Arama

Psikiyatri ve Psikoloji Arasındaki Farklar

Güncelleme: 21 Haziran 2016 Gösterim: 159.476 Cevap: 2
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
21 Kasım 2007       Mesaj #1
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi

Psikolog ile psikiyatrist arasındaki fark nedir?

Ad:  psih.jpg
Gösterim: 5960
Boyut:  25.4 KB
Günümüzde psikolog ve psikiyatrist arasındaki farkı bilmeyenler

Sponsorlu Bağlantılar
Bir psikolog ile bir psikiyatr arasındaki fark nedir? Bu soru, çok sorulan, çok kafa kurcalayan, birçok kritere dayalı bazı cevapları olan, bir çok bakış açısına göre şekillenen ve yine de çok az kişinin cevaplayabildiği bir sorudur. Esas ayrım, bu ikisinin eğitimlerindeki farka bağlı olsa da çoğu insan bu noktayı gözden kaçırabilmektedir. Bir kişi, bir üniversitenin edebiyat fakültesi içinde yer alan, psikoloji bölümünde dört yıllık lisans eğitimini tamamladıktan sonra diplomasında psikolog ünvanını taşıma hakkı kazanmaktadır. Yüksek lisans programları ile de branşlaşma ve uzmanlaşma şansı her zaman bulunmaktadır. Ancak eğer bu kişi, tıp fakültesini kazanmış ve bitirmişse, uzmanlığını da psikiyatri dalında tamamlamışsa, artık ona bir psikiyatr denmelidir. Bu kişi esasta bir tıp doktorudur; ancak tıpkı kadın doğum, dahiliye, genel cerrahi gibi bir uzmanlık alanı olan psikiyatriyi tercih etmiştir ve ruh sağlığı alanında çalışmaktadır. Kelime anlamlarına bakarsak, psikoloji, ruh anlamına gelen psişe ve bilim ya da teori anlamına gelen loji kelimelerinin bir birleşimidir ve kısaca ruh bilimi olarak Türkçeleştirilebilmektedir. Psikiyatri ise, yine psişe ve tıbbi tedavi anlamı katan iyatri ekinin oluşturduğu bir kelimedir, psişenin tıbbi tedavisi anlamına gelmektedir. Psikiyatri ve psikolojinin ayrımı kavramsal olarak en temelde eğitim anlamındaki farkla ortaya çıkmakta, kelime anlamları da esasen bu ayrımı desteklemektedir. Çünkü psikologlar gerçekten de tıbbi bir tedavi uygulamamaktadırlar. Danışanları ile sadece psikoterapi ilişkisi düzeyinde bir işbirliğine girmektedirler. Oysa psikiyatrlar tıp doktorları oldukları için ilaç reçete edebilmekte ya da diğer tıbbi uygulamaları gerçekleştirebilmektedirler. Onlar da terapi yapabilmektedirler. Her iki alan da kendini geliştirmeye çok açıktır. Ancak bu noktada psikologların psikiyatrlardan ayrıldığı bir alan daha karşımıza çıkmaktadır: Teori geliştirme, deneyleme, araştırma yapma ve literatüre yeni kavramlar kazandırma konusu psikologlar için oldukça hayati bir yerde durmaktadır. Bu farklılıklar çoğu kez yersiz tartışma ve çekişmelere sebep olmaktadır. Bazı psikologlar terapi yapma görevini, tüm psikoterapileri ve testleri kendi işleri olarak görerek psikiyatrları yetersiz ya da gereksiz bulabilmektedirler. Hatta ilaç tedavilerini de oldukça gereksiz ve hatta zararlı bulan bir kesim de bulunmaktadır. Kimi psikiyatrlar ise hem ilaç yazıp hem terapi yapabildikleri için alandaki psikologları görmezden gelmekte ve hatta onlara gerek olmadığını düşünmekte, psikologlarla çalışmayı reddetmektedirler. Ancak böyle bir şey düşünülemez. Psikologla psikiyatr birbirlerine destek olacak işler yapmak için ayrılmaktadırlar. Psikologun eğitimi ve literatür bilgisi, psikiyatrın tıbbi tedavisine ve psikoterapi uygulamalarına destek çıkmalı, psikiyatrın yöntemleri de psikoloğun içinde olduğu süreci kolaylaştırmalıdır. Maalesef ülkemizde bu türden bir anlayış, alanda çalışan profesyoneller arasında bile şekillenememiştir. Televizyonlarda psikiyatrların titri psikolog olarak lanse edilmekte, bu bilgisizlik de tüm düzeltmelerin öfke ve usanmışlık içinde yapılmasına sebep olmaktadır. Bu türden çekişmelerle, mesleki hayatı henüz başlamadan karşılaşmış bir psikolog olarak, en başta bu ikisi arasındaki ayrımı yapabilen nadir insanlardan biri olarak, aynı ayrımı yapabilen nadir ve yüksek vasıflı psikiyatrlarla çalışma fırsatını bulmuş olmayı çok değerli bir şans olarak adletmekte bir sakınca görmüyorum. Çoğumuzun tanıdığı ve hatta saygı duyduğu isimler, iki disiplin arasındaki farkı işbirliğine yönelik değil de; dışlamaya yönelik olarak kullanmaktayken, bunu söylemiş olmakta da, bir psikolog olarak çok haksız da sayılmam. Ruh sağlığı alanında, gereken ahenk ve terbiye ile en önemlisi kuvvetli bir bilgi donanımıyla, dürüstlük ve etik ilkelere bağlılıkla çalışan, kuruluşunda bizzat yer almaktan gurur duyduğum bu oluşum diğerlerinden sıyrılmakta fazla gecikmeyecektir, bundan eminim.

