Arama

Sağlık Sektöründe Yeni Teknolojiler, Gelişmeler ve Son Haberler - Sayfa 20

Güncelleme: 28 Kasım 2016 Gösterim: 231.078 Cevap: 327
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
11 Ocak 2010       Mesaj #191
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
ABD'de domuz gribi yükselişte

Sponsorlu Bağlantılar

ABD’de yoğun kar yağışı ve soğuk havanın etkili olduğu Noel haftasında, domuz gribi artış eğilimine girerek tedirginlik yarattı.

Grip ve benzeri rahatsızlıklar nedeniyle doktora gidenlerden ateş ve solunum yolu enfeksiyonu belirtileri gösterenlerin oranı bir önceki hafta kaydedilen yüzde 2.7 seviyesinden 3.2’ye tırmandı. Soğuk havanın yanı sıra Noel tatili sırasında ziyaretlerin artmasının gribin yayılmasını sağladığı düşünülüyor.

Aşı için ikna haftası
Domuz gribinin hız kazanmasıyla ABD’de aşıya teşvik çabaları artırıldı. Dün başlayan Ulusal Grip Aşısı Haftası’nda aşıya şüpheyle yaklaşanlar ikna edilmeye çalışılacak. Hafta dolayısıyla açıklama yapan Başkan Barack Obama, aşının on milyonlarca Amerikalının maruz kaldığı H1N1 virüsüne karşı en etkili mücadele yolu olduğunu söyledi.

Bugüne kadar ABD’de 60 milyon kişinin gribe karşı aşı yaptırdığı tahmin ediliyor. Hastalık 4 eyalette yaygın olarak seyrediyor.


volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
11 Ocak 2010       Mesaj #192
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
'Domuz gribi yüzyılın tıp skandallarından biri'

Sponsorlu Bağlantılar

Avrupa Konseyi Sağlık Komisyonu Başkanı, domuz gribiyle ilgili olarak ilaç firmalarını yerden yere vurdu.

Domuz gribinin aslında büyütüldüğü kadar yaygın bir hastalık olmadığıyla ilgili iddialara her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Fransa, Almanya, Hollanda ve İtalya gibi ülkeler, halktan 'rağbet görmediği için' ellerinde kalan milyonlarca doz aşıyı üçüncü dünya ülkelerine satmaya çalışırken, H1N1 korkusuyla ilgili iddiaların ardı arkası kesilmiyor.

Uluslararası Şeffaflık Örgütü Yönetim Kurulu Üyesi Anke Martiny 'nin geçen ay bu kuşkuları açıkça dile getirmesinin ardından bu kez de Avrupa Konseyi Aile ve Sağlık Komisyonu Başkanı Wolfgang Wodarg şok iddialarda bulundu.

'SAHTE BİR SALGIN'
Wodarg, yaptığı açıklamada, bir anda dünyayı saran domuz gribi vakalarının, küresel korku sayesinde milyarlarca lirayı cebe indirecek olan ilaç ve aşı üreten firmaları tarafından idare edilen 'sahte bir salgın' olduğunu savundu. Wolfgang Wodarg, söz konusu şirketleri, Dünya Sağlık Örgütü'nü (WHO) bu konuda 'pandemi' (yaygın hastalık) ilan etmeye telkin etmekle de suçladı.

AVRUPA KONSEYİ İDDİALARI İNCELEYECEK
Avrupa Konseyi'nin baş sağlık yetkilisi Wodarg, birçok ülkenin bu nedenle, milyonlarca insanı aşılamak için, zaten yetersiz olan sağlık bütçelerinden boş yere harcama yaptığını söyledi.

Bu olayla ilgili olarak ilaç firmalarının rolünün soruşturulması için Dr. Wodarg tarafından hazırlanan bir teklif de Avrupa Konseyi tarafından kabul edildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden de sorumlu olan Avrupa Konseyi'nin bu ayın sonlarına doğru konuyla ilgili acil oturum yapması planlanıyor.

