaşımın da dikkate alınmaları gereken bazı cümleler vardır.(aşağıda).

Alkol/Madde Kullanan Kişiyi Tedaviye Yönlendirmede Temel Yaklaşım


Tedaviye Yönlendirmede Temel Yaklaşımlar

Alkol/Madde kullanan kişi, sorunun varlığını inkar etme eğilimindedir.
Bir şey söylemek yerine, aktif biçimde çok iyi dinlemek Alkol/Maddenin, kişinin
yaşamı üzerindeki olumsuz etkilerinin neler olduğunu farketmesini sağlamak,
Tartışmadan kaçınmak,Yargılamamak, Kendine güvenmesini sağlamaya çalışmak,
Onu olduğu gibi kabul etmek, Alkol/Madde kullanımıyla ilgili sorunların sorumluluğunu ona bırakmamak; kendi kararlarını vermesini desteklemek.

ÇOCUK VE GENÇTE MADDE KULLANIMINI DÜŞÜNDÜREN BELİRTİLER:

Ergenlik dönemi, puberte ile başladığı, gencin kendi ekonomik bağımsızlığının kazandığı yaşlara kadar sürdüğü kabul edilen bir gelişim dönemidir. Biyolojik, psikolojik ve ruhsal olarak hızlı değişimlerin yaşandığı bu cağ; kendine özgü bazı özellikler taşımaktadır. 10’ lu yaşların başından, 20’li yaşların başı ya da ortasına kadar uzayabilen bu dönemde; bir çocuğu yetişkin hale gelmesi söz konusudur.

Her çocuk ve gencin kendine özgü biçimde yaşadığı bu dönemde, bireysel ruhsal bağımsızlığın kazanılması, uygun ve tutarlı akran ilişkilerinin kurulabilmesi, kimlik duygusunun şekillenmesi, geleceğe yönelik planların oluşturulması, karşı cinse ilişkin tutum ve davranışların tutarlı hale gelmesi, iş ve meslek yolunun çizilmesi, aile ve toplum değer yargılarının harmanlanıp kişinin kendine özgü bir değerler sistemi oluşturulması, ekonomik bağımsızlın sağlanması, davranışlarının sorumluluğunu üstlenir hale gelebilmesi gibi bir çok görev beklenmektedir.

Ergenlik döneminin uzun zaman sürmesi yanısıra, ergenden beklenen görevlerin çeşitliliği ve zorluğu; bu dönemde ergenlerin bazı sorunlar yaşamasına yol açabilir. Bu dönemin kendine özgü ruhsal ve davranışsal özellikleri, duygusal çalkantıları, uyum güçlükler, kimlik sorunları, bocalamaları,otoriteyle çatışmaları çoğu kez büyük sarsıntılara neden olmaksızın çözülür. Ancak bazı ergenler için, bu özellikler, ciddi ve ağır biçimde sorun yaşanmasına neden olabilir. Madde kullanımı da bu ciddi sorunlar arasında sayılmaktadır.

Ergenlik döneminin olağan gelişimsel çalkantılar arasında; derslerdeki başarısında dalgalanmalar, aileyle çatışma ve aile yaşamından uzaklaşma isteği, ruhsal yönden duygusal ve davranışsal sorunlar gösterme, ilgi ve isteklerinde kararsızlık ve değişkenlik, okul ya da meslek eğitimine ilişkin sorun ve bocalamalar yerini değiştirme gibi önemli kararlar söz konusu olabilir.

Çocuk ve gençlerde, madde bağımlılığının başlangıcını gösteren kesin bir işaret yoktur. Ergenliğin olağan duygusal sorunları ya da başka ruhsal bozuklukların da benzer belirtilere yol açabileceği akılda tutulmalı; ancak, ergende madde kullanımı kuşkusunu akla getirebilecek bazı ciddi davranış değişiklikleri gözden kaçırılmamalıdır (Tablo 6). Bu belirtilerin ciddiyetinin değerlendirilmesi, başka ruhsal sorunlarla ayırıcı tanının yapılması, çözüm önerileri ve tedavi yaklaşımı; madde kullanımı konusunda özelleşmiş çocuk/ergen psikiyatristleri ve erişkin psikiyatrislerinin görev ve sorumluluk alanı içindedir.

Çocuk Ve Gençte Madde Kullanım Kuşkusu Yaratabilecek Belirtiler


Derslerdeki başarı oranı tamamen ve her derste birden düşmesi,
Sık sık arkadaş değiştirme,
Arkadaşlarına tamamen sırt çevirme,
Çevreyle ilişkilerden kaçınma,
Tamamen içine kapanma,
Hiçbir şeye ilgi duymama ve her şeyden uzak kalma,
Zaman zaman aşırı neşe ile öfke/saldırganlık arasında gidip dalgalanmalar,
Evde odasına kapanma,
Kendi bakım ve temizliğine dikkat etmez hale gelme,
Fazla para harcama,
Okulu ya da iş eğitimini tamamen bırakma,
Kendi geleceği için hiçbir yol görmeme,
Geleceğe dönük hiçbir adım atmak istememe,
Ellerde titreme,
Aşırı derecede terlemek,
Uykusuzluk.

ѕнσω мυѕт gσ ση ツ
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
29 Nisan 2006       Mesaj #47
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
UYUSTURUCUYA ALISTIRMA YÖNTEMLERI

Unutmayin , eroin bagimliliginin ilk adimi arkadas kiyagi ile atilir .
Eger arkadasiniz , gerçektende arkadas degil de bir "ayakçi" ise, birkaç hafta sonu devam eden bu kiyakçiligi " bombalama" denilen ikinci asama izler. Bu asamada bir gün ziyaretinize gelen ayakçi, kiyagini yaptiktan sonra giderken, nasilsa yanindaki yüklüce miktarda eroini almayi unutuverir. Bir eroinmanin malini asla unutmayacagini bilmediginiz için kuskulanmazsiniz. Birkaç gün gelip almasini beklersiniz. Gelmez. Bir gün, "yahu sundan bir kere çeksek ne olur sanki?" dersiniz. Sonra bunun gerisi gelir. Mal bittiginde bombalanmisiniz demektir. Artik bir eroin bagimlisi olarak, her yerde kiyakçinizi, daha dogrusu ayakçinizi arar ve kolaylikla bulursunuz.
Özellikle genç yastaki insanlar arasinda, guruptan bir yada birkaç kisinin uyusturucu kullanmasi , digerlerinin de en azindan bir kez denemesi için yeterli bir neden.

Gençler , birbirlerine sigara ikram eder gibi yada hastaligini iyilestirmek amaciyla ilaç verir gibi uyusturucu saglayabiliyorlar. Gençler, arasindaki sohbetin disinda kalmasini istemedikleri arkadaslarini da kendileri gibi uyusturucu kullanmaya zorlayabilirler. Kullanmaya itiraz eden arkadaslarini disliyor yada "arabesk" türü tanimlamalarla , kendilerince asagilama yolu seçiyorlar.

