Arama

Şehitlerimiz Anısına... - Sayfa 4

Güncelleme: 7 Eylül 2015 Gösterim: 59.301 Cevap: 39
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
15 Temmuz 2006       Mesaj #31
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
ASKERİN RÜYASI
Olur da bir çatışmada ölürsem,
Sponsorlu Bağlantılar
Arkamdan yas tutmayın...!
Bırakın toprağımda rahat edeyim...
Bedenimden elbiselerimi çıkarmayın ,
Onlar benim gururumdur.
Ölünce kefenim olacak ...!


Başımdan beremi çıkarmayın,
Onlar benim şanım şerefim olacak...!
Ayağımdan botlarımı çıkarmayın,
Onlar nice yollar aşacak ...!
Şehit olursam sırat köprüsünden geçecek...!


Elimden tüfeğimi almayın,
O benim namusumdur.
Ölünce mezarıma sembol olacak ...!

Yaramın kanını silmeyin,
Ahirette hesabı sorulacak...!
Göğsümdeki kör kurşunu çıkarmayın,
O benim madalyam olacak...!





NOT: Bu dizeler, 12 Aralık 1993 günü saat:21.00 ' da Hakkari/ Çukurca Üzümlü Jandarma Sınır KArakolunda şehit düşen J. Komd. Onb. Zekeriya Gözyuman' ın üzerinden çıkmıştır. Allah Rahmet Eylesin!

Allah yolunda öldürülenlere (Şehitlere) Ölü Demeyiniz. Zira Onlar Diridirler. Fakat Siz Bunu Anlayamaz, İdrak Edemezsiniz ( Bakara Suresi 154. Ayet).

TurkiyeŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ!!!!Turkiye





Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
15 Temmuz 2006       Mesaj #32
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
En Güzel Vatan

Sponsorlu Bağlantılar


Kurtuluş Savaşı'nda hiçbir ırk, mezhep ayırımı gözetmeden tam 253 bin şehidimizin al kanlarıyla yoğrulan bu mübarek vatan toprakları öyle mukaddestir ki , her taşı bir mâbed-i imandır, her karış toprağı Kâbe eşiği gibi öpülüp koklanır. Aslında ona ihanet edenler bile bunun farkındadır da, fitne kök salmıştır bir kere kafalarında. Farkında olmasalar, her türlü ihanetleri sebebiyle yurt dışına kaçarak aynı hainliklerine oralarda da devam ederken ölenler bile, "cenazemi vatan topraklarına gömün" diye vasiyet ederler mi hiç? Uğrunda can veren şehidini, Peygamberin kucak açıp beklediği bu mübarek vatan toprakları üzerinde tarihler devirdik, tarihler kurduk Türkü'yle, kürdü'yle, laz'ıyla çerkez'iyle... Sünnî'siyle, alevî'siyle... Aynı toprak , aynı bayrak uğrunda can cana olduk siperlerinde. Kanlarımızı sebil ettik, fakat vatanın namusunu çiğnetmedik, bayrağı yere düşürmedik; minarelerden ezanı, camilerden Kur'an-ı dindirtmedik. Birlikte yatıyor hep şehitlerimiz bu toprakların kara bağrında koyun koyuna. Ne güzel ifade etmiş bu toprakların niceliğini Necmettin Halil Onan: "Dur yolcu!.. Bilmeden gelip bastığın Bu toprak, bir devrin battığı yerdir. Eğil de kulak ver: Bu sessiz yığın Bir vatan kalbinin attığı yerdir. Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda Gördüğün bu tümsek, Anadolu'nda İstiklâl uğrunda, namus yolunda Can veren Mehmed'in yattığı yerdir. Bu tümsek, koparken büyük zelzele Son vatan parçası geçerken ele Mehmed'in düşmanı boğduğu sele Mübarek kanını kattığı yerdir. Düşün ki: Haşrolan kan, kemik, etin Yaptığı bu tümsek amansız, çetin Bir harbin sonunda bütün milletin Hürriyyet zevkini tattığı yerdir." Şairin de dediği gibi anlatılması bile çok güç olan bir kurtuluş savaşı sonunda kadın-erkek topyekün bir milletin haşrolan kanı, kemiği, eti; dağlar gibi tümsekler meydana getirmiş, ama sonunda da hürriyyet ve bağımsızlığın zevkini tattırmış; şânını, şerefini yaşatmış. Adları bilinen ve bilinmeyen 253 bin şehidimizin içinde öyle kadın kahramanlarımız var ki, durup düşünen herkes için hayatları tam birer ibret levhası...

