Arama

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 72

Güncelleme: 20 Ocak 2015 Gösterim: 597.693 Cevap: 719
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
29 Ocak 2013       Mesaj #711
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
Şifalı Bitkilerde Dikkat Edilmesi Gerekenler

Sponsorlu Bağlantılar
sifali Bitkilerde Dikkat Edilmesi Gerekenler 70554751

Şifalı bitkiler tüketirken ve tüketmeden önce dikkat edilmesi gereken durumlar vardır. Kronik bir rahatsızlığı bulunan veya düzenli bir şekilde ilaç tedavisi gören kişilerin faydalanacakları şifalı bitkiler önceden uzman bir doktorla konuşmaları önemlidir. Bunun dışında gebe olan veya bebek emziren bayanların şifalı bitkileri kullanmadan evvel kesinlikle doktorlarına danışmaları tavsiye edilmektedir. Son olarak bitkilerin barındırdığı şifalı madde oranı, yetiştiği bölge, iklim durumu ve hasat elde etme yöntemlerine göre farklılık gösterebileceğinden ve bireyin bünyesine göre değişik reaksiyon yaratabileceğinden, arzu edilen etki görülmediği taktirde farklı bir bitkiye geçilmesi önerilmektedir.
Şifalı bitkilerin ruhu sakinleştirme, endişe, gerilim ve stresi azaltma, sinir yorgunluğu ve menopoz belirtilerini rahatlatma, enerjiyi arttırma, uyarıcı, canlandırıcı, besleyici, kansızlık giderici, halsizlik ve yorgunluk giderici, uykuyu düzenleyici ve depresyondan kurtarıcı özelliklerinden faydalanmak içinde uzman bir psikolog kontrolünde bu şifalı bitkilerin kullanılması tavsiye edilmektedir.
sifali Bitkilerde Dikkat Edilmesi Gerekenler 70554751
Şifalı bitkiler ile ilgili bu konuda araştırma yapmış kişilerin adı kullanılarak piyasaya çeşitli haplar, zayıflama ürünleri, hastalıklara iyi geldiği söylenen hap ve benzeri ürünlerin tüketilmemesi gerekmektedir. Şifalı bitkilerin hapları tüketmek yerine, doğal olarak bitkilerin kendileri tüketilmelidir. Şifalı bitkilerin iyi geldiği hastalıklar ile ilgili sadece şifalı bitkiler ile tedavi olmak büyük bir yanlıştır. Hastalığınız ile ilgili internette okuduğunuz bilgiler ile kendi kendinize tanı koymayınız. Şüphelendiğiniz bir hastalığınız var ise sağlık konusunda tek yetkili kişi olan doktorunuza danışınız. Unutmayınız ki ticari rant uğruna sağlığınız yerine sadece cebinizdeki paraya göz diken onlarca kişi vardır. Söz konusu sağlığınız olduğu için herhangi bir hastalığınızda ilk olarak doktorunuza danışınız, kullanmak istediğiniz şifalı bitkileri doktorunuza sorunuz, zayıflama hapı ve bu tür sağlığınıza zarar verecek ürünleri kullanmamaya özen gösteriniz. Şifalı bitkileri yardımcı olarak kullanınız, asıl tedavi için doktorunuza başvurunuz.
adsız - avatarı
adsız
VIP VIP Üye
4 Mart 2013       Mesaj #712
adsız - avatarı
VIP VIP Üye
Çayın da kendi içinde pek çok türü var. Ancak bazı çayların sağlık açısından oldukça önemli yeri vardır. İşte en sağlıklı 6 çay!

Sponsorlu Bağlantılar
siyah çay
Siyah çay dünya çay tüketiminin yaklaşık yüzde 75'ini kapsar. Camellia sinensis bitkisinin kurutulmuş ve ezilmiş yapraklarından elde edilir. Siyah çayın hafif acı bir tadı vardır ve fincan başına yaklaşık 40 miligram kafein içerir. Theaflavin ve thearubigin olarak bilinen antioksidan bileşiklerin yüksek oranda siyah çayda bulunur.

yeşil çay
Yeşil çayın siyah çaydan daha hassas bir lezzeti vardır. Yaprakları kısa bir süre kurutulur ve ısıl işlemden geçirilir. Bu fincan başına kafein yaklaşık 25 miligram içerir. Yeşil çay antioksidan dolu kateşinler olarak adlandırılan, EGCG olarak bilinen, kanserden kalp hastalıklarına kadar her şeye iyi gelen şifayla doludur.

