Arama

Göz Tansiyonu (Glokom)

Güncelleme: 11 Mart 2017 Gösterim: 30.325 Cevap: 7
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
20 Eylül 2006       Mesaj #1
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi

Göz Tansiyonu (Glokom)



Sponsorlu Bağlantılar
Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, doktor uyarısı ya da uzman önerisi değildir.
Ad:  glokom1.jpg
Gösterim: 1996
Boyut:  29.1 KB

Göz ve beyindeki görme merkezi arasındaki bağlantıyı bir elektrik kablosu gibi Görme Siniri sağlar. Bu kabloda ortalama 1.2 milyon tel (sinir lifi) bulunmaktadır. Göz içinde basınç arttığında görme sinirindeki bu sinir uçları hasarlanmaya başlamaktadır. Bu hasarlanma ne kadar fazla sinir lifini etkilerse gözdeki etkilenme de o kadar fazla olur. Tam hasarlanmada tüm liflerin kaybı ve dolayısıyla da görmenin kaybı sözkonusu olur. Göz içindeki basınç 10-20 mm Hg arasında normal kabul edilir. 20 mm Hg ve üzerindeki değerler glokom şüphesi olarak değerlendirilir. Glokom hastalığında, göz içindeki mevcut sıvının, devir daimde bozukluk sonucunda, birikmesi nedeniyle artmaktadır. Bazı hastalarda göz içindeki basınç sınır değerlerin üzerine çıkmamasına rağmen görme sinirinde hasarlanma oluşabilmektedir ki buna Normal Tansiyonlu Glokom denmektedir. Bazen de göz içindeki basınç sınır değerlerin üzerinde olmasına rağmen, görme sinirinde etkilenme tespit edilememektedir. Bu hastalara Oküler Hipertansiyon’lu veya Şüpheli Glokom’lu hastalar denmektedir.

Glokom Hastalarının Belirti ve Bulguları:


Hastalığın başlangıç dönemlerinde herhangi bit beliritisi yoktur. Hastalık başlangıç dönemlerinde görme kaybı veya bir ağrı yapmamaktadır. Ancak görme alanı kayıpları yapmaktadır.

Glokom Hastalığı Tipleri:


Doğumsal Glokom:
Oldukça nadir olan bu durum doğumdan itinaren göz sıvısının dışa aktığı kanalda mevcut bir anormallik nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Eğer bir yenidoğanda ışıklı ortamda gözlerde sulanma ve gözü kapatma isteği varsa, gözlerden biri veya her ikisi normalden daha büyükse, ve kornea tabakasında beyazlanma varsa mutlaka bir göz doktoruna muayene ettirilmesi gereklidir.

Kronik açık açılı Glokom:
Glokom hastalığının %91-95’ini bu tip oluşturmaktadır. Son dönemlerine kadar hastalık belirtisiz seyretmektedir.

Açı Kapanması Glokomu:
Nadirdir. Bu tip glokom oldukça gürültülü bir seyir izler. Burada bir gözün boşaltım kanalının tamamen tıkanması sonucunda basınç ani olarak yükselmektedir. Buna bağlı olarak:Gözde kızarıklık, görmede bulanma, şiddetli baş ve göz ağrısı, ışıkların etrafında renkli hareler görme, bulantı ve kusma ortaya çıkmaktadır. Bu durumda acil olarak göz doktoruna baş vurulması gerekmektedir.

İkincil Glokom:
Göz travmaları, bazı ilaçlar (kortizon), göz iltihaplanmaları (üveit), anormal damarlanmalar (şeker hastalığı, retina toplar damar tıkanıkları) sonucunda gelişir.

Glokom Hastalığının Teşhisi


Genellikle belirti göstermediği için glokom hastalığının teşhisi herhangi bir nedenle göz doktoruna başvurmuş kişilerin tam muayenelerinin yapılması ile konulur. Bu muayenede once ailede glokomlu bir fert olup olmadığı sorulur. Çünkü aile öyküsü varlığında muayene edilen kişide glokom hastalığı olma riski normalden biraz daha fazla olmaktadır. Görme muayenesi yapıldıktan sonra göz tansiyonu ölçülür. Bu günümüzde en çok iki yöntemle yapılmaktadır. Applanasyon yöntemi ve Non kontakt tonometre.
Oftalmoskopi yapılarak görme sinirinin mevcut basınç yüksekliği nedeniyle tahrip olup olmadığı değerlendirilir. Son olarak da Bilgisayarlı Görme Alanı testi ile görme alanının durumu değerlendirilir.
Bu testlerin tamamı her hastaya uygulanmak zorunda değildir. Gerekli hallerde doktorunuz size uygun olan testleri yapacaktır. Bazı durumlarda bu testlere ilave olarak başka incelemeler de istenebilir.

Glokom Hastalığının Tedavisi:


Bu hastalığın tam olarak ortadan kaldırılması mümkün olamamaktadır. Teşhis edildiğinde ömür boyu sizinle beraber olacak bir hastalık olarak değerlendirmelisiniz. Bir antibiyotik tedavisi gibi tek bir kür ilaçla bu hastalığın sonu getirlememekte. Ancak kontrol altına alınabilmektedir. Bu, göz tansiyonunu belirli seviyelerin altına düşererek yapılır. Bu amaçla çeşitli ilaçlar mevcuttur. Bunlar çoğu zaman göz damlaları şeklinde kullanılmakta bazen ağızdan alınacak haplar da tedaviye ilave edilebilmektedir. Bazen bir kaç damla birlikte veya damlalarla haplarla birlikte kullanılabilmektedir. Ilaç tedavinizi hekiminiz düzenleyecektir. Hekiminizin bilgisi dışında ilaçlarınızı kesmemeli veya düzenini değiştirmemelisiniz. Doktorunuz düzenli aralıklarla göz muayenenizi ve bilgisayarlı görme alanı değerlendirmesini yaparak hastalığın gidişini takip eder. Genellikle başarılı giden bir tedavi şemasında 3-6 aylık aralıklarla göz muayenesi ve 6-12 aylık aralıklarla görme alanı değerlendirilmesi gereklidir. Ilaç tedavisine rağmen görme alanındaki bozulmalar devam ediyor, yani görme sinirindeki hasar devam ediyorsa, laser yapılarak göz içindeki sıvının dışarı aktığı bölge açılmaya çalışılır. Bununla başarılı olunamazsa cerrahi uygulanır. Bazen ilaç tedavisinden faydalanılamadığında laser yapılmadan doğrudan cerrahide uygulanabilir. Cerrahi sonrasında bazı durumlarda ilaç tedavisi kullanılmaya devam edilebilmektedir. Akut açı kapanması glokomun ise, acil olarak tedavisi hastane şartlarında yapılmaktadır.

BAKINIZ
Göz Nedir? Gözün Yapısı ve Görevleri
Göz Sağlığı
Oftalmoloji (Göz Hastalıkları Bilimi)



Son düzenleyen Safi; 17 Temmuz 2016 16:18
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
20 Eylül 2006       Mesaj #2
arwen - avatarı
Ziyaretçi

Göz tansiyonu yüksekliği, doğumsal olarak görülebilir


Konjenital glokom olarak tanımladığımız bu hastalık hemen doğumdan sonra, ya da bir süre geçtikten sonra ortaya çıkar. Bebeğin gözlerinin normalin üzerinde yaşarması ve ışıktan rahatsız olması hastalığın ilk belirtileridir. Hastalık ilerledikçe artmış olan göz içi basıncının etkisi ile kornea dediğimiz gözün ön saydam kısmının çapında artma olur ve göz normalden daha büyük görünür. Eğer hastalık hala tanınıp tedavi altına alınmamışsa giderek artan göz siniri hasarı sonucu körlük kaçınılmazdır. Bu yüzden 1 yaş altı bütün bebeklerin herhangi bir göz problemi olmasa dahi bir göz doktorunun kontrolünden geçmesinde yarar var.
Sponsorlu Bağlantılar
Ad:  glokom2.jpg
Gösterim: 1194
Boyut:  28.2 KB

Göz içindeki işlevlerin yapılabilmesi ve gözün normal sertliğinin korunabilmesi için özel bir sıvı salgılanır. Bu dinamik bir olaydır; yani sıvı bir taraftan salgılanırken, diğer taraftan da özel bir takım bölmelerden gözü terkeder. Eğer boşaltımın olduğu bu bölgelerde herhangi bir sebeple dışa akımda yavaşlama meydana gelirse göz tansiyonu giderek artar ve normalin üst sınırı olan 20 değerini aşar. Görme duyusunu beyine taşıyan sinir hücreleri belirli bir göz içi basıncı değerine kadar sağlıklı çalışmasını sürdürebilir.

Eğer göz içi tansiyonu normal değerleri aşarsa sinir hücrelerinde kayıplar başlar. Her bir gözde 1 milyon 200 bin civarında hücre vardır. Bunların tamamı harap olduğunda ise körlük gelişir. Tabii bütün bu olayların gelişmesi için belirli bir süreye ihtiyaç vardır. Bu sürenin uzunluğu ise hastalığın ani mi, yoksa yavaş mı başladığına, göz içi basıncının ne kadar yükseldiğine ve hastadaki damar sertliği gibi göz sinirinin beslenmesini bozan sistemik problemler olup olmamasına göre değişir.

