Arama

Ağıtlar - Sayfa 5

Güncelleme: 4 Ocak 2012 Gösterim: 45.186 Cevap: 73
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Ekim 2007       Mesaj #41
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Evlatlara Ağıt

Sponsorlu Bağlantılar
ağladım her gün birisini beklemekten
gözlerim yorgun düştü göz yaşı dökmekten
bize verilen değerler
evlatların kendine vermiş olduğu değer kadardır kıymeti

yetiştir büyüt topluma kazandır
gözünden sakın emek ver
evlatlar büyüdükçe analar babalar küçülürler
evlatların kendisine vermiş olduğu değer kadardır kıymeti

belki acemi birazda çocuktu,ama pekte güzeldi
kaçıp gittin ellere beni hiç dinlemedin
söz verdim dosta düşmana mürvetini göremedim
evlatların kendisine vermiş olduğu değer kadardır kıymeti

şimdi mutlumu bilinmez sorarım herkese
rüyalarıma girer,acaba aç mı tok mu diye
koşarak gitti ellerimden yaban ellere
evlatların kendisine vermiş olduğu değer kadardır kıymeti

kıymeti bilinmezmiş ananın babanın sağlıkta
bütün değerler ayak altına alınmış şu hayatta
ölüm belki kurtuluş ananın babanın yaşamında
evlatların kendisine vermiş olduğu değer kadardır kıymeti.

isimsiz krral
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
3 Ekim 2007       Mesaj #42
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Yedi gardaşıdık gazada ünlü,
Hep gara bıyıklı yüzleri benli,
Sponsorlu Bağlantılar
Zeybek şalvarlı da hep çuha donlu,

Ben bu derdin hangisine yanayım,
Zencirler zapdetmez benim gönlümü.

Halil yoğun güder içi guzulu
Ali haba geyer golu sızılı,
Gadir'in çocuklar gara yazılı

Ben bu derdin hangisine yanayım,
Zencirler zapdetmez benim gönlümü.

Ali ağam Edirne'de oldu şehit,
Garabıyık Yemen'de ünlendi yiğit,
İbik Ağam Kudüs'te kaldı bi büyük,

Ben bu derdin hangisine yanayım,
Zencirler zapdetmez benim gönlümü.

Âşık olsam ağır ağır söylesem,
El kaldırsam şu gönlümü eğlesem,
Şu gönlümü gıl ipinen bağlasam,

Ben bu derdin hangisine yanayım,
Zencirler zapdetmez benim gönlüm
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ekim 2007       Mesaj #43
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Eşime AğıtÇekilir mi sensiz hayatın zoru.
Derdimi ortadan bölenim benim.
Yüreği tertemiz, gözleri duru,
Baktıkça yüzüme gülenim benim.

Güneşe benzetip kursam hayali,
Anlatamam yine sendeki hali,
Kış gününde ılık rüzgar misali,
Estikçe içime dolanım benim.

Herkes neler kurdu, neler düşledi,
Feleğin kılıcı bize işledi,
Derdin yedi sene önce başladı,
Kırkında sararıp solanım benim.

Tabut seni değil beni götürdü,
Bu günü, yarını, dünü götürdü,
Bedenim içinden canı götürdü,
Şimdi neye yarar kalanım benim.

Yanına çağırdı yüce Emreden,
Bizlerden ayrılan sadece beden,
Kopamam diyordun oğlum Emre'den,
Üç yavruma ana olanım benim.

Sanmaki dünyada hoşca kalırım,
Yavrular olmasa hemen gelirim,
Huri elin olsun, seni alırım,
Mahşerde arayıp bulanım benim.

Melekler halini bir bir söylesin,
İmanı bütüne ateş neylesin,
Yaradan yerini cennet eylesin,
Kabrine nur ile gelenim benim.

