Arama

Fenerbahçe Cumhuriyeti / 34 FB 1907 - Sayfa 4

Güncelleme: 10 Nisan 2020 Gösterim: 381.659 Cevap: 451
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Mart 2006       Mesaj #31
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ali Sami Yen'de uzun yıllar unutulmayacak dev bir karşılaşma izledik. Ne yazık ki, bu tür maçların ayrılmaz parçası olarak kabul edilen tribün çirkinlikleriyle karşılaşmanın tadı epeyce kaçtı.

Sponsorlu Bağlantılar
Ama biliyoruz ki, iki taraf da bunu mutlak bir hak ve mutlaka yapılması gereken bir gövde gösterisi olarak görüyor.
İki hocanın da savunmaya dönük önlemleri daha çok dikkat çekerken, daha on dakika bile dolmadan top iki tarafın ağlarını birer kez bulmuştu. Bu da Gerets'le Daum'un taktik becerileri konusunda insana bir fikir veriyordu. Tabii, bundan dolayı sıkıntıya düşen de G.Saray'dı. Çünkü gol yemeden tek golle kazanıp tur atlamak gibi en iyi ihtimali elinden kaçırmış oluyordu. Bu noktada galiba Aziz Yıldırım haklı çıktı. Maç öncesinde Zaman ekibi olarak uzun bir sohbet yapma imkanı bulduğumuz F.Bahçe Başkanı şöyle konuşuyordu: "Yahu, bizim tur atlamamızı sağlayacak 7-8 ihtimal varken, herkes G.Saray'ın 1-0'la çok avantajlı olduğunu söylüyor. Görürüz bakalım..."
G.Saray'da maçın en ilginç iki adamı Uğur Uçar ve Hasan Şaş'tı. Sakatlığı nedeniyle formadan uzunca bir süre uzak kalan Uğur'a böyle bir maçta şans verilmesi, Gerets'in orijinalliklerinden biriydi. Kaleci Volkan'dan gelen topu Tuncay'ın orta çizginin biraz ilerisinde alarak götürüp gol yapması ve G.Saray savunmasından kimsenin ‘Ne oluyor?’ bile demeyişi Sarı-Kırmızılı takımın son maçlarında yaşadığı savunma perişanlığının doruğunu oluşturdu. Tuncay'ı tutmakla görevli olan Uğur ise top ağları bulduktan sonra ceza alanı çevresine gelebilmişti. Aynı Uğur, ortada hiçbir şey yokken yine çizgi kenarında müthiş hamlesiyle Ümit Özat'ı korkutup, G.Saray'ın ikinci golünü başlatan adam oldu. Hasan Şaş da hem 90 dakika boyunca süren müthiş hırsı hem de birkaç pozisyonda F.Bahçe savunmasını darmadağın eden çalımlarıyla taraftarını mutlu etti. Anlamsız şişirmeler gibi görünen bir topuyla da Hakan Şükür'ün attığı galibiyet golünün hazırlayıcısı olarak maça damgasını vurdu. Ayrıca ilk golü hazırlayan da oydu. Elbette ki elenmek üzücü. Ancak G.Saray'ın üç maç sonra elde ettiği galibiyet sanıyorum ki tribünleri ve camiayı yeterince mutlu etti. Açıkçası Sarı-Kırmızılı takımın, daha önce 14 kez kazanmış olduğu kupanın peşinden koşması o kadar da gerekli değil. Kuşkusuz şampiyonluk yarışı çok daha önemli. Ama korkarız ki taraftarın bir türlü dizginlenemeyen tutumu Sarı-Kırmızılı takıma lig şampiyonluğu yarışında ciddi zarar verebilecek bir motive ortaya çıkaracaktır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Mart 2006       Mesaj #32
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
spor Türkiye Kupası’nda önceki gün Galatasaray’a 3-2 yenilen Fenerbahçe, tarihinde ilk kez mağlup olduğu bir maçtan sonra zafer çığlıkları atıyor. 24 yıldır kupanın hasretini çeken Sarı-Lacivertliler, ezeli rakibine yenilmelerine rağmen yarı finale çıkmanın sevincini yaşıyor.
Kadıköy'deki 2-1'lik galibiyetin getirdiği gol averajıylaTürkiye Kupası'nda yarı finalist olan Fenerbahçe, belki de uzun yıllar sonra kaybettiği bir maçın ardından ilk kez bu kadar mutlu. Sarı-Lacivertliler, hakem Bülent Demirlek'in ‘bitiş düdüğüyle yeşil zeminde taraftarlarıyla kucaklaştı. Stephen Appiah, Marcio Nobre, Ümit Özat ve Tuncay Şanlı'nın başı çektiği futbolcular, taraftarlarla birlikte dakikalarca karşılıklı olarak tezahürat yaptı. Asbaşkan Mahmut Uslu ve Murat Özaydınlı da maçın ardından soyunma odasına inerek Daum ve teknik heyeti tebrik ederken, futbolcularla yumak haline geldi. Bu enstantanelerin 24 yıldır kazanılamayan Türkiye Kupası hasretinden kaynaklandığı yönünde görüşler hakim.
Sponsorlu Bağlantılar
Ayrıca tribünlerden koro halinde yükselen küfürleri bahane ederek Ali Sami Yen Stadı'na gelmeyen Başkan Aziz Yıldırım'ın, Şükrü Saracoğlu'nda zorlu karşılaşmayı yakın dostlarıyla televizyondan izlediği ve maçtan sonra tek tek oyuncularla konuşup, tebrik ettiği; Daum'a da başarının devam etmesi temennisinde bulunduğu kaydedildi. Tüm bu sevinç, 3-2'lik mağlubiyetin ardından yaşanırken; geçmişte böyle bir durumla karşılaşılmaması, “Fenerbahçe, ilk kez kaybettiğine; hem de Galatasaray'a yenildiğine seviniyor.” cümlelerini beraberinde sürükledi.