Göz tansiyonunun ani yükselmesi


Göz tansiyonu, ani olarak yükseldiğinde oldukça çarpıcı belirtilerle karşımıza çıkar. Gözde ve göz arkasına yayılan şiddetli, delici tarzda bir ağrı, bunun yanında görme bulanıklığı, cisimlerin etrafında renkli haleler görme, bulantı ve kusma en belirgin şikayetlerdir. Bu hastalar şikayetlerinin ağırlığına rağmen daha şanslı hastalık grubunu oluştururlar. Çünkü, bu kadar ağır bir tablo oluştuğu için hastalar mutlaka bir hekime görüneceklerinden erken tanı konması söz konusu olacaktır.
Ancak ani göz tansiyonu yükselmesi ile karşılaştığımız hasta sayısı tüm hastaların oldukça küçük bir bölümünü oluşturur. Asıl büyük grupta göz tansiyonu yavaş yavaş artar ve göz, bu artışa uyum sağlar, yani ağrı duyulmaz. Hastalık herhangi bir belirti vermeksizin yıllar boyu ilerlemeye devam eder. Belirtiler başladığında yani görmeme şikayeti ortaya çıktığında çoğunlukla geç kalınmıştır.

Hastaların çok büyük bir çoğunluğunda son döneme kadar hiç bir bulgu yoktur. Bu yüzden pek çok hasta tesadüfen yakalanır. Muayene sırasında tansiyonun yüksek ölçülmesi, ya da göz sinirinde harabiyet tesbit edilmesi üzerine daha ileri tanı yöntemlerine başvurulur. İlk basamakta yapılması gereken, bilgisayarlı görme alan muayenesidir. Bu test, gözdeki sinir hücrelerinin çeşitli ışık şiddetlerine olan hassasiyetini ölçen ve her bir gözün gördüğü toplam alanı belirleyen bir testtir. Hastalığın tesbitinde ve takibinde büyük önem taşır. Bilgisayarlı görme alanı dışında ayrıntılı ve tabii ki daha pahalı yöntemler de mevcuttur. Bunların en bilinenleri; ultrasonik metodlarla göz sinirine gelen kan akımının ölçülmesi ve özel görüntüleme yöntemleri yardımı ile gözdeki sinir tabakasının kalınlıklarının ölçülmesi yöntemleridir.

TEDAVİ


Göz tansiyonunu tedavi ederken basamak şeklinde bir yol izlenir. Hastalık teşhis edildikten sonra elimizde mevcut olan pek çok ilaç seçeneğinden hastalığın tipine en uygun olanına başlanır ve hasta takibe alınır. Gerekli aralıklarla göz tansiyonu ve görme alanı ölçümleri yapılır. Gereğinde başka ilaçlar eklenir. Bunlara rağmen göz tansiyonu düşmez, görme alanı bulguları ilerlerse ameliyat kararı verilir. Ameliyat lazerle, ya da klasik yöntemle yapılır. Ameliyatın başarı oranı yüzde 80-90 arası değişmektedir. Basamak tedavisi, doğumsal göz tansiyonu yüksekliğinde geçerli değildir. Bu hastalığın tedavisinde tek yol ameliyattır ve ne yazık ki başarı şansı, büyüklerdeki kadar yüksek değildir.

Halk arasındaki adı karasu olan glokom geri dönüşümü olmayan bir hastalıktır. Tedavideki amaç, hastalığın yakalandığı evrede durdurulması ve daha fazla harabiyet oluşmasını engellemektir. Teşhis edilip tedavi altına alınmayan glokom, kalıcı körlükle sonuçlanır.

Halk arasında "karasu" ve "göz tansiyonu" olarak bilinen glokom, körlük nedenlerinin %20'sini oluşturan yaygın bir göz hastalığı.

Glokom yani halk arasındaki adıyla "göz tansiyonu" nedir?


Halk arasında "karasu" ve "göz tansiyonu" olarak bilinen glokom ciddi tabloya yol açan bir göz hastalığı. Dünyada körlük nedenlerinin yüzde 20'sini oluşturuyor. Göz basıncı 10-21 mmHg arasındaysa normal olarak kabul ediliyor. Glokomda ise göz içi basıncının görme sinirine hasar verebilecek belirli bir değerde olması söz konusu. Bu değer 21 mmHg'nin altında ya da üstünde olabiliyor. Ancak, bu basınç normal ya da sınırların altında seyrettiği halde de glokom ortaya çıkabiliyor. Glokom erken tanı konulamayıp, tedavi edilmediği takdirde görme alanı kaybına, hatta körlüğe bile neden olabilen ciddi bir hastalık.

Göz tansiyonu neden oluyor?
Gözün yapısal nedenlerinden dolayı göz içi basıncının yüksek olması, hastanın ileri yaşta olması, glokomun en sık nedenlerinden biri. Ailede glokom hastalığının bulunması, diyabet, yüksek derecede miyop, uzun süreli kortizon tedavisi ve migren de hastalığı tetikleyebiliyor.

Kimler risk altındadır?

Belli bazı durumlar glokom riskini artırır. Yaşlanma, yakın akrabalarında glokom bulunanlar, ileri miyopi ya da ileri hipermetrop, diyabet, kalp hastalığı ya da hipertansiyon, uzun süreli kortizon ya da steroidlerin kullananlar, gözde tümür, hastalık bulunanlar ya da yaralananların glokom riski fazladır.

Glokom her yaşta ortaya çıkabilir mi?

Glokom doğumsal oluşabildiği gibi ileri yaşlarda da gelişebiliyor. İleri yaşlarda ortaya çıkan glokom, akut ve kronik olmak üzere iki şekilde ortaya çıkıyor.

Belirtileri nelerdir?

Akut glokom ani, tek taraflı gelişen şiddetli ağrı ve bulanık görmeyle ortaya çıkıyor. Kronik gelişen glokom da ise hastalık genellikle yıllar içinde, hemen hemen hiçbir belirti vermeden sinsice ilerliyor. Bu hastalarında gözlerinde şiddetli ağrı, ışığa hassasiyet ve görmede azalma gibi yakınmalar oluşabiliyor. Hastalığın bir başka belirtisi de, görme alanında çevreden merkeze doğru bir daralma olması. Hasta buna ancak ileri dönemde, gözde belirgin göre kaybı ortaya çıktıktan sonra fark edebiliyor.

Göz tansiyonunun tedavisi nasıl yapılıyor?
Glokoma bağlı görme kaybını engellemenin tek yolu, erken tanı ve tedaviyle göz içi basıncını düşürme. Göz sinirlerindeki hasarın çok ileri düzeyde olmadığı durumlarda, hastalık göz içi basıncını düşüren ilaçlarla tedavi ediliyor. Ancak, göz siniri ileri derecede harap olmuşsa, lazer ya da cerrahi girişime gerek duyuluyor.

Glokom nasıl teşhis edilir?
Glokom dikkatli bir göz muayenesi ile teşhis edilir. Glokomlu hastalar, göz içi basıncı düzeyi, görme sinirinin ve görme alanının durumu birlikte değerlendirilerek izleniyor. Ayrıca görme sinirinin durumunu belirlemek için ileri tetkik yöntemleri de uygulanıyor.

Glokom tedavi edilebilen bir hastalık mıdır?
Glokom, tanı konduktan sonra tamamen iyileştirilip ortadan kaldırılamaz. Fakat birçok olguda uygun tedavi ile başarılı olarak kontrol altında tutulabilir ve mevcut görme korunur. Eğer glokomunuz varsa, hastalığın tedavi ve takibi hayatınızın geri kalan bölümünde sürekli olarak devam eder. Bu nedenle göz doktorunuzun takip programına düzenli olarak uymanız ve önerilen tedaviyi dikkatle uygulamanız çok önemli..

Glokom hastalığının kaç türü vardır?

Açık-açılı glokom; glokom en sık görülen tipidir. Çoğu kimse ileri derecede hasar oluşmadan olayın farkında olmaz. Açık-açılı glokom yaşla birlikte yavaş yavaş daha da artabilir. Sıklıkla her iki gözü de etkiler.

"Açık-Açılı" hangi anlama gelir?
"Açık-açı", gözün drenaj (dışa akım) açısının sıvının drenaj (dışa akım) deliklerine ulaşmasına olanak tanıyacak kadar geniş olması anlamına gelir. Fakat deliklere tıkanabilmektedir. Sıvı, gözünü dışına akamadığı zaman gözdeki basınç yavaş yavaş yükselir. Bu da optik sinir hasarı ve görme kaybıyla sonuçlanır.

Açık-açılı glokom tedavisi nedir?
İlaç tedavisi faydalı olmaz ya da çok fazla yan etkilere neden olursa lazer tedavisi yapılabilir. Lazer tedavisi yaklaşık 15 dakika sürmektedir. Bu aşamada göz anestetik damlalarla uyuşturulur.

Kapalı-açılı glokom nedir?
Kapalı-açılı glokomda iris (dışa akım) deliklerini bloke eder, drenaj (dışa akım açısını) kapatabilir. Sıvı drenaj deliklerine ulaşamadığı için göz basıncı hızlı bir şekilde yükselir. Bu durum ağrılı bir nöbete neden olur. Bu türden ataklar sıklıkla ve sadece tek bir gözde olur. Bu göz kızarık görülür. Şiddetli baş ağrısı, bulantı, şiddetli göz ağrısı ya da bulanık görme olabilir. Bu bulgulardan herhangi birinin farkına varır varmaz hemen acil servise gidilmesi gerekir.

Dar-açılı glokom nedir?

Dar-açılı glokomda drenaj (dışa akım) açısı dardır, fakat kapalı değildirdir. Bu durum, basıncın yavaş yavaş yükselmesine neden olur ve kapalı-açılı glokom açısından kişiyi riske sokar. Sık olarak, her iki gözde dar drenaj açıları bulunabilir. Dar-açılı glokom belirte göstermeye bilir ve bu yüzden de göz muayeneleri mevcut değişikliklerin takibi açısından oldukça önemlidir.

Karma glokom nedir?
Mikst-mekanizmalı glokom, tıkanmış drenaj delikleri ile birlikte dar açılı glokom durumudur. Hastalık ya da yaralanma kaynaklı olabilir. Sıklıkla hem ilaç tedavisi hem de lazer tedavisi gerekir. Kapalı açılı glokom ataklarını tedavi etmek için göz basıncı hızlı bir şekilde düşürülmelidir ki sinir hasarı ve görme kaybı gelişmesin. İlaç ve lazer tedavisi bu amaçla kullanılabilir. Daha sonra da her gün kullanılacak olan göz damarları sıvı artışının kontrolüne yardımcı olacaktır

Glokomun tedavi yöntemleri nedir?