Rasimde yanmadık yürek mi kaldı,
Dünyayı tutacak direk mi kaldı,
Bilmem başka söze gerek mi kaldı,
İçimden geçeni bilenim benim.
Rasim Köroğlu
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
5 Ekim 2007       Mesaj #44
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Çile (Ağıt)
Genç yaşta çileye talip olmuşum
Yıllar çile zaman çile gün çile
Gün görmemiş çiçek gibi solmuşum
Bugün çile yarın çile dün çile

Civanım kayboldu içim yanıyor
İçimde her çeşit acı dönüyor
Gönlüm kırık dert çok yürek kanıyor
Bağrım çile ruhum çile can çile

Kul Kevseri boynun bükük çağlarım
Kardeş acısıyla yürek dağlarım
Herkes güler oynar ben de ağlarım
Hayat çile ömür çile ben çile
KENCISii - avatarı
KENCISii
Ziyaretçi
5 Ekim 2007       Mesaj #45
KENCISii - avatarı
Ziyaretçi
ÖLMEYEN SEVGİ




Genç adam elinde bir buket çiçek, sahile koşarak geldi...
Gözleri şöyle bir sahilde gezindi, aradığını göremeyince
ilk gördüğü banka oturup sevdiğini beklemeye başladı. Ellerinde
her zamanki çiçeklerden vardı. Sevgilisinin en sevdiği çiçekler bunlardı.
Kırmızı, kıpkırmızı, kan kırmızısı güller... Sanki dalından yeni koparılmış
gibi tazeydiler, buram buram kokuyorlardı, sevgi kokuyor,
aşk kokuyor en önemlisi de özlem ve hasret kokuyordu güller...
Hepsinin üzerinde damlalar vardı. Sanki ağlıyor gibiydiler.
Genç adam güllere baktı, sanki onlarla konuşuyormuş gibi,
"Neden ağlıyorsunuz, bakın ben ne kadar mutluyum" dedi.

Az sonra sevdiğini göreceği için kalbi deli gibi atmaya başlamıştı.
Ne zaman onu düşünse, onunla buluşacağını hayal etse
kalbi aynı böyle yerinden çıkacakmış gibi oluyordu.
Senelerdir birbirlerini sevmelerine rağmen ikiside sevgisinden
hiç bir şey kaybetmemişti.. Onları hiç bir şey ayıramazdı...
Ne hasret, ne ayrılık, ne de ölüm...

Genç adam telaşla saatine baktı. Sevdiği yine geç kalmıştı,
1 dakika geç kalmıştı. Üstelik o, sevdiğini bekletmemek için dakikalarca
önce koşarak geliyor, onu beklemeyi bile seviyordu.
Ama sevdiği her zaman bunu yapıyordu. Devamlı kendisini bekletiyordu.
Herkesin bir kusuru olurmuş diye düşündü...

Gözlerini önündeki uçsuz bucaksız denizlere dikti. Denizin sonu
yok gibiydi, tıpkı sevdiği kıza karşı olan aşkı gibi denizinde sonu yoktu.
Sonsuzluğa uzanıyordu. Aslında bugün onlar için çok özel bir gündü.
Kendi aralarında söyleneceklerdi. Delikanlı önce bunu sevdiğine açmış,
sonrada gidip iki yüzük almıştı. Bu kadar önemli bir günde bari
onu bekletmemeliydi.. Ama alışmıştı artık beklemeye, zararı yok
biraz daha beklerim diye düşündü. Güllerin yaprakları
nedense hala yaşlı idi. Bir türlü anlamıyordu onları.
Her şey bu kadar güzelken neden ağlıyorlardı ki?

İşte az sonra sevdiği gelecek, ona sarılacak, kucaklaşacaklardı...
Sonra söz yüzüklerini takıp, evliliğe ilk adımlarını atacaklardı.
Genç adam öyle heyecanlıydı ki sevdiğine kavuşmak için can atıyordu...
Martılara baktı, birbirleriyle oynaşıp, uçuşan martılara... Ne kadar güzel
dansediyorlardı havada. Tekrar saatine baktı genç adam.
Endişelenmeye başlamıştı. Sevgilisi yine geç kalmıştı, hem de çok...
Bu kadar geç kalmaması gerekiyordu. İşte her gün burada buluşmak
için sözleşmiyorlar mıydı? Her gün sahilde, martılara bakarak,
denizin onlara anlattığı masalları dinleyerek birbirlerine sarılıp
hasret gidereceklerine söz vermiyorlar mıydı?
O zaman neden gelmemişti yine??...