Daum, seferberlik ilan etti Christoph Daum, Önder Turacı'nın sakatlığıyla ilgili doktor Ethem Kavukçu'dan rapor istedi. Başarılı çalıştırıcı, defansın belkemiği ‘Önder'i bir an önce iyileştirin' talimatı verdi. Önlerinde kritik karşılaşmaların bulunduğunu belirten Daum'un, ‘Onu en kısa zamanda takımda görmek istiyorum.' dediği kaydedildi. Deneyimli teknik adam, oyuncusuna geride kalan maçların tamamında forma verirken; Ümit Özat'la birlikte vazgeçemediği tek ismin ‘Önder' olduğunu gösteriyordu. 2250 dakika sahada mücadele veren Önder, asıl görevi savunmanın dışında attığı üç golle de Daum'un yükünü bir hayli hafifletmişti...
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
24 Mart 2006       Mesaj #33
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Fortis Türkiye Kupası’nda dün Galatasaray ile karşılaşan Fenerbahçemiz, ligde Malatyaspor ile yapacağı maçın hazırlıklarına ara vermeden başladı.
Çeyrek final serisinde Galatasaray’ı eleyerek kupada yarı finale yükselen oyuncularımızın antrenmanda neşeli oldukları gözlendi.
Fenerbahçe Samandıra Tesisleri’nde teknik direktörümüz Christoph Daum yönetiminde gerçekleştirilen antrenmanda dünkü maçta ilk 11’de forma giyen oyuncularımız dinlenmeye yönelik çalışmalar yaparken, diğer oyuncularımız yaklaşık bir saat 30 dakika süren antrenmanda 2’şerli gruplar halinde topla çalışmalar yaptıktan sonra, minyatür kale maç oynadı.

Sakatlığının tedavisi için Fransa’ya giden Nicolas Anelka’nın bugün akşam saatlerinde İstanbul’a döndü.
Antrenmana Anelka’nın yanı sıra sakatlığı nedeniyle tedavisi süren Önder katılmazken, Alex, Nobre, Aurelio ve Luciano’ya salonda çalışma programı uygulandı.

Fenerbahçe Kart sahipleri arasında yapılan çekiliş sonrasında takımımızın idmanını seyretmeye hak kazanan talihlilerimiz de oyuncularımızın antrenmanını seyretti. İdman sonrası taraftarlarımız oyuncularımız ile hatıra fotoğrafı çektirdi ve formalarını imzalattı.

Takımımız, 26 Mart Pazar günü Malatyaspor ile yapacağı maçın hazırlıklarını yarından itibaren basına kapalı sürdürecek.


