Ziyaretçi
ebru
belirli maddeler katılarak yoğunluğu artırılan suya serpilen boyalarla bir desen elde edilmesi ve bu desenin, suyun üstüne kapatılan kâğıda geçirilmesi sanatı. Sözcüğün aslının “bulut gibi”, “bulutumsu” anlamlarına gelen Farsça ebrî'den geldiği kabul edilir. Ebrulu kâğıttaki desenler gerçekten de yer yer bulutu andırır. Fransızlar bu desenlerin mermere benzeyen damarlarından ötürü ebruya papier marbre, İngilizler de marbledpaper adım verirler. Araplar ise ebru yerine, damarlı kâğıt anlamına gelen varakü'l-mücezzâ sözcüğünü kullanırlar.
Sponsorlu Bağlantılar
Ebru sanatının önce nerede ortaya çıktığı kesin olarak belli değildir. İlk kez Türkistan’da ya da Hindistan’da yapıldığını ileri sürenler vardır. İran kaynakları ilk ebruyu Hindistan’daki İranlIların yaptığını ileri sürerler ve 16. yüzyılda Mîr Muhammed Tahir adlı bir Iranlı sanatçının yaptığı ebrulu kâğıtları Hindistan’dan İran’a göndermesiyle ülkede ebru sanatının yaygınlaştığını belirtirler. Gene İran kaynaklarına göre ebru sanatı, İran’dan OsmanlIlara, oradan da 17. yüzyıl başlannda Avrupa’ya geçmiştir. 17. yüzyıldan kalma Tertîb-i Risâle-i Ebrî adlı bir kitapçıkta ebrunun nasıl yapıldığı, hangi malzemelerin kullanıldığı anlatılmaktadır.
Yapım tekniği
Ebru yapılırken kullanılan araçların başında “tekne” gelir.
Tekne çinko ya da tahtadan yapılır, yaklaşık 35 cm x 50 cm boyutlarında ve 5-6 cm derinliğinde olur. Teknedeki suya boyalar, yaklaşık 2 cm uzunluktaki at kılından yapılmış, fazla sık olmayan fırçalarla serpilir. Tekne boyundaki bir çıtanın üstüne bir sıra dikine teltakılarak yapılan çeşitli sıklıktaki taraklardan, “taraklı” adı verilen ebru türünü hazırlamakta yararlanılır. “Hatip” ve “çiçekli” denen ebruları hazırlamak içinse, tahta bir sapın ucuna tek bir tel geçirilir. Ebruda her çeşit kâğıt kullanılabilirse de, genellikle perle ya da birinci hamur kâğıt yeğlenir. Renkli desenler, suda erimeyen ve yağ içermeyen toprak boyalarla elde edilir. Billur ya da mermerden, “desteseng” adı verilen bir araçla ezilerek inceltilen boyalar ayrı kaplarda saklanır. Plaka ya da şerit halinde bir çeşit zamk olan “kitre”, su ile karıştırılarak eritilir. Kitre yerine salep, ketentohumu, ayva çekirdeği, denizkadayıfı, hilbe (boytohumu), hatta gaz bile kullanılabilir. Kitreli suya, üstünde boyanın dibe çökmeden dağılması, yayılması için “öd suyu” katılır. Bu iş için sığır ödü yeğlenir; koyun ve kalkan balığı ödünden de yararlanılabilir. Eskiden öd suyu yerine “tütün yaprağı suyu” ya da “haraza suyu” da kullanılmıştır. Ebrulu kâğıdı düzeltmeye ve parlatmaya yarayan ve “mühre” adı verilen el presi de kullanılan araçlar arasındadır.
Malzemenin hazırlanmasından sonra, ilk önce kitre su içinde erimeye bırakılır, ardından 15-20 kez süzülerek tekneye boşaltılır. Üstüne fırçayla boya serpilerek tel aracılığıyla istenen desenler oluşturulur. Kâğıt, teknenin üstüne yatırılıp sudaki deseni üstüne alması için 10-15 saniye beklendikten sonra kaldırılır. Kâğıt tekneye yatırıldıktan sonra suyla arasında hava boşluğu kaldığı görülürse, bu, topluiğneyle delinerek alınır.
Türleri
Ebruda çok çeşitli desenler oluşturma olanağı vardır. “Battal ebru”, en basit ve eski ebru çeşididir; tekneye atılan boyaların olduğu gibi kâğıda geçirilmesiyle elde edilir. “Gelgit ebru”, telin kitrenin üstündeki boyalara batırılıp sağdan sola ve yukarıdan aşağıya doğru hareket ettirilmesiyle yapılır. Gelgit ebrunun tarakla soldan sağa doğru çekilmesiyle “taraklı ebru”, sağa sola açılmasıyla “şal ebru”, sarmal biçimler verilmesiyle “bülbül yuvası ebru” elde edilir. Mermer görünümü verilmiş ebruya “somaki ebru”, şal ebru ve taraklı ebrunun açık renklerle yapılanma, “hafif ebru” denir. “Hatip ebrusu”, kitreli suda hafif bir renk elde ettikten sonra damlatılan boyaların üstüne bir iki renk daha damlatılıp, bunların telle sağa sola, yukarıya aşağıya doğru çekilip biçimlendirilmesiyle elde edilir.
Bu biçimlere “çarkı felek”, “yürek”, “taraklı yürek” gibi adlar verilir. Hatip ebrusunu Ayasofya Camisi hatibi Mehmed Efendi (ö. 1773) bulmuştur. Teknedeki kitreli su bitmesine yakın kirlenir, boya kumlu bir görünüm alır; bununla yapılan ebruya “kumlu ebru” denir. Hafif bir zemin üstünde telle lale, menekşe, karanfil, sümbül, gelincik, gül gibi çiçek desenleri oluşturularak “çiçekli ebru” yapılır. İlk kez ünlü hattat ve ebru ustası Necmeddin Okyay yaptığı için çiçekli ebruya “Necmeddin Ebrusu” da denir. Yapılışı çiçekli ebruya benzeyen ve genellikle küçük lale desenleri içeren “koltuk ebrusu”, yazı kenarlarını süslemekte kullanılır. Herhangi bir ebrunun zeminine altın serpilmesiyle “zerefşanlı ebru” elde edilir.
Ebru ciltçilikte ve hattatlıkta çok kullanılır. Bazen tek başına, bir tablo olarak da değerlendirilir. Bu sanatın başlıca büyük ustaları Şebek (ö. 1608’den önce), Hatip Mehmed Efendi (ö. 1773), Şeyh Sadık Efendi (ö. 1846), Hezarfen Edhem Efendi (1829-1904), Bekir Efendi (20. yy başları) ve Necmeddin Okyay’dır (1883-1976). Necmeddin Okyay’ın oğulları Sami Okyay (1910-33) ve Sacid Okyay’la (d. 1915), Mustafa Düzgünman (d. 1922) ve Neyzen Niyazi Sayın (d. 1927) bu sanatı sürdürmüşlerdir.
kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen NeutralizeR; 30 Ocak 2018 01:08