Arama

Vitaminler - D Vitamini (Calciferol)

Güncelleme: 5 Mart 2017 Gösterim: 60.726 Cevap: 8
JuNe - avatarı
JuNe
VIP WaMPiR
5 Şubat 2008       Mesaj #1
JuNe - avatarı
VIP WaMPiR

Ad:  1.jpg
Gösterim: 2974
Boyut:  4.0 KB
Kalsiyum ve fosfor metabolizmasını düzenleyen faktörlerden birisidir. Etkisini Paratiroid hormonu ve tiroid bezinden salgılanan tirokalsitonin maddesi ile gösterir. Doğada bulunan bir çok sterol denen maddeler ultaviöle ışınları etkisi ile kemik yapısına etki eden aktif maddeler haline dönüşürler. İlk olarak tanımlanan D-1 vitamini bu şekildeki steroller karışımıdır ve bu gün için artık anlamsızdır. Dikkate alınıp, incelenen D-2 (Ergokalsiferol) ve D-3 (Kolikalsiferol) vitaminleridir.

Sponsorlu Bağlantılar
D-2 Vitamini bitkisel kökenli olup, en çok yosunlarda ve mantarlarda bulunur. D-3 Vitamini hayvansal kaynaklı ve insan vücudunda deride bulunur. Güneş ışınları (296-310 mikron) etkisi ile her iki vitaminde ilk hallerinden (D-2 ergosterolden ergokalsiferol, D-3 , 7- dehidroksikalsiferolden kolekalsiferol) aktif şekillerine dönüşürler.
D-3 vitamini deride, karaciğerde, barsaklarda, kemikte, kaslarda ve böbreklerde depolanabilir. Aktif vitaminin barsaklar, iskelet sistemi, böbrek ve kas dokusu üzerine etkisi vardır.

D Vitaminin Etkileri

Ad:  2.jpg
Gösterim: 2848
Boyut:  2.8 KB

Etkisi hormonlara benzer tarzdadır. Oluştuğu yerden uzaktaki hücreleri etkileyerek paratiroid hormonu ve kalsitonin ile birlikte kalsiyum ve fosfor metabolizmasını ayarlar.
  • En önemli etkisi barsaklardan kalsiyum ve fosfor emilimini sağlamasıdır.
  • İdrarla kalsiyum ve fosforun atılımını azaltır.
  • Kemikten kana kalsiyum geçişini arttırabilir. Bu etkisini kan kalsiyumu düştüğünde paratiroid hormonu ile birlikte gösterir.
  • Kemik ve diş yapısının oluşumuna katkı sağlar.
  • Kalsiyum ve fosforun kan seviyelerini düzenler.
  • Ayrıca sinir sistemi, kalp ve kanın pıhtılaşma mekanizmasına etkileri vardır.
D Vitamini bazı yönlerden çimento gibidir. Diyetle veya ilaç şeklide alınan fosfor ve kalsiyum D Vitamini yetersiz olduğunda hiçbir işe yaramaz. Bu maddelerin kemik ve diş dokusuna oturabilmeleri ancak D Vitamini varlığında mümkündür. D Vitaminin kandaki kalsiyum seviyesinin düzenlenmesi direk olarak kalsiyumun da etkilerinin düzenlemesini sağlar. Çünkü kalsiyum ileride anlatılacağı üzere vücutta cereyan eden bir çok olayda önemli roller alır.
D Vitaminin bu yazılanlardan başka etkileri de vardır fakat bunlar herkesin anlayabileceği tarzda anlatılması mümkün olmayan tibbi konulardır.

Ad:  3.jpg
Gösterim: 2869
Boyut:  2.6 KB

D Vitamini Eksikliği


Besinlerle alınmasının ötesinde güneş ışınları etkisiyle deride de oluşabildiği için, eksiklik oluşumu değişik nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Güneş ışığı ile az temasta olmak (hava kirliliği, bulut, giyim tarzı, pencere camı, deri rengi, yöresel özellikler), barsaklardan emilimi etkileyen sebepler, yaş (ileri yaşlarda hem deriden üretim hem de barsaklardan emilim ile karaciğer fonksiyonlarında azalma olur) gibi nedenler eksikliğin ortaya çıkmasına yol açar. İlk olarak etkilenen kemiklerdir.

  • Çocuklarda Raşitizm denen hastalığa yol açar. (Bu hastalık daha sonra kendi bölümünde detaylı olarak anlatılacaktır.)
  • Erişkinlerde ise osteomalasi hastalığına neden olur. Sıklıkla doğurganlık çağındaki kadınlarda görülür. Özellikle sık doğum ve inanışlar gereği örtünmek suretiyle yeterli güneş ışını alamama nedenleri hastalığın oluşumunu kolaylaştırır.
  • Bebeklerde eksikliğinde sık olarak görülen belirti huzursuzluk, iştahsızlık, dışkı bozuklukları ile emerken ve uyurken kafasında terleme olmasıdır. Bu terlemenin daha başka sebepleri varsa da en sık D Vitamini eksikliğidir.
  • Yatış pozisyonuna bağlı olarak kafatasının şeklinde değişiklikler oluşur.
  • Kaslarında da gevşeklik, güçsüzlük nedeniyle oturmakta, ayağa dikilmekte zorlanırlar.
  • Bebekler için doğal olan bıngıldak denilen kafatasındaki yumuşak bölgeler aylara göre belirli açıklığa sahiptir. Eksikliğinde küçülme ve kapanma gecikir.
  • Kafatasının arka yan bölgelerine parmakla basıldığında masa tenisi topu gibi içeriye doğru bir esneme oluşur (kraniotabes ).
  • Göğüs kafesini oluşturan kemiklerde , ön yüzde iki sıra halinde, derinin altında tespih dizisi gibi, deri altında oluşan yuvarlak kabarıklıklar meydana gelir.
  • El bileğini oluşturan kemiklerin genişlemesi sonucu, bilek kalınlaşır.
  • Daha sonraları genellikle 1,5 - 2 yaş civarında göğüs kafesinde yassılaşma, öne çıkıklık, bacak kemiklerinde eğrilmeler dikkati çeker.
  • Dişlerin gelişmesi yetersiz ve şekil bozuklukları olur.
  • Tetani denilen adale kasılmaları ortaya çıkar.
  • Göz adaleleri ve kulak kemiklerinin etkilenmesi sonucu görme ve duyma bozulur.

D Vitamini Fazlalığı

Ad:  4.jpg
Gösterim: 2919
Boyut:  3.3 KB

Bir çok kez vitamin düşkünlüğü nedeniyle fazlalık tabloları oluşur.

  • Kanda kalsiyum düzeyi artar ve buna bağlı olarak da iştahsızlık, bulantı, kusma, idrarın çoğalması, susama hissinin artması, sıklıkla ishal ve arada kabızlık nöbetleri oluşur.
  • Vücudun bazı yerlerine kalsiyum oturması sonucu taş ve kireçlenmeler meydana gelir.
  • Damar sertliği oluşumu hızlanır ve artar.

Son düzenleyen Safi; 30 Mayıs 2016 02:14
Ne MUTLU TÜRKÜM Diyen !Türkiyem
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
5 Şubat 2008       Mesaj #2
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Ad:  vitd2.jpg
Gösterim: 4680
Boyut:  40.6 KB

D vitamini


yağda eriyen vitaminlerdendir. Daha çok iki şekilde bulunur. Bunlardan aktif ergosterol, kalsiferol ve D2 vitamini gibi adlarla da bilinen ergokalsiferol ışınlanmış mayalarda bulunur. Aktif 7-dehidrokolesterol ve D3 vitamini gibi adlarla da anılan kolesalsiferol ise insan derisinde güneş ışığı ile temas sonucu meydana gelir ve daha çok balık yağında ve yumurta sarısında bulunur. Isıya karşı sabit ve pişirilmeye dayanıklıdır. Yüksek miktarlarda alınması toksik reaksiyonlara (zehirlenme) neden olabilir.
Sponsorlu Bağlantılar

Vücuttaki Fonksiyonları


  • İnce barsaklardan kalsiyum ve fosforun emilimini düzenleyerek kemik büyümesi, sertleşmesi ve tamiri üzerinde etkili olur.
  • Raşitizmi önler.
  • Böbrek hastalıklarında düşük kan kalsiyumu seviyesini düzenler.
  • Postoperatif kas kasılmalarını önler.
  • Kalsiyumla birlikte kemik gelişimini kontrol eder.
  • Bebekler ve çocuklarda kemik ve dişlerin normal gelişme ve büyümesini sağlar.
Henüz kanıtlanmamış olası etkileri
Artrit, yaşlanma belirtileri, sivilce, alkolizm, kistik fibrozis uçuk ve herpes zoster tedavisi, kolon kanserinin önlenmesi.

