Arama

Beyaz Ölüm - Sayfa 7

Güncelleme: 7 Mart 2012 Gösterim: 150.458 Cevap: 75
dArkCodeS - avatarı
dArkCodeS
Ziyaretçi
21 Şubat 2007       Mesaj #61
dArkCodeS - avatarı
Ziyaretçi
Esrar (KENEVİR) HaKKında YazıLanLarınn Tümü YanLıstırrrr !

Sponsorlu Bağlantılar
TekeLLerin Dahada GücLenmesiii AğaLarın Cebine daha Cok para Girmesi için Esrar YasakLanmıstır ama ALkoL diiL Unutmayın İsLam Dİnene Gore İçki Haramdır ama SatıLmayan dükkan yoktur ! Biraz oLsun Düşünün







Yeşil Hazine: Kenevir

Savunanlar, giyim sektöründeki yerini, kâğıt yapımında kullanılabilmesi nedeniyle ağaç katliamını önlemesini, yakıt ve ilaç sanayiindeki katkılarını öne sürüyorlar. Karşı çıkanlar ise, uyuşturucu etkisine dikkati çekiyorlar. Tarihin ilk zamanlarından beri var olan kenevir, artıları ve eksileriyle birçok tartışmaya konu oluyor...
Kenevir, tarım alanında son yılların en önemli keşiflerinden biri... Halk arasında daha çok uyuşturucu maddelerin yapımında kullanıldığından, "günah bitkisi" diye anılıyor. O nedenle de, insanlık için gerçek yararları ne yazık ki pek bilinmiyor. Birçok ülke, kenevir bitkisinin (Cannabis sativa) ekimini ve yetiştirilmesini yasaklamış durumda. Bazı Batı Avrupa ülkelerinde, sadece deney amaçlı kullanım için ilgili bakanlıktan alınan özel izinlerle ekimi yapılıyor. Doğanın bir parçası olan bir bitkinin bu denli denetim altında tutulmasının nedeni ise, içerdiği bir maddeden kaynaklanıyor: Thc (tetraidrocannabinolo)... Doğal kenevir az miktarda Thc içeriyor ve bu nedenle de asla uyuşturucuya dönüştürülemiyor. Öte yandan, tarladan elde edilen kenevir liflerinden, tekstil sanayiinde, çekirdeklerinden de kozmetik sektöründe yararlanılıyor. Odunsu sapı ise, kâğıt ve kumaş üretiminde kullanılıyor. Kısaca kenevir, derisinden, etinden, sütünden yararlanılan bir çeşit büyükbaş hayvan olarak nitelendirilebilir. Ana maddesi kenevir olan keten giysiler, hafiflikleri ve terletmemesi nedeniyle, tüm dünyadaki modacıların kreasyonlarında yer alıyor. Hatta, İsviçre'de "Her şey kenevirden" adlı mağazada, kitaptan şampuana ve biraya kadar birçok ürün kenevirden üretiliyor. Kenevirle yakından ilgilenen en ilginç sektör ise otomotiv sanayi. Son üretilen Opel Astra'nın kaplamasında hangi bitkiden yararlanıldı dersiniz?
"Kâğıt, kumaş ve gıda ürünlerinin yapımına, endüstriyel ve özel enerji üretimine katkısı olan ve aynı zamanda havayı temizlerken toprağı besleyen bir tek doğal kaynak bulunuyor: marihuana yani kenevir." Bu cümlenin sahibi 50 yaşındaki Jack Herer, birçok engellemeye rağmen halen faaliyet gösteren Hemp'in (Help end marijuana prohibition) 20 yaşından beri önderi. Hemp, Amerika'da yasaklanamayan en önemli gruplardan biri. Herer, kenevirin en ateşli savunucularından... Bazı botanikçiler, çevre ve tarım bilimciler de onunla aynı kanıyı paylaşıyorlar. Öte yandan, Almanya'da bulunan çevre bilimleriyle ilgili bir enstitüde yapılan araştırmaya göre, kenevir, elverişsiz topraklarda ve bataklık bölgelerde yetiştirilebilen ender bitkilerden biri. Araştırmada varılan bir başka sonuca göre, derinlerde filizlenen kökleri toprağın verimliliğini artırıyor. Ayrıca, pamuk gibi lifli bitkilerin tarladan toplanmadan önce %50'si ziyan olabili-yor. Ama araştırma, kenevirin çürümeye yol açan asalakların saldırısına daha az maruz kaldığını gösteriyor.

2006 yesilhazineparfumKozmetik sektöründeki bir Fransız firmasında üretilen parfümlerin esansı için kenevir bitkisi test ediliyor. Parfümeride kenevir yağı esansının kullanımı giderek yaygınlaşıyor.

Kenevirin kullanım alanlarını daha iyi inceleyebilmek için uygarlığın ilk dönemlerine bakmak yeterli. Örneğin, 1920'li yılların sonlarına kadar giysi için üretilen kumaşların %80'i, denizcilerin kullandıkları sicimlerin %90'ı ve kâğıt üretiminin %75'i, tüm dünyadaki yüzlerce hektarlık kenevir tarlalarından sağlanıyordu. Gutenberg 15. yüzyılda matbaayı icat edip hammaddesi kenevirli yüzlerce sayfadan oluşan İncil'i çoğalttı. 1776'da kenevirin üretiminde katkısı olduğu kâğıtlara Amerika'nın ilk bağımsızlık bildirgesi yazıldı. 1900'lü yıllarda, İtalya ve Rusya, yüzbinlerce hektarlık ekilmiş topraklarıyla dünyanın önde gelen kenevir üreticileriydi.
Mucizevi bitki kenevirin kullanım alanları ve yararları geçtiğimiz yıllarda çok sayıda araştırma ve yazıya konu oldu. Bu kitaplardan biri olan "Kenevir", Amerikalı kenevir savunucularından Jack Herer tarafından kaleme alındı. Kenevir hakkında 1940'lı yıllardan beri süregelen önyargıları ve bilgi eksikliğini bu kitapla gidermeye çalışan Herer, birçok alanda kullanılabilen bu bitkinin, sadece "uyuşturucunun suç ortağı" olarak anılmasına karşı çıkıyor. 1937 ise, kenevir için en önemli yıl oldu. Ağaçtan ilk kez kâğıt üreten ve petrolden plastik (naylon) elde etmeyi başaran, her iki buluşun da belgesine sahip Lammont Du Pont firması, Amerika'da hızla yayılan kenevirin tarlalardan toplanması ve selülozlarının korunması amacıyla yeni makineler icat etti. Bu gelişmelerin ardından aklanmaya başlayan kenevir, kimya devlerinin ilgisini çekmeye başladı. Aynı dönemlerde, otomotiv sektörünün efsanelerinden Henry Ford, tamamıy-la kenevirden imal ettiği ve kenevirle çalışan "Biomasscar" adlı arabasıyla bir devri-me imza attı. Ford'un yeni icadı, kısa sürede insanların ilgi merkezi oldu. Bu durumu fark eden bazı kesimler, kenevirin zararlarını öne sürerek bitkinin karşı propagandasını yapmaya başladılar. Dönemin ünlü basın krallarından William Randolph Hearst, gazetesinde kenevir karşıtı haberlere yer verirken, Narkotik Federal Büro Başkanı Harry Anslinger de, kenevirden üretilen marihuananın insanlık tarihindeki en tahrip edici özelliğe sahip uyuşturucu olduğunu belirtiyordu. Anslinger'in 1948'de yapılan bir kongrede iddia ettiğine göre, komünistler Amerikan askerlerini etkisiz hale getirebilmek için, onları marihuanaya alıştırıyorlardı. Kenevir, zaman içinde siyahların tekeline girdi ve insanlara bir çeşit rahatlatıcı olarak pazarlanmaya başladı. Artık günahkâr ilan edilen bitkinin diğer özellikleri göz ardı edildi ve dünyanın birçok yerinde yasaklandı.
Öte yandan, Avrupa Birliği, 1989'da bu çok tartışılan bitkiye kendi üslubuyla onay verdi. Kenevir bitkisinin içerdiği ve uyuşturucuya dönüştürülmesini sağlayan Thc maddesinin oranı %0,3'ün altında (marihuanada ise %7,8 civarında) bulunacaktı. Bugün ise kenevirin durumu bir hayli farklı: 1996'da yeryüzünde 13.722 hektarlık a-landa yetiştirilirken, günümüzde 22.850 hektarlık alanda üretiliyor. Kenevirin katkıda bulunduğu ürünlerin başında kâğıt ve yağ geliyor. Avustralya'da sabun, şampuan ve hatta vücut şampuanına kadar çeşitli ürünlerin içeriğinde rastlamak mümkün. Kenevir konusunda lider ülke olan Fransa'da, Thc maddesi 0,1 ve 0,2 oranında olmak üzere 10.900 hektarlık bir alanda kenevir yetiştiriliyor. Ülkedeki "Le Mans la federation nationale du chanvre" adlı kuruluş, kenevir bitkisiyle ilgili araştırmalara yer veriyor. Ayrıca, bitkinin lifli kısmının arabaların fren ve debriyaj mekanizmasında kullanılma-sını hedefliyor.
Peki ya giyim sektöründe? Pamuklu kumaşlar nemin %8'ini emiyor. Ancak, keten giysilerde bu oran %12'ye yükseliyor. O nedenle, yazın tercih edilen kumaşları arasında yer alan ketenin ana maddesi kenevir, tekstil sektöründe de prestij sahibi bir bitki olarak yerini koruyor. Modanın öncü ülkelerinden İtalya'nın Milano kentinde bulunan Vimercate şirketine, Çin ile Doğu Avrupa ülkelerinden yılda 130 bin ton kenevir ihraç ediliyor ve bitkiden 500.000 metre kumaş dokunuyor.

2006 yesilhazine

Şifalı bitki kenevirin her zaman uyuşturmayan öyküsü:
Sigarasını içiyorlar. Hap ya da şurup olarak kullananlar, tatlı ya da kekle birlikte tüketenler de bulunuyor. San Francisco'daki Kenevir Severler Derneği'ne, kenevir bitkisini arzu ettiğiniz şekilde sipariş edebiliyorsunuz. Tıpkı uyuşturucunun serbest olduğu Avrupa'nın en uçuk ve uyuşuk kenti Amsterdam'daki 300 coffee-shop'ta ısmarlayabileceğiniz gibi...İnsanlar uyuşarak dünya sorunlarından biraz sıyrılmak ve kendilerine has eğlenme anlayışlarını gerçekleştirmek için bu tip yerlere ilgi gösteriyorlar. Peki ya polis bu durumda ne yapıyor? Birkaç yıl önce Dannis Peron adlı bir Amerikalı tarafından kurulan ve 1996'da zorla kapatılan kenevir dostu bir dernek, Amerika'da geçtiğimiz yıl yeniden faaliyete geçti ve büyük bir gelişmeye ön ayak oldu: Marihuana iyileştirici özelliklerinden ötürü artık serbestti.
İsrailli kimya profesörü Raphel Mechoulam'ın 1964'te keşfettiği Thc, yani tetraidcannabinolo, kenevirin içerdiği en önemli maddelerden biri. Uzmanların belirttiğine göre, Thc, AIDS'li ve kanserli hastaların iştahını açmak için kullanılıyor. Yapılan bir araştırmada, kemoterapi tedavisine geçilmeden önce, Thc takviyesi alan kanserli çocuk hastalarda, mide bulantısına rastlanmadığı ortaya çıktı. Dahası da var. Bir başka araştırmada, çocukluğunda beyin felci geçirmiş iki hastaya sentetik Thc hapları verildi. Bir süre sonra, hastaların ağrılarının azaldığı, hareket yeteneklerinin geliştiği ve ağrı kesici hap kullanımında azalma görüldüğü kaydedildi.





<DIV class=style17 id=lijevi>








<H2><FONT color=#0000ff>-------------------------------------------------------
Esrar Nedir ?

Esrar, kenevir otundan (Cannabis) elde edilen maddenin ismidir. Yetiştirilmesi oldukça kolay ve maliyeti düşük bir bitki olduğundan yüzyıllar boyu Anadolu'nun köylerinde alkole alternatif olarak kullanılmıştır. Kenevir, sanayide, keyif verici olarak, eski toplumlarda dinsel ayinlerde, tıp alanında vb. bir çok alanda binlerce yıldır insanların hayatında var olmuştur. Ancak tüm bunlara rağmen halen üzerinde en çok tartışılan konulardan biridir. Bir kesim uyuşturucu olarak nitelerken, diğer bir kesim esrarın uyuşturucu olmayıp, keyif verici bir madde olduğunu ve hatta sigara ve alkolden daha zararsız olduğunu savunur. Esrar üzerine tartışmalar ve savunanların yasallaştırma çalışmaları tüm dünyada sürmektedir. Bir çok ülkede esrar belli miktarda "kullanım amaçlı" olarak serbest bırakılmıştır.

Kenevir bitkisinin boyu yetiştirildiği yere göre değişir ve bazen 1-2 metreye
kadar uzar. Liflerinden ip, halat, çuval vb. yapılır. Kenevir bitkisi dişi ve erkek olarak ikiye ayrılır. Esrar dişi kenevirden elde edilir. Esrardaki temel aktif içerik THC (Tetrahidrokannabiol)’dür.

bitki 1
Kenevir Bitkisi

Esrar Türkiye'de genellikle tütünle birlikte sarılarak içilir. İkinci olarak "kova" daha sonrada "şaşal" olarak isimlendirilen yöntemler gelir. Nargile ile birlikte de kullanılır. Esrar dumanının çekilmesinin dışında kek gibi yiyecekler içerisine katılarak ta kullanılabilir.

Esrarın tüketilen farklı çeşitleri mevcuttur. Türkiye'de en yaygın tüketilen çeşitleri ot, gubar ve afgandır. Bunlar kenevir bitkisinden farklı işlemler sonucu elde edilir.
Türkiye'de esrar en fazla ot halinde olarak tüketilir. Olgunlaşmış dişi kenevir bitkisinin kurutularak kullanılmasıdır ve en doğal halidir.

kuru ot 2
Kurutulmuş kenevir bitkisi

Bununla birlikte Türkiye'de toz (gubar) olarakta kullanımı yaygındır. Toz esrar (Gubar) Kenevir bitkisinin baş kısımlarının (sömek) çok ince elekten geçirilmesiyle elde edilir. Kınaya benzer ve kalitesine göre farklı renk ve kokulardadır. Toz esrar kullanılmadan önce "basma" olarak nitelendirilen bir işlemden geçirilir. Bu, toz halindeki esrarın nemli kağıt ve aluminyum folyoya sarılarak ateşte ısıtıldıktan sonra, üzerine basınç uygulayarak plaka haline getirilmesi işlemidir.

gubar
Gubarın (toz esrar) basılarak plaka haline getirilmiş hali

Afgan olarak isimlendirilen türüde fazla olmasada kullanılmaktadır. Afgan cam macunu rengi ve kıvamındadır, Afganistan, Fas, Suriye, Pakistan gibi ülkelerde yaygındır ve Türkiye'ye de buralardan gelir. Afgan toz halindeki esrara farklı karışımlar katılarak elde edilir. Zaten afgan çeşidinin tutulmamasının bir sebebi de içinde kimyasal maddelerin bulunabileceği ihtimalidir.

afgan
Afgan

Dişi kenevir bitkisinin çiçekli tepe kısımlarında reçine denilen koyu bir
sıvı vardır, buna da reçine esrar denir.

