Arama

Sıradışı Gezegen Dizgesi - Sayfa 2

Güncelleme: 22 Kasım 2016 Gösterim: 8.985 Cevap: 23
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
9 Mayıs 2011       Mesaj #11
Avatarı yok
Yasaklı
Gezegensi Çiftler

Sponsorlu Bağlantılar
Gezegenlerin etrafında dönen küçük gök cisimlerine uydu adını veririz. Genellikle bundan anladığımız, bir gezegenin çevresinde dönen irili ufaklı “Ay”lardır. Ancak yeni keşifler bu kavramı değiştirmeye başladı. Güneş sistemini yakından inceleyen keşif uydularının çektiği fotoğraflar, pek çok gezegensinin etrafına dolanan uydular olduğunu gösteriyor.

Gök bilimciler, 145 km. lik bir kayanın 800 km. uzağında dönen 15 km.’lik bir uyducuğun keşfedilmesini hiç ummuyorlardı. Bir süre sonra, birbirine çok yakın çapta iki gezegensinin ortak ağırlık merkezi etrafında dolanarak yolculuk ettiği görüldü. Matematik kurallarına göre, bu derece küçük gök cisimlerinin zayıf çekim gücü, uyduyu yörüngede tutamamalı.

Güneş’in çekimi, bu beraberlikleri kolayca bozacak güçte. Buna rağmen eşleri ayıramıyor. Bu kadarla da bitmiyor. Genellikle düzensiz şekilli olan gezegensilerin çekim alanı da düzensizdir ve yörüngelerinde dönmeyi daha da imkânsız hale getirir. Bu küçük uyduların, gezgin göktaşlarına hedef olup parçalanmadan kalabilmiş olması ise ayrı bir merak konusu. Bir görüşe göre bu çiftler, gezegensilerin çarpışması sonucunda oluşan parçaların, bir şekilde birlikte kalması ile ortaya çıkıyor. Ancak, çiftlerin temel yapısının birbirinden çok farklı olabilmesi, bu savı çürütüyor. Bu sorunun cevabını gezegensileri yakından inceleyecek olan uydular verecek. En az on, hatta yirmi yıl daha beklememiz gerekiyor.

Kaynak:Space

Son düzenleyen nötrino; 5 Nisan 2016 23:52
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
12 Temmuz 2011       Mesaj #12
Avatarı yok
Yasaklı
Güneş Sistemi'nin Dışındaki Gezegenlerin Araştırılması

Sponsorlu Bağlantılar
Güneş Sistemi'mizin dışındaki gezegenlerin araştırılması, muhtemelen "insanlığın sorduğu en büyük soru nedir" konusunda anahtar unsur teşkil etmektedir: Evren'in başka yerlerinde hayat var mı? ESO Gözlemevleri "ötegezegen" olarak adlandırılan bu cisimlerin bulunması, çalışılması ve takibi için eşsiz bir teçhizatla donatılmıştır.

Gök bilimciler, Çok Büyük Teleskop'u (Very Large Telescope) kullanarak, ilk defa Güneş Sistemi'miz dışında sönükçe parıldayan bir gezegenin yerini belirleyebildiler; bir ötegezegenin ilk kez görüntüsünü aldılar. Bu yeni dünya, Jüpiter'den beş kat daha fazla kütleye sahip bir devdir. Bu gözlem, modern astrofiziğin en önemli hedeflerinden birine doğru ilk büyük adımın işaretçisidir: devin fiziksel yapısı ve kimyasal kompozisyonunun karakterize edilmesi sonunda, dünya-benzeri ötegezegenlere ulaşılabilir=> Eso0515

HARPS (High Accuracy Radial velocity Planet Searcher – Yüksek Doğruluklu Dikine Hız Gezegen Araştırıcısı) ile, gökbilimciler yakınlardaki bir yıldızın etrafında kütlesi Neptün'ünkinden az olan, ikisi Dünya-kütlesinde ve biri yıldızın yaşanabilir bölgesinde bulunan kütlesi Dünya'nın yedi katı olan en az dört gezegen keşfetmişlerdir. Bu gezegen, yıldızının etrafında 66 günde dolanmaktadır. Gökbilimciler, bu gezegenin okyanuslarla kaplı olduğunu düşünmektedirler – bir su gezegeni. Bu keşif yaşam barındırabilecek gezegen araştırmaları için çığır açacak bir sonuca işaret etmektedir=>Eso0915

La Silla'da bir başka teleskop, mikro-mercekleme olarak bilinen yenilikçi bir teknik kullanarak, tüm dünyaya yayılmış bir teleskop ağının bir parçası olarak çalışmıştır. Bu işbirliği ile şimdiye kadar bulunmuş diğer tüm gezegenlerden çok daha fazla Dünya'ya benzeyen bir ötegezegen keşfedilmiştir. Dünya kütlesinin yaklaşık beş katı bir kütleye sahip olan bu gezegen, yıldızının etrafını 10 yılda bir dolanmaktadır ve elbette kayalık/buzlu bir yüzeye sahiptir=>Eso0603