Vitamin D alınımına dikkat edilmesi gereken durumlar

  • Güneş ışığı bakımından yetersiz bölgelerde yaşayan çocuklar.
  • Yetersiz gıda alan ve fazla kalori yakan kişiler
  • 55 yaşın üzerindekiler, özellikle menapoz sonrası kadınlar.
  • Emziren ve hamile kadınlar.
  • Alkol veya uyuşturucu kullananlar.
  • Kronik hastalığı olanlar, uzun süredir stress altında olanlar, yakın geçmişte ameliyat geçirmiş olanlar.
  • Mide-barsak kanalının bir kısmı ameliyat ile alınmış olanlar.
  • Ağır yaralanma ve yanığı olan kişiler.

Eksiklik Belirtileri


  • Raşitizm (Çocuklarda D vitamini eksikliği ile oluşan hastalık): Çarpık bacaklar, kemik veya eklem yerlerinde deformasyonlar, diş gelişiminde gerilik, kaslarda zayıflık, yorgunluk, bitkinlik.
  • Osteomalazi (yetişkinlerde D vitamini eksikliği ile oluşan hastalık): Kaburga kemiklerinde,omurganın alt kısmında, leğen kemiğinde, bacaklarda ağrı, kas zayıflığı ve spazmları, çabuk kırılan kemikler.

Aşırılık ve Zehirlenme Belirtileri


  • Yüksek kan basıncı
  • Mide bulantısı ve kusma
  • Düzensiz kalp atışı
  • Karın ağrısı
  • İştah kaybı
  • Zihinsel ve fiziksel gelişme geriliği
  • Damar sertliğine eğilim
  • Böbrek hasarları

D vitamininin yararları


D vitamininin öneminin bugüne kadar bilinenden çok daha fazla olduğu, bu vitaminin insandaki 200′den fazla geni etkilediği, bu genler arasında kanser ve bağışıklıkla ilgili hastalıklarla bağlantılı olanların da bulunduğu belirtildi.
Yapılan araştırmalar, D vitamini eksikliğinin ne kadar ciddi bir durum olduğunu ortaya koydu. Çalışmayı yapan bilimciler, dünyada 1 milyardan fazla kişide D vitamini eksikliğinin bulunduğuna dikkati çekiyor.
Oxford Üniversitesi Fonksiyonel Genomik Birimi’nden Andreas Heger’in başında bulunduğu araştırma, tıp dergisi Genome Research’da yayımlandı.
Heger, “çalışmamız, D vitamininin sağlığımız üzerinde, geniş bir yelpazeyi kapsayan alanlarda, çarpıcı etkilerinin bulunduğunu ortaya koyuyor” dedi.
Bu vitamin, insan genomunun belirli noktalarında yer alan “D vitamini alıcıları (VDR)” üzerinden, DNA’ları etkiliyor. Heger’in ekibi, bu noktaların haritasını çıkardı ve bunların doğrudan etkilediği 200′den fazla geni belirledi.
D vitamini eksikliğinin raşitizm hastalığıyla bağlantısı biliniyordu. Yeni çalışmayla, bu vitaminin eksikliğinin ayrıca, “MS (Multipl Skleroz), romatizmal eklem iltihabı, tip 1 diyabet, bunama, kan kanseri ve kolorektal kanser dahil belirli kanser türleri” gibi, bağışıklık sistemiyle bağlantılı hastalıklara yatkınlığa yol açtığına dair bazı bulgular elde edildi.
Araştırma ekibi bu düşünceyle, gen haritasının hastalıklarla ilgili bölümlerine bakarak, buralarda VDR düzeyinin fazla olup olmadığını inceledi. Sonuçta, bağışıklık sistemiyle bağlantılı olduğu bilinen, yukarıda belirtilen hastalıklarla ilgili bölgelerdeki VDR bağlarının oldukça zengin düzeyde bulunduğu belirlendi.
Oxford Üniversitesi “Wellcome Trust Centre for Human Genetics”den Sreeram Ramagopalan, sonuçların, “D vitamininin insanlar için ne kadar önemli olduğunu, bu vitaminin, bünyede bulunan biyolojik işleyişlerin çok geniş bir kesimi üzerinde rol oynadığını gösterdiğini” belirtti.
Vücut, güneş ışığının deriyle teması sonucunda, ihtiyacı olan D vitamininin büyük bölümünü üretiyor. Bu vitamin ayrıca balığın karaciğer yağı ve yumurta, somon, ringa ve uskumru gibi yağlı balıklarda bulunuyor veya hap şeklinde alınabiliyor.
Bazı uzmanlara göre D vitamini, dünya nüfusunun yarısında, bulunması gereken en uygun düzeyin altında. Yaklaşık 1 milyar kişide ise D vitamini eksikliği var. İnsanlar kapalı alanlarda giderek daha fazla zaman geçiriyor ve bu da D vitamini eksikliği sorununu zamanla daha da büyütüyor.
Mart ayında yayımlanan bir araştırma da, insan bağışıklık sisteminin, T hücreleri denen öldürücü hücreleri harekete geçirmesinde D vitamininin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuştu. Bu araştırmada, kanda D vitamini eksikliğinin bulunması halinde, T hücrelerinin vücuttaki enfeksiyonlardan haberinin olmadığı ve bu nedenle harekete geçmediği anlaşılmıştı.
Ramagopalan, yaptıkları yeni araştırmanının ise D vitamini ve belirli hastalıklara yatkınlığın ortaya çıkması arasındaki bağlantıyı ortaya koyduğunu ifade ederek, doktorların, “hastalıklara karşı önleyici olarak çocuk ve hamile kadınlara D vitamini takviyesi yapma konusunu dikkate almaları gerektiğini” belirtti.
Ramagopalan, araştırmanın sunulduğu makalede, “hamilelik sırasında veya erken yaşlardaki D vitamini alımı, çocuğun ileri yaşlarındaki sağlığı üzerinde olumlu etki yaratacaktır” diye yazdı. Ramagopalan, Fransa gibi bazı ülkelerin D vitamini takviyesini, rutin halk sağlığı önlemi olarak uygulamakta olduğuna dikkati çekti.
D vitamininin en uygun dozunun ne olduğuna dair yapılan çalışmalar sonucunda uzmanlar, günlük 25-50 mikrogram alınmasını öneriyor.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 30 Mayıs 2016 03:34
LaDymm - avatarı
LaDymm
Ziyaretçi
11 Şubat 2008       Mesaj #3
LaDymm - avatarı
Ziyaretçi

D Vitamini

Ad:  vitd1.jpg
Gösterim: 4655
Boyut:  70.0 KB

İnce barsaklardan kalsiyum ve fosforun emilimini düzenleyerek kemik büyümesi, sertleşmesi ve tamiri üzerinde etkili olur. Raşitizmi önler. Böbrek hastalıklarında düşük kan kalsiyumu seviyesini düzenler. Postoperatif kas kasılmalarını önler. Kalsiyumla birlikte kemik gelişimini kontrol eder. Bebekler ve çocuklarda kemik ve dişlerin normal gelişme ve büyümesini sağlar. Güneş ışığı bakımından yetersiz bölgelerde yaşayan çocuklar. Yetersiz gıda alan ve fazla kalori yakan kişiler, 55 yaşın üzerindekiler, özellikle menapoz sonrası kadınlar, emziren ve hamile kadınlar, alkol veya uyuşturucu kullananlar, kronik hastalığı olanlar, uzun süredir stress altında olanlar, yakın geçmişte ameliyat geçirmiş olanlar, mide-barsak kanalının bir kısmı ameliyat ile alınmış olanlar, ağır yaralanma ve yanığı olan kişilerin D vitaminine özellikle ihtiyaçları vardır.

Hangi besinlerde bulunur?


Süt ve süt ürünleri.

Günlük ihtiyacınız nedir?


Kadın ve erkeklerde her gün alınması gereken en az doz 200 ünitedir. Düzenli süt içenler ya da süt ürünleri tüketenlerin yeterince D vitamini aldığı söylenebilir. Ayrıca vücut güneş ışınlarına maruz kaldığında, kendisi de D vitamini üretir. Yaşlılıkta kemiklerin zayıflamasına (osteoporoz) karşı, günde 400-800 ünite kadar D vitamini takviyesi alınması yararlı olmaktadır.
Mcg olarak ise ihtiyaç dozları şöyledir:
  • 0-6 ay: 7,5 mcg
  • 6-12 ay: 10 mcg
  • 1-10 yaş: 10 mcg
  • 11-18 yaş: 10 mcg
  • 19-24 yaş: 10 mcg
  • 25 yaş üstü:5 mcg
  • Hamileler: 10 mcg
  • Emzirenler: 10 mcg

Eksikliği nelere yol açar?


