Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Sayfa 201

Güncelleme: 18 Ocak 2010 Gösterim: 1.166.167 Cevap: 8.002
blood_lovee - avatarı
blood_lovee
Ziyaretçi
12 Mart 2007       Mesaj #2001
blood_lovee - avatarı
Ziyaretçi
Gerçek Aşk Yalnızca Bir Kez Yaşanır

Sponsorlu Bağlantılar
Çok mu zordu beni sevmek,
Gözlerime bakıp içimdeki tutkuyu görmek.
Duymak, sadece senin sesini işitmek
Söyle; çok mu zordu?

Dayanılmaz bir duygu bu bendeki
Yalnızca seninle yaşayabilen,
Bu dünyada bende varım dedirten.
Sen, sadece sen.
Senin tenin, senin kokun.

Ne gariptir ki uçurumlar yüksek gelmiyor artık bana,
Denizlerde bir o kadar ürkütücü.
Çünkü sen yoksun ki yanımda,
Sensizlikten büyük korku yok ki içimde.

Korkularda düğümlenir bazen kalbinin köşesinde
Onunla yaşarsın, ama kabullenemezsin.
Ne korkusuz olabilirsin,
Ne de korkusuz yaşayabilirsin.
Ondan asla vazgeçmezsin.

Çünkü gerçek aşk yalnızca bir kez yaşanır.
Eğer bir gün kaybedersen o şansı,
Her baktığın gözde onu ararsın.
Her dokunduğun bedeni o zannedersin.
Sadece bir soru acımasızca vurur gerceği yüzüne,
Beni seviyor musun?
Düşünmene bile gerek kalmaz cevabını
İşte o zaman anlarsın sözlerimi.
Gerçek aşk yalnızca bir kere yaşanır.

Fuat Halıcılar
fayzen25 - avatarı
fayzen25
Ziyaretçi
12 Mart 2007       Mesaj #2002
fayzen25 - avatarı
Ziyaretçi
Bence bugün için en anlamlı şiir bu olsa gerek çünkü İSTİKLAL MARŞININ KABULÜ: 12 MART 1921
İstiklal Marşımız, yurdumuzun düşman işgaline uğradığı felaket günlerinde hazırlandı. Saldırgan düşmana karşı Anadolu’da tutuşan heyecanı koruyacak; vatan sevgisini ve inancı canlı tutacak bir marşın hazırlanması düşüncesi, Genel Kurmay Başkanı İsmet (İnönü) Paşa dan geldi. İsmet İnönü böyle bir marşın Fransız ordusunda mevcut olduğunu ve bizim ordumuz için de faydalı olacağını Milli Eğitim Bakanlığına iletti. Milli Eğitim Bakanlığı da bu düşünceyi benimseyip bir yarışma düzenledi. Beğenilen güfte için 500 lira ödül verilecekti. Yarışma için 734 şiir gönderildi. Bir kurulca bunlar titizlikle incelenip 6 tanesi ayrıldı. Ama hiçbiri beğenilmedi; marş olacak değerde bulunmadı. O zaman Burdur Milletvekili olan Mehmet Akif’in para ödülünden rahatsızlık duyduğu için yarışmaya katılmadığı öğrenildi. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi şairin Meclis’teki sıra arkadaşı Balıkesir Milletvekili Hasan Basri Bey’in yardımını istedi.
Sponsorlu Bağlantılar

Hasan Basri Bey bundan sonrasını şöyle anlatıyor:

‘‘Akif Bey’in yanımda olduğu bir zaman,elime bir kağıt parçası alarak,onun dikkatini çekecek bir tarzda yazmaya başladım.

- Ne yazıyorsun?

- Marş…İstiklal Marşı yazıyorum.

- Yahu sen ne adamsın? Seçilecek şiire para ödülü verileceğini bilmiyor musun? içinde para olan bir işe nasıl katılıyorsun?

- Yarışma kaldırıldı? Seçilecek şiire ne para verilecek, ne de her hangi bir ödül. Milli Eğitim Bakanı bana güvence verdi.

- Ya, o halde yazalım.