Türkiye'de esrar kullanımı ve satışı yasaktır. Türkiye'nin belli bölgelerinde kaçak yollardan yetiştirilen kenevir, kurutullarak ya da toz haline getirilerek (gubar) yine kaçak olarak piyasaya sunulur. Türkiye'de yoğun olarak Hatay, Mersin, İzmir/Ödemiş, Samsun/Bafra'da yetiştirilir. Sanayide ve tıpta kullanımı için kenevir bitkisinin ekimi denetimli olarak yapılmaktadır.

Esrar Avrupa'ya Doğu'dan gelmiştir. Napolyon 1798-99 yıllarında Arap yarımadasına geçmek için Mısır'da kamp kurduğunda, askerler arasında esrar kullanımının giderek yayıldığını görmüş, bir emirle bunu yasaklayarak kullananların şiddetle cezalandırılmalarını istemiştir. Bütün bu sıkı önlemlere karşın, esrar askerler arasında yayılmaya devam etmiştir. Askerler yurda döndüklerinde, alışkanlıklarıyla birlikte esrarı da Fransa'ya sokmuşlar, ayrıca Orta ve Yakındoğu'ya seyahat eden ya da orada çalışan Fransızlardan bazıları bu maddeyi Fransa'ya dönüşlerinde beraberlerinde getirmişlerdir.

life
"Life" Dergisi Ekim 1969 Kapağı

Zamanla Avrupa'da Cannabis (esrar) başlı başına bir sektör olmuştur. Konu hakkında yapılmış sağlığından, eğlencesine, yetiştirilmesinden, satışına, televizyonundan, müzik gruplarına hatta parti organizasyonlarına kadar bir çok oluşum ve internet sitesi mevcuttur. Özellikle serbestliğin bulunduğu ülkelerde evde kenevir yetiştirmek yaygındır. Evde yetiştirme (indoor) hakkında bilgi içeren bir çok site mevcuttur ve bu sitelerde yetiştirme aletleri ve farklı ırklardan kenevir tohumları satılmaktadır. Avrupa'da esrar genellikle ot şeklinde kullanılır. Pipe, bong gibi ot içmek için materyaller Avrupa'da yaygın olarak kullanılır. Ayrıca Avrupa'da esrarın çok etkili bir çeşidi olan skunkta yaygındır.

avrupa
Hollanda'da shoplarda cannabis satışı yapılmaktadır.

Esrara ilk olarak milattan önce 2700 yıllarında yazılan Çin metinlerinde esrara rastlanmaktadır. Perslerin kitabı olan "Zerdüşt" te esrardan bahsedilmektedir.
Hint kaynaklarında da yaygın olarak esrar adı geçmektedir.
Bergamalı Galen de (MS 131-201) kenevirin etkilerinden sözetmiştir.
Esrarın Arap dünyasına girişi Müslümanlık'tan çok sonra olmuştur. Esrar Uzakdoğu, Çin ve Hindistan'dan gelmiştir. Ibn-i Sina kunnaptan nasıl ilaç yapılabileceğini anlatmıştır. Birçok tarikatta ilaç ve keyif amacıyla kullanılmıştır. Esrar Avrupa'ya ilk olarak gezginlerin seyahatleri, daha sonra ise Napolyon'un seferleri sırasında askerler aracılığıyla girmiş ve çok hızlı bir biçimde yaygınlaşmıştır. Bu bilgilere ayrıntılı olarak nostalji bölümünden ulaşabilirsiniz.

Esrarın öfori (neşe, keyil) etkisi binlerce yıldır bilinmektedir. Ağrı kesici ve uyku verici etkisi 19. ve 20. yüzyılda keşfedilmiş ve tıpta kullanılmaya başlanmistir.
Kenevir asırlar boyu tıp için en önemli kaynaklardan biri olmuştur. Esrar, kanser tedavisi sırasında oluşan kusmayı azaltmak, AlDS'li hastalarda iştahı artırmak amacıyla ve glokom
adı verilen göz tansiyonunun arttığı durumların tedavisinde kullanılmaktadır.

Tedavi alanından çıkarılıp yasaklanıyor.

1860 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde esrar üzerinde yapılan araştırmaların sonucunda, bu maddenin uzun süreli öksürükve belsoğukluğu tedavisinde etkili olduğu belirtilmiştir. Bu araştırmalara dayanarak, 1902 yılında, Amerika Birleşik Devletleri'nde esrar ilaç olarak kabul edilmiş, tedavi alanına girmiştir.
Esrar Birinci Dünya Savaşı sırasında başağrısı, durgunluk, iştahsızlık, zayıflama gibi bedensel-ruhsal yakınmalarda, döl yatağının gevşemesi sonucu görülen kanamalarda ve sara hastalığında ilaç olarak kullanılmıştır.
1937 yılında esrar Amerika Birleşik Devletleri ilaç kodeksinde yer almış, ancak aynı yıl çıkarılan bir yasayla esrar içeren otuz sekiz ilacın satışı yasaklanmıştır.
1937 yılına kadar birçok Avrupa ülkesinin ilaç kodekslerinde yer alan esrar içeren ilaçlar yavaş yavaş kodeksten çrkarılmış, satışları yasaklanmıştır.
Türk ilaç kodeksinde "Herba Cannabis Indica" ve "Extra Cannabis Indica" adıyla yer alan ilaçlar 1940 yılından sonra kodeksten çıkarılmış, satışı yasaklanmıştır.
1990'lı yıllarda esrarın ve etkili maddesi olan tetrahîdrokanabinolün kesin tedavisi olmayan hastalıklarda ağrı kesici olarak kullanılmasının yararlı olduğuna ilişkin yayınlar yapılmış; yeniden tedavi alanına girmesi, ilaç kodekslerine alınması konusunda öneriler olmuştur.

Esrar Hakkında Diğer Notlar:
  • Çin ve Hindistan’da İÖ 3. binden beri kullanılmaktadır. Geçmişte lifleri
    giysi, yay, kağıt yapımında kullanılmıştır.
  • Taoizm’de zevk almak için kullanımı yasaklanmıştır.
  • Dinsel ve büyü törenlerinde kullanılmıştır.
  • Hindu Veda’larında tanrı Siva’nın esrarı bulduğu söylenmektedir.
  • 11. yy’da Orta Doğu’da Sufiler vecd için kullanıyordu.
  • Orta Doğu’da Sabbahiler denilen grup esrarı yoğun biçimde kullanıyordu.
    Devrin büyüklerüne yaptıkları suikastlarla ünlü olan bu grup verilen
    “Ashishin” adı, haçlılar vasıtasıyla batı dillerine “assassin” yani
    suikastçi olarak geçti.
  • Doğuda esrar, binlerce yıldır batıda alkolün bulunduğu sosyal rolde
    olmuştur
  • Afrika tarihinde de popülerdir. Napolyon’un Mısır’ı almasından sonra esrar
    Fransa’ya yayıldı.
  • 19. yy’ın ortasında Paris’teki “Club des Hachichins” üyeleri arasında
    Victor Hugo, Alexandre Dumas, Theopile Gautier vardı.
  • 18. yy’da ABD’de lifleri için yetiştirildi.
  • 19. yy’da ilaç rehberinde nevralji, gut, tetanoz, hidrofobi, kolera,
    epilepsi, kore, depresyon, histeri, delilik ve uterus kanaması için tavsiye
    ediliyordu. Migren ve morfin bağımlılığı için de öneriliyordu.
  • Amerika’da 1920’lerde yasaklandı. Meksikalılar ve cazcı zenciler (Louis
    Armstrong vs) yoluyla popularize olması yasaklanmasında ırkçılığın etkili
    olduğu iddalarını doğurdu.
------------------------------------------------------

Esrarın etkileri nelerdir?

Esrarın insan üstündeki etkisi, esrarın cinsine, kullanım miktarına, kullanılış tarzına, çevresel koşullara, kullanan kişinin ruhsal durumuna göre değişiklik gösterir.

Esrarın fizyolojik ve pisikolojiye etkileri şeklinde ayrım yapmak gerekir. Bunlardan psikolojiye olan etkileri, fizyolojik etkilerinden daha önemli bir konumdadır. Psikolojik etkileri konusunda araştırmalar dünyada halen devam etmektedir.

Esrarın etkileri konusuna bir çok internet sitesinden ulaşabiliriz. Ancak bu bilgilerin çoğu yanlıştır. Özelliklede esrarın uyuşturucu maddelerle bir zikredildiğini ve etkileri konusunda, bağımlılık adı altında ortak başlıkta yer verildiğini görüyoruz. Esrarın etkileri konusunda verilen bilgilerde kullanım miktarının baz alınmaması en büyük yanlıştır. Türkiye'de esrarın etkileri konusunda aktarılan bilgiler hangi kullanım şekli ve miktarı için yazılmıştır bilinmez.
Bu ayrım çok önemlidir çünkü, arada bir (15 günde bir gibi) esrar kullanan ile kullanmayan kişi arasındaki fark, arada bir esrar kullanan ile hergün kullanan kişi arasındaki farktan daha azdır.

Marihuananın içindeki başlıca aktif madde keyif verici, THC (delta-9-tetrahydrocannabinol)'dir. THC, kanabinoidler denen maddeler arasında yer alır.
Esrar kullanıldığında, cinsi ve kullanım şekline göre, keyif verici etkisi birkaç dakika içinde vücudu sarar. Yarım saat içinde etkisi en üst düzeye gelir ve bu etki 2-4 saat devam eder.

Gelen olarak;
Gözlerde kırmızılık, gözbebeklerinin genişlemesi, kalp atışının hızlanması, iştah artışı, ağız kuruluğu esrar kullanımı sonrasında ortaya çıkan belirtilerdir. Kişinin dışarıdan gelen uyanlara duyarlılığı artar, yeni ayrıntılar keşfeder, renkleri daha parlak ve canlı görür, zamanın akışı yavaşlar. Kişinin hareket becerilerini ve motor performansını düşürür. Zamana ve yere karşı yönelim bozulur. Esrar yağ dokusunda birikir. Bunlar daha çok beyin ve üreme organlarıdır. 30 güne yakın burada depolanabilir.

Yoksunluk:
Aş erme (craving), yeniden esrar kullanmak için ani bir arzu oluşabilir.
Esrar kullanımı kesildiğinde, kısa dönemde, sinirlilik, rahatlayamama, uykusuzluk, iştahsızlık ortaya çıkabilir.



Fizyolojik etkileri:

Akciğere etkisi:
Bu noktada esrarın kullanım şekli ön plana çıkar. Eğer esrar sürekli, tütün ile sarılıp kullanılıyorsa tütünün neden olduğu, kuru öksürük, balgam, kuru bronşit gibi sorunlarla karşılaşılabilir. Buradaki etkilerde tütün başroldedir.Esrarlı sigara genellikle hava ile sert şekilde ciğerlere çekildiğinden tütünün etkiside normal sigaradan fazla olacaktır. Şaşal, bong, kova diye tabir edilen kullanım yöntemleri akciğer için daha zararlıdır. Özellikle "kova" yani, dumanın pet şişeye doldurulup, birden çekilmesi uzun süreli tekrarlanmada akciğer için oldukça tehlikelidir.
Bir süre esrar kullananlarda burun mukozasında ve konjuklivalarda kuruma olur.

Kalbe Etkisi:
Esrar, kalp hızı ve kan basıncını arttırır.

Beyne etkisi:
Esrar, algısal bilgilerin hipokampusa girişini ve işlenmesini baskılar.
Böylece öğrenme, bellek, ve algıların duygu ve motivasyonla entegre olmasını sağlayan limbik sistem etkilenir. Ayrıca hipokampusa bağlı olan öğrenilmiş davranışlar bozulur.
Beyinde küçülme (serebral atrofi) görülebilir. Unutkanlığa sebep olur.

İştahı artırır.
Nature dergisinin 2001 Nisan sayısındaki bir çalışma, marihuananın neden iştah artırdığını daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Endokanabinoidler denen moleküller, yani beynimizde zaten var olan marihuana benzeri kimyasalların görevi, beyindeki resöptörlere bağlanıp açlığı harekete geçirmektir. Beynin hipotalamus bölgesinde yer alan bu endokanabinoidler, gıda alınımından sorumlu olan kanabinoid reseptörlerini uyarırlar. Marihuanadan gelen kimyasallar ise bu kanabinoid reseptörlerine bağlanıp açlığa neden olurlar. Biraz karmaşık değil mi? Belki de kafanız bunu almayacak kadar iyidir.



Psikolojik etkileri:

Esrar kullanıldıktan kısa süre sonra keyif verici etkisini gösterir. Esrar Önce sempatik sistemin etkinliğini artırır. Bu anda kişinin yaşadıkları kullandığı esrarın cinsi, kalitesi ve miktarına göre farklılık gösterir. Esrar alındıktan sonra duygu durumu değişiklikleri ortaya çıkar. Bu değişiklikler elemle haz arasında yer alan geniş bir duygulanım yelpazesi içinde bulunur. Kimi kez bunlara algı ve düşünce değişiklikleri de eklenir.

Duygulanım ve coşkuda haz yönüne doğru artma olabilir. Aşırı neşeyle birlikte konuşma ve hareket artar. Çağrışım ve düşünce akışı hızlanır. İmgeleme ve tasarım gücü canlanır. Çevreyle ilişki artar.
Neşe dönemini algı ve düşünce bozukluklarının bulunduğu dönem izleyebilir. Görme hallüsinasyonları olabilir. Zaman ve mekân algısı bozulur. İrade zayıflar, cinsel istekte artma olabilir. Cinsel sapmalarla ilgili davranışlara rastlanır.

Esrar kullanan kişi her kullanışında aynı psikoloji ve duygular içerisinde olmayabilir. Kullanan kişi "good trip" diye adlandılan mutlu ruh haline bürünür. Bununla birlikte "bad trip" olarak adlandırılan kötü bir ruh haline girildiğide görülebilir. Bunlardan birinin etken olması kullanan kişinin o anki psikolojik durumuna göre değişkendir.

Kişinin dışarıdan gelen uyanlara duyarlılığı artar, yeni ayrıntılar keşfeder, renkleri daha parlak ve canlı görür, zamanın akışı yavaşlar.