Raşitizm: Çarpık bacaklar, kemik veya eklem yerlerinde deformasyonlar, diş gelişiminde gerilik, kaslarda zayıflık, yorgunluk, bitkinlik.
Osteomalazi: Kaburga kemiklerinde,omurganın alt kısmında, leğen kemiğinde, bacaklarda ağrı, kas zayıflığı ve spazmları, çabuk kırılan kemikler.

Fazlasının zararları


Yüksek miktarlarda alınması toksik reaksiyonlara (zehirlenme) neden olabilir. Uzun süreli doz aşımı yüksek kan basıncı, mide bulantısı ve kusma, düzensiz kalp atışı, karın ağrısı, iştah kaybı, zihinsel ve fiziksel gelişme geriliği, damar sertliğine eğilim, böbrek hasarlarına yol açabilir. Günde bir litreden fazla süt içen ya da buna yakın süt ürünü tüketen kişilerin ayrıca D vitamini almaları risk yaratabilir. Günde 1000 üniteye kadar D vitamini alınması güvenli olarak nitelendirilirken, günde 5 bin üniteden fazla alınması halinde böbrekler ve kalpte hasar riski doğabilir.

Çocuklardaki eksikliği


Kemiklerde kalsiyum ve fosfor dengesini düzenler. Huzursuzluk, baş terlemesi, kaşıntı, uyku bozuklukları, ileriki aşamalarda kas güçsüzlüğü (özellikle karında kurbağ karnı), kafatasında yumuşama, asimetri, büyümüş bıngıldak, kafatası büyüklüğü ve geciken bıngıldak kapanması , dişlerin geç çıkması, diş çürümeleri, diş minesi bozuklukları, kaburgalarda kemik - kıkırdak bileşiminde raşitik tesbih taneleri, güvercin göğüsü, harrison oluğu, uzun kemiklerin bükülmesi, kemiklerde çabuk kırılmalar sırt kemiğinde eğrilikler, kalça kemiğinde deformiteler görülebilir. En büyük sebebi yetersiz alınım ve az güneşlenmedir. D vitamini eksikliğinden korunmak için 1 yaşına kadar günde 400-800 ünite Vitamin-D, 2 yaşın sonuna kadar günde 0,25 mg flor, 3 yaşın sonuna kadar günde 0,5 mg flor verilir. (Eğer içme suyunda flor 0,3 mg/lt den fazla ise ek olarak flor verilmez.

D vitamini yaşamsal fonksiyonların dengeli ve düzenli çalışması için gerekli olan en temel vitaminlerden bir tanesidir. Öyle ki D vitamini hakkında sayısız araştırma ve deney yapılmıştır. Bu yapılan araştırmalar ve deneyler neticesinde varılan sonuçlar oldukça şaşırtıcı ve önemli düzeydedir. Sonuç olarak D vitamininin önemli ölçüde gerekli olduğu kanısına varılmıştır.

D vitamini yaklaşık olarak 2000 i aşkın geni etkileyebilmektedir. Durum böyle olduğunda D vitaminin önemi de daha fazla artmaktadır. D vitaminin en önemli etkilerinden bir tanesi de bağışıklık sistemi hastalıkları ve kanser hastalığı üzerindeki ciddi etkileridir. Sağlımız üzerinde derin neticeleri bulunan D vitamini eksikliğinin dünya üzerinde yaklaşık 1 milyar kişide bulunduğu düşünülüyor.

D vitamini büyük ölçüde güneş tarafından karşılanmaktadır. Dolayısı ile besinler yoluyla alınan provitamin güneşin etkisi ile vücutta D vitaminine dönüşmektedir. Doğrudan besinler yoluyla D vitamini alınamamaktadır.

Günde en az 2 öğünde kalsiyum ve D vitamini birlikte tüketilmesi hızlı kilo kaybına neden olabilmektedir. Bu nedenle D vitamini zayıflamak isteyenlerin diyet listelerindeki bir numaralı unsurdur.

Güneş ışığına çıkmadan önce yeterince korunduğunuzdan emin olmalısınız. Düzenli olarak belirli aralıklarda güneş ışığından faydalanmanız D vitamini salgılanması açısından önem teşkil etmektedir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 30 Mayıs 2016 03:35
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
30 Mayıs 2016       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Vit D (Kalsiferol)

Ad:  vd1.JPG
Gösterim: 4158
Boyut:  46.5 KB

Vitamin D: Güneş Vitamini
  • Her zaman esansiyel değildir
  1. Güneş ışınlarına maruz kalınca vücut onu yapar
  2. Deride Kolesterolden yapılır
  • Fonksiyonlar
  1. Kalsiyum emilimi --> kemik sağlığı'nı düzenler
  2. Hücre gelişmesi
Ad:  vd2.JPG
Gösterim: 3785
Boyut:  35.5 KB


Vitamin D–Kaynakları


  • Bazı gıdalarda doğal olarak bulunmaz
  • Sıvı süt ürünleri Vit A ve Vit D den zengindir.
  • Yağlı balık
  • Yumurta sarısı
  • Tereyağ
  • Karaciğer
  • Vegetarianlar için güçlük
  • Salmon (Somon balığı), uskumru, ton balığı, sardalya gibi yağlı balık türleri; yumurta sarısı, süt, brokoli, yeşil soğan, maydanoz, su teresi D vitamini yönünden zengindir. Ancak şu unutulmamalıdır ki hiçbir gıda maddesi günlük ihtiyacı karşılayacak kadar D vitamini içermez. Ancak en önemli kaynak güneş ışınları etkisi ile deride sentez edilen D vitaminidir. Anne sütündeki D-vitamini 10-60 IU/L düzeyindedir.

Vit D-Onemi


  • Kalsiyum-Fosfor emiliminde ve kullanımında,
  • Kemiklerin ve dişlerin oluşmasında,
  • Sağlam ve sürekli bir sinir sistemi ve kalp fonksiyonunun sağlanmasında gereklidir

Vit D-Yetersizlik belirtileri


  • Raştizm (genç) ve osteomalasi (yaşlı), Diş çürümesi,
  • Kemiklerde yumuşama ve erime, Kemik kırıklarında uygunsuz iyileşme,
  • Kas zayıflığı,
  • Kalsiyum emiliminde yetersizlik,
  • Böbreklerde fosfor birikimi

D vitamini metabolizması


D vitamini yapısal olarak steroid hormonlara benzer. Steroidlerde B halkası kapalıyken, D vitamininde bu halka açıktır. D vitamini kaynakları:
  • Bitkisel kaynaklı D vitamini (D2: ergokalsiferol)
  • Hayvansal kaynaklı D vitamini (D3: kolekalsiferol)
  • Sentez (güneş ışığı)
Ad:  vd7.JPG
Gösterim: 8587
Boyut:  53.2 KB
Normal koşullarda insan vücudunda bulunan D vitaminin %90-95'i güneş ışınlarının etkisi ile sentez edilir. Bu sentez fonksiyonuna, ülkenin bulunduğu enlem, mevsimler, güneş ışınlarının yeryüzüne geldiği açı (Zenith açısı), deri pigmentasyonu, hava kirliliği düzeyi, deriye sürülen koruyucu kremler, giyinme tipi gibi faktörlere bağlıdır. Güneş ışınlarında bulunan ultraviyole B (290-315 nm dalga boyunda) etkisi ile deriden D vitamini sentez edilmesi için sınır değer 18-20 mj/cm2'dir. 7-dehidrokolesterol ultraviyole B ışınları etkisi ile deride önce previtamin D'ye daha sonra vücut ısısı ile hızla D vitaminine dönüşür. Aynı zamanda bu dalga boyundaki güneş ışığı D vitaminini parçalayarak inaktif ürünlere dönüştürür. Bu mekanizma güneşlenmenin neden D vitamini toksisitesine yol açmadığını izah eder (2). Daha sonra “Vitamin D Bağlayıcı Protein” (VDBP)'e bağlanarak taşınır. Karaciğerde 25-hidroksilaz ve böbrekte 1-alfahidroksilaz enzimi tarafından hidroksillenerek aktif form olan 1.25-dihidrok- sivitamin D'ye dönüşür. Ancak ağır karaciğer hastalarında D vitamini eksikliği oluşurken, hafif böbrek yetmezliğinde bile D vitamini eksikliği oluşabilir.
25-hidroksilasyonun %90'ı karaciğerde (CYP27A1, CYP2C11), %10'u fibroblast, böbrek, duodenum ve kemik gibi diğer dokularda (CYPA1) gerçekleşir. Böbrekte özellikle proksimal tübülüs hücreleri, 1-alfahidroksilaz (CYP27B1) enzimi açısından zengindir. Ayrıca meme dokusu, prostat, kolon ve makrofajlarda 25-hidroksivitamin D'nin, 1.25-di- hidroksi vitaminD'ye dönüşebildiği gösterilmiştir. 1-alfahidroksilaz aktivitesi paratiroid hormon ve prolaktin tarafından artırılır. Bu enzimler p450 enzim ailesine aittir.
Oral yoldan alınan D vitamini şilomikronların yapısında kana geçerken, deride sentezlenen D vitamini, VDBP'ye bağlanarak taşınır.
25-hidroksivitamin D inaktif olup (1.25-dihidroksivitamin D'nin 500-1000'de bir etkinliğine sahiptir), daha çok D vitamini deposu gibi davranır. VDBP alfa globülin yapısında olup karaciğerde yapılır. Östrojen kullanımı ve gebelikte VDBP düzeyi artar.
D vitamininin katabolize olma yolu 24-hidroksilas- yondur (hem karaciğer hem böbrekte). 24,25-dihidroksi- vitamin D daha polardır. Hızlı olarak böbrekten atılır. 1.25-dihidroksivitamin D ise 24-hidroksilasyonla “calcitroik aside” dönüşür ve safra yolu ile atılır.
Ad:  vd10.JPG
Gösterim: 3967
Boyut:  51.9 KB