FATMA SEHER (KARA FATMA) Belinde fişekleri, omuzunda mavzeri, ayağında çizmeleri ve elindeki kamçısıyla Erzurum'lu Fatma Seher (Kara Fatma). Yanındaki 96 yiğitle önce Aziziye Tabyaları'nda düşmanı darmadağın etmiş; sonra köylü kıyafetiyle gittikleri İzmit'te, Albay Neşet Bey'in komutasında stratejik konumu büyük olan "Fındıktepe"yi Yunanlılardan temizlemiş; sonra da müfrezesiyle birlikte Sakarya Meydan Muharebesi'nde düşmanın belinin kırılmasında büyük yararlıklar göstermiş. Dört kez yaralanmış, düşmana esir düşerek esaretin acısını tatmış. Esaretten kurtulduktan sonra da üsteğmen rütbesiyle taltif edilerek, "Vatanî Hizmet Tertibi"nden maaş bağlanmış, fakat maddî sıkıntılar çekmesine rağmen hizmetlerini bir karşılık sebebiyle değil, vatan aşkı için yaptığını söyleyerek maaşını Kızılay'a bağışlamış ve 1955 yılında da bu fâni hayata veda ederek Hak'kın rahmetine kavuşmuş.
RAHMİYE HATUN (TAYYAR RAHMİYE) Osmaniye işgale uğrayınca, Hüseyin Ağa'nın millî kuvvetlerine katılmak için müracaat eden Rahmiye Hatun'a Hüseyin Ağa'nın, "Bacım! Bu, er işidir, sen cephe gerisinde belki daha yararlı olursun" demesi üzerine: "Vatanın savunmasında hepimiz eriz. Düşman toprağımıza ayak basmış, harîm-i ismetimizi kirletmek istiyor. Elim silah tutarken ben nasıl savaşmam?" diyerek cephe ilerisinde göğüs göğüse yapılan savaşlara katılarak, Hasanbeyli civarında Fransız kuvvetlerini bozguna uğratan Tayyar Rahmiye. Tayyar, uçan, demektir. Hasanbeyli civarında Fransızlarla yapılan bu savaşlarda şehit düşen erlerin düşman çizmesiyle çiğnenmemesi için siperden uçarcasına fırlayarak bir şehidi geri getirdi Rahmiye Hatun. Bunu gören arkadaşları da siperlerinden fırlayarak diğer şehitleri kucaklayıp geri getirdiler ve sonra da ona, "Tayyar Rahmiye" dediler. 1920 Temmuzunda Osmaniye'deki Fransız karargâhına düzenlenen saldırıda tereddüt eden arkadaşlarını görünce, "Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da, siz erkek olduğunuz halde yerlerde sürünmekten ve saklanmaktan utanmıyor musunuz?" diye gürlemiş, bu gürleyişle ayağa kalkan arkadaşlarıyla birlikte, "Allah Allah" sesleriyle düşmanın üzerine atılmışlar fakat Tayyar Rahmiye alnından vurularak şehit düşmüş canından çok sevdiği bu topraklar uğrunda.