Glokomun tedavisinde başlıca üç ana yol mevcut. Birincisi "ilaç tedavisi". Glokomun ilaçla yapılan tedavisinde değişik mekanizmalarla göz içi basıncını düşüren damlalar kullanılıyor. Hastanın cevabına göre göz içi basıncını kontrol altında tutmak ve görme alanını korumak amacıyla tekli veya üçlü ilaç kombinasyonları uygulanıyor.

Göz damlaları ne sıklıkla kullanılmalıdır?
Glokomlu hastalar, göz damlalarını ömür boyunca düzenli olarak kullanmak zorunda. Göz damlalarının her gün önerilen dozda ve aynı saatte damlatılması gerekiyor.

Glokom tedavisinde ikinci yöntem nedir?
Glokom tedavisinde, ilaç tedavisinde yeterli cevap alınamayan hastalarda ameliyattan önce uygulanabilen bir seçenek de lazer tedavisi. Bu tedavi çok yüksek olmayan göz içi basıncını normal düzeye indirebiliyor. Etki süresi genellikle 2-3 yıl kadar oluyor. Sonra göz içi basıncı tekrar yükselme gösterebiliyor.

Cerrahi yöntem ne zaman tercih ediyor?

Glokomlu bir hastada kullanılan bütün ilaçlara rağmen göz içi basıncı normal düzeye indirilemiyorsa, göz siniri tahribi ilerliyor ve görme alanı kaybı artıyorsa cerrahi müdahale yapılıyor. Ameliyatta yapılan işlem, göz dışına çıkmakta zorlanan ve böylece göz içi basıncının artmasına neden olan göz içi sıvısının çıkışını kolaylaştırıyor. Glokom ameliyatı, eğer hasta bebek veya çocuk ise genel anestezi ile erişkin hastalarda ise lokal anestezi ile yapılıyor. Ameliyattan sonra hastanın yatması gerekmiyor.

Glokomu önlemek mümkün mü?

Glokomu önlemek mümkün değil. Ancak glokom sinsi ilerleyen bir hastalık olduğu için erken teşhis ve tedavisi önemli. Bunu sağlamak için yıllık göz muayenesi yaptırmak gerekiyor.

Glokomu olan kişiler hayatlarına normal olarak devam edebilirler mi?
Hastalar, tedavilerini doktor kontrolünde düzenli olarak uyguladıkları takdirde evet. Glokom tedavisinde hastanın rolü çok önemli. Glokom kronik bir hastalık olduğundan tedavi ömür boyu sürer ve kararlılık ister. Unutmayın ki sizin için çok değerli olan görme yeteneğinizi koruyacak olan bu kararlılıktır.
Son düzenleyen Safi; 17 Temmuz 2016 16:19
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
21 Eylül 2006       Mesaj #3
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi

GLOKOM


Selektif Lazer Tedavisi (SLT) Göz tansiyonu tedavisinde Lazer dönemi...
Glokom (Göz tansiyonu) ileri safhalara kadar belirti vermeyip tedavi edilmediğinde körlükle sonuçlandığından erken teşhisi çok önemlidir.
Ad:  glokom1.jpg
Gösterim: 953
Boyut:  12.3 KB
  • Ailesinde glokom hastalığı olanlar,
  • Yaşı 40 üzerinde olanlar,
  • Kortizon kullananlar,
  • Göz yaralanması geçirmiş olanlar 1-2 yılda bir göz muayenesi olmalıdırlar.
Ad:  glokom2.jpg
Gösterim: 838
Boyut:  15.2 KB

Sadece göz tansiyonun ölçülmesi glokom hastalığının erken teşhisi için yeterli değildir.

Glokom Birimimizde hastalarımızın düzenli takipleri göz tansiyonu ölçümleri ve görme alanı tetkikleriyle yapılmaktadır. Göz tansiyonu ölçümleri Türkiye'de sadece kliniğimizde bulunan Mentor Pneumatic Tonography cihazlarıyla, görme alanı testleriyse dünya standardı Zeiss Humphrey 750 Field Analyser ile yapılmaktadır. Zeiss Humphrey 750 Field Analyser cihazının en önemli özelliği hastanın testi doğru yapıp yapmadığını gösteren istatistik programlarının olması ve özel blue-on-yellow programı ile glokom hasarını 2 yıl öncesinden tesbit edebilmesidir. 2002 Mart ayında hizmete giren Heidelberg Engineering HRTIII Optic Nerve Head Analyser cihazıyla erken tanı olanaklarımız en üst seviyeye çıkmıştır. Glokom hastalarımız kliniğimizde ilaç, laser veya ameliyat ile tedavi edilebilmektedir. Glokom broşürümüzü Hasta Bilgilendirme sayfasından okuyabilirsiniz.

GLOKOM NEDİR?
Glokom, gözün görme sinirine zarar vererek görme kayıplarına ve körlüğe neden olabilen bir grup hastalığa verilen isimdir. Glokom göz içindeki sıvı basıncının yükselmesi ile ortaya çıkar. Erken tanı ve tedavi ile görme kayıpları önlenebilmektedir.

OPTİK SİNİR NEDİR?
Optik sinir bir milyondan fazla lifden oluşan bir sinir demetidir. Retina tabakası ile beyin arasında ileti sağlar. Retina gözün arka tarafında yer alan ışığa hassas bir doku tabakasıdır. Net görmenin sağlanabilmesi için sağlıklı bir optik sinir gereklidir.

GLOKOM ÇEŞİTLERİ NELERDİR?
Açık açılı glokom en sık karşılaşılan glokom çeşididir. Diğer glokom tipleri daha nadir olarak görülmektedir.

DÜŞÜK VEYA NORMAL BASINÇLI GLOKOM
Normal göz içi basıncına sahip insanlarda optik sinir hasarının ve görme kayıplarının ortaya çıkmasıdır. İlaçlarla göz içi basıncının en az % 30 düşürülmesi ile bazı hastalarda hastalığın ilerleyişi yavaşlatılabilir. Düşük göz içi basıncına rağmen ilerleme devam edebilir.
Ayrıntılı bir özgeçmiş sorgulaması ve yapılacak incelemeler sonucunda düşük sistemik kan basıncı gibi risk faktörleri kolaylıkla tespit edilebilir. Eğer hiçbir risk faktörü tespit edilmemişse tedavi seçenekleri açık açılı glokom ile aynıdır.

AÇIK AÇILI GLOKOM
Açık açılı glokom genellikle her iki gözü de etkileyen, kronik, yavaş ilerleyen glokom çeşididir. Glokom türleri arasında en sık karşılaşılanı açık açılı glokomdur. Ön kamara açısı açıktır ancak göz içi basıncı yüksekliği ve görme alanı defektleri bulunmaktadır.
Açık açılı glokom, sinsi seyirli, ağrısız, yavaş ilerleyen bir hastalıktır. Bu nedenle sık kontrol edilmeyen hastalarda görme kayıplarının belirginleştiği ileri dönemlerde fark edilir. Glokom hastalarının yakın akrabalarında bu hastalığa yakalanma riski diğer insanlara göre 5-6 kat daha fazladır. Bu nedenle özellikle bu kişiler periyodik kontrollerini ihmal etmemelidirler.

KAPALI AÇILI GLOKOM
Gözün ön tarafındaki sıvı açıya ulaşamaz ve gözden drene olamaz. Açı irisin bir kısmı tarafından kapatılmış durumdadır. Bu tip glokom hastalarında ani göz içi basıncı yükselmeleri görülebilir. Gözde ağrı, sulanma, kızarıklık, bulanık görme gibi bulgular ortaya çıkabilir. Bu durumda hızlı bir şekilde müdahale etmek gerekmektedir.
Bu tıbbi açıdan acil bir durumdur. Eğer doktorunuza ulaşamıyorsanız en yakın kliniğe başvurmalısınız. Tedavi edilmezse bir iki gün gibi kısa bir süre içerisinde körlüğe kadar ilerleyebilir. Genellikle lazer ve ilaç tedavisi ile açı önündeki engel ortadan kaldırılarak görme kayıpları önlenebilmektedir.

KONJENİTAL GLOKOM
Konjenital glokomlu bebeklerin, doğumdan itibaren açıda sıvı drenejını yavaşlatan bir defekt bulunmaktadır. Bu bebeklerde ışık hassasiyeti, gözlerde sulanma ve kornea bulanıklığı gibi belirgin semptomlar bulunmaktadır. Bu hastalara genellikle koruyucu cerrahi tedavi önerilir. Çünkü ilaç tedavisinin bebeklerde ne derece etkili bir tedavi olduğu ve yan etkileri tam olarak bilinmemektedir. Ayrıca bebeklerde ilacı uygulaması zordur. Cerrahi tedavi etkili ve güvenlidir. Vakit kaybetmeden cerrahi tedavi uygulanırsa bu bebekler net görebilme şansına sahip olurlar.

EDİNSEL GLOKOMLAR
Glokom hastalığı başka medikal problemlere ikincil olarak da gelişebilir. Göz cerrahisi, ileri düzeyde katarakt, göz yaralanmaları, bazı tümörlere ve üveite bağlı olarak glokom hastalığı oluşabilir. Örneğin; pigmenter glokom, iristen ayrılan pigmentlerin açıyı kapatması ve sıvı drenajını yavaşlatması sonucu gelişen bir glokom türüdür. Nadir de olsa şeker hastalarında da neovasküler glokom denilen bir glokom çeşidi oluşabilir. Bazı insanlarda kortizonlu damlalar da glokoma sebep olabilir. Tedavide ilaçlar, lazer cerrahisi veya konvensiyonel cerrahi uygulanabilir.