Esrar kısa vadedeki bu etkileriyle birlikte yaşam tarzı olarak insan üzerinde oldukça etkilidir. Bu noktada esrar kullanım miktarı çok önemlidir. Belli aralıklarla düzenli şekilde ömür boyu esrar kullanıp, normal bir aile ve iş yaşantısı sürdüren kişiler azımsanamaz. İlk esrar kullanmaya başlandıktan sonra aşama aşama farklı bir psikoloji ve yaşam tarzına girilebilir. Sosyal çevresi esrar kullandığını bilmesede, bu kişinin iş hayatında, ortaya koyduğu eserlerde, aile yaşantısında esrar etkilidir. Geçmişten günümüze bir çok sanat erbabının esrarın bu etkisiyle harmanlanıp, eserler icra ettiği görülmüştür.

Düşünme yeteneğini artırarak, düşüncede boyutlanmaya sebep olur ve farklı fikirler doğmasında etkendir.

Bazı kullanıcıların normali yakalamak için belli aralıklar ve düzenle kullanarak, bunu bir hayat biçimi haline getirmeleri görülebilir.

Düzenli esrar kullanımı ile birlikte şüpheci, mantıklı ve sorgulayıcı düşünce yapısı gelişir. Bu durum kullanan kişinin psikolojik yapısına göre bazen tehlikeli boyutlara ulaşabilir. Burada bahsedilen tehlike boyutunu şu şekilde açıklayabiliriz; Düzenli esrar kullanan kişi bu şüpheci düşünce yapısını artık hayatının belli kademelerine yayar. Bu zamanla bazı olaylar hakkında takıntı haline dönüşebilir. Örneğin bu durum yani şüpheci ve mantıklı yaklaşım kişiyi inançla ilgili konularda inançsızlığa götürebilir.

Sosyal açıdan pasif olan, kişilerde özgüvenin arttığı ve sosyalleşme açısından olumlu gelişmeler gözlenmiştir.

Esrarın kendisinin agresyona ya da “amotivational syndrome” denilen isteksizlik ve uyuşuklukla giden bir hale neden olup olmadığı tartışmalıdır.

Esrar kullanımının yol açtığı ruhsal durumlar ilk kez 1845 yılında Fransa'da, Moreau de Tours tarafından tanımlanmıştır. Moreau de Tours ruhsal bozukluk tablosu içinde aşırı neşe, duygusal bozukluk ve dengesizlik, algı bozuklukları, düşüncede taşkınlık, sapma, saplantı, takıntı, sabuklama, bellek karışıklığı ve kaybı gibi belirtileri saptamıştır.
Hey ve Porot, Moreau de Tours'un saptadığı belirtilerin kişisel Özellikler ve kullanılan esrar miktarına göre değiştiğini belirtmemistir.



"Esrar Psikozu"

İngiltere'de birçok uzmanın katılmasıyla sürdürülen uzun araştırma ve çalışmalar 1968 yılında, Home Office tarafından Cannabis raporu olarak yayınlanmıştır.
Bu raporda, esrarın uzun süre kullanılması sonucu ruhsal bozuklukların ve hastalıkların ortaya çıkabileceği görüsü kabul edilmiş, esrarın neden olduğu davranış bozuklukları akut (esrar kullanımı sırasında) ve kronik (uzun süre esrar kullanımından
sonra) olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
Raporda bu tür bozukluklara ilişkin olarak şu bilgiler verilmiştir:
Akut bozukluklar çoğunlukta esrar kullanmaya yeni başlayanlar arasında sık görülür. Bilinç bulanır. Yer ve zaman yönelimi karışır. Korku, sıkıntı ve panik durumu olur. Bu dönem geçtikten sonra yeniden anımsanmaz. Tam bir unutkanlık olabilir. Bu tablo içinde korku, endişe, düşünce sapmaları ve sabuklamalar olabilir. Ender de olsa şizofreninin katatoni tipini andıran belirtiler gözlenmiştir.
Uzun süre esrar alanlarda topluma ve kişiye bağlı olarak değişik belirtileri ortaya çıkan ruh hastalıkları görülebilir. Bu tablolara "Esrar Psikozu" (Cannabis Psychosis) adı verilir. En Çok basit ve katatoni tipinde şizofreniyi andıran belirtiler görülür. Ayrıca bunama, durgunluk, mani, melankoli ve paranoid ruh hastalıklarını andıran tablolar da yazılmıştır. Uzun süre
esrar kullananlarda görülen bu ruhsal durumlara karşın, esrarın ciddi bir ruh hastalığına, özellikle şizofreni ve erken bunamaya neden olup olmadığı sorunu henüz açıklığa kavuşmamıştır.
Genel olarak esrar kullanıcılarında görülen şizofreni ve erken bunama tablolarının daha çok bu hastalığa eğilimi olanlarda ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Ancak bu görüşün değer kazanabilmesi için henüz yeterli araştırma yapılamamış ve veri toplanamamıştır.
Özetle, uzun süre esrar kullananlarda, Esrar Psikozu adı verilen, belirtileri bakımından şizofreniyi andıran, ayırıcı tanısı güç olan ruh hastalıkları sıklıkla görülebilir. Son yıllarda ülkemizde, Ortadoğu ve Uzakdoğu ülkelerinde olduğu gibi, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkelerinde de uzun süre esrar alanlarda ruh hastalıklarının, şizofreni ve erken bunamaya benzer tabloların daha sık ortaya çıktığını belirten araştırmaların sayısı artmıştır.



Tıbbi kullanımları:
  • Antikonvülzan: epilepsi nöbetlerini azaltır.
  • Antiemetik: bulantıyı giderir
  • Analjezik: ağrı kesicidir
  • Kanserli hastalarda öforizan (neşe verici)
  • Astımda brokodilatör (solunum yollarını açıcı)
  • Glokom (göz tansiyonu) tedavisinde göz içi basıncını azaltır.
  • Aidisli hastalarda iştah artırıcı olarak kullanılır.
Unutmayalım ki esrar, kullanan kişinin bünyesine, psikolojik yapisina ve daha bir çok faktöre göre değişik etkiler gösterir. Bu yüzden, yaşadığınız farklı durumları bildiriniz ve paylaşmaktan çekinmeyiniz.


<DIV class=box style17 style18 style15>EMCDDA 2006 Raporundan, Esrar Kullanımının Sağlığa Etkileri:

Son yıllarda, esrar kullanımının sosyal ve sağlığa ilişkin potansiyel sonuçlarına dair duyulan endişe artmıştır. Her ne kadar eldeki kanıtlar konuların tam anlamıyla anlaşılmasına yetmese de, bazı sonuçlar çıkarılabilir. Örneğin, yoğun esrar kullanımının ruhsal hastalıklarla ilişkili olduğu açıktır ama bir hastalığa diğer hastalıkların eşlik etmesi sorunu, sebep sonuç sorunlarıyla içiçedir. Bu bağlantının getirdiği karmaşıklıklar, yeni çıkacak olan bir EMCDDA kitabında incelenmekte ve tartışılmaktadır.
Yoğun esrar kullanımının genellikle uyuşturucu tipine özel olmayan ruhsal sorunlarla birlikte meydana gelmesi gerçeğinin uygulamaya yönelik sonuçları vardır. Esrar kullanıcıları için bir tedavi planı oluştururken, klinisyenler için uyuşturucu kullanımından mı yoksa ruhsal sağlık sorunundan mı başlamak gerektiğini bilmek güç olabilir. Sorunlu esrar kullanımı tedavisinin etkilerine dair çalışmalar hala seyrek olup, var olan birkaçı da yalnızca belirli psikososyal tedavileri kapsamaktadır. Tüm diğer tedavi şekilleri üzerinde ya hiç çalışılamamış ya da yeterince çalışma yapılmamıştır; dolayısıyla etkinlik ve verimliliğe dair kanıt bulunmamaktadır
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Esrarın Hukuki Yönü:


KULLANMAK İÇİN SATIN ALMAK, KABUL ETMEK VEYA BULUNDURMAK

MADDE 191. - (1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kendisi tarafından kullanılmak üzere uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran bitkileri yetiştiren kişi, bu fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(2) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur.
(3) Hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen kişi, belirlenen kurumda uygulanan tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmakla yükümlüdür. Hakkında denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmakla yükümlüdür. Hakkında denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen kişiye rehberlik edecek bir uzman görevlendirilir. Bu uzman, güvenlik tedbirinin uygulama süresince, kişiyi uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kullanılmasının etki ve sonuçları hakkında bilgilendirir, kişiye sorumluluk bilincinin gelişmesine yönelik olarak öğütte bulunur ve yol gösterir; kişinin gelişimi ve davranışları hakkında üçer aylık sürelerde rapor düzenleyerek hakime verir.
(4) Tedavi süresince devam eden denetimli serbestlik tedbirine, tedavinin sona erdiği tarihten itibaren bir yıl süreyle devam olunur. Denetimli serbestlik tedbirinin uygulanma süresininn uzatılmasına karar verilebilir. Ancak, bu durumda süre üç yıldan fazla olamaz.
(5) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı hükmolunan ceza, ancak tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmaması halinde infaz edilir. Kişi etkin pişmanlıktan yararlanmışsa, davaya devam olunarak hakkında cezaya hükmolunur.

İMAL VE TİCARETİ

MADDE 188. - (1) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç eden kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
(2) Uyşturucu veya uyarıcı madde ihracı fiilinin diğer ülke açısından ithal olarak nitelendirilmesi dolayısıyla bu ülkede yapılan yargılama sonucunda hükmolunan cezanın infaz edilen kısmı, Türkiye'de uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı dolayısıyla yapılacak yargılama sonucunda hükmolunan cezadan mahsup edilir.
(3) Uyşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, beş yıldan onbeş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
(4) Uyuşturucu maddenin eroin, kokain, morfin veya bazmorfin olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Yukarıdaki fıkralarda gösterilen suçların, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Msn Demon Üretimi resmi makamların iznine veya satışı yetkili tabip tarafından düzenlenen reçeteye bağlı olan ve uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran her türlü madde açısından da yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanır.
(7) Uyuşturucu veya uyarıcı etki doğurmamakla birlikte, uyuşturucu veya uyarıcı madde üretiminde kullanılan ve ithal veya imali resmi makamların iznine bağlı olan maddeyi ülkeye ithal eden, imal eden, satan, satın alan, nakleden, depolayan veya ihraç eden kişi, dört yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
Msn Note Bu maddede tanımlanan suçların tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hasta bakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

KULLANILMASINI KOLAYLAŞTIRMA

MADDE 190. - (1) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırmak için;
a) Özel yer, donanım veya malzeme sağlayan,
b) Kullannaların yakalanmalarını zorlaştıracak önlemler alan,
c) Kullanma yöntemleri konusunda başkalarına bilgi veren,
Kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu maddede tanımlanan suçların tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hasta bakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(3) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını alenen özendiren veya bu nitelikle yayın yapan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.




------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Mitoloji, Din, Edebiyat


Hintililere göre, kenevir Tanrı Visnu'nun sırtında bulunan tüylerden meydana gelmiştir. Hint rahipleri bu bitkiye başarı ve mutluluk anlamına gelen "Vijemia"; doğuran, yaratan anlamına gelen "Ananda" adını vermişlerdir.
Göklere egemen olan Tanrı İndra savaşçılarına tanrısal bir güç verebilmek için Hint kenevirinden yapılmış "Soma" içkisini sunmuştur. "Soma" havanda ezilen bitkinin mayalanmış olan özsuyudur. Tanrı'ya kurban edilecek olanı beslemek, sarhoş etmek ve güçlendirmek için kullanılmıştır.
Perslerin kutsal kitabı olan Zerdüşt'tie kenevir bitkisinin insana mutluluk ve neşe verdiği, keder ve üzüntüyü dağıttığı yazar.
Herodot (M.Ö. 480-425) gerek Mezopotamya'da yaşayan Asur ve Sümerlilerin, gerek Aral ve Hazer bölgesinde yaşayan İşkillerin kenevir olduğunu düşündüğü bir bitkinin yapraklarını ateşe atarak çıkan dumandan sarhoş olduklarını yazmıştır. İskitler kenevir tohumlarını sıcak suya atıp havaya karışan buharı soluyarak neşelenirlermis.
Farsçadan Arapçaya geçmiş olan ve kenevir karşılığı kullanılan "Şah Tohumu" (Şah Danaç) adı da bu bitkiye verilen önemi göstermektedir


Esrarın Doğu'dan Batı'ya yolculuğu



Ortaçağ İslam döneminin ortak bir görüşünü aktaran Binbir Gece Masalları'nda (X. yüzyıl) Hint kenevirinin İran, Mısır ve Bağdat'ta bilindiği ve kullanıldığı anlatılmaktadır. Bu masalların Batı dillerine çevrilmesiyle ve Marco Polo'nun (1254-1323) Uzakdoğu yolculuğuyla, esrar ya da haşiş Batı'ya tanıtılmış, böylece tüm dünya Tanrı İndra'nın ünlü Soma içkisinden ve onun yarattığı mucizelerden haberdar olmuştur.
Hint keneviri XVI. yüzyılda Spamiaros tarafından Avrupa'da da kullanılmaya başlamıştır. İspanyol farmakolog Nicolas Mo-nardes (1493-1588) Cannabis Saîiva bitkisinden elde edilen ve Hintlilerin "Bhang" dedikleri maddenin çok yaygın olarak kullanılmasına karşın, tedavide pek ise yaramadığını yazmıştır.
VII. yüzyılda Güney İran'da yetişen bitkiler üzerinde araştırma yapan Alman botanikçisi ve hekimi Engelbert Kapfer 1685' te Hint kenevirini inceleyerek, bunun "erkek ve dişi bitkilerin yapısı bakımından bir yumurtanın başka bir yumurtaya benzemesi gibi, Avrupa kenevirine benzediğini" göstermiştir. Hatta çok sıcak bir bölge oian Bandar Abtaas'dan getirdiği kenevir tohumlarını İsfahan'ın en yüksek ve soğuk bölgesine ekince, bunların "uyuşturucu" etkisinin kaybolduğunu görmüş, bunu daha başka deneylerle de doğrulamıştır.
Napolyon 1798-99 yıllarında Arap yarımadasına geçmek için Mısır'da kamp kurduğunda, askerler arasında esrar kullanımının giderek yayıldığını görmüş, bir emirle bunu yasaklayarak kullananların şiddetle cezalandırılmalarını istemiştir. Bütün bu sıkı önlemlere karşın, esrar askerler arasında yayılmaya devam etmiştir. Askerler yurda döndüklerinde, alışkanlıklarıyla birlikte esrarı da Fransa'ya sokmuşlar, ayrıca Orta ve Yakındoğu'ya seyahat eden ya da orada çalışan Fransızlardan bazıları bu maddeyi Fransa'ya dönüşlerinde beraberlerinde getirmişlerdir


Esrar macunu satan dükkanları


1611-1682 yıllan arasında yasayan Evliya Çelebi, Seyahat-name'sinde, İstanbul'da esrar yapan ve satan dükkânların bulunduğunu yazmıştır, "Esnafi Benkciyan" denilen bu dükkânların sayısı on altı olup, buralarda altmış "Nefer" çalısmaktaymış. En çok Süleymaniye'deki tiryakiler çarşısında bulunan bu dükkânlardan kolayca "Esrar Macunu" sağlama olanağı varmış.
IV. Murad'dan sonra da zaman zaman yasaklar çıkmasına karşın, İstanbul'da, Batı ve Güney Anadolu'da esrar kullanımı yayılmaya devam etmiştir. O dönemlerde, özellikle Bursa bölgesinde yetişen Hint keneviri günümüzde bile en iyi cins olarak kabul edilmiştir. Hint keneviri daha sonra Konya ovasında da yetiştirilmiştir. Orada bu bitkiye verilen ad "Ban Otu" ya da sadece "Ban"dif. Osmanlılar devrinde afyon alışverişi önemli olmakla birlikte, afyon içimi esrar kadar yaygın değilmiş.