Okul önleri de artik saticilar için vazgeçilmez mekanlardan. Istanbul'da bulunan pek çok okulun kapisinda , özellikle çikis saatlerinde uyusturucu saticilarina rastlaniyor. Okul yönetimi nemi yapiyor? Hayir onlarin okulunda uyusturucu kullanan ögrenci yok ki. Neden böyle bir konuyu düsünsünler?
Esrar bagimlilari , kullandiklari malin içine eroin karistirilarak bu uyusturucuya da alistirilabilirler. Eroin krizleriyle birlikte de bagimlilik baslar.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
29 Nisan 2006       Mesaj #48
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
DOB (2,5-DİMETHOXY-4-BROMAMFETAMİN)

DOB maddesi MDA’da oluşan benzer halüsinasyon etkilerini ortaya çıkarmakta, fakat bu etkiler 100 kat daha kuvvetli bir yoğunluk ile kendini göstermekte olup etkileme şekli; LSD ve Meskalin maddelerinkine benzer. Etkisi yavaş ortaya çıkmakta ve etkisi süresinde kullanıcı hayali resimler görür. 30 ila 35 mg. arası doz, kayıtlara göre ölümcül sayılır.


MBDB (N-METİL-1-(1,3-BENZODİOKSOL-5-YL)-2-BUTANAMİN)

MBDB maddesi MDMBA olarak da tanımlanır. MBDB diğer Amfetaminlerin tersine çok sonraları, 1986 yılında imal edilip, asli olarak Amfetaminlerin etki mekanizmalarını anlamak için kullanılmış. Oldukça yeni bir madde olduğundan, etkisini tarif edecek çok az kaynak elde bulunmakta. Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde sinir yollarını tahrip ettiği gözlenmiş.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Nisan 2006       Mesaj #49
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
EroinVücuda giren bir gram eroin beynimizdeki bir milyon hücreyi öldürmektedir!10 Nisan — Eroin; beyaz, gri, koyu gri, fildişi ve kahverengi tonlarda, küçük kristaller halinde veya un gibi toz halinde bulunabilir. Saf halde iken beyaz olan eroindeki bu renk farklılaşması içerisine konulan katkı maddelerinin miktarına göre değişir.Eroin; uyuşturucu maddeler arasında en etkilisi dolayısı ve de en tehlikelisi olup morfinden iki ila on defa daha kuvvetlidir. Eroin varolan uyuşturucu maddeler arasında en çabuk bağımlılık oluşturan maddedir, bir-iki deneme kişiyi eroin kurbanları arasına almaya kafi gelir.
Eroine ilk başlayan çoğu bağımlı bu maddenin ne olduğunu bilmeden başlar. Genel olarak ilk tütün ile birlikte alınır. İlk kullanacak olan şahsın; “eroini bilmeden aldım” diye söylemesi söz konusu bile edilemez, zira, tütün içinde yakılan eroinden çok kötü bir koku yayılır ve bu koku kolayca fark edilir. Tütünle eroin alan kişide kısa süre içerisinde kafayı bulma denilen durum başlar ve alınan eroinin saflık derecesine göre bu uyuşukluk halinin süresi değişkenlik gösterir. Eroini bu şekilde kullananlar arasında ki yanlış bir kanı; bu yöntemin daha az zararlı olduğu ve istenildiğinde kolayca bırakılacağı fikri ise de bu düşünce insanların kendisini kandırmasından başka bir şey olamaz
Eroinin insan vücuduna verdiği zarar vücuda girmesi ile alakalıdır vücuda nasıl girdiği ile değil.

KULLANIM ŞEKLİ

Buruna çekilerek alınan eroin etkisini anında gösterir. Burun vasıtası ile kolayca damarlara ulaşan eroin her alındığında ölüm tehlikesi olup, her kullanımda damarlar da çatlama olabilir. Bu şekilde kullanılan eroin sonucunda kurtulma şansı çok az olup ölüm çabuk gerçekleşir.
Eroinin damara şırınga ile enjekte edilen şekli en tehlikeli ve ölüme en yakın olan şekli olup, bu kullanım şeklini genel olarak uzun süre eroin kullanıp maddi durumu zayıflayan insanlar kullanır. Maddi durumları kötüleşen eroin bağımlıları az olan eroin miktarını çoğaltmak için suya karıştırırlar ve bunu damarlarına iğne yardımı ile enjekte ederler. Bu şekilde eroin kullanan bir insan damarına enjekte ettiği her eroinle birlikte ölüm riski taşır. Çünkü satın aldığı eroinin saflık derecesini bilemeyeceği için kullandığı dozu her zaman ki gibi ayarlar ve o gün satın aldığı eroinin saflık derecesi de yüksek ise kişi ölümle burun burunadır.
Uzmanların eroinmanları incelemeleri sonucunda; Narkotik maddeleri uzun süre kullananların beyin hücrelerinin zarları büzülür. Hücre dumura uğramış, içinde boşluklar ve yağlanmalar oluşur. Hücre çekirdeği küçülür ve parçalanır. Mikroskopla saptanan bu görünüme ek olarak göz ve beyin kabuğunda ve beyni kaplayan zarlarda şişme, kanlanma ve küçük kanama odakları, damarlarda daralma, incelme ve yağlanma dikkati çeker. Bu tür maddelerde zehirlenerek ölenlerin beyinlerinde şişme, bol kanama odakları ve hücrelerde yozlaşma, önemli bulgular arasında yer alır.
Eroine iyice alışan ve kriz devresine giren bir eroinman artık ilk günlerde tatmakta olduğu yalancı keyif haline ulaşamaz. Artık onun eroin kullanması eroinin insan üzerinde oluşturduğu ağrı ve acıların fena tesirinden kurtulmak, bir nebze olsun rahatlamaktır.
Eroin kullananlar terler, kalpte çarpıntı başlar, vücudu kırılır diz, bel ve başında şiddetli ağrılar oluşur, iştahı kapanır, çalışma gücünü kaybeder. Büyük bir üzüntü yaşar buna bağlı olarak toplumla olan ilişkisini sıfıra indirir. Gözlerindeki canlılık belirtileri kaybolur, sürekli olarak dalgın halde bulunup dünya ile ilgili alakaları kalmaz. Yaşayan, bir ölüden farksızdırlar ve tüm bu olumsuzluklardan kurtulabilmek için tek kurtuluşlarının eroin olduğunu düşünürler.

ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
29 Nisan 2006       Mesaj #50
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
UYUŞTURUCU MADDELERİN SINIFLANDIRILMASI


Müsekkinler (Depresanlar)(Merkezi Sinir sistemi Yavaşlatanlar)Tabii Eczalar
Afyon
Morfin
Eroin
Kodein
Sentetik Eczalar
Barbituratlar
Trakilizanlar
Sedatifler
Uyarıcılar (Stimülanlar)(Merkezi Sinir Sistemi Tenbih Edenler)
Tabii Eczalar
Koka Yaprağı KokainCrack
Sentetik Eczalar
Amfetaminler
Hayal Gösterenler (Halusunojenler)Duyuların Bozulmasına Sebep Olanlar Tabii Eczalar
Esrar
Marjiuana
Meskalin
Sentetik Eczalar



AFYON

Haşhaş kapsüllerinden elde edilir. Henüz olgunlaşmamış haşhaş başlarının bıçakla çizilmesi neticesinde süte benzer beyaz, yapışkan bir öz çıkar. Bu sıvının rengi havanın etkisi ile kısa zamanda koyulaşarak kahverengi bir hal alır ve bu maddeye afyon sakızı adı verilir. Afyonun içeriğinde şeker, protein, kauçuk yağı gibi maddelerle, morfin, narkotin, kodein vb. sayıları 25'e yakın alkaloit denilen zehir mevcuttur. Afyon yutarak, çiğnenerek alınabileceği gibi sigara ile de içilebilir. Hangi şekilde kullanılırsa kullanılsın aynı tesiri gösterir. Başlangıçta varsa ağrıları azalır, üzüntüler kaybolur, sıkıntılar geçer ve geçici bir keyif hali başlar. Afyonkeşler bu keyif haline Balayı derler. Fakat bu keyif hali çok kısa sürer. Ardından mide bulantısı, baş dönmesi, renk solması, kalp ve solunum yavaşlaması ile birlikte zehirlenme hali baş gösterir. Afyon çok miktarda ve birden alınmışsa içen kimseyi komaya sokar ve ölüm tehlikesi belirir.


EROİN

Eroin afyonun içinde bulunan alkaloitlerden bir tanesidir. Bazorfinin asetik asit ile birlikte ısıtılması ve diğer kimyasal işlemlerden sonra oluşur. Bileşiminde asetik asit olduğu için eroin normalde sirke gibi kokar. Fakat bunu tespit etmek için, her halükarda, uyuşturucu maddenin koklanması çok zararlı bir davranıştır. Gevher, süprüntü, beyaz cevher, şey, kar, sır, oğlan gibi argo isimleri vardır. Eroin, beyaz, gri, koyu gri, kahverengimsi gri ,fildişi, kahverengi renklerde ve toz şeker gibi küçük kristaller halinde veya un gibi toz halinde olabilir. Saf halde iken beyaz olan eroindeki bu renk farklılıkları içersinde bulunan katkı maddelerinin miktarına göre değişir. Bir doz eroinde(normalde 100 mg.)¸10 eroin ve % 90 şeker, nişasta, süttozu, kinin, vb katkı maddeleri bulunur. Eroin, uyuşturucu maddelerin en kuvvetlisi ve dolayısıyla da en tehlikelisidir. Morfinden 2 ila 10 defa daha kuvvetlidir. Eroin bilinen uyuşturucu maddelerin en fazla ve çabuk alışkanlık meydana getirenidir. Ufak bir iki deneme kişiyi eroin kurbanları arasına almaya kafi gelir. Eroin kullanmaya alışmış bir kimse iki veya üç saatte bir muhakkak bu zehri almak mecburiyetindedir. Aksi taktirde çok ağır kriz halleri baş gösterir.

Eroin çoğunlukla buruna enfiye gibi çekilerek alınır. Ayrıca, bir sigaranın yanan ucuz toz halindeki eroine daldırılır. Eroinin yere düşmemesi için baş hafif geriye çekilir ve içilir. Bundan başka alüminyumlu kağıt üzerindeki eroinin alttan yakılarak çıkan dumanları da teneffüs edebilir. Eroinin saflığının bozulması eroinmanların damardan enjeksiyonla almalarına, yol açmıştır. Eroinin içine çeşitli maddeler katılarak saflığı bozulmakta, bazen dozaj çok düşmektedir. Saflığı bozulan eroin, müptela tarafından arzu edilen canlılık hissini ancak damardan enjeksiyon yoluyla alındığı zaman sağlar. Ancak eroin müptelalarının sokaktan satın aldıkları eroin, alışa geldikleri yüzdeli eroinden daha fazla eroin ihtiva ettiği zaman ölümler meydana gelmektedir. Eroin kullanan bir kimsedeki zehirlenme belirtileri morfin kullananlardakine benzemektedir. Fakat bu, morfinin tesirinden çok daha şiddet ve kısa zamanda ortaya çıkmaktadır. Çünkü eroin morfine nazaran ortalama 5 misli daha kuvvetli bir zehirdir.

Eroine iyice alışan ve kriz devresine giren bir eroinman, artık ilk günlerde tatmakta olduğu yalancı keyif halini de bulamaz olur. Artık onun eroin kullanması yanız fena tesirinden kurtulmak ve bir nebzecik rahat edebilmek içindir. Eroin kullananlar da morfinde olduğu gibi terler, çarpıntı başlar, vücudu kırılır, diz, bel. ve başında şiddetli ağrılar başlar, iştahı kapanır, çalışma gücünü kaybeder, büyük bir üzüntü ve keder duyguları içersinde yatağa düşer. Renkleri uçuk, ağızlar kuru, nefesleri ke*****r. Dalgın bir haldedirler, dünya ile alakaları kalmamıştır, gözlerindeki canlılık alametleri kaybolmuştur. Yaşayan bir ölüden farksızdırlar ve bu halden kurtulabilmek için yeniden eroin kullanmak mecburiyeti duyarlar.


ESRAR

Esrarların elde edildiği bitkiye esrar otu; kendir, kenevir, veya kannabis adı verilir. Kenevir bitkisinin botanikteki adı Cannabis Ssativa'dır. Kendir otunun boyu yetindirildiği yere göre değişir. Bazen I-2 metreye kadar uzar. Liftlerinden ip, halat, çuval vb. yapılır. Kenevir bitkisi dişi ve erkek olarak ikiye ayrılır. Esrar dini kenevirden elde edilir.

Dişi kenevir otunun baş kısmı, dalları ve yapraklarının toplanıp kurutulması ve ufalanıp toz haline getirilmesi bitki (kök) esrar elde edilmiş olur. Dişi kenevir bitkisinin çiçekli tepe kısımlarında reçine denilen koyu bir sıvı vardır ki, keyif verici maddeler özellikle burada bulunur. Bitki esrar yeşil, sarı veya kahverengi halde bulunabilir.

Dişi Hint kenevirinin yaprakları ve çiçeksi uçlarının toplanıp kurutulması ve çeşitli şekillerde preslenmesiyle oluşturulan reçine esrar, bitki esrardan 8-10 kat dala etkilidir. Esrar olarak Ortadoğu, Fas, Pakistan, Batı Afrika, Meksika ve Karibbean bölgelerinde yetiştirilir. Rengi hardal sarısından koyu kahverengiye kadar olan renkler ve genellikle de siyahtır. Sıvı esrar (esrar yağı) tok konsantredir. % 20-60 arası THC içerir. Esrar reçinesinden 3-4 kat daha güçlüdür. Birçok renkte, çoğunlukla da kehribar, koyu yeşil, kahverengi veya siyah renk ve tonlarında bulunur. Esrar genellikle tütüne karıştırılarak sigara şeklinde sarılır ve sigara gibi içilir, Bu sebeple gençler, bilmedikleri kimseler tarafından ikram edilen elle sarılmış sigarayı kesinlikle kabul etmemelidirler Esrar lokum veya reçel içersine katılarak yenebildiği gibi, alkollü içki veya çok şekerle kahve içine konarak da içilebilmektedir. Ayrıca, büyükçe bir parça esrar mangala atılıp, etrafındakiler yanan esrarın dumanından içlerine çekerek kullanabilirler. Hangi şekilde kullanılırsa kullanılsın etkisi 2-3 dakika içinde görülür. 10 dakika içinde de en etkili hale gelir ve 2-3 saat etkisini sürdürür. Esrar çok şiddetli bir beyin zehirlidir. Bilhassa zekaya etki eder. Bu yüzden de ona zeka zehri adı verilmiştir.


