Arama

Lenfoma

Güncelleme: 13 Mart 2017 Gösterim: 166.357 Cevap: 16
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
1 Haziran 2007       Mesaj #1
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  lenfoma_nedir_belirtileri_nelerdir_h43613_e4e05.jpg
Gösterim: 2786
Boyut:  90.7 KB

Lenfoma nedir?


Lenfoma lenfositlerin oluşturduğu bir kanser tipidir. Lenf dokusunun habis tümörüne verilen genel bir isimdir. Kanser ya normal hücrelerin hızla çoğalması veya normal lenfositlere göre daha uzun süre yaşamaları ile oluşur. Malign lenfoid hücreler de normal lenfositler gibi lenf düğümü, dalak, kemik iliği, kan ve diğer organlarda çoğalır. Lenfoma Hodgkin hastalığı ve Hodgkin dışı lenfoma adı altında iki büyük gruba ayrılır.
Sponsorlu Bağlantılar

Hodgkin hastalığı(HH)nedir?


İlk kez tarif eden Thomas Hodgkin`in adı ile anılan hastalıktır. Hodgkin hastalığının nedeni kesin olarak bilinmemektedir. Her yaşta ortaya çıkabilmekle birlikte daha çok genç erişkinlerde görülür. Erkeklerde daha sık ortaya çıkar. Bulaşıcı bir hastalık değildir. Kombine kemoterapi ile şifa elde edilebilen ilk habis hastalıktır.

Hodgkin dışı lenfoma (HDL)nedir?


Bu başlık altında lenfatik sistemi etkileyen yakından ilişkili bir grup hastalık toplanır. Bu hastalık anormal B lenfositlerden kaynaklanan B hücreli lenfomalar ve anormal T lenfositlerden kaynaklanan T hücreli lenfomalar olarak 2 gruba ayrılır. B hücreli lenfomalar daha sık ortaya çıkar. Hastalık lenf düğümlerinde, dalak gibi lenfoid dokularda ortaya çıkabilir veya mide, barsak gibi organlardaki lenf dokusundan kaynaklanabilir. Malign lenfoid hücreler kan ve lenf dolaşımı aracılığı ile vücudun diğer kısımlarına da yayılabilir. Son yıllarda HDL sıklığı artmaktadır, ancak bu artışın nedeni bilinmemektedir.

Lenfomanın nedeni nedir?


HH ve HDL nedeni kesin olarak bilinmeyen hastalıklardır. Bulaşıcı hastalık değildir. HDL gelişimini kolaylaştıran bazı risk faktörleri olduğu kabul edilmektedir. EBV ya da HTLV 1 gibi bazı virüslerle infekte kişilerde, immun yetmezlik durumlarında( HİV infeksiyonu, immun supressif tedavi uygulanan organ transplantasyonu yapılmış hastalar), ailede HDL anamnezi olan hastalar, bazı kimyasal maddelerle ilişkisi bulunanlarda sık görülür.

Lenfomada hastaların hangi şikayetleri olur?


İlk şikayet çoğu kez boyunda ortaya çıkan ağrısız bir şişliğin farkedilmesi şeklindedir. Hodgkin hastalığında bu şişlik özellikle solda köprücük kemiği üzerinde yerleşimlidir. Koltuk altı ve kasıktaki lenf düğümü bölgelerinde de büyüme olabilir. Az sayıda hastada ise lenf düğümü büyümesinin yaygın olduğu görülür. Göğüs kafesi içinde ya da karın boşluğu içindeki lenf düğümlerinde de büyüme olabilir. Bunlar bası nedeni olacak büyük kitleler oluşturuyorsa nefes darlığı, yüzde ve boyunda şişme ya da karında şişlik, ele gelen kitle, karın ağrısı olması gibi şikayetlere yol açarlar. Fizik muayenede karaciğer ya da dalak büyüklüğü saptanabilir. Hastalık lenf düğümü dışındaki dokuları da tutabilir. Akciğer, karaciğer, kemik, kemik iliği tutulumu en sık lenf düğümü dışı tutulum yerleridir. Lenf düğümü dışı tutulum olması ekstranodal hastalık olarak adlandırılır. Başlangıçta vakaların % 5- 10 unda ekstranodal tutulum olabilir. Hastaların bir kısmında lenfomaya bağlı olarak ortaya çıkan ve sistemik semptomlar olarak değerlendirilen bulgular olabilir. Bunlar ateş, gece terlemesi, son 6 ayda vücut ağırlığının % 10 undan fazla kilo kaybı olmasıdır. Ateşin nedeni bir infeksiyon değildir. Sistemik semptomlar bu hastalıklara özgü değildir. Hodgkin hastalığında kaşıntı da olabilir.Hodgkin hastalığında hasta alkol alınınca büyümüş lenf düğümlerinde ağrı olduğunun ifade edebilir. Bademciklerin tutulumu Hodgkin dışı lenfomada daha sık olmaktadır. Lenfomalı hastaların az bir kısmında fizik muayenede büyümüş bir lenfadenomegali bulunmaz.

Lenfomada tanı nasıl konur?


Lenfoma tanısı koymak için mutlaka tutulmuş bölgeden biopsi yapmak gerekir. Kesin tanı histopatolojik inceleme ile konur. Bu nedenle lenf düğümü büyümesi olan hastalarda lenf düğümünün cerrahi olarak çıkarılması ve histopatolojik tetkikinin yapılması gereklidir. çıkarılacak lenf düğümü hekimin uygun gördüğü yerde ve tetkik için uygun büyüklükte olmalıdır. Tanı için gerekirse biopsi tekrar alınmalıdır. Fizik muayenede lenf düğümü ele gelmeyen hastalarda göğüs boşluğu içinde ya da karın içinde büyümüş lenf düğümleri olduğu radyolojik tetkiklerle gösterilirse genel anestezi altında göğüs boşluğu ya da batın içine ulaşılarak lenf düğümü biopsisi yapılması gerekebilir.

Lenfoma tanısı konan her hastaya mutlaka hastalığın evresini belirlemek için kemik iliği biopsisi de yapılmalıdır. Hastalığın kemik iliği tutulumunun olup olmadığının belirlenmesi uygun tedavi şeklini kararlaştırmada yol göstericidir. Hastalığın yaygınlığını belirlemek için farklı muayene ve testlerin yapılması gereklidir. Klinik değerlendirme bir onkolog ( kanser tedavi eden hekim) veya hematolog ( kan hastalıklarını tedavi eden hekim) tarafından yapılmalıdır. Hastalığın hikayesi, fizik muayene bulguları, görüntüleme ve laboratuar bulguları değerlendirilerek remisyon veya iyileşme sağlayacak en iyi tedavi planlanmalıdır. Hastalığın bulguları lenf düğümünde ağrısız büyüme olması, ateş, gece terlemesi, açıklanamayan kilo kaybı, kaşıntı olabilir. Hastalığın en sık bulgusu boyun ve koltuk altında ağrısız olarak büyümüş lenf düğümünün ele gelmesidir. Bazen ateş, terleme, kilo kaybı, kaşıntı şikayeti başvuru şikayetidir. Bu nonspesifik şikayetleri olan pek çok kişi lenfoma değildir. Ancak bir hekime başvurarak altta yatan nedeni ortaya koymak gereklidir. Lenfoma düşündüren bulgular varsa tam fizik muayene yapılmalıdır. Bu muayenede boyun, koltuk altı ve kasıklarda büyümüş lenf düğümleri olup olmadığı muayene edilmeli, her hastada mutlaka bademcikler de muayene edilmelidir. Karın ve göğüs muayenesi yapılmalıdır. Eğer lenfoma şüphesi varsa tanıyı doğrulamak için bazı testlerin yapılması gerekir.Bu amaçla biopsi, kan testleri, görüntüleme, kemik iliği muayenesi, gerekirse sinir sistemi ile ilgili muayeneler yapılmalıdır.

Biopsi : Biopsi kanser şüphesi olan alandan doku parçası alınması işlemidir. Biopsiler ya lokal anestezi yapıldıktan sonra bir iğne ile küçük bir doku parçası alınarak yapılır. Ancak bu yöntemle bazen tanı için yeterli materyel alınamayabilir. Veya açık biyopsi (cerrahi biyopsi) yapılır. Lokal anestezi ile yapılabileceği gibi bazen genel anestezi yapılması da gerekebilir. Karın içinde bir patoloji varsa laparoskopi veya laparatomi denilen cerrahi yöntemlerle karın içindeki şüpheli bölgeden parça almak gerekir. çıkarılan doku örnekleri patolog tarafından değerlendirilir.

Görüntüleme: Anestezi gerektirmeyen çoğu kez ağrısız bir işlemdir. Direkt röntgen grafileri; boyun, toraks, batın ve/veya pelvis bilgisayarlı tomografi tetkiki (BT) çekilmelidir. Magnetik rezonans görüntüleme (MRİ) özellikle beyin ve omurilik tutulumu düşünülüyorsa planlanmalıdır. Lenfanjiogram çok sık kullanılmayan bir yöntem olup, lenfatik sistemin radyolojik olarak değerlendirilmesidir. Galyum scan radyoaktif galyumun bazı tümörlerde biriken bir madde olmasından yararlanılarak lenfomada kullanılan bir görüntüleme yöntemidir. Tedavi öncesi patolojik tutulum varsa tedavi sonrası galyum scan tekrarlanmalıdır. Tümörün ortadan kalktığını veya inaktif olduğunu gösterir.Kan sayımı: Alyuvar, akyuvar ve kan pulcukları (trombosit) denen farklı kan hücrelerinin sayısının ve görünümünün değerlendirilmesi gerekir. Bu hücrelerde bir bozukluk olması bazen lenfomanın ilk bulgusu olabilir.

Biokimyasal tetkikler: Tümörün karaciğer, böbrek veya vücudun diğer kısımlarının tuttuğu göstermede bilgi verir.

Kemik iliği muayenesi: Kemik iliği kemiklerin içinde bulunan bir madde olup vücuttaki akyuvar, alyuvar ve kan pulcuklarının yapıldığı yerdir. Alyuvarlar dokulara oksijen taşınmasında rol oynar; akyuvarlar infeksiyondan korur; kan pulcukları ise kanamanın durdurulmasına yardım eder. Kemik iliğine yayılan ya da kemik iliğinden kaynaklanan lenfomada tanıya gitmek için kemik iliği değerlendirilmelidir. Lokal anestezi ile deri, derialtı dokusu ve kemik yüzeyi uyuşturulduktan sonra iğne kemik iliği içine girer. İşlem kalçadan yapılır. Hasta ilik materyeli çekilirken ağrı hissedebilir.Santral sinir sistemi muayenesi: Lenfoma bazen sinir sistemine yayılabilir. Bu oluştuğu zaman omurilik ve beyinde bulunan beyin omurilik sıvısında anormallik olabilir, bu sıvıda kanser hücreleri saptanabilir. Bunu belirlemek için hekim bel bölgesinden ince bir iğne ile lomber ponksiyon yaparak beyin omurilik sıvısı almayı önerebilir. Az bir miktar sıvı bu inceleme için yeterlidir. Bu sıvının kimyasal yapısı ve hücre sayısı da değerlendirilir.

Gerekli diğer testler: Ekokardiografi ve bazı radyonüklid testler kalb ve akciğer fonksiyonlarını değerlendirmek için gerekebilir.

Lenfomanın histopatolojik sınıflaması nasıl yapılır?


Lenfoma histopatolojik olarak önce Hodgkin hastalığı ve Hodgkin dışı lenfoma diye 2 ana gruba ayrılır. Biopsi yapılarak lenfomanın hangi tipte olduğu ortaya konabilir. Hodgkin hastalığı nodüler lenfositten baskın tip ve klasik Hodgkin hastalığı olarak iki gruba ayrılmakta, klasik Hodgkin hastalığı da alt grublarına ayrılmaktadır. HDL sınıflandırılmasında birkaç sistem vardır. Kullanılmakta olan 3 sistem şunlardır: Working formülü (lenfomaları düşük, orta ve yüksek dereceli 3 ana grupta toplayan bir sistem olup bu sistemde hücrelerin mikroskopik görünümü ve klinik seyir gözönüne alınır), REAL klasifikasyonu (burada lenfomanın kaynaklandığı hücre tipine göre sınıflandırma yapılmaktadır), WHO klasifikasyonu ( en son kabul edilen sınıflama sistemidir).Bir lenfomanın tümör büyümesinin hızlılığı açısından değerlendirilmesi tümörün derecesi (grade` i) olarak değerlendirilir. Bu sınıflandırma hem hastalığın ilerlemesi, hem de etkili tedavinin seçimi ile ilgilidir.

Tümörün derecesi seçilecek tedaviyi belirlemede önemlidir. Düşük dereceli lenfomalar( sessiz seyirli) yavaş ilerler, acil tedavi çoğu kez gerekmez. Hastalar uzun süre iyi bir yaşam kalitesi ile yaşarlar. Ancak tedavi ile tam şifa nadirdir. Bazı vakalar zamanla daha agresif lenfoma tiplerine dönüşebilir, o zaman daha yoğun tedavi gerekir. Orta ve yüksek dereceli HDL agresif olarak adlandırılır. Bu tümörler hızla büyüyebilir ve tanıdan hemen sonra tedavi gerekir. Bu tümörler daha yoğun tedavi gerektirmesine rağmen yapılacak tedavi ile tam şifa elde edilebilir.

Lenfomada evreleme nasıl yapılır?