Oolong çay
Oolong, siyah çay benzer ama daha zengin bir tat verir, kısa bir süre için fermente edilir. Bu fincan başına kafein yaklaşık 30 miligram içerir. Kilo vermeye yardımcıdır. Trigliserid, yağ hücrelerinde depolanır ve yağın çözülmesine yardımcı olur.

beyaz çay
Daha filiz çok yeniyken yapraklar toplanır. Bu yüzden çayda fincan başına 15 miligramdan az kafein vardır. Çok hafif lezzetlidir. Kalp hastalıkları ve kanserle savaşta önemli bir yardımcıdır. Diyabetli bireylerde fayda sağladığı gözlenmiştir.

aromalı çay
Bu kategoride tarçın, portakal kabuğu ve lavanta gibi aromatik ekstraların siyah, yeşil ve beyaz çayla kombine edilmiş halinden bahsediyoruz. Aromalı çayların pek çoğunun antioksidan özelliği vardır. Yaban mersini biraz daha fazla bu özelliğe sahiptir.

bitki çayı
Teknik olarak bitkisel çaylar kurutulmuş meyve, çiçek ve otlardan birleşmiş çaylardır. Bitkisel olanlar kafein içermez. Ancak sizi kısa sürede zayıflatacağını söyleyen farklı bitkisel çayların içerikleri zararlı olabilir, bunlardan kaçının. Bitkisel çaylar daha ziyade kan basıncını düşürmeye ve papatya gibi uyku uyumaya veya nane gibi mideyi rahatlatmaya yardımcıdır.

Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 20:03
ömr-ü bahar
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
11 Mart 2013       Mesaj #713
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
Eşek Sütü'nün Faydaları

Sağlıktan, güzelliğe birçok amaçla kullanılan eşek sütünü üretmek için kurulan eşek çiftliği, üretim için mevzuat çıkarılmasını bekliyor


Kırklareli’de kurulan Türkiye’nin ilk eşek çiftliği süt üretimine hazırlanıyor. Kırklareli’de ailesinin kurucusu olduğu eşek çiftliğinin danışmanlığını yapan Doç. Dr. Ufuk Usta, 2009 yılında başlanan Türkiye’nin ilk eşek çiftliği kurma projesinde sona yaklaşıldığını söyledi.
Türkiye’de eşek sütü üretmek ve ürünleri ortaya çıkartmayı amaçladıklarını belirten Usta, Türkiye’de ve dünyada, eşek çiftliği gereksinimi ile ilgili basılmış bir kitap, yayın veya mevzuat olamadığına dikkat çekti. Kırklareli’ne modern bir eşek çiftliği inşa ettiklerini anlatan Usta, “Yaklaşık 2,5 milyonluk bir alt yapı yatırımı yaparak çiftliğimizi kurduk. Mevzuatın çıkmasıyla yüksek standartlarda, doğru bir şekilde üretim yapmayı hedefliyoruz” dedi.

Anne sütüne çok yakın
Akdeniz Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Küçükçetin de eşek sütünün yurt dışında pastörize edilerek ve dondurularak üretilip tüketildiğini anlattı. Küçükçetin, düşük lipit ve yüksek laktoz içeriği nedeniyle eşek sütünün, anne sütüne en çok benzeyen süt olma niteliği taşıdığını vurgulayarak, “Yüksek besleyici değeri ve sağlığa yararlı özelliklerinin yanı sıra, sabunun bilinmediği antik çağlarda kişisel bakım amaçlı da kullanıldığı, kadınların güzelleşmek amacıyla eşek sütü banyosu yaptıkları da kayıtlarda yer almaktadır” dedi.
Doç. Dr. Ahmet Küçükçetin, eşek sütünün Türkiye’de henüz bazı köylerde çiğ olarak satışının yapıldığını dile getirerek, “Akdeniz’deki bazı köylerde litresinin 100 liraya kadar ulaştığını duyuyoruz.” dedi.