İstanbul'un esrar tekkeleri



XV. yüzyılda "Macunu Müferriha" ve XVIII, yüzyılda "Cevahir Macunu" adı verilen ve afyon içeren macunlara, daha sonra yalnızca esrar karıştırılmıştır. Esrar, bal ve baharatla karıştırılarak "Devaimisk" (güzel kokulu deva) adı altında satılırmış. Zamanla Avrupa'ya da yayılan bu macunlar "Devamesk" ya da "De-vamsk" olarak tanınmıştır.
Bu macunlan çok kullanan ünlü şair Baudelaire, onları "ye-şil renkli, özel ve garip kokulu bir reçel" olarak tanımlamış ve çok zevk verdiğini yazmıştır.
Ülkemizde uyuşturucu maddeler ve esrarla ilgili araştırma-^. lar yaparak Hachisch adlı bir kitap yazan P.Broüeau'ya görs, ^ XIX. yüzyıl sonlarında istanbul'da esrar kullananların çoğunluğunu "yoksul sınıftan" gelenler oluşturmakta, az olarak da zenginler arasında kullananlara rastlanrnaktayrnıs. Esrar kullanan zenginler üçer, beşer toplanarak kentin uzak ve kenar semtlerine giderler, evlere kapanıp kapıya gözcüler koyarak esrar âlemleri yaparlarmış. Büyük kentlerde, özellikle istanbul'da seyyar satıcılar, hammaflar, kahveciler, berberler, manavlar, kayıkçılar, balıkçılar arasında esrar kullananlar çoğunluğu oluşturuyormuş. Esrarkeşler çoğu kez gizli ve kuytu yerlerdeki kahvelere toplanıp "Keyif Âlemi"ne geçerlermiş. Özellikle istanbul'da bu şekilde esrar içilen yerler çok olup bunlara "Esrar Tekkeleri" deniimek-teymiş. Ancak esrar tekkelerini bazı mezheplere ait tekkelerden ayırmak gerekir. Gerçi Bektaşi ve Nakşibendi tekkelerinde de esrar içildiği olmuştur, ama bizim burada sözkonusu olan "Esrar Tekkeleri"dir. Gizli olan bu evlere parola verilerek girilir, tekke sahibi para karşılığı nargile ya da kabak denilen kabın içine "Cuk" adı verilen siyah ve kıvamlı bir madde halindeki esrar otu tozunu koyup ateş üzerinde hazıriarmış.


İlk örgütlü terör: Haşşaşin Devleti



Tarihte, Haşşaşin, Haşhaşiler, Haşii, Batmiye, Melahide, El-mutiye gibi adlarla anılan ve 1091-1276 yılları arasında İran'da yüksek bir dağ üzerinde bulunan Alamut kalesinde yaşayan ilginç bir devlet vardır.
Devletin kuruluşu Alamut kalesinin 1091 yılında Hasan Sabbah (1056-1124) tarafından alınmasıyla gerçekleştirilmiştir. Ancak Hasan Sabbah'tan önce, Haşşaşin Devleti'nde geçerli olan değerlerin, ilkelerin ve kuralların geliştiği uzun bir dönem yaşanmıştır. Bu gelişme İslam dininde İsmaili tarikatının çıkmasıyla başlamışîır.
Alamut kalesinde otuz üç yıl egemen olan Hasan Sabbah devletini İsmaili tarikatındaki derecelere göre örgütlemiş; alkol, esrar ve telkinden yararlanarak uyguladığı "beyin yıkama" yöntemiyle yetiştirdiği fedailere tarihte önemli yeri olan birçok ünlü kişiyi öldürtmüştür. Fedailerle doğrudan doğruya ilişki kuran, üçüncü derecede olan Dailer'le, dördüncü derecede bulunan büyük Dailer'di. Hasan Sabbah bunlarla ya doğrudan doğruya ilişki kurar ya da beşinci ve altıncı derecede bulunan kişiler aracılığıyla ilişkisini sürdürür, isteklerini yaptırırmış.
Hasan Sabbah ve Haşşaşin Devleti, daha sonra değişik biçimlerde karşımıza çıkan gizli örgütlenme ve militan yetiştirme, beyin yıkama açısından üzerinde önemle durulacak tarihi bir olgudur.
Hasan Sabbah'ın ilk ve en önemli siyasi cinayeti, eski medrese arkadaşı, yakın dostu Selçuk Veziri Nizam-ül Mülk'ü öldürtmek olmuş; bunu birçok siyasi cinayet izlemiş, Hasan Sab-bah'a ve İsmaili tarikatına karşı olan birçok bilim, devlet ve sanat adamları acımasızca ortadan kaldırılmıştır.

Esrar Dede ve Esrar Baba


XVIII. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış ünlü bir sair ve mev-levî dervişi ofan Esrar Dede yaşamını Galata Mevlevîhanesi'nde geçirmiştir. Çağdaşı Şeyh Galip'in yakın dostu otan Esrar De-de'nin 1797'de Ölümü üzerine Sururİ şu tarihi düşürmüştür.
"Hayflar göz yumup Esrar Dede sır oldu."



( KimyasaLar konusunda da Size katıLıyorum )



Esrar Hakkında YapıLan sacma Sapan YorumLarı YazıLarı düzeLtmek için Girdim DüzeLtim ve gidiyorum !


'' HırsLa Çakarım Kibriti İLk Nefeste YarıLanır [ CİGARAM ]
Bir Duman ALırım Bir Duman Kendimi ÖLdüresiye
BiLiyorum Sendemi Diyeceksin
Ama AkŞam Erken İniyor MAPUSHANEYE
Dışarda DeLikanLı Bir Bahar Seviyorum Seni

ÇILDIRASIYA ...
Son düzenleyen dArkCodeS; 21 Şubat 2007 17:48 Sebep: Gerektiği için '' DüzenLeme Sebebi die Sorumu oLur ''
HayLaZ61 - avatarı
HayLaZ61
VIP BuGS_BuNNY
24 Şubat 2007       Mesaj #62
HayLaZ61 - avatarı
VIP BuGS_BuNNY
UYUŞTURUCUYA HAYIR !

Sponsorlu Bağlantılar
Uyusturucular.Com kişisel bir sitedir. Her hangi bir kurum, dernek, vakıf veya şirkete ait değildir. Web sitesindeki mevcut bilgiler, sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bir isyan, serzeniş, haykırıştır ve uyarıdır. Lütfen dikkate alınız !

uyusturucuyahayirBu sitenin tek amacı " Uyuşturucu Maddelere, bunları satan ve pazarlayan alçak vijdansızlara " karşı gençlerimizi, anne - babaları ve tüm yurttaşlarımızı uyarmaktır.


Çünkü :
  • Uyuşturucu kullanma yaşının 12-15 yaşa kadar düştüğü ülkemizde, ilköğretim okullarında, kolejlerde, üniversitelerde, çarşıda - pazarda - sokakta satılan bu uyuşturu maddeler, artık " Ülkenin kanayan yarası " duruma gelmiştir.
  • Anneler - Babalar çocuklarını okula gönderirken tedirgin olmaktadır. Çocuklarımız güvende değildir. Uyuşturucu tacirleri okul önlerini mesken tutmaktadır. Bunun yanı sıra interneti kullanmakta ve bu lanet zehirleri gencecik körpe bedenlere enjekte etmektedirler.
  • Uyuşturucu Madde bağımlısı yapılarak genç kızlar fuhuş batağına sürüklenmektedir.
  • Özellikle Liselerde " salgın" halini alan uyuşturucu madde kullanımının önüne geçilememektedir.
GENÇLER - ANNELER - BABALAR - VATANDAŞLAR..LÜTFEN AŞAĞIDAKİ AÇIKLAMALARI ADIM ADIM OKUYUNUZ !

Nasıl Uyuşturucuya Alıştırılır? Uyuşturucu Tuzağı Nasıl Kurulur? Lütfen Hepsini Okuyunuz..
  • Unutmayın , eroin bağımlılığının ilk adımı arkadaş kıyağı ile atılır. Eğer arkadaşınız , gerçektende arkadaş değil de bir "ayakçı" ise, birkaç hafta sonu devam eden bu kıyakçılığı " bombalama" denilen ikinci aşama izler. Bu aşamada bir gün ziyaretinize gelen ayakçı, kıyağını yaptıktan sonra giderken, nasılsa yanındaki yüklüce miktarda eroini almayı unutuverir. Bir eroinmanın malını asla unutmayacağını bilmediğiniz için kuşkulanmazsınız. Birkaç gün gelip almasını beklersiniz. Gelmez. Bir gün, "yahu şundan bir kere çeksek ne olur sanki?" dersiniz. Sonra bunun gerisi gelir. Mal bittiğinde bombalanmışınız demektir. Artık bir eroin bağımlısı olarak, her yerde kıyakçınızı, daha doğrusu ayakçınızı arar ve kolaylıkla bulursunuz. Özellikle genç yaştaki insanlar arasında, guruptan bir yada birkaç kişinin uyuşturucu kullanması , diğerlerinin de en azından bir kez denemesi için yeterli bir neden.
  • Gençler , birbirlerine sigara ikram eder gibi yada hastalığını iyileştirmek amacıyla ilaç verir gibi uyuşturucu sağlayabiliyorlar. Gençler, arasındaki sohbetin dışında kalmasını istemedikleri arkadaşlarını da kendileri gibi uyuşturucu kullanmaya zorlayabilirler. Kullanmaya itiraz eden arkadaşlarını dışlıyor yada "arabesk" türü tanımlamalarla , kendilerince aşağılama yolu seçiyorlar. Okul önleri de artık satıcılar için vazgeçilmez mekanlardan. İstanbul'da bulunan pek çok okulun kapısında , özellikle çıkış saatlerinde uyuşturucu satıcılarına rastlanıyor. gencler
Neden Uyuşturucu Kullanılır? " Uyuşturucu Kültürü " Nedir?
  • Toplumu ayakta tutan , ona yücelme ve yasama gücünü kazandıran , manevi , ahlaki ve hamasi değerlerini çürüterek , sömürgeci devletlerin uydusu halin getiren bir soğuk harp uygulamasıdır. Dış güçlerin ve içerdeki ajanlarının ve bunlarla işbirliği yapan mafya üçlüsünün organize çalışmaları. Her zaman mafyanın ağına takılmaya hazır "sokaktaki başı boş insanlar ve çocuklar" Unutulmaması gereken bir önemli husus da : Beyaz zehir alışkanlığının gelişmesinde , içinde türlü uyuşturucular taşıyan ve son yıllarda karaborsaya da tekel çizgisinde hükmeden ithal sigaraların ve kolalı mamullerin keza , çikletlerinde payı zannedildiğinden çok fazla
    Bilgisizlik :

    Tehlikeden habersiz ve bu sebeple konuyu hafife almak.

    Özenti:

    Özenti sergilemede en önemli payın medyaya ait olduğu rahatlıkla söylenebilir.

    Bira-bahane:

    Diskotek ve diğer kafabulma-eğlenme yerleri. Bunlar beyaz ölüm değirmeninin çarkları ve tuzaklarıdır. Giren büyük ihtimalle öğütülür. Gurup baskıları: kötü arkadaş.

    Merak:

    Denerim, bırakırım kafası. Fakat bir veya iki deneme genci belki de dönüşü olmayan yola sokmaya yeterli gelmektedir.

    Moda:

    Çevreye uyma havası... Bozuk çevre ve hasta toplum. Bilindiği gibi hastalıklarda insandan insana kolaylıkla geçebilir. Gençlerde tehlike sevgisi , cinsel bozukluklar , kendini aşma , ispatlama içgüdüsü veya gayreti. Genetik yapının maddeye yatkınlığı. Gençlerdeki manevi boşluk , inanç zaafı. Bozuk aile ve hasta toplumdan kaynaklanan güvensizlik duygusu. Gelecek karşısındaki kaygılar strese, sıkıntıya ve yalnızlığa itiyor. Aile yapısındaki bozukluklar , geçimsizlikler. Ahlaki manevi zaaflar. Yine ailelerdeki ekonomik bozukluklar çoklukla normaliteyi bozar. Bilhassa yokluktakini bunalıma ve intihara , varlıktakini şımarıklığa , taşkınlığa , tahribe yöneltir. Eğitimdeki zafiyet , yetersizlik ve yanlışlıklar. Maddeci felsefeye dayalı eğitimler insanları bencilliğe (egoizme) , şahsi çıkarcılığa iten temeldeki sebeplerdir.