'HALK İLAÇ İÇİN İSYAN ÇIKARACAKTI'
İngiliz Sağlık Bakanlığı, domuz gribi yüzünden 65 bin kişinin öleceğini duyurmuş; özel bir internet sitesi kurup acil durum telefon hatları oluşturmuştu. Hatta planlamacılar biraz daha ileri gidip, kitlesel ölümler için morgların hazır tutulmasını; halkın ilaç bulmak için ayaklanma çıkaracağını göz önüne alarak, ordunun bile devreye girebileceğini öne sürmüşlerdi. Ancak geçen haftaya kadar sadece 5 bin kişinin virüs kaptığı ve bunlardan da sadece 251'inin hayatını kaybettiği hatırlatılıyor.

TELKİNLE DÜNYAYI ALARMA GEÇİRDİLER
Dr. Wodarg, bu ve benzer durumlardan yola çıkarak, H1N1'i 'yüzyılın en büyük tıp skandallarından biri' olarak nitelendirdi. Bunun aslında hafif bir grip olduğunu belirten Dr. Wodarg, "İlaç firmaları, domuz gribine karşı geliştirdikleri patentli ilaçlarını satmak için, bilim insanlarını ve halk sağlığından sorumlu resmi kurumlara telkinlerde bulunarak, dünya çapında hükümetlerin alarm durumuna geçmesini sağladılar" dedi.

'MUCİZE ÜRÜN!'
Uluslararası Şeffaflık Örgütü Yönetim Kurulu Üyesi Anke Martiny de geçen ay yaptığı açıklamada, domuz gribinin felaket ölçüsünde büyütüldüğünü söylemişti. Domuz gribi aşısının, daha çok aşıyı piyasaya süren üreticilerin işine yaradığı konusunda ciddi şüpheleri bulunduğunu anlatan Martiny, “İlaç endüstrisi şimdi de aşıları keşfetti, rahim kanseri ya da domuz gribi aşısı gibi. Pazarlama açısından bakıldığında bunlar birer mucize ürün” diye konuşmuştu.

BİLİMSEL BİR TARTIŞMA YAPILMADI
İlaç şirketlerinin bu tutumu nedeniyle insanların temelde faydalı olan aşılara karşı güvenini yitirmeye başladığını belirten Martiny, domuz gribi aşısını öneren Daimi Aşı Komisyonu (STIKO) üyelerinin, ilaç şirketleriyle ile ilişkide olmasını da eleştirerek “STIKO'nun domuz gribi aşısının önerilmesinde çıkar çatışmalarının hiç bir rol oynamadığını kanıtlaması gerekiyordu. Dışarıdan uzmanların en baştan beri bu kararın doğruluğu konusunda şüpheleri vardı, ancak açık, bilimsel bir tartışma yapılmadı” diye konuşmuştu.


volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
11 Ocak 2010       Mesaj #193
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Migren için umut ışığı


Görme engelliler üzerinde yapılan bir araştırma, ışığın migreni basit bir baş ağrısından dayanılmaz bir ağrıya dönüştürmesinin ardındaki nedeni ortaya çıkardı.

Harvard Tıp Fakültesi’ne bağlı ABD’deki Beth İsrael Deaconess Tıp Merkezi’nce yapılan araştırmaya göre, sorun retinada yeni keşfedilen bir grup hücrede yatıyor. Fotofobisi (ışığa karşı aşırı hassaslık) olan kısmi görme engellilerin migreninin neden diğerlerinden daha ağrılı olduğunu merak eden bilim insanları bu konuda bir deney yaptı.

Buna göre migren hastası görme engelliler iki gruba ayrıldı. Birinci grupta gece-gündüz ayrımı yapamayan tamamen kör hastalar, ikinci grupta ise hastalık nedeniyle görme yetilerini kaybeden ancak ışığın varlığını ayırt edebilen hastalar yer aldı. İlk gruptaki hastalar ışığa maruz bırakıldıktan sonra başağrılarının şiddetinde bir değişme olmadığını bildirdi.