Size biraz da olsa eşek sütünün faydalarından bahsedelim..
* Eşek sütü astım hastalığına iyi gelir.
* Eşek sütü bronşit hastalığına iyi gelir.
* Eşek sütü anne sütüne en yakın süt olarak bilinir.
* Eşek sütü içeriğindeki mineraller sayesinde vücuda direnç veriyor, bağışıklık sistemini güçlendirir.
* Eşek sütü kanser hastalığına karşı direnç sağlar.
* Eşek sütü ile vücudunuzu yıkadığınızda yada bir bez pamuk yardımıyla sildiğinizde cilt hastalıklarına çare olur.
* Eşek sütü siroz'a iyi gelir.
* Eşek sütü balgam söktürür.
* Eşek sütü ateş düşürür.
* Eşek Sütü içerisinde bulunan yüksek kaliteli omega 3 sayesinde kalbi korur.
* Eşek sütü içerisinde bulunan yüksek kalsiyum sayesinde kemik gelişimini arttırıyor ve kemik erimesini engeller.
* Eşek sütü yağ yakımını hızlandırıyor ve vücudu formda tutar.
* Eşek sütü küçük yaştaki çocuklara ve bebeklere içirilebilir. Çünkü inek sütü gibi alerji yapmaz.

Bachata - avatarı
Bachata
Ziyaretçi
21 Haziran 2013       Mesaj #714
Bachata - avatarı
Ziyaretçi
Güneş Zararlı Etkileri Nelerdir?
MsXLabs.org

Yaşamla olan ilişkisi nedeniyle varlığına muhtaç olduğumuzu ancak maruziyetinin muhtemel zararları nedeniyle korunmanında öneminin arttığını hepimiz biliyoruz. Peki nasıl?

Güneşten yayılan ışınlar ve bu ışınlarla taşınan ısı enerjisinin % 50’si yeryüzüne ulaşır. Güneşten yayılan ultraviyole (UV) ışınlar 3’e ayrılır ve herbirinin farklı etkileri vardır:

UV Işınlar

Ultraviyole C

Tamamına yakını ozon tabakası tarafından tutulan en zararlı ışın türüdür. Ameliyathaneler de sterilizasyon amaçlı kullanılır.

UVB

-Yeni melaninin yapımını uyarır ve cilde salınımını sağlar.

-DNA bantlarına ciddi hasar verir.

-Ben oluşmasına ve bazı cilt kanseri tiplerine (melenoma hariç) neden olur.

-Cildin yaşlanmasına neden olur (UVA'den çok daha az olmak üzere).

-D Vitamininin oluşumunu uyararak, hastalıklara ve ironik olarak cilt ve diğer kanserlere karşı korur.

-UVA'dan daha kolay güneş yanığına yol açar, ancak ölçülü dozu sağlıklı olabilir.

-Hemen hemen tüm güneş koruyucuları (Güneşten Koruyucuların Kullanımı için tıklayın) ile engellenir.

UVA

-Melanositlerde daha önceden üretilmiş olan melaninin salınımını sağlar.

-Cildin hızlı yaşlanmasına neden olur.

-UVB'ye kıyasla daha az kansere neden olduğu düşünülmekle birlikte diğer cilt kanserlerinden daha tehlikeli olan melanoma neden olur.

-Birçok güneş koruyucu tarafından engellenememektedir ancak giysi ile bir miktar engellenebilir.

-UVB'ye kıyasla sezon ve gün boyu daha istikrarlı bir seviyede bulunur.

Güneş Işınlarının Sağlığa Zararlı Etkileri Nelerdir?


UV ışınlar insan sağlığı üzerine olan zararlı etkilerini daha çok deri hücrelerini ve göz dokusunu etkileyerek gösterirler. Deri üzerine olan etkilerini cildin alt katmanlarına dek nüfuz ederek gösterirler. Kök hücreleri etkilerler ki, bu zararlı cilt yapısının oluşmasına neden olur ve cildin genetik yapısına (DNA) zarar verir. Bu süreçte, vücuttaki kollajen proteini azalmakta ve cilt daha ince güçsüz, pürüzlü ve kırışıklıklarla dolu olmaya başlamaktadır. Aşırı güneş ışığında sadece birkaç dakika kalmak bile kollajen üretimini zarara uğratmaktadır.