YA DİĞERLERİ...
HALİDE EDİP ADIVAR "Kardeşlerim, Evlatlarım! Bu muazzam, bu tarihî meydanda, zafer alayları tertip eden ecdadımızın ruhu bugün sizi seyrediyor. Dünyanın öbür ucuna at süren nâmağlup Müslüman-Türk tarihinin bedbaht bir kızıyım. Bugün de dünkü kadar kahraman ve talihsiz Türk Milleti'nin anasıyım. Millet nâmına, ecdadımızın bizi seyreden ruhlarına yemin ediyorum. Bugün kolları kesilmiş olan Türk'ün kalbi, eski cesaret ve gücünü kaybetmemiştir. Yemin ediyorum ki, Osmanlı sancağına, tarihine hıyanet etmeyeceğim. Osmanlı toprağında böyle muazzam, böyle tarihi bir gün belki bir daha görmeyeceğiz. Evlatlarım! Öyle bir gün olur da bir daha toplanamazsak, Türk'ün İstiklâl bayrağıyla mezarı üzerine geliniz! Benimle beraber yemin ediniz! Türkiye'nin İstiklâl ve hayat hakkını alacağı güne kadar hiçbir korku, hiçbir güçlük önünden kaçmayacağız.! (Vallahi kaçmayacağız" sesleriyle meydan inlemiştir.) Yediyüz senenin tarihine ağlayan minareler altında yemin ediniz! Bayrağımıza, ecdadımızın namusuna ihanet etmeyeceğiz! Bu uğurda can vermekten çekinmeyeceğiz!" Romancı yazar; Kurtuluş Savaşı'nın Halide Onbaşı'sı Halide Edip Adıvar'ın haykırışlarıdır bu sözler 23 Mayıs 1919'da Sultanahmet Meydanı'ndaki mitingte. 13 Ocak 1920 tarihli Sultanahmet mitinginde ise: "Size memleketin bir kadını sıfatıyla hitap ediyorum. Fatih'in, Selim'in, Süleyman'ın mezarlarını, ecdadının ebedî âbideleri olan camileri, türbeleri bırakıp çıkacak içinizde bir erkek var mıdır? Ben tasavvur edemiyorum. Çıkmayacağız, bırakmayacağız. "diyerek 160 bin kişiyi coşturan Nâkiye (Elgün) Hanım da öyle. (Türk Kurtuluş Savaşı, Kültür Bakanlığı, c.3, s.28-30) 3 Şubat 1921'in karlı-fırtınalı gesesinde askerdeki birliğinden firar ederek ana ocağının kapısına gelen biricik oğlu İsmail'i dinine ve vatanına ihanet ettiği için göz yaşları içinde Hükümet'e teslim eden Mudurnu'lu Fatma Kadın da öyle değil mi? Ya kağnı arabasındaki mermiler ıslanıp da telef olmasın diye çocuğunun üzerindeki tek yorganını mermilerin üzerine örten kar üstündeki çıplak ayaklı adsız Ayşe Ana... Mustafa Necati'nin Çankırı-Çerkeş önlerinde görüp; görmeyen gözlere, duymayan kulaklara, hissetmeyen gönüllere, anlamayan kafalara bir ibret levhası olarak sunduğu ve Fevziye Abdullah Tansel'in de şiirleştirdiği bu Türk anasına ne demeli? "Bir zâbit (subay): Ey hemşire (kardeş)! Sarsana şu çocuğu yorgana... Mosmor olmuş yavrucak; vah zavallı vah, yazık! Köylü kadını: Doğru emme ey gardaş! Görmez misin boranı? Fişeklerin üstüne örtmüşüm yorganı. Varsın çocuk ıslansın... O, bunlara alışgın... Biliyorsun bir silah, bugün bize bir asker, Kadar lâzım... Onun'çün bozulmasın fişekler! Bugün benden babası silah ister ötede, Islanmasın fişekler; yanmam çocuk ölse de!" Bu kahramanların içinde Kastamonu'ya kağnısıyla cephane taşırken yolda donarak şehit düşen Şerife Bacı'lar var; boyunduruğun bir tarafına tek öküzünü, bir tarafına da kendisini koşup kağnı arabasıyla cepheye mermi taşıyan Ayşe Bacı'lar; Trakya'lı ana-kız Havva-Zehra Soyyanmazlar var; Gördes'li Makbule Hanımlar, Maraş'lı Senem Ayşe'ler var. Saymak isteseniz sayamazsınız. Hepsi ruhumuzda, hepsi gönlümüzde... (Daha geniş bilgi için bkz: Fevziye Abdullah Tansel, İstiklal Harbinde Mücahit Kadınlarımız, S.28-39)
EN GÜZEL VATANA, EN GÜZEL İDARE ŞEKLİ, CUMHURİYET
Milletin irade ve yetkisini, doğrudan doğruya seçtiği temsilcileri aracılığıyla kullandığı bir yönetim tarzı, milletin danışarak ve görüşerek kendi kendisini idare etme biçimi olan Cumhuriyet, 1000 senelik tarihinde hiç esaret hayatı yaşamayıp, hep kendi irade ve idaresine sahip olan aziz Türk Milleti için en güzel bir idare şeklidir. Çünkü danışıp görüşerek karar vermek (istişâre), Yüce Allah'ın emridir. "Onların işleri aralarında istişâre iledir." (Şûrâ, 38) Bu âyet-i kerime ile Yüce Allah istişâreyi emrediyor, keyfîliği ve zorbalığı yasaklıyor. Yine Kur'an-ı Kerim'de Şûrâ (danışma) ile ilgili başlıbaşına bir sûre mevcut. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)'in vefatından önce Hilâfet Makamı (Devlet Başkanlığı) için hiç kimseyi işaret etmemesi; ilk Halîfe Hz. Ebû Bekir'in, sonra Hz. Ömer'in, Hz. Osman'ın ve Hz. Ali'nin, halkın teker teker biatları ile devlet başkanlığına seçilmeleri, Cumhuriyet'in özü değilse, nedir? Bir takım dînî kaide ve kuralların açıklanmasında, "Cumhur Ulemâsı'nın görüşleri"ne de, Müslüman devlet ve milletler arasında itibar edilegelmiştir hep. Açıklamaların hulâsasına gelecek olursak, her tarafı düşmanlar tarafından istilâ edilen mübarek vatan topraklarımızda Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde bir kutlu şahlanış olan Millî Mücadele ile vatanın her karış toprağı düşmanlardan temizlenerek yeni bir devlet kurulmuş 29 Ekim 1923'te ve adına da, "Türkiye Cumhuriyeti" denmiş. Atatürk, "Nutuk" adlı kendi eserinde bakınız nasıl anlatıyor Cumhuriyet öncesi dönemini: "Durum, 1919'da hiç de iç açıcı değildi. Osmanlı Devleti'nin dahil bulunduğu grup, Harb-i Umûmî'de mağlup olmuş. Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şerâiti ağır bir mütârekenâme imzalanmış. Büyük harbin uzun seneleri zarfında millet yorgun ve fakir bir halde... Ordunun elinden esliha (silahlar) ve cephanesi alınmış ve alınmakta... Îtilâf devletleri mütareke hükümlerine riayete lüzum görmüyorlar. Birer vesîle ile îtilâf donanmaları ve askerleri İstanbul'da. Adana vilayeti Fransızlar; Urfa, Maraş, Ayıntap (Antep) İngiliz'ler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya'da İtalyan askerî kıtaları; Merzifon ve Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta ecnebî zabit ve memurları ve hususî adamları faaliyette... Îtilâf devletlerinin muvafakatiyle Yunan ordusu da İzmir'e çıkarılıyor..." (Nutuk, Gazi Mustafa Kemal, Ankara-1927, S.3) İşte böyle nâmüsâit şartları müsâit şartlara çevirdi Mustafa Kemal Atatürk başlattığı Millî Mücadele ruhu ile, ve önce Sakarya Meydan Muharebesi'nde düşmanın belini kırdı, 30 Ağustos Büyük Taarruz'unda da düşmanın kırılan beli üzerine vurdukça vurarak, hâk ile yeksân (toprak gibi dümdüz) eyledi. Ve sonra da 29 Ekim 1923 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görüşülen Cumhuriyet idaresi, "Yaşasın Cumhuriyet" sesleri arasında ve alkışlarla kabul edildi ve aynı gün yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi sonunuda Ankara Milletvekili olan Atatürk, 158 üyenin oybirliği ile Cumhurbaşkanlığına seçildi.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Temmuz 2006       Mesaj #33
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yetti artık

Dün de Eruh'da sekiz şehit verdik. Erdoğan "Bakanlar Kurulu önemli kararlara gebe" dedi

17.07.2006

Bitlis'te şehit düşen 5 askerin acısı tazeyken, dün de Siiıt'in 'Eruh ilçesinde 8 şehit verdik... Eruh'ta önceki gece bir grup teröristle sıcak temas sağladı. Çıkan çatışmada, Jandarma Komando Çavuş Yalçın Duman, Jandarma Komando Onbaşı Kamil Alkan, Jandarma Komando Er Orçun Yaldır, Jandarma Komando Er Emrah Öztürk, Jandarma Komando Er Mustafa Akmansoy, Jandarma Komando Er Erdal Güneş, Piyade Komando Er Sedat Akça, korucu Osman Sarın şehit düştü. Acı haber, yürekleri dağladı.... Şehit onbaşı Kamil Alkan'ın 1974 yılında Kıbrıs'ta şehit olan ve kendisine adı verilen amcası Kamil Alkan'la aynı kaderi paylaştığı ortaya çıktı. Anne Vesile Alkan "Keşke ona şehit olan amcasının ismini koymasaydık" diyerek, gözyaşı döktü. İzmirli Komando Er Akmansoy'un acı haberine evlilik yıldönümlerinde alan eşi Zeliha Akmansoy, sinir krizi geçirdi.

