Ziyaretçi
II. Abdülhamit
(21 Eylül1842-10 Şubat1918), Osmanlı Devleti’nin 34. padişahıdır.
Sponsorlu Bağlantılar
33 yıl padişahlık yaptıktan sonra 27 Nisan1909’da tahttan indirildi, 3 yıl Selanik'te tutulduktan sonra, Balkan Savaşları başlayınca 1912'de İstanbul'a getirildi. 10 Şubat1918’de de İstanbul’da öldü.
Saltanatı Dönemindeki Önemli Olaylar
Abdülhamit tahta çıktığında Osmanlı Devleti büyük bir bunalım içindeydi. Dış borçların faizi bile ödenemiyordu. Milliyetçi akımların etkisiyle Balkanlar’da ayaklanmalar birbirini izliyordu. Yurt içinde meşrutiyet yanlısı görüşler güçleniyordu. Abdülhamit, Mithat Paşa'ya verdiği sözü tutarak 23 Aralık1876'da, ilk Osmanlı anayasası olan Kanun-ı Esasi'yi ilan etti. Meclis-i Mebusan ve Âyan Meclisi üyelerinden oluşan ilk meclis 20 Mart1877'de açıldı. Böylece I. Meşrutiyet dönemi başladı. Padişah ile meclisin ülkeyi birlikte yönetmesi ilkesine dayanan anayasayla yargı bağımsızlığı ve temel haklar güvence altına alınmıştı. Ama egemenliğin tek kaynağı gene padişahtı. Abdülhamit, Kanun-ı Esasi’nin 113. maddesiyle kendisine tanınan “istediği kişiyi sürgüne gönderme yetkisi”ni kullanarak, daha meclis toplanmadan Mithat Paşa'yı sürgüne yolladı.
Ruslar24 Nisan1877’de Eflak ve Boğdan’a girerek Osmanlılara savaş açtı. Osmanlı ordusu art arda yenilgiye uğradı. Rus kuvvetleri doğuda Erzurum'a, batıda da İstanbul'da Yeşilköy'e kadar ilerlediler. Milletvekillerinin eleştirilerinden rahatsız olan Abdülhamit, yenilgilerin sorumlusu olarak gördüğü meclisi 18 Şubat1878’de süresiz olarak kapattı. I. Meşrutiyet dönemine son vererek, yönetime tek başına egemen oldu.
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, Osmanlıların barış istemesiyle sona erdi. 3 Mart1878'de Ayastefanos Antlaşması imzalandı. Osmanlılar için çok ağır koşullar içeren bu antlaşmaya öbür Avrupa devletleri karşı çıkarak, koşulların birlikte belirlenmesini istediler. Ayastefanos Antlaşması’nın yerine geçen Berlin Antlaşması13 Temmuz1878’de imzalandı. Yeni antlaşmayla Rusya'nın toprak kazanımları azaldıysa da, Romanya, Sırbistan ve Karadağ’ın bağımsızlığı onaylandı. Bulgaristan’da bağımsız bir prenslik oluşturuldu.
Bu tarihten sonra Abdülhamit'in, tarihte “İstibdat Dönemi” olarak da geçen 30 yıllık baskıcı yönetimi başladı. Bu dönemde Osmanlı Devleti topraklarının önemli bir bölümünü yitirdi. Fransızlar1881'de Tunus'u, İngilizler1878’de Kıbrıs’ı, 1882'de Mısır'ı işgal ettiler. Doğu Rumeli, Bosna-Hersek, Girit ve Bulgaristan’ın Osmanlı Devleti’nden ayrılması da gene bu dönemde gerçekleşti.
Daha Abdülhamit tahta çıktığında Osmanlı Devleti çok ağır bir borç yükü altındaydı. Alacaklıların baskısıyla, artık ödenemez duruma gelmiş borçların yönetimi için Düyun-ı Umumiye (Genel Borçlar) İdaresi kuruldu. Aralarında Galata bankerleri ile Osmanlı Bankası’nın da bulunduğu alacaklılar bu kuruluş aracılığıyla devlet gelirlerinin önemli bir bölümüne el koydular. Osmanlı ekonomisi ve maliyesi büyük ölçüde yabancıların denetimine girdi. Bu olumsuz koşullar karşısında Abdülhamit Müslüman halkın desteğini sağlamaya çalıştı. Bunun için halifelik kurumundan da yararlandı, İslamcı ideolojiye destek verdi. Öte yandan, yeni yöntemlerle eğitim veren okullar açıldı. Basın üzerinde sıkı bir sansür uygulandı. Hafiyelik denen yaygın bir haber alma örgütü oluşturuldu. Ali Suavi’nin V. Murat'ı yeniden tahta çıkarma girişimi, Abdülhamit’in tutumunu daha da sertleştirdi. Bazı yönetim karşıtları sürgüne gönderilirdi. Bazıları da Avrupa'ya kaçarak etkinliklerini orada sürdürdüler.