Kaynak:ESO Basın Bülteni

Son düzenleyen nötrino; 5 Nisan 2016 23:57
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
15 Temmuz 2011       Mesaj #13
Avatarı yok
Yasaklı
Güneş Benzeri Yıldızın Çevresinde Dolanan Altı Gezegen

Kepler Uzay Teleskobu’nun verilerini inceleyen bilim insanları, 2000 ışık yılı uzaklıktaki Kepler-11 adlı Güneş benzeri bir yıldızın, çevresinde dolanan katı ve gazlardan oluşan altı gezegeni olduğunu farkettiler.NASA’nın Ames Araştırma Merkezi’nden Kepler bilim ekibi üyesi Jack Lissauer: “Kepler-11 oldukça şaşırtıcı bir sistem. Bulduğumuz gezegenlerin hepsi birbirine ve yıldıza oldukça yakın konumdalar. Böylesi sistemlerin varolduğunu önceden bilemezdik” diyor.

Başka bir ifadeyle Kepler-11 keşfedilen en fazla gezegeni ve küçük gezegeni olan sistemdir.“Kepler ile şimdiye kadar geçiş yöntemiyle en fazla 3 gezegeni olan yıldız bulmuştuk ki Kepler-11 ile bu sayıyı geçtik. Bu tip sistemlerin çok yaygın olmadıklarını biliyoruz. Kepler-11 gibi sistemler yıldızların çok az bir yüzdesinde bulunabilir” diyor Lissauer.

Bir sarı cüce yıldız olan Kepler-11’in çevresinde dolanan gezegenlerin büyüklükleri Uranüs ve Neptün’ün büyüklüklerine yakın ancak Dünya’dan büyüktür. İçteki gezegen Kepler-11b, Dünya’nın Güneş’e olan yakınlığına göre yıldızına on kat daha yakındır. Bu gezegenden itibaren dışa doğru sırasıyla gezegenler Kepler-11c, Kepler-11d, Kepler-11e, Kepler-11f ve Dünya-Güneş uzaklığına göre yıldızına iki kat daha yakın olan Kepler-11g olarak sıralanır.

Lissauer: “Son gezegene karşılık diğer beş gezegen yıldızlarına daha yakın konumdadır.” Karşılaştırma yapacak olursak Kepler-11g’nin yeri Merkür-Venüs arasına, diğer beş gezegen ise Güneş ile Merkür arasına sıkışmış durumdadır. Yani bu beş gezegen Güneş Sistemimizdeki herhangi bir gezegene göre yıldızına daha yakın konumdadır. Beş gezegenin yörünge dönemi 10 ile 47 gün arasında iken Kepler-11g’nin yörünge dönemi 118 gün olarak saptanmıştır.

Lissauer: “Beş iç gezegenin kütlelerini ise sistemdeki en küçük kütleler olarak belirledik. Bu gezegenler su da olmak üzere kaya ve gaz karışımından oluşmuştur. Gezegenlerin kütlesinin büyük bir oranı kayalık maddeden, hacimleri ise gaz bileşenlerinden kaynaklanır.”Lissauer’e göre Kepler-11, yapısı ve dinamik özelliği nedeniyle dikkate alınması gereken bir gezegen sistemidir. Gezegenlerden Kepler-11d, Kepler-11e ve Kepler-11f’de gözlenen hafif gazın sistemin erken zamanda, en az birkaç milyon yıl önce oluştuğunu gösteriyor.

Bir gezegen sistemi moleküler bulut çekirdeğinin yıldızı oluşturmaya başladığı zaman doğar. Bu zaman içinde yıldızın çevresini kuşatan toz ve gaz diski ön gezegenleri oluşturmaya başlar. Ön gezegen diskleri yaşı bir milyon dolayında olan çoğu yıldızın çevresinde görülebilir. Hızlı bir şekilde dönen gaz diskinin önemli bir bölümü gezegenleri oluşturmak için dağılır.

Kepler Uzay Aracı Kepler-11 sistemine ait bilgileri elde etmeye devam edecek. Kepler’in geçiş yöntemiyle elde ettiği verilere dayanılarak gezegenlerin kütleleri ve boyutları daha hassas şekilde belirlenebilecek.

Lissauer: “Bu veriler bize Kepler-11’deki gezegenlerin özelliklerini daha net olarak hesaplamamızı sağlayacak. Ayrıca sisteme ait yeni üyeleri de ortaya çıkarabilecek. Ya geçiş yöntemiyle ya da kütle çekimi etkisiyle bir yedinci gezegeni daha bulabiliriz. Biz buradaki sistemin, gökadamızdaki yıldızların çevresinde dolanan diğer sistemlere göre gezegeni bol olan bir sistem olup olmadığını da öğreneceğiz” diyor.

Kepler Uzay Teleskobu bir gezegeni yıldızının önünden geçtiği sırada yıldızın parlaklığında gerçekleşen küçücük bir azalma payıyla tespit eder. Gezegenin büyüklüğü ise parlaklık azalma değeri ile orantılıdır. Gezegenlerin sıcaklıkları ise yıldıza olan uzaklıkları ve yörünge dönemi gibi özellikleri ile tahmin edilir.