AMFETAMİN

Amfedaminler merkezi sinir sistemini etkileyen stimülanlardır. Bunlar, tıbbı olarak uyku hastalığı hallerinde ve hastayı daha az yemeğe ikna etmek üzere aşırı şişmanlık hallerinde kullanılırlar. Amfetaminler farklı şekiller, büyüklükler ve renklerde tablet veya kapsüller haline getirilmiş beyazımsı bir toz halinde tıpta kullanılmak üzere kanuni olarak üretilirler. Ampuller içersinde bir bileşim olarak hazırlanırlar.


ECSTASY

Değişik tipteki aznfetaminlerden biri olan, genel olarak ECSTASY diye bilinen, 3 -4 Methilendioksimetamfetamin (MDMA) çok yakın bir zamanda üne kavuştu. Ecstasy iştah kesici olarak 1914'te Alman şirketlerince patentlenmesine rağmen ve 1970'lerden buyana Amerika ve İsviçre’de uygun psikoterapik ilaç olarak kullanma araştırmalarına rağmen asla yasal bir çerçeveye sahip olamamıştır. Bu hapın kullanımı 1980'lerde ABD'de oldukça yaygın bir hale geldi.(Bazı üniversitelerde öğrencilerin %30-40 kadar önemli bir kısmı bu hapı denemiştir). Daha sonra ilaç olağanüstü gelişmelerin yaşandığı Avrupa'ya yayıldı. Ecstasy dans pistlerinde takdim edildi ve kullanımı çok kısa zamanda salgın halini aldı. Bunun temel sebebinin ilâcın farmakolojik karakterinde yattığı anlaşılmıştır. Buna halisojenik özelliği olan ama idraki tahrif etmeyen meskalin maddesiyle ilgilidir. Hap duygusal ve hissi bir artış meydana getirdiği için, müzikli bir ortam, ışıklar ve dans bu ilacı kullananlar için her zamankinden fazla mana doludur.

Aynı zamanda, Ecstasy susuzluk, açlık, dinlenme ve uyuma gibi ihtiyaç ve istekleri azaltan uyarıcı etkileri vardır. Bu durum ne yazık ki kullanıcıyı yıkıma sürükler ve bazen kullanıcılar ilacın tesiriyle dans pistlerinde vücut hararetini dengeleyecek şekilde yeterli sıvı gıda almadan çılgınca dans etmeye devam ederler. Bu hastalar kalp çarpıntısı, düşük kan basıncı ve 42 dereceye kadar yüksek vücut sıcaklığı ile yüz yüze kalırlar. Ölümler meydana geldi. Çünkü vücut, bu büyük strese tahammül edemez ve kalp damarlarında bir yıkım, işlevini yerine getirememe kanda pıhtılaşmanın artması ve bir kısım organların çalışmaması durumu ortaya çıkar. Ecstasy ağız yolu ile ve 50-100 mg. dozlar şeklinde ağız yoluyla alınır. Genellikle iğne, veya burundan alınmaz. Etkileri 30 dakika içinde görülmeye başlar, 4 saat sonra ise had safhaya ulaşır. 24-48. saat sonra etkileri giderek kaybolur. MDMA için maddenin yarısı 2-6 saat içinde vücuttan atılır. Bir başka Narkotik ilaç olan ve MDMA `yla aynı etkilere sahip MDA'da ise (3-4 ' Metilendioksiamfetamin) bu süre 24-48 saattir. Her iki ilaç `ta vücuttan dışarıya atılır. Tekrarlanan kullanımlarda bir müsamaha meydana gelir ve bazı kullanıcılar dozlarını 10 yada daha fazla tablet veya kapsül olarak artırırlar. Bu yüzden kullanıcılarda çılgın müziğe ve hapı aldığı zamanki yaşam tarzının hoşnutluğu ile psikolojik bağımlılık yapar. Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar, dopamin ve sorotinin'in sinirsel bir rahatlama sağlandığı sonucunu ortaya çıkartmıştır. Buda kısa dönemli uyarıcı, etkilerin sebebi olabilir. Bununla beraber sinirlerin rahatlaması, serbest kalması dopamin azalmasının geçici olmasına karşın soritinin azalmasının sürekli olması sonucu doğrudur. Bu yüzden sürekli yada gecikmeli etkilerin bir kimseye görülmesine dikkat etmek gerektiği sonucu ortaya çıkar. MDMA amfetamin sülfatın ilk belirtisi olan toplu zehirliliği gösterir. Başarılı bir buluşta şudur ki; eğer hap hayvana kafesinde yalnızken verilirse, davranışlarında az bir değişikliğe sebep olmaktadır. Ama ilaç hayvanlara grup olarak verildiğinde hareketlilik, canlılık seviyesinde göze çarpacak bir şekilde artış göstermektedir. Nispeten kullanılan dozla etkileri arasında bir ilişki olduğu ve çoğu kişinin Ecstasy'i bir dans ilacı olarak kullanmasının açıklayan genel görüşe itiraz etmektedir.


LSD

Lysergic Acid Diethylamide'nin kısa yazılışıdır. Çavdar küfünde bulunan lysergic asitten üretilen yarı sentetik ve çok kuvvetli bir uyuşturucudur. Kokainden 100 kat daha güçlüdür. Argoda eski küpler,25,zen, nef, nahin,şeker,topalı,cennet mavisi gibi isimlerle bilinir. l943 yılında bir kimyacı migren tedavisi için araştırma yaparken LSD’ yi keşfetmiş kazara bir parça LSD alarak keyif hali denilen etkilerini yaşamaya başlamıştır.

Tatsız, kokusuz olan LSD toz halinde, toplu iğne başı büyüklüğünde veya kesme şeker, etiket, posta pulu, kağıt, fotoğraf gibi maddeler emdirilmiş solüsyon şeklinde olabilir. 30Gr. LSD 300.000 doz için yeterlidir. Ufacık tabletler şeklinde üretilen LSD' nin çok fazla den fazla çeşidi vardır. Bir toplu iğne -başı kadar LSD hapı şahsı kendisinden geçirmeye yeterlidir. Şayet daha fazla alınacak olursa insanı çıldırtmaktadır. Bunu ise intiharlar ve cinayetleri takip etmektedir.

Her seferinde en fazla 100-200 mikro gram LSD kullanılır. Yarım saat içinde etkisini gösterir ve bu etki 6-36 saat arasında sürer. LSD çok küçük miktarlarda olduğu için sıvı halde iken bir kesme şeker, bisküvi, tatlı içine konularak,bir içkiye damlatılarak, kurutma kağıdı, kağıt mendil,posta pullarının arkasına vb. emdirilerek,hiç şüphe çekmeden kolay bir şekilde taşınır.