Evreleme vücutta tümörün yaygınlığını gösteren bir terimdir. Lenfoma dört klinik evreden birinde olabilir. Evre I ve II lokalizedir, III ve IV ise ilerlemiş, yaygın hastalığı gösterir. Evrelemede A, B, E önemlidir. Tanı sırasında sistemik semptomların olması B, olmaması A olarak değerlendirilir.Sistemik semptomlar ateş, gece terlemesi ve kilo kaybıdır. Hastalık lenf düğümünden bir organa yayıldığı zaman ya da hastalık lenfatik sistem dışında bir tek organı tuttuğu zaman E ifadesi kulanılır.
Ann Arbor evreleme sistemine göre hastalık
  • I. Evrede ise karın zarının alt veya üstünde tek taraflı olmak üzere bir lenf düğümü bölgesinde hastalık mevcuttur.
  • II. evrede hastalık yine tek taraflıdır, ancak karın zarının altında veya üstünde birden fazla lenf düğümü bölgesinde hastalık vardır.
  • III. evrede ise karın zarının hem altında hem de üstündeki bölgelerde lenf düğümü tutulumu söz konusudur. Dalak tutulumu varsa bu hastalarda III. evrede kabul edilir.
  • IV. evrede ise hastalık daha yaygındır ve lenf dokusu tutulumu dışında diğer doku ve organlarda hastalığa katılmıştır. Bunlar karaciğer, kemik,kemik iliği, deri, beyin, akciğer gibi organlar olabilir.

Lenfomada ne tür tedaviler kullanılır?


Lenfoma tedavisi radyoterapi ve kemoterapi ile yapılmalıdır. Lenfomada tedavi seçimi hastalığın evresine göre planlanacağı için evrelemenin doğru yapılması gereklidir. Histopatolojik olarak tanısı doğrulanan her hastaya uygun evreleme için göğüs, batın, pelvis bilgisayarlı tomografik tetkikleri ve kemik iliği biyopsisi yapılmalıdır. çok erken evre Hodgkin hastalığında evreleme amacı ile evreleme laparatomisi denilen bir ameliyat yapılarak karın içinde büyümüş lenf düğümü olup olmadığı araştırılmalıdır.

Hodgkin hastalığında tedavi erken evrede radyoterapi yapılması şeklindedir. Hastalık daha ileri evrede ise kombine kemoterapi şemaları (ABVD, MOPP gibi) uygulanmalıdır.Erken evrede uygun tedavi ile % 80 lere ulaşan şifa şansı ileri evrelerde de daha düşük bir oranda devam etmektedir. Hodgkin hastalığında hastanın yaşı, hastalığın histopatolojik tipi, hastalığın evresi, B semptomlarının varlığı tedavi başarısını etkileyen faktörlerdir. Hodgkin dışı lenfomada tedavi planı lenfomanın derecesi, hastalığın yaygınlığı gibi birçok faktöre göre yapılır. Agresif HDL lı hastaların % 30- 60 ında kombine kemoterapi ile şifa elde edilebilir. Hastalığın sessiz formlarında şifa elde edilememesine rağmen prognoz çok iyidir. Bu hastalar 20 yıl ve daha fazla yaşayabilirler. HDL tedavisinde kemoterapi, radyoterapi veya bu tedavilerin kombinasyonu kullanılmaktadır. Bazı sessiz lenfoma türlerinde bekle gör politikası uygundur. Hastalığa ait semptomu olmayan hastalar belirli aralıklarla fizik muayene ve laboratuar testleri , görüntüleme ile izlenir. Hastalık ilerleme gösterince tedaviye geçilir. Agresif lenfomalarda ise kemoterapi uygulanır.

Kemoterapi ilaç tedavisidir. İlaçlar kanser hücrelerini öldürür veya kanser büyümesini durdurur. Kemoterapi normal hücrelere de benzer etki yapar. Kemoterapi çoğu kez kombine kemoterapi şeklindedir. Kombine kemoterapilerle hem ilaçların tümör üzerine sinerjist etkisinden yararlanılır, hem de tek tek ilaçlar yerine kombine tedavide daha düşük dozda birkaç ilaç verilerek ilaçların doza bağlı yan etkisi azaltılmış olur. Kemoterapi rejimi belirli dozlarda , belirli bir sıra ile verilen antikanser ilaç kombinasyonudur. Tek doz kemoterapi ile az sayıda tümör hücresi öldürülmüş olur. Tüm kanser hücrelerini öldürmek için tedaviyi birkaç doz halinde vermek gerekir. Kür sayısı tümör büyümesine fırsat vermemek, dirençli kanser hücrelerinin gelişimini önlemek için gereken sıklıkta olmalıdır. Kemoterapi genellikle siklusler halinde verilir. Herbir tedaviyi birkaç haftalık ilaçsız istirahat dönemleri izler. Tedavi yapıldığı dönem ve tedavisiz dönem kemoterapi siklusu adını alır. Kemoterapi rejimine göre tedavi ağızdan ilaç vererek, damardan injeksiyon ile veya damardan serum takılarak intravenöz infüzyon tedavisi şeklinde yapılır.

İntravenöz infüzyon tedavisi birkaç siklus halinde yapılacaksa kalıcı ya da geçici kateter takılabilir. HDL sessiz seyirli ise evre I ve II de radyoterapi, evre III ve IV de bekle gör tedavisi, kemoterapi ( klorambusil, CHOP, fludarabin) veya monoklonal antikorlar gibi biyolojik tedaviler uygulanabilir. İntermediate ve agresif lenfomalarda ise evre I ve II de tam doz kemoterapi veya kemoterapi + radyoterapi yapılır. Standart tedavi CHOP dur. III veya IV. evrede kombine kemoterapi yapılır. Standart tedavi CHOP dur. Bazen HDL lı hastalar için kök hücre transplantasyonu ile birlikte yüksek doz kemoterapi yapılması gerekir. Kemik iliği kök hücre denen akyuvar, alyuvar ve kan pulcukları oluşturan, olgunlaşmamış bir hücre içerir. Bazen kanser hücrelerini öldürmek için yüksek doz radyoterapi veya kemoterapi gerekir. Bu tedavi ile normal kemik iliği de yıkılır.

Sağlıklı kemik iliği elde etmek için bir vericinin kemik iliği veya kök hücreleri kullanılır. Nüks eden hastalarda lenfoma tipi ve nüks zamanına göre yeni tedavi planlanır. Tam düzeldikten sonra yeniden lenfomanın ortaya çıkmasına nüks denir. Bazen nüks etmiş hastalara da yoğun tedaviler yapılmasını izleyerek kemik iliği veya kök hücre nakli yapılması gerekebilir.

Kemoterapi dışı diğer tedaviler nelerdir?


  • Radyoterapi: Radyasyon tedavi edilen alandaki kanser hücrelerini öldüren bir lokal tedavidir. Tedavi sınırlı bir bölgeye veya geniş alanlara verilebilir. Radyasyon ağrısızdır. Yorgunluk, iştah kaybı, boğazda tahriş, bulantı, öksürük, ağız kuruluğu, deri döküntüleri, saç dökülmesi radyoterapinin beklenen yan etkileridir.
  • Biolojik tedaviler: İmmunoterapi dahil biyolojik tedaviler vücudun hastalıkla savaşabilme kapasitesinin kullanıldığı tedavi şekilleridir. Monoklonal antikorlar bir antijene karşı yapılmıştır. Kanser hücreleri belli antijenlere karşı yapılan monoklonal antikorlarla yok edilmektedir. Radyoimmunoterapi ile monoklonal antikorlara radyoaktif molekül eklenerek direkt tümöre radyoterapi yapılabilmektedir. Radyoaktif molekül I 131 veya yitriyum 90 dır. İnterferon tedavisi de vücutta doğal olarak oluşan bir madde olan alfa interferonun direkt tümör hücreleri öldürebilme etkisinden yayrarlanılarak uygulanır. Yan etkileri gripal infeksiyon benzeri semptomlar ( ateş, zayıflık, kas ve eklem ağrıları) dır.
Lenfomada prognostik faktörler nelerdir?
Lenfomada tedavinin başarısını etkileyen faktörlere prognostik faktörler denir. HDL için yaşın 60 ın altında olması, genel durumun iyi olması, serum LDH düzeyinin yüksek olmaması, hastalığın erken evrede olması , ekstranodal hastalık olmaması iyi prognostik faktörlerdir.

Lenfoma tedavisinin seyrini açıklamak için hangi terimler kullanılmaktadır?


Primer tedavi: Lenfoma tedavisi için hastaya uygulanan ilk tedavidir. Primer tedavi sonrası elde edilen sonuç komplet remisyon, parsiyel remisyon, hastalığın refrakter olması şeklinde olabilir.Komplet remisyon: Tedavi sonrası hastalığa ait tüm bulgular ortadan kalkar.
Kür(şifa): Hastalık bulgularının tümü ile görülmediği süre en azından 5 yılı aşarsa sözkonusudur.
Parsiyel remisyon: Tümör boyutları ilk boyutlarından en az ½ den fazla küçülmüştürDüzelme: Tümör geriler, ancak tedavi sonrası başlangıç büyüklüğünün ½ sinden daha büyük kalırsa söz konusudur.
Stabil hastalık: Tedavi sonrası hastalık iyileşmez veya kötüleşmez
Refrakter hastalık: Kanser tedaviye dirençlidir.
Hastalığın ilerlemesi: Tedavi sırasında hastalık ilerlerse veya tümör büyürse (tedavi yetmezliği) söz konusudur.
Prognoz: Hastalığın nasıl ilerleyeceğini ve iyileşme ihtimalini belirtmek için kullanılan bir terimdir. Prognoz aynı hastalığı olan çok sayıdaki hastanın değerlendirilmesi ile belirlenir.
Standart tedaviler: Uzun süredir kullanılan, denenmiş tedavilerdir.
Klinik çalışmalar(Gelişmekte olan tedaviler): Tedavinin uygun, daha etkili ya da daha az toksik olduğunu tayin etmek için uygulanan yeni tedavilerdir.
Toksisite:Kemoterapi genellikle hızla çoğalan hücrelere etkilidir. ör. Kanser hücreleri gibi. Ancak özellikle saçlar gibi hızla büyüyen hücreler ya da ağız, mide- barsak sistemi ve kemik iliği gibi organlardaki normal hücreleri de öldürebilir. Bunun sonucu toksisite ( yan etkiler) ortaya çıkar. Yan etkiler hafif ya da ağır olabilir.


Kemoterapinin yan etkileri nelerdir?


Erken dönemde ortaya çıkan yan etkiler şunlar olabilir:
1. Kan yapımında azalma:
2. Saç dökülmesi:
3. Mide barsak sistemine ait yan etkiler:
4. Yorgunluk:
5. Diğer yan etkiler: öksürük, deride döküntüler olmasıdır. Tedaviden sonra tam düzelmesi haftalar, aylar alabilen bir şikayettir.
Ağır bir yorgunluk olması çoğu kez aneminin işaretidir. Bulantı, kusma olması başta gelen gastrointestinal şikayetler içindedir. Bulantı çoğu kez ilk semptomdur, bazen 1-2 gün sonra başlayabilir. İshal bir yan etki olabilir. Ağız içinde kızarıklık, ağrı olmasına mukozit denir. Ağız içinde metalik tad alınabilir. Bunlar geçici yan etkilerdir. çoğu hastada saçlar, kaşlar, kirpikler, kol ve bacaklardaki, genital bölgedeki dökülür. Bu geçici bir etkidir. çoğu kez ilk kemoterapiden 2-3 hafta sonra başlar. Kemik iliğinde yapılan alyuvar, akyuvar ve kan pulcukları kemoterapinin myelosupresyon denen etkisi ile geçici olarak yapılamaz. Anemi alyuvarlarda azalma olmasıdır. Gerekirse eritrosit süspansiyonu verilir. Nötropeni akyuvarlarda azalma olmasıdır. Nötrofiller infeksiyonlara karşı korunmada önemli rol oynarlar. Azaldıkları zaman hayatı tehdit eden infeksiyonlar ortaya çıkabilir. Her kemoterapiden önce bu nedenle kan sayımı yapılır. Nötropeni varsa tedaviye nötrofil yapımını uyaran yardımcı tedaviler eklenebilir. Trombosit sayısı düşebilir. Trombositler pıhtılaşma olayına katılarak kanamayı önlerler. Trombositler azalınca dişeti, burun, cilt kanaması ortaya çıkabilir. Bu durumda trombosit transfüzyonu gerekebilir.

Kemoterapinin geç olarak ortaya çıkan yan etkileri :Başarılı tedavi edilen lenfomalı hastaların çoğu uzun yıllar sağlıklı olarak yaşayacaktır. Ancak hastalığa ya da tedaviye bağlı bazı problemler zaman içinde ortaya çıkabilir. Kemoterapinin geç yan etkileri kısırlık ve erken menapoz olmasıdır. Riski tedavinin tipi ve kemoterapi miktarına göre değişebilir. Erken menapoz 30 yaş üzerinde daha sıktır. 30 yaş altındaki kadınlarda mensesler tekrar başlayabilir. Erkekte ise geçici veya kalıcı kısırlık olabilir. Lenfoma tanısı ile tedavi edilen hastalarda lösemi, melanom veya organlarda oluşan tümörler gibi sekonder kanser gelişme riski fazladır.
Kemoterapi sırasında hastalarca dikkat edilmesi gereken acil durumlar nelerdir?
Hastada aşağıdaki bulgular ortaya çıkarsa doktora başvurulmalıdır. Yapılan önlemlere rağmen devam eden bulantı, kusma Kulakta dolgunluk Bacaklarda şişlik Açıklanamayan kilo alma veya kilo kaybı Yorgunluk Başdönmesi Solunum zorluğu öksürük Ağız ve boğazda ağrı Kabızlık veya ishal İnfeksiyon bulgusu(ateş)

Lenfoma ile ilgili tıbbi terimler nelerdir?