    Arkadaş çok önemli :

    Çocuklar ve gençler aileden ve okuldan , zamanla arkadaş çevresinden etkilenirler. Arkadaş çevresinde kabul edilmek için gençler, ekseriya çevresinin baskısına dayanamaz aşağılık duygusu ile uyuşturucu kullanır. Sanıldığının aksine , uyuşturucu ile ilk temas , sokak başında bilinmeyen satıcı vasıtası ile değil , bilakis arkadaş çevresiyle olmaktadır.
Gençler ! Eğer bu illete bulaştıysanız ve her hangi bir şekilde ilk veya bir kaç denemenizi yaptıysanız, lütfen hemen şimdi bu alışkanlığınızı " ailenizle paylaşınız ". Aileniz size yardımcı olacaktır. Bundan emin olunuz ! Lütfen...Hemen Şimdi...
Beyaz Ölüm
Sigara uyuşturucu etkisi yapıyor
Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan araştırmaya göre, sigara beyinde uyuşturucununkine benzer etki yaratıyor ve beyin dokularında kimyasal değişiklikler yapıyor.
Son düzenleyen HayLaZ61; 24 Şubat 2007 03:12 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
Pirana Kovalayan Çılgın Hamsi...
nisan_yagmuru - avatarı
nisan_yagmuru
Ziyaretçi
25 Şubat 2007       Mesaj #63
nisan_yagmuru - avatarı
Ziyaretçi
UYUŞTURUCU HER YERDE!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Geleceğimizin temelini kökünden sarsan, annelerin, babaların korkulu rüyası haline gelen uyuşturucu hakkında ne düşünüyorsunuz. Bu konudaki düşünce ve önerilerinizi bilgi ve deneyimlerinizi bu platforma taşımanızı ve toplumumuzun başına bela olan bu illet konusunda nasıl bir savaş vereceğimizi sorgulamanızı istiyorum.
Yılmaz Erdoğan yalvarıyorum diye bir metin hazırlamıştı biliyorsunuz. Kurşunla insan bir kez ölür. Ama siz bilir misiniz? Bir uyuşturucu müptelasının annesi kaç kez ölür?
Yarınlarımız için... gençlerimiz... çocuklarımız için!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Haydi arkadaslar, hep birlikte uyuşturucuya hayııııııııııııırrrrrrrrrrrrrrr diyelim!!!!!!!!!!!!!!
------------------------------------------------------------
UYUŞTURUYA HAYIIIIIIRRRR!!!!!!
bence toplumumuzun din ve ahlak bilgisi eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyorum. özdeğerlerimizi yitirdiğimiz böylesi acı sahnelerin eksik olmadığı günümüzde öncelikle kendi bilgi eksikliğimizi giderip bizim meyvelerimiz olan gelecek nesilide din ve ahlak bilgisiyle yeteri derecede donatırsak sorunu çözeriz diye düşünüyorum. eğitim şart
UYUŞTURUYA HAYIIIIIIRRRR!!!!!!
-----------------------------------------------------------


Çek hadi bir nefes!...
Babasını kaybetmiş ıraklı bir kız çocuğunun gözyaşları var o nefesin içinde!
Çek hadi bir nefes daha çek, bebesini emzirirken üzerine bomba yağdırılan bir annenin, son çığlığı var o dumanın içinde.....
Çek hadi bir nefes daha çek,zevkten dört köşe ol....
Filistin'li gencin patlamış gözleri, kopmuş kolu, binbir parçaya bölünmüş cesedinin kanı var her nefesinde....
Vietnam'a atılan bombanın molekülleri,
Filistin'li kızın, dünyayı gözyaşına boğan baba özlemi var her nefesinde...
Bir köy ağasının zulmü, asgari ücretlinin, çalınmış alın teri var her nefesinde...
Çek hadi çek tırman zirveye...
Kana, zulme, sömürüye hizmet et...
Çek hadi biraz daha, biraz daha duman.....
Yetmedi mi hapa saldır...
O da yetmedi eroine...
O da yetmedi kokaine....
Tırman hadi tepeye, en tepeye........
Zirveye!!!!!
Hadi daha çok kan, daha çok gözyaşı......
Daha da.... daha da çok anne laneti var...
Her nefesinde!!!!!!!

----------------------------------------------
Dilek Cihan'ın uyuşturucu ile ilgili bir yazısını paylaşmak istiyorum.
Son günlerde yaşanan acı olaylar, bir gerçeği daha gözler önüne serdi. Uyuşturucu kullanma yaşı 11’lere düştü. Ortaya çıkan vahim tablo bir kez daha gösterdi ki uyuşturucu ile mücadelede alınan önlemler yeterli değil.

İstanbul Emniyeti’nin geçtiğimiz hafta yayınladığı rapor acı bir gerçeği daha gözler önüne serdi. Son altı ay içerisinde 51 kişinin uyuşturucu madde kullanımından dolayı hayatını kaybettiği belirtilen raporda, madde bağımlılığı yaşının da ilkokul çağına kadar düştüğü vurgulanıyor. Emniyet’in raporundaki acı tablonun üzerine, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi bünyesinde hizmet veren ÇEMATEM (Çocuk, Ergen Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezi) Şef Yardımcısı Dr. Defne Tamar Gürol’un sözleri tuz-biber oluyor: “2004 yılında merkeze ilk kez başvuran çocuk sayısını bu yılın ilk yarısında geçtik. ÇEMATEM’e geçen yıl toplam 2 bin 750 hasta başvurmuştu, bu yılın ilk altı ayında 1600’ü geçti...” Gençleri, hatta çocukları bile pençesine düşüren uyuştucu madde kullanımı yaygınlaştıkça, ölüm oranları da artıyor. Ölüm sebebi ise malum: Aşırı dozda uyuşturucu kullanımı ve maddenin alkolle birlikte alınması. Uyuşturucu madde kullanımının artmasındaki en önemli faktör uzmanlara göre kentleşme. Kentleşme arttıkça sosyal destek sistemleri zayıflıyor ve ailenin çocuğu kontrol etmesi güçleşiyor. Özellikle ergenlik döneminde ailesiyle çatışma içine düşüp evden uzaklaşan çocuklar, kötü arkadaşları sayesinde madde kullanımına başlıyor. Narkotik ekiplerinin araştırmalarında okullarda kullanımı yaygın olan maddelerin dağıtımı öğrenci tarafından yapılıyor. Madde bulunamadığı zamanlarda ise öğrenciler akla gelmedik para bulma metotları (hırsızlık, yankesicilik vs.) uyguluyorlar. Hatta sokak satıcılarıyla işbirliği bile yapıyorlar. Ayrıca zengin aile çocuklarının ya da varoşlarda yaşayan çocukların daha sık kullandığı yönündeki söylemler sadece bir varsayım; çünkü uyuşturucu ile mücadele kapsamındaki ÇEMATEM, AMATEM gibi merkezlere her kesimden bağımlı başvuruyor.

Çocukların uyuşturucu kullanıp kullanmadığı onların gözlerine, kollarına bakarak anlaşılmaz. Özellikle ergenlik döneminde ailesi ile aşırı çatışma içerisine giren çocuklara dikkat. Çocuğun okul başarısında birdenbire ciddi bir düşüş başladıysa, giyim kuşamında bir değişiklik varsa, fazla para harcıyorsa ve hepsinden önemlisi arkadaş ortamı değiştiyse tehlike çanları çalıyor demektir.

Emniyet ve narkotiğin beraber yürüttüğü operasyonlar neticesinde binlerce uyuşturucu madde ele geçiriliyor ama bu konuda somut iyileşmeler sağlanamıyor. Çünkü Türkiye uyuşturucu ticaretinde transit bir konuma sahip ve Emniyet yetkililerine göre Türkiye’den geçen uyuşturucunun bir kısmı muhakkak burada kalıyor. Bunun için de çocuklar ve gençler maddeye çok kolay ulaşabiliyor. Maddeye ilk önce arkadaşlarının ikramıyla başlayan çocuklar, sonra da nereden nasıl alacağını öğreniyor. Öyle ki eskiden madde kullandığını saklayan gençler, şimdi gururla söylüyorlar..

Dr. Defne Tamar Gürol’a göre madde bağımlılığı kesinlikle tedavi edilebilir bir hastalık. Maddesiz yaşamayı başarmak kolay değil, ama imkansız da değil. Ancak bağımlıların dikkat etmesi gereken en önemli nokta tedavi olduktan sonra asla bir daha denememeli. Kişi “Ben tedavi gördüm, artık arada sırada içebilirim” moduna asla girmemeli. Tekrar kullanmaya başladığı anda da tekrar tedaviye gitmeli. Tamar Gürol “20 yıl eroin kullanıp şu an tertemiz olan birçok hastam var ve hiçbiri tekrar kullanmayı asla düşünmüyor.” diyor ve ekliyor: “Çünkü maddesiz hayat çok daha güzel.” Gürol, gençlere “Bir kez kullanmış olsanız dahi mutlaka bize gelin.” şeklinde çağrıda bulunuyor. Çocukların eğitimi ve uyuşturucu dağıtımı konusunda ciddi politikaların üretilmesi için narkotik ekiplerinin ve bu konudaki uzman psikiyatrların bir araya gelerek ortak çalışmalar yapmasını isteyen Gürol, “Uyuşturucu ile mücadele, terörle mücadele kadar ciddi bir iş.” şeklinde konuşuyor.

Uzun yıllar bu konuda AMATEM’de çalışan Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği Başkanı Doç. Dr. Kültegin Ögel ise gençleri uyuşturucuya iten en önemli sebebin merak olduğunu savunuyor. Ögel, ailelere büyük işler düştüğünü, çocukları, uyuşturucu tuzağından ancak onların çıkarabileceğini düşünüyor.

Tedavi için ÇEMATEM’e gelen çocukların hemen hemen hepsinin hikayesi birbirine benziyor. Kısacık hayatlarında uyuşturucu her maddeyi kullandıkları için başları beladan hiç eksik olmamış. Kimi kendi başına, kimi ailesinin teşvikiyle, kimi de polis zoruyla tedaviye gelmiş. Ama hepsi de “iyi ki de geldik buraya” diyor ve uyuşturucu maddeye ulaşabilmenin çok kolay olduğundan yakınıyor.

ÇEMATEM’li gençler anlatıyor: Burada yeniden doğduk

K.K. (17): 4 sene önce arkadaş ortamıyla başladım. Ailemle ilişkilerim bozuktu. Hırsızlıktan adam vurmaya kadar birçok suç işledim. Uyuşturucu içe içe beynim kalmadı, sonraları yaşamak istemedim, hep ölümü düşündüm. Bu arada ailemle ilişkim iyice zayıfladı, çoğu zaman eve uğramıyordum ama farkında bile değillerdi. 1 ay önce beni buraya getirdiler ve şimdi hayata sımsıkı tutunmaya çalışıyorum. Dışarıdan lise sınavlarına girip okulumu bitireceğim ve insanlarla daha iyi ilişkilerde bulunacağım.

B.İ. (17): Arkadaşlarıma özenip sigara, alkol sonra esrarla başladım. Derslerden hiçbir şey anlamıyordum, onun için okulu bıraktım. Ailem öğrenince çok üzerime geldi, onun için düşman gibi gördüm onları. Sonra hayattan zevk almamaya başladım, insanların bana bakışı değişti, geceleri ağlıyordum. 1 ay önce buraya geldim ve hayatım değişti artık ailemi daha iyi anlayabiliyorum. Yeniden doğmuş gibiyim...

T.Z. (18): 4 sene önce birayla başladım. Ailem üzerimde yakalayınca eve gitmemeye başladım. Hep kötü yollardaydım, gasp ederek hap alıyordum. Bir gün yakalandım ve cezaevine girdim. Ailemden destek görmeyince ölmek istedim ve intihara kalkıştım. Ölümü bir çıkış olarak düşünüyordum. Kendi isteğimle buraya geldim, çok memnunum, üç haftadır hiçbir şey kullanmıyorum. Aradığım zamanlar oluyor; ama aklımdan silmeyi öğrendim.

R.K. (18): İlk kez liseye başladığımda sigara, alkol ve esrarla başladım. Sonra kuyumcuda çalışmaya başladım. İki günde bir mutlaka alıyordum. İşyerinde iki kez kriz geçirince işten çıkarttılar. Ailem buraya getirmek istedi ama ben kaçtım, kendimi öldürmekle tehdit ettim. Onlar da savcılığa dilekçe yazmışlar, polisler de kolumdan tutup zorla beni buraya getirdiler. 41 gündür hiç içmiyorum. Bazen kriz geçiriyorum ama her şey düzelecek biliyorum. Düzenli bir hayatım olacak, buna inanıyorum.

-------------------------------------------------------------
Ailelere sesleniyorum


Hep şunu söylüyorum. Refah seviyemiz artıkça elektronik aletlere ilgimiz artıyor. Para kazandıkça evimize taksitle de olsa televizyon alıyoruz. Çocuğumuza ayrı, hanıma ayrı televizyon alıyoruz. Ve insanlar aynı evde olmalarına rağmen çoğu kez ayrı kanallarda ayrı şeyler izliyor. Ve sanki ev, birlikte duygunun bilginin, kanaatlerin, sevginin vb. paylaşıldığı yer olmaktan çıkıyor adeta yağmurdan doludan, gece sokakta kalmaktan korunan bir fizik mekân haline geliyor. Bu, insanın yabancılaşmasıdır. Çok ciddi olarak söylüyorum, ey insanlar, ey aileler haftada bir gün, hiç olmazsa iki saat elektrikler kesilmiş muamelesi yapın da çocuğunuzla ailenizle lütfen toplanın. Aileler birbirinden kopmasın...




Uyuşturucu müsteşarlığı kurulmalı




Türkiye’de uyuşturucu meselesi çok önemli bir beladır. Toplumda % 1’dir. Yetmiş milyonda % 1 oran, 700 bin yapar. Bu yediyüzbin mikrop kadar çoğalır. Bir satıcı, yirmi kişiyi zehirler ve HİV virüsü gibi çoğalır. Bu sosyal bir belâdır. Bunu herhangi bir yöneticinin yönetimine vermek, başıboş serseri mayın gibi gelişmeleri, yalnızca emniyet müdürlerine havale etmek kadar yanlış bir fikir yok. Bizim ısrarlı ricamız şu ki, Allah rızası için, Başbakanlığa bağlı, uyuşturucuyla mücadeleyi ele alan bir müsteşarlık kurulsun. Bunun da bir bilimsel danışma kurulu olsun. Ve olay, bir orkestra şefi gibi tek elden yönetilsin. Hepsi bu. Siyaset üstü. Bu herhangi bir Bakanlığa da bağlı olmasın. Emniyet olarak söylemiyorum. Emniyet güçleri gerekeni yapsınlar, o ayrı mesele. Ama o müsteşarlık bilgi biriktirsin, bilgi depolasın, laf üretsin, laf söylesin konuşsun, etsin eylesin, halkı uyandırsın... Propaganda faaliyetleri yapılsın vs.
Profesör DR. Arif verimlinin yeniçağ gazetesine verdiği bir röportaj'dan alıntı
-------------------------------------------------------------
ÇOCUK YETİŞTİRİRKEN ANNE VE BABALAR NELER YAPMALI, NELERE DİKKAT ETMELİ?



Günümüz, çocuklarımızın her türlü bilgi bombardımanı altında kaldığı iletilerle dolu bir gün. 1990’lar sonrası artan kitle iletişim araçları ile globalizmin etkileri çocuk gelişiminde hem olumlu hem olumsuz bir takım sonuçlar doğurmaktadır. Burada anne ve babalara düşen internet dahil tüm kitle iletişim araçlarının olumlu etkilerini maksimum düzeye çıkarmak, olumsuz etkilerini ise minimum düzeye indirmektir.



