Arama

Sağlık Sektöründe Yeni Teknolojiler, Gelişmeler ve Son Haberler - Sayfa 21

Güncelleme: 28 Kasım 2016 Gösterim: 231.084 Cevap: 327
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
15 Ocak 2010       Mesaj #201
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Dikkat, stres kanser yapıyor

Sponsorlu Bağlantılar

ABD’nin Yale Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmayla, stresin kansere neden olduğu bilimsel olarak da kanıtlandı.

Araştırmayı yöneten Prof. Tian Xu, stresin bazı kanserleri tetiklediğini ve tümörlerin büyümesine neden olduğunu açıkladı.

Nature Dergisi’nde yayınlanan araştırmaya göre, gün içinde işyerinde ya da aile ortamında yaşanılan duygusal ya da fiziksel kaynaklı stres, kanserin gelişmesi için “ideal” bir ortam oluşturuyor.


volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
15 Ocak 2010       Mesaj #202
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Genetik Hastalıklar Danışma Derneği Kuruldu

Sponsorlu Bağlantılar
Genetik hastalıkların önlenmesine yönelik faaliyet ve organizasyonlar yapmak amacıyla Genetik Hastalıklar Danışma Derneği (GENDER) kuruldu.

GENDER’den yapılan yazılı açıklamada, merkezi Ankara’da olan derneğin, ilk olarak 1 Aralık 2007 tarihinde Mersin Sağlık İl Müdürlüğü ile koordineli olarak ücretsiz halk bilgilendirme toplantısı yapacağı belirtildi. Toplantıda, talasemi ve diğer kan hastalıklarının, bu hastalıklara yönelik önlem ve tedavi şekillerinin anlatılacağı kaydedildi.

Açıklamada, derneğin genetik hastalıklardan korunmak için halk eğitim programları hazırlayacağı, genetik hastalıkların tanınması ve sıklıklarının azaltılması için panel ve seminerler düzenleyeceği, genetik hastalıklı çocuk sahibi ailelere psikolojik danışmanlık hizmeti vereceği belirtildi.

Derneğin kurucu üyeleri arasında Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Volkan Baltacı, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. M. Ali Ergün, Ankara Gazi Devlet Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Aysun Baltacı bulunuyor.


volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
15 Ocak 2010       Mesaj #203
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Kök hücreden domuz eti üretildi


Hollandalı bilimciler, domuz kök hücrelerinden, laboratuvar ortamında domuz eti üretti.

Yöntemin geliştirilmesi halinde, canlı hayvan yetiştirmeye gerek kalmadan et tedarik edilebileceğine dikkati çekildi. Domuz etinin, laboratuvar ortamında 2006'dan beri büyütülmekte olduğu, fakat domuz etinin doku yapısının ve kıvamının tam olarak elde edilemediği, yöntemin geliştirilme ihtiyacının olduğu kaydedildi.

Yöntem üzerinde Hollanda'nın yanı sıra ABD, İskandinavya ülkeleri ve Japonya'da da çalışmalar yapılıyor.

Hollanda'daki çalışmaları yürüten Maastricht Üniversitesi biyoloğu Mark Post, "Bir domuzdan alınan kök hücreleri, 1 milyon faktör düzeyinde çoğaltmamız durumunda, aynı düzeyde elde edebileceğimiz et miktarı için ihtiyacımız olan 1 milyon domuzu yetiştirmemiz gerekmeyecek" dedi.

Hollanda'daki çalışmalara, araştırma enstitüleri bünyesinde kurulan olan "in-vitro et konsorsiyumunun" destek verdiği kaydedildi.

volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
16 Ocak 2010       Mesaj #204
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Bu araştırma kadınları çok kızdıracak


Kadınlar, erkeklerin ilkel olduğunu düşünse de, yeni yapılan araştırmanın sonuçları çok farklı görünüyor.

Yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, bebeğin erkek olmasını sağlayan Y kromozomu insan genetik kodundaki diğer herşeyden daha hızlı evrimleşiyor.

Araştırma, insanların ve insana en yakın canlı olan şempanzelerin Y kromozomları arasında sadece yüzde 30'luk bir fark olduğunu ortaya koydu.
Bu fark, insanın genetik koduyla şempanzenin kodu arasında aranın en açık olduğu nokta. Diğer kısımlarda insan-şempanze farkı sadece yüzde iki.
Y kromozomlarındaki bu değişikliğin son 6 milyon yıl içerisinde meydana geldiği düşünülüyor, evrim sözkonusu olduğunda kısa bir süre.