LSD ilk alındığında aldatıcı tesiri göstermekte,beyinin süratle çalınmasını sağlamaktadır. Bu anda insan ' kendisini rüya aleminde zanneder. Fakat ne var ki bu renkli rüya alemini bir umursamazlık ve donukluk hali takip eder ve yaklaşık 13 saat kadar sürer. Ağızdan salyalar akmaya başlar, dil peltekleşir, her şeye razı olma hali görülür. Aldatıcı halin sona ermesiyle artık rahatsızlıkta yavaş yavaş başlar. Baş dönmesi, göz kararması,bitkinlik sindirim organlarında bozukluk,kusma baş ağrısı ve uykusuzluk başlar. Beynin çalınması imkânsızlaşır. Şahıs bu kötü durumdan kurtulmak için tekrar LSD almak isteyecektir ve bu kısır döngü böylece devam edecektir. Şahsın çalınması gerekiyorsa, üzerindeki yorgunluğu atmak ve kafasının yeniden çalınması için bu zehre ihtiyaç duyar. İşte bazı meşhur sanatçıların sahneye çıkmadan önce uyuşturucu madde kullanmasının sebebi de budur.


MORFİN

Afyon içersindeki 25' e yakın alkaloit denilen zehirlerden en tanınmışı morfindir. Morfin kelimesi, Grek mitolojisinde uyku tanrısı manasına gelen MORPHEUS isminden gelmektedir. Morfin 19. yüzyılın başlarında bulunmuştur, fakat uyuşturucu olarak kullanımı bu asrın sonlarında başlamıştır. Bilhassa Amerika'da iç savaş esnasında yaygın hale gelmiştir.

Morfin haşhaş bitkisinin sütünden elde edilen afyondan çeşitli kimyasal yöntemlerle elde edilir ve en etkili ağrı kesicilerden olan bir uyuşturucu maddedir. Parlak, kristalsize toz halinde veya tebeşir tozu, kireç görünümünde, beyazdan koyu kahverengiye kadar değişen renklerde (fildişi, krem, v.s.) kokusuz ve acı, kapsül, blok, tablet veya sıvı şekilde bulunabilir. Hayalperest, cevher, sert cevher, Amerikan kelebeği, Matmazel Emma, maymun gibi argo isimleri vardır.

Morfin, tıpkı afyonda olduğu gibi başlangıçta ağrı keser, yalancı neşe verir. Bazen bir kimse gerçekten hastadır, kendisine tedavi için morfin yapılır. Bu ilâcın etkisi altında kalır. Hastalığı geçse bile morfin kullanmak ister ve böylece de alışır. Bazen de merak ederek, morfin kullanan arkadaşlarının ikramını kabul eder, ya da kötü niyetli kişilerin tuzağına düşer. Kötü niyetli bu kişiler saf insanları morfine alıştırarak hasta yaparlar. Sonra da ellerindeki morfinleri yüksek fiyatlarla onlara satarak yüksek kazançlar sağlarlar. Yaptırmak istedikleri birtakım kötü işleri onlara yaptırırlar. Morfinmanların çoğunlukla tıp dalında çalışanlar olması ilginçtir. Morfin iğnesinden sonra, ağrı ve sızı var ise bunlar geçer. İçinde bulunan korku, endişe v eya ruh sıkıntıları gider, yalanca bir keyif hali başlar. Fakat bu keyif hali asla uzun sürmez. Ağrılar, sızılar, bedbinlik, ruh sıkıntıları eskisinden daha fazla olarak yeniden ortaya çıkar. Uyuşukluk, sersemlik, halsizlik, uyuklama hali başlar. İnsan bir şey düşünemez, Vücudu kırgın ve sanki dövülmüş gibi yorgundur. Hareket etmeye takati yoktur. Kalp çarpar, soğuk terler başlar, el ayak buz kesilir, ağzı kurur, mafsalları ve belinde şiddetli ağrılar olur. Talatsızlık ve bitkinlik kendisini perişan eder. Ölecekmiş gibi bir heyecan ve korku içinde çarpınmakta, artık morfinsiz hiçbir şey yapamamaktadır. Bütün bunlardan kurtuluş için çareyi yeniden kullanmakta arar. Morfin bulamazsa kriz geçirmeye başlar. Cebinden çıkardığı pis şırıngasını büyük bir maharetle kendisi yapacaktır. İçerisine zehir çektiği iğnesini pantolonunun üstünden veya eteğinin altından bacağının rast gele bir yerine batırır. Bu yüzden de her tarafı, yara, bere içerisindedir. Morfinden 5-10 dakika sonra bu çok sıkıntılı ve kötü hal birazcık olsun geçebilir. Morfin zehri artık zamanla yetmez hale gelir ve miktarı arttırmak mecburiyetinde kalır.


SEBEPLERİ:

a) Aile ile ilgili faktörleri:
  • Anne ve baba desteğinin az olması
  • Anne ve babada madde kullanımı
  • Anne ve babanın gencin alkol kullanımına izin verici, fazla toleranslı bir tutum içinde olması
  • Tutarsız disiplin (anne ve babadan birinin yasakladığına diğerinin izin vermesi ya da farklı zamanlarda aynı ebeveynin farklı tutumlar sergilemesi)
  • Anne ve babanın çocuğun aktivitelerine ilgisizliği
  • Başarının ödüllendirilmeyişi, suçluluk duygusu uyandırmanın eğitim metodu olarak kullanılması
  • Çevrenin gerçekçi olmayan beklentileri (çok başarı beklenmesi ve bu nedenle mevcut başarının takdir edilmeyişi gibi)
  • Çocuğun okuldan sonra kendine bakması
b) Sosyal faktörleri:
  • Yaşam stresleri (göç, işsizlik vs)
  • Madde kullanan arkadaş grupları içinde olmak
  • Düşük okul başarısı
  • Düşük sosyoekonomik düzey
  • Göç yaşama
  • Okul döneme çalışma
  • Cinsel ya da fiziksel taciz yaşama
c) Kişilikle ilgili faktörleri:
  • Girişkenliğin az olması
  • Kendine güvenin az olması
  • Kendini kontrol etme yeteneğinin az olması
  • Baş etme mekanizmalarının kötü olması
  • Dışarıdan kolay etkilenme
  • Agresif kişilik yapısı
  • Heyecanlı, dürtüsel, asi, kötümser kişilik yapıları
  • Sosyal değerlere yabancılık
  • Davranış bozuklukları
d) Rol modelleri:
  • Gencin kendisine örnek aldığı kişiler, bazı maddelere başlamasını kolaylaştırır. Örneğin ağzında sigarayla çekilmiş pozları ünlü olan James Dean’e hayran olan bir genç, O’nu taklit etmek, O’nun gibi çekici görünmek için sigaraya başlayabilir. Bu yönden de gerek medyaya gerekse anne ve babalara görev düşmektedir. Gençler aile içinden ve çevresinden başlamak üzere iyi rol modelleri bulabilmelidirler.
e) Genetik faktörler:
  • Araştırmalar göstermektedir ki özellikle alkol bağımlılığı genetik yatkınlıkla yakından ilişkilidir. Hatta evlatlık verilmiş kişilerde alkolik olma sıklığının, kendilerini yetiştiren aileden daha fazla biyolojik anne ve babalarındaki alkolizmle ilişkili olduğu bulunmuştur. Alkolizme yatkınlık alkole dayanıklılık şeklinde nesilden nesile aktarılmaktadır. Yani alkole daha dayanıklı olanlar çok içtikleri halde az etkilendikleri için daha çok içerler ve sonunda daha kolay alkolik olurlar ve bu özellik yani alkolün etkilerine dayanıklı olma kalıtımsaldır. Özellikle babası ya da erkek kardeşinin alkol problemi olan erkekler sosyal içicilikten bile sakınmalı, alkolden tamamen uzak kalmalıdırlar.
f) Beklenti:
  • Alkolün sosyal ilişkileri kolaylaştırdığına, amfetaminin performansını arttıracağına, sigaranın kendisini olgun gösterdiğine vs. inanan kişiler bu maddeleri kullanmaya daha kolay ve erken başlarlar.
UYUŞTURUCU MADDELERİN YAPTIĞI ETKİLER ;

