Arama

Ağıtlar - Sayfa 3

Güncelleme: 4 Ocak 2012 Gösterim: 43.564 Cevap: 73
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
21 Temmuz 2007       Mesaj #21
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
İpek mendil dane dane

Sponsorlu Bağlantılar
Yudular serdiler güne

Ana Celalimi yudular

Baş ucunda döne döne

Kurban olayım Döne bacı

Celal ordan savuştu mu?

Dünkü giden ağca bebek

Dayısına kavuştu mu?

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

Evlerinin önü yonca

Yonca kalkmış dam boyunca

Bu yoncayı kim biçecek

Celal Oğlan olmayınca

İğde çiçek dal atıyor

Celal odada yatıyor

Ne yatıyon soysuz Celal

Nişanlını el satıyor

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

Evlerinin önü kare

Selam söylen Celal yare

Nişanlısın eller almış

Bulunmaz mı buna çare?

Kurban olam döne bacı

Ne zorumuş keskin acı

Bunun işi bitmiş diye

Doktor vermemiş ilacı

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

Sivastaki büyük ordu

Babamda talime durdu

Kalkın gidek çimentoya

Çimento Celal’in yurdu

Aşağıdan gelen deve

Gevişini geve geve

Sanki bende gelin oldum

Yukarıdaki büyük eve

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

Al işliğin mor yeleği

Kısa dilemiş dileği

Akşamdan geri gidiyor

Celal’in başlık ineği

Celal’de cirite binmiş

Davulcuya vur diyerek

Döndü kıza altın etmiş

Nefsine dur diyerek

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

Nazlı benim eşim nazlı,

Ok kirpikli oyma gözlü

Bende buna yanmayım mı

Her sırları bende gizli

Neşed’e gelinlik bozdum

Hem okudum hem yazdım

Akşam başlık giderken

Çatlayıp öleyazdım

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

Kurban olayım canına

Felek düşürdü şanına

İki gözüm kör olaydı

Künde geleydim yanına

Görümümün adı döne

Ellerine yakın kına

İnce diktim ağca yudum

Helal olsun kana kana



Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

Kara ceket dal istiyor

Sallanmaya kol istiyor

Uyan kürt Celalim uyan

Döndü gelin yar istiyor

Bağdat Teyze Bağdat Teyze

Yine oldum derdim taze

Beş kızınan davet gezdim

Bizim düğün kaldı güze

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

Bayrağı kara kaldırın

Davulu çifte vurdurun

Hacı Mehmetler dahımı

Beni oraya indirin

Yüksek evlik büyük bucak

Gül topladım kucak kucak

Hey n’olurdu kadir mevlam

Öksüze düğün olacak

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

Açın kapıyı kapıyı

Duyanlar gelsin sesime

Pullu keten haram olsun

Soyha kalasıca fesime

Eser deli poyraz eser

Ciğerim içinden keser

Ana ben Sivas’a gitmem

Celal duyar bana küser

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

Babası trenden inmiş

Satar kızını kızını

Kaldırmam kürt Celalimi

Yatsın süzünü süzünü

Yaz gelince biter yonca

Celalin gülleri gonca

Beşikte bebek ağladı

Karadan bayrak kalkınca

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

Şarkışla’da muayene olduk

Beraber trene bindik

Bize nazar değer diye

Sorana kaynım dedik

Ne yokuşun dibindeyim

Ne inişin başındayım

Bana dulluk yakışır mı?