SEBEPLERİ VE RİSK FAKTÖRLERİ
Gözün ön kısmındaki bölmeye ön kamara adı verilir. Ön kamarada sürekli bir sıvı akımı vardır, bir taraftan sıvı gelir ve açı denilen, kornea ile irisin birleştiği bölgeden gözü terk eder, bu arada yakın dokuların beslenmesini sağlar. Sıvı açıya ulaştığında süngerimsi bir yapı tarafından direne edilir ve gözden ayrılır. Bazen bu sıvının drenajı yavaşlar ve göz içi sıvı basıncı artarak optik sinire hasar verecek düzeylere ulaşabilir. Yüksek göz içi basıncı optik sinire hasar vermekte bu da görme kayıpları ile sonuçlanabilmektedir. Bu nedenle göz içi basıncını kontrol etmek çok önemlidir.

YÜKSEK GÖZ İÇİ BASINCINA SAHİP HERKES GLOKOM HASTASI MIDIR?

Yüksek göz içi basıncına sahip olmanız glokom hastalığı için riskli grupta olduğunuz anlamına gelmektedir. Sadece optik siniri hasar görmüş hastalara glokom tanısı konulur. Optik sinir hasarı yoksa göz içi basıncı yüksek bile olsa glokom tanısı konmaz ancak riskli grupta değerlendirilir. Göz hekiminizin önerilerini dikkatle uygulamanız gerekmektedir.

YÜKSEK GÖZ İÇİ BASINCI OLAN HER İNSANDA MUTLAKA GLOKOM GELİŞİR Mİ?

Göz içi basıncı yüksek bulunan her hastada glokom hastalığı gelişmez. Bazı insanlar yüksek göz içi basıncını daha iyi tolere edebilirler. Belirli bir göz içi basıncı bir kişi için yüksek iken aynı derecede yükseklik bir diğeri için normal olabilir.
Glokom hastalığının gelişip gelişmeyeceği optik sinirin zarar görmeden tolere edebileceği göz içi basıncının derecesine bağlıdır. Bu sınır değer herkes için farklıdır. Bu nedenle damla konularak yapılan bir göz siniri muayenesi çok önemlidir. Bu şekilde göz hekiminiz sizin için normal olan basıncın derecesi ile ilgili fikir sahibi olacaktır.

GÖZ İÇİ BASINCI YÜKSEKLİĞİ OLMAKSIZIN GLOKOM GELİŞEBİLİR Mİ?
Glokom hastalığı göz içi basıncı yükselmeden de gelişebilir. Buna düşük basınçlı glokom adı verilir ve açık açılı glokom kadar sık görülen bir durum değildir.

GLOKOM İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?
  • 60 yaşının üzerindeki kişiler
  • Ailesinde glokom hastası bulunanlar ( genetik yatkınlık )
  • Göz yaralanmaları
  • Şeker hastalığı
  • Uzun süreli kortizon tedavisi
  • Yüksek, düşük kan basıncı
  • Miyopi
  • Şeker hastalığı
  • Migren
Ayrıntılı bir muayene ve yapılacak tetkikler sonucu risk faktörleri tanımlanabilir, göz içi basıncı, kornea kalınlığı, optik sinir analizleri bu incelemeler arasında önemli bir yer tutar. Riskli gurupta yer alan kişilere uygulanacak ilaç tedavisi ile glokom gelişmesi yaklaşık olarak hastaların yarısında engellenebilmektedir. Riskli gruptaki hastalara her yıl ayrıntılı bir göz muayenesi yapılmalıdır.

GÖRME KAYIPLARINI ENGELLEMEK İÇİN NELER YAPILMALI?

Yapılan çalışmalar sonucunda erken tanı ve tedavinin ciddi görme kayıpları ortaya çıkmadan engellemede en önemli yol olduğu ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak riskli grupta yer alan kişiler yılda bir göz hekimi tarafından muayene edilmelidir.
Eğer size damla kullanmanız önerilirse damlalarınızı her gün düzenli olarak kullanmalı ve kontrollerinizi ihmal etmemelisiniz.
Yüksek risk gurubunda yer alan aile üyelerinizi ve arkadaşlarınızı da bu konuda uyarmalı ve iki yılda bir muayene olmalarını sağlamalısınız. Unutmayın ki erken tanı ve tedavi hastalığın ilerleyişini yavaşlatır ve görme kayıplarını engeller.

SEMPTOMLAR
Hastalığın ilk aşamalarında herhangi bir belirti yoktur, görme kaybı henüz gelişmemiştir ve ağrı olmaz.
Hastalık ilerledikçe kişi görmede azalması olduğunu fark eder. Önünü net görebilir ancak yanlarda kalan cisimleri göremeyebilir. Tedavi edilmezse görme kaybı ilerler ve hasta çevreyi göremez sanki bir tünelden içeri bakıyor gibi görmeye başlar ve tamamen görme kabı ile sonuçlanır.
Glokom bir gözü veya her iki gözü birden etkileyebilir.

GLOKOM TANISI NASIL KONULUR?

Tanı ayrıntılı bir muayene ve yapılacak testlerden sonra konulabilir.
Glokom hastalığı hayat boyu tedavi gerektiren bir hastalık olduğundan aşağıdaki testler yapılmadan tanı kesinleştirilmemelidir:
  • Göz tansiyonu ölçümü
  • Santral kornea kalınlığı ölçümü
  • Bilgisayarlı görme alanı tetkiki
  • Optik sinir başı topografisi

TEDAVİ


Uygulanacak tedavilerle kaybedilen görme geri gelmemekte ancak görme kayıplarının ilerlemesi önlenmektedir.

İLAÇ TEDAVİSİ

Göz damlaları veya ağızdan alınacak tabletler erken dönemde en sık kullanılan tedavi yöntemidir. Bazı ilaçlar göz içi sıvı üretimini azaltarak, bazıları ise üretilen sıvının gözden uzaklaşmasını kolaylaştırarak etkili olmaktadır.
Tedaviye başlamadan önce doktorunuzu varsa kullandığınız diğer ilaçlar hakkında bilgilendirin. Glokom ilaçları günde birkaç kere kullanılabilir. Birçok kişide hiçbir yan etki görülmez. Nadiren baş ağrısı veya gözde yanma, kızarıklık gibi başka bir takım yan etkilere sebep olabilir. Glokom için kullanılabilen farklı ilaçlar vardır bu nedenle size önerilenle sorun yaşarsanız bunu doktorunuza bildirin. Doktorunuz ilacınızın dozunda değişiklik yapabilir veya size başka bir ilaç önerebilir.
Glokomun hastayı uyarıcı bir belirtisi olmadığı için hastalar genelde ilacı kullanmayı bırakır veya unutur. İlaçlar sadece kullanıldığı sürece etkilidirler, bu nedenle ilaçları düzenli kullanmak gerekir. Doktorunuzdan damlalarınızı nasıl kullanacağınızı iyice öğrenmeli ve uygun şekilde uygulamalısınız.

LAZER TRABEKÜLOPLASTİ
Bu operasyonla göz içi sıvının gözden uzaklaşması sağlanır. Hastalığın herhangi bir evresinde size bu ameliyat önerilebilir. Bu ameliyat sonrası da damlalarınıza devam etmeniz gerekebilir.

Bu işlem doktorunuzun kliniğinde yapılabilir. Öncesinde gözünüze damla konulur ve sizden lazer cihazının karşısına oturmanız istenir. Doktorunuz özel bir lens kullanarak lazer ile tedavinizi uygular. İşlem sırasında kırmızı veya yeşil renkte parlak ışıklar görebilirsiniz. Bu uygulama ile göz içi sıvının drenajı kolaylaştırılır.
Diğer operasyonlar gibi bu uygulamanın da yan etkileri vardır. İşlemden sonra damla kullanmanız gerekebilir ve yine göz tansiyonlarınızın takip edilmesi gerekmektedir.
Eğer her iki gözünüzde de glokom varsa bu uygulama teker teker yapılır. Aynı anda yapılması önerilmez. Lazer tedavisi her göz için birkaç gün ila birkaç hafta sürebilir.
Yapılan çalışmalar sonucu lazer tedavisinin göz içi basıncını düşürmede oldukça etkili olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak zamanla etkisi azalabilmekte ve yeni tedavilere ihtiyaç duyulabilmektedir.

SELEKTİF LASER TRABEKÜLOPLASTİ (SLT) GLOKOM TEDAVİSİ

Glokom (göz tansiyonu), göz içinde yer alan sıvı basıncın görme sinirlerinde hasar, görme alanında azalma oluşturacak kadar yüksek olması sonucu ortaya çıkan bir göz rahatsızlığıdır. Açık açılı glokom en çok görülen tipidir. Glokom, göz içi sıvısını dışarı boşaltan kanallarda tıkanıklık oluşması sebebiyle sıvının gerekli miktarının boşalamaması ve bu nedenle göz içi basıncının artması sonucunda gerçekleşir. Glokomda (göz tansiyonu), görmede azalma gerçekleştikten sonra eski hale dönüş olmaması nedeniyle erken dönemde tespit ve tedavinin önemini ortaya koymaktadır. Tedavi yöntemlerinde, göz içi sıvısının oluşumu azaltılarak veya dışarı akışı arttırılarak hastanın göz sağlığına kavuşması sağlanır.
Bugüne kadar göz içi basıncını normal sınırlara indirmek için göz damlası kullanımı ilk tedavi seçeneği olarak yer almıştır. Fakat kullanılan damlaların pahalı olması, hastaların düzenli kullanmaması, yan etkileri gibi sebepler göz tansiyonu hastalarının iyileşme oranlarının düşmesine sebep olmaktadır. İlaç ile tedavi yöntemlerinin olumsuz etkenleri alternatif tedavilerin gelişmesine zemin sağlamıştır.