D vitamininin fonksiyonları


D vitamini reseptörü temel olarak bağırsakta bulunur. Sitoplazmik bir reseptördür. D vitamini ve reseptörü kompleks oluşturarak nükleusta ilgili bölgeye giderler.
D vitamini bağırsakta kalsiyum bağlayıcı protein olan “calbindin” aracılığı ile kalsiyum absorbsiyonunu sağlar. Vitamin D yokluğunda kalsiyum emilimi %10-15 düzeyindeyken, D vitamini etkisi ile bu oran %30-80'e çıkar (5). Ayrıca bu etkiden bağımsız bağırsaktan fosfor absorbsiyonunu artırır. Böbrekte ise normal kalsiyum emiliminin devamını sağlar. Direkt etki ile fosfor geri emilimini artırır. Kemikte osteoklast sayı ve aktivitesini artırır.
D vitamini hücrelerin proliferasyonunu inhibe ederken, hücre farklılaşmasını stimüle eder. tmmün sistem modülatörüdür. T hücrelerinde, antijen sunan hücrelerde, makrofajlarda D vitamini reseptörü bulunur. Ayrıca makrofajlar 25-hidroksivitamin D 1-alfa hidroksilaz aktivitesine de sahiptir. D vitamini makrositlerin maturasyonunu sağlar. Aktive T lenfosit proliferasyonunu ise inhibe eder (6). tnsülin sekrete eden hücrelerde vitamin D reseptör ekspresyonu mevcuttur, D vitamini suplemantas yonunun tip 1 diyabet riskini azalttığı ortaya konmuştur. Ayrıca D vitamininin renin salgılanmasını azalttığı gösterilmiştir. D vitamini tüberküloza karşı koruyucu olduğu, makrofaj içindeki M. tuberculosis'in çoğalmasını inhibe ettiği, osteoartrit, hiperparatiroidizm, koroner arter hastalığı, psöriasis, meme kanseri, prostat kanseri ve diğer infeksiyonlardan koruyabileceği yönünde bulgular mevcuttur.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
30 Mayıs 2016       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Rikets (RAŞİTİZM)


Latince'de bükülme, eğilme anlamına gelen “Rhachitis” kelimesinden geldiği sanılmaktadır. Çocuklarda görülen kemik hastalıklarından ilk söz edenler Efesli Soranus (98-138) ve BergamalI Galen (130-200) dir. Vitamin D ile ilişkili klinik, ilk olarak 17. yüzyılda Glisson tarafından tanımlanmıştır (16). 1918 yılında ise Mellanby Rikets'in balık yağı kullanımı ile önlenebileceğini gösterdi. 1822 yılında Polonya'lı bir doktor olan Snadecki, Rikets'li olan çocuklarını şehir dışına götürüp orada uzun süre açık havada bırakmalarını önermesi, dolayısı ile Rikets'in önlenmesi ve tedavisinde güneş ışığının etkinliğini ilk kez vurgulamış oldu.
Farklı Rikets tipleri tanımlanmış olmakla birlikte, Rikets denildiğinde çoğunlukla D vitamini eksikliğine bağlı olan akla gelmektedir.
Ad:  vd3.JPG
Gösterim: 6493
Boyut:  77.7 KB
Rikets büyüyen organizmanın hastalığı olup, osteomalasi olaya eşlik eder. Gebeliğin son trimesterinde plasentadan D vitamini geçmesi nedeniyle yaşamın ilk aylarında görülen Rikets genellikle maternal D vitamin deposu yetersiz olgularda görülür. Maternal 25-hidroksi-vitamin D < 8 ng/ml olan anneler en riskli grubu oluşturur.

Sıklık


D vitamini sentezi cilt rengi, güneş ışınlarının yeryüzüne geliş açısı, giyinme tarzı gibi faktörlerden etkilendiği için, Rikets görülme oranlarının bölgelere göre farklılık göstermesi olağandır. Nutriyonel Rikets en sık 4 ay-3 yaş arasında görülür. Ülkemizde nutrisyonel Rikets sıklığı %1.6-19 arasında bildirilmiştir (18).

Patogenez


D vitamini yetersizliğinin başlangıcı ile Rikets gelişimi arasında her çocuğa göre değişen bir süre bulunur ve klasik olarak bilinen Rikets evrelerine göre değişen klinik ve biyokimyasal bulgular ortaya çıkar. Önce 25-hidroksivitamin D düzeyi ve buna paralel olarak intestinal kalsiyum ve fosfor emilimi azalır. İntestinal emilimin azalması ile birlikte epifizyal kıkırdağın mineralizasyonu yetersizleşmeye başlar ve serum kalsiyum dengesinin korunması güçleşir (Evre I Rikets). 25-hidroksivitamin D düzeyindeki azalma belli bir eşik değerden sonra kalsiyum düşüklüğünü paratiroid hormon (PTH) salgısını artırarak kompanse etmeye çalışılır (Evre II Rikets). PTH'nın artması serum fosfor düzeyinin düşüşünü hızlandırır. Kemiklerden kalsiyum mobilize edilirken epifizyal kıkırdak daha az mineralize olmakta ve kemiğin diğer bölgelerinde mineral içeriği de azalmaktadır. Bu süreç ilerlerken klinik ve biyokimyasal bulgular belirginleşmekte ve bir süre sonra PTH ve 1.25-dihidroksivitamin D etkisine rağmen serum kalsiyum dengesi de korunamaz hale gelmektedir (Evre III Rikets). D vitamini yetersiz olan bir çocukta Rikets bulgularının gelişimi ve kalsiyum dengesini sağlayan kompansasyon süreci farklılık göstermekle birlikte, özellikle erken bebeklik döneminde PTH cevabının güçsüz ve kemiklerin kalsiyum rezervinin yetersiz olması nedeniyle daha sık hipokalsemi görülür. Adolesan ve ileri yaşlarda ise ancak ağır ve uzun süreli D vitamini yetersizliklerinde hipokalsemiye rastlanır.

Klinik


Rikets büyüyen organizmanın hastalığı olduğundan hangi yaşta ortaya çıkarsa o yaşlarda hızlı büyüyen kemiklere ait deformiteler ve klinik bulgular daha belirgindir. Bu nedenle malnutrisyon, hipotiroidizm gibi durumlarda büyüme hızı azalmış olacağından klinik bulgular belirsiz olabilir. Rikets'e ait klinik bulguları kemik dokuya ait olanlar veya olmayanlar olmak üzere sınıflamak mümkündür. Bu nedenle Rikets düşünülen olgularda sistemik muayene yapılmalıdır.

Kemik dokuya ait fizik muayene bulguları


Kraniyotabes (>2-3 ay), fontanel kapanmasında gecikme, el-bilek kemiklerinde genişleme, kostokondral bileşkede genişleme (raşitik rozary), diş çıkarmada gecikme, dişlerde çürüme, enemal hipoplazi, "O" veya "X" bacak, kifoz, Harrison oluğu, daha çok yeşil ağaç kırıkları olmak üzere kostal veya alt ekstremite kırıkları, ekstremite ağrıları ve doğumda problem yaratabilecek pelvik darlıklar, güvercin göğsü, kaput quadratum, frontal bossing, Brown tümör sayılabilir.

Kemik doku dışındaki fizik muayene bulguları.