Globalizm dediğimiz olgu; insani, dinsel ve ahlaki değerleri dişli çarkların içerisinde ezmekte, hem fiziksel hem de ruhsal olarak gelişmemiş çocuklarımızı toptan ezip geçmektedir. Hiçbir şeyden tatmin olmayan, kısa yoldan ve emeksiz başarılı olmayı hayal eden, sapık ahlaki ve dini akımların ( satanizm gibi), alkol ve uyuşturucunun, yoz bir şöhretin peşinden koşan çocuk ruhları oluşabilmektedir.



Her doğan çocuk önce kendi ailesinin, sonra eğitim ve sosyal çevresinin modellendirmesiyle kişilik gelişimini tamamlar, çocuklarımızın beyin bilgisayarlarına hangi programı yüklersek beyinleri o şekilde işlem üretirler. Yani çocuk yetiştirirken anne-babalar ne ekerlerse onu biçerler. Özellikle 5- 15 yaş arasında onları televizyonun, internetin ve yalnızlığın pençesine bırakırsak geleceğin suç potansiyeli yüksek, terör, uyuşturucu, mafya çetelerinin içerisinde odaklanmış, kişilik gelişimini sağlıklı tamamlamamış, ruhsal hastalıkları nükseden evlatlar yetiştirir ve bir daha da bunun önünü alamayız.



Çocuklarımız madem bizim geleceğimizse işte onları yetiştirirken dikkat etmemiz için bazı tavsiyeler:



* Çocuklarınıza dokunun, sarılın, onları öpün ve sevginizi fiziksel olarak gösterin
* Çok zaman onların yanında faydanız olmadan oturacağınıza, faydalı birkaç saat geçirin
* Sorunlarını önemseyin, mantıksız da olsa fikirlerini küçümsemeyin
* Evle ilgili bir değişiklik yapacaksanız onun da fikrini alın
* Sohbet edin, derslerine yardımcı olun
* İyi davranışa ödül, kötü davranışa eğitim verin
* Öfkenizi bile yumuşak sözlerle anlatın
* Çocuklarınızın yanında tartışmayın, başkalarının dedikodusunu yapmayın, onu başkalarıyla kıyaslamayın
* Öğretmek istediğinizi lafla değil, davranışla gösterin
* Zorlamayın, sıkmayın, boğmayın, onun kişiliğini zorla değiştirmeye çalışmayın, sabırla ve emekle onu kazanabilirsiniz
* Endişeli, aşırı korumacı ve kaygılı davranmayın, ona sorumluluklar da verin
* Arkadaşlarını tanıyın, arkadaşlarının aileleriyle tanışın
* Sanat ve spor faaliyetlerinden uzak tutmayın
* İlahi, tasavvuf müziği, klasik müzik… gibi ruha terapi yapan müzikleri daha bebekken kulağına aşina hale getirin
* Siz bir modelsiniz önce kendi eksiklerinizi eleştirin
* Hayatta her şeyin maddiyat olmadığını öğretin ve hatta ezberletin
* Şov dünyasını yansıtan programlardan uzak tutun, kimseye özenmesin,
* Kitle iletişim araçlarını beraber kullanın.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Uyuşturucu ve alkol bağımlıları bu maddeleri kullanmaya genellikle genç yaşta başlarlar; ileride giderek kötüleşecek olan bağımlılık macerasının ilk adımları erken yaşlarda atılır. Bunun pek çok nedenleri vardır. Bu nedenleri anlatabilmek için öncelikle gençlik dönemindeki doğal psikolojik ve sosyal gelişimi anlatacağız.

Ergenlik döneminde psikososyal gelişim ve madde kullanımına zemin hazırlayan süreçler

Gençlik, değişim ve toplumda yer edinme dönemidir. Genç, doğumundan itibaren bağımlı olduğu anne ve babasından özerk hale gelirken arkadaşlarına bağlanır ve onların baskısına açık bir hale gelir. Bu dönemde kimlik gelişimi gerçekleşmekte, toplumsal roller belirginleşmektedir. Bunlarla ilgili yaşanan zorluklar güçsüzlük, yabancılaşma ve isyan duyguları doğurur.

Anne ve babadan bağımsızlaşma doğal sürecinde genç, davranışlarını bir grup içinde deneyerek geliştirir. Grup içinde reddedilme bir genç için katlanılabilecek en zor şeylerdendir. Sigara, alkol ya da herhangi bir uyuşturucu o grup içinde norm olmuşsa ya de o grubun elemanı olmanın bir şartı gibiyse, gruptaki yerini kaybetme ya da alay edilme endişesi gence uyuşturucunun etkilerinden daha korkunç gelir. Bu grup etkileşimini dar kapsamlı bir arkadaş grubu olarak düşünmemek gerekir. Örneğin okulda, gencin doğrudan yakın arkadaş olmadığı ama ortamda baskın olan diğer kişilerin tutumları dahi gencin davranışlarını yönlendirmede etkilidir.

Ayrıca, gençlikte farklı bir boyut kazanmaya başlayan kız-erkek ilişkileri ve bu ilişkiler içindeki bağlanma durumları, kendini kabul ettirme çabaları, çekici görünme isteği de kişinin davranışlarını yönlendirir.

Ergenlikte düşünce dünyası genişler, soyut ve teorik düşünme başlar. Dolayısıyla bu yaşlardaki genç her şeyi sorgular. Yetişkinler için doğal kurallar haline gelmiş şeyleri kendi süzgecinden geçirerek içselleştirmek ister. Çoğu zaman da sırf kendisini farklı bir birey olarak ortaya koyabilmek amacıyla yerleşik değerleri reddedebilir. Çünkü kendisinin anne ya da babasının bir kopyesi ya da uzantısı değil ayrı ve bağımsız bir birey olduğunu ispatlamaya çalışma bu dönemin en doğal çabasıdır. Aynı zamanda gençlik, en idealist dönemdir, bu çağda kişi her şeyi mümkün görür. Ayrıca ego sentrik (ben merkezci)’dir ve herkesin kendisi gibi düşünmesini bekler. Gereği gibi aşılırsa bu dönemin sonunda hayat felsefesi, kişisel değerler, hayatın anlam ve amacı gibi kavramlar oluşur.

Gençlikte riskler daha kolay alınır. Çevreyi etkileme ve kendini ispatlama çabasının yanında Testosteron hormonundaki artış da bunda etkilidir. Olası kötü sonuçlar kolaylıkla minimize ve göz ardı edilir. “Bana birşey olmaz” düşüncesi hakimdir. Gelecek ve gelecekte olabilecek riskler çok uzak uzak görülür. Genç, o anda oradaki sonuçlarla daha çok ilgilidir. Örneğin alkol ya da maddenin o anda vereceği doyum ya da çevrenin baskılarından kurtulma genç için önemliyken sigaraya bağlı yıllar sonra çıkabilecek sağlık sorunlarını pek de umursamaz.

Bağımlılıkla ilgili risk faktörleri:

Aile ile ilgili risk faktörleri:

Anne ve baba desteğinin az olması
Anne ve babada madde kullanımı
Anne ve babanın gencin alkol kullanımına izin verici, fazla toleranslı bir tutum içinde olması
Anne ve babanın çocuk ile ilişkisinin kalitesi (ayrılan vaktin uzunluğundan çok bu vaktin nasıl değerlendirildiği önemlidir.)
Tutarsız disiplin (anne ve babadan birinin yasakladığına diğerinin izin vermesi ya da farklı zamanlarda aynı ebeveynin farklı tutumlar sergilemesi)
Anne ve babanın çocuğun aktivitelerine ilgisizliği
Başarının ödüllendirilmeyişi, suçluluk duygusu uyandırmanın eğitim metaodu olarak kullanılması
Çevrenin gerçekçi olmayan beklentileri (çok başarı beklenmesi ve bu nedenle mevcut başarının takdir edilmeyişi gibi)
Çocuğun okuldan sonra kendine bakması

Sosyal risk faktörleri:
Yaşam stresleri (göç, işsizlik vs)
Madde kullanan arkadaş grupları içinde olmak
Düşük okul başarısı
Düşük sosyoekonomik düzey
Göç yaşama
Okul döneme çalışma
Cinsel ya da fiziksel taciz yaşama

Kişilikle ilgili faktörleri:

Girişkenliğin az olması
Kendine güvenin az olması
Kendini kontrol etme yeteneğinin az olması
Başetme mekanizmalarının kötü olması
Dışarıdan kolay etkilenme
Agresif kişilik yapısı
Heyecanlı, dürtüsel, asi, kötümser kişilik yapıları
Sosyal değerlere yabancılık
Davranış bozuklukları

Rol modelleri:

Gencin kendisine örnek aldığı kişiler, bazı maddelere başlamasını kolaylaştırır. Örneğin ağzında sigarayla çekilmiş pozları ünlü olan James Dean’e hayran olan bir genç, O’nu taklit etmek, O’nun gibi çekici görünmek için sigaraya başlayabilir. Bu yönden de gerek medyaya gerekse anne ve babalara görev düşmektedir. Gençler aile içinden ve çevresinden başlamak üzere iyi rol modelleri bulabilmelidirler.

Genetik faktörler:

Araştırmalar göstermektedir ki özellikle alkol bağımlılığı genetik yatkınlıkla yakından ilişkilidir. Hatta evlatlık verilmiş kişilerde alkolik olma sıklığının, kendilerini yetiştiren aileden daha fazla biyolojik anne ve babalarındaki alkolizmle ilişkili olduğu bulunmuştur. Alkolizme yatkınlık alkole dayanıklılık şeklinde nesilden nesile aktarılmaktadır. Yani alkole daha dayanıklı olanlar çok içtikleri halde az etkilendikleri için daha çok içerler ve sonunda daha kolay alkolik olurlar ve bu özellik yani alkolün etkilerine dayanıklı olma kalıtımsaldır. Özellikle babası ya da erkek kardeşinin alkol problemi olan erkekler sosyal içicilikten bile sakınmalı, alkolden tamamen uzak kalmalıdırlar.

Beklenti:

Alkolün sosyal ilişkileri kolaylaştırdığına, amfetaminin performansını arttıracağına, sigaranın kendisini olgun gösterdiğine vs. inanan kişiler bu maddeleri kullanmaya daha kolay ve erken başlarlar

Koruyucu faktörler:
Duygusal olarak destekleyici anne ve baba.
Anne ve baba ile iyi iletişim
Organize okul aktivitelerine katılım
Akademik başarıya önem verilmesi

Madde kullanımına başlama

Madde kullanımı genellikle erken başlar. 15 yaşından önce başlaması kötü gidiş işaretidir. Başlangıç en sık 18-25 yaş arasıdır, 25 yaşından sonra azalır. Kokain bu açıdan istisnadır.

Sigara, daha sert maddelere en önemli geçiş maddesidir. Gençlerde alkolizmin en güçlü belirleyicisi sigaradır. Sigara bağımlısı gençlerin büyük çoğunluğu alkolik değildir ama alkolik gençler arasında sigara tiryakisi olmayan yok gibidir. Yoğun alkol kullanımı da gençler arasında silah taşımanın en güçlü belirleyicisidir. Yanı yanında silah taşıyan gençlerin önemli çoğunluğu aynı zamanda yoğun alkol kullanan gençlerdir. Alkol de dahil olmak üzere bütün uyuşturucu maddelerden dolayı olan ölümleri intihar ederek ölenlerle toplayın yine bir yılda sigaraya bağlı nedenlerle ölen gençlerin sayısına ulaşmaz.

Esrar, en sık kullanılan yasa dışı maddedir ve diğer yasa dışı maddelere geçiş maddesidir. Esrar kullanımı motivasyonu azaltıp okul başarısını düşürür, bunun verdiği sıkıntıyı bastırmak için esrar kullanımı artar.

Madde kullanımı genellikle sigara ile başlar. Ardından alkol, daha sonra da esrar ya da uçucular(bali, tiner vb) gelir. Bunlardan daha ağır maddelere geçerler. Esrar ya da uçucu kullanmadan diğerlerine başlama hemen hiç görülmez.

Madde kullanımınının evreleri

Madde kullanımı ilk olarak DENEME için olur. Bunda özenti önemli rol oynar. Daha sonra genç, zevk için bu maddeyi ZAMAN ZAMAN KULLANMAya başlar. Bu dönemde maddenin kişiye hiçbir zararı yok gibidir, yalnızca zevk verir. O zamana kadar hakkında çok korkunç şeyler dinlediği bu şeyin aslında hiç de o kadar kötü olmadığını ve bağımlı olmadan kullanbildiğini düşünmeye başlar. DÜZENLİ KULLANMAya başladıkça tolerans (aynı etkiyi elde edememe), madde bulma uğraşısı ve çoğul madde kullanımı (ne bulursa kullanma) gelişir. Bazen maddeyi zaman zaman zevk için kullanan kişi hayatında bir sıkıntı yaşadığında zaten kolay ulaşabildiği uyuşturucu maddeye sığınır, sıkıntı ve üzüntüsünü azaltmak için düzenli kullanmaya başlar ve buradan bağımlılığa kayar. Bu evreden sonra artık kişinin çalışma kapasitesi düşer ve maddeyi kullanmadığı zaman ortaya çıkan yoksunluk belirtilerini yaşamamak için uyuşturucuyu kullanmaya devam eder. BAĞIMLILIK geliştiğimde artık kişi uyuşturucuyu “normal” hissedebilmek için almak zorundadır, başlangışta aldığı zevki almaz. Bu evreler bir noktada durup ilerlemeyedebilir.

Kokain ve eroin okula devamı en çok bozan maddelerdir.Son yıllarda LSD gibi hallusinojenlerin kullanımı batı ülkelerinde artışa geçmiştir. Amfetamin, extasy, GBH, anabolik steroidler gibi maddeler arasında bir homeostaz vardır, birilerinin kullanımı azaldıkça diğerleri artar.

Genel olarak kullanılan madde türü, miktarı ve yaygınlığı zaman içinde bir moda akımı gibi dalgalı bir seyir izler, artar ve azalır (5-10 yıllık dönemler içinde). Genellikle batı ülkelerinde yaygınlaşan bir madde kısa zaman içinde ülkemizde de moda olur.

Uyuşturucu kullanımının erken belirtileri:

Aileler ve eğitimciler aşağıdaki belirtileri gösteren gençlere dikkat etmelidirler. Uyuşturucuya yeni başlamış bir genci farketmek, durum ilerlemeden önlem alabilmek için önemlidir.
Fiziksel belirtiler: kilo kaybı, burunda iritasyon (tahriş), müzmin öksürük, iğne izleri (tipik olarak koldadır, bazıları sakalamak için ayak parmak araları gibi kolay görülmeyecek yerlere yaparlar)
Kişisel alışkanlıklarda değişiklik: giyim tarzı, uyku düzeni, arkadaş çevresi değişebilir. Yeni arkadaş ve ilgiler edinir.
Akademik performansında düşme: kötü notlar almaya başlama, sınıfta kalma, disiplin cezası alma vb.
Psikolojik belirtiler: Duygulanımda dalgalanmalar, risk içeren davranışlar, çalma vb.