Psikolojik Bağımlılık ;
Bu bağımlılık türünde kişi sarhoş olmak, heyecan duymak, keder ve sıkıntılardan uzak kalmak, hayale dalmak için uyuşturucu maddeye karşı şiddetli arzu duyar. Maddeyi bulamadığı zaman, hayatının zindan olacağı endişesini taşır.



Fiziki Baygınlık ;

Bünyenin fiziksel olarak uyuşturucu maddeyi istemesi halidir. Kullanılmadığı zaman fiziki ve psikolojik tepkiler başlar. Bunlar ürperme, titreme, şiddetli adale ağrıları, nöbetler, kusma, nefes ve tansiyonlarda değişmeleridir. Diğer bir ifade ile bu göstergelere yoksunluk belirtileri de denir.


İlacı Arttırma Meyli ;

Alışkanlık ilerledikçe alınan maddeden beklenen neticeler bağışıklık nedeniyle alınmaya başlar. Başka bir ifade ile önceki doz aynı tesiri göstermez. Bu sebeple kullanan bağımlılar doz arttırma ile amacına ulaşır. Uyuşturucu madde kullanımında büyük oranlara varan ölüm hallerinin sebebi doz artırma meylidir. Bağımlı, piyasadan aldığı uyuşturucunun saflık derecesini bilmez veya dozu bünyesinin dayanma gücü ötesinde artırır ve sonuçta ölüm meydana gelir.

Uyuşturucu ve alkol bağımlıları bu maddeleri kullanmaya genellikle genç yaşta başlarlar; ileride giderek kötüleşecek olan bağımlılık macerasının ilk adımları erken yaşlarda atılır. Bunun pek çok nedenleri vardır.Kullanıcılar genelde amfetaminler yüzünden iştahsızlık ve uzun süre ayakta kalma, uyanık kalma problemleri ile karşı karşıya kalırlar. Bunun yanı sıra dişler kilitlenir, çene sıkılır, bulantı ve kas ağrıları görülür. Hipertansiyon ve kalp çarpıntısı diğer etkileridir. İlacın verdiği fiziksel bir güç ile partilerde çılgınca dans etmektedir. Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde uyuşturucunun hararete sebep olduğu ve vücut sıcaklığının önemli derecede arttırdığını göstermiştir. Amerika da yaygın kullanıma rağmen ölümcül ve şiddetli birkaç reaksiyon durumu kaydedilmiştir. İngiltere de bu hapın dans hapı olarak kullanımına müteakip birkaç olay meydana gelmiştir. Daha önceki kullanıma bakarak bir güvenlik garantisi verilemez. MDMA 'nın kullanım miktarı kesin olarak bilinmemektedir ama İngiltere de oldukça yaygındır. Zehirler bölümüne giren ECSTASY ile ilgili bilgi isteyen telefonlar şu anda artmamıştır ama problemlerin ortaya çıkmasıyla bu telefonlar artan gruplar halinde temsil edilecektir.


MADDE KULLANIMI HAKKINDA ANNE VE BABALAR TAVSİYE VE ÖNERİLERİMİZ

Sevgili Gençler Ne Yapmalısınız?
  • Öncelikle uyuşturucu kullanımına yol açan ortamlardan uzak durmalısınız.
  • Kötü arkadaş gruplarından uzak durmalı ve onların parıltılı ve şaşalı yaşantılarına aldanmamalısınız. (Bu kişiler söz ve davranışlarından kolayca anlaşılabilir.)
  • Uyuşturucu kullanımına başlamanın en büyük sebeplerinden olan deneme isteğinden kendinizi uzak tutmalısınız.
  • Size bedava uyuşturucu teklif eden "bir kere kullanmadan bir şey olmaz" diyenlere kanmamalısınız.
  • Sorunlarınızın çözümü uyuşturucu kullanımıyla sağlanmaz. Uyuşturucuya sığınmamalısınız.
  • Çevrenizdeki arkadaşlarınızda uyuşturucu kullanımına zemin hazırlayan ortamlardan uzak tutmalısınız.
  • Enerjinizi milli ve manevi değerlere sosyal faaliyetlere yönetmelisiniz.
  • Model şahsiyetlerin bozukluğunu aklınızdan çıkarmamalısınız.
  • Sevincinizi, üzüntülerinizi aileniz büyükleriyle paylaşınız. Sizin en yakın dostunuz sizin için her şeyini fedaya hazır aile büyüklerinizdir. Onlara karşı dürüst olunuz.
  • Onlardan hiçbir şeyinizi gizlemeyiniz. Onlara güveniniz.
  • Problemlerinizi anlatınız, tek başına çözüm bulmaya kalkmayınız. Onlar sizlerden daha deneyimlidir. Onlardan korkmayınız. Kimin problemi yok ki? El birliğiyle her şey çözülür.
  • Gerçek sevgi ve mutluluğu kendi yuvanızda arayın,
  • Boş zamanları yararlı şekilde değerlendirebilmeli. (Okuma, spor, kültürel etkinlikler vs.),Gençlik çağı, halk arasında söylendiği gibi “delikanlılık” dönemidir.
  • İçinde bulunulan bu çağın gereği olarak her zaman problem yaratabilecek hareketlerde bulunulabilir. Bu nedenle büyüklerin uyarıları dikkate alınmalıdır.
  • İçki, uyuşturucu kumar, şans oyunları, fuhuş ve çeşitli sapıklıklar, evden kaçma gibi olayların tümünü besleyen ortamlardan uzak durmalıyız.


Uyuşturucu ÇÖZÜM değil ÇÖZÜMSÜZLÜKTÜR!!!