Fenerbahçe Cumhuriyeti / 34 FB 1907


Fenerbahçe Cumhuriyeti / 34 FB 1907

Fenerbahçe Cumhuriyeti / 34 FB 1907

Fenerbahçe Cumhuriyeti / 34 FB 1907


Fenerbahçe Cumhuriyeti / 34 FB 1907


annelka

Fenerbahçe Cumhuriyeti / 34 FB 1907

Fenerbahçe Cumhuriyeti / 34 FB 1907

wallpaperyeni12
Son düzenleyen Kral_Aslan; 27 Ağustos 2007 17:19
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Mart 2006       Mesaj #34
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türkiye Kupası'nda yarı finale yükselen Fenerbahçe, Süper Lig'deki Malatyaspor maçının hazırlıklarına devam ediyor.
Teknik Direktör Christoph Daum'un; Marcio Nobre, Tuncay Şanlı ve Alex de Souza'yı Galatasaray karşılaşmasında olduğu gibi Malatyaspor'a karşı da bir arada oynatacağı öğrenildi. İleri uçtaki bu üç isim Sarı-Lacivertlilerin gol yükünü sırtlarken, Nobre, Tuncay, Alex; Süper Lig ve Lig A'da 11, Lig B'de 35, 3. Lig'de tam 47 takımdan fazla rakip ağları havalandırdı. 34 gol atan Nobre, Tuncay ve Alex, böylece 151 takımlı Türkiye liglerinin 104 kulübünü geride bırakmayı başardı.
Geride kalan 25 haftada 22 maça çıkan Nobre, sekiz ayrı takıma toplam 13 gol attı. Brezilyalı futbolcu, üç golü de sonradan girdiği iki karşılaşmada bulurken; 21 müsabakada oynayan Tuncay, 11 golüyle dokuz farklı kulübü üzdü. Oynadığı 23 maçta Alex, 10 golüyle sekiz kalecinin boynunu büktü.
Listede Trabzonspor bile var
25 hafta içinde Sarı-Lacivertlilerin 64 golünden, 34'üne imza atan Nobre, Tuncay ve Alex; Süper Lig'deki 11 kulübü geride bıraktı. Süper üçlü ayrıca, Lig A'da 11; Lig B'de 35 takımı geçti. Bunun yanında Nobre, Tuncay ve Alex, 3. Lig'de ise 47 ekibin tozunu attı. Fenerbahçe'nin gollerinin yarısını tek başlarına atan üç futbolcunun Süper Lig'de geçtikleri takımlar şöyle: Trabzonspor, Sivasspor, Konyaspor, K. Erciyesspor, Gaziantepspor, Ankaragücü, Denizlispor, Çaykur Rizespor, Ankaraspor, Malatyaspor, Diyarbakırspor. 34 gole imzasını koyan Nobre, Tuncay ile Alex, sadece G.Saray, Kayseri, Beşiktaş, G.Birliği, V.Manisaspor ve Samsunspor'dan az sevinç yaşarken; Fenerbahçe'yi de liderlikte tuttu. Bu arada Fenerbahçe, yarınki Malatyaspor karşılaşmasının hazırlıklarını Samandıra Tesisleri'nde gerçekleştirdiği dünkü antrenmanla sürdürdü. Öte yandan Türkiye Kupası'ndaki Galatasaray maçının son idmanında sakatlanan Önder Turacı'nın Malatya'ya karşı da forma giyemeyeceği öğrenildi. Daum'un, genç futbolcunun açığını Deniz Barış'la kapaması, defansın sağında yine Serkan Balcı'ya forma vermesi bekleniyor. Servet Çetin'i G.Saray maçının aksine yanına alması beklenen Daum'un Mehmet Yozgatlı'yı 11'de sahaya süreceği bildirildi...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Nisan 2006       Mesaj #35
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
anelka Süper Lig’de mücadele eden üst düzey futbolcuların başında gelen Nicolas Anelka, Türkiye’de her şeye alıştığını; ancak bir tek taraftarların idman ve maç sonu baklava ikram etmelerini çözemediğini itiraf etti. Anelka, sürekli Brezilyalı futbolcularla arasında bir hüsumetin varlığından bahsedilmesine ise anlam veremediğini söyledi.
Yayın hayatına yeni başlayan Four-Four-Two Dergisi’ne konuşan Fransız futbolcu, Fenerbahçe’ye ve İstanbul’a çabuk adapte olduğunu belirterek, “Baklava servisi bana garip geliyor. Özellikle maçlara giderken sık rastlıyoruz bu görüntülere. Seyirciler yolu kesiyor, tüm futbolcular otobüsten iniyor, baklava yiyoruz ve yolumuza devam ediyoruz. Baklava güzel; ama bana komik geliyor bu davranış. O işi çözmüş değilim. Bir de selamlaşma var. Onu da çok garipsiyorum. Amerika’daki gibi selamlaşma yok; kimi kafaları vuruyor, kimi de öpüyor.” diyor.
‘Türkiye’ye gelmemde Müslümanlığın etkisi yoktu.’ diyen Anelka, “Allah vardır ve her yerde birdir. Manchester’de de, Barcelona’da da, Paris’te de... Manchester’den ayrılmak kolay değildi. Ama bir seçim yapmak zorundaydım. Orada beni seven çok arkadaşım vardı. Güzel günler geçirmiştim. İngiltere’yi ve futbolunu çok seviyorum. Arsenal’de veya Chelsea’de oynasaydım gelir miydim; bilmiyorum.” ifadelerini kullanıyor. Danimarka’daki karikatür krizini Anelka da kendince şöyle yorumluyor: “Çok saygısızca bir davranış. Peygamberimiz’in nasıl göründüğü bile bilinmezken; onu çizmek, hem de aşağılarcasına çizmek saygısızca bir davranış.” Anelka, İslam coğrafyası üzerindeki savaşlarla ilgili de, “Azınlığın yaptığının çoğunluğa mal edilmesinden rahatsızım. Birkaç Müslüman’ın yaptıklarıyla karalanıyoruz. Olayların arkasında Müslümanlar olduğu zaman her şey çok abartılıyor. Bence dünyayı kaosa sürükleyen başkaları.” diyor.
Ben Tuncay Şanlı gibi sevinemem Gol sevinçlerinde herkesin kendisinden Tuncay Şanlı gibi reklam panolarını dövmesini beklememesi gerektiğini vurgulayan Anelka, “Benim yapım bu. İçimde mutlu oluyorum. Suratsız değilim. Duygularımı gizli yaşıyorum. Mutluluk öncelikle sahada olmaktır. Bu olmadıktan sonra huzur imkansız. Maçları kazanmak, gol atmak... Bunlar benim için çok önemli. ‘10 dakika oynayıp, durduğum’ sözleri de enteresan. Futbol konuşarak oynanmıyor. Sonuçta topla 90 dakika oynayamam. Bazen futbolcu sahada durur; defans oyuncularının kendisini unutmasını bekler.” diye konuşuyor. Başarılı oyuncu, en büyük fantezisinin orta sahadan gol atmak olduğunu açıklarken, bunu henüz başaramadığını söylüyor. Türkiye’de teknik oyunun ön plana çıktığına değinen Anelka, beraberinde şu cümleleri kullanıyor: “Akılcı ve zeki bir oyun oynanıyor; ama bazen çok yavaş. Biz Şampiyonlar Ligi maçlarında daha hızlı oynuyoruz. Geriye kalanlarda, Süper Lig’de, F.Bahçe’ye karşı oynayan rakiplerin çoğu katı defans yapıyor. Neredeyse 11 futbolcu defansa çakılıyor.” Nicolas Anelka, son olarak Türkiye ile ilgili düşünceleriyle konuşmasını tamamlıyor: “Bana burayı üçüncü dünya ülkesi gibi, gelişmemiş, geri kalmış bir biçimde anlattılar. Öyle değil. Ülkenin genel durumu, ne de futbolu... Bence burası sanıldığının çok ötesinde her yönüyle iyi bir ülke.”
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
4 Nisan 2006       Mesaj #36
arwen - avatarı
Ziyaretçi
foto8K5kFenerbahçe Cumhuriyeti / 34 FB 1907