Cambridge Üniversitesi Whitehead Enstitüsü yöneticisi ve MIT'de bioloji profesörü olan Dr. David Page, "Gördüğümüz kadarıyla, Y kromozomu insanın kendisini en hızlı geliştiren kromozomu" diyor ve ekliyor "Sürekli yeniden inşa edilen bir ev gibi"

Ancak erkekler kendilerinden çok etkilenmeden önce, araştırmacılardan bir uyarı var: "Cinsiyeti belirleyen Y kromozomunun hızlı evrimleşiyor olması, erkeklerin de daha gelişmiş olması anlamına gelmeyebilir"
(Milliyet) counthighlightashx?t1263639662515&ampids2870982426810048429287098242691000862928709824272100128292870982415910026329
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
9 Şubat 2010       Mesaj #205
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Diyabet hastalarına yeni umut...


İngiltere’deki Cambridge Üniversitesi araştırmacıları, birinci tip diyabet hastası çocuklarda günlük insülin iğnelerine son verecek bir “yapay pankreas” geliştirdi.

Pankreas yerine geçen karmaşık cihaz, kan şekeri seviyesini ölçüyor, salgılanması gereken insülin dozunu ayarlıyor ve ilacı gece vücuda pompalıyor.

Birinci tip diyabet hastası çocuklar, özellikle uykudayken kan şekeri seviyesi tehlikeli derecede düştüğünde hipoglisemi atakları geçirme riskiyle karşı karşıya bulunuyor. İnsülinin daha önce belirlenmiş seviyelerde verilmesini sağlayan insülin pompaları halihazırda kullanılıyor. Ancak yeni sistem, insülin dozunun daha karmaşık bir şekilde takip edilip düzenlenmesini sağlıyor. Bu cihazla insülin dozunun yakından takip edilip düzenlenmesinin, kan şekerinin daha iyi kontrol edilmesi ve böylece tehlikeli hipoglisemi ataklarının önüne geçilmesini sağlayabileceği belirtiliyor.

Araştırma, 54 gece boyunca 5 ila 18 yaş arasındaki 17 çocuk arasında yapıldı. Yapay pankreas sisteminin, zamanın yüzde 60’ında kan şekeri seviyesini normal seviyelerde tuttuğu belirlendi. Bu oran, halen kullanılan pompalarda ise yüzde 40 seviyesinde. Bu süre içinde yapay pankreas bağlanan çocuklarda önemli hipoglisemi atağı görülmezken, normal pompaları kullanlarda 9 hipoglisemi vakası görüldü.

Böbrek naklinde doku uyumsuzluğuna son
İngiltere’de 15 yıldır diyaliz makinesine bağlı olarak yaşayan Maxine Bath adlı kadın hastaya, kardeşinden alınan ’uyumsuz’ böbrek nakledildi

Hayatının 15 yılını diyaliz makinesine bağlı olarak sürdürdükten sonra, ortaya çıkan tansiyonla ilgili problemler nedeniyle doktorların sadece birkaç ay ömür biçtiği Maxine Bath, Kasım 2009’da Coventry Üniversite Hastanesi’nde, tansiyonunun tehlikeli boyutlarda düşük olmasına karşın, yapılan operasyonla kız kardeşinden alınan böbreğin başarıyla nakledilmesi sayesinde tekrar sağlığına kavuştu. İngiltere’de yayınlanan Times gazetesinin haberine göre ameliyatta, plazmayı kandan ayırıp soğutarak protein ve antikorların jelimsi bir maddeye dönüşmesini sağlayan bir soğuk filtrasyon sistemi kullanıldı.

Bu sayede nakledilen organın vücut tarafından reddedilmesine neden olan antikorlardan arındırılan kan, yeniden ısıtma işleminden geçirilerek hastaya geri verildi. Ameliyatı yapan ekipten Dr. Rob Higgins, yeni ameliyat tekniğinin, vücutla doku uyuşmazlığı olan bir organın nakledilmesinde ilk kez kullanıldığına işaret etti. Organın vücut tarafından reddedilmesine neden olan antikorları devre dışı bırakan diğer yöntemlerin Bath’ın zaten tehlikeli boyutlarda düşük olan tansiyonunun daha da düşmesine neden olacağına dikkati çeken Higgins, yeni tekniğin bu açıdan çok önemli olduğunun altını çizdi.