İşte böylece yazılmaya başlanan ve 48 saatte bitirilen İstiklal Marşı, imzasız olarak Milli Eğitim Bakanlığının seçici kuruluna sunuldu. Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi, daha önce seçilen 6 şiirle birlikte yeni şiiri Ordu Komutanlarına gönderdi. Onlardan, şiirlerin askerlere okunmasını, beğenilenleri sıralamalarını istedi. Komutanlar, kısa sürede sonucu bildirdiler: Hepsi de Mehmet Akif’in şiirini birinci sıraya almıştı. Bundan sonraki iş, İstiklal Marşı’nın T.B.M.M’ne getirip kabul ettirmekti. Marş, ilkin Meclis’in 1 Mart 1921 günü yaptığı ikinci oturumunda ele alındı. Başkan Mustafa Kemal’in söz vermesi üzerine Hamdullah Suphi kürsüye gelerek, sık sık alkışlarla kesilen şiiri okudu ve son seçimin Meclis’e ait olduğunu söyledi. O gün oylama yapılmadı. Şiirle ilgili konuşmalar ve oylama, Meclis’in 12 Mart 1921 günü öğleden sonraki oturumunda yapıldı. Bazı milletvekilleri, bir komisyon kurularak şiirin yeniden incelenmesini, bazıları da hemen görülüp karara bağlanmasını istediler. Uzunca tartışmalardan sonra, şiirin kabulü için verilen 6 önerge benimsendi ve İstiklal Marşı çoğunlukla kabul edildi.

Şiirin bestelenmesi için açılan ikinci yarışmaya 24 besteci katıldı. 1924 yılında Ankara’da toplanan seçici kurul, Ali Rıfat Çağatay’ın bestesini kabul etti. Bu beste 1930 yılına kadar çalındıysa da 1930 da değiştirilerek Cumhurbaşkanlığı orkestrası şefi Osman Zeki Üngör’ün 1922 de hazırladığı bugünkü beste yürürlüğe kondu. Marşın armonilenmesini Edgar Manas, bando düzenlemesini İhsan Servet Künçer yaptı.

iSTiKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!
O benimdir, o benim milletimindir ancak!

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;
Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!

Mehmet Akif Ersoy

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Mart 2007       Mesaj #2003
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ansızın Bahar

Geçmişin affına sığındığım saatlerde
Uykusu kaçmış
Dul masallardaydı sokak başlarım / huzursuz
Gözleri(m) çekik çinli gecelerimde..
İhtimal ben de yoktum / el değmemiş günlerimizde

A n s ı z ı n b a h a r.........

Hangi yağmurun
Kristal düşlerime bıraktığını bilmediğim
Yeşili – ö n c e l e r i – senin gökkuşağını
Gözlerin gözlerime çizene kadar

Sonra
Buğçeli yollar döşedim sana / yalnızlığımdan
Gün ışıklarına kokunu serpeledim
Tükendim gözlerinde / uzanıp göğsüne zamanın
Umut / varsa / sana dokunuşlarda dedim

Rüzgarının ertesinde / çılgın bir denizcinin
Sana bağımlı öyküsüydü artık sesim

Eski şiirlerin yazıldığı tüm harfleri
Silik aşklara tutulmuş günceleri
Geçmişimi bahşiş diye bıraktığım barlarda yaktım

A k l a n d ı m......

Düşünmek sevmekti hafif dozlu
Sana oradan başladım

Seni yakacağım tüm ateşleri
Günlerimize sereceğim gidilmemiş yolları
En bakir zamanlara sakladım
Sönmesin diye uyumadım geceleri
Sana açılmayan kapıları sonsuza kapadım

S e n...
En uzun baygınlığım
S e n...
Günbegün / adım adım /

A d ı m..