Kanser: Vücudumuzdaki milyonlarca hücre yaşlanır ve yerlerini sağlıklı hücrelere bırakır. Bu sistemin bozulması ve anormal hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalması sonucunda bir kitle oluşur. Bu kitleye tümör denir. Kanser anormal hücrelerin kontrolsüz büyümesi ile ortaya çıkan hastalıkları ifade etmek için kullanılan bir deyimdir.İmmun sistem: Vücudumuz iç ve dış birçok faktörle etkileşmesine rağmen , çoğu insan yaşamı boyunca sağlıklı kalır. Ortaya çıkan hastalıklar çoğu kez geçicidir ve kısa sürede iyileşir. Dış etkenler ya da vücutta oluşan mutasyonlara rağmen sağlıklı yaşayabilmemiz için immun sistem devreye girer. İmmun sistem vücuda giren mikroorganizmalarla ( bakteri veya virus gibi) ya da anormal veya kanserli hücrelerle etkileşir. Bu etkileşim tüm hücrelerin yüzeyinde bulunan antijen denilen proteinler aracılığı ile olur. İmmun hücreler antijeni tanıdığı zaman immun cevap başlar, organizma yabancı maddeyi veya anormal hücreyi ortadan kaldırır.

Lenfatik sistem: Lenfatik sistem vücut savunma sisteminin bir parçasıdır. Vücudun hastalık ve infeksiyonlardan korunmasında rol alır. Bu sistem lenfosit isimli akyuvarları taşıyan ve lenf sıvısı denen bir sıvı içeren ince damarlardan oluşur.Bu damar ağı içinde lenf düğümleri denen küçük organlarda yer alır. Lenf düğümleri boyun, koltuk altı, kasık gibi yerlerde bulunur. Lenf akımı lenf düğümleri ve lenfoid dokular olan dalak, bademcik, kemik iliği ve timus arasında dolaşır. Lenf düğümleri gelen lenf sıvısını süzer; böylece bakteri, virus ve diğer yabancı maddeler dolaşımdan çıkarılır.

Lenfosit: Akyuvarların bir tipidir. Bu akyuvarlar kemik iliğinde yapılır ve kan damarları ile lenf damarları içinde dolaşır. Yabancı hücreleri tanır ve yok edilmesinde etkili olur. Lenfositler T lenfositler, B lenfositler ve NK hücreleri (doğal öldürücü hücreler) şeklinde 3 ana gruba ayrılır. B lenfositler plazma hücrelerine farklılaşır. Plazma hücrelerinin yaptığı antikor denen özel maddeler toksinler, bakteriler ve bazı kanser hücreleri ile etkileşir.

Lenfadenomegali: Lenf düğümlerinin büyümesine verilen isimdir.

Hepatomegali: Karaciğerin normal boyutlarından daha fazla büyümesine verilen isimdir.
Splenomegali: Dalağın normal boyutlarından daha fazla büyümesine verilen isimdir.

BAKINIZ


Son düzenleyen perlina; 13 Mart 2017 15:47
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
1 Haziran 2007       Mesaj #2
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  lenfomaa.jpg
Gösterim: 2108
Boyut:  23.7 KB

Lenfoma

Vücudumuzda "lenf" adı verilen renksiz sıvıyı taşıyan çok küçük damarlardan oluşmuş bir ağ vardır. Bu ağa "lenfatik sistem" denir. Lenf sıvısı içinde, vücudumuzdaki enfeksiyonlara ve hastalıklara karşı savaşan lenfosit adlı beyaz kan hücreleri (akyuvarlar) bulunur. Vücudumuzdaki bu geniş ağın bağlantı noktaları bezelye büyüklüğündeki lenf düğümleridir. Lenf düğümleri koltukaltında, ensede, kasıkta, göğüste ve karında yoğunlaşmıştır. Lenf düğümleri, lenf sıvısını filtre ederek bağışıklık yanıtının oluşmasını sağlar. Dalak, timüs bezi, bademcikler ve kemik iliği de lenfatik sisteme dahil olan organlardır.

Sponsorlu Bağlantılar
TANIM
Bazı durumlarda lenfositlerde kanser gelişebilir ve kanserli lenfositler çoğalarak normal yapıdaki lenfositlerin yerini almaya başlar. Sonuçta vücudun bağışıklık sistemi baskılanır ve görevini yerine getiremez hale gelir.
Tüm kanserlerin yaklaşık %5''ini oluşturur. Lenfoma, kolay tedavi edilen kanserler arasındadır. Farklı lenfoma tipleri vardır. Bazı lenfomalar 15-30 yaşlar arasında sık görülürken bazıları ise ileri yaşlarda görülür.

BELİRTİ ve BULGULAR
• Lenf düğümlerindeki büyümeye bağlı olarak ensede, koltukaltında ve kasıkta ele gelen yaygın, ağrısız, yüzeysel şişlikler
• Vücut genelinde şiddetli kaşıntı
• Ateş, titreme, gece terlemesi
• Sürekli halsizlik hissi, kilo kaybı, iştah kaybı
• Sürekli öksürme, nefes darlığı, göğüste rahatsızlık hissi
• Karaciğer ve dalakta büyüme
• Enfeksiyonlara karşı duyarlılığın artması
NEDENLERİ
Kesin olarak bilinmemektedir. Virüs gibi enfeksiyona neden olan bir mikroorganizmayı düşündüren bazı dolaylı kanıtlar ileri sürülmüştür.

TEŞHİS YÖNTEMLERİ

Şüpheli vakalarda aşağıdaki yöntemlerle tanıya gidilmeye çalışılır.
• Kan hücrelerinin çeşitli yöntemlerle incelenmesi
• Kemik iliği örneği alınması
• Kemik iliği biyopsisi
• İmmünolojik araştırmalar yapılması ve serumdaki immünglobulinlerin incelenmesi
• Radyolojik incelemeler: Akciğer ve iskelet sistemi filmleri, İVP, bipedal lenfanjiografi, ultrason ve bilgisayarlı tomografi (BT)
• Karın içi organların ameliyatla incelenmesi ve organ biyopsileri alınması
TEDAVİ
Lenfoma tipine ve evreye bağlı olarak radyoterapi ve/veya kemoterapi uygulanır. Kemoterapide uygulanan çeşitli ilaç protokolleri vardır.
Son düzenleyen perlina; 13 Mart 2017 15:48
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
1 Haziran 2007       Mesaj #3
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi

LENFOMA NEDİR ?


Lenfoma ,diğer grup onkolojik hastalıklar içinde yaşamın uzatılması ve daha kaliteli yaşam sağlanması ve hastaların kurtarılmaları açısından daha fazla başarı elde edilmiş bir hastalıktır. Lenf sisteminden köken alan habis bir hastalıktır. Lenfomalar öncelikle 2 gruba ayrılır. Hastaların az bir kısmı Hodgkin Hastalığı denilen lenfoma türüne sahiptir. Çoğunluk, Hodgkin dışı (Nonhodgkin) denilen lenfoma grubunda yer alır ve hastaya sadece lenfoma deniliyorsa genellikle bu grup kastedilmektedir.

LENFATİK VE İMMÜN SİSTEM HANGİ ORGANLARDAN OLUŞUR?
Lenfatik ve immun sistem , vücudun enfeksiyonlara karşı mücadele etmesini sağlayan sistemin içinde yer alır. Lenfatik sistemde lenf bezeleri denilen boyun, koltuk altı, kasık bölgelerimizde normalde erişkinlerde genellikle ele gelmeyen küçük yapılar vardır. Ayrıca lenfatik sisteme dahil olan organlar vardır. Bunlar bademcikler, dalak, karaciğer, kemik iliği ve göğüs boşluğumuzda bulunan ve çocuklukta aktif olan bir organ timusdur. Ayrıca mide, ince barsak ve cildimiz katmanları arasında bu lenfatik yapılar yer almaktadır. Hastalık , yukarda bulunan lenfatik yapılardaki normal hücrelerin yerinde anormal şekil, yada hızlı bölünme özellikleri olan hücrelerin ortaya çıkması ile gelişmektedir. Bu hücreler ayrıca dalağa, karaciğer ve kemik iliğine yayılma özelliği gösterebilmektedir.

HODGKİN DIŞI LENFOMALAR


BELİRTİLERi NELERDİR ?
En sık görülen belirti boyun, koltuk altı ve kasık bölgelerindeki lenf bezelerinin ağrısız şişerek ele gelmesidir. Hastalarda diğer bulunabilen belirtiler ise söyledir; sebebi tam açıklanamayan ateş, kilo kaybı, gece terlemesi, halsizlik, ciltte kaşıntı.... Bu şikayetler, grip gibi başka hastalıkların seyrinde de görülebilir. Bu nedenle bu tür bulguları olan hastalarda lenfoma teşhisini ancak doktor koyabilir.

TANI NASIL KONUR ?
Lenfoma olasılığı düşünülen hastada kesin tanı konulabilmesi için büyüyen lenf bezinin tümünün çıkartılması ya da her hangi bir organda yerleşmiş ise parça alınması ilk işlemdir. Yapılan bu işleme biyopsi denir. Elde edilen dokuların patolog tarafından çeşitli işlemlere tabi tutularak mikroskop altında incelenmesiyle tanı konur.

Hodgkin dışı lenfoma için çok farklı sınıflamalar vardır. Patolog tarafından hangi tipi olduğu tanı raporunda verilir. Bu tiplerin önemi; hangi tedavi seçeneğinin hasta için uygun olacağını göstermesidir. Doktor hangi tedavi seçeneğini uygulayacağına patoloji raporunda belirtilen tiplemeye göre karar verir.

EVRELEME NEDİR ve NASIL YAPILIR ?
Evreleme hastalığın yaygınlığının belirlenmesi işlemidir. Hastada lenf bölgeleri taranmalıdır. Hastanın el ile saptanabilecek boyun, koltuk altı, kasık vb bölgelerindeki lenf bezlerine muayene sırasında bakılır. Elle saptanamıyan diğer bölgelerinde ise basit direkt röntgen grafileri, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi (BT) yada magnetik rezonans görüntüleme (MRG) gibi çeşitli görüntüleme yöntemleri kullanılır. Görüntüleme yöntemleri ile genellikle boyun, göğüs (toraks), karın (abdomen) ve alt karının (pelvis) bölgeleri incelenir. Ayrıca kemik iliği biyopsisi yapılarak kemik iliğinde yayılım olup olmadığı araştırılır.

NASIL TEDAVİ EDİLİR ?
Her lenfoma hastası için tedavi kendine özgündür. Çünkü hastalığın evresine, hücre tipine, hastanın yaşına, hastanın tedaviyi kaldırıp kaldıramayacağına ve lenfoma tipinin hızlı yada yavaş seyirli oluşuna göre doktor tedavinin şeklini ve verilecek ilaçları belirler.

Hodgkin dışı lenfomanın tedavisi ilaçlarla (kemoterapi), ışın tedavisiyle (radyoterapi) veya ikisi birlikte olarak yapılmaktadır. Ayrıca hastadan kök hücre toplanarak yüksek doz kemoterapi sonrası bu kök hücreleri tekrar hastaya verme işlemi (yüksek doz kemoterapi ve otolog periferik kök hücre transplantasyonu), biyolojik ilaçlarlai ve cerrahi olarak da tedavi edilebilmektedir. Bazen yavaş seyirli lenfomalarda hastaya tedavi verilmez ve hasta belli aralarla doktor tarafından kontrol edilerek izlenir. Hastanın tedavisine karar veren uzmanlar tıbbi onkolog ve radyasyon onkoloğu olmaktadır.

TEDAVİNİN YAN ETKİLERİ NELERDİR ?
Tedavi sırasında kullanılan ilaçları tipine ve dozuna göre bazı istenmeyen etkiler olabilmektedir. Bunlara yan etkiler denir. Burada sık görülenler belirtilecektir. Ancak siz bu tedaviler sırasında fark ettiklerinizi doktorunuza bildirerek bunlarında değerlendirilmesini ve bunlar için yapılabilecek tedavileri öğreneceksiniz.

Hodgkin dışı lenfoma tedavisinde kullanılan ilaçların bulantı ve kusma yan etkisi genellikle hafif ve kısa süreli olmaktadır. Saç dökülmesi bazı tedavilerde hafif bazılarında tamamen dökülme tarzındadır. Ancak tedavi bittikten sonra 6 ay içerisinde genellikle eskisi kadar güzel saçlarınızın geri geleceği bilinmelidir. Kemoterapi sırasında kan hücrelerinin üretim yeri olan kemikiliği de tedaviden etkilenmektedir. Bu karşımıza kırmızı küreciklerin azalması (anemi), beyaz kürelerimizin azalması (lökopeni), enfeksiyonlarla savaşan beyaz küreler içinde önemli bir grup olan nötrofillerin azalması (nötropeni) ve kanama olmasını önleyen trombosit denilen küçük kan hücrelerinin azalması (trombositopeni) olarak karşımıza çıkabilmektedir. Bu kan hücrelerindeki azalma, doktorunuz tarafından belli aralarla yapılan kan sayımları ile izlenecek ve gerekli görülen kan ürünleri başkasından elde edilerek size verilecektir. Kemoterapi böbrek ve karaciğer işlevlerini etkileyebilir ; bu durum gerekli kan tetkikleri ile izlenir. Hastalarda iştahsızlık, damak tat alımında değişiklik, cilt ve tırnaklarda renk koyulaşması, geçici yada kalıcı fertilite(üreyebilirlik) değişiklikleri olabilmektedir. Burada bildirilmiş olan yan etkiler her hastada mutlaka olacak belirtiler olarak düşünülmemelidir.