Artık yeter sabrımız bitti
Başbakan Erdoğan, Siirt'te şehit düşen 8 güvenlik görevlisinin haberine Ağrı'da aldı. AKP Ağrı İl Kongresi'ne katılan Başbakan Erdoğan, iki gün içinde 13 güvenlik görevlisinin şehit olduğunu belirterek, "Teröre karşı mücadelenin süreceğini söyledi."

Başbakan şöyle devam etti: "Biz şu ana kadar bu işin üzerine hep sabırla gittik. Hep demokratik çizgide bu işi halledelim istedik. Bunun arzusu içinde ' olduk. Ancak bu gece 8 yavrumuz şehit oldu. Bitlis'te de 5 yavrumuzu şehit etmişlerdi. Bunlar artık çekilir şeyler değil. Yarın sabah (bugün) yapacağımız toplantıyla ve ardından yapacağımız Bakanlar Kurulu toplantısı çok şeylere gebedir. Onu da söyleyeyim. Terör asla bizde prim bulamayacak. Birliğimizden, dirliğimizden ve beraberliğimizden zafiyette bulunanlayız. Bizim kardeşliğimiz, bizim birliğimiz, zafiyet bulursa ülke tamamen zafiyet bulur."

Kürtler yanıt verecek
Daha sonra Iğdır'a geçen Başbakan Erdoğan, terörün içeriden ve dışarıdan tahrik edildiğini ifade ederek şöyle devam etti: "Bakın sürekli Kürt kökenli olan vatandaşlarımız da tahrik ediliyor. Bugün bu sadakati en üst seviyede göstermelerini özellikle istiyorum. Bir Başbakanları olrak bekliyorum. Bir hizmetkarları olarak bekliyorum. Ben, kardeş kanı döken bu teröristlere en anlamlı eevabı Kürt kökenli vatandaşlarımızın vereceğine inanıyorum. Şunu çok söylüyorum: Terör örgütü hiç bir zaman Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisi olamaz, olmamalıdır. Bunu böyle bilin. Bu topraklara, bu millete terör yakışmıyor, uymuyor."

Erdoğan'ın sinyali 'terör zirvesini topladı
Başkent'te dün "terör" hareketliliği yaşandı. Terörle Mücadele Yüksek Kurulu, Başbakan Erdoğan'ın isteği üzerine dün olağanüstü toplandı. Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül başkanlığındaki toplantı yaklaşık 2 saat sürdü.

Toplantının ardından bir açıklama yapılmadı. Bugün yapılacak Bakanlar Kurulu toplantısında, dün yapılan TMY ile ilgili Başbakan'a bilgi verileceği ve terör eylemlerine karşı alınacak tedbirlerin masaya yatırılacağı belirtildi.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
17 Temmuz 2006       Mesaj #34
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
ŞEHİT VARİSLERİNE TANINAN DİĞER HAKLAR
Bayrak Verilmesi(Sb./Astsb./Uzm.Erb./Erb.Er) :

Şehidin tabutu üzerine sarılan bayrak, yıldızı üste gelecek şekilde katlanır, ailesinin talebi halinde; eşi, en büyük erkek evladından başlayarak çocukları, baba veya annesi sırasına göre kanuni mirasçılarına verilir.

Madalya ve Berat Verilmesi (Sb./Astsb./Uzm.Erb./Erb.Er) :

2933 Sayılı Madalya ve Nişan Kanunu gereğince; TSK.Personeline Devlet Övünç Madalyası Teklif Edilmesi Hakkında Yönerge kapsamında değerlendirilen şehit personelin kanuni varislerine Devlet Övünç Madalyası ve Beratı verilir.
Madalya, şehidin en büyük erkek çocuğuna, yoksa en büyük kız çocuğuna, yoksa babasına o da yoksa annesine, annesi yoksa eşine, eşinin yokluğu halinde diğer mirasçılarına verilir.
Şehidin Kendisinden Sonraki Kardeşinin Askerlikten Muaf Tutulması (Yd.Sb./ Erb.Er) :
Ä1111 sayılı Askerlik Kanununun 10 ncu madde 9 ncu fıkrasına göre şehit personelin kendisinden sonra askerlik sırası gelen ilk erkek kardeşi istekli olmadıkça silah altına alınmaz.
Ä Hak sahibi personelin bu konuda bağlı bulunduğu Askerlik Şubesine yazılı müracaatı gerekmektedir.
Ä Bu haktan, 1076 Sayılı Kanuna tabi Yedek Subaylar ile, 1111 Sayılı Kanuna tabi Erbaş ve Erlerin kardeşleri istifade eder.

Şehit Kardeşlerinin İkametgahlarına Yakın Bir Yerde Askerlik Hizmetini Yapması (Sb./Astsb./Uzm. Erb./Erb.Er) :

ÄŞehit personelin kardeşleri, eğitim merkezlerindeki eğitimlerini müteakip ikamet yerlerine veya askerlik şubelerine yakın birlik, kurum ve karargahlara tertip edilir.
ÄHak sahibi personel veya ailesi, bu konuda öncelikle sevk esnasında Askerlik Şubesi Başkanlığına, mümkün olmadığında Eğitim Merkez K.lığına, bunun da mümkün olmaması halinde tertip edildiği Birlik K.lığına veya şehidin kardeşinin mensubu olduğu kuvvet komutanlığına dilekçe ile müracaatı gerekmektedir. Dilekçesine kardeşinin şehit olduğuna dair belge ve vukuatlı nüfus kayıt örneği eklenmelidir.