Glokom tedavisinde dünyada 50 yıldan beri cerrahi müdahaleler uygulanmaktadır. Fakat damla ve lazer tedavisi görmelerine rağmen, görmesini kaybeden hastalarda son çare olarak cerrahi yöntemler tercihedilmektedir. Glokom cerrahisi başarılı olsa bile lazer ve damla tedavisi yöntemlerine göre yüksek oranda risk içermektedir.
Göz tansiyonu tedavisinde geliştirilen Selektif tedavi yöntemleri, hastaları ilaç tedavisi olmaktan ve ameliyatlarda görülme ihtimali olan risklerden uzak tutulmalarını sağlamaktadır. Bu tedavi yöntemlerinde ilk kullanılan Argon Lazer Trabeküloplasti (ALT) yöntemi olan lazer yöntemidir. Bu tedavinin yeteri ölçüde etkili olmaması ve lazer yapılan alanların tekrar kapanarak basıncın yükselmesine neden olması farklı yöntemlerin gelişmesine neden olmuştur. Son yıllarda dünyanın büyük bölümünün ve FDA'nın da onaylayıp kullanmış olduğu yeni lazer tedavi tip 'Selektif Lazer Trabeküloplasti' (SLT) olmuştur. Cihaz açık açılı glokomun tedavisinde dünyada, ülkemizde ve hastanemizde güvenle kullanılmaya başlanmıştır.
Ad:  glokom3.jpg
Gösterim: 1220
Boyut:  19.0 KB
ALT den farklı olan SLT lazer esasen kanal sisteminde görünen yara izi oluşturmaz. SLT göz kanalının şişmesine ve tıkanmasına sebep olan intraceluler pigmentlerinin seçici olarak ayrılması prensibi ile çalışmaktadır. SLT lazer yaşa bağlı olarak tıkanmış ve daralmış kanal gözeneklerini genişletir ve açar.
Selektif Laser Trabeküloplasti (SLT) Argon Lazer Trabeküloplasti (ALT)'ye oranla etkili ve güvenilir bir alternatif tedavi yöntemi olduğu belirtilmektedir.

Aynı zamanda SLT primer tedavi olarak uygulanabilmesi yanı sıra, medikal tedavi ile kontrol altına alınamayan hastalarda ve ALT sonrası GİB (Göz içi Basıncı) artısı olan olgularda önerilen tekrarlanabilir tedavi yöntemi olduğu belirtilmektedir.

Günümüzde SLT, açık glakomun primer tedavisinde artık ALT' nin yerini almaktadır. Argon lazer prosedürünün aksine SLT açık glakomlu tüm hastalarda kullanılabilmektedir. Örneğin,
  • Yeni teşhis edilmiş glokom hastalarında ilk tedavi basamağı olan göz damlalarının yerine,
  • Bir veya daha fazla gözyaşı damlası kullanan glokom hastalarının damla ihtiyacının azaltılması veya elimine edilmesinde,
  • Uzun süredir tedavi gören, bir veya iki defa ALT tedavisi almış kronik glokom hastalarında daha fazla ALT tedavisi alamayacaklarından dolayı tercih edimektedir.
KONVENSİYONEL CERRAHİ
Bu cerrahi yöntemle sıvının gözden uzaklaşabileceği yeni bir yol oluşturulur. Bu da size doktorunuz tarafından herhangi bir dönemde önerilebilir. Genellikle ilaca ve lazer tedavisine rağmen göz içi basıncı düşürülemeyen hastalara önerilir. Bu cerrahi göz kliniğinde veya hastanede uygulanabilir. Operasyon öncesi rahatlamanız için ilaç verilir. Gözünüz iğnesiz yöntemle, damla damlatılarak uyuşturulur. Sıvının gözden uzaklaşabileceği bir yol oluşturabilmek için küçük bir doku parçası kesilerek alınır.
Operasyondan sonraki birkaç hafta boyunca infeksiyondan ve inflamasyondan korunmak için damla kullanmanız gerekir. Bunlar ameliyat öncesinde kullandığınız damlalardan farklıdır.
Bu işlemde aynı anda iki göze birlikte uygulanmaz. Dört altı hafta içinde tamamlanır. Göz içi basıncını düşürmede %60 ila % 80 etkilidir. Eğer yeni oluşturulan yolda zaman içinde daralma olursa ameliyatı tekrarlamak gerekebilir. Bu cerrahi özellikle daha önce katarakt gibi göz ameliyatı olmayan hastalarda etkilidir.
Bazı hastalarda operasyon sonrası görme kalitesinde bir miktar bozulma olabilir. Katarakt, kornea problemleri, göz içi inflamasyonu ve infeksyonu gibi yan etkileri vardır. Bazı hastalarda görmede gölgelenmeler olabilir.

GLOKOM DAMLALARI NASIL KULLANILIR?
Size önerilen göz damlalarını hekiminizin önerilerine uygun şekilde, düzenli olarak kullanmanız gerekmektedir. İlaçlarınızı düzenli ve uygun şekilde kullanmanız etkinliklerini arttırmakta ve yan etki görülme oranını azaltmaktadır.
Damlanızı damlatmadan önce ellerinizi yıkamalısınız. Başınızı arkada doğru eğip damlayı alt göz kapağınızın içine damlatmalısınız. Bir elinizle damla şişesini alıp diğer elinizle alt göz kapağınız aşağıya doğru çekerek damlayı damlatabileceğiniz bir cep oluşturabilirsiniz. Eğer bir kereden fazla damlatıyorsanız veya birden çok damla kullanıyorsanız ikinci damlayı damlatmadan önce en az beş dakika beklemeniz uygun olacaktır. Damlayı damlattıktan sonra göz pınarınıza parmaklarınızla bir dakika kadar baskı uygularsanız damla gözyaşı kanalına giremez ve yan etki riskini bir miktar azaltmış olursunuz. UNUTMAYIN !
  • Glokomda erken tanı ve tedavi çok önemlidir. Göz kontrollerinizi ihmal etmeyin!
  • Glokom kronik bir hastalıktır ve damlalarınızı her gün kullanmanız gerekir!
  • Tedavi ömür boyu sürer!
Son düzenleyen Safi; 17 Temmuz 2016 15:39
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Eylül 2006       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

göz tansiyonu


Göz içinde bulunan sıvının göz duvarlarına yaptığı basınça verilen isimdir.
Bu hastalık 4 şekilde insanlarda bulunur.
1-Basit göz tansiyonu
Ad:  glokom3.jpg
Gösterim: 1088
Boyut:  21.2 KB

2-Kapalı Açılı göz tansiyonu
3-İkincil göz tansiyonu
4-Doğuştan göz tansiyonu

Basit göz tansiyonu Belirtileri nelerdir:

Genelde 40 üstünde görülür.IRsıyet bu hastalıkta önemli rol oynar.Hastalrın genelde uzun zamanlar bir belirti olmadan yaşamlarına devam ederler.Hastalığın tesbiti için mutlaka bir hekime başvurmaları gerekmektedir.

Kapalı açılı göz tansiyonun belirtileri:

Hastalık genelde tek gözde görülür.Fakat değişik zaman içinde diğer gözdede görülmeye başlar.Ani ortaya cıkan göz tansiyonu kirizleri olur.Bu kirizlerde ŞİDDETLİ BAŞ ve GÖZ AĞRISI,MİDE BULANTISI,KUSMA görülür.Görme kabiliyeti hastalık başından beri düşüktür.Işığa bakan bu hastalar renkli halkalar görürler.Hastanın göz kapakları hafif şiş,Gözlerinin beyazı KIRMIZI RENKTE,Gözbebekleri orta derecede gelişlemiştir.Gözbebeğini ışık tutulduğu zaman cevab yoktur.Normal bir gözde ışık tutulduğu zaman göz bebeklerinde daralma meydana gelir.HASTALIK KISA SÜREDE TEDAVİ EDİLMEZSE GÖRME 2-3 HAFTA KAYBOLUR.

İKİNCİL GÖZ TANSİYONU:


Herhangi bir göz hastalığı(göz içi urları vb..) veya ilaç kullanımlarında sonra(özellikle kortizon türevi ilaçlardan sonra) ve nadiren göz amliyatlarından sonra görülür.

DOĞUŞTAN GÖZ TANSİYONU:


Çocukta dikkatı çeken belirtiler çocuğun ışıktan rahatsız olması ve gözünün yaşarmasıdır.Artan göz tansiyonuna bağlı olarak gözün genişleme özelliği bulunan bölgelerinde(KORNEA) büyüme ve incelme görülür.TEDAVİ EDİLMEZSE GÖRME YİTİSİ ÇOCUKTAN KAYBOLUR.

GÖZ TANSİYONUN NORMAL SEVİYESİ NEDİR?
Göz içi basıncı nın normal seviyesi 10-20 mmHG dir.21-23 mmHg geçen güz tansiyonları belli araklıklar la kontrolleri gerekmektedir.

GÖZ TANSİYONU NEYLE ÖLÇÜŞÜR?
TONOMETRE denilen bir aletle ölçümü yapılmaktadır.
Hastalığın tedavisini yazmadım.Çünkü Türk Milleti olarak bir özelliğimiz vardır.Ben Burada ilaç isimlerini yazsam hastalığı olan insanlar belki hekimlere başvurmadan bu ilaçları kullanacaklar yada tanıdıklarınına tavsiye edecekler.
Göz tansiyonun önemi ne dikkat çekmek için bu konuyu açtım.Dikkatle okudunuz zaman göz tansiyonun yükselmesine bağlı olarak tedavi edilmezse görme duygusu kaybolmaktadır
Glokom görme sinirinde ilerleyici tahribat yapan, sinsi karakterde yıllarca sessiz sedasız ilerleyen ve körlüğe kadar götürebilen, genellikle göz içi basıncı yüksekliğiyle seyreden kronik bir hastalıktır
Göz içi basıncı bazen normal dediğimiz sınırlar içinde olmasına rağmen kişi yine de "glokom hastası" olabilir. Glokom, çoğu kez hiçbir belirti vermez, sadece az sayıdaki bazı hastalarda şiddetli ağrı, kusma, kızarıklık ve görme azalması tablosuyla acil bir hastalık olarak karşımıza çıkabilir. Glokom hastalığında oluşmuş hasar düzeltilemez; ancak zamanında tedavi ile gelecekteki hasarları önlemek mümkün olabilir.