Bath, Kasım ayındaki ameliyattan sonra geçirdiği 6 aylık rehabilitasyon devresinin ardından yaptığı açıklamada, “Ameliyatın üstünden çok zaman geçmiş olmamasına karşın kendimi şimdiden çok daha sağlıklı hissediyorum. Daha önce hiçbir zaman yiyemediğim fıstık ve çikolata gibi yiyecekleri tekrar yiyebilmeyi dört gözle bekliyorum” dedi.

Prof. Demirbaş: Biz 2007’de yaptık
Medical Park Antalya Hastanesi Organ Nakli Merkezi Direktörü Prof. Dr. Alper Demirbaş, İngiltere’deki nakil ameliyatını kendilerinin ilk kez 2007’de yılında yaptıklarını söyledi: “Biz Türkiye’de ilk defa kan ve doku uyumu olmadan böbrek nakli yaptık. 12 kan ve doku uyumu olmayan ameliyat gerçekleştirdik. Bunlardan 11’i hala çalışıyor. Bu ilk defa 20 yıl önce Japonya’da yapıldı. Tüm gelişmiş ülkelerde bu ameliyatlar yapılıyor. Türkiye’de maaliyeti yüksek olduğu için yaygınlaştırılamıyor. SGK bunu karşılamıyor. Biz bunun için gerekli başvuruları yaptık. Türkiye’de organ nakli olan kişi sayısının artırılması için, organ naklinin önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. İngiltere’de uygulanan ”cryo filtration“ tekniği kullanılan bir yöntem. Biz Türkiye’de bu tekniği kullanmadık, çünkü buna gerek kalmadı. Amerika’da ve Japonya’da bu teknik kullanılıyor. Ben 1997 yıllarında Amerika’daydım ve bu tekniği kullanıyorduk. Belki İngiltere’de bu bir ilktir.”

(Vatan)
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
9 Şubat 2010       Mesaj #206
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
AIDS'e çare bulunuyor mu?
Bilim adamları, AIDS hastalığına neden olan HIV virüsü gibi retrovirüslerde mevcut olan "integrase" enziminin yapısını görmelerine izin veren bir kristal üretti.


İngiltere'deki Imperial Koleji ile ABD'deki Harvard Üniversitesinde görev yapan bilim adamlarının ortaklaşa yürüttüğü araştırmanın sonuçlarının, HIV virüsü hakkındaki sır perdesini araladığı ve daha etkili tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine öncülük edebileceği bildirildi.

Bilim adamları, enzimin 3 boyutlu yapısını gösteren ve 40 bin denemenin ardından elde edilen kristalin, HIV'e çok benzeyen başka bir retrovirüsten alınan bir integrase enziminden üretildiğini belirtti.

Uzmanlar, bu enzimin yapısının çözümlenmiş olmasının, araştırmacılara, enzimi engellemeye yönelik ilaçların nasıl çalıştığını, nasıl geliştirilebileceğini ve HIV virüsünün bu ilaçlara direnç geliştirmesinin nasıl engellenebileceğini anlama imkanı sağladığını vurguladı.

Nature gazetesinde yayımlanan araştırmanın ekibinde yer alan Peter Cherepanov, yaptıkları denemelerde aldıkları kötü sonuçlara rağmen pes etmediklerini ve sonunda emeklerinin karşılığını aldıklarını belirtti.

HIV virüsüne karşı geliştirilen bazı ilaçların bu enzimi bloke etmeye yönelik olduğunu belirten Cherepanov, ancak bilim adamlarının şu ana bu ilaçların nasıl çalıştığını ve nasıl geliştirilebileceğini bilmediklerini söyledi.

Son zamanlarda bu enzimi bloke etmeye yönelik olarak geliştirilen bazı ilaçları kristalin üzerinde denediklerini de belirten bilim adamları, bu sayede ilaçların enzimi nasıl bloke ettiğini gözlemleme imkanı buldu.

AIDS hastalığının ortaya çıkışından bu yana yaklaşık 60 milyon kişiye HIV virüsü bulaştı, 25 milyon kişi yaşamını yitirdi.

(ekolay)

volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
9 Şubat 2010       Mesaj #207
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Kanser tedavisinde sürpriz gelişme


Isparta’da tarımına 1882 yılında başlanan gül, kozmetik, kişisel bakım, temizlik ve ilaç endüstrisinden sonra şimdi de tıp dünyasında tedavi amaçlı kullanılacak.