Daha on beş yaşındayım

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

Aha kınacım geliyor

Hacı kaynım düşmüş öne

Hoca namazı kılınca

Celal’e buyurmuş dua

Ağlayıpta güleceğim

Çatlayıpta öleceğim

Yengeler kapıya geldi

Vur davulcu bineceğim

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

Kurban olayım Makbule

Ne ağlıyon bağırarak

Ala çeyiz yazdırmadım

Tütün kahve dağıtarak

Allı entere pullu keten

Nede güzel yakışıyor

Kara bayrak kalkınca

Gökte melek bakışıyor

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

Yedi giyim çorap ördüm

Yedi kaynım giysin diye

Sandıktan poşu çıkardım

Celal güvey olsun diye

Daha görmeyim görmeyim

El oğlunun acısını

Ölürsem ölüme koymayın

Nazlı yarin bacısını

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

Kurbanlar olayım Fidan

Bayrağım geri mi indi

Yürüyerek gelin geldim

Geldim de Celalim öldü

Celal oğlan yola gitmiş

Sanki muradına ermiş

Bayrak dikileceği gün

Felek buna ayıp etmiş

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

Yaz gelirde karlar erir

Sular gelir dura dura

Celal eşim can veriyor

Avazına vura vura

Kapımızın önü arpa

Atlar gelir kırpa kırpa

Sanki bende gelin oldum

Allı duvak çarpa çarpa

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

Adım batsın adım Döne

Yücelerden engine indi

Sana diyom kız Nafiye

Gelin Hocalara indi

Arkamda beliğim ince

Örer dikerim kalınca

Vallaha da ata binmem

Celal eşim gelmeyince

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

Susuz yerde bitmez söğüt

Deli oldum verin öğüt

Çevrelerde var mı ola

Celal gibi babayiğit

Ben mi yazdım bu yazıyı?

Bozdurdum elli gaziyi

Bana ağlama diyorlar

Nasıl unutayım maziyi

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

El camiden çıkarken

Bulandım gardaş bulandım

Döndüyü gelin getirdik

Uyku uyumadım dolandım

Künde söylerim adını

Alamam ben muradımı

Mezar taşına yazarım

Celal ile benim adımı

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy





Kaynımın Eşe karısı

Celal derdimin yarısı

Bakın kıyamet koptu

Düşman başına darısı

Mezarımın sıra taşı

Yandı yüreğimin başı

Beni Yusuf’a versinler

Yusuf Celal’in kardeşi

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

Kapıdan araba geçti

Dolan Döndü bineceksin

Sevgili gardaşın yari

Kime gelin ineceksin

Aşağıdan kuş geliyor

Sesi ban hoş geliyor

Celal’i götüren taksi

Dolu gitti boş geliyor

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

Tarlalarda ot yolardım

Ayak yalın başım kabak

Beni mezara götürün

Uzun gece olmaz sabah

Dostlar bakın düştüm dara

Yürekte açıldı yara

Onu Allaha yoluyorum

Sebebi çekin dara

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

Mezarımın kara taşı

Yandı yüreğimin başı

Çekip gitti kürt Celalim

Zehir etti bize aşı

Mezarlığın böğrü çayır

Celal gitmiş orda uyur

Öksüz kız gelin oluyor

Kürt Celalim sende buyur

Celal oy oy yavrum oy oy

Celal oy oy yavrum oy oy

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
31 Temmuz 2007       Mesaj #22
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Msn GrinMsn GrinMsn Grin
Sponsorlu Bağlantılar
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
1 Ağustos 2007       Mesaj #23
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Ölü ardından söylenen, ölüyü yücelten ve belli bir makam ile terennüm edilen şiir. Ayrıca ölen kişinin fazilet ve kahramanlığından söz edilerek ağlamak anlamına kullanılmaktadır. Ağıt yakmak insanın acı ve elemini dile getiren bir duygunun ifadesi olduğu için hemen hemen bütün toplumlarda görülen bir alışkanlıktır. Eski Yunan, Çin, Sümer, Mısır, Arap ve Türk toplumlarında ağıt yakma adetine rastlanmaktadır. Bazen ölenin başucunda toplanan kadınlar tek tek saç-baş, yaka-paça yırtıp ağıt söyleyip ağlarlar bazan de cenaze* kalktıktan sonra ölenin eşya ve elbisesi ortaya konup, kadınlar etrafında toplanıp, şiddetle ağlayarak üst ve başlarını yırtar, saçlarını yolar ve durmadan dövünür, elleriyle yüz ve vücutlarına vururlar. Bu davranışlar ölü mezara götürülürken de yapılırdı.
Eski din ve toplum anlayışlarına yeni bir bakış açısı getiren İslâm, her hususta olduğu gibi cenazenin kaldırılması, defni ve definden sonraki durumlarına kendine has usûl ve çözümler getirmiş ve ölüm ile karşılaşıldığında, insanın ızdırabını nasıl ve hangi ölçü ve prensiplerde ifâde edebileceğini belirlemiştir .
Öncelikle insanı yaratan ve onu sevdiklerine veren Cenâb-ı Allah'tır. Ölümle de insanın ruhunu kabzeden yine Allah olduğuna göre, Allah'a inanan bir mü'min böyle bir musibet karşısında cahili bir takım duygu ve alışkanlıklarını yok etmesini bilmelidir. Hz. Peygamber (s.a.s.) her hususta olduğu gibi ölüm karşısında da müminlere sabırlı olmalarını tavsiye etmiştir.
Rivayete göre Resulullah'ın kızı Hz. Zeyneb'in can çekişen çocuğunun ölmek üzere olduğunu babasına bildirince Hz. Peygamber kızına şu haberi göndermişti:
"Allah'ın aldığı da verdiği de kendinindir. Onun katında her şey belli bir ecele bağlıdır. Sabret ve sevabını Allah'tan bekle."
Enes b. Mâlik'ten şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah ile birlikte oğlu İbrahim'in süt annesi olan Ebû Seyf Berra' b. Evs'in zevcesinin evine gittik. Resulullah, oğlu İbrahim'i kucağına aldı, öptü, kokladı. İkinci kez o eve gittiğimizde İbrahim can çekişiyordu. Nihâyet ruhunu teslim etti. Resulullah'ın iki gözü yaş dökmeye başladı. Bunun üzerine Abdurrahman b. Avf:
"Ya Resulullah! Halk musibet anında sabretmeyebilir, fakat sen de mi?" diye hayretini ifade etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.):
"Ey Avf'ın oğlu! Bu durum, bir babanın çocuğuna karşı beslediği rikkat ve şefkat*tir. Yoksa sabır* ve tevekkülü* zedeleyen bir haykırış ve ağıt yakma değildir. " buyurdu. Sonra Resulullah'ın bu göz yaşlarını diğer damlaların izlediği görüldü. Bunun üzerine de Resulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
"Göz ağlar ve kalb mahzûn olur. Biz, Rabbimiz'in razı olacağı sözden başka bir kelime ile kederimizi ifade etmeyiz. Ey İbrahim, senin ayrılığınla çok mahzun ve kederliyiz." (Buhârî, Cenâiz, 44; Ebû Davud, Cenâiz, 24; İbn Mâce, Cenâiz, 53, 60; Ahmed b. Hanbel, III, 193)
"Nihaya"; nevh kökünden alınmış olup, "ağlarken sesi yükseltmek" demektir. Hadîsler bağırıp çağırmanın haram olduğunu açıklamışlardır. Ebû Mâlik el-Eş'ari (r.a.)'den rivayete göre Resulullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Ümmetimde, cahiliyet işlerinden olup, terketmedikleri dört şey vardır: Geçmişleriyle övünmek, kişilerin neseplerine ta'n etmek, yıldızlardan yağmur beklemek ve ölünün ardından bağırıp çağırmak." Yine şöyle buyurdu: "Bağırıp çağıran, ölmeden önce tövbe etmezse kıyamet günü üzerinde katrandan bir gömlek ve yırtık bir deri olduğu halde kalkar."
Ümmü Atıyye (r.a.) şöyle demiştir: "Resulullah, ölüye bağırıp çağırmayacağımıza dair bizden söz aldı." Bezzâr'ın, râvileri sika'dan olan bir senetle rivayet ettiğine göre; Resulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
"İki ses dünya ve ahirette lânetlenmiştir. Nimet zamanı çalgı çalmak, musibet zamanı inlemek. " Buhârî ve Müslim'de, Ebû Musa el-Eş'arî (r.a.)'den rivayet ettiğine göre; o demiştir ki; Resulullah'ın uzak olduğu şeyden ben de uzağım. Resulullah bağırıp çağırmaktan, musibet zamanı başını yolmaktan ve yaka yırtmaktan nehyetmiştir." İmam Ahmed b. Hanbel'in Enes (r.a.)'den rivayet ettiğine göre, Enes (r.a.) demiştir ki: "Resulullah (s.a.s.) kadınlarla bey'atleştiği zaman, bağırıp çağırmamaları hakkında onlardan söz aldı." Kadınlar: "Ya Resulullah, cahiliyet döneminde bazıları bizimle beraber ölülerimize ağlaştılar. Şimdi biz de onların ölülerine ağlamayalım mı?", Resulullah (s.a.s.): "İslâm'da ölünün arkasından bağırarak ağlaşmak haramdır" buyurdu.
Resulullah'ın: "Ölüye akrabalarının ağlaması onun azabını arttırır." (Buhârî, Cenâiz, 32; Meğâzi, 8; Müslim, Cenâiz, 16, 17 vd.; Ebu Davud, Cenâiz 54) buyurduğu bilinmektedir. Ancak Hz. Âişe (r.a.)'ya bu hadis hakkında görüşü sorulunca, Hz. Peygamber'in bununla, kâfir kimse için akrabaları ağlarken kendisinin de azap edildiğini kasdettiğini söylemiştir. Hadisin manası: "Ölü acı duyar, ehlinin ölü için bağırıp çağırması onu üzer. Çünkü o ağlamalarını işitir. Yaptıkları işler ona arz olunur." demektir. Yoksa "âilesinin ağlamasından dolayı azap ve ceza görür" anlamında değildir.Çünkü hiçbir kimse diğerinin günahını yüklenemez. İbn Cerir'in Ebû Hureyre (r.a.)'den rivayet ettiğine göre, o şöyle demiştir: "Yaptığınız işler yakınlarınızdan ölenlere arz olunur. Eğer bir hayır görülürse, buna sevinirler; kötülük görürlerse hoşlanmazlar."
Ölü arkasından yas tutma durumuna gelince; kadının, ölen yakınları için, kocası izin verdiği müddetçe üç gün yas tutması caizdir. Üç günden fazla yas tutması ise haramdır. Ancak ölen, kendi kocası ise iddet boyunca yas tutması gerekir. İddet müddeti ise, dört ay on gündür. Ümmü Atiyye (r.a.)'den rivayete göre, Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur. "Kadın üç günden fazla ölüye yas tutamaz. Ancak ölen kendi kocası ise, dört ay on gün yas tutar. Yas elbisesi hariç boyalı (nakışlı elbise giymez, sürme çekmez, koku sürünmez, kına yakmaz, yıkanma dışında taranmaz. Hayızdan temizlenip yıkandığında ise güzel koku sürülü bir bez parçasını kullanması caizdir." Yas tutmak; kadının, süsleneceği süslerden sürme, ipek koku ve kına gibi şeylerden vazgeçmesidir. Yas tutmak yalnız kocanın hakkına vefâ etmek ve hakkını gözetmek için iddet boyunca kadına aittir.
İslâm âlimlerinin bu hadislerden hareketle vardıkları sonuç şudur: Bir kimse ölüm musibetiyle karşılaşınca mutlaka kederlenir. Fakat sadece sessiz ağlayarak bağırıp çağırmadan, yüzüne gözüne vurmadan, elbisesini yırtmadan ah ve feryad etmeden kederini açığa vurmasında bir sakınca yoktur. Fakat böyle bir anda müslümanın kendinden geçip âdeta Allah'ın verdiği bu canı almakla ona isyan* edercesine ah ve figan ederek, üstünü başını yırtıp yüzünü gözünü tırmalaması asla caiz* değildir.
İbn Mâce, Ebû Ümâme'den rivayet edilen bir hadisi şöyle kaydetmektedir: "Ölüm karşısında ölü için yüzünü tırmalayan, yakasını yırtan ve mahv ve helâkini isteyen kadına Allah gazab eder. " (İbn Mâce, Cenâiz 52). Bu duruma göre ölüye ah ve figan ederek, elbisesini yırtıp, bağırıp çağırarak ağlamak haramdır.
Ahmed AĞIRAKÇA
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
21 Eylül 2007       Mesaj #24
nünü - avatarı
Ziyaretçi
AĞIT

İçimde ümit gibi bitmeyen bir sen varsın
Matemime yasıma yetmiyen bir sen varsın
Bakma sen gözyaşıma bakma sen isyanıma
Şu yaralı kalbimde ölmeyen bir sen varsın
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Eylül 2007       Mesaj #25
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ağıtlarımızı GizledikAğıtlarımızı perçemlenmiş
dişlerimiz arasına gizledik.

Sarışın bir bedenin
pamuk tenine dokunurken
Ağlamadık, sızlamadık...

Gün olur dedik,
Zemheri ayını bekledik,

Siftah ederken
Ölümün sıcak nefesini ensemizde
Çıkardık
Zulamızdaki kızılcık şerbetini.
Savurduk suratlarına.

Ağıtlarımızı gün batımından
gün doğumuna birer birer söyledik.
Abdülvasi Köse
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
21 Eylül 2007       Mesaj #26
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Ağıt - Doğu Anadolu yöresi

Can evimden vurdu felek neyleyim
Ben ağlarım çelik teller iniler
Ben almadım toprak aldı koynuna
Yarim diyen bülbül diller iniler


Gider oldum Avşar ili yoluna
Bakmam gayrı bu diyarın gülüne
Karaları taksın çapar koluna
Yağız atlı nice kollar iniler

Varayım da mezarına varayım
Yürü bre Dadaloğlu'm yürü git
Baş ucunda el kavşurup durayım
Dertli dertli Çukurova yolunu tut

Dadaloğlu
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Eylül 2007       Mesaj #27
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ağıt Yaksın Fırtına



Yasak bir ask yaşadım, sınırsızca dünyamda
Sorgusuz yargılandım, teröristçe sevdamda
Her mevsim bahar sanıp hüzün uzakta dedim
Yanılmışım sevgili. Hazan vurdu yenildim
Tutsak belaya başım, su üç günlük kavgamda..

Yârim kaldı baslarken, hayallerim yaralı
Bana çarptı ayrılık, körmüş gözü karalı
Yalnızlık arkadaşım, can evimde, yakında
Sımsıcak nefes sanki yatağımda koynumda
Anladım yürek sizim, kader yazmış kuralı..

Kelepçem takılırken, artik yoktun yanımda
Pervasız tutkularım müebbet kucağında
İsyankar duyguları zindana koyan kimdi
Islanırken yangınlar, umutlar üşür simdi
Masum mahkûmiyetim feryadın ocağında..

Sabahlar gecikmesin, rüyalar titreşirken
Geceler küssün ay'a, yıldız kayıp giderken
Beklerken cellâdımı, dört duvar arasında
Paslanmış zincirlerde, yağlı urgan boynumda
Kirsin kalemi hicran, hüsran onun peşinden..

Yapraklar halay çeksin rüzgar dudak büzerken
Güneş kasını çatsın, bulutlar sevişirken.
Gök yarılsın kahrından, çığlıklar kalksın saha
Çıksın kınından kılıç, kildan ince feraha
Ağıt yaksın fırtına, cemre güle düşerken..



Hilmi Yazgı
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
28 Eylül 2007       Mesaj #28
nünü - avatarı
Ziyaretçi
AĞIT


Gönlümde yazdığım bu son ağıta
Nazire yaparak coşan dalgalar!
Hastası olup da geç vakit hekim
Arayanlar gibi koşan dalgalar!

Sizin de elbette var ki bir sızınız,
Bundan mı geliyor korkunç hızınız?
Beni de beraber alır mısınız
Kederle kabarıp şişen dalgalar?

Sizinle paylaşssak bu korkunç gamı;
Bitmiyor bu sonsuz ecel akyamı.
Bilmem ki bundan mı titriyor gemi
Ey dalgakıranı aşan dalgalar?

Hey Atsız! Çöküyor eski bir direk.
Baksan da dünyaya titremeyerek
Hepimiz beraber haykırsak gerek
Ey bela dehrinde pişen dalgalar!..

Hüseyin Nihal Atsız
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Eylül 2007       Mesaj #29
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ağıtlarımızı GizledikAğıtlarımızı perçemlenmiş
dişlerimiz arasına gizledik.

Sarışın bir bedenin
pamuk tenine dokunurken
Ağlamadık, sızlamadık...

Gün olur dedik,
Zemheri ayını bekledik,

Siftah ederken
Ölümün sıcak nefesini ensemizde
Çıkardık
Zulamızdaki kızılcık şerbetini.
Savurduk suratlarına.

Ağıtlarımızı gün batımından
gün doğumuna birer birer söyledik.
Abdülvasi Köse
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
28 Eylül 2007       Mesaj #30
nünü - avatarı
Ziyaretçi
İlkbaharda her çiçekler bezeri,
Sonbaharda döker yaprak gazeli,
Kardeşim şehit olmuş nerde mezarı?
Felek beni taşa çaldı neyleyim.

Felek sille vurdu ben oldum sersem,
İyi olmaz dediler her kime sorsam,
Varsamda hekime muayene olsam,
İyi olmadık derdi hekim neylesin.

Ben gurbeti geze geze yoruldum,
Evvel altın idi şimdi pul oldum,
Değer bilmez kötülere kul oldum,
Felek beni taşa çaldı neyleyim.

Kanatlarım yoktur çırpınıp uçmaya,
Dizlerim tutmuyor karlı dağlar aşmaya,
Ellerim ermedi helallaşmaya,
Felek beni taşa çaldı neyleyim