Orhun BASAT

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
12 Mart 2007       Mesaj #2004
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Acı Bahar

şurada burada sıkılmış limon kesikleri
paslanmaya bırakılmış demir çubuklar
tertemiz kaynaklara atıksu tarifesi
taze sürgünlerin ince boyunlarında ağır kementler
henüz sıcaklığı soğumamış körpe cesetler

karanlıklar ortasında bir ışık adası gibi
talancıların gözünden nasılsa kaçmış çimenler
birkaç tomurcuk üç-beş yeşil yaprak

ıslak bir kağıt gibi yırtıp atmış
kentin dokusunu acımasız kasırgalar
arıtmıyor sabun çıkartmıyor sular
giysilerden yalnızlığın kokusunu

aşk mevsimi değil miydi bahar
elele tutuşmaktan korkan ürkek ceylanlar
hani nerede eşlerine kur yapan kumrular
kuş cıvıltılarına hasret kulaklar
denizler denli derin içezikliği

geleceksen sekizinci günde gel sevgilim
burada haftanın yedi gününde de
aşka geçit vermiyor yağmurlar

yalnızca bir ad yaraşabilir bu mevsime: “acı bahar”

Mustafa Yıldız
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
12 Mart 2007       Mesaj #2005
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
**Kemancı, Küçük Kız...


Aşk,
yada dua…
Kemancı, küçük kız;
Çaldığın, en güzel nota…

Yalnızlar gecesi, ağır…
volta atan hayaller,
çağırır…
………..ayları…
………..perde perde indiren,
………………...sahneden…
…………………..…zaman;
düş kıyısına vuran, umut dalgasıdır.
Kemancı, küçük kız,
senden hediye…adındır…

Ve sen…
Kemancı kız,
bilirsin nasıl yeşerir zihinde,
senli günlerin meyvesi…

Hani solursun,
Yıllar sonra…
………………aynı havayı…
………………derinden…
…………….…iç çekiştir…
……………….zaman… o zaman…
Çaldığın kemandır küçük kız,
hani tel tel, perde perde…
her birinde tane tane çağlayan,
bir harmonik dua
………………..ki nerde?

Duygular,
……………..…akor basan…
karmakarışık,
hüzün yumağı…
………………..yalan…


(II)

Ses,
Yada gölge…
Kemancı, küçük kız,
Dilinde en taze hece…

Şarap kırmızısı dudaklarında,
……………………….söndürüldü…
Alev alan;
………………….…….... şehvetin…
Dudaklar;
yol geçen hanı…
pervane yüreğinin…
Kemancı, küçük kız…
………………..Alev alan şehvetin…

Şimdi sen…
Kapatırsın gözlerini,
yaşanmış sevişlere,
yok sayarsın yiteni,
hani az önce verdiğin hediyendi,
………………….tenin,
………………….kimindi? …

Ve zaman,
çaldığın kemandı küçük kız,
hani her teline sardığın,
……………….gözyaşındı…
………….……ağlayandı… çaban…

Aşk,
yada dua…

Kemancı, küçük kız;
çaldığındı, en güzel nota…

Kemal Süme
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
12 Mart 2007       Mesaj #2006
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Sen gideli yar günü ayı bilmez oldum
Yüreğim yürek değil artık bin yara.
İçime işleyen kurşun oldu türküler
Çağrılarımı yıdızlar da duydu yar…

Kanamalı yüreğimin acısı içinde
Ben seni beklemedeyim.
Karardı düşlerim sen yoksun.
Seni dinlemedeyim,
Bana bir ses ver ne olursun yar

Gecelerin içinde bir çiçek
Hem kanıyor, hem ağlıyor…
Dallarda donakaldı bahar…
Özlemim ve umutlarım kanter içinde.
Cemre düşeli hayli zaman oldu...

Kelebekler, kurtlar kuşlar güneşini bekliyor…
Yelkenler rüzgarı, yaşam yağmuru…
Ben seni bekliyorum.

Mezar taşları duydu beni
Sağır sultanlar bile…
Sen beni duyuyor musun
Neredesin, kiminlesin, nasılsın

Susuz toprak nasıl bekliyorsa yağmuru,
Renklerini yitirmiş bütün çiçekler
Yağmur duasında şimdi çayır-çimin elleri
Güvercin gagasında minicik bir zetin dalı…
Seni bekliyorum yar

Kuruyan çimdemisin,
Solan çiçektemisin
Kuru kıraç yerdemisin…
Nerdesin
Nerelerdesin
Yazgımın al bahar mevsimi
Sen gideli günü ayı bimez oldum
Bana bir ses ver ne olursun yar


haydar okur
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
12 Mart 2007       Mesaj #2007
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
I
2707 b 1934 BANA ELLERİNİ VER.. HAYAT SENİ SEVİNCE GÜZEL..