Cilt rengi de güneş kaynaklı hastalıklar için bir faktör olarak kabul edilebilir. Çünkü cilt rengine göre güneşten etkilenme oranı değişmektedir. Cildin güneşten ten rengine göre etkilenmesine ‘’fototip’’ denir. Açık tenlilerin cilt kanserine yakalanma ihtimalleri daha yüksektir.

Güneşin UV ışınlarına fazlaca maruziyet yaşla ilintili katarakt, pterygium (iyi huylu konjunktiva büyümesi), fotokeratit ve korneada yıkıcı değişiklikler gibi bir takım göz sorunlarına sebebiyet verebilir.

Bu sorunlar bulanık görmeye, gözde tahrişe, kızarıklığa, yaşarmaya, geçici görme kaybına ve bazı vakalarda körlüğe yol açabilir.

Amerikan Optometrik Birliği kısa adıyla AOA’da komisyon üyesi olan Dr. Gregory Good’a göre:

“UV radyasyonuyla derinin yanması gibi, gözler de bu ışınlardan zarar görebilirler. Özellikle genç insanların gözlerini korumaya ihtiyaçları var. Kenarlı bir şapka giymek, UV radyasyonunu absorbe eden bir güneş gözlüğü takmak gibi basit, güvenli ve pahalı olmayan yöntemlerle bu korunma sağlanabilir.”

Cilt ayrıca mevcut benlerde görülen değişikliklerde cilt kanseri habercisi olabilir. Ben sayısı fazla (50’den yüksek) olan kişilerin de cilt kanserine yakalanma ihtimalinin yüksek olduğu bilinmektedir.

Bende görülen değişikliklere örnek olarak bende asimetri olması, dış kenarlarının girintili çıkıntılı şekil alması, renginin kısmen veya tamamen siyah, kahverengi, mavi, kırmızıya dönüşmesi veya etrafında beyaz renk değişiklikleri göstermesi, en uzun çapının 6 milimetreden daha fazla olması veya büyümesi, normal cilt seviyesinden kabarması veya yükselmesi, üzerinde yara açılması ve zaman zaman kanaması verilebilir.

Güneş ışınları melanin pigmenti birikimine neden olarak çil oluşumuna da yol açabilir.

Ayrıca güneş ışınları cildin kendini yenileme sisteminin çalışmasına zarar vermekte ve böylece deri kanseri oluşumu riskini arttırmaktadırlar.

Güneş Işınlarından Korunmak İçin Neler Yapmalıyız?

Güneş ışınlarından korunmayla ilgili olarak dikkat edilmesi gerekenler:

-Güneş ışınlarının en dik olarak geldiği ve en çok zararlı ışın içeren 10.00 ile 17.00 saatleri arasında imkan olduğu sürece güneşe çıkılmamalıdır.

-Güneşe çıkarken olabildiğince cildi güneş ışığından koruyabilecek, ışığı yansıtan giysiler giyilmelidir.

-Güneşe çıkarken mutlaka UV ışığı geçirmeyen nitelikte güneş gözlüğü kullanılmalıdır. Unutulmamalıdır ki gözler de cildimiz gibi güneşten yanabilir.

-Yüksek faktörlü (40 – 50 faktör) güneşten koruyucu kremler kullanılabilir. Bu kremlerin de UV ışığı geçirmeyen nitelikte olması önemlidir. Ayrıca bir güneş koruyucu krem ancak 2.5-3 saat cildimizi güneşten koruyabilir.

-Sağlıklı bronzlaşma (Bronzlaşma Gerçekleri için tıklayın) diye bir kavram yoktur. Bronzlaşmak zaten vücudun güneş ışınlarına verdiği bir tepkidir. Bronzlaşmak adına saatlerce güneş altında kalınmamalıdır.

-Çocuklar, yaşlılar, beyaz tenliler, hastalar, vücudunda ben olanlar daha fazla korunmaya ihtiyaç duyar.