BAKINIZ
Psikoloji
Psikiyatri (Ruh Hekimliği) Nedir?
Psikoloji ve Psikiyatri ile ilgili Haberler
Psikoloji ile ilgili Makaleler
Psikoterapi nedir? Psikoterapi Çeşitleri

Hipnoterapi
Hipnoz ve Hipnoz Yöntemleri

Psk. Rana Çepelioğullar

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 21 Haziran 2016 17:00
kenan23 - avatarı
kenan23
Kayıtlı Üye
14 Haziran 2016       Mesaj #2
kenan23 - avatarı
Kayıtlı Üye

Psikolojik Danışmalık ve Psikoterapi


Günümüzde psikolog ve psikiyatrist arasındaki farkı bilmeyenler çok fazladır. Bu durum son derece doğaldır. Çünkü her iki meslek mensupları hemen hemen aynı işi yaparlar. Yani psikolojik sorunlarıolan kişileri tedavi ederler. Psikolog, psikoloji alanında lisans eğitimi görür, bunun üstüne doktora yapabilir. Psikiyatr ise tıp eğitimi görmüş bir doktordur. Psikolog tıbbi tedavi uygulayamaz. Her ikisi de psikolojik sorunlarla ilgilenmekle birlikte, herhangi bir tıbbi bozukluk olması halinde psikiyatrist hastaya psikoterapi uygulayabilir ve tedavi edebilir.
Sponsorlu Bağlantılar

Bilmeniz Gerekenler:


Psikolojik danışmanlık ve psikoterapi kavramları birbirleri yerine çok sık kullanılan ve karıştırılan iki kavramdır.

Psikolojik Danışma, daha çok bireylerin iş hayatı, ilişki problemleri, kariyer, okul hayatı, aile ilişkileri, çocukları ile yaşadıkları iletişim sorunları, kısa süreli dönemsel ruh sağlığı problemleri, yas durumları, kaza ve travma gibi geçici kısa süreli olayların ardından yaşanan stresli durumları ve belkide hayattan tat almama ve isteksizlik gibi daha çok anlamsal ve yaşam kalitesine yönelik durumları ele alan bir süreçtir. Psikolojik danışmanın ilk amacı bireyi tanıma ve kendine tanıtma, nihai amacı ise kişinin pratik çözümlerle hayatını kolaylaştırma, karşılaştığı sorunları aşmada ona alternatifler göstermektir.

Psikoterapi ise psikiyatristlerin ve klinik psikologların sıklıkla kullandıkları, ruh sağlığı alanında bugüne kadar tanımlanmış rahatsızlıkların listelenmiş olduğu (depresyon, panik bozukluk, madde bağımlılığı, şizofreni, paranoya, sosyal fobi, sınırda kişilik bozukluğu, yeme bozukluğu gibi) ‘Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı veya Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’ adlı kitapta yazan rahatsızlıkların tedavisi için yürütülen bir tedavi uygulamaları bütünüdür.

