Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Sayfa 206

Güncelleme: 18 Ocak 2010 Gösterim: 1.166.500 Cevap: 8.002
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Mart 2007       Mesaj #2051
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aşka ve Sevgiye Dair
Aşk ikidir sevgi bir;
Sponsorlu Bağlantılar
Aşk yalan,sevgi gerçektir.
Aşk sudur,sevgi susuzluk.
Bu yüzden sevgi hasrettir,
Özlemektir,beklemektir.
Asıl maharet:
Susuzken suyu içmek değil
Karşısına geçip seyretmektir.
Aşk haykırmaktır,sevgi ağlamak;
Aşk açmaktır,sevgi katlamak.
Sevgi saklamaktır
Yüreğini,gözlerini
Ve de ellerini saklamak
Bahar geldiğinde…
Bir çiçeğe,yeşile,çimene
Aşık olamazsın ama seversin.
Arkadaşına aşık olamazsın
Ama seversin.
Toprağa fidanı aşkla değil
Sevgiyle dikersin.
Sevgi için ölünür,aşk öldürür.
Aşk kıskançtır,nankördür
Sevgiyi öldürür.
Aşk Kabil’dir,sevgi Habil.
Aşkla sevgi aslında kardeştir
Babaları insandır,Adem’dir
Aşk için şiirler yazarsın,
Şarkılar yaparsın;
Sevgiyi anlatamazsın.
Çünkü yüreğine sığdıramazsın.
Kalbini aşka kapatabilirsin
Ama sevgiye kapatamazsın
Sevgi gizli,aşk aşikardır.
Yüz vermeyince unutursun
Sen aşığım diye daha kendini kandır.
Dedim ya sevgi gerçek,aşk yalandır.
Dahası da var:
Aşkın gözü kördür,
Fazla naz aşık usandırır;
Aşk oyun,aşık oyuncaktır.
Sevgi ise yaşamdır,hakikattir.
Aşk aceledir,
Sevgi usul usul sabırlıdır.
Acele işe hem şeytan karışır.
Aşk ateşlidir
Çünkü hastalıklıdır.
Sevgi ılıktır
Çünkü sağlıklıdır.
Velhasıl bu iki kardeşin hikayesidir
Aşka ve sevgiye dair…




26 Ocak 2002
Aydın
Yüksel Kasım

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Mart 2007       Mesaj #2052
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
yani...

Sponsorlu Bağlantılar






Deniz'in yüreğinden geçer
semâ'ya giden yol

unutun beni Yusuf'un gözlerinde
dönerim aşkla darağacında

ölmek için önce insan ol





Ferhat Gülsün

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Mart 2007       Mesaj #2053
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sana Ne Demeliyim bilmem ki
Sana ne demeliyim, bilmem ki
Dost desem olmuyor
Yaren desem uymuyor
Yar mı desem, ne dersin
Sana ne demeliyim, bilmem ki

Bir sürec yaşadık birlikte, dost diyerek
Mevsimler birbiri ardına akarak gitti
Sözler sevileşti suskun gönülde
Yürekte zamanlar zay olup gitti

Gömdük düşleri, duyguları
Kül bastırdık üzerine
Ne gönlün ocağı kabullendi
Ne iç yangını yüreğimizin
Umuda el salladık, ufuk yanarken
Diyemedik birbirimize
Dememiz gerekeni
Sana ne demeliyim, bilmem ki

Soğuklar apansız bastırdı
Kar kapıda, ben yangınlardayım
Bulutlar çöktü üzerime, bulutlar geçti...
Düşmedi bir damlacık olsun, yağmur tenime
Ve ben, senli düşlerin buğusundayım

Sana ne demeliyim, bilmem ki
Dost desem olmuyor
Yaren desem uymuyor
Yar mı desem, ne dersin
Sana ne demeliyim, bilmem ki

Sana ne demeliyim bilmem ki

KÖMEN
Haydar Okur
NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
14 Mart 2007       Mesaj #2054
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
MERDİVEN

Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak...

Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...

Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

Bu bir lisân-ı hafidir ki ruha dolmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...