FENER BAHÇE YÜZÜNDEN BABAM EVDE KIRMADIK EŞYA BIRAKMADI YAAAA.....

im15015B15D

Fenerbahçe Cumhuriyeti / 34 FB 1907
Son düzenleyen Kral_Aslan; 27 Ağustos 2007 17:20
venüsün_kızı - avatarı
venüsün_kızı
Ziyaretçi
5 Nisan 2006       Mesaj #37
venüsün_kızı - avatarı
Ziyaretçi
Tribun1

Tribunler3

Konfeti3

serhat samsun 1024

iste taraftar 1024

Fenerbahçe Cumhuriyeti / 34 FB 1907

REKORLAR
- Fenerbahce bir sezonda hic gol yemeden sampiyon olup bir DUNYA REKOR'u kirdi. (1922-1923)
- Fenerbahce tarihinde 77 kez sampiyon olup en cok sampiyon olan takim olmustur. Fenerbahce'yi 55 sampiyonlukla Galatasaray izliyor.
- Fenerbahce Resmi ve Resmi olmayan Kupalarla Turkiye'de en fazla Kupaya sahip olan takimdir. (Futbol: 121 kupa) Fenerbahce Ayrica Tum Sporlarin toplam kupalarinda da Turkiye'de en fazla kupaya sahip olan kuluptur.
- Fenerbahce su an Turkiye'de suren en buyuk yaris, Turkiye Profesyonel 1. Futbol Liginde 13 kez sampiyon olup, en cok sampiyon olan takim unvanini elinde bulunduruyor.
- Fenerbahce ayrica Turkiye Profesyonel 1. Futbol liginde ilk sampiyonlugu yasayan takimdir.
- Fenerbahce tarihinde 12 gol krali ile bir rekora daha imzasini atmistir.
- Fenerbahce 1967 yilinda Balkan Kupasini Ilk kazanan Turk takimi oldu.
- Fenerbahce ayrica 1969-70 sezonunda kalesinde sadece 6 gol gorerek, cok buyuk bir rekora daha imza atti.
- Fenerbahce 1973-74'te
Turkiye 1. ligi Sampiyonu olup, Sampiyonluk Kupasi,
Turkiye Kupasi,
Cumhurbaskanligi Kupasi,
Basbakanlik
ve TSYD Kupalarini alip, bir sezonda 5 kupa ile, bir sezonda en cok kupa kazanan takim oldu. Fenerbahce'nin bu rekoruda kolay kolay kirilacaga benzemiyor.