Hipokalsemik konvulziyon, hipotoni, kabızlık, proksimal miyopati, kalp yetmezliği, anemi, kardiyomiyopati, pansitopeni, büyüme geriliği ve boy kısalığı sayılabilir.
Hastalar genellikle hipokalseminin yol açtığı şikayetlerle başvururlar. Orbak ve arkadaşlarının yapmış olduğu bir çalışmada, iki farklı merkezden 42 vakanın, 33'ü (%78.7) konvülsiyon, 7'si (%16.7) ise solunum sistemi şikayetleri ile başvurduğu görülmüştür.
Najada ve arkadaşları, yaş ortalamaları 8 ay olan 443 Rikets'li vakadaki en sık 3 bulguyu raşitik rozary (%93), el bilek mesafesinde genişlik (%55) ve kraniotabes (%42) olarak bildirmişlerdir. Thacher ve arkadaşları 736 (>i8ay) Rikets'li vakadan oluşan bir seride Rikets'in fizik muayene bulguları arasında el bileklerinde genişleme ve raşitik rozary'lerin en duyarlı fizik muayene bulgu kombinasyonu olduğunu belirtmişlerdir.
Diğer yandan Rikets'in en klasik bulgularından olan kraniotabesin ilk 3 ayda fizyolojik olduğu ve ilk 6 ayda yalnızca kraniotabes pozitifliğine göre Rikets tanısı konularak D vitamini tedavisi verilmesinin sakıncalı olabileceği unutulmamalıdır. Yine, erken bebeklik döneminde klinik muayene ile her zaman Rikets tanısı koymak olası değildir. Fizik muayenenin 0-6 aylık grupta kesin Rikets tanısı için pozitif prediktif değeri %60.9, negatif prediktif değeri %74.6 olarak saptanmıştır. Bu nedenle özelikle erken bebeklik döneminde sadece fizik muayene bulgularına göre Rikets tanısı koymak yanıltıcı olabilir.

Laboratuar


Nutrisyonel Rikets'de temel olarak 25-hidroksivitamin D düzeyi düşük bulunur. Normal serum 25-hidroksi- vitamin D düzeyi serum PTH düzeyi ile yakından ilişkilidir. Serum PTH düzeyinde plato değerler oluşturan 25- hidroksivitamin D konsantrasyonu normal vitamin D düzeyi olarak kabul edilmektedir. Buna göre 25-hidroksivitamin D konsantrasyonu ortalama 30-40 ng/ml (75-100 nmol/L) olarak bildirilmektedir. Vitamin D eksikliğine bağlı Rikets'de vitamin D yetersizliği/eksikliği ve klinik ve radyolojik bulguların oluşumuna kadar bireyden bireye değişen belirli bir sürenin geçmesi gerekir. Subklinik Rikets'den aşikar Rikets'e kadar geçen bu sürede hipo-normo-hipokalsemi, PTH yüksekliği, normo/hipofosfatemi, alkalen fosfataz (ALP) yüksekliği, düşük-normal-yüksek 1.25-dihidroksivitamin D düzeyleri saptanabilir (Evre I-III Rikets). Vitamin D eksikliğine bağlı Riketsli vakaların %60'ında hipokalsemi mevcut iken ALP tüm olgularda yüksektir. Bununla birlikte, özellikle ALP düzeyleri değerlendirilirken çalışılan laboratuarın referans değerleri kullanılmalı ve ölçümü etkileyebilecek malnutrisyon gibi hastalıklar dikkate alınmalıdır. Özellikle, evre III nutrisyonel riketsli vakalarda kalsiyum, fosfor düzeyleri düşük, ALP düzeyleri yüksektir.
Ad:  vd4.JPG
Gösterim: 2979
Boyut:  21.0 KB

Radyolojik bulgular


Radyolojik bulgular infantlarda en erken distal ulna bölgesinde daha büyük çocuklarda diz bölgesindeki kemiklerin alt ve üst metafizlerinde belirgindir. Başlangıçta kalsifiye olmamış kıkırdağın epifiz ve metafiz arasında birikmesine bağlı olarak "radyolusent" bir hat görülür. Klasik vakalarda metafizde genişleme, metafizyel sınırda düzensizlik, fırçalaşma, çanaklaşma ve genel osteopeni durumu tipik radyolojik bulgulardır. Diğer yandan erken bebeklik dönemi ve adolesan döneminde radyolojik bulgular silik olabilmektedir. Yine Rikets'li vakalarda genel bir osteopeni sonucunda kortekste incelmeye bağlı uzun kemiklerde eğilmeler, kırıklar, kostokondral bileşkelerde genişlemeler (raşitik rozary) radyolojik olarak görüntülenebilir. Tedavi sonrasında ilk 3-4 hafta içerisinde iyileşmekte olan raşitizmin radyolojik belirtisi olarak metafizyel uçlarda kalsifikasyon hattı radyolojik olarak saptanabilir.

Tedavi


Tedavide temel amaç, klinik, biyokimyasal ve radyolojik bulguların düzeltilmesi ve vitamin D depolarının yerine konmasıdır. Bu amaca yönelik olarak tedavide aktif olmayan D vitamini (koleergokalsiferol) kullanılmaktadır. Genel olarak iki tedavi metodu tercih edilmektedir.

1. Düşük dozda uzun süreli vitamin D tedavisi: Bu tedavide vitamin D dozu ve süresi konusunda farklı görüşler olmakla birlikte 4-6 hafta süre ile 2000-5000 U/gün dozunda vitamin D uygulanır. Bu tedavide kalsiyum ve fosfor 6-10 günde düzelmekte, PTH'ın normalizasyonu ise 1-2 ay içinde olmaktadır. Rikets'de hastalığın şiddetine göre serum ALP düzeylerinin normalleşmesi ve Rikets'e ait radyolojik bulguların düzelmesi 3-6 aylık bir süre alabilmektedir.

2 Stoss tedavisi: Bu tedavide 150-600 000 dozundaki D vitaminin tek veya bölünmüş dozlarda oral veya pa- renteral olarak verilir. 600 000 ünite vitamin D uygulamasının bazı infantil raşitizmli olgularda hiperkalsemiye neden olduğu gösterilmiştir. Birçok çalışmada 150-300 000 ünite D vitamini uygulamasının etkin ve emin bir tedavi metodu olduğu bildirilmektedir. Yine son olarak yapılan bir çalışmada malnutrisyonu olan Rikets'li vakalarda tek doz 300 000 ünite D vitamininin intramüsküler verilmesi etkin bulunmuştur. Bu tedavi ile klinik cevap süratli olup, biyokimyasal düzelme birkaç gün, radyolojik düzelme 10-15 günde sağlanmaktadır. Farklı görüşler bildirilmekle birlikte her iki tedavi modelinde de hipokalsemiye ait klinik bulgular olmasa da 1-2 hafta süre ile kalsiyum tedavisi verilmesi bazı yazarlar tarafından önerilmektedir.
Her iki tedaviden sonra fizyolojik dozda D vitamini almaya devam etmesi önerilmektedir.

D Vitamini Intoksikasyonu


tntoksikasyon durumu genellikle yanlış olarak Rikets tanısı konulan ve gereksiz olarak bir defada 100 000 ünitenin üzerinde D vitamini tedavisi uygulanan vakalarda ortaya çıkmaktadır. Aşırı dozda D vitamini alimini takiben 1-3 ay içerisinde hipotoni, irritabilite, konstipasyon, polidipsi, poliüri ve solukluk gibi hiperkalsemiye sekonder bulgular ortaya çıkar. D vitamini yağ dokusunda depolandığından hiperkasemi uzun süreli olabilir. 25- hidroksivitamin D düzeyi artmış, 1.25-dihidroksivitamin D düzeyi ise normal, hafif yüksek veya düşük bulunabilir (30). D vitamini intoksikasyonunda proteinüri görülebilir. Nefrokalsinozis (perimedüller), metastatik kalsifikasyonlar görülür. Tedavi hiperkalseminin ciddiyetine göre, D vitaminin aliminin durdurulması, hidrasyonun sağlanması, loop diüretikler (furosemid, etakrinik asit gibi), steroid, kalsitonin ve bisfosfonat grubu ilaçlar kullanılmasını içerir.
İtntoksikasyondan korunmada, stoss tedavisinin tedaviye uyumu iyi olamayacağı düşünülen olgularda ve ancak Rikets tansı laboratuar yöntemlerle kanıtlandıktan sonra tercih edilmesi, birinci basamak hekimlerinin tek bulguya dayanarak yüksek doz D vitamini vermemesi, eczacıların profilaksi ya da tedavi amacı ile hiçbir hastaya reçetesiz D vitamini ampulü vermemesi ile engellenebilir.