Kepler’in bulduğu gezegen adayları, yer teleskopları başta olmak üzere Spitzer Kızılötesi Teleskobu ile de izlenir. Kepler’in gözlem yaptığı Kuğu (Cygnus) ve Çalgı (Lyra) takımyıldızlarının bulunduğu alan, Dünya’daki teleskoplarla sadece ilkbahar ve sonbaharda görülür. Bu gözlemler aday gezegenlerden hangilerinin gezegen olduğunu belirlemeye yardımcı olur.

NASA’nın Ames Araştırma Merkezi’nden William Boruckisi: “Kepler gökyüzünün sadece 400’de birini görmektedir. Ayrıca Kepler baktığı yıldızların çevresinde dolanan gezegenlerin de küçük bir bölümünün varlığını saptayabilir. Çünkü Kepler’in gezegeni keşfetmesi için gezegenin yörüngesinin bizim bakış açımıza doğru olması şarttır. Tüm bu olumsuzlukları da hesaba katarsak Güneş gibi yıldızların çevresinde dolanan milyonlarca gezegen olmalıdır” diyor.


Kaynak:NASA-Kepler(Çeviri:Astronomi Diyarı)
Son düzenleyen nötrino; 6 Nisan 2016 00:21
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
7 Ağustos 2011       Mesaj #14
Avatarı yok
Yasaklı
Az Metanlı Dev Gezegen

Aslan takımyıldızındaki dev gezegen GJ 436b’de bir şey eksik. Neptün boyutlarındaki gezegenleri incelemekte olan Spitzer Uzay Teleskobu bu dev gezegende CH4 olarak bilinen metan gazının çok az olduğunu buldu. Merkez Florida Üniversitesi’nden (Central Florida University-UCF) Kevin Stevenson:”Bu büyüklükteki bir gezegende metan gazının bol olması beklenir. Ancak GJ 436b’deki metan gazı beklenen değerin 7000’de 1’i kadar” diyor.

Metan azlığı gökbilimcileri şaşırtmışa benziyor. Çünkü Güneş Sistemimizdeki dev gezegenler metan açısından oldukça zengindir. Hidrojen ve karbon Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün’de bolca bulunur. Bu atomlar birleşerek en basit hidrokarbon olan metan gazını oluştururlar.Bu gezegenleri baz alan gökbilimciler GJ 436b’de de metan gazının bol miktarda bulunması gerektiğini varsayarak inceleme yaptılar. Ancak sonuçlar onları şaşırttı. Gezegen metan değil karbondioksit bakımından zengindi.

UCF’den Joseph Harrington: “Bu bilgi aklımızı aldı” diyor.

Gezegende olması gereken metana ne olmuş olabilir. Burada akla gelen ilk olasılık, metanın kırıldığı yönünde. “yıldızdan gelen morötesi ışınım metanı etilene dönüştürüyor olabilir. Güneş ışınlarının etki ettiği plastik bir nesnenin karbon bağları kırılarak hidrojen atomları ayrışır ve etileni (C2H4) oluşturacak şekilde tekrar birleşirler” diyor Harrington.Ayrıca gezegendeki kuvvetli rüzgarlar alt kısımlardan atmosfere doğru karbondioksiti (CO2) kaldırarak buraların temizlenmesine yardımcı oluyor olabilir. Böylece CO ile metan yer değiştirmiş olur. Ya da başka bir etki…

Harrington: “Gezegenin kimyası bilmediğimiz bir yapıya da sahip olabilir” diyerek ekliyor.Metan yalnız dev gezegenlerde bulunmaz. Dünya’da da inek ve keçilerin midelerinde de oluşur. Aynı zamanda bataklıkların diplerindeki derin çamur içinde çürüyen organik maddelerden oluşup, kabarcıklar şeklinde yukarı çıkar. Dev gaz gezegenlerinde ortak madde olan metan bizim gezegenimiz için yaşamın bir işaretidir.Bu nedenle gökbilimciler uzaktaki dünya boyutlarındaki gezegenlerde metan gazını ararlar. NASA’nın Kepler aracıyla bulunabilecek dünya boyutlarındaki gezegenlerde oksijenin yanında bulunabilecek metan gazı yaşam için bir işaret olabilecek.

Tüm gezegenlerin atmosferleri güneş sistemimizdeki gezegenlerin atmosferlerine benzerlik gösterir mi? GJ 436b ile bunun kesin olmadığı belli. Gökbilimciler çizim tahtalarına tekrar geri dönmek zorunda kalabilir.


Kaynak:NASA-Science
Son düzenleyen nötrino; 6 Nisan 2016 00:31
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
2 Kasım 2011       Mesaj #15
Avatarı yok
Yasaklı
Yeni Gezegenlerin Peşinde

'Gezegenleri Keşfin Altın Dönemi' kabul edilen 20. yüzyılın son çeyreğinde, başta Mars olmak üzere. Güneş sistemi içindeki 30 kadar Ay ve gezegene robot araçlar gönderdik; onların ayrıntılı yüzey fotoğraflarını elde ettik. Diğer yıldızların gezegenlerinin keşfi de benzeri uzay araçları göndermeyi düşünebiliriz. Ancak, gidilecek uzaklıklar belki binlerce yıl sürecek yolculuklar gerektirecek. Zaten, fotoğraf çekme bir gezegeni incelemeye başlamanın en iyi yolu sayılamaz. Gök bilimciler, bir gök cisminden gelen ışığı incelemede, daha çok 'spektroskopi' dediğimiz, ışığı dalga boylarına ayırma tekniğini kullanırlar.