- Fenerbahce 1988-89 Sezonunda Rakip Kalelere 36 macta tam 103 gol gondererek Turkiye Liglerinde bir sezonda en fazla gol atan takim unvanina sahip oldu.
- Futbolcusu bir macta en cok gol atan takim. (Tanju Colak, 6 gol, Fenerbahce - Karsiyaka: 7-1, 1992-93 sezonu, 14.hafta)
- Fenerbahce 1996-97 yillarinda ilk kez katildigi sampiyonlar liginde, Kendi sahasinda 40 Yil (56 mac) hic yenilmeyen Ingiliz takimi Manchester United'i deplasmanda Bolic'in 78. dakikada attigi golle yenerek, AVRUPA REKOR'u kirdi.
-Fenerbahce 39 yillik Turkiye Profesyonel 1. liginde En Cok Gol Atan, En Cok Galip Gelen, En Az Gol Yiyen Takimdir. Bu da rekorlar kismina giriyor
Son düzenleyen Kral_Aslan; 27 Ağustos 2007 17:22
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Nisan 2006       Mesaj #38
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
spor 23 yıldır kupaya hasret kalan Fenerbahçe, yarı final ilk maçında Denizlispor’a deplasmanda gol yağdırdı. Sarı-Lacivertliler, yedek ağırlıklı bir kadroyla oynayan rakibini Deniz, Nobre, Semih ve Aurelio’nun golleriyle 4-0 mağlup ederek finali büyük ölçüde garantiledi.
Türkiye Kupası yarı finalinde bir idman maçı izledik. Denizlispor ile Fenerbahçe’nin 90 dakikalık galibiyet mücadelesini Sarı-Lacivertliler çok rahat kazandı. Yeşil-Siyahlılar’ın Süper Lig’deki ateş çemberinin çevresinden uzaklaşma çabasıyla hafta sonundaki Erciyesspor maçına bilenmesi, Kanarya’nın işini kolaylaştırdı. Zaten gücü belli olan evsahibinin bir de yedek ağırlıklı onbirle tur kovalaması misafir takım lehineydi.
Christoph Daum, Denizlispor karşısına son haftaların başarılı 11’ini sürerek istikrardan yana olduğunu gösterdi. Sadece Rüştü’yü kesip Volkan’a şans tanıyan Alman teknik adam, tecrübeli kaleciyi yine de ‘takıma ağabeylik yapması açısından’ Denizli’ye getirdi. Gaziantepspor karşılaşmasında korner kullanmadan galip geldiği yönünde enteresan bir eleştiri alan Sarı-Lacivertliler, dün iki golü de köşe vuruşlarından bularak, sanki birilerine gönderme yapıyordu.
3. dakikada Mehmet’in attığı şutla golden dönen Kanarya, oyunun gidişatıyla ilgili ipuçları veriyordu. 8’de Tuncay sol çaprazda net fırsatı harcadı, kaleci Süleyman genç futbolcunun açısını kapatırken, pozisyonun devamında Tuncay asist yapmayı aklına getirmiş olsa erken gol işten değildi.
Dakikalar 24’e geldiğinde F.Bahçe sağ köşeden Alex’in kullandığı kornerde beklediği golü, beklemediği bir isimle; Deniz’le buldu. 36’da ilk golün benzeri bir pozisyonda bu sefer sol köşeden Alex’in kullandığı kornerde Nobre’nin vuruşuyla fark ikiye çıktı.
Denizlispor uzaktan şutlarla gol ararken, kaleci Volkan geçit vermeyen F.Bahçeliydi. 63. dakikada Alex yine asistiyle sahne alırken golün adı Semih Şentürk’tü. Tam 10 dakika sonra Aurelio uzaktan sert bir vuruşla maçta son sözü söyledi: 0-4
Hakem karaborsa bilet satarken yakalandı
Fortis Türkiye Kupası’nda oynanan Denizlispor-Fenerbahçe maçına bir amatör küme hakeminin karaborsa sevdası damgasını vurdu. Karşılaşmayı izlemek için stada gelen futbolseverlere karaborsa bilet satarken emekli bir polis tarafından fark edilen Denizli Amatör Küme Hakemi Serkan Güçler, zor anlar yaşadı. Karaborsa bilet sattığının fark edilmesinin ardından Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği Denizli Şubesi’ne sığınan Güçler, emniyet güçleri tarafından sorgulanmak üzere karakola götürüldü. Güçler, ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. Bu arada Fortis Türkiye Kupası’nda yarı final rövanş maçlarının programı açıklandı. Futbol Federasyonu’ndan yapılan açıklamaya göre, kupada yarı final ikinci maçlarının programı şöyle: 19 Nisan Çarşamba: 20.00 Fenerbahçe-Denizlispor (Şükrü Saracoğlu Stadı). 20 Nisan Perşembe: 20.00 Beşiktaş-Gaziantepspor (İnönü Stadı)
Sonunda golünü de attı
Fenerbahçe’nin tecrübeli futbolcusu Deniz Barış, bu sezon ilk defa golle tanıştı. Geçen hafta Gaziantepspor lig maçında Tuncay’a gol attırarak ilk asistini yapan Sarı-Lacivertli defans oyuncusu, dün de takımının ilk golüne imza attı. Bu arada maçtan sonra konuşan Fenerbahçe İkinci Başkanı Nihat Özdemir, D.Bakır-G.Saray maçını İzmir’e alan Futbol Federasyonu’na tepki gösterdi. Özdemir, “Federasyon çifte standart uyguluyor. Biz D.Bakır istedi diye Malatya’ya gittik. Federasyon verdiği kararlara dikkat etmeli.” dedi.
Sahada iki Alex vardı
Denizli Atatürk Stadı’nın yeşil zemininde dün akşam Brezilyalı iki Alex mücadele etti. Futbolseverlerin yakından tanıdığı Fenerbahçeli Alex de Souza’nın yanı sıra Denizlispor’un devre arasında renklerine bağladığı Alex Alves de sahadaydı. Bu arada Denizlispor, Fenerbahçe karşısına yedek ağırlıklı bir kadroyla çıkarken Sarı-Lacivertli takımda ise sadece kalede değişiklik yapılmıştı. Christoph Daum, Türkiye Kupası maçlarında daha önce olduğu gibi Rüştü’nün yerine kaleyi genç Volkan’a teslim etti.
Daum’a ayıp ediyorlar
F.Bahçe eski başkanlarından Ali Şen, Sarı-Lacivertli takımın teknik direktörü Chirstoph Daum’u başarılı bulduğunu belirterek, medyanın Alman çalıştırıcıya haksızlık yaptığını söyledi. Özel işleri nedeniyle Zürih’te bulunan Ali Şen Daum’un F.Bahçe’yi son iki yıldır şampiyon yaptığını hatırlatarak, “Adam maç kazanıyor; ama korner kullanmadan maç kazandın diyorlar. Yarın da niye golleri rövaşata ile atmıyorsunuz diyecekler. Daum’a karşı ayıp ediyorlar. Ancak F.Bahçe’nin Avrupa’da başarısız olmasında da Daum’un payı büyüktü.” şeklinde konuştu. Mustafa Büyükcevher, Zürih

DENİZLİSPOR 0 - 4 F.BAHÇE

DENİZLİSPOR: Süleyman 3, Burak 3 (Dk.46 Onur 4), Kratochvil 4 (Dk.76 Serhat ?), Abraham 3 (Dk.60 Yusuf 3), Ahmet 3, Taylan 3, Mikka 4, Fatih 5, Levent 3, İbrahim Ege 3, Alex Alves 5

FENERBAHÇE: Volkan 7, Luciano 6 (Dk.63 Serkan 4), Servet 6, Deniz 7, Ümit Özat 6, Appiah 7, Mehmet Yozgatlı 6 (Dk.74 Mahmut Hanefi 3), Tuncay 7, Aurelio 7, Alex 7, Nobre 7 (Dk.46 Semih 6)

GOLLER: Dk. 24 Deniz, Dk. 36 Nobre,
Dk.63 Semih, Dk.73 Aurelio

SARI KARTLAR: Abraham / Aurelio, Servet

HAKEMLER: Tolga Özkalfa, Mustafa Emre Eyisoy, Mehmet Kısal
STAT: DENİZLİ ATATÜRK
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
8 Nisan 2006       Mesaj #39
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Seyirci değil -T A R A F T A R.
Moda için değil - F O R M A için.
Kupa için değil.-A R M A için.
Hava için değil -S E V D A için.
90 dakika değil - Ö M Ü R B O Y U.
Ayrı ayrı değil - O M U Z O M U Z A.
Şerefsizce değil - O N U R L A.
Utanarak değil - G U R U R L A..
Eğilerek değil - D İ M D İ K..
Koltukta değil - B E T O N D A.
Minderde değil - Ç A M U R D A.
Skorda değil - V E F A D A.
Bazen değil - H E R M A Ç T A.
Yuhlayan değil - A L K I Ş L A Y A N.
Oturan değil - Z I P L A Y A N.
Köstekle değil - D E S T E K L E .
Puroyla değil. - A T K I Y L A.
Çekirdekle değil - B A Y R A K L A.
Muhabbetle değil - .T E Z A H Ü R A T L A
İhanetle değil - S A D A K A T L E.
Zaferde değil - H E Z İ M E T T E.
Şampiyonken değil - H A S R E T K E N.
Görüntüde değil - Ö L Ü M Ü N E.
F E N E R B A H Ç E 'ye
bağlı yaşayanlara - fenerbahçeli denir !