Korunma


D vitamini yetersizliğini önlemenin en fizyolojik yolu anne ve bebeklerin yeterli güneş görmesidir. Bu amaçla genel olarak bebeklerin üzerlerinde yalnızca bez varken haftada 30 dakika, giyinik iken haftada iki saat; gebe kadınların ise ellerinin ve yüzünün haftada üç kez, günde 20 dakika güneş görmesi önerilmektedir.
1. Hayatın ilk haftasından sonra beslenme tarzı ne olursa olsun (formül süt ya da anne sütü) bütün bebeklere en az bir yaşına tercihen 3 yaşına kadar 400 iU/gün D vitamini uygulanmalıdır.
2. Prematüre bebekler için de 400 IU D vitamini desteği yeterlidir. Çok küçük prematüre bebeklerde (< 700 gr) ideal D vitamini dozu tartışmalı olmakla birlikte 200400 iU'nin yeterli olacağı düşünülmektedir.
3. Yeterli güneş görmeyen veya D vitamini yetersizliği bakımından riskli bir yaşam şekli olan annelere gebeliklerinin son üç ayında günde 1000 IU veya tek doz 100 000 IU D vitamini verilmelidir.
4. Kalsiyum eksikliği olan bölgelerde yerel besinlerle yeterli kalsiyum desteği yapılmalıdır.

Kalıtımsal geçen Rikets tipleri

1. Vitamin D bağımlı Rikets tip I (Psödovitamin D eksikliği): 1-alfahidroksilaz enzim eksikliği söz konusudur. Klinik olarak nutrisyonel Rikes'den ayrılamaz. Laboratuvar bulgularında 1.25-dihidroksivitamin D vitamin eksikliği tanısaldır. Tedavisinde 1.25-dihidroksivitamin D kullanılır.

2. Vitamin D bağımlı Rikets tip II (Vitamin D resistan Rikets): D vitamin reseptörü fonksiyon kaybı vardır. Bu fonksiyon kaybı DNA'ya bağlanan bölgedeki “zinc fingers” bölümündeki mutasyondan kaynaklanır. Bu hastalarda nutrisyonel Rikets'deki bulgulara ek olarak alopesia totalis vardır. D vitamini veya 1.25-dihidroksivitamin D ya etkisiz ya da çok yüksek dozlarda çok az etki oluşturur. Tedavide yüksek doz kalsiyum suplemantasyonuna ihtiyaç duyarlar (33,34).

3. Hipofosfatemik Rikets:
  • X linked hipofosfatemik Rikets: En sık görüleni ve en iyi bilinen formu olup, proksimal tübüluste fosfor emiliminde defekt vardır. PHEX geninde (“phosphate-regulating gene with homologies to endopeptidase on the X-chromosome) mutasyon vardır. Klinik bulgular genellikle bir yaşından sonra ortaya çıkan, kısa boyluluk, bacaklarda eğilme, Rikets bulguları ile karakterizedir. Laboratuarda hipofosfatemi, hiperfosfatüri, normal veya normale yakın PTH, normal veya hafif düşük 1.25-dihidroksivitamin D düzeyleri tespit edilir.
  • Otozomal dominant hipofosfatemik Rikets: FGF23 geninde mutasyon vardır. Klinik özellikleri açısından X linked hipofosfatemik Rikets'e benzer.
  • Otozomal resesif hipofosfatemik Rikets: Dentin matrix protein 1 (DMP1) geninde mutasyon olup klinik özellikleri X linked hipofosfatemik Rikets'e benzer. Yalnız klinik özellikleri çocukluk veya daha sonraki dönemde ortaya çıkar.
  • Hiperkalsüri ile seyreden herediter hipofosfatemik Rikets: SLC34A3 geninde mutasyon saptanmıştır. 1,.25-dihidroksivitamin D düzeyi yüksektir.
Temel olarak böbrekten fosfat kaybı olup, Rikets bulguları ile karakterize bir grup hastalıktır. Tedavide temel olarak fosfat replasmanı (70-100 mg/kg/gün) ve 1.25-dihidroksivitamin- D (10-50 ng/kg/gün) replasmanı yapılır. Hiperkalsiüri ile seyreden herediter hipofosfatemik Rikets'de D vitamin replasmanı yapılmaz.
Fosfor verilirken en az 4 dozda verilmelidir. Fosfor Joulie solüsyonu olarak verilebilir. Joulie solüsyonunun litresinde 136 gram dibazik sodyum fosfat, 58.8 gram fosforik asit bulunur. Bu bileşimin her bir mililitresi 30.4 mg fosfor içerir. Fosfatı potasyum fosfat olarak da vermek mümkündür. Bir diğer seçenek nötral fosfat solüsyonudur (litresinde 18.2 gr NaH2PO4 H2O ve 145 gr NaH2PO4 bulunur). Bu solüsyonun pH'ı nötral olup her bir mililitresinde 20.8 mg fosfor bulunur. Tedavi alan hastalar paratiroid hiperfonksiyonu, hiperkalsemi ve hiperkalsiüri açısından monitörize edilmelidir.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
30 Mayıs 2016       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM

D VİTAMİNİ


D vitamini; yağda eriyen bir vitamindir.Emilimi için yağ ve safraya ihtiyaç vardır.Balık yağı ve güneş ışığında bulunan D vitamini eksikliğinde raşitizm görülür. Raşitizmde kemik ve dişlerde bozukluk ve eğrilik görülür.
Dişler geç çıkar. Kafa kemikleri yumuşar ve eğrilir. Eklemlerde şişkinlik görülür.

Vücut Çalışmasındaki Görevleri


En önemli işlevi kalsiyum metabolizmasını denetlemek ve düzenlemektir. Kemikler kalsiyum deposudur. Kalsiyumun kemiklere taşınmasına ve yerleşmesine yardımcı olur. Aynı zamanda fosfor metabolizmasına da yardımcı olmaktadır.

D Vitamini Yetersizliğinde;


Güneş ışığını doğrudan alamayan bireylerde, hızlı büyüyen çocuklarda, az güneş alan ülkelerde, D vitamini eksikliği görülür. D vitamini yetersizliğinin yaygın olarak görülme nedeni doğal yiyeceklerde yeterince bulunmamasına bağlıdır. Eksikliğinde çocukluk çağı raşitizmi (rikets) görülür. Bu hastalıktan korunma için güneş ışınlarından yararlanmak gerekir.
Pencere camları ve kapalı giysiler güneş ışınlarını engeller. Güneş ışınları dik gelmeli, hergün15-30 dakika süre ile güneşlenme düzenli olarak yapılmalıdır. Derinin ince ya da kalın olması ve rengi önemlidir. Açık tenliler güneş ışığından daha zor D vitamini oluştururlar.
Osteomalasia erişkin dönemde görülen bir kemik hastalığıdır. Kemikler yumuşak, kalsiyum ve fosfor oranı düşüktür. Sık doğum yapan, yetersiz ve dengesiz beslenen, güneşten yararlanamayan kadınlarda görülen bir hastalıktır.
Vitamin D suda erimediği için fazlası idrarla atılamaz ve bu nedenle ihtiyaçtan fazlası ve gelişigüzel alınması sakıncalıdır.

D Vitamininin Fazla alınması;


Fazla alınması eklemlerde ve yumuşak dokularda anormal kireçlenmeye neden olur. Yine çocuklarda fazla ve gelişigüzel kullanıldığında büyümede duraksama, kusma, böbreklerde taş oluşumu gözlenir.

Günlük D Vitamini Gereksinmesi


Gebe ve emziklilerin, güneşten doğrudan yararlanamayan kişilerin D vitamini almaları veya güneş ışınlarından düzenli yararlanmaları gerekmektedir. Çocuklara doğumdan 15-20 gün sonra ek D vitamini 400 IU ( 10 mcg) verilmelidir. 400 IU vitamin D 1 çay kaşığı balık yağı ile de sağlanabilir. Çocuk, genç ve yetişkin bireylerin günlük ihtiyacı 10 mcg’dır.
Ad:  vd8.JPG
Gösterim: 2774
Boyut:  17.8 KB Ad:  vd9.JPG
Gösterim: 2770
Boyut:  22.0 KB

D Vitaminin En Çok Bulunduğu Besinler


Balık yağı, balık, karaciğer, yumurta sarısı, tereyağı, zenginleştirilmiş besinler (örneğin margarin) ve güneş ışınlarıdır.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
2 Haziran 2016       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM

D Vitamini niçin önemlidir?


D vitamini, deride kolesterolden köken alan kalsiyum ve fosfor metabolizması ile ilgili olan bir hormondur. Son 20 yılda D vitamini konusunda çok fazla çalışma yapılmış ve hayret verici bulgular elde edilmiştir. Bugün D vitamininin vücutta hemen hemen her organı etkilediğini biliyoruz.
İşte D vitamini ile ilgili son ortaya çıkardığı gerçekleri.