Önleme yollarının temel ilkeleri

Önleme programaları yukarıda anlatılan risk gruplarına yönelik olmalı. İçeriği “sadece yapma” demenin ötesinde olmalı, çünkü bunun işe yaramadığı artık bilinmektedir.

Önleme programlarının bazı zorlukları vardır. Örneğin bu programlara katılan aileler zaten bu konuda duyarlı olan ve çocuklarıyla ilgilenen, dolayısıyla çocuklarında riskin görece düşük olduğu kişilerdir. Okullarda yapılan önleme programlarına o sırada okuldan kaçmış olan madde kullanımına eğilimli öğrenciler katılamyabilir. Bir maddenin toplumda kullanımı ya da genel olarak madde kullanımı toplumda arttığında ona karşı koruma programları başlatılır, oysa bu dönem doğal dalgalı seyir içinde kullanımın zaten azalmaya başlayacağı noktadır.

ABD’de “DAIR” isimli önleme programında polisler okullarda verdikleri seminerlerde tek tek uyuşturucu maddeleri öğrencilere tanıtarak etkilerinden bahsediyor, bunları kendilerine satmaya çalışabilecek kişilerin nasıl taktikler güdeceklerini vs anlatıyorlardı. Önce California’da başlayan bu program milyonlarca dolar harcanarak Amerikaya yaygınlaştırıldı ve 5 yıllık bir uygulamanın ardından yapılan araştırmalar, bu programın uygulandığı okullarda uyuşturucu kullanımında diğerlerine göre bir azalma olmadığını hatta bu programın uygulandığı düşük sosyoekenomik seviyedeki, genellikle zencilerin devam ettiği okullarda kullanımın daha da arttığı (muhtemelen bu gençlerde polise karşı beslenen antipati nedeniyle) anlaşıldı. Bu örnekta gayet iyi niyetle başlanan ve çok makul gibi duran programların yararsız hatta zararlı olabileceğinin en tipik örneğidir.

Gençleri uyuşturucudan uzak tutmak için maddeyi kullanma nedenlerine alternatif yollar üretmek gereklidir. Onların olgun gözükmek, büyümenin verdiği sıkıntı ile başetme, gruba kabul edilme kaygıları, ebeveynden farklılığını belli etme gibi kaygıları ciddiye alınmalı ve bunları aşabilecekleri sosyal fırsatlar önlerine açılmalıdır.

Gençlerin tedavisi erişkinlerden zordur, ve sonuçları genellikle daha kötüdür. Tedavi, belli bir döneme sınırlı kısa bir süreç olarak düşünülmemelidir. Uzun süreli takip önemlidir. Sosyal yetenekleri geliştirici ve sağlıklı sosyal ilişkiler kurmaya yardımcı olan tedaviler yararlıdır. Aynı arkadaş grubuna dönüş sıklıkla yeniden başlama nedenidir.

Gençlerin çoğu çevre baskısıyla tedaviye gelir, ama buna rağman tedavi yararlı olur. Maddeyi tamamen bırakmasa dahi miktarını azaltmak ve alternatif yaşam stili oluşturmak büyük yararlar sağlar.

kaynak:alkolmadde- alinti


Bir çağ yangınıydı bu.
Bir çağ yangınıydı bu.
Televizyonun evlere girişiyle başlayan.
Öncesinde toplayıp komşuları başına bir bir,
Sonrasında bir bir koparan komşulardan.
Önce evlerimize kapandık.
Sonra odalarımıza.
Sonrasında kendi içimize.
Ne sıcak sohbetker kaldı,
Tanşan kanı çayların eşliğinde paylaşılan.
Nede sobalar,
Üstünde kestaneler pişirilerek,çoluk çocuk yenilen.
Şimdilerde bir başka camda arar olduk,
Eşimizi, işimizi, benliğimizi,
Hemen yanıbaşımızda olanları unutarak.
Ne aradiğımızı bilmeden,
Ve hergün biraz daha uzaklaşarak kendimizden.
Unuttuk ozanlarımızı, şairlerimizi.
Unuttuk, yaz yağmurlarında kokusunu mis gibi içimize çektiğimiz,
Topraklarımızın değerini.
Dallaslarla başlayıp, yalan rüzgarlarıyla devam eden dizilerin,
Sahte ve yapay cazibesine kaptırdık kendimizi....
Haraç mezat savurduk rüzgarlarında tüm değerlerimizi.
Şimdi bir büyük yalnızlığın içinde kavruluyoruz herbirimiz.
Seni seviyorum kelimesinin anlamını unutarak,
Ve korkarak sevmekten,
Yalnızca yaşıyoruz ...
Buna yaşamak denirse!

A. Sarıkaya...29 ekim...2005... alinti-
tufanceza - avatarı
tufanceza
Ziyaretçi
1 Eylül 2007       Mesaj #64
tufanceza - avatarı
Ziyaretçi
Eroinin Insanlara Yaptiklari ..

nometh016th4agbo0 ..
nometh024zh4wewq4 ..
nometh059zu1qgcf7 ..
nometh061nv7zreo2 ..

Buda Benim Yorumum ..

1 - Resim Baya Bir Kötüymüs Baksana Adam Sacini Bile Kestiremicek Kadar Gücsüz Düsmüs
2 - Pek Fark Yok Kadin Hep Kadin Birazcik Yüzü CiziLmis Hatta GOzler Daha güzel OLmus
3 - Wallaha Bunun Arasinda Baya Bir Fark Sankine Yillar Girmis Arasinada Yaslanmis Gibime Gelio
4 - Pek Birsey Yokmus 2inci Hali Birinci Halinden Daha Güzelmis Şu Yara Izlerini Saymasak


________________________________________________________________
meqhisto_o2n - avatarı
meqhisto_o2n
Ziyaretçi
29 Eylül 2007       Mesaj #65
meqhisto_o2n - avatarı
Ziyaretçi
kesinlikle iğrenç bişey nedn kendimi yk ediyimki zaten hayat yok ediyor benim katkı etmeme ihtiyacı yok
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
16 Ağustos 2008       Mesaj #66
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

EROİNİN İLGİNÇ HİKAYESİ....

Eroinin, ilk kez bilim adamları eliyle ve gerçekte son derece iyi niyetli bir amaca hizmet etmek üzere üretildiğini biliyor muydunuz?

1897'de Almanya'daki Bayer laboratuarlarında kanser ve tüberküloz hastaları için "ağrı kesici" olarak hazırlanan "eroin hidroklor", dehşet verici yan etkileri fark edilince onu ilaç olarak reçetelere yazan hekimler tarafından derhal terk edildi. Ancak iş işten geçmiş ve "şeytanın tozu" hapsedildiği şişeden kaçıp halkın arasına karışmayı başarmıştı bir kez daha Kimya tarihinin ünlü efsanelerinden birine göre, "eroin" maddesi, adını, bu
maddeyi deneme amacıyla kolundan enjekte eden bir Bayer mühendisinin o anda yaşadıklarını tanımlamak için kullandığı şu mânidar cümleden almıştı:

"Kendimi bir kahraman gibi hissediyorum!" ("I feel like a hero")

İşte, o günden bu yana eroin, dünyanın dört bir köşesinde, din, dil, ırk ve sosyal sınıf gözetmeksizin yüz milyonlarca "kahraman" (!) üretmeye devam ediyor. Yalnız, küçük bir sorun var ki, bu sentetik kahramanların büyük bir bölümü kahramanlıklarını pekiştirecek herhangi bir dünyevî icraat yapmaya vakit bulamadan, hayli zamansız bir biçimde toprağın altını boylamaktalar!

Elbette ki, eroin şakası yapılamayacak kadar hassas bir konu. Zaten bizim derdimiz de şaka falan değil, yalnızca bir durum tespiti yapmak. Ancak, aşağıda aktaracağımız tarihsel gerçekleri okuduktan sonra, şakayı biz mi yoksa şu anlı şanlı bilim dünyası mı yapıyor, ona siz karar vereceksiniz.

İnsan organizması açısından tüm zamanların en yıkıcı kimyasal bileşimlerinden biri sayılan eroin, gerçekte son derece iyi niyetli bir amaca hizmet etmek üzere üretilmişti.

Saf morfinin asit anhidritle işlenmesi sonucu ortaya çıkan bu ölümcül toz, ilk kez 21 Ağustos 1897 günü, Bayer'in Almanya’nın Elberfeld kentindeki laboratuarında sentezlendi. Sentezleme işlemi, bu tarihten yalnızca birkaç gün önce aynı laboratuarda "Asprin"i keşfetmiş olan saygın Alman kimyageri Dr. Felix Hoffman tarafından gerçekleştirilecekti. Bayer kayıtları, bizlere bu deneyin hedefinin kuru öksürük, tüberküloz ve kanser gibi önemli hastalıklarda hem şiddetli acıları dindirebilen, hem de tedavi edici yönü bulunan etkili bir ilaç keşfetmek olduğunu bildiriyor. 1868'de Ludwigsburg da doğan Hoffman, Münih Üniversitesi Farmakoloji Bölümü'nden son derece yüksek derecelerle mezun olmuş, geleceği parlak bir kimyagerdi. Nitekim, Alman ilaç sanayinin duayenlerinden Adolf von Bayer de onu keşfetmekte gecikmedi. Genç kimyageri şirketinin Ar-Ge bölümüne alan Bayer, onun sayesinde farmakoloji tarihinin en büyük buluşlarından biri olan asetil salisilik asiti günümüzde "Aspirin" adıyla bütün dünyada tanınan ticarî bir markaya dönüştürecekti.

İşte, eroin tam da o günlerde, şirket çalışanlarının "Aspirin"in keşfinin coşkusunu yaşadığı sırada doğdu. Dr. Hoffman büyük buluşunu kayıtlara geçirmesinden yalnızca 11 gün sonra yine aynı laboratuarda, fokurdayan tüplerinin başındaydı. Bunaltıcı Ağustos sıcağına aldırmaksızın gün boyunca aralıksız çalışan ünlü kimyager en sonunda hedefine ulaştı. Deney kabının dibine çökelen beyaz toz, bir süredir kafayı taktığı o yepyeni formülün işe yaradığının da en somut kanıtıydı.

Aspirin ve eroinin ortak mucidi: Dr. Felix Hoffman baz morfinden sekiz kat daha güçlü bir uyuşturucu elde eden Dr. Hoffman, bunun kontrollü şekilde kullanımıyla yukarıda anılan hastalıkların tedavisinde çok önemli bir ilerleme kaydedebileceğini düşünüyordu. Kobaylar üzerindeki deneme çalışmaları bir yıl kadar sürdü ve toz eroin, "heroin hydrochlor" ticarî markasıyla şişelenmiş olarak 20. yüzyılın hemen arifesinde Bayer şirketi tarafından piyasaya sürüldü. Bugün için inanılması bir hayli güç olmakla birlikte, eroin o dönemde başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde eczanelerde rahatça satılıyordu. Hekimler, birçok ağır vakada hastalarını "mutluluktan uçuran" bu toza önceleri büyük ilgi gösterdiler. Eroin yalnız tedavi umudu olanlar için değil, tedavisi imkansız görülen ve ölüm döşeğinde birazcık huzur isteyen hastalar için de gerçek bir umut gibi görülmekteydi.

Ancak, madalyonun öteki yüzü kısa sürede ortaya çıktı. Yalnızca bir iki kullanımın ardından "şeytanın tozu"na müptela olanlar şuursuzca ecza depolarına, laboratuarlara saldırıyor ve kendilerine daha fazla ilaç temin etmeye çabalıyorlardı.

Eroin yasal olarak son kez 1. Dünya Savaşı yıllarında ağır yaralı askerlerin tedavisinde kullanıldı, ardından da tıp dünyasındaki güçlü bir konsensüs sonucu tedavi prosedürlerinden tümüyle kaldırıldı.

İnsanları çok seven ve mesleğine aşık bir kimyager olan Dr. Hoffman, 8 şubat 1946'da son nefesini verirken, ilk kez onun laboratuar kaplarında dünyaya gözlerini açan "diasetilmorfin" artık çoktan bir ilaç olmaktan çıkmış, alım-satımı ya da kullanımı bir çok ülkede en ağır şekilde cezalandırılan lanetli bir maddeye dönüşmüştü.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
17 Ağustos 2008       Mesaj #67
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Uyuşturucu maddeler bütün dünya ülkelerinin korkulu rüyası. Çünkü yetişkinler, geleceklerini emanet edecekleri gençlerin bu batağa saplanmasından oldukça endişeli. Geçtiğimiz aylarda ABD'de yapılan bir araştırmaya göre önlem almadığı takdirde, Türkiye uyuşturucu tuzağına düşecek. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları AMATEM Kliniği'nden Doç. Dr. Kültegin Öngel'in 'Türkiye'de Madde Bağımlılığı' adlı kitabında da uyuşturucu maddelerin acı gerçekleri yer alıyor. Yapılan araştırmaya göre sırası ile esrar, hap ve uçucu maddeler en çok kullanılanlar arasında. Eroin kullanımında, burna çekme veya ısıtılarak buharını içine çekme yöntemleri daha yaygın.

Yaşa göre uyuşturucu madde kullanımı şöyle: Eroin 25-35 yaş arası; uçucu madde (tiner gibi) 10-14 yaş arası; hap ve esrar 16-18 yaş arası. Eğitim düzeyi yüksek olan insanlar arasında kokain ve eroin, düşük olanlarda ise hap ve esrar kullanımı daha yaygın. 20 bin öğrenci üzerinde yapılan SAMAY (Sigara, Alkol ve Madde Kullanımı Yaygınlığı) araştırmasına göre de, bütün uyuşturucu maddelerin en çok kullanıldığı il Muğla. Alkol ise en çok İzmir'de kullanılıyor. Öğrencilerin yüzde 22'si günde en az bir sigara, yüzde 17'si ise ayda en az bir defa alkol kullanıyor.

Zararları saymakla bitmiyor

Uyuşturucunun, fizikî olarak en büyük tahribatı beyinde görülüyor. Aklı ve iradeyi işlemez hâle getiriyor. Kişiyi normal yaşamdan uzaklaştırıyor. Akıl ve sinir hastalıkları beliriyor. Delilik, erken bunama, şuur kaybı, uykusuzluk, felç gibi hastalıklara neden oluyor. Sindirim sisteminde bulantı, kusma, ülser, gastrit gibi hastalıkları ortaya çıkarıyor. Ayrıca zehir vücuttan atılırken karaciğer ve böbreklerde tıkanmalara, siroz gibi hastalıklara neden oluyor. Gözlerde ışık hareleri, görme mesafesinde uyumsuzluk yaratıyor. Göz bebeklerini küçültüyor. Uyuşturucudan en büyük zararı da kan görüyor. Kanın pıhtılaşmasına, hücrelerinde şekil ve miktar değişikliğine sebebiyet veriyor. Kalp sıkışmasına neden olarak insanı ölüme götürüyor. Sosyal açıdan ise akıl sağlığını bozduğu için insanın çevresi ile olan ilişkisinin bozulmasına sebep oluyor. Kişiyi yalnızlığa ve bunalıma itiyor. Dolayısıyla uyuşturucu, bağımlıya, aile ve iş hayatında, toplum içerisinde büyük zararlar getiriyor. Toplumda intihar, cinayet, gasp gibi olaylar artıyor.