g r nt113

CD92F2C2D489C44FA9670FEEb

anelka 1024x768

sezon2004 2005 03 1024

nobre022

spor1388

wallpaperyeni12
wallpaper 2002champ1
wallpaperyeni6

resimleri fb2gs1

wallpaper 2002champ2

15112005duvarkagidi002 1024
Son düzenleyen Kral_Aslan; 27 Ağustos 2007 17:28
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Nisan 2006       Mesaj #40
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
s kapak Şu anda tesis, stat, ekonomi, taraftar, kadro ve vizyon olarak Türk futbolunun bir numarası olan, kendini 'cumhuriyet' olarak tanımlayan F.Bahçe, bir türlü başarılı olamadığı Avrupa kupaları için hep tecrübesizliği kalkan olarak kullanıyor. Oysa İspanya Ligi'ndeki mazisi sadece ve sadece 7 yıl olan 45 bin nüfuslu kasaba takımı Villarreal, ilk kez katıldığı Şampiyonlar Ligi'nde yarı finale yükseldi. F.Bahçe ise bugüne kadar 4 kez katıldığı Devler Ligi'nde gruptan hiç çıkamadı. Geçen sezon La Liga’da 3. olarak Şampiyonlar Ligi’ne katılan Villarreal; Everton, Manchester United, Glasgow Rangers ve İnter gibi rakipleri eleyerek yarı finale yükseldi. Herkesi kendine hayran bırakan İspanyol ekibi, 2003-04’te Trabzonspor ve G.Saray’ı eleyerek UEFA Kupası’nda da yarı final oynamıştı.
Şampiyonlar Ligi’nde yarı final vizesi alan takımlar, Benfica’yı eleyen Barcelona, Lyon’u safdışı bırakan Milan, Juventus’u geçen Arsenal ve İnter’in hevesini kursağında bırakan Villarreal oldu. Bunlar arasında en dikkat çekeni, pek tabii ki La Liga’daki mazisi sadece ve sadece 7 yıl olan Villareal’in başarısıydı. Hemen belirtelim; bu başarı, ulusal ligde değil, Şampiyonlar Ligi’nde. Şu anda imkan ve vizyon olarak Türkiye’nin en iyi takımı olan F.Bahçe, hedef olarak ulusal ligi belirleyip Avrupa’da başarı için uzun yıllar tecrübe kazanmayı beklerken; Villarreal, kısa zamanda büyük başarıların gelebileceğini ispatladı. İsterseniz, Villarreal ile F.Bahçe’yi karşılaştırıp kendimize dersler çıkaralım.
F.Bahçe, 16 yıl önce kuruldu: F.Bahçe 1907’de, Villarreal 1923’te kuruldu. F.Bahçe’nin 16 lig ve 4 kupa şampiyonluğuna karşılık Villarreal’in lig ve kupa şampiyonluğu yok. F.Bahçe, 4 kez katıldığı Şampiyonlar Ligi’nde gruptan hiç çıkamazken; Villarreal, daha ilk yılında yarı finale yükseldi, final için önünde Arsenal engeli kaldı.
Renkleri ve lakapları benziyor: İki takımın da renklerinden biri sarı. F.Bahçe’nin 2. rengi lacivert, Villarreal’inki ise mavi. F.Bahçe, lakap olarak Sarı Kanarya’yı, Villarreal de Sarı Denizaltı’nı kullanıyor.
Biri cumhuriyet, biri kasaba: Kendini ‘Cumhuriyet’ olarak tanımlayan F.Bahçe, İstanbul gibi dev bir metropolün takımı. Villarreal ise sadece 45 bin kişilik bir kasaba takımı. F.Bahçe, 30 milyon taraftara sahipken; bu rakam Villarreal için hayalin de ötesinde. Ancak sıra takıma desteğe geldiğinde madalyon yüz değiştiriyor. 45 bin kişilik şehir, El Madrigal Stadı’nı sürekli doldururken; F.Bahçeliler sadece Avrupa maçlarında ve derbilerde Şükrü Saraçoğlu’na ilgi gösteriyor. Villarreal’in maçlarında şehrin yarısı statta olurken, kentte hayat duruyor, işyerleri kapanıyor.
Villarreal’de yabancı çok: F.Bahçe’de Alex, Anelka, Aurelio, Luciano, Nobre ve Appiah gibi yabancıların yanında Tuncay, Rüştü, Ümit Özat, Önder ve Serkan gibi yerli yıldızlar var. Villarreal’in yıldızları ise Riquelme, Forlan ve Sorin gibi yabancılar. İki takım arasındaki en büyük fark, yabancı sayısında. F.Bahçe’nin 6 yabancısına karşılık, Villarreal’in 13 yabancısı bulunuyor.
Başkanlar stat yapmayı seviyor: 1997’de Villarreal’in hisselerini alarak başkanlık koltuğuna oturan Fernando Roig, ilk iş olarak 3500 kapasiteli El Madrigal Stadı’nı yıkıp 23 bin 500 kapasiteli yeni stadı inşa etti. Bu noktada Roig ile Aziz Yıldırım arasında büyük benzerlik var. Roig, o yıllarda sadece 4 adet duşu bulunan tesisleri modern bir yapıya kavuştururken; Yıldırım da F.Bahçe’ye Samandıra Tesisleri’ni kazandırdı. Aralarındaki en büyük fark ise... Roig, hiçbir zaman oyuncu transfer etmiyor. Transferi teknik adam yapıyor. F.Bahçe’de ise transferi yönetim, dolayısıyla Aziz Yıldırım yapıyor. Roig, başarı için ‘ucuz ve genç yetenekleri’ tercih ederken; Yıldırım, ‘pahalı ve kariyerli’ isimleri tercih ediyor. Roig, 70 dönümlük alana Futbol Akademisi inşa edip yeni yıldızlar keşfederken; Aziz Yıldırım başarı için altyapıdan ziyade dış transferi düşünüyor. İki başkan da aynı yıl göreve gelirken, Yıldırım, Avrupa’da başarı için 2007’yi gösterdi. Roig ise bu başarıyı çok erken yakaladı.