Ecz. Ferruh Karamangil


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Şeb-i Yelda - avatarı
Şeb-i Yelda
Ziyaretçi
2 Eylül 2013       Mesaj #715
Şeb-i Yelda - avatarı
Ziyaretçi
Radyasyona Bağlı Doku Hasarı
MsXLabs.org

Radyasyona maruz kalan dokulardaki hücrelerin restoratif proliferasyon yetenekleri azalır, damarlanması bozulur, lokal hipoksi ve sonuçta nekroz gelişir (13, 34). Bu bozukluk; klinik olarak ödem, ülserasyon, kemik nekrozu, artmış enfeksiyon riski ve yara iyileşmesinde gecikme ile ortaya çıkar ve yıllarca devam eder. 1 atmosfer basınçta, %100 oksijen solunması, radyasyon almış dokuda, yara iyileşmesi için gerekli arteryel oksijen parsiyel basıncını sağlayamaz. HBO2 ile yüksek arteryel oksijen basıncı sağlanır, bu da vaskülarizasyonda artma ve yara iyileşmesinde hızlanmaya neden olur (35). HBO2 tedavisinin uygulanmadığı dönemlerde, özellikle orofaringeal ve baş-boyun tümörleri nedeniyle radyasyon görmüş hastalarda, iyileşme başarısızlıkla sonuçlanmakta, olguların %50-60’ında kemiklerde (mandibula gibi) osteonekroz, yumuşak doku radyonekrozu, mukozit, dermatit ve laringeal radyonekroz meydana gelmekteydi. HBO2 tedavisi uygulamaya girdikten sonra başarı oranı %93’ün üzerine çıkmıştır (36, 37). Radyasyon tedavisi yapılmış olanlarda, mandibular osteonekrozdan korunmada, HBO2 tedavisi penisilin tedavisine kıyasla daha etkili bulunmuştur (38). Radyoterapi uygulanmış ve yumuşak doku flep cerrahisi yapılacak olgularda, preoperatif dönemde HBO2 uygulanması; yara açılmasını, enfeksiyon gelişmesini engeller ve yara iyileşmesindeki gecikmeyi azaltır (36). Güncel protokollerde, radyoterapiye bağlı osteonekrozdan korunmak için, preoperatif dönemde 2.4 ATA, 90 dakikalık 30 seans HBO2 uygulaması ve cerrahi sonrası bu uygulamanın 10 seans daha yapılması önerilmektedir
Son düzenleyen _VICTORY_; 2 Eylül 2013 09:57 Sebep: İçerik ve kaynak bilgisi düzenlendi.
Şeb-i Yelda - avatarı
Şeb-i Yelda
Ziyaretçi
2 Eylül 2013       Mesaj #716
Şeb-i Yelda - avatarı
Ziyaretçi
İltihap Çıkarma nasıl yapılır?
MsXLabs.org

Vücut yüzeyindeki iltihapların nedeni genellikle bir salgı bezinin bir bakteri ile enfekte olması veya tıkanması ile ani olarak gelişir. Ağrı ve şişlik görülen semptomlardandır, ateş de görülebilir. Ek olarak kaşıntı, iltihabi akıntı ve halsizlik gözlenebilir.

Cildin bir kısmını çıkararak cerrahi işlem uygulanır, iltihap drene edilir. İltihabın çıkarıldığı (drene edildiği) yere tampon uygulama yapılır. Diyabeti olanların veya bağışıklık sistemi baskılanmış hastaların hastaneye yatırılmaları gerekir, hastaya göre antibiyotik uygulaması yapılır.
İyileşmenin gözlenmesi için işlemden birkaç gün sonra muayeneye gidilmelidir.

Beklenmeden kesinlikle doktora başvurulması gereken durumlar ise; iltihabın çıkarılmasından sonra görülen ateş-üşüme-titreme, artan ağrı, ağrı kesicilere rağmen ağrının geçmemesi, pansumana rağmen kanamanın durmaması, idrar yapmada zorluk, ishal, bulantı-kusma.
Tedavi uygun şekilde yapıldığı takdirde, iltihabın aynı bölgede görülme riski belirgin şekilde düşer.


Son düzenleyen _VICTORY_; 2 Eylül 2013 09:46 Sebep: İçerik ve kaynak bilgisi düzenlendi.
Şeb-i Yelda - avatarı
Şeb-i Yelda
Ziyaretçi
2 Eylül 2013       Mesaj #717
Şeb-i Yelda - avatarı
Ziyaretçi
Kalbin Düzensiz Çalışması
MsXLabs.org

Düzensiz teneffüs:
Tıptaki adı: Nefes alırken kalp hızlanır.Nefes verirken yavaşlar.Gençlerde ve ateşli hastalıkların nekahat dönemlerinde bu durum sık görülür. Bu anormal olmadığı gibi hastalığa da delâlet etmez. Nekahet sırasında görülmesi, kalbin herhangi bir zarara uğramadığını gösterir. Tedaviye lüzum yoktur.