Ancak, son dönemlere kadar, bu teknikle daha çok yıldızları ve Güneş Sistemi içindeki gezegenleri inceleyebilmişlerdi. Çünkü teknik, uzak yıldızların çevrelerindeki gezegenlerin ışık ayrışımlarım (tayf) farketmeye ya da bir gezegenin, yıldızının ışığı üzerinde oluşturacağı 'Doppier etkisi' denen frekans kaymasını belirlemeye yetecek duyarlıkta değildi.

İlk kez 1996 Ekim ayında, Cenevre Gözlemevinden 2 araştırıcı (Michel Mayor ve Didier Queloz) Güneş benzeri bir yıldız olan 51 Pegasi (Kanatlıat Takımyıldızı bölgesindeki 51 nolu katalogyıldızı) çevresinde dönen Jüpiter büyüklüğünde bir gezegenin etkilerini, yeni geliştirdikleri analiz tekniği ile ayırabildiklerini duyurdular. Bu buluş, öteki gözlemevlerince de hemen doğrulandı. İzleyen iki ayda, iki ayrı yıldızda da benzeri gezegenler bulundu. Daha sonra bu sayı giderek arttı ve bu gün, 100'den fazla yıldızın çevresinde dönen gezegenler olduğu kayıtlara geçti.

Aslında, Doppier kaymasıyla elde edilen bilgiler sınırlı: Gezegenin yörüngesininin büyüklüğü ve sahip olması gereken en küçük kütle hesaplanabilmekte. Bu kısıtlı bilgiyle bile, bu yeni gezegenlerin bildiğimiz Güneş Sistemi gezegenlerinden önemli farkları olduğu ortaya çıkıyor. Örneğin, 51 Pegasi'nin gezegeni, en az 1/2 Jüpiter kütlesindedir, ancak yıldızına yakınlığı, Merkür'ün Güneş'e uzaklığının onda biri mertebesindedir. Bu durumda yüzey sıcaklığı en az 1300° C olmalı. Yıldızının çevresindeyse 4 günde dolanmakta. 'Goldilock' bölgesinde gezegeni keşfedilen ilk yıldızsa, 70 Virginis oldu (Başak Burcu bölgesi).

Bu yıldızın gezegeni suyun sıvı halde var olabileceği kuşakta ve 117 gün uzunluğunda bir yıla sahip. Ancak, gezegenin kütlesi Jüpiter'in 6,5 katı. Hesaplara göre, bu gezegen yoğun ve boğucu bir atmosfere sahip. Yörüngesinin dar bir elips şeklinde olması da yaşam için uygunluk koşullarım ayrıca zorlamakta. Bazı gökbilimcilerse, bu gezegenin bir 'yıldız olamamış 'kahverengi cüce' sayılması gerektiği kanısındalar.

Bütün bu bilgiler, gezegen oluşumu ve evrimi konusundaki bilgilerimizin çok yetersiz olduğunu ortaya koyuyor. Bu nedenle, yeni gezegenlerin bulunmasında ve sayılarının artırılarak haklarında ek bilgiler elde edilmesinde yeni yöntem ve tekniklere gereksinim bulunuyor. NASA, bu amaçla teklifler geliştirilmesi için bir ihale açtı. Bu amaçla geliştirilen bir teklifte, Uluslararası Uzay İstasyonu yakınlarında astronotlarca monte edilecek süper güçlü bir girişimölçer öngörülüyor. Bir kere kurulduktan ve denendikten sonra araç, itki motorlarıyla Güneş çevresinde bir yörüngeye oturtulacaktır.

'Dönüşlü-Girişimölçer' denilen bu teknikte, aralarındaki uzaklık 75 metreye kadar değişen 4 teleskopla aynı yıldıza bakılacak ve yıldızdan gelen güçlü ışık demetlerinin, girişim tekniğiyle birbirini yok etmesi sağlanacak. Böylece, gezegenden yansıyan zayıf ışığın görülmesi ve analiz edilmesi (örneğin, karbondioksit veya ozon içerip içermediğinin belirlenmesi) olanak kazanacak. Aracın imalat maliyeti 2 milyar dolar civarında hesaplanıyor. Başka bir dünyada yaşamın bulunmasının önemi göz önüne alınırsa, bu maliyet o kadar da yüksek görülmemeli.