“Gençler !
Cesaretimizi Güçlendiren ve sürdüren sizlersiniz. Siz Almakta Olduğunuz Terbiye ve İrfan İle İnsanlık ve Medeniyetin, Fikir Hürriyetinin En Kıymetli Timsali Olacaksınız. Yükselen Yeni Nesil İstikbal, Sizindir.”
K. ATATÜRK


SEVGİLİ ANNE VE BABALAR
  • Çocuklarınızı uyuşturucu kullanımına karşı korumak sizin en büyük görevinizdir. Bu görevi yapmak, topluma ve geleceğinize karşı sorumluluklarınızı yerine getirmeniz demektir.
  • İçki, uyuşturucu, kumar, şans oyunları, sapıklık, fuhuş, evden kaçma, gibi faaliyetlerin tümünü besleyen, ortaya çıkaran ortama uyuşturucu kültürü denir. Yarınlarınızın bu ortama düşmemesi için; çocuklarınızın kimlerle arkadaşlık yaptığını ve verdiğiniz paraları nerede kullandıklarını iyi kontrol etmelisiniz.
  • Çocuklarınızı sigara ve alkolden uzak tutmalı, onları ikram vasıtası olarak kullanmamalısınız.
  • Çocuklarınıza ahlak bakımından iyi örnek olmalısınız.
  • Çocuğunuzun kişilik kazanmasına yardımcı olup, onların kendilerine güvenini sağlamalısınız.
  • Kuvvetli iradeye sahip olmaları için rehber olmalı, sizin isteğiniz konularda başarılı olamayabileceklerini düşünerek başarılı olabilecekleri alanı bulmalarına yardımcı olmalısınız.
  • Çocuklarınızın meseleleriyle yakında ilgilenip, onlara yeterli zaman ayırmalı, şefkat ve merhamet göstermelisiniz.
  • Çocuklarınızın aile şefkati ile otoritesini benliklerinde aynı oranda hissetmelerini sağlayacak özen ve dikkati göstermelisiniz.
  • Çocuklarınıza iyi bir terbiye vermelisiniz. Onları, mili ve manevi konularda aydınlatmalısınız. Bu anlatımınız onların uyuşturucudan uzak durmalarını sağlayacaktır.
  • Çocuklarınızın, uyuşturucu batağına yuvarlanmalarına vesile olabilecek kötü örneklerin ve özendiricilerin yuvalandığı birahane, meyhane, diskotek, kahvehane gibi yerlerden uzak tutmalısınız.
  • Uyuşturucuya götüren sebeplerin başında gelen alkolden uzak durmalarını ve bu kötü alışkanlığa düşmemelerini sağlamalısınız.
  • Bütün uğraşlarınıza rağmen uyuşturucunun pençesine düşen çocuklarınızın kurtulmalarına destek olmalı, gerekli tedavilerinin yapılması hususunda yardımcı olmalısınız.
  • Uyuşturucu kullandığını tespit etmeniz halinde; önce kötü arkadaş grubundan ayırmalı, uzman psikiyatrislerin önerileri doğrultusunda tedavilerini sağlamalısınız.
Çocuk ve Gençlere İyi Örnek Olunuz ;
  • Çocukların her gün karşı karşıya kaldıkları anne baba tutum, davranış ve ilişki biçimlerinin; onların eğitiminde çok önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Aile ilişkileri, çocuklar için, davranış biçimleri ve insan ilişkilerinin öğrenildiği bir sahne oluşturmaktadır. Madde kullanım konusunda da, benzer mekanizma işlenmekte olup; çocuklar, anne babanın maddeler konusundaki tutum ve davranışlarını gözlemlemekte ve benzer şeyleri uygulamaktadır.
  • Toplumda, anne baba başta olmak üzere, öğretmenler ve diğer etkili yetişkinlerin madde kullanımı konusundaki tutum ve davranışları; çocuk ve gençler için çoğu kez kavram karmaşası yaratmaktadır. Çocuk ve gençler, zararlı etkisi kesin olarak kanıtlanmış olan sigara ve alkol gibi maddelerin, neden erişkinler tarafından kullanıldıklarını tam olarak kavrayamamakta; kendilerinin de bu ve buna benzer maddeleri kullanabileceği düşüncesi oluşmaktadır. Anne babalar, her ne kadar, çocuk ve gençleri bağımlılık yapan maddeler konusunda uyarsa da; kendi sergiledikleri davranış modelleri, mantıklı uyarılarından çok daha etkin olmaktadır.
  • Bu nedenle, anne babaların, kendilerinin kullanımı konusundaki tutum ve davranışlarının nasıl olduğunu irdelemeleri gerekir. Örneğin alkol, sigara, ilaç kullanımı konularında bu maddeleri kullanma nedenleri, sıklıkları, bu maddelere gereksinimleri, kullanıp-bırakma paternleri, bu alandaki güçlülük ve zayıflıkları gibi özelliklerin hepsi önem taşımaktadır.
  • Çocuklar, anne babanın davranışlarını görerek öğrenir, anne-babanın birbirlerine olan tutum ve davranışlarını da kendilerine örnek alır, sorunların çözümünde anne babanın davranışlarını kopya ederler.
Aile İçi Eğitime Önem Veriniz ;
  • Eşler arasındaki ilişkilerin her zaman çok pürüzsüz olması beklenemez. Zaman zaman sürtüşme, anlaşmazlık ve tartışmalar da olması doğaldır. Önemli olan, anlaşmazlıklar karşısında, eşlerin olaya yaklaşımları, birbirlerine karşı davranışları ve çözüme ulaşmada izlenen yolların nasıl olduğudur.
  • Anlaşmazlıklarda eşlerin karşılıklı oturup konuşabilmesi, her iki tarafın da kabullenebileceği bir çözüm yolu bulabilme becerisi önem taşımaktadır. Hiç sorun yokmuşçasına olayları görmezden gelip sahte bir uyum içinde yaşıyor olmak, hep birinin boyun eğmek zorunda sağlıksız bir ilişki biçimini sürdürmek, sorunların çözümünde çocuklara sarılmak ya da çatışmayı onların üzerine yansıtmak sağlıksız iletişim modelleridir.
  • Çocukların eğitiminde eşlerin beklentileri, istekleri, rolleri, sorumlulukları, yönlendirmeleri, eğitime yaklaşım biçimleri kuşkusuz birbiriyle tümüyle aynı paralelde olmayabilir. Ancak, temel konulardaki eğitim anlayışında, tutarlı ve uyumlu bir birlikteliğin sağlanması çocuklar adına önem taşımaktadır
Özgür, Bağımsız, Sorumlu, Sınırlarını Bilen, Güvenli Çocuk Yetiştirme ;
  • Madde bağımlılığı tehlikesi ile ilgili olarak anne babaların bilmesi gereken önemli özelliklerden biri; çocukları ve gençleri bağımsız olarak yetiştirebilmenin, onları madde bağımlılığından uzak tutabilecek en önemli etkenlerden biri olduğudur.
  • Maddeler, ancak kullanıldığında bağımlılık yaratırlar. Bağımlılık yapan maddelerin tümü ortadan kaldırılması mümkün olmayacağına göre; kişinin bu maddeleri kullanmama gücünün gelişmiş olması en temel özellik gibi görünmektedir. Kişinin madde kullanması için, maddeye hayır deme gücünün olmaması ve madde kullanımı konusunda önceden istekli olması gerekir. Bir başka deyişle, maddeye hayır diyemeyen ve kendisiyle ilgili sorumluluk duygusu yeterince gelişmemiş olan kişilerde maddeye alışma tehlikesi çok daha fazla olduğu söylenebilir.
  • Çocuklara sorumluluk duygusunu verebilmek, onları madde bağımlılığından uzak tutabilecek en önemli unsurdur.
  • Çocukları bağımsız olarak yetiştirmenin ne olduğu; onlara güven ve bağımsızlık duygusunu kazandıran bir eğitim yaklaşımının nasıl olacağı soruları hep akla gelmektedir.
  • Bunu anlayabilmek için, çocukların, kendilerine özgü bir özgürlük ve serbestlikleri olması; ancak her şeyde olduğu gibi, bu özgürlüğünde sınırlarının iyi tanımlanması gerektiği bilinmelidir.
  • Çocukların kendilerine güvenebilmeleri, kişilik sahibi olabilmeleri için yalnız başlarına, anne-babasız hareket edebilecekleri alanlara gereksim bulunmaktadır. Anne-babaya düşen görev, çocuklarına bu serbest alanda yol göstermek; ancak bu serbestliğin sınırlarını da açık olarak belirlemektir.
  • Bu nedenle; çocukların belirli konularda; yaşlarına uygun olarak ve kendi başlarına serbest hareket edebilmeleri, onların kendi davranışlarını kontrol edebilmeleri için çok önemlidir.
  • Çocuk kendi başına bir karar verdiğinde; bu kararın kendi yaşamı üzerindeki etkileri konusunda bir sorumluluk alacak ve belli oranda bir riske girecektir. Bu risk ona ağır gelse bile, sonuçta kendisine bazı deneyimler kazandıracaktır.
  • Kendi verdiği kararlar sonucu çocuğun olumlu şeyler elde etmesi, ona verdiği kararın doğru olduğunu öğrenecek; olumsuz şeyler yaşaması ise, bu deneyimin ona daha sonraki denemeler için katkıda bulunmasına sağlayacaktır. Bu deneyimler sonuçta, çocukta güven ve sorumluluk duygusunun gelişmesinde önemli adımlar olarak düşünülmektedir.
  • Bağımsızlık ve kişisel sorumluluk ancak uzun zaman süreci içinde, yavaş yavaş ve alıştırmalarla verilebilir.
  • Hangi yaşta olursa olsun, herkesin belirli sınırlara gereksinimi vardır.
  • Hem toplumsal yaşantıda uyumlu olabilmek, hem kişisel iç huzuru ve dengeyi sağlayabilmek için; kişinin belirli sınırlarının olmasına gerek vardır. Bu sınırlar, kişisel bütünlüğü koruyabilmek ve başkalarıyla iletişimde açık ve net olabilmek için de gereklidir. Bu sınırlar aynı zamanda, kişinin kendini hangi alanlarda ve nereye kadar geliştirebileceğinin da bir ölçüsü gibi düşünülebilir. Çocukların sınırları, önce anne baba olmak üzere çevre ve toplum tarafından belirlenmektedir.
  • Aile, okul, meslek eğitimi, maddi durum, ev durumu gibi aileye değişen etkenler yanı sıra; ailenin çocuk yetiştirme biçimleri, tüm alanlarıyla eğitim ve öğretim, toplumdaki sosyal ve kültürel değer yargıları da bu sınırların belirlenmesinde çok önem taşıyan değişkenlerdir.
  • Çocukların sınırlarının nasıl ve ne oranda olması gerektiği aile tarafından belirlenirken; kuşkusuz, çocuğun kendinden getirdiği yaratılış özellikleri de bunda etkili olmaktadır.
  • Daha bebeklikten başlayan bu sınırlar, çocuğun gereksinimleri ve ailenin tutumuna göre, her yaş için farklı düzey ve biçimde olmak üzere yeniden ayarlanmalıdır.
  • Çocuk ve gencin sınırları; “esnek ama gevşek değil”, “belirli ama katı değil”, “ tutarlı ama değişmez değil”, “yaptırımı olan ama zorlayıcı değil” nitelikte olmalıdır.