Gözün içinde "hümör aköz" denilen bir sıvı vardır. Bu sıvı sürekli olarak salgılanır, göz içindeki damarsız yapılar olan lens ve korneanın beslenmesini ve metabolizmasını sağlar ve "trabekülüm" denilen bölgeden göz dışına çıkarak tekrar kan akımına karışır. Hümör aközün salgılanması ve boşaltılası hep bir denge içindedir ve gözde gün boyu hafif değişkenlikler gösteren bir basınç sağlar. Hümör aközün salgılanamaması gözün sönmesine, göz dışına yeterince veya hiç çıkamaması ise göz içinde birikime ve basınç artışına yol açar. Normal göz içi basıncı genellikle 6-21 mmHg arasıdır ve gün boyu değişkenlik gösterir. Gün içinde 5 mmHg veya daha fazla basınç farkı olması glokom şüphesi uyandırır. Gözün göz içi basıncına dayanıklılığı kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Bazı gözlerde normal sayılan değerler bile glokom hasarı yapabilirken ki bunlara normal tansiyonlu glokom diyoruz, bazı kişilerde ise yüksek sayılan 22-26mmHg göz içi basınçları bile göze hiç zarar vermeyebilir ki bunlara da "oküler hipertansiyon" denir.

Glokom teşhisi ve tedavisi: Teşhis koyabilmek için detaylı göz muayeneleri, göz tansiyonu ölçümleri, kornea kalınlığı ölçümü (pakimetri), OCT, HRT gibi çeşitli görüntüleme yöntemleri, görme alanı incelemeleri gibi testlerden yararlanılır. Ayrıca hastaların takibi sırasında da zaman zaman bu testlerden istifade edilir.Glokomda; yaşa göre, hangi nedenden olduğuna göre ya da oluşum mekanizmasına göre çeşitli sınıflamalar mevcuttur.

Ortalama 10 bin doğumda bir görülür. Glokomlu bebeklerde göz içi basıncı yükselince kornea saydamlığını yitirip buğulanır, göz yaşarmaya başlar. Bu belirtiler anne babanın ilgisini çeker, çekmelidir. 3 yaşından önce göz içi basıncı artmış ve bu durum fark edilmemişse göz büyümeye başlar. Bu durum tek taraflıysa rahatça tanınır, çift taraflıysa tanı gecikebilir. Bu tip glokomlarda tedavi hemen her zaman cerrahidir.
Açık açılı olarak adlandırılan glokomlar yüksek basınçlı ya da normal basınçlı olabilir. En sık görülen tipi yüksek göz içi basınçlı olanıdır. Toplumda yaklaşık %2-2,5 oranında görülür ve hastaların yarısından çoğu durumunun farkında değildir. Tedavisiz bırakıldığında yıllar içinde sinsi bir şekilde retinanın sinir liflerini tahrip etmeye başlar ve zamanla gözü kör edebilir. Sinir lifi tahribatı çeşitli görüntüleme yöntemleri ve görme alanı incelemeleriyle takip edilir. Ailede glokom olması, miyopluk, diyabet ve hipertansiyon bu tip glokom için risk faktörüdür.
Normal basınçlı açık açılı glokomda ise göz içi basıncı genel olarak normal kabul edilen sınırlar içindedir, yani 22 mmHg'yı aşmaz. Bu gözlerin görme siniri lifleri normal sayılan göz içi basınçlarına dahi dayanamamaktadır. Migren ve Reynaud fenomeni (soğukta parmakları çok üşüyüp moraranlar), tansiyonu gece çok düşen kişiler normal tansiyonlu glokom için risk faktörü taşırlar. Asya ırkında bu tip glokom daha sık gözlenir. Özellikle yaşlılıkta sıktır.

Kortizon kullanımı, travma, inflamasyon ve bazı özel göz durumları ise ikincil etkiyle açık açılı glokoma neden olabilir.
Açık açılı glokomda amaç göz içi basıncını azaltarak sinir lifleri tahribatını engellemektir. Tıbbi tedaviye görme sinirindeki tahribat durdurulabildiği sürece devam edilir. Tedaviye rağmen hasar artıyorsa cerrahi müdahale yapılır. Ayrıca takip güçlüğü olan, ilaç kullanımında veya kontrole gelişte ihmalkar davranan kişilerde göz uzmanı erkenden glokom ameliyatı yapmak gereğini duyabilir.
Açık açılı glokomların ameliyatında hümör aközkün gözü rahatça terk etmesini sağlayacak bir kanal açılır. Lazer uygulanması da glokom tedavi seçenekleri içindedir. Seçilecek yöntem hastadan hastaya değişebilir.

Kaynak: Op. Dr. Mustafa Temel
Memorial Göz Merkezi
Son düzenleyen Safi; 17 Temmuz 2016 16:19
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
26 Eylül 2006       Mesaj #5
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi

Gözün gizli düşmanı: Glokom


7 Haziran 2004 — Glokom alanındaki çalışmalarıyla tanınan ABD’li bilim adamı Prof. Dr. Alon Harris, “glokom, ancak ileri dönemde ve belirgin görme kaybı ortaya çıktığında fark edilir” dedi.

Prof. Dr. Alon Harris, Antalya’da düzenlenen glokom tedavisiyle ilgili seminerde, hastalığın nedenleri, tedavisi ve Türkiye’deki duruma ilişkin bilgi verdi. ABD’nin Indiana Üniversitesi Tıp Fakültesi Glokom Araştırma ve Tanı Merkezi Direktörü olan Harris, glokomun, göz içi basıncının yüksek seyretmesi ve göz sinirlerinin zayıflaması sonucu ortaya çıkan yaygın hastalık olduğunu belirtti.
Glokomda, göz içindeki sıvı basıncının göz sinirlerine zarar verecek oranda yükseldiğini kaydeden Harris, şunları söyledi: “Göz tansiyonu, uzun süre kendini göstermeyen bir hastalıktır. Genellikle ani görme kaybı ile hastalığın farkına varılır. Glokom hastalarının yüzde 20’si görme yetisini yitirir. Daha çok 40-45 yaş üstü kişilerde glokom görülür. Türkiye’de risk altında olan yaklaşık 2 milyon kişinin olduğu sanılıyor. Bunların sadece yüzde 5’i hastalığının farkında ve 100 bin kişi düzenli tedavi görüyor.”

“40 YAŞINDAN SONRA DÜZENLİ MUAYENE ŞART”


Glokomda en büyük tehdit unsurunun hastalığın uzun süre kendini belli etmeden ilerlemesi olduğunu vurgulayan Harris, zamanında teşhis konularak tedavi edilmediği durumlarda hastalığın kalıcı kısmi görme kayıplarına, ileri durumlarda da körlüğe neden olabildiğini kaydetti.
Glokomun kesin olarak bilinen bir nedeni olmadığını ancak genetik faktörlerin bazen önemli rol oynadığını belirten Harris, göz muayenesi sırasında belirlenen yüksek göz içi basıncının hastalığın ilk belirtisi olabildiğini ifade etti. Hastalığa ancak dikkatli bir göz muayenesiyle teşhis konulabildiğine dikkat çeken Harris, şöyle konuştu: “Genellikle 40 yaş üstü kişilerde oluşan hastalık, yıllar içinde yavaş ilerler ve çoğu kişide hastalığa ait herhangi bir belirti görülmez. Glokom, hastalar tarafından ancak ileri dönemde ve belirgin görme kaybı ortaya çıktığında fark edilir. Glokomu olan kişilerin görüş açısı daralır. Glokomda görme kaybı olduktan sonra geri dönüş yoktur. Onun için erken tanı çok önemlidir. 40 yaşından itibaren düzenli muayene gerekir.”
Harris, genetik geçişin yanı sıra sigara, şeker, yüksek tansiyon, uzun süreli kortizon tedavisinin de risk faktörü oluşturduğu glokomun, tüm olumsuzluklarına karşın zamanında teşhis ve düzenli tedavi ile kişide bir yeti kaybına yol açmasının önlenebildiğini kaydetti.


Glokom değişik tipleri olan optik sinirde ilerleyici hasarla, görme alanı kayıpları ve yüksek göz içi basıncı ile karakterize oldukça yaygın bir hastalıktır.
Glokom dünya üzerinde önlenebilir körlük nedenlerinden bir tanesidir. Eğer glokom zamanında tanınır ve tedavi edilirse görme kaybınız önlenebilir. Bir çok insan glokom hastalığına sahip olmakla bu durumu bilmemektedir. Glokom hastalığının bulguları ancak çok ileri dönemlerde belirginleşir. Bu nedenle iyi bir göz muayenesinin önemi unutulmamalıdır
Dünya genelinde yaklaşık 3 milyon kişi glokom nedeni ile görmemektedir. Yaklaşık 100 milyon kişinin artmış göz içi basıncı vardır ve ortalama 2.4 milyon kişi her yıl primer açık açılı glokom tanısı almaktadır.