Kaynak:TÜBİTAK Bilim Teknik/Ocak 2003
Son düzenleyen nötrino; 6 Nisan 2016 01:00
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
12 Kasım 2011       Mesaj #16
Avatarı yok
Yasaklı
Ölü Yıldız, Dünyaya Benzeyen Başka Gezegenlerin de Varlığını Gösteriyor

UCLA astronomları, GD 362 olarak bilinen beyaz cücenin atmosferinde büyük bir asteroidin çarpması sonucunda oluşan onlarca incelenebilir kimyasal madde tesbit ettiler. Astronomi alanında daha önce benzeri bir gözlem yapılmamıştı.Astronomlar, yıldıza çarptığı düşünülen asteroidin antik bir gezegen sistemine ait olduğunu tahmin ediyorlar. Yıldızın yörüngesindeki sistem, bir milyar yıl içinde yıldıza o kadar yaklaşmış olmalı ki, çok güçlü çekim alanına kapılan asteroid sistemden kopmuş.

Dünya boyutlarında, fakat çok daha yoğun olan beyaz cüceler, çoğu yıldızın nihayetinde ulaşacağı noktadır. Hawaii'deki W. M. Keck Gözlemevi tarafından incelenen bu beyaz cüce dünyadan yaklaşık 150 ışık yılı uzaklıkta, Herkül yıldız sisteminin içnde yer alır.

Küçük ve orta büyüklükteki bir yıldız kararlı evredeyken, merkezdeki hidrojen yakıtını helyuma çevirerek ürettiği enerjiyle kütleçekim baskısını dengeler. Evriminin sonlarına doğru bu yıldızın merkezi, karbon ve bir miktar oksijenle dolar ve merkez çevresinde helyum ve hidrojen yakan katmanlar oluşur. Bu dinamikler sonunda önce yaklaşık 100 kat büyüyerek bir kırmızı dev olur, daha sonra asimptotik dev kol yıldızı haline gelir. En sonunda dış katmanlarını uzaya püskürterek Dünya boyutunda bir beyaz cüceye dönüşür.

Astronomi profesörü Benjamin Zuckermann'a göre asteroid parçalanarak beyaz cücenin yörüngesini toz parçalarıyla doldurdu ve zamanla yıldızın atmosferini kirletti. Zuckermann aynı zamanda bu araştırmayı yürüten ekibin başı.Bu araştırma sayesinde, güneş dışı bir gezegen sisteminde bulunan bir nesnenin ayrıntılı element bileşiği ilk kez bu gözlemlerle değerlendirildi. Beyaz cücenin atmosferinde rastlanan elementlerin göreli miktarları, bizim Dünya-Ay sistemimizdeki elementlerin göreli miktarlarına benziyor.

Araştırmacılardan ve aynı zamanda UCLA'da astronomi profesörü olan Michael Jura, beyaz cücede gözlemledikleri elementlerin mahiyetinin güneş sisteminin iç kısımlarında bulunan gezegenlerin mahiyetini epey andırdığını söylüyor. Burada akla gelen soru, başka sistemlerde de Dünyamız gibi karalarla dolu gezegenler olup olmadığı. GD 362 beyaz cücesinin parmak izleri, bir zamanlar yıldızın etrafında bu tür gezegenlerin var olduğunu ve bu yüzden muhtemelen başka yıldızların sistemlerinde de benzer gezegenlerin bulunduğunu gösteriyor; çünkü dünyanın bileşiminin orjinal olmadığı artık biliniyor. Jura, parçalanan asteroidin sağlam bir kaya parçası gibi demir açısından zengin, kalsiyum miktarının yüksek ve karbon oranının düşük olduğunu ekliyor.

Jura'ya göre araştırma, Dünyayı ve güneş sisteminin iç kısımlarını oluşturan güçlerin bu beyaz cücenin sisteminde de iş gördüğünü ortaya çıkarıyor. Zuckermann, araştırma sonuçlarının bu antik gezegen sisteminde bulunan iki gezegenin çarpışma ve gözlenen elementlerin bu gezegenlerden birine ait olma ihtimalini yok saymadığını belirtiyor. Fakat kesinlikle sıradışı bir olay gerçekleşmiş olmalı.

İçinde bulunduğumuz gezegen sistemi ise daha stabil durumda. Fakat bundan milyarlarca yıl sonra güneş genişlemeye ve kütlesi azalmaya başlayınca gezegenler ve asteroidler yörüngelerini kaybedecek ve Merkür, Venüs gibi güneşe yakın gezegenler güneş tarafından yutulacak. Muhtemelen Dünya, Mars, Jüpiter gibi diğer gezegenlerin yörüngeleri uzayacak ve gezegen sistemi daha kararsız bir hale gelecek.

Makalenin bir başka yazarı, astronomi doçenti Brad Hansen, güneş sisteminde demir açısından zengin nesnelerin güneşe daha yakın yerlerde oluştuğunu, güneşten uzaklaştıkça karbon ve buz miktarının yükseldiğini söylüyor. Bu araştırma, parçalanan asteroidin orjini, oluştuğu zamanki ısısı ve kimyasal mahiyeti hakkında fikir veriyor. Bütün bu özellikler Dünyanınkilere benziyor.

Astronomlara göre asteroid 100.000 yıl, en fazla 1.000.000 yıl önce parçalara ayrıldı. Yıldız ise yaklaşık 1 milyar yıl önce çok sıcak bir beyaz cüceydi ve o günden bu yana soğuyor. GD 362 yıldızının aksine çoğu beyaz cücenin element mahiyeti başlangıçtaki gibidir, değişime uğramamıştır. Bu yüzden en ufak bir değişim bile göze batar.