Aklına kötü düşünceler gelmeye başladı. Hayır.. hayır.. olamazdı.
Sevdiğine bir şey olamazdı. Onsuz hayat yaşanmazdı ki...
O ölse bile devamlı benimle yaşar diye düşündü genç adam.
Bunun düşüncesi bile hoş değildi. Gözlerini yere indirdi. Gözyaşlarını
kimsenin görmesini istemiyordu. Zaten nedense etrafındaki insanlar
ona sanki kaçık gibi bakıyorlardı. Rahatsız olmaya başladı bakışlardan.
Artık bıkmıştı... Yine sevgilisi geldi aklına.. Neden gelmedi acaba
diye düşünmeye başladı. Gözlerini kapattı. 7 sene oldu dedi.
7 senedir her gün bu sahildeydi, sevdiğini bekliyordu.
Daha fazla dayanamadı. Kalbi parçalanacak gibi oluyordu.
Gözlerinden bir damla daha yaş güllerin üzerine damladı...

Yine gelmeyecek galiba, en iyisi ben onun evine gideyim diye mırıldandı...
Hiç olmazsa gülleri her zamanki gibi yanına koyar, ona vermiş olurdu...
Genç adam ayağa kalktı. Sevdiğiyle buluşmak üzere, yeşil tepenin
ardındaki kabristana doğru yürümeye başladı...



SAYGILARIMLA..KENCISİİ
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
6 Ekim 2007       Mesaj #46
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Ağıt Yaksın Fırtına

Yasak bir ask yaşadım, sınırsızca dünyamda
Sorgusuz yargılandım, teröristçe sevdamda
Her mevsim bahar sanıp hüzün uzakta dedim
Yanılmışım sevgili. Hazan vurdu yenildim
Tutsak belaya başım, su üç günlük kavgamda..

Yârim kaldı baslarken, hayallerim yaralı
Bana çarptı ayrılık, körmüş gözü karalı
Yalnızlık arkadaşım, can evimde, yakında
Sımsıcak nefes sanki yatağımda koynumda
Anladım yürek sizim, kader yazmış kuralı..

Kelepçem takılırken, artik yoktun yanımda
Pervasız tutkularım müebbet kucağında
İsyankar duyguları zindana koyan kimdi
Islanırken yangınlar, umutlar üşür simdi
Masum mahkûmiyetim feryadın ocağında..

Sabahlar gecikmesin, rüyalar titreşirken
Geceler küssün ay'a, yıldız kayıp giderken
Beklerken cellâdımı, dört duvar arasında
Paslanmış zincirlerde, yağlı urgan boynumda
Kirsin kalemi hicran, hüsran onun peşinden..

Yapraklar halay çeksin rüzgar dudak büzerken
Güneş kasını çatsın, bulutlar sevişirken.
Gök yarılsın kahrından, çığlıklar kalksın saha
Çıksın kınından kılıç, kildan ince feraha
Ağıt yaksın fırtına, cemre güle düşerken..

17.12.2006 / Almanya

Hilmi Yazgı
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
6 Ekim 2007       Mesaj #47
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Dokunmayın Ağlarım

Aman dostlar dokunmayın dünyama
Vallah söz dinlemez hemen ağlarım
Hüzün ve ağıt düşmüş hayatıma
İnanın hiç dokunmadan ağlarım

Ağıt olmuştur sanki benim özüm
Ateş tutuşmuş aslı yanmış közüm
Ağıt olmuş ilk ve son sözüm
İnanın hiç dokunmadan ağlarım

Mevlam böyle yazmış benim yazımı
Ozan böyle çalmış hem de sazımı
Şair böyle söylemiş sözümü
İnanın hiç dokunmadan ağlarım

Bilmem ki doğar doğmaz ağlamışım
Hiç gülmemiş yüreğim dağlamışım
Hayat hamurun ağıtla karmışım
İnanın hiçdokunmadan ağlarım