1. D vitamini kas ve kemiklerin sağlığında çok önemli bir role sahiptir. Kalsiyum ve fosforun bağırsaklardan emilimine yardımcı olmakla beraber kemiklerin sağlığı üzerine de katkıda bulunur. Bu nedenle D vitamini kas ağrılarını, kemik ağrılarını, kronik yorgunluğu ve osteoporozu önleyebilmekte ve tedavi edebilmektedir.
2. D vitamini bağışıklık sisteminin normal fonksiyon görmesinde hayati bir role sahiptir.Bu nedenle D vitamini astım, romatoid artrit, Tip 1 diyabet, Crohn hastalığı ve Multiple Skleroz gibi immun bozuklukların önlenmesinde ve tedavisinde kullanılabilmektedir.
3. D vitamini normal ve kanserli hücrelerin büyümesini kontrol etmektedir. Böylece D vitamini özellikle kolon, prostat, pankreas ve meme kanserlerinin önlenmesinde ve tedavisinde önemli bir rol oynayabilmektedir.
4. D vitamini pankreasta insulin üreten hücrelerden insulin sentezini uyarmaktadır. Ayrıca insülin rezistansını azaltmaktadır. Bu nedenle tip 2 diyabetin önlenmesinde ve tedavisinde yardımcı olabilmektedir.
5.
D vitamini ‘Renin-Anjiyotensin-Aldosteron Sistemini’ (RAAS) inhibe eder. RAAS fazla miktarda çalışırsa yüksek kan basıncına (hipertansiyon), böbrek hastalığına ve kalp yetmezliğine neden olmaktadır. D vitamini RAAS’ı inhibe etmekte ve böylece hipertansiyon, böbrek hastalığı ve kalp yetmezliğini önleyebilmektedir.
6.
D vitamini RAAS’ı inhibe ederek, insülin rezistansını azaltarak ve kan damar duvarlarında kolesterolün yerleşimini önleyerek koroner kalp hastalığını önleyebilmektedir.
7. D vitamini derinin normal fonksiyonunu etkilemekte ve bu nedenle psöryazis (sedef hastalığı) gibi deri hastalıklarının tedavisinde yardımcı olabilmektedir.
8. D vitamini diş sağlığını etkilemekte ve bu nedenle birçok diş probleminin önlenmesinde önemli rol oynayabilmektedir.
9. D vitamini kişinin ruhsal durumunu etkilemekte ve bu nedenle depresyon gibi ruhsal bozuklukların önlenmesinde ve tedavisinde önemli bir rol oynayabilmektedir.

D Vitamini ile ilgili yanlış düşünceler


D vitamini ile ilgili bir çok yanlış düşünce bulunmaktadır. İşte bunlardan bazıları:
  • ‘Ben süt içiyorum, dolayısıyla D vitaminim düşük olamaz.’
  • Her gün multivitamin ve kalsiyum hapları alıyorum, dolayısıyla D vitamini yönünden bir problemim olamaz.’
  • Ben sağlıklı besleniyorum, dolayısıyla D vitaminim yeterli olmalı.’
  • Haftada iki defa dışarıda tenis oynuyorum. D vitaminim nasıl düşük olabilir?’
  • ‘D vitamini almak istemiyorum, çünkü D vitamini toksisitesi ile ilgili yazılar okudum, oldukça korkunç idi.’
  • ‘Günde en az 15 dakika güneş altında bulunuyorum, D vitaminim iyi olmalı.’
  • ‘Ben güneşli bir şehirde yaşıyorum, D vitaminim nasıl düşük olabilir?’
  • Bu yorumları yapanlara basitçe kanlarında D vitamini düzeylerine bakılması söylendiğinde birçoğunda kan vitamin D düzeylerinin düşük olduğu gözlenmektedir.
Laboratuvarımızda 3 aylık zaman dilimi içerisinde çalışılan vitamin D test sayısı 6357 testtir. Bu test sonuçlarına göre vitamin D sonucu 10 mikrogram/L nin altında çıkan hasta sayısı 2023’tür (%31,8). Arzu edilen düzey olan 30 mikrogram/L’ nin altında çıkan hasta sayısı ise 5622 (%88,4) olup bu veriler, Dr. Sarfraz Zaidi‘nin bildirdiği eksiklik oranıyla uyum göstermektedir.
Günümüzde D vitamini eksikliğinin bütün dünyada çok yaygın hale geldiği belirtilmektedir. Bunun başlıca nedenini bu konudaki yanlış düşünceler olması ve günlük önerilen alınma dozunun çok düşük tutulması oluşturmaktadır.

D vitamini eksikliğini nasıl anlarım?


D vitamini eksikliği basit bir kan testiyle kolayca belirlenebilmektedir. Eksikliğinin belirlenmesi durumunda doktorunuz uygun bir tedavi şekli önerecektir.

D vitamini ve güneş ışığı


Başlıca doğal D vitamini kaynağı güneştir. Güneş ışığına bağlı olarak derinin D vitamini sentezlemesi ekvatordan uzaklığa, mevsime, gün içi saate, derinin rengine, aşırı şişmanlığa, yaşa, güneş kremlerinin kullanımına ve hava kirliliğine göre değişim göstermektedir. Öyle ki 70 yaşındaki bir insanın deriden vitamin D üretebilme şansı 20 yaşındaki bir insana kıyasla mevsimden bağımsız olarak (yaz veya kış olması farketmeksizin) 4 kat daha düşüktür. Güneşten yeterli D vitamini elde etmek için saat 10-15 arası kol ve bacakların açık olarak güneş altında önemli miktarlarda kalması gerekmektedir. Bu şekilde uzun süre güneş altında kalmak deri kanseri gelişme riskini arttırmaktadır. Güneşlenme olsa dahi vitamin D’nin vücuttaki düzeyleri, fizyolojik olarak fonksiyonlarını minimum düzeyde yerine getirebilmesi gereken miktara (arzu edilen düzey olan 30 mikrogram/L) ulaşamamaktadır. Yine 15 faktörlü bir güneş kremi yeterince uygulandığında vitamin D sentezini %99’a varan oranda azaltmaktadır.

Öneriler ve izlenme


Optimal D vitamini düzeyini elde etmenin en iyi yolu uygun bir şekilde güneşlenmek ve doktorunuzun önerileri doğrultusunda dışarıdan D vitamini desteği sağlamaktır.
Yoğun klinik çalışmalar sonunda günlük önerilen D vitamini dozu 2000-6000 I.U (50150 mikrogram) civarındadır. Kan D vitamini düzeyinin ise 30-80 mikrogram/L arasında olması arzu edilmektedir.Üç ayda bir kan D vitamini ve kalsiyum düzeylerine bakılarak optimum D vitamini düzeylerine ulaşıldığının kontrol edilmesi önerilmektedir.

kaynak: Ankalab
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
2 Haziran 2016       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM

D Vitamini (Kalsiferol)


Antiraşitik, vitamin olarak bilinir. İnsan ihtiyacı olan D vitaminini iki yolla karşılar: Gıdalar ve vücudun deri tabakasındaki kalsiferoller denen D vitamini provitaminlerinin güneş ışığı (UV) etkisiyle D vitaminine dönüşmesiyle alınır.
İnsan deri tabakasında yapıları birbirine benzeyen ve D vitamini etkisi gösteren 10 kadar kalsiferol bileşiği bulunmuştur. Bunlar arasında biyokimyasal açıdan en önemlileri D2 (ergokalsiferol) ve D3 (kolekalsiferol) vitaminleridir. D1 vitamini yoktur. Çünkü D1 vitamini D2 ile etkisiz bir sterol karışımıdır.
D vitamini antiraşitik (raşitizm oluşmasını engelleyen ) etkisi olan bir grup maddenin ortak adıdır. Bunlar D1; D2 ve D3’tür. Vitamin D1 hormon özelliğine sahiptir. Vitamin D2 ( ergokalsiferol ) ergesterolden meydana gelir. Vitamin D3 ( kolekalsiferol ) derideki 7- dehidrokolestrol’ün (provitamin D3 ) ultraviyole ışınlarının etkisi ile değişime uğraması sonucu meydana gelir.
Ad:  d1.JPG
Gösterim: 4968
Boyut:  59.7 KB
  • D2 vitamini (Ergokalsiferol: Bitkisel kaynaklı olan D vitaminidir. En çok maya ve mantarlarda bulunur. Ergesterolün morötesi ışınlara maruz kalması ile oluşur. Vücut deride bulunan Ergosterol adlı bir maddeyi kullanarak D2 vitamini yapar. Ergosterol bitkisel gıdalarla alınır. Ergosterol deride depolanarak güneşten gelen UV ışınlarınetkisiyle D2 (kalsiferol) vitaminine dönüşür.
  • D3 vitamini (Kolekalsiferol): Hayvansal yağlarda oldukça fazla bulunur. Deri takasında sentez edilip depolanan 7-dehidrokolesterol (7-Dehidrokolesterol dışarıdan besinlerle alınmaz bu maddeyi tüm memeli canlılar deri tabakasında kendileri yapar.) adlı madde güneşin UV ışınlarının etkisiyle D3’e dönüşür. Bu özelliğinden dolayı D vitamini güneş vitamini olarak da bilinir.
D2 ve D3 böbrek ve karaciğer yoluyla kullanılır. D vitamini yaklaşık 6 ay yetecek kadar karaciğerde depo edilir.