Glokomda temel risk faktörü yüksek göz iç basıncıdır. Göz içi basıncı, aköz hümör denilen göz içi sıvısının gözden atılımına çeşitli nedenlerle direnç gelişmesine bağlı olarak artar. Eskiden glokoma neden olan tek faktörün yüksek göz içi basıncı olduğu düşünülürdü. Ancak göz içi basıncı kontrol edilen bazı hastaların görme alanında görülen ilerleyici hasar ya da göz içi basıncı normal olan kişilerde izlenen glokom, göz içi basıncının bu hastalığın tek nedeni olmadığını gösterdi.
Optik sinirin göz içi basıncına dayanıklılığı da önemli bir faktördür. Normal toplumda göz içi basıncı değerleri 10 ve 21 mmHg arasındadır, her yüksek göz içi basıncına sahip kişi, glokom hastalığına sahip değildir. İleri yaşla birlikte göz içi basıncında bir miktar yükselme olabilir.
Son düzenleyen Safi; 17 Temmuz 2016 15:41
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ocak 2007       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

GLOKOM (GÖZ TANSİYONU YÜKSEKLİĞİ) NEDİR?


Glokom, göziçi basıncının yükselmesi nedeniyle görme sinirinin giderek zayıflamasına ve böylece görme kaybına yolaçan ciddi bir hastalıktır. Birçok glokom çeşidi vardır. Fakat en sık görülen glokom tipi açık açılı glokomdur.

GLOKOM NASIL TEŞHİS EDİLİR ?
Özellikle, kronik açık açılı glokom adı verilen en sık görülen glokom çeşidinde, eğer göziçi basıncı çok yüksek seviyelerde değilse hastalık hiçbir belirgin belirti vermeden sinsi olarak seyreder. Bu nedenle hastalığın teşhis edilmesi, ilerlemiş dönemlerinde yapılır.

Glokom, çoğunlukla başka bir nedenle, sıklıkla da sıradan bir gözlük muayenesi veya basit nedenlerle doktora başvuran hastalarda yapılan muayene sırasında tesadüfen teşhis edilir. Bu nedenle göz muayenesi sırasında göz tansiyonunun ölçülmesi ihmal edilmemelidir.

Ayrıca, bir kısım hastada akut glokom krizi denilen ve göziçi basıncının ani olarak çok yüksek düzeylere yükselmesiyle ortaya çıkan, şiddetli göz ağrısı, başağrısı, gözün kıpkırmızı olması, bulantı, kusma gibi gürültülü bir tabloyla kendini gösterir. Bu durumda teşhis çok kolaydır ve acil tedavi gerekir.

Glokom teşhisinde göz doktorlarının klasik olarak birlikte aradıkları üç bulgu gereklidir. Bunlardan birincisi, göziçi basıncının yüksek olmasıdır. Normalde göziçi basıncı 10-20 mm. civa basıncı düzeyindedir. Göz içi basıncının 20 mm civa basıncının üzerinde bulunması çoğunlukla glokom lehindedir, ancak sadece göziçi basıncının yüksek bulunması,glokom teşhisi için yeterli değildir. Çünkü göziçi basıncı 20 mm civanın üzerinde olduğu halde normal olan gözler olduğu gibi, göziçi basıncı 20 mm civanın altında olmasına rağmen glokomlu olan gözler de mevcuttur. Glokom teşhisi için ikinci olarak aranılan bulgu, gözdibi muayenesinde görülen göz siniri tahribatıdır. Üçüncü bulgu da, görme alanı muayenesinde, görme sinirindeki tahribatı gösteren görme alanı bozulmalarıdır. Glokomlu hastalar, göziçi basıncı düzeyi, görme sinirinin ve görme alanının durumu birlikte değerlendirilerek izlenirler ve yine bu bulgulara bakılarak ilaç tedavisine veya ameliyata karar verilir.

GLOKOM ERKEN TEŞHİS EDİLMEDİĞİNDE GÖRME KAYBINA YOLAÇAN CİDDİ BİR HASTALIKTIR:


Glokom, sinsi bir hastalıktır. Çoğunlukla ileri dönemlere kadar hiçbir belirti vermez ve doktor muayenesi olmadıkça ortaya çıkarılması güç bir hastalıktır. Glokom yavaş seyreden, fakat sürekli ilerleyen ve giderek göz siniri tahribatına yani görme kaybına yolaçan karakteristik bir belirtisi bir belirtisi olmayan kronik bir göz hastalığıdır. Tedavi edilmediğinde kesinlikle görmenin tümüyle kaybına neden olan bir hastalık olduğundan, teşhis edildiğinde hastalığın niteliği ve ciddiyeti, doktor tarafından hastaya ve hasta yakınlarına tüm açıklığıyla anlatılmalıdır. Çünkü hasta, hastalığın ciddiyetinin tam bilincinde olmadığında çoğunlukla tedaviyi sürdürmemekte, bu da görme kaybıyla sonuçlanmaktadır.

GLOKOMUN DEĞİŞİK TİPLERİ VAR MIDIR ?


Glokom başlıca açık açılı ve kapalı açılı glokom olmak üzere iki tipte görülebilir.

AÇIK açılı glokom:
Glokomların %85-90'ı bu tiptedir. Açık açılı glokomlu hastalarda hastalık belirgin bir belirti vermeden sinsi seyrini sürdürür ve hasta, hastalığının farkında olmaz. Ancak son döneme yaklaştıkça görmesinin bozulduğunu ve azaldığını farkeder ve doktora başvurur. Fakat bu durumdaki bir hastada, göz siniri büyük oranda tahrip olmuş ve görme alanı çok daralmıştır. Yapılacak tedavi ancak mevcut görmeyi korumaya yardımcı olur. Kaybolan görme geri çevrilmez. Glokom görülme sıklığı özellikle 40 yaşından sonra artış gösterir. Tüm glokomların %90'ı 40 yaşın üzerinde kişilerde görülmektedir. Bu nedenle, 40 yaş üzerindeki kişilerde göz muayenesi sırasında, göziçi basıncının ölçülmesi göz doktorları için bir kural haline gelmiştir. Özellikle ailesinde glokomlu olanlar, kendilerinde glokom olma olasılığının daha yüksek olduğunu bilerek 40 yaşından sonra hiç olmazsa yılda bir kez göz muayenesi olup göz tansiyonlarını ölçtürmelidirler.

KAPALI açılı glokom:

Glokomlu hastaların %5-10 kadarını oluşturur. Bu tip glokom yukarıda anlatılan ve çoğunluğu oluşturan sessiz gidişli, belirti vermeyen, sinsi glokom tipinin tam tersine çok gürültülü bir tabloyla ortaya çıkar. Açı kapanması glokomu veya akut glokom krizi olarak isimlendirilen bu tabloda, birden gözde şiddetli ağrı, kızarıklık, görmenin bulanıklaşması ve azalması, ışığa hassasiyet, bulantı, kusma belirtileri ortaya çıkar. Bu tabloyla doktora başvuran hastanın göz tansiyonu genellikle 40-50 mm veya daha yüksek civa basıncı gibi çok yüksek düzeylerde bulunur. Bu yüksek göz tansiyonunun acilen ilaç tedavisiyle düşürülüp hastanın ameliyata alınması ve probleminin halledilmesi gerekir. Aksi halde, hasta doktora başvurmakta gecikirse bu yüksek göz tansiyonu ile birkaç gün içinde tam görme kaybı oluşur. Bu belirtilerin görüldüğü hastanın ağrı kesicilerle ağrıyı azaltmaya çalışmadan, bir an önce doktora başvurması gerekir.

En çok görülen bu iki glokom tipinden başka bir de sekonder glokom adı verilen bir glokom türü mevcuttur. Sekonder glokomda, gözde göziçi basıncının yükselmesine neden olan bir hastalık vardır. Bu, değişik nedenlerle oluşan göziçi kanamaları, göziçi iltahapları, şeker hastalığı, göze gelen darbeler (travma), ileri dönemdeki katarakt gibi çok değişik sebeplerle olabilir.

GLOKOM TEDAVİ EDİLEBİLEN BİR HASTALIK MIDIR?


Glokom teşhis edildikten sonra tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Ancak, zamanında teşhis edilmeyip hastalık göz sinirinde tahribat yapar ve görme derecesini düşürdükten sonra teşhis edilirse, yapılan tedavi ancak mevcut görmeyi korumaya yardımcı olur. Kayıpların geriye getiremez. Bu nedenle hastalar, görme kayıpları oluşmadan, göz siniri tahrip olmadan erken dönemde yakalanırsa görme kaybına engel olunarak kolayca tedavi edilir.

GLOKOMUN TEDAVİSİNDE BAŞLICA ÜÇ YOL MEVCUTTUR.


İlaç tedavisi:


Glokomun ilaçla tedavisinde kullanılan birçok damla mevcuttur. Bu damlalar değişik mekanizasyonlarla göziçi basıncını düşürürler. Göziçi basıncı düşürülmeye çalışılır. Başarılı olunamazsa, ikinci damla eklenir. Yine göz tansiyonu düşmezse tedaviyi yapan doktorun anlayışına göre üçüncü damla eklenir (bu tartışmalıdır) veya diğer tedavi yöntemlerine başvurulur.

Damla tedavisine başlamadan önce hastada kalb-akciğer rahatsızlığı olup olmadığı araştırılmalıdır. Çünkü glokom tedavisinde kullanılan damlaların bazıları, solunum zorluğuna ve kalbde ritm bozukluklarına yolaçabilir. Bu nedenle bu tür ilaçlar dikkatle kullanılmalıdır. Yine bazı tür glokom damlaları da görme bulanıklığına, gözde ağrıya, başağrısına allerjik reaksiyonlara neden olabilirler. Bir de göziçi basıncının düşürülmesinde kullanılan ve ağızdan alınan bazı ilaçlar (tabletler) mevcuttur. Fakat bu ilaçlar, göziçi basıncını kısa sürede düşürmek için birkaç gün süreyle kullanılan ilaçlardır. Uzun süreli kullanılmaları durumunda kan elektrolit dengenin bozulması (özellikle potasyum kaybı), ellerde, ayaklarda uyuşmalar ve uzun vadede böbrek taşları oluşması gibi yan etkiler ortaya çıkar. Glokomlu bir hastada göziçi basıncı damla tedavisi ile normal düzeyde seyrediyorsa ve sürekli bu düzey korunuyorsa, hasta bu damlaları sürekli ve düzenli olarak hayat boyu kullanmak zorundadır.