Psikoterapi ‘çoklu-yöntemli’ bir tedaviyi işaret eder. Örneğin, testler yapılır, danışan seans dışında monitor edilir (yaptığı ve düşündüğü, hissettiği şeyleri not etmesi istenir), ilaç kullanımı gerekliyse psikiyatriste de en az ayda bir gitmesi istenir, aile desteği ve sosyal (arkadaş, sosyal yardım kurumları vs.) gibi dışsal destek aranır, özel eğitimler verilebilir (iletişim becerileri, kendini ifade etme becerileri, problem çözme becerileri vs.).

Psikoterapinin diğer bir ön plana çıkan özelliği belli bir ‘teorik’ plana ve tekniklere göre tedavinin devam ettirilmesidir. Yani psikoterapist belirli yöntemleri kullanır, teknikleri uygular ve bunları yaparken çoğu zaman psikoterapi kuramlarından birinin öngörülerini ve varsayımlarını göz önüne alır. Örneğin bir Rasyonel Duygucu Davranışçı Kuramı uygulayan terapist veya Bilişsel Davranışçı Teori’yi uygulayan terapist, danışanın düşünce, duygu ve davranış şemalarını ortaya çıkarmaya ve bunlardaki yanlışları ve sağlıksız olan, işlevi bozan özellikleri bulup düzeltmesi için danışana yardımcı olur. Ancak başka bir terapist, örneğin, İnsancıl-Varoluşçu terapist danışanın hayata yüklediği anlamı, yaşamdaki kendi çizgisini ne kadar oluşturup oluşturamadığı, ölüm anksiyetesinin kişiyi ne kadar etkilediğini, özgürlükler ve sorumluluklar noktasında danışanın kendi sorumluluklarına ne kadar sahip çıktığını sorgular ve bu konular üzerinde danışanla daha çok konuşarak (yani belli ödevleri takip ederek değil de..) tedaviyi yürütür.

Genel amacına baktığımız zaman bunun açık bir şekilde tedavi ve iyileşme olduğunu görebiliriz.

Örneğin, günlük hayatta baş edemediğiniz stres kaynakları varsa, etkili iletişim kuramıyorsanız, aile ilişkilerinizde problem görüyorsanız… psikolojik danışma yardımı alabilirsiniz. Ancak yüksek kaygı hayatınızı devam ettirmenizi çok büyük ölçüde engelliyorsa, yeme bozukluklarınız varsa, ağır depresyon geçiriyorsanız psikoterapi sürecine katılmanız daha faydalı olacaktır.

Süre: Psikolojik danışma 5-15 oturum devam ederken psikoterapi ise daha uzun süren bir süreci kapsayabilir. 8 seastan 1-2 yıla kadar, bu süre psikanaliz gibi değişik terapi uygulamalarında 5-10 yıl veya bir ömür boyu bile sürmesi istenen bir sürece dönüşebilir. Rasyonel Duygucu Davranışçı Terapi ve Bilişsel Davranışçı Terapilerde ise çok ağır vakalarda en uzun seans sayısı ortalama olarak 36’dır yani psikanaliz terapisine göre çok daha düşük bir ortalamaya sahiptir.
Yoğunluk: Psikoterapi psikolojik danışmaya göre daha yoğun, testlerle gidebilen, belkide terapistin daha çok not almasını gerektiren, danışan için ödevlerin olduğu, danışanın görevlerinin olduğu bir süreçtir.
Sıklık: Psikoterapi haftada en az bir, iki veya üç olabilir, psikolojik danışmanlık genelde haftada bir, veya, iki haftada bir şeklindeki süreçler içerisinde yürütülür.
Her iki durumda da başlangıçta danışanların seanslara daha sık gelmesi ve sonrasında seans aralarının açılması gibi bir süreç olabilir.
Son düzenleyen Safi; 17 Haziran 2016 03:49
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
17 Haziran 2016       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Psikoloji Nedir?