Radyoterapiye bağlı yan etkiler, ışın yapılan bölge ve verilen doza göre değişkenlik gösterir. Genellikle hastalarda radyoterapinin ilerleyen günlerinde yorgunluk hali gelişmektedir. Hastaya dinlenmesi, yapabildiği kadar hareket etmesi önerilir. Radyaterapi yapılan alanlarda kıl ve saç kaybı, kızarma, kuruluk, duyarlılık ve kaşıntı, cilt koyulaşması sık görülen yanetkilerdir. Boyun ve göğüs bölge radyoterapisi sonrası boğazda kuruluk ve yutma güçlüğü olmaktadır. Karın bölgesine yapılan radyoterapilerde bulantı, kusma, ishal ve idrar şikayetleri ortaya çıkabilmektedir. Kan hücreleri etkilenebileceğinden kan sayımları ile yakın takip edilir.

Ateş yükselmesi ve beklenmeyen kanamalar olduğunda takip eden doktorun hastalar tarafından uyarılması gerekir.

Biyolojik tedaviler aşı tarzında (interferon) uygulanır. Bunların yan etkileri soğuk algınlığı bulgularını andırır. Kırıklık, yorgunluk, titreme, ateş, kas ve eklem ağrıları, iştah kaybı, bulantı, kusma ve ishal olabilir.

Yüksek doz kemoterapi ve periferik kök hücre transplantasyonunda yan etkiler normal dozda kemoterapi tedavisinden daha fazladır. Hastalar kanama, infeksiyon organ yanetkileri açısından yakın takibe alınır.

HODGKİN HASTALIĞI
Lenfomalar içinde yer alan bir alt gruptur. Diğer lenfomalara hodgkin dışı lenfomalar denir. Hodgkin hastalığı lenfomaların yaklaşık dörtte birini ,yani oldukça azını oluşturmaktadır. Vücudumuzdaki lenf organlarından köken alır, genellikle tek veya birkaç adet lenf bezesinin büyümesi hasta tarafından fark edilen ilk olaydır.

RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?

Hastalığın sebebi tam olarak bilinmemektedir. Bulaşıcı değidir. Kardeşlerinde hodgkin hastalığı olanların bu hastalığa yakalanma riski daha fazladır. Ebstein Barr adlı virusun hastalığa yakalanmayı arttırdığı düşünülmektedir. Hastalar genellikle 15 ile 34 yaşları arasındaki genç erişkinlerdir.

HASTALIĞIN BELİRTİLERİ TANISI VE TEDAVİSİ
Hodgkin hastalığının belirtileri, tanısı, evrelemesi ve tedavisi (kemoterapi ve radyoterapi) ve yan etkileri Hodgkin dışı lenfoma ile benzerdir (bakınız lenfoma).
Ancak tedavide kullanılan ilaç ve şemalar, veriliş zamanları farklıdır. Hastalığın genel seyri hodgkin dışı lenfomalara nazaran daha iyidir. Hastaların büyük çoğunluğu uygun tedaviyle iyileşmektedir.
Son düzenleyen perlina; 11 Mart 2017 12:11
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
3 Haziran 2007       Mesaj #4
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  LENFOMA.jpg
Gösterim: 1775
Boyut:  71.7 KB
BOYUNDA KİTLE
Boyunda Kitle Ne Demektir:
Boyun üstte çene, altta da köprücük kemiklerine kadar olan kısımdır. Bu bölge de çok sayıda lenf bezi bulunur. Bu lenf bezleri normalde dıştan görülmez ve elle hissedilmezler. Ancak iltihap, tümör gibi durumlarda büyürler ve gözükür hale gelirler. Boyunda kitle tabiri bu lenf bezlerinin büyümesi, ya da boyundaki lenf bezi dışındaki organların iltihabı, tümörü ve kistlerine bağlı olarak gelişen, dıştan görülebilen veya doktorun elle muayenesinde ortaya çıkan şişliklere denir.

Boyunda Kitle Neden Oluşur:
Boyunda kitle oluşmasının en sık sebebi lenf bezlerinin iltihap ya da tümöre bağlı olarak büyümesidir. Lenf bezleri çevre dokulardaki hastalıklar sonucu kolayca büyürler. Cilt, ağız içi, dil, bademcik, boğaz, burun, geniz bölgesi, kulak, gırtlak, akciğerler hatta bazen mide ile ilgili rahatsızlıklar boyundaki lenf bezlerinde büyümeye yol açarlar. Tüm vücuttaki lenf bezlerinin üçte biri boyunda bulunur. Boyunda kitle oluşturacak hastalıklar olarak lenf bezleri dışında tükrük bezleri, tiroid bezi, gırtlak, kas dokusu ve diğer dokulara ait kistler ve tümörler ile bazı doğuştan gelen problemlerin sonradan ortaya çıkmasına bağlı hastalıklar da boyunda kitle yapabilir.

Teşhis Nasıl Konur:
Boyunda kitle oluşturan hastalığın gerçek sebebini bulmak her zaman kolay değildir. Bazen sadece muayene ile kitlenin nedeni hakkında bilgi edinilebilir. Eğer kitle ile beraber bademcik iltihabı ya da buna benzer bir hastalık bulunduysa öncelikle bu tedavi edilir ve kitlenin iyileşip iyileşmediğine bakılır. Ya da ilk muayene sırasında kitlenin özelliklerine göre ciddi olabilecek bir hastalığa bağlı olmadığı düşünülürse belli bir süre takip edilebilir. Fakat kitlenin sebebi ile ilgili bir fikir edinilemiyorsa ya da ciddi olabilecek bir hastalığa bağlı olduğu düşünülüyorsa mutlaka sebebi bulmaya yönelik bazı incelemeler yapılmalıdır. Özellikle çocuklarda boyunda çok sayıda lenf bezi bulunabilir. Bunlar genellikle önemli olmayan ve daha önce geçirilimiş iltihaplara bağlıdır. Ancak mutlaka bir KBB uzmanı muayene edip tetkik gerekip gerekmediğine karar vermelidir.

Ne Gibi Tetkikler Yapılmalıdır:
Boyunda kitle sebebini araştırmak için yapılabilecek bir çok tetkik vardır. Hangi tetkikin yapılacağı genellikle muayene sırasında şüphelenilen duruma göre belirlenir. Bazen de bir tetkikin sonucu bir başka tetkiki gerektirir. Bazı hastalarda hangi tetkik yapılırsa yapılsın kesin sebep belirlenemeyebilir. Kitlenin çıkarılıp patolojide incelenmesi bazen tetkik yöntemi olabilmektedir. En sık yapılan tetkikler şunlardır:
-Kan sayımı ve diğer kan tahlilleri
-Akciğer grafisi
-Endoskopik muayene
-Boyun ultrasonu
-Bilgisayarlı tomografi (BT)
-Manyetik resonans (MR)
-İğne biopsisi (İğne ile parça alınması)
-İnsizyonel biopsi (küçük bir operasyonla kitleden bir parça alınması): Bu tetkik çok nadiren uygulanmaktdır. Çünkü eğer kötü huylu bir hastalık varsa bunun yayılmasına yol açabilir.
-Kitlenin çıkarılması: Kitle çıkarılarak patolojik olarak incelenir ve kesin sebep belirlenir.
Bu tetkik ve muayene bulgularına göre şüphelenilen duruma göre yeni tetkikler gerekebilir.
Nasıl Tedavi Edilir: Boyunda kitlenin nasıl tedavi edileceği, kitlenin sebebine bağlıdır. Başka bölgedeki iltihaplara bağlı lenf bezi büyümelerinde, o bölgenin tedavisi kitlenin de tedavi olmasını sağlar. Kist gibi kitleler, bu kitlenin çıkarılması ile tedavi edilir. Eğer tümör varsa, nasıl tedavi edileceği bu tümörün yerine ve yayılımına göre belirlenir. Lenf bezi kanserlerinde kemoterapi ya da radyoterapi tedavi seçeneğidir. Ancak birçok kanserin tedavisinde, kanserin kaynaklandığı doku ile beraber lenf bezleri de ameliyatla çıkarılır.
Son düzenleyen perlina; 13 Mart 2017 16:02
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
3 Haziran 2007       Mesaj #5
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  LENFOMA.jpeg
Gösterim: 2078
Boyut:  26.6 KB
Lenf bezleri nedir?

Bunlar lenf kanallarının drenajını yapan oval biçimde küçük yapılardır. Bunlar insan vücudunun her yerinde bulunur ve boyundaki cilt altında, koltuk altında, kasıkta vb. hissedilebilir. Boylan üç milimetre ile 1,25 santimetre arasında olur.

Lenf bezlerinin fonksiyonları nelerdir?
Çok sayıda beyaz hücreler bulunmakta olan lenf dokularından meydana gelen lenf bezleri enfeksiyon veya hastalığa ya da bunların yayılmasına karşı korunma organlarıdır.

Bakteri veya toksinler lenf bezlerine vardıkları zaman ne olur?
“Lenfadenit” diye adlandırılan bez iltihaplanması meydana gelir.

Lenfanjit nedir?
Lenf bezlerine inen lenf kanallarının iltihaplanması.

Lenf kanallarında bir iltihaplanma (lenfanjit) olduğu nasıl anlaşılır?
Lenf kanalı yönü üzerinde ciltte kırmızı çizgiler görülür. Bir el veya ayakta olan bir enfeksiyondan kollar veya bacaklar üzerinde bu kırmızı çizgilerin uzadığı görülür.

Lenfanjit’in tedavisi nedir?
Nedeninin, ilk enfeksiyon yaptığı yerde cerrahî ensizyon yoluyla ve drenajla ortadan kaldırılması. Ayrıca, lenf kanalı içerisindeki bir iltihaplanma çok kez antibiyotiklerle de kontrol altına alınabilir.

Enfeksiyon lenf bezlerini sardığı taktirde ne meydan gelir?
a. Bez büyür ve kolay incinir.
b. Muayyen bir süre bezler içerisindeki hücreler iltihaba başarı ile mücadele gösterebilirse, enfeksiyon geçer ve guddelerdeki şişkinlik söner.
c. Enfeksiyon lenf bezlerinde durdurulmuş olmasına rağmen lenfler ciddî şekilde yıpranmış olabilir. Böyle olduğu takdirde bir lenf bezi apsesi gelişir.
d. Eğer enfeksiyon çok ciddî ise lenf bezinden geçerek bezin öte tarafında bulunan lenf kanallarına varır ve oradan da kan akımına girerek septisemiye yol açar.
Lenf bezleri apse teşekkül etmesinde alâkalı iseler ne yapılmalıdır?
Apsenin cerrahî müdahale yoluyla yarılması ve drenaja tâbi tutulması gereklidir.

Lenf bezi iltihaplanması ilâçla başarılı bir şekilde tedavi edilebilir mi?

Vakaların büyük bir kısmında antibiyotikler lenf bezlerinin iltihaplanmasını kontrol altına alabilir. Ancak cerahat geliştiği takdirde cerrahî müdahale gerekir.

Lenf bezi iltihaplanması genellikle nerede görülür?

a. Kafatasını kaplayan deri iltihaplandığı zamanlarda boynun arkasında büyümüş olan lenf bezlerine rastlanacaktır. Kulak iltihaplandığı hallerde ise kulağın önünde ve arkasındaki bezler büyümüş olacaktır. Yüz, burun ve boğaz iltihaplandığı hallerde boyundaki bezler büyüyecek ve kolaylıkla incinebilecektir.
b. Ayak parmaklarında veya ayakta meydana gelen bir iltihap kasıkta büyümüş olan bezler meydana getirecektir.
c. Parmaklarda veya ellerde olagelen bir iltihap koltuk altında büyümüş olan bezlere neden olacaktır.

Lenf bezelerinin büyümeleri, iltihaplanmadan başka nedenlerden olabilir mi?

Evet. Kanserin en genel yayılma şekillerinden biri lenf kanalları yoluyladır. Böylece kanser çok kez lenf bezlerine yayılır ve bunların büyümesine neden olur.

Kanserin yayılmasıyla en çok hangi bezler etkilenir?

Göğüsten yayılan bir kanser çak kez koltuk altlarındaki lenflere tesir eder. Burun, boğaz veya tiroid guddesinden yayılan bir kanser çok kez boyundaki lenflerde kendisini gösterir. Vücudun alt kısımlarından yayılan bir kansere kasıktaki lenflere tesirli olabilir. Bütün iç organların bitişik lenf bezleri vardır ve bunlar çok kez kanserin yayılmasıyla bulaşabilirler.

Veremle lenf bezlerinin bir ilişkisi olabilir mi?
Evet. Birçok durumlardaki tedavi usullerinde bir lenf bezinin çıkarılması tavsiye edilebilir.
Son düzenleyen perlina; 13 Mart 2017 16:08
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
3 Haziran 2007       Mesaj #6
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi

Lenfödem Nedir?


Vücudumuzu oluşturan hücreler bir sıvı ortamında bulunmaktadırlar. Bu sıvının içinde hücreler için gerekli olan besin ve oksijen yer almaktadır. Hücreler ihtiyaçları olan maddeleri buradan alırlar ve bunları kullandıktan sonra atık maddeleri tekrar bu ortama verirler. Buradaki sıvı lenf kanalları yoluyla damar sistemine oradan da genel dolaşıma geçmektedir. Lenf sıvısı lenf kanalları yoluyla taşınırken lenf düğümleri denen bölgelerde süzülerek tekrar lenf dolaşımına katılmaktadır.

Lenfödem, lenfatik sıvının hücreler arası dokuda birikerek, sıklıkla kollarda veya bacaklarda, ara sırada gövde de şişmeye neden olmasıdır.
Lenfödem, lenf sistemi damarlarının yapısal olarak eksikliğinden veya bozukluğundan primer, lenf damarları zedelendiğinde veya lenf nodları çıkarıldığında sekonder meydana gelir.
Lenfatik sıvı, lenfatik transport kapasitesini aşınca, etkilenen bölgede proteinden zengin anormal sıvı birikimi meydana gelmeye başlar. Tedavisiz bırakılan vakalarda artan şişmeye bağlı doku oksijenlenmesi azalır, yara iyileşmesi bozulur. Proteinden zengin sıvı bakterilerin beslenmesine oldukça iyi ortam hazırlar.Lenfanjit denilen yumuşak doku iltihabına neden olur.
Lenfödem, venöz yetmezlik sonucu oluşan ödemle karıştırılmamalıdır. Bununla beraber tedavi edilmeyen venöz yetmezlik kombine venöz lenfatik sistem yetmezliğine dönüşür ve lenfödem şeklinde tedavi edilir.