Abdülhamit’in baskıcı yönetimine karşı muhalefet de giderek güçlendi. 1889'da İttihat ve Terakki Cemiyeti kuruldu. 1908'de İttihat ve Terakki yanlısı bazı subaylar Manastır ve Selanik kentlerinde ayaklandılar. Bunun üzerine, Abdülhamit 24 Temmuz1908'de anayasayı yeniden yürürlüğe koymak zorunda kaldı ve II. Meşrutiyet ilan edildi. Yapılan seçimlerle oluşturulan yeni meclis 17 Aralık1908’de açıldı.
Artan huzursuzluklar ve İttihat ve Terakki karşıtlarının kışkırtmaları sonucunda, 13 Nisan1909’da İstanbul’da ayaklanma çıktı. Rumi takvimle 31 Mart günü patlak verdiği için bu ayaklanma 31 Mart Olayı olarak bilinir. Selanik’te kurulan Hareket Ordusu 23/24 Nisan gecesi İstanbul'a girerek ayaklanmayı bastırdı.
Meclis, ayaklanmayla ilgisi olduğu gerekçesiyle, 27 Nisan1909’da Abdülhamit’i tahttan indirdi ve yerine Mehmet Reşat’ı geçirdi. Abdülhamit 3 yıl Selanik'te tutulduktan sonra, Balkan Savaşları başlayınca 1912'de İstanbul'a getirildi. 10 Şubat1918’de de İstanbul’da vefat etti.
Mimari Çalışmalar
Kültür, sanat ve mimari gibi konulara önem veren bir padişah olan Abdülhamit döneminde, özellikle yabancı mimarların faaliyetleri göze çarpar. Sultan İkinci Abdülhamid'in padişahlığı döneminde yerli ve yabancı mimarların yaptıkları mimari çalışmalardan bazıları şunlardı; İstanbul Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi, Yüksek Ticaret Merkezi, Haydarpaşa Tıbbiye Mektebi, Düyun-ı Umumiye ve Karaköy Osmanlı Bankası, Karaköy Palas İş Hanı, Maçka Palas, Ankara İş Bankası, İstanbul Maçka İtalyan Sefareti, Tarabya İtalyan Sefareti, Haydarpaşa Garı, Sultanahmet'de Alman Çeşmesi, Sirkeci Garı, Kütahya Ulu Camii, İstanbul Yıldız Hamidiye Camii, Cihangir Camii.

Tarihimizde İz Bırakanlar

29 Mayıs 1453 günü Konstantiniyye önlerindeki İslâm ordusunda büyük bir hazırlık göze çarpıyordu. İslâm askerleri sabah namazından önce en temiz elbiselerini giymişler, birbirleriyle helalleşmişler, cemaatle namazı kıldıktan sonra ordudaki yerlerini almışlardı. Kâinatın Efendisinin müjdelediği "Mesud askerler"den olmak ve Cenab-ı Hakkın huzuruna şehid olarak gitmek için yanıp tutuşuyorlardı. Hele içlerinden birisi vardı ki, heyecandan yerinde duramıyordu. Bir gün önceden komutanlarına yalvarmış en ön saflarda vuruşan birlikte yer almak için çok dil dökmüştü. Ulubatlı Hasan adlı bu yiğit Bursa Karacabey'deki Ulubat gölünün kuzeybatı kıyısının yakınında bulunan Ulubat köyünde dünyaya gelmişti. Yiğitler yiğidiydi. At yarışlarında, ok atmada, güreşte birinciydi. Daha sırtını yere getiren çıkmamıştı. Öyle ki çoğu defa iki kişiyle birden güreşir, ikisini de yenerdi. Ulubatlı Hasan'ın gönlü Allah için cihad etme aşkıyla yanıp kavrulmaktaydı "İla'yi kelimetullah" uğruna can vermek en büyük emeliydi.