HESABA OTURALIM

Bir yağmur çisemişti sokaklara geceden
Sana gelmek istiyorum bu sabah
Gözlerimde kan tortusu gecelerden uykular
Yıllara solmuş resmin
Avuçlarıma bıkmış..
Cebimin saklısında posta pullu acılar

Birazdan bir horoz ötecek sokağında bilirim..
Karanlıklar bir şafağa susacak
Ve ben çalacağım kapını ürkek ellerle
İnsaniyetine sığınarak
Şaşırma karışmış sakalıma saçıma
Ayakkabım yırtık işte neyleyim..
Yamalı bir pantolon seni gücendirmesin
Düşmez kalkmaz bir Allah.

Ne vardı..
Ne vardı be yüreğine koyup ağırlasaydın?
Yasını tutuşturmak yerine bir sevdanın
Ne olurdu gülmeyi elimden almasaydın
Talanı böyle mi olacaktı
Beni bir yağmasına terk ettiğin yılların..

De ki o sevdaya dahlim olmadı
Gönül terim gözlerinden domur domur akmadı
Haydi bunları birer birer atalım
Peki elimdekiler ne oldu?
Gel..
Gel gidenin hesabını tutalım
Kimden geldi kışları dağlarımın
Boran boran kim savurdu bir ömrü
Hani gençlik diyorlar ya?
O vergisi Tanrının..
Bilmem ki kimin için pervasız
Nerelere bıraktın...

Çisil çisil bir yağmur karasına gecenin
Sana gelmek zorundayım.
Bulanmışım.. naçarım..
Sevda kimmiş ben de kim!
Dersimi aldım.
Dizlerine yatınca
Vardı ya o elin-tarak okşadığın saçlarım?
Yaşam duvarlarını kazmalıyan zamanın
Geçenlerde boz-bulanık tozlarına bıraktım

Yıllar mı zorlu çıktı
Yoksa sen mi vefasız?
Birileri bir şeyler yaptı da kavrayamadım...
Hani çokça öptüğün düzü var ya alnımın
Zamansız ayaklanmış
Görmedin ki kaç karışa fırlattım..

Elimde neler vardı geride ne bıraktım
Haydi bunları da kalem-kalem atalım
Hem bana gönül borcu da neymiş
Say ki senin tuvalin değil arta kalanım

Öğretilen gibi olmadı be hayat gülüm..
Boş ver
Boş ver
Bu hesabı kapatalım...

Benim değil yaprağını erken dökmüş içimdeki ağaçlar
Hasreti kahır kahır ben değilim imbiklemiş demlemiş
Peki kim bu?
Dört bir yanı tarumar.
Söyle bu kim?
O sen sonu,
Mevsim mevsim sonbahar

Artık bir ney eskisi değil yürek kanamalarım
Sancıları da keman ahı değil anılarımın
Say ki..
Say ki nevruzları da hala duruyor yüreğimin
Baharsız dağlanmadım
Kararmadım.. kavrulmadım.. yanmadım..
Eylüllü bir şafağına şu Elazığ’ın
Kaldırıp kalemimi hiç yoktan sana buladım..
Yoksulluk demişler ya
Yedi başlı ejdermiş
Toz duman kan revanım
Yelkenleri suya hal saldım ha salıcam..

Demem o ki
Kusura kalma e mi
Artık mısralarımı satacağım
O ırgat yüreğimin nasır kaş emeğini
Gizli katmanlarına nasıl da mühürlemiştim sabrı
Kimin aklına gelirdi ki bir gün
Köhnemiş dükkanların tozlu vitrinlerine
Seni kitap-kitap bırakacağım..

Töresi mi bu yoksa
Şu büyülü kör yumak edebiyat dünyasının?
Yazanı yıkık viran..
Ozanı darmadağın..
Nerde Cahit Sıtkılar
Ümit yaşarlar hani
Ahmed Arifine noldu be Diyarbakır’ın
Tekmil mısralar öksüz
Sevdalar paslı yarım
Bilesin ki
Yıldızı senden kaydı
Ahıtını sen yaktın bir hayatın..
O musalla taşına bıraktığın sevdanın
Ben sadece şivanını mısralara dağladım..