Lenfödemin nedenleri :


Primer lenfödem, bir veya daha çok ekstremiteyi veya vücudun bir kısmını etkiler. Doğumda, ergenliğin başlangıcında veya yetişkinlik çağında sebebi bilinmeyen şekilde başlayabilir, veya vasküler anormalliklerle birliktedir.

Sekonder lenfödem veya edinilmiş lenfödem, cerrahi sonrası radrasyon, enfeksiyon veya travma sonrası gelişebilir. Spesifik cerrahiler, örneğin melenom veya meme, jinekolojik, baş ve boyun, prostat veya testiküler, mesane, kolon kanserleri veya lenf nodlarının alınması lenf ödem açısından daima risk taşır.

Sekonder lenfödem :
Malin hastalık veya tedavisi sonrasında mastektom sonrası kol şişmesi veya abdominal operasyon sonrası bacak şişmeleri
Enflamasyonlar
Ven hastalıkları
Travma ve skar dokuları
Böcek ısırmaları veya zehirli otlar
Mantar hastalıkları, parazitik hastalıklar
Radyasyon zedelenmesi

Lenfödem Belirtileri Nelerdir?
Kol veya bacakta dolgunluk hissi;
Deride gerginlik;
El bileği veya ayak bileği ve parmakların hareketliliğinin azalması;
Giysi, bilezik, saat, yüzük, ayakkabı, çorap, gibi eşyaların dar gelmesi, iz bırakması;
Bu belirtilerin biri bile dikkatinizi çektiğinde, derhal doktorunuza başvurmalısınız.

Hastalığın ciddiyeti:
Lenfödemin klinik tablosu ciddiyetine göre 3 döneme ayrılır. 4. dönem de literatürde yer alır.
Dönem 1
Reversıbl lenfödem (Geri dönebilen lenfödem)
Ödem gün içinde giderek artar geceden sonra dağılır.
Kesin tanımlamayan yakınmalarla birlikte geçici şişme görülür

Dönem 2
Kronik geri dönmeyen lenf ödem
Sürekli şişlik, ağır hissetme
Ağrı, yanma ( etkilenen ekstremitede)
Hareket kısıtlanması
Hastanın günlük rutin yaşamında ödemin önemsiz şekilde etkilenmesi
Konnektif dokunun artmasına yatkınlık

Dönem 3
Lenfostatik Elafantiasis
Zaman geçtikce artan ekstremite deformasyonu
Önemli ölçüde hareket ve fonksiyon kısıtlanması
Ciddi ağrılar

Dönem 4
Steward Treves sendromu
Lenfenjiosarkom, daima öldürücü
Son düzenleyen perlina; 11 Mart 2017 12:09
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
3 Haziran 2007       Mesaj #7
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
62642d1489216222 hodgkin hockin hastaligi dunya lenfoma gunu h4897
Günümüzde kanser, her yıl ortaya çıkan 10 milyondan fazla vaka ile yeryüzünün en yıkıcı hastalığıdır. Ancak; kanserle ilgili göz ardı edilmemesi gereken gerçek, etkili tütün kontrolü ve sağlıklı beslenme ile kanserlerin üçte ikisinin önlenebileceği, erken teşhis edildiğinde de bazı kanserlerin etkin bir şekilde tedavi edilebileceğidir. Her yıl teşhis edilen kanser hastalıklarının önemli bir bölümü erken tanı ile etkin bir şekilde tedavi edilebilmektedir.

Lenfoma nedir?


Lenfoma, “lenf sisteminden” kaynaklanan kanserlerin ortak adıdır. Lenfoma erken tanındığında ve doğru tedavi uygulandığında şifa ile sonuçlanan bir hastalıktır.

Lenf sistemi nedir?


Lenf sistemi bedenimizin bağışıklık sisteminin bir parçasıdır. Lenf sistemi mikrobik ve diğer pek çok hastalıklar ile mücadele eden akyuvarları üretir, biriktirir ve bedenimizin her köşesine taşır.
Lenf sistemini tüm bedenimizde dağılmış olan bir ağa benzetebiliriz. Bu ağda lenf damarları, lenf bezleri ve diğer lenf organ ve dokuları bulunmaktadır.

Lenf damarları da, kan damarları gibi, ama onlardan ayrı bir sistem içinde, bedenimizin tüm bölgelerine dağılır. Lenf damarlarında renksiz, suya benzeyen bir sıvı taşınmaktadır. Bu sıvıya lenf sıvısı denir. Lenf sıvısında yer alan akyuvar hücreleri, hastalıklar ile mücadele etmek üzere bedenin her noktasına ulaştırılmaktadır. Bu hücrelere genel olarak lenfosit de denmektedir. Lenfositlerin iki görevi çok önemlidir: Mikroplar ile savaşmak ve bedenimizdeki bir tümörün büyümesine engel olmak.

Bu ağın üzerinde bulunan önemli bir yapı da lenf bezleridir. Lenf bezleri fasulye benzeri bir yapıya sahip olan küçük organlardır. Bunlar bağışıklık sistemimiz için önemli hücrelerin üretilmesinden ve depolanmasından sorumludur.
Lenf bezleri bedenin belli bölgelerinde kümeler halinde bulunur: Bu bölgelere boyun, koltuk altları, kasıklar, göğüs kafesinin içi ve karın örnek verilebilir.
Lenf sisteminin diğer organları arasında bademcikler, dalak, kemik iliği de bulunmaktadır. Ayrıca mide, barsak ve cilt gibi bazı organlarımızda da lenf sisteminin özelliğini taşıyan doku bölümleri vardır.

İşte tüm bu yapıya, lenf damarlarına, lenf bezlerine, diğer lenf organ ve dokularına birlikte lenf sistemi denmektedir. Bu yapı içinde ortaya çıkan kanserlerin genel adı da, lenfomadır.

Lenfoma kimlerde görülür?
Lenfoma hem çocuklarda hem de erişkinlerde görülen bir hastalıktır.
Lenfoma konusunda risk faktörleri biliniyor mu?
Saptanmış bazı riskler vardır. Bunlar:
• Uzun süren (kronikleşmiş) mikrobik hastalıklar
• Bağışıklık sistemini zayıflatıcı durumlar
• Bazı kimyasal maddelere maruziyet (Böcek öldürücü ilaçlar gibi)
• Bazı virüslerden kaynaklanan hastalıklar

Lenfomanın belirtileri nelerdir?


En sık belirti boyunda, koltuk altında ya da kasıklardaki lenf bezlerinin ağrı vermeyen şişliğidir. Ayrıca:
• Açıklanamayan ateş,
• Gece terlemeleri,
• Geçmeyen bitkinlik hali,
• Açıklanamayan kilo kaybı,
• Ciltte kaşıntı,
• Ciltte geniş, kırmızı döküntüler de görülebilir.

Bu belirtiler ortaya çıktığında ne yapılmalı?


Mutlaka hekime başvurunuz. Ancak unutmayın, bu belirtilerin hiçbiri lenfomaya özgü değildir; pek çok başka hastalıkta da benzer belirtiler görülebilmektedir. Tanıyı sadece hekim kesinleştirebilir.
Son düzenleyen perlina; 13 Mart 2017 16:11
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
4 Haziran 2007       Mesaj #8
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi

LENFOMA NEDİR ?


Lenfoma ,diğer grup onkolojik hastalıklar içinde yaşamın uzatılması ve daha kaliteli yaşam sağlanması ve hastaların kurtarılmaları açısından daha fazla başarı elde edilmiş bir hastalıktır. Lenf sisteminden köken alan habis bir hastalıktır. Lenfomalar öncelikle 2 gruba ayrılır. Hastaların az bir kısmı Hodgkin Hastalığı denilen lenfoma türüne sahiptir. Çoğunluk, Hodgkin dışı (Nonhodgkin) denilen lenfoma grubunda yer alır ve hastaya sadece lenfoma deniliyorsa genellikle bu grup kastedilmektedir.
62639d1489215779 hodgkin hockin hastaligi lenfomaa

LENFATİK VE İMMÜN SİSTEM HANGİ ORGANLARDAN OLUŞUR?
Lenfatik ve immun sistem , vücudun enfeksiyonlara karşı mücadele etmesini sağlayan sistemin içinde yer alır. Lenfatik sistemde lenf bezeleri denilen boyun, koltuk altı, kasık bölgelerimizde normalde erişkinlerde genellikle ele gelmeyen küçük yapılar vardır. Ayrıca lenfatik sisteme dahil olan organlar vardır. Bunlar bademcikler, dalak, karaciğer, kemik iliği ve göğüs boşluğumuzda bulunan ve çocuklukta aktif olan bir organ timusdur. Ayrıca mide, ince barsak ve cildimiz katmanları arasında bu lenfatik yapılar yer almaktadır. Hastalık , yukarda bulunan lenfatik yapılardaki normal hücrelerin yerinde anormal şekil, yada hızlı bölünme özellikleri olan hücrelerin ortaya çıkması ile gelişmektedir. Bu hücreler ayrıca dalağa, karaciğer ve kemik iliğine yayılma özelliği gösterebilmektedir.

HODGKİN DIŞI LENFOMALAR
BELİRTİLERi NELERDİR ?
En sık görülen belirti boyun, koltuk altı ve kasık bölgelerindeki lenf bezelerinin ağrısız şişerek ele gelmesidir. Hastalarda diğer bulunabilen belirtiler ise söyledir; sebebi tam açıklanamayan ateş, kilo kaybı, gece terlemesi, halsizlik, ciltte kaşıntı.... Bu şikayetler, grip gibi başka hastalıkların seyrinde de görülebilir. Bu nedenle bu tür bulguları olan hastalarda lenfoma teşhisini ancak doktor koyabilir.

TANI NASIL KONUR ?
Lenfoma olasılığı düşünülen hastada kesin tanı konulabilmesi için büyüyen lenf bezinin tümünün çıkartılması ya da her hangi bir organda yerleşmiş ise parça alınması ilk işlemdir. Yapılan bu işleme biyopsi denir. Elde edilen dokuların patolog tarafından çeşitli işlemlere tabi tutularak mikroskop altında incelenmesiyle tanı konur.

Hodgkin dışı lenfoma için çok farklı sınıflamalar vardır. Patolog tarafından hangi tipi olduğu tanı raporunda verilir. Bu tiplerin önemi; hangi tedavi seçeneğinin hasta için uygun olacağını göstermesidir. Doktor hangi tedavi seçeneğini uygulayacağına patoloji raporunda belirtilen tiplemeye göre karar verir.

EVRELEME NEDİR ve NASIL YAPILIR ?
Evreleme hastalığın yaygınlığının belirlenmesi işlemidir. Hastada lenf bölgeleri taranmalıdır. Hastanın el ile saptanabilecek boyun, koltuk altı, kasık vb bölgelerindeki lenf bezlerine muayene sırasında bakılır. Elle saptanamıyan diğer bölgelerinde ise basit direkt röntgen grafileri, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi (BT) yada magnetik rezonans görüntüleme (MRG) gibi çeşitli görüntüleme yöntemleri kullanılır. Görüntüleme yöntemleri ile genellikle boyun, göğüs (toraks), karın (abdomen) ve alt karının (pelvis) bölgeleri incelenir. Ayrıca kemik iliği biyopsisi yapılarak kemik iliğinde yayılım olup olmadığı araştırılır.

NASIL TEDAVİ EDİLİR ?
Her lenfoma hastası için tedavi kendine özgündür. Çünkü hastalığın evresine, hücre tipine, hastanın yaşına, hastanın tedaviyi kaldırıp kaldıramayacağına ve lenfoma tipinin hızlı yada yavaş seyirli oluşuna göre doktor tedavinin şeklini ve verilecek ilaçları belirler.

Hodgkin dışı lenfomanın tedavisi ilaçlarla (kemoterapi), ışın tedavisiyle (radyoterapi) veya ikisi birlikte olarak yapılmaktadır. Ayrıca hastadan kök hücre toplanarak yüksek doz kemoterapi sonrası bu kök hücreleri tekrar hastaya verme işlemi (yüksek doz kemoterapi ve otolog periferik kök hücre transplantasyonu), biyolojik ilaçlarlai ve cerrahi olarak da tedavi edilebilmektedir. Bazen yavaş seyirli lenfomalarda hastaya tedavi verilmez ve hasta belli aralarla doktor tarafından kontrol edilerek izlenir. Hastanın tedavisine karar veren uzmanlar tıbbi onkolog ve radyasyon onkoloğu olmaktadır.

TEDAVİNİN YAN ETKİLERİ NELERDİR ?

Tedavi sırasında kullanılan ilaçları tipine ve dozuna göre bazı istenmeyen etkiler olabilmektedir. Bunlara yan etkiler denir. Burada sık görülenler belirtilecektir. Ancak siz bu tedaviler sırasında fark ettiklerinizi doktorunuza bildirerek bunlarında değerlendirilmesini ve bunlar için yapılabilecek tedavileri öğreneceksiniz.