İkinci gruptakiler ise özellikle mavi ve gri ışıkta olmak üzere açıkça ağrılarının şiddetlendiğini bildirdi. Bu da ışığın migren üzerindeki etkisini açıkça ortaya koydu.

volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
11 Ocak 2010       Mesaj #194
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Kapalı aortuyla 44 yıl yaşayan mucize adam


Kalbinde sıkışma hissedince doktora giden Çetin Balkan’a tetkiklerden sonra “Senin yaşamaman gerekiyor” dendi.

Doğuştan aort damarının vücudun alt bölümüne giden kısmı göğüs hizasından kapalı olan Balkan’a sentetik damar takıldı. Benzer durumda doğan bebekler 6 ay yaşayabiliyor, Balkan’sa 44 yaşında.

Edirne Keşan’da traktör tamircililiği yapan 44 yaşındaki Çetin Balkan, bir ay önce kalbinde sıkışma hissedince hayatında ilk kez doktora gitti. Yapılan kontrollerinde aortta problem olduğu tespit edilerek, Çorlu’ya transfer edildi. Buradaki doktor, çekilen filmler sonrası, “Senin hiç yaşamaman gerekiyor” diyerek İstanbul’a gönderdi. Acıbadem Maslak Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahı Doç. Dr. Cem Alhan, üç boyutlu görüntüler sonrası Çetin Balkan’ın doğuştan aort damarının vücudun alt bölümüne giden kısmının göğüs hizasından kapalı olduğunu, karaciğer, mide, bağırsaklar ve ayakların vücudun diğer ters tarafındaki kılcal damarları genişleterek beslediğini tespit etti. Daha önce dünyada 12, Türkiye’de 2 vaka bildirilen ve 15’inci vaka olan hastaya, 3 gün önce, 24 milim genişliğinde 10 santim uzunluğunda sentetik damar takıldı. Ameliyatla ilk kez aort damarının bir bölümü değiştirilmiş oldu. Operasyona Dr. Önder Teskin, Dr. Şahin Şenay, Dr. Murat Ökten ve Anestezi Uzmanı Doç. Dr. Elif Akpek katıldı.

6 aydan fazla yaşanmıyor
Kalp Damar Cerrahı Doç. Dr. Cem Alhan, uzun süredir yüksek tansiyonla yaşayan hastanın kalp alt bölgede nabız alınamadığını belirtti. Doç. Alhan, bebeklerde nadiren görülen ve 6 ay içinde tedavi edilmediği takdirde hastanın ölümüyle sonuçlanan vakada, hele bu kadar uzun yıllar yaşamasının tek kelimeyle mucize olduğunu belirtti. Alhan, bu şekildeki diğer hastalara geçici çözüm uygulandığını belirterek, önceki vakalarda suni damarla by-pass yapılarak, normal yoldan gidemeyen kan için kesinti olan bölüm devre dışı bırakılarak bir damar eklendiğini söyledi.

Kan dolaşımı durduruldu
Operasyonu yapmak için kan dolaşımının tamamen durdurulması gerektiğini belirten Alhan, “Hastanın vücut ısısını kalp akciğer makinesi, ısı değiştiriciler ve dışarıdan buz torbalarıyla 18 dereceye düşürdük. Böylece beynin kan dolaşımı olmadan 3 dakikalık dayanma süresini 45 dakikaya yükselttik. Bütün kanını makineye boşalttık. Kalbi de durdurduk. Bu bölgeyi açıp kapalı kısım ve baloncuk oluşan damarı çıkardık. Suni damarı takma işlemi 12 dakika, operasyonun tamamı yaklaşık 2.5 saat sürdü.”

İlk kez doktora gitmiştim
İkiz kardeşiyle ortak çalışan ve 13 yaşında bir erkek çocuk babası olan Çetin Balkan, bu güne kadar hiçbir rahatsızlığı olmadığını söyledi. Balkan, “Günde yarım paket sigara kullanıyorum. Her akşam da 3 duble rakı içiyorum. Yine de söylediklerinde inanamadım” dedi. Balkan’ı eşi hiç yalnız bırakmadı.