51048d1466125731 psikoloji psik1
Ruhsal olayları inceleyen bilim; ruhbilim. Psikoloji tarih boyunca felsefenin bir dalı olarak kaldı. Nitekim Akademi'nin sözlüğünde "ruhu, ruhun yetilerini ve işlemlerini inceleyen felsefe dalı" olarak tanımlanan psikoloji, bu anlayış içinde hem deneysel psikolojiyi hem de kuramsal psikolojiyi karşılamıştır. Psikoloji ilk önemli gelişimlerini 18. ve 19. yüzyıllar boyunca kazandı. Bu alanda özellikle deneyci İngiliz filozoflarının çalışmaları anılmaya değer. Bu bilgi alanı 19. yüzyıldan sonra deney ve gözlem yöntemlerini kullanarak pozitif bilimler arasına girmeye başladı. Psikolojinin hızlı gelişimi birçok psikoloji okulunun doğmasına yol açtı. Bu okullar içinde birçok bakış açısı, birçok kuram gelişti. Psikoloji başlangıçta içebakış yöntemine bel bağladı. Nice sonra bu yöntemin yeterli olmadığı görüldü; kendi ruhsal durumunu gözlemlemeye kalkan birey gözleme başlar başlamaz bu durumu elden kaçırıyordu. İnsanlar psikolojide içebakış yöntemiyle sağlayamadıkları pek çok bilgiyi davranışların nesnel gözlemlemesiyle sağladılar, böylece psikoloji giderek bir davranış bilimine dönüştü, öyle ki bazı bilim adamları "psikoloji" yerine "davranış bilimi" teriminin kullanılmasını önerdiler. Psikoloji uzmanları insanlarla hayvanların, bireylerle toplumların, hasta kişilerle sağlıklı kişilerin davranışlarını gözlemleyerek insan ruhsallığının yasalarına yükselmeye çalıştılar. Bu arada psikoloji diğer insan bilimleriyle ve doğa bilimleriyle ilişkiler kurarak konusunu genişletmeye ve yöntemlerini geliştirmeye çalıştı. Özellikle biyoloji ve sosyoloji (toplumbilim) psikolojiye bellekle, zekâyla, kişilikle, heyecanla vb. ilgili çalışmalarında çok önemli veriler sağladı. Bütün bu gelişme içinde felsefeye bağımlılığın tam olarak nerede bittiğini ve bilimselliğin nerede başladığını kestirmek zordur. Ayrıca pozitif bir bilim olarak psikolojinin, yöntemlerini doğrulamakta en az öbür bilimler kadar felsefeye gereksinme duyacağı kesindir. Bilim olarak psikolojinin kuruluş tarihi pek çok kaynağa göre 1879'dur. Alman fizyoloji bilgini ve filozofu Wundt'un o yıl Leipzig'de açtığı psikoloji enstitüsünde yapılan laboratuvar çalışmaları psikolojinin bilim olarak kurulmasında başrolü oynadı. Psikolojinin yeni bir bilim oluşturacak biçimde yaşama uygulanması Fransız hekimi Pinel'in çalışmalarıyla oldu. 1793'te Paris'te Bicetre Hastanesi'nin başhekimliğine getirilen Pinel, akıl hastalarının iyileştirilmesinde gerçek anlamda bir devrim yaptı, bunların şeytan çarpmış kişiler olmadığını, hasta kişiler olduğunu ileri sürerek davranış bozukluklarının nedenlerini araştırdı, böylece psikiyatrinin temellerini atmış oldu.

DEVAMI
Psikoloji


Psikiyatri (Ruh Hekimliği)

51050d1466126748 psikiyatri ruh hekimligi nedir ps1

Akıl hastalıklarını inceleyen ve tedavi eden hekimlik dalı. Çok eskiden akıl hastalarının doğaüstü bir kuvvetin etkisi altında olduğu sanılırdı. Eski Yunanlılar akıl hastalarının Tanrılarla ilişki kurmuş insanlar olduklarına inanmış, bu nedenle onlara saygı göstermişlerdir. Psikiyatrinin temeli 1793'te atıldı. Günümüzde akıl hastalıklarında, çeşitli bilgi ve yetenek testleri, elektro-ansefalografi, cerrahî araştırmalar, fizik tedavi (elektroşok), ilaçla tedavi (psikotrop maddeler) ve psikanaliz gibi yöntemler uygulanır. Akıl hastalıkları "psikoz" ve "nevroz" olmak üzere iki ana gruba ayrılır.
Psikiyatri bir tıp dalıdır. Başlıca ilgi alanı beyin hastalıklarıdır. Bu alanda günlük dilde akıl hastalığı, ruh hastalığı, sinirlilik halleri, ... denilen durumlar yer alır. Bu hastalıklar düşünce, davranış, duygu değişiklikleri ile kendini gösterir. Psikiyatri bu hastalıkların tanı ve tedavileriyle uğraşır.

DEVAMI
Psikiyatri (Ruh Hekimliği) Nedir?
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

6 Temmuz 2015 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri
12 Ağustos 2018 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri
3 Aralık 2016 / mhmmdcngz Turizm
24 Ağustos 2012 / Misafir Sağlıklı Yaşam
15 Ağustos 2012 / mhmmdcngz Genel Mesajlar