Hodgkin dışı lenfoma tedavisinde kullanılan ilaçların bulantı ve kusma yan etkisi genellikle hafif ve kısa süreli olmaktadır. Saç dökülmesi bazı tedavilerde hafif bazılarında tamamen dökülme tarzındadır. Ancak tedavi bittikten sonra 6 ay içerisinde genellikle eskisi kadar güzel saçlarınızın geri geleceği bilinmelidir. Kemoterapi sırasında kan hücrelerinin üretim yeri olan kemikiliği de tedaviden etkilenmektedir. Bu karşımıza kırmızı küreciklerin azalması (anemi), beyaz kürelerimizin azalması (lökopeni), enfeksiyonlarla savaşan beyaz küreler içinde önemli bir grup olan nötrofillerin azalması (nötropeni) ve kanama olmasını önleyen trombosit denilen küçük kan hücrelerinin azalması (trombositopeni) olarak karşımıza çıkabilmektedir. Bu kan hücrelerindeki azalma, doktorunuz tarafından belli aralarla yapılan kan sayımları ile izlenecek ve gerekli görülen kan ürünleri başkasından elde edilerek size verilecektir. Kemoterapi böbrek ve karaciğer işlevlerini etkileyebilir ; bu durum gerekli kan tetkikleri ile izlenir. Hastalarda iştahsızlık, damak tat alımında değişiklik, cilt ve tırnaklarda renk koyulaşması, geçici yada kalıcı fertilite(üreyebilirlik) değişiklikleri olabilmektedir. Burada bildirilmiş olan yan etkiler her hastada mutlaka olacak belirtiler olarak düşünülmemelidir.

Radyoterapiye bağlı yan etkiler, ışın yapılan bölge ve verilen doza göre değişkenlik gösterir. Genellikle hastalarda radyoterapinin ilerleyen günlerinde yorgunluk hali gelişmektedir. Hastaya dinlenmesi, yapabildiği kadar hareket etmesi önerilir. Radyaterapi yapılan alanlarda kıl ve saç kaybı, kızarma, kuruluk, duyarlılık ve kaşıntı, cilt koyulaşması sık görülen yanetkilerdir. Boyun ve göğüs bölge radyoterapisi sonrası boğazda kuruluk ve yutma güçlüğü olmaktadır. Karın bölgesine yapılan radyoterapilerde bulantı, kusma, ishal ve idrar şikayetleri ortaya çıkabilmektedir. Kan hücreleri etkilenebileceğinden kan sayımları ile yakın takip edilir.

Ateş yükselmesi ve beklenmeyen kanamalar olduğunda takip eden doktorun hastalar tarafından uyarılması gerekir.

Biyolojik tedaviler aşı tarzında (interferon) uygulanır. Bunların yan etkileri soğuk algınlığı bulgularını andırır. Kırıklık, yorgunluk, titreme, ateş, kas ve eklem ağrıları, iştah kaybı, bulantı, kusma ve ishal olabilir.

Yüksek doz kemoterapi ve periferik kök hücre transplantasyonunda yan etkiler normal dozda kemoterapi tedavisinden daha fazladır. Hastalar kanama, infeksiyon organ yanetkileri açısından yakın takibe alınır.

HODGKİN HASTALIĞI
Lenfomalar içinde yer alan bir alt gruptur. Diğer lenfomalara hodgkin dışı lenfomalar denir. Hodgkin hastalığı lenfomaların yaklaşık dörtte birini ,yani oldukça azını oluşturmaktadır. Vücudumuzdaki lenf organlarından köken alır, genellikle tek veya birkaç adet lenf bezesinin büyümesi hasta tarafından fark edilen ilk olaydır.

RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?
Hastalığın sebebi tam olarak bilinmemektedir. Bulaşıcı değidir. Kardeşlerinde hodgkin hastalığı olanların bu hastalığa yakalanma riski daha fazladır. Ebstein Barr adlı virusun hastalığa yakalanmayı arttırdığı düşünülmektedir. Hastalar genellikle 15 ile 34 yaşları arasındaki genç erişkinlerdir.

HASTALIĞIN BELİRTİLERİ TANISI VE TEDAVİSİ

Hodgkin hastalığının belirtileri, tanısı, evrelemesi ve tedavisi (kemoterapi ve radyoterapi) ve yan etkileri Hodgkin dışı lenfoma ile benzerdir (bakınız lenfoma).
Ancak tedavide kullanılan ilaç ve şemalar, veriliş zamanları farklıdır. Hastalığın genel seyri hodgkin dışı lenfomalara nazaran daha iyidir. Hastaların büyük çoğunluğu uygun tedaviyle iyileşmektedir.

Son düzenleyen perlina; 13 Mart 2017 16:14
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
4 Haziran 2007       Mesaj #9
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi

LENF HASTALIKLARI VE CERRAHİ TEDAVİLERİ


Lenfatik sistem interstisyel sıvıdan kan dolaşımına sıvı transferi sağlayan ve immün
sistem ile beraber çalışarak yabancı cisim invazyonuna karşı koruyucu filtre görevi gören bir
sistemdir.

TARİHÇE
İlk kez Hipokrates tarafından tanımlanmıştır (mö 460-377).Aristo (mö 384-322) beyaz kan
damarı olarak tarif etmiştir.Erasistratus (mö 310-250) ‘süt dolu’ mezenterik arterlerden
bahsetmiştir.Eustachius 1563’te bir diseksiyon sonucu torasik ductusu tespit etmiştir ancak
önemini kavrayamamış ve ‘vena alba torasicis’ olarak isimlendirmiştir.Gasparo Asellius
1622’de bir köpek diseksiyonu sırasında mezenterik lenfatikleri tespit etmiş ve ‘vasa
lactae’olarak isimlendirmiştir.Bu damarların barsaklardan chyle absorbe ettiklerini
saptamıştır.Ancak lenfatiklerin karaciğerde sonlandığını düşünmüştür.Jean Pecquet 1651’de
mezenterik drenajın ‘receptaculum chyli’ ve oradan da torasik ducta doğru olduğunu
saptamıştır.Bu damarlar Bartholin tarafından lenfatik olarak isimlendirilmiştir.Entegre sistem
olarak lenfatikler 18.yy sonunda William Hunter tarafından tarif edilmiştir.‘Açık uç teorisi’ von
Kölliker ve von Recklinghausen tarafından keşfedilmiştir.Modern lenfatik anlayışı Starling ile
başlar.(Hidrostatik basınç ve plasma proteinlerinin onkotik basıncı arasındaki ilişki) .1950’lerde
Kinmonth Kontrast Lenfangiografi tekniğini geliştirmiştir.

Lenfatik taşıma kapasitesi aşıldığında, anormal lenfatik damar veya lenf nodlarına bağlı
obstrüksyon gibi problemler neticesinde proteinden zengin interstisyel sıvı birikimi oluşur.Bu
duruma Lenfödem denir.
Lenfödem kozmetik, bakteriyel-fungal enfeksiyonlar, kronik inflamasyonve malignensi
gibi komplikasyonlara yol açabilir.İnterstisyel sıvı Starling onkotik ve hidrostatik kuvvetlerine
göre düzenlenir.Hidrostatik basınç kan plasma ultrafiltratını interstisyel alana taşır.Bunun büyük
çoğunluğu venöz kapiller tarafından geri emilir.24 saatlik periodda 2-4 litrelik proteinden zengin
(75-150 gr) sıvı lenfatik sistem tarfından taşınır.Lenfatik disfonksiyonu, oklüzyon veya travma
neticesinde lenfödem oluşur.Lenfödem oluşması için tüm kollateral ve kompensatuar
mekanizmaların aşılması gerekmektedir.
Ad:  lymphoma10.jpg
Gösterim: 2866
Boyut:  75.7 KB
Lenfödem’de proteinden zengin sıvı, lenfosit, çeşitli plasma proteinleri, immünglobinler
ve sitokinler birikir. Bu maddeler cilt-ciltaltında kronik inflamatuar değişikliklerin oluşmasına
neden olurlar.
  • Lenfatik Anatomisi ve Histolojisi
  • Periferik lenf damarları
  • Lenf Nodları
  • Majör lenfatik trunklar
  • Lenfatik Kapillerler
Tek katlı endotelden oluşur.Bazal memranı olmamasına rağmen arteriyel-venöz
kapillerlere benzerler.Lenfatik sistemde tek yönlü akım mevcuttur:bu biküspid valfler ve
başlangıç lenfatiklerindeki endotel hücreler ve çevre interstisyel doku arasındaki destekleyici
mikrofibriller ile sağlanır.Endotel hücreleri arasındaki geniş gap junction varlığı büyük molekül
emilimine müsade eder.Daha küçük lenf komponentleri ise endotelden aktif fagositoz ile alınır.
Daha büyük lenf damarları arter ve venlerden oldukça farklıdır: Venöz sistem tamamen sıvı ile
doludur ve basınç ya da direnç değişikliklerine anında yanıt verir ancak lenf sistemi tamamen sıvı ile dolu değildir.Lenfatikler yalnızca uzun süren staz sonrası tam doludur.Oluşan lenf afferent lenf damarları ile önce lenf nodlarına taşınarak filtre edilir ve daha sonra da efferent lenfatik kanallara gönderilir.

Süperfisyel Medial Lenfatik Sistem
–Alt extremite lenfatik akımının % 80’inden sorumludur
–Süperfisyel Lateral Lenfatik Sistem
–VS Parvaya yakın yerleşir
–Derin Lenfatik Sistem
– Tibial ve Peroneal damarlara yakın bir ağ yaparlar ve Popliteal LN’larından derin Femoral
LN’larına bağlantı sağlarlar

İnguinal LN’larında süperfisyel ve derin lenfatikler birleşerek önce Aortailiak LN’larına
buradan ise IVC ve Aorta arasında L1–L2 seviyesinde bulunan Cysterna Chyli’ye drene olurlar.
Bu seviyede mezenterik, pelvik ve alt extremite LN’ları birleşerek Cysterna Chyli’yi oluştururlar.
Torasik Duct cysterna chyli’yi drene ederek sol subklavyen vene dökülür.

LENFÖDEM PATOFİZYOLOJİSİ BULGU VE BELİRTİLER
-Artan, ağrısız alt extremite şişliği
-Gode bırakmayan distalden proximale doğru azalan ödem
-Hiperkeratoz, cilt fissürleri, onychomikozlar
-Ayakta metatarslar üzerinde tipik buffalo hump ödemi
-Kare şeklinde parmaklar; Stemmer işareti
Lenfödem lenfatik taşıma kapasitesi aşıldığında ve sonrasında kompensatuar
mekanizmalar tükendiğinde ortaya çıkar.Bu kompensatuar mekanizmalar:

Kollateral lenfatik dolaşım
Spontan lenfovenöz fistüller
Artmış doku makrofaj aktivitesi
Eğer travma ya da obstrüksyona bağlı lenf dolaşımı bozulursa kompensatuar
mekanizmalar uzun süre effektif olarak çalışırlar.(Alt veya üst extremite lenfödemi inguinal ya
da axiller disseksiyonu takiben yıllar boyunca gelişmeyebilir ).Yüksek proteinli lenf birikimi
kronik, gode bırakmayan ödemle sonuçlanır.Bu yüksek protein miktarı subkutan dokuda fibrotik
reaksiyona neden olur.Oluşan skar dokusu lenf damarlarının daha da fazla zarar görmesine neden olur;
Fibrozis permeabilitenin ve intrinsik kontraktilitenin azalmasına sebep olur
Lenf damarlarının dilatasyonu valvüler inkompetansa, fibrosis ve inflamasyon ise kapaklarda
kalıcı hasara neden olur.
Hastalık progresyonu devam ettikçe LN ve Majör Lenf damarları da fibroze olur
Zamanla oluşan kollateraller de fibrozdan etkilenir ve tükenir
Çoğu zaman Dermal lenfatikler lenfödemin kronik fazında tek drenaj yolu olurlar
Lenfödemde lenfatiklerin filtre fonksiyonları da ortadan kalkar; sonuçta yabancı cisim,
enfeksiyöz ajan ve makromolekül filtrasyonu bozulur ve doku enfeksiyonlara açık hale gelir.
Obstrüktif lenfanjit de hastalığın seyrinde önemli rol oynar.

LENFÖDEM SINIFLANDIRMASI
Sınıflandırma
–etiolojiye (1°-2°)
– genetiğe (familiyal-sporadik)
– ödem başlangıç zamanına göre (konjenital,precox,tarda) yapılabilir.
Ancak bu sınıflandırmalar tedavide etkin değildir;tedavi anatomik anomalinin durumuna
göre planlanır.

1° Lenfödem:
Gelişimsel anomalidir ve konjenital olabilir.Hayatın 2-3. Dekadında ortaya çıkabilir
(precox) veya 35 yaşından sonra oluşabilir (tarda).En sık precox tiptedir.Kadınlarda daha sıktır ve
ödem puberte veya gebelik ile beraber başlar.Hikayede yavaş ancak devamlı artan ayak bileği ve
bacak ödemi vardır.Aile hikayesi + olabilir (familial)

2° Lenfödem:
Edinsel problemdir.Enfeksiyon, travma, radyasyon, tümör, lenfoproliferatif hastalıklar ya
da yaralanmaya bağlı gelişir.Daha sıktır.En sık bölgesel LN disseksiyonuna bağlıdır.Rtx,
enfeksiyon, travma, malign obstrüksyon diğer önemli etkenlerdir.3.Dünya ülkelerinde Filariazis
en sık 2° lenfödem nedenidir.ABD’de malignensi, Rtx en sık sebeplerdir.

TANI
  • Hikaye
  • FM
  • Görüntüleme Yöntemleri
  • Fizik Muayene
Kompensatuar mekanizmaların çalıştığı henüz tükenmediği durumda ödem gode bırakır
tarzda olabilir.Daha sonraki evrelerde gode bırakmaz hale gelir ve uzun süreli elevasyonla dahi
düzelmez.Ödem genelde distalde , perimalleolar alanda başlar, ayağın dorsal yüzeyinde
metatarsların üzeri genelde etkilenir; bu tipik buffalo hump deformitesidir.Erken dönemde hafif
ısı artışı ve pembe renk değişikliği , ciltte hiperkeratotik alanlar ve likenifikasyon (Peau’d
orange),kare şeklinde parmaklar görülebilir.(Stemmer belirtisi), egzematöz dermatit oluşabilir,
cilt ülserleri , tırnaklarda sarı renk değişikliği ve clubbing görülebilir. Ağrı yoktur, ağırlık hissi
olabilir,ağrı varsa venöz hastalık veya enfeksiyon düşünülmelidir.