Kılcal damar genişledi
Çetin Balkan’ın kalbinden vücuduna kan taşıyan aortun aşağı bölümü tamamen kapalı çıktı. Vücut, yandaki kılcal damarları genişleterek kan ihtiyacını buradan sağladı.


aort 2729 334

volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
11 Ocak 2010       Mesaj #195
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Hangi organ ne kadar sürede kendini yeniliyor?

Gerçek yaşınız kaç olursa olsun, vücudunuzdaki organların büyük kısmının 10 yaşın altında olduğunu biliyor muydunuz?

Bilim adamları, vücuttaki organların yaşlanma sürecini aydınlattı. Göz ve beyin dışında kalan tüm organlar kendini yenileyebiliyor ve böylece vücudumuz hayat boyu 10 yaşın altında kalmayı başarabiliyor.

İngiltere'de yayınlanan Daily Mail gazetesinin haberine göre bu durumun nedeni, hücrelerin yenilenmesi yani eski hücrelerin yerini yeni hücrelerin alması olarak açıklanıyor. Ancak bu 'kalıcı gençlik' durumundan nasibini alamayan şanssız organlar da yok değil. Beyin, gözler ve sinir sistemi kendini yenileyemiyor. Beyinde; koku alma ve öğrenme merkezleri haricindeki diğer hücreler, tıpkı tam anlamıyla oluşumunu tamamladıktan sonra yenilenemeyen sinir sistemi ve kornea haricinde yenilenemeyen gözler gibi, yaşlanmaya karşı direnemiyor.

KALP, 20 YIL: Yıllarca kalbi oluşturan hücrelerin doğduktan sonra değişmediği sanıldı. Ancak New York Üniversitesi'nden Dr. Piero Anversa tersini ispatlamayı başardı. Kalbin kendini yenilediğini belirten Anversa bunun en az 20 yıl aldığını kaydetti.

SAÇLAR, 3-6 YIL: Yaklaşık 100 bin adet olan saçların her bir teli ayda 1.25 santimetre uzuyor. Dolayısıyla saçların kaç yaşında olduğu da saçın uzunluğuna göre değişiyor.

MİDE DUVARI, 3-5 GÜN: Midedeki asit karşısında hücrelerin dirençli olmadığını belirten İsveç-Karolinska Enstitüsü'nden Jonas Frisen, hücrelerin 3 ila 5 gün arasında yenilendiğini vurguladı. Ancak nikotin, hücrelerin yenilenmesini ağırlaştırıyor.

BAĞIRSAK, 2-5 GÜN: Midede olduğu gibi bağırsaklarda da hücrelerin zor şartlar altında olduğunu söyleyen İsveçli Dr. Frisen, bu hücrelerin hızla yenilendiklerini ve bu sürenin 2 ila 5 gün arasında değiştiğini ifade etti.

İSKELET SİSTEMİ, 10 YIL: İskelet de vücudun sürekli kendini yenileyen bölümlerinden biri. Kemiklerin 10 yılda bir tam anlamıyla kendini yenilediği tahmin ediliyor.

DİL, 10 GÜN: Tat moleküllerini sinirler yoluyla beyne ileten dilde bulunan 10 bin tomurcuğun her birinde 50 hücre bulunuyor ve bu hücreler her 10 günde bir kendini yeniliyor.

KARACİĞER, 6 AY: Yağ, protein, şeker ve kan yapımı için gerekli olan maddeleri depolayan karaciğer vücudun en güçlü organlarından biri. İngiltere Karaciğer Vakfı tarafından yapılan açıklamaya göre karaciğerin kendini yenileme süresi 6 ay.

AKCİĞER, 1 YIL: Akciğerde hücreler farklı periyotlarda yenileniyor. Bu da havanın temizliğine, sigara içilip içilmemesine göre değişiyor. Yenilenme süresi ise altı ayla bir yıl arasında...