    Kuşkusuz, bu sınırların belirlenmesine, çocuk ve gencin gereksinimleri, beklentileri, dilekleri de önemsenmeli; gelişen topluma göre güncel değerler göz önüne alınmalı; çocuk ve gencin de bu oluşumda payının olmasına dikkat edilmelidir.
  • Çocuğa belirlenen sınırların çok geniş ve gevşek olması; bir anlamda “sınır olmaması” anlamına gelmektedir. Bu durumda çocuk ve genç, gerçek yaşamda neyi, ne zaman, nerede, nasıl yapacağını öğrenmemekte; davranışlarını ayarlama ve kontrol edebilmeyi becerememekte; gerçek yaşamdaki ilişkileri tam anlamıyla kavrayamamakta; insanlarla ve toplumla olan ilişkilerini ayarlayamamakta; kendi sınırlarının nerede bittiği ve başkalarının öğürlüğünün nerede başladığını kestirememekte; sosyal uyum ve iletişimde ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır.
  • Bunun tersine, çocuğa gereksiz engellemeler ve yasaklardan oluşan bir sınır belirlenmesi; “çocuğun kişiliğinin aşırı sınırlanması” demektir. Bu durum, çocuk ve gencin yaşam becerilerinin gelişmesinde engelleyici rol oynamakta; güvensizlik, karamsarlık ve kuşku duyguları ve bunların neden olduğu yeni psiko sosyal sorunlara yol açmaktadır.
  • Sınır ve sorumlulukların kesin olarak belirlenmediği, anne baba arasında belirgin tutum farklılıkları olduğu, aynı konuda farlı zamanlarda farklı sınırların söz konusu olduğu durumlar; “belirsizlik, tutarsızlık ve güvenilmezlik” olarak değerlendirilmektedir. Böyle bir durumda, çocuk ve genci, kendi davranışlarını ayarlama, karar verme ve sorumluluk almada sorun yaşamasına neden olacaktır.
ÇOCUKLARDA VE GENÇLERDE MADDE KULLANIMI KUŞKUSU YARATABİLECEK BELİRTİLER
  • Derslerdeki başarı oranı tamamen ve her derste birden düşmesi, Sık sık arkadaş değiştirme,
  • Arkadaşlarına tamamen sırt çevirme, Çevreyle ilişkilerden kaçınma, Tamamen içine kapanma,
  • Hiçbir şeye ilgi duymama ve her şeyden uzak kalma, Zaman zaman aşırı neşe ile öfke/saldırganlık arasında gidip dalgalanmalar,
  • Evde odasına kapanma,
  • Kendi bakım ve temizliğine dikkat etmez hale gelme, Fazla para harcama,
  • Okulu ya da iş eğitimini tamamen bırakma,
  • Kendi geleceği için hiçbir yol görmeme, Geleceğe dönük hiçbir adım atmak istememe,
  • Ellerde titreme, Aşırı derecede terlemek, Uykusuzluk.
ѕнσω мυѕт gσ ση ツ

Benzer Konular

16 Haziran 2011 / ThinkerBeLL Türkiye Cumhuriyeti
17 Eylül 2010 / ThinkerBeLL Mitoloji
1 Mart 2009 / ThinkerBeLL Mitoloji
1 Mart 2009 / ThinkerBeLL Mitoloji