Fazladan vuruşlar:
Tıptate adı: Ekstrasistol

Bir kalp vuruşunun vaktinden önce olmasıdır. Arkasından uzunca bir süre vuruş olmaz. Burada arkadan gelen vuruş zamanındadır, ancak önceki vaktinden evveldir.
Belirtileri: Göğüste kıpırdanma hissi. Fazla vuruşlar tek veya arka arkaya olabilir.
Sebepleri: Tütün, alkol, ağır yemekler, heyecan. Fazla vuruşlar birçok şahıslarda olur. Ancak bazıları bunu daha fazla hisseder. Önemsizdir: Sağlam şahıslarda ve kalp hastalıklarında olur. Doktor muayenesi sonunda önemsiz olduğu görülecektir. Eğer bu vuruşlar sizi rahatsız ediyorsa sıklığını azaltacak tedbirler almak mümkündür. Yukarıda sayılan sebeplerden kaçınınız.
Kalbin geçici hızlanması: (Kısa süreli; istirahat edin, doktor çağırın).
Tıptaki adı: Paroksismal taşikardi.
Belirtileri: Çarpıntı, kalbin normalin 2-3 misli hızlı atması. Ani olarak gelir ve dakikalarca, hatta saatlerce sürer. Hastayı korkutur ve rahatsız eder. Bir nöbet esnasında baş dönmesi veya baygınlık olabilir, ayrıca sık sık idrara gidilir.
Sebepleri: Tamamen sağlam kalbi olanlarda özellikle gençlerde görülür. Kalp hastalıklarında da olabilir.
Tedavisi: Buzlu su içmekle veya derin bir nefes almakla nöbet durdurulabilir. Veya çenenin altından boynun yanma masaj yapılır. Yine havayı dışarı çıkarmadan nefes vermek ve aynı zamanda helâda olduğu gibi, ıkınmak veya gözler üzerine acıtacak derecede bastırmak da faydalı olabilir. Her ne kadar bu şekilde kalp hızlanması genellikle ciddî değilse de, sık sık tekrarladığı takdirde sebebinin araştırılması için doktora gitmekte fayda vardır.
Kalp titreşmesi: (Uzun süreli; doktora gidin). Tıptaki adı: Atrial fibrillâsyon.
Belirtileri: Kalbin düzenli normal temposu yerine hızlı ve düzensiz vuruşlar geçer. Bunlar ya devamlıdır veya arasıra gelir; nefessiz bırakır ve çalışmasına engel olur. Bazen karın ağrısı ve şişkinlik de yapabilir.
Sebepleri: Kalbin sadece basit bir düzen bozukluğundan ibaret olması nadirdir; çoğu hallerde bir kalp hastalığının belirtisidir. Bazen tiroid zehirlenmesinde de görülür. Fibrillasyon, bir zararı olmaksızın senelerce devam edebilir. Ancak kalbin bu şekilde çalışmasına müsaade etmek mahzurludur. Bunun için de muayene ve tedavi gerekir. Yatakta oturur vaziyette istirahat etmek, doktora gidene kadar yapılacak en emniyetli hareket şeklidir.
Kalp bloku: (Kısa süreli; doktor çağırın istirahat edin).
Belirtileri: Her iki veya beş vuruştan sonra gelen Vuruş olmaz. Nefes darlığı görülebilir. Bazen de aniden bayılma olur (Adams – Stokes Hastalığı).
Kalp bloku aşağıdaki karıncıklarla, yukarıdaki kulakçıklar arasındaki haberleşme sisteminin bozukluğundan ileri gelir. Bütün vuruş emirleri aşağı intikal etmez.
Sebepleri: En sık görülen sebepleri kalp hastalıklarıdır. Bunlar arasında koroner hastalığı, kalp romatizması ve kalp sinirlerini bozan difteri sayılabilir. Bazen da doğuştan kalbin bir kısmı sakat olur. Bu hastalıkların çoğunda doktorun tedavisi iyi neticeler verir.