AHMET HAŞİM
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Mart 2007       Mesaj #2055
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ateş Böceği



Karanlığa yak bir kıvılcım ateş böceği
Ağlarken bahtı karama bir kendim
Donmaya yüz tutmuş yürekle titredim
Ruhuma yak bir kıvılcım ateş böceği

Yanıyor içim dumanlı yollarda fikrim
Kayboldu ormanda kırıntı ekmeklerim
Dost olacağım diye ziyan oldu emeklerim
Saflığıma yak bir kıvılcım ateş böceği

Meğer gözlerin maviymiş bir ben gördüm
Hasretin saçlarını minik ellerimle ördüm
Başkası elmiş yazık demek ben kördüm
Aydınlığıma yak bir kıvılcım ateş böceği

Kim demiş ışık yoksa sen de yoksun
Yalan fenerlerde aradım gece yoksun
Bırakıp gitmezsin değil mi senden yoksun
Yalnızlığa yak bir kıvılcım ateş böceği

Dört yanı iki metre hanemde niyazım
Ah benim bal dudaklı şirin haylazım
Karaydı sen gelmeden önce alın yazım
Pişmanlığa yak bir kıvılcım ateş böceği

Sahipsiz bahçemin eflatun ışığı yansır
Kızıl çobanın içerisindeki en tatlı sır
Seninle kapansın gözlerim ağırdan ağır
Dünyalığa yak bir kıvılcım ateş böceği



Nadir Atalay
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Mart 2007       Mesaj #2056
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ümid etmektir yaşamak
Ümid etmektir yaşamak

Ümit etmektir yaşamak
örnek ol ibret ol
yaşama ders ol geceden
sık sık bak gökyüzüne

yıldızlara bak
güneşli ilk baharın umududur yıldızlar
bir elvadalık hükmü var yaşamın
ölüm geldimi vakti sorulmaz
Serçe kuşu gibidir ümid etmek
dal yorulur serçe yorulmaz......
Ertuğrul Sönmez
blood_lovee - avatarı
blood_lovee
Ziyaretçi
14 Mart 2007       Mesaj #2057
blood_lovee - avatarı
Ziyaretçi
Sen İzmirsin

beşbin yaşındaki sevgili
hayallere sığmayan görkeminle
daha dün girdin ergenlik çağına..

sen efsanelerde,
Amazon Kraliçesi Mir'in kurduğu,
İonyalı Tantolosun çizip karısı SİMİRNA'ya sunduğu,
büyük şair Homerosun doğduğu,
Victor Hugo'nun prensesi olan,
kent değil misin?
ihanetlerde öldürülen,
yüreğim gibi talan edilip yağmalanan kaç kez...

şarap selinde Agora,
saklamadı mı gülümseyişini,
acılarının ardına..

yitik düşlerin yurdu,
buz renkli sabahlardaki,
güneşli maviliklerde,
hep cepheden baktım sana,
güne ağaran tutkularımla..

ürkek bir akşam üstü,
denize dalar gibi,
düşmek isterken aşka,
eşkiya yalnızlık çöktü omuzlarıma..
sonbahar sarısı bu kenti sırtlayp
derinine düştüm gecenin...

körfezin gizemlerinde,
bir şeyler yok olurken,
duman karası bulutlar çöktü,
şehrin üstüne..

günler boyu yasak aşklar taşındı kente,
Hamesis'in Mabedinde damıtılan günahlar,
Meles Çayının kirine karıştı,
kaç sevdanın külünü savurdu Forbes Köşkü..

palmiyeli gecelerin gölgeleri yollardayken..

sağır caddelerinden geçtim tarihin...

Şair Eşref kulak vermedi Abdülhamit'e,
yazdı yazacaklarını...


Belkahveden gelecek nal sesleri bekleniyor,
Hasan Tahsin saate bakıyor,
ilk kurşunu attı atacak..
yürekleri ağızlarında güvercinlerin...
Cumhuriyet Meydanı'nda ki atlını ilk hedefi belli..

yangın yerini yeşile boyadın Behcet Uz,
bu kenti kimler boğazladı?
kim işledi bu cinayetleri?
biliyor musun Behcet Bey kim? ! !
Kordon Boyunun kolyesini çalanlar,
tarih hala cılız Meles Çayında akıyor...

biliyorsun,
günlerden ayrılıktı,
saçlarının rüzgara karışan isyanıyla,
tek başına,
ÇEKİP GİDEN SENDİN..
yuttu geceler Ege'nin mavisini
bir acı çöreklendi şehrin akşamlarına..

şimdi,
hangi şehrin sabahında,
hangi camdan bakıyorsun tan ağartılarına,
saçlarında onca yağmurun ıslandığı serinlikte..

uzak şehrimdesin sen,
seninle olmak,
omuz omuza yürümek vardı,
bu yorgun İzmir gecelerinde..

yeni sevgiler yaratamadım,
ihanetleri bıçaklayıp,
kendime giden bir tunel kazdım..