Isparta gülünün sağlık alanındaki etkileri üzerinde araştırma yapan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ayten Altıntaş, gül çiçeği ve gül yağının cilt kanseri başta olmak üzere radyasyona maruz kalan hastaların parçalanan hücrelerinin onarılmasında olumlu etki sağladığının tespit edildiğini söyledi. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde 4 yıl önce kanser teşhisi konulan hastaların kan hücrelerinde gül çiçeği ve gül yağının etkisi üzerinde laboratuvar ortamında çalışma yaptıklarını anlatan Prof.Dr. Altıntaş, “Bu çalışmanın ardından bir de deri hücreleri üzerinde çalışma gerçekleştirdik. Kanser teşhisi konulan hastanın derisinden alınan parça üzerindeki hücreler üzerinde çalıştık ve onarıcı özelliği olduğunu tespit ettik” dedi.

Prof.Dr. Altıntaş, bu araştırmanın, cilt kanserleri başta olmak üzere, kanser hastalığı yüzünden tahrip olan derinin onarılmasında gül çiçeği ve gül yağının kullanılabileceğini ortaya çıkardığını, gülün ruh sağlığı, kas, sinir gevşetici özellikleriyle de ön plana çıktığını vurguladı. Son çalışmanın henüz yayınlanmadığını belirten Prof.Dr. Altıntaş, en kısa zamanda bu çalışmanın da yayınlanacağını söyledi.

DOKTOR REÇETESİYLE ROSENSE ÜRÜNLERİ
Isparta Gül ve Gül Ürünleri Satış Kooperatifi (GÜLBİRLİK) Genel Müdürü Bolat Tamer, Prof.Dr. Altıntaş'ın yaptığı çalışmaları yakından takip ettiklerini ve kendilerine her konuda destekte bulunduklarını söyledi. Tamer, Erzurum ve Samsun'da doktorların hastalarına reçete ile GÜLBİRLİK markası olan Rosense ürünlerini yazdıklarını belirterek, “Erzurum ve Samsun'da ellerinde doktor reçetesiyle bayilerimize gelen vatandaşlarımız var. Araştırdık, hekimler cilt problemi yaşayan hastalarına Rosense ürünlerini tavsiye ediyor. Bu müthiş bir gelişme. Tıp dünyasında çığır açacak bir dönemi yaşıyoruz” diye konuştu.

(ekolay)counthighlightashx?t1265674602472&ampids2870982463610121729287098243351000862928709824493101221292870982463110213929
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
19 Şubat 2010       Mesaj #208
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Dayanılmaz cazibenin sırrı terde gizli


Uzmanlar yaptıkları araştırma sonucunda bir kadının yaradılışının ipuçlarının terinde ya da görünümünde gizli olduğunu belirtiyor.

150 üniversite öğrencisinin DNA'ları üzerinde araştırma yapan Avustralyalı uzmanlara göre, cazibenin sırrı anne ve babamızdan aldığımız bağışıklık genlerinde gizli.

Araştırmada aralarında doktor ve mühendis adaylarının da bulunduğu gönüllü öğrencilerden aşk hayatlarına dair detaylı bilgiler ortaya koyan soruları cevaplamaları da istendi. Bu cevaplar, genetik testlerle karşılaştırıldı.

En farklı farklı MHC genlerine (Major Histocompatibility Complex genes) sahip olan kadınların, daha cinselliğe yatkın partnerler oldukları ortaya çıktı.

Batı Avustralya Üniversitesi'nden uzmanlar, bir kadının bağışıklık sisteminin neden erkeklerle olan ilişkilerindeki başarısını etkilediğini kesin olarak bilemiyor. Ancak bir kadının terinin özelliğinin bu etkileşimi doğrudan etkiliyor olabileceğini belirtiyor.

Önceki araştırmalar da bir kişinin kendi terinden daha farklı ter kokusuna sahip olan kişiyi daha hoş bulduğunu ortaya koymuştu.

Uzmanlar, erkeklerin MHC genlerinin ise kadınlarla olan ilişkilerinde başarılı olmalarına bir etkisinin olmadığına da dikkat çekiyor.
(GAZETEPORT)
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
20 Şubat 2010       Mesaj #209
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Yunuslar, şeker hastalığına çare olabilir


Yunusların, şeker hastalığının tedavisine ışık tutabileceği bildirildi.