Görüntüleme Yöntemleri
  • –Lenfosintigrafi
  • –CT
  • –MRI
  • –Lenfangiografi
1-Lenfosintigrafi
Tercih edilen tanı yöntemidir.Non-invaziftir.Tc 99m işaretli insan serum albumini
interstisyel alana enjekte edilerek yapılır ve çift başlı Gamma sayacı ile işaretli malzemenin
dağılımına göre disfonksiyon veya obstrüksiyon belirlenir.Enjeksiyon 2-3. Parmaklar arasından
tübercülin iğnesi ile bilateral yapılır.Hastaya 1 saat boyunca her 5 dakikada 1 dk egzersiz
yaptırılır.1 saatte 12 görüntü alınır.1. Saat ve 3. Saatte 20 dakikalık tüm vücut taraması
yapılır.Bölgesel LN aktivitesi 15-60 dakikalar arası maximum olmalıdır.(daha uzun süre patoloji
göstergesidir.)

Bir lenfosintigrafi anormaldir:
-Enjeksiyon bölgesinden alınmayan veya geciken madde varlığında
-Dermal geri akım mevcutsa(Kutanöz patern; dermal kollateraller ile)
-Azalmış, zayıf veya hiç olmayan bölgesel LN varlığında
-Extravazasyon, lenfosel, lenfangiektazi gibi durumlarda anormal lokalizasyonlu birikim varlığında
1° Lenfödem 2° Lenfödemden ductus hipo-aplazisi ile ayırtedilebilir.
Lenfödem için işlemin sensitivitesi %92, spesifisitesi %100’ e yakındır
2-CT
Kitle veya tümör ayırıcı tanısında önemlidir.
3-MRI
2° lenfödemde kitle basısı için,vasküler malformasyon,yumuşak doku tümörlerinde
tanı,lipedema, kronik venöz ödem- lenfödem ayırıcı tanısında kullanılır.Lipedemada
1-subkutan yağ dokusunda artış varken damarlanmada artış olmaz
2-süperfisyel/derin lenfatik oranında venöz ödem ve lenfödemin aksine artış vardır
LN ve geniş lenfatiklerin anatomisini ortaya koyar
4-Lenfangiografi
Subkutan dokuya verilen kontrast madde subdermal ve süperfisyel dermal lenfatikler
tarafından hızla toplanır.Lokal anestezi kullanılarak yapılan invazif bir işlemdir.1 ml isosulfan
mavisi (Lyphazurine) 1-2. Parmaklar arasına enjekte edilir.Küçük transverse bir insizyon
yapılarak lenf damarı disseke ve kanüle edilir (30 G kateter ile).Yağda çözünür kontrast olan
ethiodize yağ 1-7 ml/8 saatte tatbik edilir.Eğer tam obstrüksyon varsa kontrast madde birkaç
hafta ya da ay boyunca ilk bölgede kalabilir.İnvazif olduğu için çok tercih edilen bir yöntem
değildir:
–Mikrovasküler lenfatik rekonstrüksyon planlanan hastada
–Lenfangiektazilerde
–Şilöz reflüde
–Şilöz ascitesde
–Şilotoraksta uygulanabilir
Komplikasyonları içerisinde:iyot allerjisi,obstrüktif lenfangitis,pulmoner emboli (spontan
lenfovenöz fistüllerden doğru) sayılabilir ve işlem sırasında ağrı görülebilir.

Ayırıcı Tanı

Sistemik sebepler
–Bilateral gode bırakan ödem yaparlar
–Kardiak ödem sebepler (KKY, kronik konstrüktif perikardit, triküspid yetmezliği vb)
–Hepatik ödem sebepler
–Renal ödem sebepler
–Endokrin ödem sebepler
Lokal sebepler
–En sık tek taraflı extremite şişliği venöz hastalıklarda ve özellikle de kronik venöz yetmezlikte
görülür ve lenfödem ayırıcı tanısında en çok bunlar karışır.
–DVT hikayesi veya ayak bileğine yakın bölgede venöz staz ülseri venöz yetmezlik lehinedir.
–Yüzeyel varisler olabilir
–Gode bırakır
–Dermatit eşlik edebilir
–Ağrılıdır
–Noninvazif çalışmalardan impedans pletismografi ve/ya duplex USG ayırıcı tanıda kullanılabilir
Klippel Trenaunay sendromu
–Lenfödemi taklit edebilir.
–Port wine lekeleri +
–Etkilenen extremitede hipertrofi +
–Atipik lateral varisler +
–Derin venöz sistem anomalisidir.
Parkes-Weber sendromu gibi AV fistüllü diğer hastalıklarda da üfürümlü, pulsatil, dilate
süperfisyel venöz sistem görülür

TEDAVİ
  • Profilaktik Tedavi
  • Tıbbi Tedavi
  • Mekanik Redüksiyon
  • Cerrahi Tedavi
  • A-Profilaktik Tedavi
Geri dönüşümsüz, fibrotik değişiklikler oluşmadan lenfödem tedavisi daha kolay ve
efektiftir.2° lenfödem dikkatli , erken ve uygun tedavi ile önlenebilir.Filarial hastalıkta
antiparazitik tedavi (dietilkarbonat veya ivermektin) lenfatik hasarı sınırlar.Malignensi için
yapılan LN disseksiyonları mümkün olduğu kadar minimumda tutulmalıdır.Adjuvan Rtx
kullanımı dikkatli yapılmalıdır.2° enfeksiyon agresif tedavi edilmelidir ve yeni enfeksiyonların
oluşumu metikülüs hijyen ile engellenmelidir.(Topikal fungal enfeksiyonlar da önlenmelidir.)
Ciltte travma koruyucu giysiler tercih edilmelidir.Rekürren enfeksiyonu olan hastalarda günlük
AB profilaksisi gerekebilir

B-Tıbbi Tedavi

Diüretik kullanımı ve sıvı azaltılması tartışmalıdır çünkü; etkisi geçicidir.Sekonder
hemokonsantrasyon olur ve bu ciddi yan etkilere sebep olabilir.Diüretik malign hastalıkların
terminal fazdaki akut hecmelerinde,akut lenfödemdeve lenfödemi menstrüel döngüye bağlı
olanlarda kullanılabilir.Diyetteki tuz miktarı az olmalıdır.Benzopyron kronik lenfödemde doku
makrofajlarının proteolitik etkilerini arttırarak faydalı olabilir.Böylece proteinler interstisyel
alandan farklı bir yöntemle uzaklaştırılabilirler.Teorik olarak interstisyel alandaki protein
uzaklaştırılabilirse lenfatik sıvı da kaybolacaktır.

C-Mekanik Redüksiyon

Lenfödemin cerrahi olmayan tedavilerinde asıl olan extremitenin hacmini
düşürmektir.Erken tedavi verilirse bu sağlanabilir ve korunabilir.Fibrosis geliştikten sonraki
kronik lenfödemde tam anlamıyla normale dönüş olamamaktadır.
Bacağın 45° açıyla elevasyonu basit ve etkili bir yöntemdir. Efektif tedavi için yatak istirahati
gerekir. Bu nedenle genelde hospitalize hastalarda etkilidir.
Manuel Lenfatik Drenaj basit düzenli masaj lenfatik drenajı artırır ve dokuları yumuşak ve
dekomprese tutar.Sekansal olarak 4 kadranda (üst, alt, sağ, sol) sırayla yapılır.Ödemin olduğu
lokalizasyonun kontralateraline masaj yapılır böylece sağlam lenfatik drenaj olan kısımda akım
hızlandırılır ve komşu ödemli dokudan lenf çekilmiş olur.İşlem haftada 2-3 kez proximalden
distale doğru yapılmalıdır.İşlem sonrası elastik kompresyon çorabı giyilmelidir.
External Kompresyon yüksek basınçlı (40-50 mmHg)ve ödemli alanı tamamen kapsayacak
kadar uzun olmalı, hasta yatmadığı sürece bu çorapları giymelidir.
Sekansal Hava Kompresyon Cihazları ödem sıvısını extremiteden ‘sağmak’ için
kullanılır.Sağlam lenfatik drenajlı alandan 90-100 mmHg basınçla 1:3
kompresyon/dekompresyon oranı ile ödem boşaltılır.Günde 6-8 saat haftada 2-3 gün devam
edilir.6ay içinde %20’lik gerileme sağlanabilir.Akut enfeksiyon, DVT ya da KKY’nde
kontrendikedir

D-Cerrahi Tedavi
Tüm hastaların %5-10’una uygulanır
Endikasyonlar
Bozulmuş fonksiyon ve azalmış hareket kapasitesi
Tekrarlayan selülit ve lenfanjit
Geçmeyen ağrı
Lenfangiosarcoma
Kozmetik nedenler
A- Eksizyonel operasyonlar
Charles Prosedürü
Modifiye Homans Prosedürü
Thompson Prosedürü
B- Lenfatik Rekonstrüksyonlar
Lenfovenöz Anastamozlar
Lenfatik Greftleme
Eksizyonel Operasyonlar
Lenfödemli cilt altı dokusu ve bir miktar cildin eksizyonudur.
Charles Prosedürü
Tibial tuberositeden malleole kadar tüm cilt ve cilt altı dokusunun eksizyonudur.En
radikal eksizyonel operasyondur.Yoğun fibrosis varsa derin fasya da eksize edilir.Yara genelde
etkilenmemiş bir başka extremiteden alınan split kalınlığında ya da tam kat cilt grefti ile kaplanır.

Sık geçirilmiş selülit, hiperkeratoz, dermatit gibi problemler nedeniyle güç işlemlerdir.Bu teknik
rekonstrüksyon ya da flap prosedürü uygulanamayan hastalara saklanmalıdır.Uzun dönem
sonuçları orta-kötüdür.

Modifiye Homans Prosedürü

Üstte cilt dokusu bırakılacak şekilde fibrotik subkutan dokunun
eksizyonudur.Proksimalde pnömatik bir turnike ile işlem esnasında hemostaz sağlanır.Tibial
sınırın 1 cm posteriorundan uzunlamasına medial bir insizyon yapılır.Orta kalınlıkta (1-1.5cm)
subkutan doku baldırın orta-sagital ekseninin anterior ve posteriorundan eksize edilir.Fazla
miktardaki cilt çıkarılır ve yara flepleri alttaki fasyaya kesintisiz temas edecek şekilde
kapatılır.Subkutan ya da dermal sütur kullanılmaz.Sonuçlar eksize edilen doku miktarına bağlıdır
genelde %65-80 oranında yeterli büyüklük redüksiyonu sağlanır

Thompson Prosedürü
Subkutan flap prosedürüdür.Amaç normal fonksiyonlu bir lenfatik dokunun hastalıklı sahaya
kaydırılmasıdır.Bir miktar fibrotik dokunun eksizyonu da beraberinde yapılır.Cilt altı dokusunun
eksizyonundan sonra derin kas kompartmanının içine flap ucu deepitelize edilir ve gömülür
(sütur ile).Teoride bu gömülen flap kendi subdermal lenfatik plexusu ile derin lenfatik kanallar
arasında bağlantı sağlayacaktır.Ancak bu gösterilememiştir.Asıl faydası ödemli cilt ve cilt altı
dokusunun eksizyonundan kaynaklanmaktadır.Sonuçta Modifiye Homans Prosedüründen daha
iyi sonuçları yoktur.

Lenfatik Rekonstrüksyonlar
Lenfatik obstrüksyon tedavisinin en direkt ve fizyolojik metodu lenfatik transportunun
iyileştirilmesidir.Geçmişte Omentum yerleştirerek veya lenfödemli bölgeye bir ileum segmenti
taşıyarak (mezenterik köprü op.) yapılan lenfatik bağlantılar çok marjinal sonuçlar elde
etmiştir.Günümüzde mikrovasküler tekniklerdeki son gelişmeler lenfatik kanalların doğrudan
rekonstrüksyonuna izin vermektedir.Ancak bu işlem lenf obstrüksyonu extremitenin
proximalindeyken yani distaldeki lenfatikler intaktken uygulanabilmektedir.1° lenfödemde
hastalık genelde yaygın olduğundan bu hastalar rekonstrüksyon için zayıf adaylardır.

Lenfovenöz Anastamozlar
Değişik derecede başarı oranları vardır.Lenfangiografi ile spontan lenfovenöz fistül
oluşumu gösterilince gündeme gelmiştir. (Doğal kompensatuar mekanizmalar).Bu teknik
subkutan fibrozis gelişmeden ve lenfatik skleroz oluşmadan yapılmalıdır.Mikrovasküler cerrahi
teknikleriyle 2mm damar anastamozları mümkün olabilmektedir.

Endikasyonlar
Yeni başlamış sekonder lenfödem
Daha önceden selülit ya da lenfanjit geçirmemiş olmak
Konsevatif yöntemlerden fayda görmemiş olmak
Venöz HT olmaması (akımı tersine çevirebilir)
Preoperatif olarak Lenfosintigrafi uygulanmalıdır.Seçilmiş vakalarda direkt-kontrastlı
Lenfangiografi uygulanabilir.İdeal hasta grubu proximal pelvik lenfatik obstrüksyonu ve dilate
infrainguinal lenf damarları olan hastalardır.Hastalar 24-48 saat önceden hospitalize edilir.Bacak elevasyonu ve/ya intermittan kompresyon uygulanır.Post operatif kompresyon bandajı ve 30° elevasyon uygulanır.Süperfisyel medial lenfatik dokunun damarları disseke edilir (5x40 mikroskop ile).İzosulfan mavi de kullanılabilir.(Küçük sinirler ve fibröz bandların ayırımında yararlıdır).6-8 adet 11/0 monofilaman dikişlerle anastamoz tamamlanır.Her hasta için 2-4 adet anastamoz yapılır.