Bir yağmur..
Çisil çisil şafağına gecenin
Sana gelmek zorundayım
Başka kapım yok
Yek başına sarılmazmış yaraları sevdanın
Geç de olsa anladım...

Ya,
Dirisiyle bir yere vardık mı ki!
Hadi gel..
Hiç değilse ölüsünü birlikte kaldıralım..

RIDVAN AYDIN (“Eylül Bulutları” adlı kitabından)
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
13 Mart 2007       Mesaj #2008
arwen - avatarı
Ziyaretçi
aldırma,
gelip geçiyor işte,
hergün emek veriyorum,
sevgiye aşka...

çok zamandır yoksun,
boşluklar kaplamış beni,
uçar hasretinde uçurtmalar,
güle oynaya ağlaşıyorum sevgili...

seni bir şiire yazıyorum,
kum sayfaları içinde,
sahil kenarı şarkıyı tutturdum,
martıları güldürüyorum sevgili...

hala seviyorum,
hala acıyı güldürüyorum,
senden geçmemişken henüz,
henüz ölmemişken,
hayatı bir kez daha,
bir güne sığdırıyorum sevgili......


ahmet arslan
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
13 Mart 2007       Mesaj #2009
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Aşk Bu Şehirde – Istanbul’da

Aşk bu şehirde kapana kısıldı
Istanbul’da ayakları bağlı
Ne kaçmak, ne de terk ülkeyi
Aşk buradaydı sürükledi beni
Bir ağaç kadar köklü aşkım
Dal dal, yaprak yaprak kaldım
Her yaprakta ayrı anım
Her dalda aşağı çeken yanım
İçi su dolu kör kuyularda boğulacağım
Köklerim toprağa girecek
Aşkıma vermezsen İstanbul karşılık
Sende kaybettim, sende yalnızlık…
İstanbul aşkları ağırlamaktan mağrur
Aşkı satanlarda ne arar onur ve gurur
Sana sunacağım sonsuz huzur
Ya İstanbul’da ya toprağın altında durur…
Senden önce ölürsem eğer olur ya
Kemiklerim toz olup konacak bacana
Olur da kavuşursam sana mavi sularda
Bir martı olup konacağım avucuna
Ekmeğin ekmeğim derdin derdim olana
Birlikte uçana kadar fezaya…

Sevim Atan

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Mart 2007       Mesaj #2010
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Seni Yine Terkedeceğim

Seni yine terkedeceğim
Ve bilmediğim dillerde ağlayacağım
Kirpiğime tuz düşecek
Sevgim kadar büyük değilmişsin diyeceğim
Ve seni yine terkedeceğim

Bir kapı aralığında bırakacağım ellerini
İsimsizlikler doğurmaya yatacağım bu yosun kentinde
Ne ilk gelensin ne son giden
Seni bana terketmelerine izin vermeyeceğim
Seni her gece terk edeceğim

Aşk-ı cinayetim olacaksın
Ve yalnızlıkların en çoğulu bana kalacak
Düşle çoğalttığım bu yaşamın adı
Düşmek olacak

Uzak bir şehirde hiç görmediğim bir kızı seveceğim
O bana sarıldığında
Göğsümde bıraktığın darp izlerin kanayacak
Ve bir çocuk annesini kaybedecek çarşılarda

Ağlamayacak kadar vazgeçeceğim senden
öfkeme bile değmezmişsin diyeceğim
Ve seni yine terkedeceğim

Günler devrildikçe ağıt tutacak sonbahar
Rüzgarlara karanfiller ekeceğim
Yollarda kaybedeceğim aşkımın ilk harfini
Seni
Kirli kent bakışlı
Bozkır saçlı bir kıza ekleyeceğim

Aşk iki kişilik bir yalandır sevdiğim
ve iç kanamalı bir aşkın
Mürekkep fırtınasıdır bu şiir

istersen yalnızlık duvarlara yakışır de
ve bakışlarını sev
Ben sende herkesi terkedeceğim

Kahraman Tazeoğlu

Benzer Konular

2 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya