
Ziyaretçi
Therion
Kuruluşu 1990n da ötesinde olan Therionun tarzı gerçekten oldukça özel... Metalin içindeki seslerden daha benzersiz ve daha özgün sesleri yaratmaya çalışan bu İsveçli grup, senfonik öğeleri, opera tadındaki vokalleri ve Orta Çağa özgü koroların mükemmel uyumunu kullanarak klasik metal ve gotik kavramlarını birlikte işleyerek ortaya büyüleyici bir tarz çıkarıyor.
15 yıldır art arda çıkan albümlerdeki klasik etkiler ve korolar, Johnssonun karizmatik vokallerinden sonra yeni bir ticari marka haline geldi. Grup, ilk başlarda daha çok black ve death metale yönelik albümler çıkardı. 1990da "Time Shall Tell", 91de "Of Darkness", 92de "Beyond Sonctorum" ve 93te "Symphony Masses : Ho Drakon Ho Megas", bu tarzla raflardaki yerini almıştı. 1994de kısa bir molanın ardından tekrar iş başına dönen grup, bir yıl sonra iki albümle hayranlarının karşısına çıktı. "Beauty In Black" ve "Lepaca Kliffoth"... 1996da çıkan albüm ise "Siren of the Woods" adını taşıyordu. Peşpeşe kaydedilen etkileyici çalışmalarla müzik piyasasında önemli bir yer edinen topluluk, aralıksız çalışmaya devam ederek 1996nın ortalarında bir albümü daha diskografisine ekledi: "Theli"... Bu albümde grup, klasik müzikle metali birleştirdi. Bu özgün çalışmanın ardından Christofer ve grubu, aynı tarzı sürdürme konusuna odaklantı. Bundan sonraki albümler daha senfonik olacaktı.
1997de "Aarab Zaraq Lucid Dreaming" piyasaya sürüldü. Grup bu albümden "Bizim 10. yıldönümü albümümüz" diye söz etti. Kendilerini senfonik öğelere o kadar kaptırmışlardı ki bundan sonraki albümler tamamıyla senfonik black ve gotik metal türünde olucaktı...
1998in sonlarına doğru "Vovin" çıktı. Bu albümde kullanılan soprano vokaller, Orta Çağın klasik müziği ve operasını eşsiz bir çekicilikle simgeliyordu. Öne çıkan parçalar arasında "The Rise Of Sodom And Gomorrah", "Eye Of Shiva" ve "Clavicula Nox" sayılabilir.
Bir yıl sonra sunulan "Crowning of Atlantis" albümünde de yine önceki gibi opera görkemi kullanılmış, etkili bayan ve erkek vokaller, tarzın başarıyla sürdürülmesinde önemli rol oynamışlardı. 2000de "Deggial" çıktı... Black metalle klasik opera öğelerinin eritmesiyle ortaya çıkan tarz, bu albümle tam etkisini gösterdi. "Theli"de yakalanan hava, gruba bambaşka bir özellik katmış, bu türün devamlılığı kaçınılmaz olmuştu.. Grup elemanlarından biri, bazı parçaları için "Metallicanın gitarını, Richard Wagnerin operasını düşünün.. İşte bu bizim karışımımız!" demişti... "Sphinxs Seven Secret" ve albümle aynı adı taşıyan "Deggial"in ön planda olduğu çalışmayı 2001 çıkışlı "Secret of The Runes" izledi. Bu kez eski Kuzey Avrupa gelenekleri temel alınmıştı. Dokuz dünyayı anlatan bir ağacın temelini oluşturduğu felsefe, albümde her şarkının bir ağacı ve birdünyayı simgelemesiyle canlandırılmıştı.
Sponsorlu Bağlantılar
15 yıldır art arda çıkan albümlerdeki klasik etkiler ve korolar, Johnssonun karizmatik vokallerinden sonra yeni bir ticari marka haline geldi. Grup, ilk başlarda daha çok black ve death metale yönelik albümler çıkardı. 1990da "Time Shall Tell", 91de "Of Darkness", 92de "Beyond Sonctorum" ve 93te "Symphony Masses : Ho Drakon Ho Megas", bu tarzla raflardaki yerini almıştı. 1994de kısa bir molanın ardından tekrar iş başına dönen grup, bir yıl sonra iki albümle hayranlarının karşısına çıktı. "Beauty In Black" ve "Lepaca Kliffoth"... 1996da çıkan albüm ise "Siren of the Woods" adını taşıyordu. Peşpeşe kaydedilen etkileyici çalışmalarla müzik piyasasında önemli bir yer edinen topluluk, aralıksız çalışmaya devam ederek 1996nın ortalarında bir albümü daha diskografisine ekledi: "Theli"... Bu albümde grup, klasik müzikle metali birleştirdi. Bu özgün çalışmanın ardından Christofer ve grubu, aynı tarzı sürdürme konusuna odaklantı. Bundan sonraki albümler daha senfonik olacaktı.
1997de "Aarab Zaraq Lucid Dreaming" piyasaya sürüldü. Grup bu albümden "Bizim 10. yıldönümü albümümüz" diye söz etti. Kendilerini senfonik öğelere o kadar kaptırmışlardı ki bundan sonraki albümler tamamıyla senfonik black ve gotik metal türünde olucaktı...
1998in sonlarına doğru "Vovin" çıktı. Bu albümde kullanılan soprano vokaller, Orta Çağın klasik müziği ve operasını eşsiz bir çekicilikle simgeliyordu. Öne çıkan parçalar arasında "The Rise Of Sodom And Gomorrah", "Eye Of Shiva" ve "Clavicula Nox" sayılabilir.
Bir yıl sonra sunulan "Crowning of Atlantis" albümünde de yine önceki gibi opera görkemi kullanılmış, etkili bayan ve erkek vokaller, tarzın başarıyla sürdürülmesinde önemli rol oynamışlardı. 2000de "Deggial" çıktı... Black metalle klasik opera öğelerinin eritmesiyle ortaya çıkan tarz, bu albümle tam etkisini gösterdi. "Theli"de yakalanan hava, gruba bambaşka bir özellik katmış, bu türün devamlılığı kaçınılmaz olmuştu.. Grup elemanlarından biri, bazı parçaları için "Metallicanın gitarını, Richard Wagnerin operasını düşünün.. İşte bu bizim karışımımız!" demişti... "Sphinxs Seven Secret" ve albümle aynı adı taşıyan "Deggial"in ön planda olduğu çalışmayı 2001 çıkışlı "Secret of The Runes" izledi. Bu kez eski Kuzey Avrupa gelenekleri temel alınmıştı. Dokuz dünyayı anlatan bir ağacın temelini oluşturduğu felsefe, albümde her şarkının bir ağacı ve birdünyayı simgelemesiyle canlandırılmıştı.