F.Bahçe pahalı, Villarreal ucuz seviyor: Villarreal, ucuz ve takıma uyum sorunu yaşamayacak isimleri tercih ediyor. İspanya kültürüne en iyi uyumu Güney Amerikalılar gösteriyor. Yabancı oyuncular Arjantin, Uruguay, Bolivya ve Brezilya ağırlıklı oluyor. AB ülkelerinden sadece Hollanda ve İtalya’dan alınan birer oyuncu var. Bir de eski takımlarına yıldız olarak gelmiş ancak beklediğini bulamamış isimler transfer ediliyor. Riquelme ve Forlan gibi... F.Bahçe ise Alex, Anelka ve Appiah gibi pahalı ve yıldız isimlere yöneliyor. Villarreal, sadece hücumla sonuca gitme yerine defansı da güçlü tutarken; F.Bahçe, sadece hücum ederek başarılı olacağını umuyor.
Daum şikayetçi, Pellegrini çözümcü: F.Bahçe, adını Avrupa’da duyurmuş Daum’u tercih ederken; Villarreal, Güney Amerika ekolünden oyuncu transfer ettiği için teknik adam olarak da Şilili Manuel Pellegrini’yi seçti. Pellegrini, takımın iskeletini oluşturan 11 yabancı ile aynı bölgeden geliyor. Daum, maça göre sistem belirlerken; Pellegrini, taviz vermediği 4-4-2’yi tercih ediyor. İki teknik adamın ortak özelliği, yıldız oyuncuya geniş hareket alanı veriyor. Villarreal’de Riquelme, F.Bahçe’de Alex... Gençlere kolay kolay şans vermeyen Daum, sürekli olarak yedek kulübesinde sıkıntı yaşadığını söylerken; Pellegrini, sakatlanan oyuncusunun yerine başka mevkide oynayan birini monte ederek sorunu çözüyor.
Villarreal, Trabzon ve G.Saray’ı eleyip UEFA’da da yarı final oynamıştı
10 Mart 1923’te kurulmasına rağmen La Liga’daki mazisi sadece ve sadece 7 yıl olan Villarreal’in 83 yıllık geçmişinde 2. ve 3. lig şampiyonlukları dışında İspanya’da hiçbir başarısı yok. Real Madrid, Barcelona, Valencia ve Deportivo gibi dünya devlerinin bulunduğu La Liga’da sıradan bir takım görüntüsü çiziyor. 1930-31’de bölgesel amatör kümede mücadele etmeye başlayan Villarreal’in 3. lig macerası 1955’te, 2. lig serüveni ise 1987’de başladı. 1998’de tarihinin en büyük başarısını yakalayıp La Liga’ya yükseldi. Ancak bu sevinç 1 yıl sürdü. 2000 yılında tekrar La Liga’ya çıkıp ligi 7. sırada tamamlayan Villarreal, ondan sonra başarı grafiğini sürekli artırdı.
2. ligde mücadele ederken kulübün hisselerini satın alan Fernando Roig, hedeflerinin La Liga olduğunu açıkladığında, taraftar buna inanmakta zorlandı. Maçlarını 3500 kişilik eski bir statta oynayan Villarreal için La Liga uzak bir ihtimaldi. Roig, ilk iş olarak yeni bir stat yaptırdı. 45 bin kişilik bir kasabaya yapılan 23 bin 500 kişilik bu stat, taraftarı maçlara çekmeyi sağladı. La Liga’ya çıktıktan sonra İntertoto Kupası’yla başlayan Avrupa serüveni, UEFA Kupası’nda 2003-04’te (Trabzonspor ve G.Saray’ı elemişti) yarı final, 2004-05’te de çeyrek final oynayarak devam etmişti.
Villarreal’in futbol arenasında yer bulmasında Arjantinliler önemli bir yer tutuyor. Takımın ilk Güney Amerikalısı 1998’de transfer edilen Arjantinli Walter Gaitan’dı. Arjantinli sayısı, bugün toplamda 13’e ulaştı. Bu sezon ise 6 Arjantinli Villarreal için ter döküyor. Geçen yıl La Liga’yı 3. sırada bitirerek tarihi bir başarıya imza atan Villarreal’in bu çıkışında 3 ismin özel bir yeri var. Şilili teknik patron Manuel Pellegrini, Arjantinli Riquelme ve Uruguaylı Diego Forlan. Arjantin’de River Plate ve San Lorenzo’yu başarıyla çalıştıran Pellegrini, aynı grafiğini Villarreal’de de devam ettirdi. Barcelona’da hayal kırıklığı yaşayan Riquelme ortasahanın şefliğini alırken, Manchester United’da yedeklikten kurtulamayan Forlan da gol kralı olup Avrupa’da Altın Ayakkabı’nın sahibi oldu. Mütevazı bütçesiyle yoluna devam eden Villarreal, İspanya Ligi’nde futbolcusuna parasını gününde ödeyen birkaç takımdan biri. Başarı grafiğinin her yıl artması, yönetimin büyük projelere girmesini sağladı. Kulübe ait 70 dönümlük portakal bahçesine Futbol Akademisi inşa edildi. Mazisi kısa olan Villarreal, Avrupa futbolunun bir fenomeni artık...

Benzer Konular

31 Temmuz 2013 / PiSiK0PATR Tarih
19 Mayıs 2011 / Kral_Aslan Tarih
30 Nisan 2011 / thedoctor_611 Tarih
25 Haziran 2011 / Misafir Tarih
2 Ocak 2013 / _Yağmur_ Taslak Konular