Hastahanelerden Yararlanma(Sb./Astsb./Uzm.Erb./Erb.Er)

Maaş bağlanan eş, çocuk, anne ve babalara başka bir sosyal güvenlik kurumunun sağlık hizmetlerinden faydalanmıyorsa, bunların tedavi giderleri T.C.Emekli Sandığı'nca ilgili mevzuat hükümlerine göre karşılanır ve sağlık karneleri T.C.Emekli Sandığı tarafından verilir. Ayrıca; terörle mücadele sırasında şehit olan Türk Silahlı Kuvvetleri Personelinin "Sosyal güvencesi bulunmayan anne, baba, eş ve çocuklarına" Ondokuz Mayıs Üniversitesinin Hastahane ve Diş Hekimliği Fakültesi ile Fırat Üniversitesi Tıp Merkezinde ücretsiz teşhis ve tedavi hizmeti sunulmaktadır.

Kimlik Kartı Verilmesi (Sb./Astsb./Uzm.Erb./Erb.Er) :

TSK Kimlik Kartı Yönergesi (MSY 52-7) gereği;
Ä Şehit Subay, Astsubay ve Uzman Erbaşların dul eşleri, yetim maaşı bağlanan erkek çocuklar ile evlenmemiş kız çocukları, dul ve yetim maaşı bağlanan anne ve babalarına T.S.K. Emekli Kimlik Kartı verilir.

Ä Harp ve vazife malullüğünü gerektiren sebeplerden dolayı ölen Yedek Subay, Erbaş ve Erlerin aylık almaya müstahak dul ve yetimleri ile bunların 5434 sayılı kanun hükümlerine göre sağlık hizmetinden yararlanabilecek aile fertlerine, Askeri Hastahanelere müracaatta kullanacakları 'YALNIZ ASKERİ HASTAHANELERDE GİRİŞ İÇİN GEÇERLİDİR' ibareli kimlik kartları bağlı bulundukları Askerlik Şubesi Başkanlıklarınca verilir.

Ordu evlerinden Yararlanma (Sb./Astsb.) :

Şehit Subay, Astsubay anne ve babalarına , Garnizon K.lıklarınca TSK İç Hizmet Yönetmeliğinin 664 ncü maddesi gereğince tanınmış kişi addedilerek ordu evlerinden günübirlik istifadelerine imkan sağlanır.
T.S.K. de görev yaparken şehit olan Yedek Subayların aile fertlerinin talepleri halinde, orduevi günü birlik giriş kartı vermeye yetkili makamlarca yapılacak incelemeyi müteakip uygun görülenlere 'ORDU EVLERİ GÜNÜ BİRLİK GİRİŞ KARTI' verilir.

Özel Eğitim Merkezlerinden Yararlanma (Sb./Astsb.)

Ä Şehit Subay, Astsubay eş ve çocuklarına Özel Eğitim Merkezlerinden faydalanmada (+10) puan verilir.

Ä Müracaatların yaz kampı için her yıl 1 Şubat, kış kampı için 1 Ekim tarihine kadar Kuvvet Komutanlıkları Personel Daire Başkanlığına gönderilmesi ve form üzerinde şehit ailesi olduğunun işaretlenmesi gerekmektedir.

Ücretsiz Seyahat Hakkı (Sb/Astsb/Uzm.Erb./Erb.Er):

Terörle mücadelede şehit olanların dul kalan eşleri ve reşit olmayan çocukları ile şehidin bekar olması halinde maaş bağlanan anne ve babaları, yurtiçinde Devlet Demir yollarında, Deniz yolları şehir hatlarında ve Belediye toplu taşıt araçlarında ücretsiz seyahat ederler.
Bu haktan şehit erbaş ve erlerin maaş alan dul eşi, reşit olmayan çocukları ile anne ve babaları da faydalanmaktadır.

2684 Sayılı Kanuna Göre İlköğretim ve Ortaöğretimde Parasız Yatılı veya Burslu Öğrenci Okutma ve Bunlara Yapılacak Sosyal Yardımlar :

2684 Sayılı Kanunun 5. maddesinin 1. fıkrasına göre; durumları 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun 65. maddesinin (d) fıkrası, 2330 Sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 2453 Sayılı Yurtdışında Görevli Personele Tazminat Verilmesi ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamına uyan kişilerin çocukları Milli Eğitim Bakanlığınca tespit edilecek kontenjan kadarı sınavsız olarak parasız yatılı öğrenciliğe alınırlar.
Ancak bu gibi öğrencilerden özel giriş sınavı ve kayıt kabul şartları bulunan eğitim/öğretim kurumlarına alınacakları, bu kurumların kayıt/kabul şartlarını taşımaları ve sınavlarını kazanmaları gerekmektedir.
Şehit Sb./Astsb. Şahsi Tabancalarının Varislerine Devri :
Tabancayı adına tescil ettirecek varis, Kuvvet Komutanlığına başvurarak menşei belgesi talebinde bulunur. Tabancayı alacak varis menşei belgesi ve diğer varislerden alacağı onaylı feragatname ile İl Emniyet Müdürlüğüne başvurur. Şehit personelin anne, baba, eş ve çocuklarına şehit durumunu belgelemeleri şartıyla İl Emniyet Müdürlüklerince silah bulundurma ruhsatı verilir.

