11 yaşımda orta okul hazırlıkta Metallica'yı (Reload) duyunca derdim ki "üff ne sert şeyler bunlar" ve geçerdim. Ama İngilizceyi ilerletince o Reload'dan zevk almaya başladım, yavaş yavaş.
Yaşım ilerledikçe de sert şeylerden kopamadım ve kronolojik sırayla; power metal, death metal, symphonic metal..derken...Kendimi bir anda metalden sıkılmış buldum, o sıralar 21 falandım.
Bana yeni birşeyler lazımdı ve o yeni şeyleri de alternatif rock / hardcore gibi - görece - sert müziklerde buldum. Bir süre için iyiydi. Sertlik akımı, o sıralar yavaş yavaş keşfetmeye başladığım doom metal'in beni nerelere götürdüğünü fark etmem ve "bundan kurtulmam lazım" diyerek aniden drum'n bass gibi apayrı bir türe "bilerek" sarmam ile son buldu
O drum'n bass zamanlarım sadece geçiş periyoduydu ve biliyordum ki daha rafine olarak geri dönecek ve salt "sağlam" gitar riffleri veya gaza getirici hooklar peşinde koşmayacaktım. En azından umduğum buydu. Bir aşkı iyi tahlil için bir adım geriye atmak gerekiyordu
Son aşamamsa, 2 - 3 yıl önce dinlemeye başaldığım ve tahminlerimin ötesinde sevdiğim klasik müzik ile başladı. Metaldeki kaotik fırtına aslında onlarda da vardı. Ama iş sadece fark etmeyi bilmekteydi. Bir süre "eski metalci yeni klasikçi" devam ettikten sonra da, artık vakti geldi diyerek daha "üst" müziklere girdim. Aslında onlar tam olarak üst değil, köktü. Ve ben de ilk başlamam gerekene en son başlayarak Blues hayranı oldum çıktım.
-----------
Şu an itibariyle 25 yaşındayım. Bir yandan Brazzaville, Kings of Convenience, Dire Straits, Camel, Leslie Feist ve San Ilya gibi "hafif" müzikleri dinler ve keyif alırken; diğer yandan da the Mars Volta, Dream Theater ve Pain of Salvation gibi "nitelikli" gruplarla coşuyorum ve"progressive müziği" tam manasıyla "anlayarak" dinliyorum. 14 yıldır metal dinlerken, bittiğini değil; sadece grup değiştiğini görüyorum. Ve yaşım daha da ilerledikçe de metali bitireceğimi hiç sanmıyorum.
..okuyanlara teşekkürlerimi sunarım