D Vitamininin Özellikleri


  • Renksiz ve kokusuz kristaller seklinde bulunur.
  • Suda çözünmez, yağda ve yağ çözücülerde çözünür.
  • Isı, oksidasyonu, alkol ve asit ortama karşı dayanıklıdır.
  • D vitamini içeren gıdalar çok ince katmanlar hâlinde bulunursa O2 ile oksitlenir.
  • Kısa dalgalı UV ışınları yapısında değişiklik yaparak toksik steroller oluşabilir, D vitamini özelliğinde kayıplara yol açabilir.

D Vitamininin Vücuttaki Görevleri


  • D vitamini parathormon ve kalsitonin ile etkileşerek kemiklerden kana Ca ve P’un emilimini kolaylaştırır ve arttırır.
  • Kemiklerden kana Ca geçişinde etkilidir. Raşitizm ve osteomalazia hastalıklarını önler.
  • Kalsiyum ve fosforun ince bağırsaklarda emilmesini ve kemiklerde depo edilmesini sağlar.
  • Kollajen sentezinde ve kemiklerdeki etkili enzimlerin aktif hâle geçmesinde rol alır.
  • İdrarla kalsiyum ve fosfor atılımını azaltır.
  • Kollajen sentezinde ve kemiklerdeki etkili enzimlerin aktif hâle geçmesinde rol alır.

D Vitamini Kaynakları


  • D vitaminini asıl kaynağı güneştir.
  • D vitamininin hayvansal kaynakları; karaciğer, balık yağı, yumurta sarısı, süt, tereyağıdır. Doğal D vitamin kaynağı morina balığı karaciğeridir. Kalkan, pisi, köpek balığı karaciğerleri de D vitaminince zengindir.
  • Hayvansal ürünlerde D vitamini miktarı bu ürünlerin elde edildiği hayvanların güneş görme derecesine bağlıdır. Ayrıca ışınlandırma yolu ile gıdalarda D vitamini arttırılabilir.
Ad:  d2.JPG
Gösterim: 4094
Boyut:  36.4 KB
  • Anne yeteri kadar D vitamini alıyor ve güneşten yararlanıyorsa bebeğin D vitamini gereksinimi karşılanır.
  • Bitkisel yağlar özellikle zeytinyağında D vitamini yoktur.

Gereksinimi, yetersizliği ve fazlalığında görülen bozukluklar


D vitamini balık karaciğeri yağında yoğun olarak bulunur. Balık, yumurta sarısı, karaciğer, süt ve tereyağı D vitamininin doğal kaynaklarıdır. D vitaminini ihtiyacını karşılamanın diğer yolu da güneş ışığından yeterince yararlanmaktır. Bu ön madde deride ve böbreklerde aktifleşir, D vitaminine dönüşür.Bu nedenle D vitamininin en iyi kaynağı güneş ışınlarıdır. Güneş ışınlarının etkisi ile vitamin D vücut tarafından yapılabilmektedir. Bu vitamin, vücuda D vitamini olarak girebildiği gibi vücut dokusundaki bir öncü öğenin ultraviyole ışınları aracılığı ile D vitamine dönüştürülmektedir.
Günlük alınması gereken D vitamini miktarı genellikle kişinin güneşten faydalanma derecesine göre değişir. Yetişkinler günde 5pg veya 200 I.U. D vitaminine ihtiyaç duyar. Güneşe çıkmayan yaşlı insanlarda 10pg günlük doz özellikle kemik sağlığını korumak için yeterlidir.
Yeterince güneş ışığı alamayan veya emilim bozuklukları yaşayan çocuklarda raşitizm, yetişkinlerde osteoporozis, yaşlılıkta osteomalasia diye adlandırılan yetersizlik belirtileri görülür. Bu duruma yetersiz besin alan, güneşe yeteri kadar çıkmayan, kronik böbrek ve karaciğer hastalarında rastlanmaktadır. Raşitizm özellikle süt çocuklarında ve küçük çocuklarda çok görülen bir hastalıktır.
Güneş ışığına aşırı maruz kalmak cilt kanserinde birinci risk faktörü ise de aşırı endojen kolekalsiferol üretimi sonucunda toksidite riski görülmez. Yüksek dozda uzun süre alındığında kanda kalsiyum düzeyi artar, damar sertliği, vücudun çeşitli yerlerinde taş ve kireçlenmeler görülür. Ancak bu tablo ilaç şeklinde fazla miktarda D vitamini alınması sonucu ortaya çıkar.

kaynak: Gıda Teknolojisi
SİLENTİUM EST AURUM
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
5 Mart 2017       Mesaj #9
Avatarı yok
Yasaklı

D Vitamini Kullanmak Grip ve Nezleyi Önleyebilir!


İngiltere'de yapılan bir araştırma sonuçları sağlıklı beslenmenin yanında D vitamini kullanmanın grip ve nezleyi önleyebileceğini ortaya koydu. Bağışıklık sistemi, D vitaminini mikroplara karşı hücreler oluşturmak için kullanarak bakteri ve virüslerle savaşıyor. D vitamini güneş ışınlarıyla alınıyor, ancak kışın bu pek mümkün olmuyor. Yayımlanan analiz, D vitamininin bağışıklık sistemi için oldukça önemli olduğunu gösteriyor.

Ancak İngiltere Sağlık Bakanlığı'na bağlı sağlık kurumu Public Health England (PHE), verilerin kesin bir sonuç vermediğini söylüyor.PHE beslenme uzmanı Profesör Louis Levy, "Bu araştırmaya bakarak D vitamininin üst solunum yolları hastalıklarını önlediğini söyleyemeyiz çünkü yeterli bir kanıt sunmuyor" diyor. PHE, yine de kemik ve kas sağlığını kuvvetlendirmek için kış ve sonbahar aylarında D vitamini kullanmayı öneriyor.

Londra'daki Queen Mary Üniversitesi'nde (QMUL) yapılan araştırmada çeşitli üst solunum yolları enfeksiyonları incelendi. Enfeksiyonları önlemek için yapılan D vitamini takviyesi denemeleri karmaşık sonuçlar verince, araştırmacılar daha kesin sonuçlar bulmak için 11.321 kişi ve 25 farklı denemeden veri topladılar. Sonuçta araştırmacılar D vitamini kullanan her 33 kişiden birinin grip veya nezle olmadığını keşfettiler.

Aylık büyük dozlar almak yerine her gün veya her hafta D vitamini takviyesi yapmanın daha yararlı olduğu gözlemlendi. Birmingham Üniversitesi Endokronoloji bölümünden Profesör Martin Hewison da, bulguların çarpıcı olduğunu söylüyor. "Araştırmanın D vitamininin yalnızca kemik sağlığından daha fazla önemi olduğunu gösterdiğine katılıyorum" diyor. Ulusal Sağlık Araştırmaları Enstitüsü (NIHR) araştırmanın genişletilmesi gerektiğini düşünüyor.

Araştırma takımı D vitamininin ABD'de olduğu gibi İngiltere'de de yiyeceklere eklenmesini istiyor. Profesör Martineau, "Yiyeceklere D vitamini takviyesi yapılması, vitamini dengeli ve az miktarlarda almayı sağlayarak D vitamini eksikliğini önleyebilir. D vitamininin başka yararlarını gösteren araştırmamız, İngiltere'de yiyeceklere D vitamini takviyesi yapılması savını güçlendiriyor" diyor.

Kaynak: BBC Bilim / İngiltere Tıp Dergisi (16 Şubat 2017)

Benzer Konular

14 Ağustos 2017 / JuNe Sağlıklı Yaşam
2 Haziran 2016 / JuNe Sağlıklı Yaşam
16 Mart 2017 / biruni Cevaplanmış
2 Haziran 2016 / ThinkerBeLL Sağlıklı Yaşam
2 Haziran 2016 / JuNe Sağlıklı Yaşam