Son düzenleyen _VICTORY_; 2 Eylül 2013 09:54 Sebep: İçerik ve kaynak bilgisi düzenlendi.
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
11 Şubat 2014       Mesaj #718
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Öksürükten Kurtulmanın Yolları
MsXLabs.org

Özellikle soğuk havalarda, üst solunum yollarına bağlı olarak rastladığımız öksürük nöbetlerinden kurtulmak için bu tavsiyelere kulak verin...

Dehidrasyondan korunun:
Dehidrasyon susuz kalmak demektir. Sıvı tüketmek hem mukus tabakasını yumuşatacak, hem de tahriş olan boğazınızın daha az acımasını sağlayacak. Kuru öksürüğün çaresi ballı sıcak su, çay ya da limon suyundan geçiyor. Başınızı yüksek tutun: Gece yatarken başınızın altına bir yerine iki yastık koymayı deneyin. Böylece daha rahat nefes alacaksınız. Hem de kuru öksürük sizi uyandırmayacak.

Pastil alın:
Pahalı pastillerin ucuz olanlarından, hatta sıradan şekerlerden bile farkı yok. Pastil öksürüğün gelmesini engellemiyor. Ama öksürük anında boğazınızın daha rahat hissetmesini sağlıyor.

Sigaraya ara verin:
Boğazınızın daha da tahriş olmasını istemiyorsanız bir süre sigara içmemelisiniz.

Dumandan uzak durun:
Hava kirliliğinin tavan yaptığı bu dönemlerde dumandan, pislikten nasıl uzak durulabilir? Bunun için bir maske takabilirsiniz. Konuyu doktorunuza danışın.

Öksürüğün nedenini araştırın: Öksürüklerin büyük kısmı solunum yolu sorunlarıyla ilişkili. Emin değilseniz altını kurcalamakta yarar var. Sorun mide asitleriyle de tetiklenebilir. Öksürük için üretilmiş ilaçlar kullanın: Soğuk algınlığının tüm belirtilerine iyi geldiğini iddia eden ilaçlar pek etkili değil. Sadece öksürüğe odaklanan klasik öksürük şurupları çok daha faydalı.

Öksürük ilaçları iki türlü
: Balgam söktürücüler ve öksürük baskılayıcılar. Balgam söktürücünün adı üstünde; mukusu incelterek daha kolay atılmasını sağlıyor. Siz de öksürürken zorluk yaşıyorsanız, boğazınıza oturmuş bir tabaka hissediyorsanız bu tür ilaçlardan kullanın. Bol bol su içmeyi de unutmayın.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Sen sadece aynasin...
biruni - avatarı
biruni
VIP Önce Sağlık
14 Ağustos 2014       Mesaj #719
biruni - avatarı
VIP Önce Sağlık
kiş çayı
kış aylarında veya soğuk algınlığı gibi durumlarda ıhlamur içmek yaygındır.

ıhlamura;
zencefil katarsanız; öksürük,
tarçın katarsanız;balkam sökebilme,
havlıcan katarsanız; soğukta mukavemet,
karanfil katarsanız; ses yolları,
adaçayı katarsanız; boğaz,
kuşburnu katarsanız; C vitamini,
hatmi katarsanız; boğaz yumuşatma,
ekinezya katarsanız; doğal antibiyotik,
papatya katarsanız; terletip zehirleri atabilme,
mersin yaprağı, ebegümeci, hibüsküs; solgun algınlığına destek olabilir.

Kış Çayı
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Düşüncene katılmam şart değil, düşünceni anlatman için savaşırım...
SaglikON2 - avatarı
SaglikON2
Ziyaretçi
20 Ocak 2015       Mesaj #720
SaglikON2 - avatarı
Ziyaretçi
Stres Diş Etlerini de Vuruyor
MsXLabs.org