Uyuşturucuya başlama ise genellikle arkadaş isteği ile oluyor. Kullanmaya karşı çıkanlar aşağılanarak dışlanıyor. Bunun üzerine kullanılmaya başlanan maddeler zamanla bağımlılığa götürüyor. Kullanma nedenleri arasında bilgisizlik, yani olayı hafife alma, özenti, merak, 'denerim, bırakırım' düşüncesi, kendini ispatlama iç güdüsü, manevî boşluk, güvensizlik duygusu, ekonomik bozukluklar ön plâna çıkıyor. Bir insanın madde bağımlısı olup olmadığı ise el titremesi, ter boşanması, sinirlilik, davranış değişikliği, iştah artması, huzursuzluk gibi davranışların belirmesiyle anlaşılabilir.

Uyuşturucu kullananları sadece uyarmak yeterli değildir. Doktorlarla işbirliği içine girmek gerekir. Narkotik şubelerinden yardım istenmelidir. Bu konular hakkında gerekli bilgileri Yeşilay Cemiyeti ve www.uyuşturucu.gen.tr adresinden öğrenmek de mümkün.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
30 Kasım 2008       Mesaj #68
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
marla adlı kullanıcıdan alıntı

canlı sevgisi olmayan caniler, yaratılmış bir nimetten bir canlıdan faydalanıp ekosistemdeki döngüsüne neden katkıda bulunmuyosunuz?insanoğlunun üzerimde yarattığı obsesif takıntıları antidepresan ilaçlarla değil son derece doğal bir bitkiyi kullanarak atlattım.hafızamı zaten götürsün ben onu sizin gibilerle geçirdiğim gereksiz anları silerek kullanıyorum.


Öncelikle doğal olduğunu savunduğunuz bu zıkkım tamamen kimyasal yöntemlerle lab. ortamında üretilmiş bir zehirdir. Yukarda bu zehirin tarihçesini okuyabilecek durumdaysanız (!) bence geç kalmadan okuyun derim...

Bunun haricinde üzerinizdeki obsesif takıntıları atlattığınızdan emin misiniz? Yersiz ve gerçekdışı bir mesaj içeriği ile kendi içindeki zehri başkalarına da akıtmayı amaç edinen bir insanın insanlığından ben şüphe ederim ... Sizin kastettiğiniz canlı sevgisi bu ise biz almayalım.... ( en azından ben sizin tabirinizle "cani" olarak kalmaya razıyım kendi adıma)

İçtiğiniz zehirin insanların ruhsal durumunda nasıl da yıkıcı bir etki yaptığına emsal teşkil etmesi adına mesajınızı silmiyorum...Gençlerimize canlı örnek olsun bu mesaj...İçimizdeki insan sevgisini, beynimizdeki mantığı nasıl da çalıp götürdüğünü bilsinler...

En kısa sürede normal bir hayat düzeninize kavuşmanız dileklerimle sağlıklı günler....
kelrapunzell - avatarı
kelrapunzell
Ziyaretçi
2 Aralık 2008       Mesaj #69
kelrapunzell - avatarı
Ziyaretçi
ayın karanlık yüzü

kendine güvenmek için saç jölesine
özgür olmak için pantolona
mutlu olmak için banka kartına
anne sevgisi için bisküviye ihtiyacınız var diyen
sürekli haz ,sınırları aşma mesajları veren reklam afişlerinin

sınırsız olduğu için dolayısıyla da imkansız olan düşere ulaşmak için çalışan insanların arzularını bir yandan kışkırtıp diğer yandan bastırarak bedenlerini duygu ve düşüncelerini manipule ederek insanları birer düdüklü tencere-buhar kazanı -matrix pili haline getiren ekonominin enerji kaynağı -

yani yakıtı

insan ...


ürün -yani madde satın alıp kullanarak haz elde etme kültürünü

günde binbeşyüz kez kafamıza bilinç altımıza kazıyıp durarak
insanlara

hem daha fazlasını iste
hem de sen yeterince iyi yeterince güzel yeterince mükemmel değilsin

mesajını verip duran böylece sürekli hem tatminsiz hem kompleksli insanlar yaratan

sürekli hayat yaptığınız seçimlerdir diyen
seçenek olarak da önümüze bir grup hazır yapılmış marka ve ürün yelpazesi sunan


tüketici kültürü


..oysa ki hayat kendi ellerimizle yaptıklarımızdır ..kendi düşgücümüzle düşlediklerimizdir

sunulan seçeneklerden seçerek yaşadığımız ..pasif bir tüketici seçimi değildir

yaratıcılığımız elimizden alındı
yeni seçenekleri ortaya koyma hakkımız yok
kendi yollarımızı kendimiz çizemiyoruz
yaratıcı olma hakkı sadece reklamcılar ve tasarımcıların tekelinde ..ürün oluşturanların ...

bize ise onların arasından pasif seçicilik kaldı

..bir de robot gibi bize ne söylenirse onu yapmak -kendimizden bir şey katamadan çalıştığımız iğrenç çalışma saatleri sonrası yenen plastik yemekler ..berbat bir yaşam kalitesi ..avunmak için çıkılan tatillerde plastik ülkelere ya da kentlere gidip oradaki plastik alışveriş merkezlerinde alışveriş yapmak ,plastik tatil köylerinde doğalmış izlenimi veren havuzlarda yüzmek

..15 gün sonra geri dönüp robot işimize devam etmek -hiç yaşamadan ölüp gitmek

tüketici ..nedir?

bilinçli veya bilinçsiz hepimiz tüketici olduk -madde bağımlısının diğer korkunç adı bu
hepimiz kendimizi ve dünyayı tüketiyoruz -tüketmek için yaşıyoruz

bizim yerimize bir başkası da çalışsa hiç bir şeyin değişmeyeceği büyük logolu şirketlerde bir çeşit şirket imajı mankeni olarak çalışmayacağımız ,yerimizin doldurulamadığı gerçek ustalik gerektiren ve insan onuruna yakışan kalifiye işler yerine

robot -npc(bilgisayar oyunlarındaki non player karakter ) olarak sürekli boot yaptığımız sıkıcı insan ruhuna aykırı robotlara layık mesleklerde ömür tüketerek kazandığımız az buçuk para ile offroad dünya turları vaat eden reklamlar arasına sıkışmış hayatları dar ,arzuları büyük ,bedenleri ve ücretleri vasat insanların dünyası oldu hayatlarımız...

madde bağımlısı denen insanlar bizim aynadaki aksimiz

yarınlar için gerçekte hiç var olmayan güvencelerden söz eden sigorta firmalarının ...ölümün hastalığın herşeyin garanti altına alındığı yapay cennetin bir devamı ---bir çarpıtması-bir eğretilemesi ve doğal ama acı sonucu gibi görüyorum -acı bir alay -unuttuğumuz bize unutturulan gerçeklerin dışa vurumu..

sınırsız düşler , sınırlı gerçekler ve acı düşkırıklıkları arasında ruhsal ve bedensel enerjileri manipule edilen ,ekonomiyi beslemek için kullanılmak üzere alttan coşku verilip üstten kapağı kapatılan bir tür sanal cehennem kazanında kaynatılan tüm insanlığı madde bağımlısı yaptılar ne yazık ki Msn Sad
Longthongue - avatarı
Longthongue
Ziyaretçi
27 Ocak 2009       Mesaj #70
Longthongue - avatarı
Ziyaretçi
Opiyat İdame (yerine koyma) tedavisi hakkında

42 yaşındayım ve 15 yaşımda iken İsviçrede Eroin illetine bulaştım. Gördüğüm tedavilerin sayısını hatırlamıyorum. Şimdi sadece Almanyada Devlet destekli Methadon, Buprenorfin veya Diamorfin programına girmek için bir Alman Bayanla evlendim. Tahsilli, 5 Lisan bilen bir insanım ve Ülkeme faydalı olabilirim ama EMCDDA-Raporuna göre
EMCDDA | 2008 Annual report: the state of the drugs problem in Europe
bu tür idame uygulaması olmayan tek Ülkeyiz. Bütün Ülkelerde çok pozitiv sonuçlar veren ve hatta İsviçre, Hollanda, Almanya, İngiltere ve daha çok Ülkede Bağımlılara artık fabrikasyon Diacetylmorphin dağıtılmasına başlanılmışken,sadece türkçe Raporda Polonya gibi gelişmemiş ve uygulamayı eksik yapan bir Ülke örnek gösterilip İdame Uygulaması faydalı olmayan bir Politika gibi sunulunuyor (Diğer dilleri bilenler lütfen kıyaslasın). Benim gibi uzun süreli Bağımlıların tamamen kurtulması imkansıza yakındır (bak.Reward Deficiency Syndrome/Dopamin) ama Devlet tarafından gerekli Opiat idamesi yapılsa tekrar üretken İnsanlar olabiliriz. Benim gibi onbinlerce uzun
süreli Bağımlılar var. Neden bu eziyet, hem bizi hasta kabul ediyoruz diyorlar ama çağdaş uygulamalardan uzaklar, halbuki bir idame programı ile PKK'nın ana para kaynağınıda kesmiş olunur ve madde bulmak için suç işleyenlere Cezaevlerinde bakmaktan kurtulmuş olunur ve mağdur insanları baştan korumuş olurlar.
Cezaevlerinde yatanların en az 50%si madde temini için işlenmiş suçlardan yatıyor. Rahmetli Yıldırım Aktuna 1996da Sağlık Bakanı iken buna girişmişti ama maalesef kısa süreli bir Koalisyonun kurbanı oldu, kendisi mevzuatın içinden geliyordu ve bu gerekliliği gördü ama o gündür bir adım atmış değiliz. Balıklı Rum Hast.deki subkutan Naltrekson uygulaması ancak yeni Bağımlılar için umut veren bir uygulama, ama bizlerdeki Biokimya artık okadar değişime uğramışki gerekli Reseptörlerin dışarıdan tatmininden başka yol kalmadı (tek.bak.Reward Deficiency Syndrome/Dopamin). Farzedin Şekerhastasıyız ve İnsulin alıyoruz, durum okadar
benzerlik gösteriyorki. Ama korkuluyormuşki Methadon v.b. karaborsaya düşermiş, yapmayın lütfen 5YTL'ye günlük Eroini temin edilen bir ülkede Methadon sokağa düşse fiyatını kimse karşılamaz ve Eroin alır. Yazık değilmi yaşlı Ana-Babamı tekbaşlarına bırakıp Almanyaya gideceğim sadece devletten Opiat-idamesi almak için, ama bende bıktım sürekli suçortamlarında olmaktan ve insan gibi yaşamak istiyorum. Cocuk iken yapılmış bir cehaletin hatasını ömür boyu ödüyorum ve son EMCDDA-Raporunu okuduktan sonra artık Ülkemizden umudumu kesmiş durumdayım. Yavru Vatan dediğimiz Kıbrıs bile Buprenorfin idamesi veriyor ama Türkiyeden giderseniz 2 Haftası 4000.-YTL, yani zenginlere çözüm var, olan ortadirek ve garibana oluyor. İran İslami Cumhuriyeti bile Bağımlılarına ömür boyu Methadon veriyor, Allah aşkına 21.YY'dayız ve böyle bir uygulamanın maliyetini sadece Hukuki uygulamalarda azalacak olan harcamalarla kat ve kat karşılanabilinir, Teröre karşı getirecekleri faydaları hiç saymıyorum, çünkü Maddeye talep ortadan kalkacak ve bu olgu aynı zamanda kendi Maddesini temin(finanse) etmek amacıyla aynının satışını yapanlarıda durduracak ve yeni Kurbanlar vermek konusunda acı Frene basılmış olunacak. AB ye tam üyelikten bahsediyorsak olaylara birde bu yönden bakalım lütfen.



PS: Raporda kullanılan İkame ve İdame sözleri arasında büyük farklar vardır, ikame detox yardımından ileri gitmez ve tabiki kurtulma yolunda çok faydalıdır, başlıca Detox korkusunu alıp teşvikedici olur çünkü bizde AMATEM usulü detox uygulamaları Bağımlıları ızdırap çektirerek ve hiç bir faydası olmayan Antipsikotik ve Benzodiazepin ilaçlarla boşuna daha da zehirleyerek acı çektirilip aklını başına getirme düşüncesi üzerine kurulu ve 99.9% en kısa zamanda yeniden maddeye bulaşıyor, ama benim bahsetiğim İdame (yerine koyma) anlamına gelen "Substitution" uygulamasıdır. Türkçe Raporda hep ikame sözü geçiyor, halbuki tüm diğer Dillerdeki Raporda İdame anlamına gelen "Substitution" yazmakta ve o Ülkelerdede uygulanmaktadır.
Ben sadece Opiat Bağımlılığnın Problematiğine değindim çünkü hem kendim bağımlıyım, hemde tek ağır fiziksel bağımlılık yapan Maddedir ve temin etmek için Bağımlıların Suç işleme oranı en yüksek olanıdır. Keşke tüm Bağımlılıkların çözümünü bulabilsek.
(Eroini bıraktım ve kendi kendime bir şekilde bulduğum kuru Haşhaş Kozalarını ağız yoluyla yutmak kaydıyla İdame olarak alıyorum, keyif amacım yok, kendimi ancak normal hissediyor ve diğer tüm Maddelerden ve Çevresinden uzak durabiliyorum, hatta Psikiatristim bile takdir ediyor, ama huzursuzum çünkü bu da legal değil - şimdi bunu Devletimiz Buprenorfin, Methadon v.b. ile yapsa fena mı olur?)
Ben 1001 defa AMATEM usulü tedavi oldum ama maalesef sonuçsuz kaldı, o yüzden Ülkemizde yakın zamanda bir değişiklik olmazsa 3 ay sonra üzülerek Almanyaya gideceğim, ama burada kalanlar ne yapsın? Allah korusun hepimizin bir yakınının başına gelebilir. 21nci YY dayız ama en az 50 Yıl geriden takip ediyoruz! Lütfen yeter artık, çözüm ortada ama icrat nerde.....

Saygılarımla,

Mustafa A.

Benzer Konular

16 Haziran 2011 / ThinkerBeLL Türkiye Cumhuriyeti
17 Eylül 2010 / ThinkerBeLL Mitoloji
1 Mart 2009 / ThinkerBeLL Mitoloji
1 Mart 2009 / ThinkerBeLL Mitoloji