Bu gözlemler sırasında Keck I Teleskobundan gelen veriler HIRES (High Resolution Echelle Spectrometer) spektrometresiyle değerlendirildi. Her element kendi karakteristik spektrumunu verir ve cihaz bunu rahatlıkla tesbit eder. Bu şekilde trilyonlarca kilometre öteden, küçük nesnelerin element bileşenlerini tesbit etmek mümkün oluyor.


Kaynak:Bilim ve Gelecek/Sayı:43
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
6 Nisan 2012       Mesaj #17
Avatarı yok
Yasaklı
NASA, Gezegen Avı Programını 2016 Yılına Kadar Uzattı

fileashx?FileID587383&ampWidth292&ampHeight0&ampBlackWhiteFalse&ampQuality80

Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), gezegen avı programını 2016 yılına kadar uzatma kararı aldı.

NASA'dan yapılan açıklamada, Güneş Sistemi'nin dışında Dünya'ya benzer gezegenler bulmak için Mart 2009'da uzaya gönderilen uzay teleskobu Kepler'in 2016 yılına kadar arayışına devam edeceği belirtildi.

Uzatma kararı, uzmanların 600 milyon dolarlık projede ilerleme kaydedildiğini açıklamasının ardından alındı. Kepler'in uzayda geçirdiği her yıl NASA'ya 18 milyon dolara mal oluyor.12 Mayıs 2009'da hizmete giren Kepler, 2010 yılında beş dış gezegen keşfetmişti.

Kepler'in büyükten küçüğe dış gezegenlere son derece hassas ışın yoğunluğunu ölçmeye yarayan "fotometre" cihazı ile keşfettiği dış gezegenlerin en küçüğü Neptün, en büyüğü ise Jüpiter'den daha büyüktü.Gezegenlerin yaşam barındırması için çok sıcak olduğu belirlenmişti.


Kaynak:CNN(05 Nisan 2012,13:59)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
23 Haziran 2012       Mesaj #18
Avatarı yok
Yasaklı
Bütün Bilinenleri Altüst Etti!

Gök bilimciler aynı yıldızın etrafında dönen, yörüngeleri birbirine çok yakın iki gezegen keşfetti.Uzmanlar, bu yeni bulunan gezegenlerin dünyadan 1200 ışık yılı uzakta olduğunu ve daha önce benzerinin görülmediğini belirtti.Gezegenlerin boyutları ve yapıları birbirlerinden çok farklı. Ancak aralarındaki mesafe sadece 1.9 milyon kilometre. Daha önce birbirine bu kadar yakın bir gezegen çiftine hiç rastlanmamıştı.

Kuğu'da Bulundular

İki gezegen NASA’nın Kepler Uzay Teleskobu sayesinde bulunan Cygnus (Kuğu) takım yıldızındaki Kepler-36 sisteminde keşfedildi.Yeni keşfedilen gezegenlerden Kepler-36b adı verileni, Dünya'nın 4.5 katı büyüklüğünde kayalık bir “süper Dünya” olarak tanımlanıyor. Kepler-36c adı verilen diğer gezegen ise gazlardan oluşuyor. Bu gezegen Neptün büyüklüğünde yani Dünya’nın sekiz katı kadar. İki gezegen her 97 günde bir birbirine maksimum düzeyde yaklaşıyor ve diğerinin gökyüzünde çok net bir şekilde görünür hale geliyor.

Kabul Edilen Teorilere Ters

Sonuçları Science dergisinde yayımlanan araştırmanın başında bulunan isimlerden, Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi çalışanı Josh Carter, bir açıklama yaparak, “Bu iki gezegen arasında yakın ilişkiler var” dedi.

Verilen bilgiye göre Carter, gezegenlerin birbirine en yakın olduğu noktada aralarındaki Dünya ile Ay arasındaki uzaklığın beş katı olduğunu belirtti. Uzmanlar yapısal olarak bu kadar farklı iki gezegenin bu kadar benzer yörüngelerde bulunmasını, geçerli kabul edilen gezegen oluşumu teorileriyle açıklamanın çok zor olduğunu ifade etti.

Araştırmanın diğer yöneticisi, Washington Üniversitesi’nden Eric Agol, “Bu daha önce benzeri görülmemiş bir şey. Yoğunlukları, Satürn ile Dünya'nınkiler kadar (Güneş Sistemi’ndeki en yoğun ve en az yoğun gezegenler) farklı. Ancak Güneş Sistemi’ndeki gezegen çiftlerinden 20 kat daha yakınlar” diye konuştu.