Vücudumuz kısa süreli stresle baş edebilir. Ancak kronik stres insanın doğal dengesini bozan bir rahatsızlıktır. Stres sadece psikolojik olarak zarar vermekle kalmaz ayrıca vücutta fiziksel hastalıkların da oluşmasına zemin hazırlar. Yoğun stresin vücudumuza zarar verdiği bölgelerden biri de diş etleridir.
Dr. Çağdaş Kışlaoğlu
Diş Hekimi ve Protez Uzmanı
Sağlıklı Dişler İçin Stresten Uzak Durun!
Çağımızın hastalığı olan stres, diş etlerinin şişmesine neden olabiliyor. Başlangıçta diş eti şişmesiyle başlayan bu durum daha sonrasında ciddi rahatsızlıklara da yol açabiliyor. Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Dr. Çağdaş Kışlaoğlu, "ağız bakımının yeterli yapılamaması diş aralarında kalan bakteri plağının daha da büyümesi anlamına gelir. Bakterilerin artması diş etlerinde şişliğe ve iltihaba neden olur diye belirtiyor. Diş eti şişmesi kendiliğinden geçen bir hastalık değildir. En kısa sürede bir uzmana başvurulması gerekir.
Stresin diğer etkileri diş gıcırdatma ve diş sıkma
Diş gıcırdatmanın ve diş sıkmasının psikolojik ve fiziksel birçok sebebi olmakla birlikte daha çok psikolojik nedenlerden dolayı ortaya çıkan bir durumdur. Toplumumuzda çok ciddiye alınmayan bu durum önlemi alınmaz ise ileri ki sahalarda tedavisi çok zor sonuçlar doğurabilir.
Bir refleks olarak meydana gelen diş gıcırdatması (Bruksizm) genellikle uykusırasında dişleri bilinç dışı bir şekilde sıkarak yapılan bir eylemdir. Halk arasında diş gıcırdatma olarak adlandırılır. Çoğu kişi yaşadığı bu rahatsızlığın farkında değildir. Birçok birey bu rahatsızlığı yakınlarının onlara söylemesinden sonra fark eder.
Diş sıkma ve gıcırdatmanın en büyük nedeni stres
Günlük hayattaki zorlukları, duyguların, beklentilerin ve tepkilerin ifade edememesi gibi nedenler diş sıkma ve diş gıcırdatma problemi olarak uyku esnasında bedenimizin verdiği bir tepki olarak ortaya çıkar.
Strese bağlı diş sıkma veya gıcırdatma problemi yaşayanlar için doktor kontrolün de kullanılan kas gevşetici ilaçlar ve psikolojik destek öneriliyor.
Bu hastalıklara stres dışında bireyin kişisel özellikleri de neden olur. Aşırı sinirli, hassas ve titiz bir yapıya sahip olmakta bu tarz rahatsızlıkların ortaya çıkmasında etken rol oynar.
Diş gıcırdatmanın ve sıkmanın dişlere verdiği zararlar
“Dişlerin çiğneyici yüzeyinde aşınmalar olur.“ Diş minelerinde oluşan rahatsızlık diş boylarının kısalmasına sebep olur.“ Dişlerde kamaşma olarak bilinen, soğuğa karşı hassasiyet belirir.“ Ani diş sızlamaları gerçekleşir.“ Diş ve çene arasındaki bağlarda gevşemeler oluşarak diş sallanmaları ya da dökülmeleri görülür.“ Dişlerde kırılma ve diş eti çekilmeleri ortaya çıkar.“ Aynı zamanda ağız yaraları, baş ağrısı, çene ağrısı şakak ve yanak bölgelerinde de kas ağrılarına neden olur.“ Bu belirtiler diş gıcırdatmasının başlangıcından itibaren görülmeyebilir daha ileriki zamanlarda kişinin karşılaşabileceği problemlerdir.

Tedavi yöntemleri
Diş sıkma ve gıcırdatmanın yol açtığı rahatsızlıklar da gece koruyucuları olarak adlandırılan silikon içerikli diş plakları kullanılabilir. Genel anlamda faydalı olan bu plaklar bazı kişilerde tedavi sürecinde yeterli olmadığı saptanmıştır. Bu sebeple kişinin rahatsızlığının seviyesine göre ek olarak kas gevşeticiler, psikolojik terapi yöntemi, eksik dişlerin yerine protez tedavisi uygulanabilir aynı zamanda hatalı yapılmış dolgu ve kaplama varsa bunlarda yenilenebilir.

Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 20:04

Benzer Konular

7 Mart 2016 / WaRrioR Sağlıklı Yaşam
7 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2016 / prenses ayşe Cevaplanmış