LASER tedavisi:


Glokom tedavisinde, ilaç tedavisine yeterli cevap alınamayan hastalarda laser, ameliyattan önce uygulanabilen bir tedavi seçeneğidir. Laser tedavisi çok yüksek olmayan göziçi basınçlarını normal düzeye indirebilir. Etki süresi genellikle 2-3 yıl kadardır. Sonra göziçi basıncı tekrar yükselebilir. Uygun hastalarda laser, etkili bir tedavi alternatifi olabilir.

CERRAHİ tedavi (Ameliyat):


Eğer, glokomlu bir hastada göziçi basıncı kullanılan bütün ilaçlara rağmen normal düzeye indirilemiyorsa, göz siniri tahribatı giderek ilerliyor ve görme alanı giderek kötüleşiyorsa ameliyat gerekli olur. Ameliyat gerekli olduğu halde ertelenirse hasta görmesini günden güne kaybeder. Glokom ameliyatı lokal anestezi ile yapılır. Ameliyatta yapılan işlem, gözdışına çıkmakta zorlanan ve böylece göziçi basıncının artmasına neden olan göziçi sıvısının çıkışını kolaylaştırmaktır. Bunun için değişik teknikler mevcuttur. Glokom ameliyatları, eğer hasta bebek veya çocuk ise genel anestezi ile, erişkin hastalarda ise lokal anestezi ile yapılır. Ameliyattan sonra hastanın yatması gerekli değildir. Bazen ameliyattan sonra, göziçi basıncı tekrar yükselebilir. O zaman ikinci kez glokom ameliyatı yapmak gerekebilir. Bazı inatçı glokom türlerinde standart ameliyat teknikleriyle sonuç almak mümkün değildir. Bu durumda da göze bazı tüpler (valfler) yerleştirerek, yüksek göziçi basıncı düşürülmeye çalışılır.
Son düzenleyen Safi; 17 Temmuz 2016 15:46
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
17 Temmuz 2016       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Glokom ve Tedavisi
Glokom, göz içi basıncı yüksekliği, görme alanı ve görme sinirinde kalıcı hasarlara yol açan, giderek görme keskinliğini azaltan bir hastalıktır. Tüm dünyada körlüğün önde gelen nedenlerinden biridir. Her yaşta görülebilir.
Ad:  glokome.jpg
Gösterim: 1495
Boyut:  37.7 KB

Glokom ve Göz içi Basıncı İlişkisi
Göz, ön ve arka segment olarak iki bölümden oluşur. Bu iki bölümü birbirinden ayıran yapı lenstir. Ön segment de yine ön ve arka kamara olarak iki bölümden oluşur. Bu iki bölümü ise iris dediğimiz gözün renkli tabakası ayırır. Ön kamarayı önde kornea sınırlar. Bu bölüm aköz denilen bir sıvı ile doludur. Aköz sıvısı lensin bağlantı noktalarının yakınındaki silier cisimden salgılanır, lensin ön yüzeyinden akarak ön kamaraya gelir. Burada lens ve korneanın beslenmesini sağlar. Ayrıca gözün şeklini oluşturacak basıncı meydana getirir. Bu basınca göz içi basıncı (GİB) denir. Görmenin korunması için bu basıncın belli sınırlar içinde korunması şarttır.
İnsanların çoğunda GİB 14-16 mmHg civarındadır, 10-21 mmHg değerleri normal kabul edilir, 22 ve üzerindeki değerler şüpheli veya anormaldir.
Silier cisimden salınan aköz sıvısı göz bebeğinden ön tarafa gelip iris ile korneanın birleşim yerindeki açıda trabeküler ağ denilen yapıdan süzülür. Devamlı bir döngüsü vardır. Bu döngü, göz bebeğinden geçiş esnasında ya da trabeküler ağ ve sonrasında engellenecek olursa GİB yükselmeye başlar. Artan basınç sağlam yapıya sahip gözü bir balon gibi patlatamaz. Bunun yerine en zayıf noktası olan görme sinirinin göze giriş yerine basınç yaparak sinir liflerini öldürür. Böylece kalıcı bir görme kaybı meydana gelir. Bu nedenle erken tanı ve tedavi önemlidir.

Glokom çeşitleri nelerdir?
Açık açılı glokom:
En sık görülen glokom tipidir. Toplumun yaklaşık %1'inde ve daha çok 40 yaşın üzerinde görülür. Erken dönemde hiç bir belirti vermez. Göz içi basıncı yavaşça yükseldiği için belirtiler yavaş bir şekilde başlar, kornea başlangıçta bulanmaz, ağrı hissedilmez. Görme yavaş yavaş kaybedildiği için geç dönemlere kadar hasta bunun farkına varmayabilir. Görme kaybının farkına varıldığı zaman da hasar kalıcı hale gelmiştir.
Açık açılı glokomda, gözün drenaj bölgesi olan trabeküler ağda henüz tam çözemediğimiz bir direnç oluşturmaktadır. Bu, kronik bir hastalıktır. Kalıtsal olma ihtimali vardır. Günümüzde kesin tedavisi yoktur, fakat eldeki imkanlarla hastalığın ilerlemesi yavaşlatılabilir ya da durdurulabilir. İlaçların ömür boyu kullanılması gerekebilir.

Normal basınçlı glokom:Düşük basınçlı glokom olarak da bilinir. Normal GİB'na rağmen görme alanı kaybı ve görme siniri hasarı vardır. Bu kişilerde görme sinirinde bir dolaşım bozukluğu söz konusu olduğu için GİB'nın daha aşağılara çekilmesi gerekir.
Bir de bu durumun tam tersi vardır. GİB yüksek olmasına rağmen görme alanı kaybı ve görme siniri hasarı görülmez. Buna da göz hipertansiyonu denir ve tedavi gerektirmez. Ancak ileride glokoma dönüşebileceği için takip gerekir.

Açı kapanması glokomu:
Kalıtsal olabilir ve aynı ailenin farklı bireylerinde aynı anda görülebilir. Asyalılarda ve hipermetroplarda daha sıktır. Bu kişilerde ön kamara normal kişilere göre daha sığdır. Kornea ve iris arasında trabeküler ağın bulunduğu açı dardır. Yaşlandıkça da lensin büyümesine bağlı olarak bu açı daha da daralır ve GİB yükselir.
Açı tamamen kapandığında ise akut glokom meydana gelir.
Akut glokomda GİB aniden yükselir. Hasta çok ağrı hisseder, hatta bulantı ve kusma olabilir. Göz kızarır, kornea bulanıklaşır. Hasta ışık çevresinde haleler görür ve görme azalır. Bu, acil bir durumdur. Tedavi geciktirilirse görüş kaybedilir. Trabeküler ağ sıkarlaşarak hastalık kronik hale geçebilir ve bu durumun tedavisi daha da zordur.

DEVAMI
Göz Sağlığı
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
11 Mart 2017       Mesaj #8
Avatarı yok
Yasaklı

Glokom Sinsi Seyrediyor!


Ad:  thumbs_b_c_3f7ab9f26bd8ee4e56d0364da7d2e0ee.jpg
Gösterim: 648
Boyut:  97.0 KB
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ulucanlar Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Pelin Yılmazbaş, "Dünya Glokom Haftası" dolayısıyla yaptığı açıklamada "Glokom ciddi bir şikayete yol açmıyor, sinsi seyrediyor. Hastalarımız görme sinirinde geri dönüşümsüz hasarlar meydana geldiğinde bile hastalığını fark etmeyebiliyor. Bu da bizim tedavi şansımızı maalesef azaltıyor. Glokom görme sinirinde hasara neden olan ve tedavi edilmemesi durumunda ise körlüğe kadar gidebilen bir hastalıktır'' dedi.

Glokomun hastayı hekime gitmeye zorlayacak ciddi bir belirtiye yol açmadığını ifade eden Yılmazbaş, göz tansiyonu tedavisinde yüz güldürücü gelişmelerin yaşandığına işaret ederek, özellikle damla tedavilerinin başarılı sonuçlar verdiğini belirtti.

Ailesinde Göz Tansiyonu Olanlar Risk Altında!


Damlanın yetmediği az sayıdaki hasta grubunda ise cerrahi yöntemlerin uygulandığını aktaran Yılmazbaş, şunları kaydetti: "Burada özellikle hastalarımızdan beklediğimiz, tedavi planlarını aksatmadan hekimleri ile birlikte hareket etmeleridir. Damlaya başladığında hasta iki ay kullanıyor ve bitti zannediyor. Burada hastalarımızdan beklentimiz, glokomun ömür boyu devam edeceği damla tedavisine başlandığında ömür boyu devam etmesi gerektiği ve hekimi ile sürekli irtibatta olarak kontrollerine dikkat ederek ilaç tedavisini aksatmadan hayatına devam etmesidir. "

40 yaşın üzerinde, ailesinde göz tansiyonu bulunan, diyabet ve yüksek tansiyon ile kilo fazlası olan kişilerin risk grubunda olduğuna dikkati çeken Yılmazbaş, "Bu kişilerin en geç yılda bir göz tansiyonu kontrollerini yaptırmalarını öneriyoruz." dedi.

Kaynak: AA (11 Mart 2017)

Benzer Konular

20 Ekim 2012 / Misafir Soru-Cevap
26 Kasım 2009 / ThinkerBeLL Tıp Bilimleri
15 Temmuz 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
17 Temmuz 2016 / gökova Cevaplanmış