Kaynak : Gençbilim / Science (22 Haziran 2012,14:59)
Son düzenleyen nötrino; 6 Nisan 2016 01:03
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
29 Haziran 2012       Mesaj #19
Avatarı yok
Yasaklı
Gezegenlerin 'Kütlesini' Ölçmek İçin Yeni Yöntem

Bilim insanları, Güneş Sistemi dışındaki gezegenlerin kütlelerini tespit edebilmek için yeni bir formül geliştirdi. Samanyolu Galaksisi’nde, bugüne kadar Güneş Sistemi’nin dışında kalan yaklaşık 800 gezegen keşfedildi. Gök bilimciler, bu gezegenlerin sahip olduğu kütleyi belirleyebilmek için yörüngelerinde bulundukları yıldızın önünden geçişlerini analiz etmek zorunda kalıyordu. Gök bilimci Mercedes López-Morales, ilk kez yörüngesinde bulunan yıldızın karşısından geçmeyen bir gezegenin kütlesini ölçmeyi başardı.

Geçiş yapan gezegenler, gözlem noktasından bakıldığında, yörüngelerinde bulundukları yıldızın bir kısmını kapatacak şekilde önlerinden geçen gezegenler anlamına geliyor. Bir yıldızın yörüngesindeki gezegenlerin tümü benzer hareketi göstermeyebiliyor. Gök bilimciler, bugüne kadar sadece geçiş yapan gezegenlerin kütlelerini ve atmosferleri olup olmadığını tesbit edebilmişti. İspanya’nın Barselona kentindeki Uzay Bilimleri Enstitüsü’nden Florian Rodler ve Ignasi Ribas ile çalışan López-Morales, ilk kez geçiş yapmayan bir gezegenin kütlesini ölçtü.

Bilim Dünyasında İlk

Astrophysical Journal Letters dergisinde yayımlanacak olan araştırmaya göre, Morales ve meslektaşlarının kütlesini ölçmeyi başardığı ilk ‘geçiş yapmayan gezegen’in adı Tau Boo B. Çoban Takımyıldızı’nda yer alan ve dünyadan yaklaşık 50 ışık yılı uzaklıkta bulunan Tau Boo A yıldızının yörüngesinde bulunan Tau Boo B, yıldızına 0.046 AU (1 Astronomik Birim yaklaşık 150 milyon km) mesafede bulunuyor.

Bu kadar yakında bulunması, Tau Boo B’nin yıldızı etrafındaki bir dönüşü sadece 3.3 günde tamamlamasını sağlıyor. Jupiter büyüklüğündeki gezegenin yüzeyindeki sıcaklığın 1500 Santigrat dereceye kadar çıkması, yaşamı olanaksız kılıyor. Yıldızı Dünya’dan çıplak gözle görülebilen Tau Boo B, 1996 yılında tesbit edilmişti. Dikey hız (radyal hız) yöntemiyle keşfedilen ilk gezegenlerden biri olan Tau Boo B, geçiş yapmayan bir gezegen olmasına rağmen, varlığı ve sahip olduğu özellikler yıldızının titreşimlerinden anlaşılabiliyor.

Jüpiter'den Büyük

Morales ve ekibi, Haziran 2011’de yakın kızılötesi dalgaboyunda (2.3 mikron) beş saatlik bir test gerçekleştirdi. Araştırmada, Şili’deki Avrupa Güney Gözlemevi’nin VLT teleskobuna yerleştirilmiş yüksek çözünürlüklü spektrograf CRIRES ile veriler elde edildi.

Yapılan gözlemler ve veri analizleri, gezegenin yüzeyinde karbon monoksit olduğunu ortaya çıkardı. Ek olarak, karbon monoksitin spektral çizgilerine ait yörünge hareketleri izlenerek, gezegenin kütlesi kesin olarak belirlendi ve gezegenin, Jüpiter’in tam 5.6 katı kadar kütleye sahip olduğu anlaşıldı.

Hollanda’nın Leiden Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen bağımsız bir araştırma, Morales ve ekibinin elde ettiği sonuçları doğruladı. Morales, “Bu çalışma, Güneş Sistemi dışındaki gezegenler alanında önemli bir atılıma işaret ediyor... Artık bu gezegenlerin kütleleri ve atmosferleri hakkında daha iyi sonuçlar elde edebileceğiz” dedi. ABD Ulusal Bilim Derneği’nin desteklediği çalışma kapsamında, birçok Güneş Sistemi gezegen üzerinde yeniden analizler yapılacak.

Nasıl Keşfediliyorlar?

Güneş dışı gezegenlerin keşfedilmesinde geçmişte kullanılan tek yöntem, adını Avusturyalı fizikçi Christian Johann Doppler’den alan Doppler kayması (Doppler spektroskopisi veya radyal hız ölçümü olarak da bilinir) yöntemiydi. Radyal hız, bir cismin görüş mesafesindeki hızını temsil ediyor. Bir noktaya doğru hareket eden ses kaynağından çıkan ses dalgaları, aradaki mesafe kısaldıkça daha az mesafe kat ederek sabit noktaya ulaşıyor ve sesin frekansı inceliyor. Ses kaynağı, sabit haldeki noktadan uzaklaşırken ise bu durumun tam tersi yaşanıyor.