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğüne Bağlı Yurtlardan Öncelikle Yararlanma (Sb./Astsb./Uzm.Erb./Erb.Er) :

2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamına giren personelin çocukları, durumlarını belgelendirmeleri halinde Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğüne ait yurtlardan öncelikli olarak faydalandırılmaktadır. Bunun için sözü edilen Genel Müdürlüğün belirleyeceği tarihlerde müracaat etmeleri gerekmektedir.
Telsim 'Onur Hat' Aboneliği (Sb./Astsb./Uzm.Erb./Erb.Er) :
TELSİM A.Ş.Genel Müdürlüğü tarafından şehit personelin 1 nci derece yakınlarına (Anne, baba, eş, çocuk) hizmet amacıyla indirimli 'Onur Hat' aboneliği verilmektedir. Bu uygulama ile aylık sabit ücretlerde % 50, görüşme ücretlerinde % 40 indirim uygulanmaktadır.
Geniş bilgi almak için Telsim Shop' lar ve Yetkili Satıcılara müracaat edilebilir.
Yüksek Öğretim Katkı Paylarının Alınmaması (Sb./Astsb./ Uzm.Erb./ Erb.Er) :
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki görevlerin ifası sırasında hayatlarını kaybederek şehit olan personelin geride kalan çocuklarından yüksek öğrenim kurumlarında öğrenim görenlerden yüksek öğretim katkı payları alınmamaktadır.
TSK.Ali ÇETİNKAYA İlk Kurşun Rehabilitasyon Merkezi'nden Yararlanma (Sb./Astsb./Uzm.Erb./Erb.Er) :
Balıkesir İli, Ayvalık İlçesinde dört yıldızlı bir otel konumunda olan, nefis manzaralı TSK.Ali ÇETİNKAYA İlk Kurşun Rehabilitasyon Merkezi, şehit ailesine (eş/çocuk/anne/ baba) oniki ay boyunca hoşça vakit geçirilebilecekleri güzel bir tatil imkanı sunmaktadır.
Tesisten faydalanan şehit erbaş/er ailesinin (eş/çocuk/anne/baba) gidiş-dönüş yol paraları (otobüs/tren bilet ücreti veya özel aracıyla gelenlere şehirlerarası belediye rayici dikkate alınarak) ve tesisteki tabldot usulü yemek paraları (sabah/öğle/akşam) TSK.Mehmetçik Vakfı bütçesinden Rehabilitasyon Merkez K.lığınca karşılandığından, tesisten yararlanan şehit ailesine ücretsiz bir tatil geçirme imkanı sunulmaktadır.
Meskende Tüketilen Elektrik Enerjisinde İndirim. (Sb./Astsb./Uzm. Erb./Erb. Er) :
Şehit ailesinin meskeninde (evinde) tükettiği elektrik enerjisine % 40'ı geçmeyen oranda mesken tarifesi indirimi uygulanmaktadır.
TSK.Sosyal Tesislerinde İstifade de Otopark Ücreti Alınmaması. (Sb./Astsb.) :
TSK.sosyal tesislerinden (Ordu Evi, Özel Eğitim Merkezleri, Askeri Gazino ve Diğer Kolaylık Tesislerinde) istifade eden şehit ailesinden otopark ücreti alınmamaktadır.
TSK.Özel/Yerel Eğitim Merkezlerine Girişlerde Günübirlik Giriş Ücreti Alınmaması. (Sb./Astsb.) :
Şehit subay, astsubayların anne, baba, eş ve refakatindeki çocukları, gelin ve damatlarından, TSK. bünyesindeki özel/yerel eğitim merkezlerine girişlerde günübirlik giriş ücreti alınmamaktadır.
TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
10 Eylül 2006       Mesaj #35
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi


  • Şehitlik mertebesi
    ‘Allah’ın fırkası’ ile şeytanın fırkası tarih boyunca hep bir mücadele içinde oldular. Her dönemde olduğu gibi Asr-ı Saadet döneminde de müşrikler iman edenleri hak yoldan döndürmek için her türlü yolu denediler. Onları ölümle tehdit ettiler, yurtlarından sürdüler, mallarını yağmaladılar. Mü'minler küfür tarafından saldırıya uğrarken, Allah (c.c.) tarafından bir bir mücadele ile ilgili âyetler indirilmeye başladı. Böylelikle ehl-i küfür ile mücadele mü'minler üzerine hak oldu. Artık mü'minlerin İslâm uğruna tüm mallarını ve canlarını ortaya koymalarının zamanı gelmişti. Ve böyle de oldu; Allah yolunda görülmemiş bir ihlâsla mücadele eden müminler bunu büyük bir şeref olarak gördüler ve hiç düşünmeden canlarını ortaya koydular. Zira savaşa çıkmak demek tabiiki ya Allah yolunda gazi olmak, ya da öldürülmek demekti. Fakat bu inkâr edenlerin zannettiklerinin aksine onlar için büyük bir şevk kaynağıydı. Çünkü şehitliğin sonunda kendilerine Allah katında çok büyük bir makam vadedilmişti. Nitekim Allah’ın bu vaadi Kur’ân-ı Kerim’de şöyle bildirilmiştir:
    “Allah yolunda hicret edip öldürülen veya ölenlere gelince muhakkak Allah, onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır. Ancak (savaş) sizleri birbirinizle denemesi içindir. Allah yolunda öldürülenlerin ise; kesin olarak (Allah) amellerini giderip-boşa çıkarmaz.” (Hac Sûresi, 58)
    Şüphesiz bu dönemde de şehitlerin konumu tamamiyle aynıdır. Çünkü sürdürülen mücadele aynı mücadeledir. Mü'minlerin Kur'ân’a bağlı olarak gösterdikleri dirayet, ihlâs, azim ve cesaret nasıl her dönemde aynıysa, iman etmeyenlerin kustukları kin ve nefret de her dönemde aynıdır. İçlerinde duydukları inanılmaz haset küfredenleri birbirine yaklaştırmış, müminlere karşı güçlerini ve imkanlarını birleştirmelerini sebep olmuştur. Böylelikle aynı amaç için bir araya gelen inkârcılar ve münâfıklar mü'minlere karşı savaş hazırlıklarına girişmişlerdir. Tabii ki kıyasıya yaşanan savaşların ardından müminlerden şehit düşenler olabilir. Fakat bu noktada inkâr edenlerin ve münâfıkların her zaman kapıldıkları çok büyük bir yanılgı ortaya çıkmaktadır: Mü'minleri öldürerek dünyadaki hayatlarına son veren bu kişiler, büyük bir zafer kazandıklarını zannederler. En büyük hataları da mü'minlerin ölen kardeşleri için üzüldüklerini ve bu ölümlerin onları yıldırdığını düşünmeleridir.
    Halbuki durum hiç de zannettikleri gibi değildir. Çünkü şehitlik Allah katında çok üstün bir mertebedir. Resulullah Efendimiz ‘Şehidlerin en üstünü, ön safta düşmanla karşılaştığında yüzlerini çevirmeyip öldürülenlerdir...’ (Ahmed, 5/287) buyurmuştur. Bütün mü'minler Allah tarafından kendilerine böyle bir mert****** verilmesi için dua ederler. Böylesine büyük bir şerefin kardeşlerine verilmesi ise onların müthiş şevklenmelerini ve aralarında müjdeleşmelerini sağlar. Bu olay mü'minlerin Allah yolunda savaşma azimlerini kat kat artırır. Âyetlerin gerçekleştiğini görmek ise onları İslâm’a daha da çok bağlar. Onlar Allah yolunda öldürülen şehitlerini asla ölülerden saymazlar. Zira Kur’ân-ı Kerim’de “Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin; hayır onlar diridirler. Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz.” (Bakara Sûresi, 154) diye bildirildiği üzere, onların diri olup Rableri katında rızıklandırıldıklarından emindirler.
    Küfrün ve münafıkların akledemedikleri yönler tabii ki şehitlik karşısında mü'minlerin yalnızca şevklerinin artması değildir. Onlar kendi elleriyle şehitleri Allah katında en üst mertebeye ulaştırırlar. Dünya hayatında en çok nefret besledikleri, her türlü zulmü yapmayı içten arzu ettikleri mü'minleri öldürerek dünyadaki hayatlarına son verirler. Bu ise Allah yolunda şehit olanların dünyada kaldıkları sürece, kavuşmayı her an içten arzu ettikleri bir sondur. İşte müşrikler ve münâfıklar böylelikle kendi elleriyle öldürdükleri şehitleri kendi elleriyle en büyük nimetlere kavuşturmuşlardır. Fakat kendileri bu akılsızlıklarının şuurunda değillerdir. İşte bütün mü'minlerin sevinmesinin ve şevklenmesinin sebeplerinden biri de budur.
    Kur’ân şehit olan müminlerin konumunu çok açık şekilde anlatır. Allah şehit olan ihlâslı müslümanları kendi katında ayrı bir eğitime tabi tutacağını, böylelikle de onların kötülüklerini örteceğini bildirir. Bu şerefli eğitimden sonraki mekanları ise kuşkusuz cennettir. Cenâb-ı Allah şehitlerin girmeyi şiddetle arzu ettikleri cennete kesin olarak gireceklerini de bildirmiştir. Onların cennete girme konusunda en ufak bir kuşkuları yoktur. Çünkü Allah kendi yolunda savaşa çıkarak şehit olanlara ve onlarla birlikte savaşan Müslümanlara önceden bu büyük müjdeyi vermiştir.
    “...Allah yolunda öldürülenlerin ise; kesin olarak (Allah,) amellerini giderip-boşa çıkarmaz. Onları hidayete erdirecek ve durumlarını düzeltip-ıslah edecektir. Ve onları, kendilerine tarif edip-tanıttığı cennete sokacaktır.” (Muhammed, 4-6)
    Şehitlik bir mü'min için dünya hayatında elde edilebilecek en şerefli, en saygıdeğer mertebedir. Allah bu mertebeyi herkese nasip etmez, mü'minlerden çok seçkin kullarına bağışlar. Çünkü şehitlik verilene büyük bir onur verilmiş demektir. Öyle ki Allah cennet ehlini sayarken peygamberlerin yanında şehit olan salihleri de sayar. Böylelikle onların cennetteki konumunu açıkça ortaya koyar. Bütün mü'minler gibi şehit olanlar da dünyada kaldıkları sürece Allah’ın rızasını kazanmaya çalışırlar. Bu amaçla tüm mallarını harcarlar, canlarını hiç düşünmeden ortaya koyarlar. Her geçen gün ahirete ve ölüme yaklaştıklarını bildiklerinden çabalarını ve salih amellerini sürekli artırırlar. Dünya hayatında küfürle böyle büyük bir mücadelenin içine giren mü'minler ya savaşta, ya seferde ya da hiç beklemedikleri bir anda küfrün saldırılarıyla şehit düşerler. Böylelikle dünya hayatındaki imtihanları da sona erer. Artık onlar için ahirette sunmak üzere ecir toplama imkanı ve salih amelde bulunma imkanı son bulmuştur. Fakat Allah bir ayetinde “Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, Allah’tan olan bir bağışlanma ve rahmet, onların bütün toplamakta olduklarından daha hayırlıdır.” (Al-i İmran Sûresi, 157) diyerek onların Cennete kavuşmak için en büyük ecri topladıklarını ve en büyük nimetlere kavuştuklarını bildirir. Şehitlerin kardeşleri ise aynı mertebeye erişebilmek için ölene kadar bu ciddi çabalarını büyük bir gayretle sürdüreceklerdir. Sonuç olarak şehitlerin Allah yolunda öldürülmeleri, diğer mü'minleri asla ve asla hak yoldan döndüremez ve onları yıldıramaz. Tam tersine Kur'ân’daki tüm ayetlerin tecellilerini tek tek yaşayan müminlerin şevklerinde ve azimlerinde müthiş bir artış olur. Böylelikle küfrün dağılıp ayrılacakları zannına kapıldığı müminler birbirlerine daha da sıkı kenetlenirler. Ve Resulullah’ın açtığı yolda kesinlikle yılmadan ehl-i küfürle mücadele etmeye devam ederler. Zira kendilerine Allah’ın yazdıkları dışında hiçbir şeyin isabet etmeyeceğinden emindirler. Şüphesiz inkar edenler ne kadar güçlü olsalar da, münâfıklar ne kadar hain olsalar da ve bu iki topluluk ne kadar güçlerini toplayıp birlikte saldırsalar da yine de mü'minlere karşı bir üstünlük elde edemezler. Çünkü hiçkimse yardım etmese de Allah onlara yardım etmiştir. Şüphesiz yeryüzündeki en büyük güç ve kudret de Allah’a aittir. Peygamber Efendimizin bir hadis-i şerifi her dönemde Allah yolunda savaşan mü'minlerin daima üstün geldiklerini anlatmak için yeterli olacaktır: “Ümmetimden kıyamet kopuncaya kadar hak üzere savaşan bir grup devamlı bulunacaktır. Ne onları yardımsız bırakanlar onlara zarar verebilir, ne de muhalefet edenler” (Buhari 61/27).
mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
10 Eylül 2006       Mesaj #36
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
Enes radıyallahu anh' den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöylebuyurdu:

"Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister."
Bir rivayette: "Şehitliğin faziletini gördüğü için" denilir.
Buhârî, Cihâd 21; Müslim, İmâre 109. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü'l-cihâd 13, 25
Hadisten Öğrendiklerimiz



1. Cennet, iyilikler ve güzellikler yurdudur; oraya giren bir daha çıkmak istemez.
2. Şehitlik mertebesi, cennetteki en üstün mertebelerden biridir. Bunu gören şehit, dünyaya tekrar dönüp, defalarca şehit olmayı temenni eder.
3. Fert ve toplumda cihad aşkı ve şehâdet ruhunun yaşaması için gayret etmek gerekir.
TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
12 Eylül 2006       Mesaj #37
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi
Enes radıyallahu anh' den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöylebuyurdu:

"Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister."
Bir rivayette: "Şehitliğin faziletini gördüğü için" denilir.
Buhârî, Cihâd 21; Müslim, İmâre 109. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü'l-cihâd 13, 25
yüksel2 - avatarı
yüksel2
Ziyaretçi
21 Ekim 2007       Mesaj #38
yüksel2 - avatarı
Ziyaretçi
Sehadet ve Sehitlerle Ilgili Bazi Ayetlerin Mealleri

"Eger Allah yolunda öldürülürseniz veya ölürseniz, Allah'in size lütfedecegi magfiret ve rahmet onlarin biriktirdiklerinden daha hayirlidir. Andolsun, ölseniz de öldürülseniz de muhakkak ki Allah'in huzurunda toplanacaksiniz." (Ali Imran, 3/157-158)


"Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayin. Aksine onlar diri olup Rableri katinda riziklandirilmaktadirlar. Allah'in lütfundan kendilerine vermis olduklariyla sevinç içindedirler ve arkalarindan henüz onlara kavusmamis olanlari, kendilerine bir korku olmayacagi ve üzülmeyecekleri üzere müjdelerler." (Ali Imran, 3/169-170)
Sehadet ve Sehitlerle Ilgili Bazi Hadislerin Manalari

Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda alinan herhangi bir yara kiyamet gününde ayni sekilde görülecek. Rengi kan renginde ve kokusu misk kokusunda olacaktir." (Buhari, Müslim)

Ölümü hayata tercih eden kimse için ölümle hayat müsavidir. Peygamberimiz (s.a.s.), bize hak ugrunda ölmekten korkmamayi ögretmistir. Hiçbir sey bizi korkutamayacaktir. Ölümü hayata tercih eden bir milletin önünde hiçbir sey duramayacaktir...
Allah şehitlerimize rahmet etsin ve bir daha da aynı acıları yaşatmasın dileğiyle
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Ağustos 2010       Mesaj #39
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SON KEZ ÖPEYİM SENİ ŞEHİT YAVRUM

Davul zurna ile yolcu etmiştik
Beraber oynayıp halay çekmiştik
Biz seni vatana asker etmiştik
Son kez öpeyim seni ŞEHİT yavrum

Vatan sana canım feda diyordun
Vatanı canından çok seviyordun
Dileğin kabul oldu Şehit oldun
Son kez öpeyim seni ŞEHİT yavrum

Ağlamam diye sana söz vermiştim
Şehit anası ağlamaz demiştim
Bir düşman kurşunuyla Şehit düştün
Son kez öpeyim seni ŞEHİT yavrum
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Eylül 2015       Mesaj #40
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
turk bayragi1
ALLAH TÜM ŞEHİTLERİMİZDEN RAZI OLSUN, MEKANLARI CENNET OLSUN!