GÖZLER: Gözler, kornea tabakası haricinde kendini yenileme özelliğine sahip değil. Zaman geçip yaş ilerledikçe gözleriniz de sizinle birlikte yaşlanıyor. Aynı şekilde beyin hücreleri de kendini yenileyemiyor ve yaşlanıyor.

volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
12 Ocak 2010       Mesaj #196
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Asrın yeni hastalığı


Stres bozukluğundan kaynaklanan ‘adrenal yorgunluğu’, stresle baş etmek için kortisol hormonu salgılayan böbrek üstü bezlerinin (adrenaller) aşırı çalışmaktan yorgun düşmesinden kaynaklanıyor. Bu hastalığı WHO da kabul ediyor.

Kendinizi sürekli yorgun hissediyor, çabuk asabileşiyor, konsantre olmakta zorlanıyor ve seks isteğinizde azalma yaşıyorsanız “21. yüzyılın hastalığı” olarak tanımlanan “adrenal yorgunluğundan” mustarip olabilirsiniz.

Modern yaşamın “yan etkisi” olan stres bozukluğundan kaynaklanan “adrenal yorgunluğu”, stresle baş etmek için kortisol hormonu salgılayan böbrek üstü bezlerinin (adrenaller) aşırı çalışmaktan yorgun düşmesinden kaynaklanıyor.

Adrenallerin yoğun stres karşısında yorulmasıyla vücuttaki kortisol seviyesi hızla azalıyor ve vücudumuz stresli durumlarda etkili biçimde tepki veremiyor. Rahatsızlığı artık Dünya Sağlık Örgütü de (WHO) tanıyor.

İngiliz beslenme uzmanı Rhian Stephenson, adrenal yorgunluğu yaşadığından şüphelenen kişilerin öncelikle başka bir hastalıkları olup olmadığından emin olmak için test yaptırmasını tavsiye ediyor. Stephenson, tam tahıl, yağlı balık ve meyve açısından zengin beslenmenin yanı sıra düzenli egzersiz ve televizyon izlemek gibi rahatlatıcı aktivitelerle semptomların hafifletilebileceğini belirtiyor.

Adrenal yorgunluğu terimini ortaya atan Kanadalı alternatif tıp uzmanı Dr James Wilson nedenlerini ve belirtilerini şöyle sıralıyor:

Nedenler:
- Kötü beslenme (beyaz un, düşük lifli gıdalar, şeker, yetersiz sebze ve meyve)
- Yorgunken uyarıcı olarak tatlı, tuzlu yiyecekler yemek ya da tatlandırılmış ve kafeinli içecekler içmek
- Yorgun olmaya rağmen geç yatmak
- Kendini beceriksiz hissetmek
- Mükemmel olmaya çalışmak
- Hiçbir kazancı olmayan durumlarda bulunmak
- Çok az eğlenceli ya da canlandırıcı aktivite yapmak

BELİRTİLER
- Nedensiz yorgunluk
- Sabah yataktan kalkmakta zorlanmak
- Gün içinde enerji için kahveye, kolaya, tuzlu ve tatlı atıştırmalıklara ihtiyaç duymak
- Bitkin ve stresli hissetmek
- Hayatın günlük zorunluluklarıyla başa çıkmakta zorlanmak
- Stresten ya da hastalıktan kurtulamamak
- Eğlenememek
- Seks isteğinde azalma


volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
12 Ocak 2010       Mesaj #197
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
3 yıl boyunca hıçkırdı!


Birleşik Krallık’ta yaşayan şarkıcı Chris Sands, 3 yıldır devam eden hıçkırık probleminden beyin ameliyatı olarak kurtuldu.

26 yaşındaki Sands’in, 2006 yılının eylül ayında bir anda başlayan ve bir süre sonra kendiliğinden kesilen hıçkırığı 2007 yılının şubat ayında tekrar başladı. 24 saat içinde iki saniyede bir hıçkırmaya başlayan Sands, araba kullanamaz, yemek yiyemez ve uyuyamaz hale geldi.

Hıçkırığı kesecek hiçbir geleneksel ve tıbbi yöntemden sonuç alamayan Sands, internet üzerinden yardım aramaya başladı ve bir Japon hıçkırık uzmanıyla görüşmek üzere Tokyo’ya gitti.

Japon doktor, hıçkırığın sebebinin Sands’in beyninde gördüğü fındık büyüklüğünde bir tümör olduğunu fark etti. Geçirdiği beyin ameliyatının ardından Sands probleminden kurtuldu.

3 yıl boyunca yaklaşık 20 milyon kez hıçkıran Sands, "Yaşadıklarım inanılmazdı, bir daha asla hıçkırmaya tahammül edemem" diyor.

Sands, ara vermek zorunda kaldığı müzik kariyerine dönmenin mutluluğunu yaşıyor.

En uzun süre hıçkırma rekoru, Amerikalı çiftçi Charles Osborn’a ait. 1922 yılında hıçkırmaya başlayan Osborne, 68 yıl boyunca düzenli olarak hıçkırmıştı.

volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
14 Ocak 2010       Mesaj #198
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Göbek deliğinden böbrekleri alındı


Ankara Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli Dr. Mert Altınel, Muş’tan gelen ve böbrek yetmezliği tanısı konulan Dilek Başçı’ın (15) göbek deliğinden girdiği bir cihazla, iflas eden iki böbreğini aldı.

Makineye bağlanan Başçı’ya bir hafta sonra annesinden alınacak böbrek nakledilecek. Kronik idrar yolu enfeksiyonuna neden olan, böbreklere geri idrar kaçışı tespit edilen Başçı’ın iki böbreğinin de 3 yıldır çalışmadığı ortaya çıktı. Annesinin böbreğini verecek olması nedeniyle Başçı’nın iflas eden iki böbreğinin alınmasına karar verildi.

‘Dünyada ilk kez uygulandı’
Dr. Altınel, bu yöntemle 2 böbreğin birden alınmasının, dünyada ve Türkiye’de ilk vaka olduğunu belirterek, “Göbek deliğine yerleştirilen tek bir port ile önce sağ, takiben de sol böbrek alındı. Hastanın karın içinde serbestleştirilen iki böbreği, göbekte açılmış delikten özel bir aletle parçalanarak dışarıya çıkarılmıştır. Hasta ameliyat sonrası dönemi hemen hiç ağrı olmadan geçirmiştir” dedi. Kızına bir böbreğini verecek olan anne İpek Başçı, “Kızım için her şeyi yaparım. Yeter ki kızım sağlığına kavuşsun” diye konuştu.

dilek basci 14110 ic 2435 334


volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
14 Ocak 2010       Mesaj #199
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Türk mühendisin projesi hastaneleri kurtaracak


Samsunlu bir elektronik mühendisi, hastanelerde kullanılan tomografi ve Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR) cihazlarının X ışınıyla çalışmasını sağlayan tüpün imalatını yapmak için çalışma başlattı.

ODTÜ’den mezun olduktan sonra Ankara’da tıbbı cihaz bakımları yapan bir şirkette servis mühendisi olarak işe başlayan Erol Canlı (40), Türkiye’de ve birçok ülkede hastanelerin tomografi ve MR cihazlarında kullanılan x ışınıyla çalışarak görüntü almasını sağlayan tüpe önemli miktarlarda para harcadığını görünce sistemle ilgili araştırma yapmaya başladı.

Bir süre bu şirkette çalıştıktan sonra ayrılan Canlı, yaklaşık 10 yıl boyunca söz konusu tüpün Türkiye’de imal edilmesi konusunda da çalışma yaptı.

Daha sonra memleketi Alaçam’a yerleşen Canlı, ilçenin sanayi sitesindeki bir atölyede X ışınıyla çalışan tüplerin deneme üretimininde başarı sağladı.

Bunun üzerine seri üretime geçebilmek için çalışmalarını sürdüren Canlı, üretim için ilgili kurum ve kuruluşlara ruhsat başvurusunda da bulundu.

Çalışmalarıyla ilgili bilgi veren Canlı, amacının Türkiye’deki hastaneleri dışa bağımlılıktan kurtarmak olduğunu söyledi.