ABD'nin San Diego kentinde düzenlenen Amerikan Bilimsel Gelişme Derneği'nin yıllık konferansında sunulan araştırmalarda, yunusların insanlarla benzer beslenme alışkanlıkları olduğu, bu hayvanların çoğunlukla balık ve deniz meyveleriyle beslendikleri belirtildi.

Amerikan Okyanus ve Atmosfer Dairesi'nden Carolyn Sotka ve başka bilim adamlarının yaptığı araştırmalar, yunusların kan kimyalarını değiştirdiğini, bunun da insanlardaki şeker hastalığına bağlı hastalıklarla benzer sorunlara (ensülin direnci, demir fazlalığı, böbrek taşları) yol açabildiğini gösterdi.

En çok bilinen uzun burunlu yunusların her an, şeker hastalığına benzer "psikolojik bir durum yaratabildiğini" vurgulayan bilim adamları, insanların şeker hastalığını kontrol etmek için protein bakımından zengin yiyecekler tükettiğini, yunusların da protein bakımından zengin beslenme biçimini korumak için şeker hastalığına benzer bir durum "yarattığına" dikkati çekti.

Bilim adamları, bu mekanizmanın yunusların protein bakımından zengin ve düşük karbonhidratlı besinlerle beslenmesinden kaynaklandığını, bu durumun da beden kimyasında, insanlardaki şeker hastalığıyla aynı, bir dizi değişikliğe yol açıyor olabileceğini belirtti.

52 uzun burunlu yunusun kan örneklerini 7 yıl boyunca alan bilim adamları, açken bu hayvanların kan kimyasının şeker hastası bir insanınki, karınları doyduktan sonra ise sağlıklı bir kişininkiyle benzer olduğunu gördü. Bilim adamlarından Stephanie Venn-Watson, bunun yunuslara yüksek oranda proteinle beslenirken uygun şeker oranının korunmasını sağladığını ifade etti.

İnsanların ve yunusların büyük beyninin kanda yüksek şeker oranına ihtiyaç duyduğu, hem insanlar hem de yunusların şekeri kullanmak için benzer psikolojik mekanizmalar geliştirmiş olabileceği kaydedildi.
İnsanların, kandaki şeker oranını en az düzeyde tutmak için ensüline son buzul çağında direnç geliştirdiğini düşünen bilim adamları, benzer şekilde yunusların da 55 milyon yıl önce okyanusta yaşamaya başladıklarında ensüline direnç göstermiş olabileceğini vurguladı.

Yunusun gen haritasıyla ilgili başka araştırmaların, ayrıca bu hayvanların özel durumunun ayrıntılarını belirleyerek ve sorunlarla nasıl başa çıktığını anlayarak insanlarda şeker hastalığının tedavisi için yeni yöntemlerin geliştirebileceğine dikkat çekildi.
Araştırmalar "Science" dergisinde yayımlandı.
(ekolay)
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
21 Şubat 2010       Mesaj #210
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Aspirin kansere iyi mi geliyor?

Bu araştırma sonuçları doğrulanırsa kadınların ucuz ve kolay bir biçimde kanserden korunacaklar.

Yapılan yeni bir araştırmaya göre düzenli olarak aspirin alan kadınların göğüs kanserinden hayatını kaybetme oranı yarı yarıya azalıyor. 4 bin hemşire üzerinde yapılan araştırmada sürekli olarak aspirin alanların yüzde 50’sinde göğüs kanserinden ölüm riskinin azaldığı, yüzde 50’sinde ise göğüs kanserinin yayılma hızının yüzde 50 azaldığı görüldü.

1976 yılında başlayan araştırma 2006 yılına kadar sürdü. Bu süre içinde 341 hemşire kanserden öldü. Haftada iki ile beş arasında aspirin alan hemşirelerin yüzde 60’ın kanserin yayılma riski azaldı.

Harvard Medical School tarafından yürütülen araştırma Clinical Oncology Dergisi’nde yayımlandı.

Uzmanlar klinik deneylerde bu araştırma sonuçları doğrulanırsa kadınların ucuz ve kolay bir biçimde kanserden korunacağını belirtti.


Benzer Konular

4 Aralık 2016 / gokhan404 Akademik
12 Ekim 2014 / Misafir Sanat
2 Şubat 2016 / byseus Sosyal Ağlar
27 Ekim 2015 / _EKSELANS_ Sosyal Ağlar
12 Haziran 2015 / _EKSELANS_ Arşive Kaldırılan Konular