Doppler etkisi, astronomide ışık dalgalarına dayanarak görünmez, hareket halindeki gezegenleri tesbit ediyor. Ana yıldızın yörüngesinde bulunan, ancak görülemeyen güneş dışı gezegenler, yörüngedeki hareketleri esnasında uyguladıkları yer çekimi gücüyle, ana yıldızın hızında değişime neden oluyor. Gezegenlerin sahip olduğu ışığın, yıldızlarının ışığına kıyasla daha yüksek veya alçak frekansta oldukları tesbit edilerek varlıkları ortaya çıkarılıyor.


Kaynak : Ntvmsnbc / Astrophysical Journal Letters (28 Haziran 2012,13:33)
Son düzenleyen nötrino; 6 Nisan 2016 01:08
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
21 Temmuz 2012       Mesaj #20
Avatarı yok
Yasaklı
Lav Okyanuslarıyla Kaplı 'Mars' Benzeri Yeni Gezegen

Gök bilimciler, yüzeyi tamamen lav okyanuslarıyla kaplanmış, ‘erimiş’ bir gezegen keşfetti. Dünya'ya çok yakın olan yeni gezegen Mars'tan biraz daha büyük.NASA’nın Spitzer Uzay Teleskobu’nu kullanan bilim insanları, Neptün büyüklüğündeki GJ 436b gezegenini incelerken, hiç beklemedikleri bir keşif yaptı.Dünya’ya oldukça yakın olduğu ve Mars’ın ardından Dünya’ya en yakın ve daha küçük ikinci gezegen olma özelliği taşıdığı belirtildi.Central Florida Üniversitesi (UFC) araştırmacılarının keşfettiği gezegene, UCF-1.01 adı verildi. GJ 436b ve UCF-1.01’nin bir yıldızn yörüngesinde bulunduğu ve aynı yıldız sisteminde başka gezegenler olabileceği ifade edildi.

Lav gezegenin keşfedildiği araştırma ekibinin başında yer alan Chicago Üniversitesi’nden Kevin Stevenson, “Mars’tan daha büyük ve Dünya’dan küçük bir gezegen bulduk. Ve kozmik ölçekte bakılırsa, hemen köşemizde duruyor” dedi. Stevenson, , UCF-1.01’in, “bir başka gezegenin önünden geçmekte olduğunu düşündüklerini, bu yüzden komşularının da bulunabileceğini” söyledi.

'Karşımıza Çıkıverdi'

Gök bilimciler için büyük gezegenleri keşfetmek küçüklere kıyasla çok daha kolay. Ancak büyük gezegenlerin birçoğunun kayalık yüzey ve Dünya benzeri atmosfere sahip olmayan gaz devleri olduğu için, gök bilimciler yaşamın oluşabileceği daha küçük gezegenleri keşfetmeye odaklanıyor.

NASA’nın Kepler gözlemevi, Güneş benzeri yıldızlar etrafında Dünya benzeri gezegenler arıyor. Kızıl ötesi dedektörlerini kullanan Kepler, son üç yıl içinde üç binden fazla gezegen buldu, onlarcasının varlığını doğruladı. Kepler’in 100 ile 2 bin ışık yılı arasındaki mesafeleri gözlemliyor olması da, tespit ettiği gezegenlerin Dünya’mıza çok yakın olduğunu gösteriyor.Stevenson’ın, “Bizim aradığımız gezegen bu değildi” dediği UCF-1.01, Dünya’nın yaklaşık çeyreği kadar, 8,400 km genişliğine sahip. Bir yılın sadece 1.4 gün olduğu belirtilen UCF-1.01’in, bu sebeple yıldızına son derece yakın bir konumda.

'Gizli Bir Ortağı Olabilir'

Stevenson, “UCF-1.01 ile yıldızını birbirinden ayıran mesafe, Ay ile Dünya arasındaki mesafenin sadece yedi katı (İki kozmik cisim arasındaki mesafe 356 ile 406 bin km arasında değişiyor). “Küçük gezegenin yüzeyindeki sıcaklığın 1000 Santigrat derece civarında olduğunu tahmin ediyoruz. Kısaca, yüzeyindeki kayaları bir lav okyanusuna çevirmeye yeter” dedi.Bilim insanı Stevenson, “UCF-1.01’in henüz kütlesini bilmiiyoruz... Ancak orada olduğuna eminiz” ifadesini de kullandı.

Gök bilimciler UCF-1.01’in gizli bir ortağı olduğunu düşünüyor. Böyle düşünmelerinin sebebi, daha büyük olan GJ 436b’nin yıldız sisteminde olduğu düşünülen diğer gezegenlerin yerçekimsel kuvvetlerinin etkisiyle “dikdörtgene” benzeyen bir yörüngeye sahip olması. Stevenson, UCF-1.02’in daha büyük olan komşusunun yörüngesini etkileyecek büyüklükte olmadığını belirtti ve “Bana kalırsa bir yerlerde UCF-1.02 gezegeni var” dedi.


Kaynak: BBC / Ntvmsnbc (20 Temmuz 2012,11:48)
Son düzenleyen nötrino; 6 Nisan 2016 01:07

Benzer Konular

22 Nisan 2009 / ThinkerBeLL Uzay Bilimleri
20 Ağustos 2010 / _Yağmur_ Uzay Bilimleri