Tomografi ve MR cihazlarında kullanılan tüpün her yıl yenisiyle değiştirildiğini, bu nedenle de yurt dışına ciddi miktarda para transferi yapıldığını anlatan Canlı, şu bilgileri verdi:

"Mühendis olarak bazı yabancı firmaların servis mühendisliğini da yapmaktayım. Ancak, kendi ülkemde ve kendi ilçemde kurduğum iş yerinde de tıbbi cihazların X ışınıyla çalışmasını sağlayan tüpü üretmek istiyorum. Bunun için teknik bilgi ve donanıma sahibim. Sürdürdüğüm test çalışmaları olumlu sonuç verdi. Sadece ruhsat işlerimiz kaldı. Belirli küresel şirketler sadece bu tüpü hastanelere 70 ile 100 bin dolara satıyor. Gerekli izinleri aldığımızda bu fiyatlar yarı fiyatın da altında inecek."

Canlı, Türkiye’de her yıl sadece tomografi cihazlarında yüzlerce tüp değiştirildiğini, geliştirdiği sistemle Türkiye’nin dışa bağımlı olmaktan kurtulacağını da ifade etti.

Erol Canlı, deneme amaçlı ürettiği tüplerin testlerinde her hangi bir sorunla karşılaşmadığını belirtti.

Geliştirdiği sistemle ilgili detaylı bilgi vermek istemediğini de ifade belirten Canlı, "Birçok şirket bunu yapmak istiyor. Bu nedenle gerekli ruhsat ve lisans işlemlerini tamamladıktan sonra zaten ürettiğimiz tüplerin kalitesi ortaya çıkacak" dedi.

Canlı, bugüne kadar bazı hastanelere deneme amaçlı ve piyasa koşullarına göre çok daha düşük fiyattan tüp verdiğini ve bunların sorunsuz çalıştığını da bildirdi.

mr 16129 ic 1042 334
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
15 Ocak 2010       Mesaj #200
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Domuz gribi kurbanları 600'ü geçti


Sağlık Bakanlığı, 3 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan domuz gribinde vaka sayısının bin 602'ye ulaştığını açıkladı. 25 kişinin tedavisi ise sürüyor.

Sağlık Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, ilk vakanın belirlendiği 15 Mayıs’tan bu yana ülkede toplam bin 602 Domuz gribi vakası tespit edildiği bildirildi.

Bu sayının bugün itibariyle Türkiye'de var olan değil, sürecin başlangıcından bu yana tespit edilen toplam vaka sayısı olduğu vurgulandı.

Tedavisi hastanelerde sürdürülmekte olan laboratuvar teyitli pandemik A(H1N1) grip vaka sayının 25 olduğu, bunlardan durumu ağır olan 3 hastanın tedavisinin ise yoğun bakımda sürdürüldüğü belirtilen açıklamada, şunlara dikkat çekildi: ''Vatandaşlarımızın korunma tedbirlerine özenle riayet etmesi, grip belirtileri olan çocukların okul ve dershaneye gönderilmemesi gerekmektedir.

İki yaşından küçük çocuklar, kronik hastalığı olanlar, gebeler ve 65 yaş üstündekilerin grip belirtileri ortaya çıktığında mutlaka bir hekime müracaat etmeleri gerekmektedir.

Bunların dışındaki kişilerde grip belirtileri ortaya çıktığında evlerinde istirahat etmeleri, ancak genel durumda kötüleşme, solunum güçlüğü, göğüs ağrısı, nefes darlığı, bilinç bulanıklığı, 3 günden fazla süren ateş, ciddi ve sürekli kusması olan vakaların beklemeden doktora müracaatları büyük önem taşımaktadır.”


Benzer Konular

4 Aralık 2016 / gokhan404 Akademik
12 Ekim 2014 / Misafir Sanat
2 Şubat 2016 / byseus Sosyal Ağlar
27 Ekim 2015 / _EKSELANS_ Sosyal Ağlar
12 Haziran 2015 / _EKSELANS_ Arşive Kaldırılan Konular