Bir başka benim ağıt duygularım
Ağı üstüne olmuş övgülerim
Mezar taşından bile algılarım
İnanın hiç dokunmadan ağlarım

Ahmet Sargı der ki bu ağıt niye
Ninni masal ve ağıt yaktım diye
Özüm olmuş kültürüm bu sevgiye
İnanın hiç dokunmadan ağlarım
Ahmet Sargın
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Ekim 2007       Mesaj #48
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Zamanın Kıymeti Bilinmiyor

bilinmez sevgiler anlatılmaz işte
insan tek kendini değil
zamanıda özlüyor
sevgiler doyasıya yaşanmayınca
işte dedimya kıymeti bilinmiyor zamanın
sadece kendin olmak değil
kendinide kendin yapa bilmek önemli
insan zamanın kıymetini
bilemiyor daha sonra
kişilik bir tokat gibi
çarpıyor suratına
gün yüzü değil
gece karanlığı bile
kapatamıyor utancı anla işte
bilinmiyor zamanın kıymeti
insan değer alınca
kendini kaybediyor
yarını unutuyor
gün yüzü görmeye ihtiyaç
ihtiyaç bile duymuyor
karanlıklar içinde yaşar halde kalıyor
kahrediyor doğduguna
yemin ediyor insan
yemin ediyor sevmemeye sevilmemeye
ayrılmamak istiyor insan kopmamak
ama anlamıyorlar
işte ozman bir kitap yazmak istiyor insan
sonsuzluğa ona inanmayanlara
insan naparsa yapsın yaranamıyor anlatamıyor dertlerini
işte tam ozaman şiir yetişiyor imdada
güzel okunası şiir
ama buda yetmiyor insan paylaşmak istiyor
insan bir insanlık bekliyor
doyasıya sevmek istiyor
sevmek istiyor insan..

isimsiz kral
yüksel2 - avatarı
yüksel2
Ziyaretçi
8 Ekim 2007       Mesaj #49
yüksel2 - avatarı
Ziyaretçi
SEBEB EY

Fetih Gemuhluoğlu'nun aziz anısına
Ürpertir tabiat üfleyince rüzgarı derin gök soluğu
Ulu ses dokununca çarka
Düşer ölümün gölgesi eşyaya.

Başlar eşyada hareket kurtulmak için kendinden
Daha öteye geçmek için arınmak gibi elbiseden
Yakalar ölümsüzlüğün sonsuz ipini
Sonra ses olur
Zamanın idrak incisi ses döner döner döner de
Yönelir sebebe
Sebeb ey.
Sesi damarla çizer
Mutlak sözü damarda kanla çizer
Uzar bir göz ağrısının gecesi uçsuz bir nehir gibi
Bir bebeğin ilk hecesi düşer ağzından ansızın ve bulur
Aklı yontan o sonsuz sesi bulur
Sonra toprak sıkışır sıkışır taşar da renk olur tarlada
Güneşin çarpılmış elçisi Van Gogh'la gelir önümüze

Portakalla yayılır karanfilde tutuşur karar kılar denizde
Renk denizde karar kılan ebedi tarla olur
Renk başkaldırırken helezonlar çizerken ses
Som fatih su fetheder tabiatı
Döner döner döğünür eritir dağları yobaz kayaları
Daha der sığmaz kabına yönelir göğe teslim olur
Ve düşerken toprağa çağırır
Sebeb ey.
Her sabah bütün bitkiler iştahlı bir çocuktur
Emer emer emerler toprak anayı
O sultan hazinesi o hep veren sonsuz cömert anayı
Yeşil hayat kırmızı hareket sarı sabır emerler
Ve beyaz iman çizer sesini
Tamamlar kavisini

Sebeb ey. ERDEM BEYAZIT
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
9 Ekim 2007       Mesaj #50
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Gıldolak demeyin Mehemmet deyin
İşte ben ölüyom adımı goyun
Gınamam komşular sizler de duyun
Alınan avlandım ona yanarım

Ceviz dalı gibi sallanamadım
Mavzer omuzumda davranamadım
Dostum düşman imiş ben bilemedim
Ben bin elâ gözlü yârden ayrıldım