Sonuçlar
Deneysel çalışmalara göre 3-8 ay sonra %50 , 46 ay sonra 5/14 anastamoz patent bulunmuştur
(4’ü sekonder,biri primer lenfödem)
90 hastalık bir seride %73 subjektif iyileşme, %42 uzun dönem iyileşme saptanmıştır.
Post operatif takipte
–bacak çevre ölçümü
–Lenfosintigrafi
–Cine lenfangiogram kullanılabilir
Lenfatik Greftleme
Venöz HT nedeniyle geri akım gibi problemler görülmediğinden çekici bir tekniktir.Kan
ile ilişkisi olmadığından (trombosit ve prokoagulan faktörler) venöz anastamozlardan daha iyi
patensi sonuçları vardır.Preop değerlendirme lenfovenöz anastamozdaki gibidir.(Lenfosintigrafi)
Bu teknik özellikle unilateral sekonder lenfödemde (postmastektomi gibi) ya da proximal alt
extremite obstrüksyonunda kullanılır.Donör bacakta normal bir lenfatik sistem olduğu preop
gösterilmelidir.Postmastektomi lenfödeminde bacak medial lenfatiğinden alınan majör sağlam
lenfatik doku kola ototransplante edilir.Distal anastamoz ön kolda epifasyel ve subfasyel lenf
damarları ile ucuca yapılır.Proximal anastamoz ise en iyi boyunda torasik ductusun geniş
dessandan lenf damarlarından birine yapılır. Alt extremitede işlem transpozisyon şeklindedir.
(sağlam dokudan hasta dokuya doğru).Kros femoral greftleme:Uzunlamasına bacak insizyonu ile 2-3 lenfatik damar expose edilir, distalden ligate edilerek transekte edilir ve pubisin üstünden
subkutan tünel oluşturularak kontralateral tarfa taşınır, ucuca anastamoz edilir.
Çalışmalar 3 yıl sonunda %80 başarı göstermektedir.Uzun dönem patensisi bilinmemektedir.

Komplikasyonlar
Enfeksiyon:selülit ve lenfanjit riski artmaktadır
Cilt altı yabancı cisim ve mikroorganizma klirensinin azalmasına bağlıdır.
Ayrıca protein birikimi bakteri için kültür ortamı oluşturmaktadıır.
En sık etken β hemolitik sterptokoklar ve stafilokkoklardır.
Lenfanjit hızla proximale yayılarak daha büyük lenf damarlarına zarar verebilir.
Venöz sisteme ulaşınca sepsise neden olabilir.
2-Lenfangiosarcoma:
uzun süren lenfatik staz,kronik inflamasyon,lokal azalmış immün sistem sonucunda malign
dejenerasyon oluşur.Persistan, iyileşmeyen morluk ve kırmızı-mor lekeler şüphelendirmelidir.
Oldukça agresif bir seyri vardır.Amputasyon yapılmalıdır.Uzun dönem sürvi düşüktür.

Prognoz
Tedavi edilmemiş kronik lenfödem, geri dönüşümsüz, difüz, subkutan fibrozis ve sonuçta
extremitede ağırlık artışına neden olur.Bazı hastalarda Elafantiazise kadar ilerleyebilir.Çoğu hasta konservatif tedaviye iyi yanıt verir.Ne yazık ki çoğu hasta hiçbir zaman tam olarak normal
fonksiyon ve görünüşe tekrar dönemez.%5-10 hastanın cerrahiye gereksinimi olur.Erken tedavi
edildiğinde sekonder lenfödem sonuçları daha iyidir.

Vasküler Cerrahi Sonrası Lenfatik Komplikasyonlar

  • Arteriyel ve venöz sistemlere yakınlığı nedeniyle lenfatik yaralanması sıktır.
  • LN yaralanması da sıktır
  • Rejenerasyon kapasitesi olduğundan minör travmalardan sonra genelde sorun oluşmaz
  • Sık oluşan Komplikasyonlar
  • Post Bypass Ödem
  • Lenfatik Fistül
  • Lenfosel
  • Şilöz Ascites
  • Şilotoraks
Post Bypass Ödem:
İnfrainguinal bypass sonrası alt extremite ödemi %50-100 görülebilir.Ödem hasta
mobilize olduktan sonra ortaya çıkar.Ödem gode bırakmaz ve ağrısızdır.DVT
ayırtedilmelidir.Non-operatif tedavi tercih edilir:Extremite elevasyonu,kompresyon çorabı(30-40
mmHg basınçlı) uygulanmalıdır.Pedal anastamoz yapıldıysa çorap kotrendikedir.
Diüretik,mannitol,steroid tedavisi başarılı değildir

Lenfatik Fistül
Operasyon sonrası berrak-sarı sıvının kasık insizyonundan devamlı akması diagnostiktir
Operasyondan aylar sonra ortaya çıkan fistül prostetik greft enfeksiyonunu düşündürmelidir.
CT veya Lenfangiografi ile tanı konur.Tedavide öncelikle konservatif yöntemler denenmelidir:
Lokal yara bakımı
Sistemik AB
Yatak istirahati
Bacak elevasyonu
Birkaç günlük konservatif tedavi sonrası fistülden gelen miktarda azalma yoksa operasyon
endikedir.Sızdıran lenfatiğin saptanması için ayağın 1-3. parmakları arasından izosulfan mavisi
zerkedilir. Lenf damarı ligate edilir, uçları dikilir ve yara sıkıca sarılır.

Lenfosel

Psödokapsüllü, lokalize lenf kolleksiyonudur.Yumuşak, gerilimsiz bir şişliktir ve genelde
post bypass kasıkta ortaya çıkar.Ek olarak fistül mevcutsa intermittan akım mevcuttur.Çok büyük lenfoseller bölgesel rahatsızlık, ağrı ve extremite ödemine (lenfatik veya venöz kompresyon nedeniyle) neden olabilir.Seromaların aksine lenfoseller bir ya da daha fazla lenf kanalı ile iletişim halindedir.Lenfosintigrafi veya CT ile tanı konur.Kasık en sık görülen bölgedir.USG ayırıcı tanı için kullanılır. (hematom/enfeksiyon).Retroperitoneal lenfoseller nadirdir.Aortik rekonstrüksyon sonrasında 1/1000 sıklıkta oluşur.Bu hastalarda sebebi bilinmeyen karın ağrısı, distansiyon ve bulantı görülebilir.Çok geç ortaya çıkarsa greft enfeksiyonu düşünülmelidir.

Tedavi


Aspirasyon
Tekrarlarsa cerrahi(Kaçak yapan lenfatik tespit edilir, ligate edilir ve lenfosel rezeke edilir.)
Retroperitoneal lenfosellerde seri USG-CT’lerle hastalığın ilerlemesi takip
edilmelidir.Büyüyorsa, bölgesel rahatsızlık veriyorsa USG-CT guided aspirasyon
yapılmalıdır.Greft enfeksiyonu R/O edildikten sonra tekrarlayıp tekrarlamadığı tespit
edilmelidir.Tekrarlarsa cerrahi ile rezeke edilir ve lenf ligate edilir.

Şilöz Ascites

Aort rekonstrüksyonu sonrası nadir ancak önemli bir komplikasyondur. (Hasar
intraabdominal veya mezenterik lenfatiklerdedir ).Artan karın ağrısı, distansiyon, bulantı en sık
bulgulardır.Tanı CT ve parasentez ile konur

Tedavi
–Non-operatif Diyet
(orta zincirli yağ asitlerinden zengin)
Seri parasentez
–Cerrahi
Direkt ligasyon/owersewing

Şilotoraks
Toraks boşluğunda aorta rekonstrüksyonu esnasında lenfatik hasar nadirdir.Özefajeal
rezeksiyon gibi girişimler sonrasında görülme ihtimali daha yüksektir.Translumbar aortografi
sonrasında ve konjenital vasküler anomali tamiri sonrasında görülebilir (En sık Aort
Koarktasyonu tamiri sonrasında).

Tanı
X-Ray (effüzyon görülmesi)
Effüzyon Örneklemesi

Tedavi
–Tüp torakostomi ve drenaj
–Diyet
–Cerrahi (Drenaj azalmıyorsa ya da metabolik problem oluşursa)

Direkt Torasik duct ligasyonu


Torasik Duct’un diafram seviyesinde ligasyonu (İnflamasyon nedeniyle eğer direkt ligasyon
mümkün değilse)
Torasik Duct Azygos ven anastamozu
Mekanik Pleurodez (Kimyasal pleurodez etkili değildir.) ligasyonla sorun çözülemezse tatbik
edilir.

Koruyucu Önlemler
Fistül, lenfosel, post bypass lenfödem gibi komplikasyonları engellemek için dikkat
maximum seviyede olmalıdır.Vertikal kasık insizyonu femoral arter lateralinden yapılmalıdır ve
inguinal LN’ları mediale retrakte edilmelidir.Femoral ven ve arter vasküler kılıfları vertikal
açılmalıdır.Damar etrafındaki lenf-adipoz doku minimal disseke edilmelidir.Lenf hasarı oluşursa
kaçağı engellemek için ligasyon/koterizasyon yapılmalıdır .Kasık insizyonu yapılan ve safen için
daha distal insizyon yapılacak hastalarda arada cilt köprüsü bırakılmalıdır. (Böylece süperfisyel
lenfatikler daha iyi korunur).Aynı koruyucu önlemler intraabdominal ve torasik disseksiyonlarda
da alınmalıdır.Karında Cysterna Chyli’ye zarar verilmemelidir. (%50 hastada IVC ile Ao
arasında L2 seviyesinde bulunur).Cysterna Chyli veya Torasik Duct zedelenirse 7/0
monofilament sütürlerle tamir edilmelidir.Hasarlı büyük lenfatik damarlar (lumbar-paraaortikmezenterik) ligate edilmeli/kliplenmeli ya da koterize edilmelidir.
Son düzenleyen perlina; 13 Mart 2017 15:58
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
5 Haziran 2007       Mesaj #10
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi

Büyümüş Lenf Bezleri


Çocuklarda lenf bezleri, genelde enfeksiyonlar sırasında şişerek özellikle boyunda gözle görülen, ele gelen kitlelere yola açarlar. Bu durum, anne babayı kaygılandırır, kötü olasılıkları akla getirir. Bu yazıda, büyümüş lenf bezleri hakkında bilinmesi gereken önemli noktalara değineceğiz.

Lenf bezleri, vücudumuzun savunma sisteminin önemli bir parçasıdır. Enfeksiyonlarla savaşmak için gerekli antikorları üreten hücreler, bu bezlerde bulunur. Bir enfeksiyon sırasında, o bölgeye yakın lenf bezleri aktifleşir, büyürler ve savunma hücreleri ve antikorların üretimi artar. Böylece, vücut enfeksiyon etkenine karşı korunmuş olur. Çocukların bağışıklık sistemi, sık sık önceden karşılaşmadığı mikroplarla karşılaşmakta, onlarla baş etmeye çalışırken vücudun normal bir reaksiyonu olarak lenf bezleri büyümektedir.

Belli bir bölgede büyümüş lenf bezleri, genellikle çevre dokulardaki enfeksiyonlara veya o bölgedeki cilt bütünlüğünü bozan kesik, yanık, çizik, sinek ısırığı gibi olaylara bağlıdır. Baş, boyun bölgesi çocuklarda büyümüş lenf bezlerinin en sık görüldüğü yerlerdendir. Anjin, diş veya dişeti enfeksiyonları, ağız içindeki başka enfeksiyonlar buna neden olur. Kafatasının arka bölümü, kulak arkasındaki bezlerde büyüme; bu bölgeyi ilgilendiren enfeksiyonlarda, kızamıkçık gibi bazı döküntülü hastalıklarda görülür.

Eğer vücuttaki lenf bezlerinde yaygın bir büyüme saptanırsa, bu durumun nedenleri
  • Enfeksiyonlar
  • Bazı romatizmal hastalıklar
  • İlaçlara reaksiyon
  • Lösemi gibi hastalıklar olabilir.
Bazen de lenf bezleri kendileri iltihaplanabilir ( bu duruma lenfadenit denir ). Bu durumda lenf bezi hızla büyür, üstünde kızarıklık, ısı artışı fark edilir. Antibiyotikle tedavi edilmesi gerekli olur.
Eğer lenf bezi şişmiş, ısı artışı veya kızarıklık yoksa izleme alınır. Neden olan enfeksiyon geçtikten 1-2 hafta sonra, küçüldüğü görülür. Ancak küçük çocuklarda, bu süreç bazen aylar alabilmektedir.

Eğer tüm vücutta lenf bezlerinde büyümeler varsa
Beraberinde ateş, kilo kaybı, gece terlemeleri varsa
Şişmiş lenf bezi giderek büyüyorsa
Ele sert ve hareketsiz geliyorsa
Büyüklüğü 1 cm'den fazlaysa, gerekli araştırmaların yapılabilmesi için zaman kaybetmeden doktora başvurmak gereklidir.
Son düzenleyen perlina; 11 Mart 2017 12:45

Benzer Konular

11 Mart 2017 / Ziyaretçi Tıp Bilimleri
13 Mart 2017 / Mervelove Tıp Bilimleri
13 Mart 2017 / elmas Tıp Bilimleri
11 Mart 2017 / Misafir Tıp Bilimleri
13 Mart 2017 / Misafir Tıp Bilimleri