özlemleri demirledi Alsancak Limanı,
yalnızlığın ışıkları yandı gözlerimde,
çoğalırken karanlık köşeleri kentin,
çaresizlik çöktü kaldırım taşlarına..
kök saldı tabanlarım sokaklara..
gecelerin tuzağına düştü.....

sen kentlerce uzağımdasın,
bu şehrin bir köşesinde,
son sokak feneri oluşum,
yaralıyor beni,
düşüyorum ayrılıkların müzmin anaforuna..

şimdi İnciraltı'n da yıkanan gölgende,
anılarımı öldürüyorum,
ay buluta dalarken,
denizin gözlerinden öpüp,
üşümesin diye şehrin üstüne örtüyorum..

en son sen yıkmıştın giderken,
yıkıldığım o yerdeyim hala,
bindörtyüzsekseniki Muzaffer İzgü,
bindörtyüzelliüç Gazi Kadınlar Sokağı'nda,
yokluğunun günlüğünü tutuyorum...

acaba sen bir yalan mıydın?
gurbet düğümledi yolları,
yanlış adreslerde duran sensin,
kapıyı çarpıp gidecek olansa gençliğin,
hüzzam bir fasılda,
hicrana takılan benim,
ellerimde kalansa bir ömür toplamı..

birazdan,
körfez vapurunun küpeştesinde,
martılar uçuşacak,
inip kalkacaklar su birikintilerine..
kırık dökük masalarda mumlar yanacak,
ve şamdanlarda eriyecek umutlarım,
seni esecek rüzgar,
iç çekecek Alsancak'ın mağrur evleri,
solungaçlı yüzlerle,
çocukluk anılarının jübilesini yapacak ******ler..
az sonra
varoşlarındaki çatısız evlerin penceresinde ışıklar solacak,
gözyaşlarıyla yıkanıp karanlığa gömülecek..

dönüp arkama baktığım da,
Konak iskelesin son vapura binerken,
fakülte yıllarımdan kalma,
haki renkli parkamla,
militan günlerim gelecek aklıma..

yine anılarda,
Hüseyin Yurttaş'n *saat İzmir sularında*,
akşamcı mekanımız,
İkinci Beyler Sokağında ki Bodrum Meyhanesi'nde,
bakışlarımızı içerken,
dudaklarımızda uçuşan,
mutluluk şarkıları olacak...

şimdi anımsıyorum,
yağmurlarla sevişen ikindilerde,
Mustafa İzmirli'nin,
Pasaporttaki nargileli kahvesinde,
oynadığımız tavlayı,
büyülü doğan güneşli günlerde,
dudaklarımıza avare ıslıkları yerleştirip,
Cumhuriyet alanına sığmayan düşlerimizle..
Kordonboyundaki öpüşmelerimizi,
Tayyare Sinaması kaçamaklarımızı,
ilk buluştuğumuz Yosun Pastanesi'ni,
yine ilk şehiriçi seyahatimizde, denize köpük köpük tüküren,
Karşıyaka Vapurunun güvertesinde, yakamozlara ışığını,
değdirirken yıldızlar.. şubat yağmurlarında ıslanışımızı..

peki sen anısıyormusun,
Kadifekale'den ilk ışıklarını yaktığımız Karşıyaka'yı,
Balıkçı Sığınağı'nda ki Efes Gemisinde,
içimizde Papaz Yalısının hüznüyle,
bir kaç saati kalmışları bırakıp,
düşlere dalıp gitmelerimizi...

elbette,
yaşlanıyoruz çoğaldıkça anılar..

evet,
tenha sokaklarında bu şehrin,
sen yoksun ya,
gölgen bile yok ya,
bir fotoğraf gibi yırtıp atasım geliyor kenti..

bu kente saçların dolaşmış olabilir mi?
boyuna yollara bakışım neden?
sisler kuşatıyor her yanı,
anlımdaki bozuk el yazısına siyah çelenk bırakıp,
topuklarımda yılların birikmiş ağrıları,
arkamdan koşturan hayallerim,
ve beynimdeki darp izleriyle,
BENDE TERKEDECEĞİM BU KENTİ..
bu kent yalnızlığım kadar büyük değil..

biliyorum,
bu koca şehirde her şey var,
bir biz yokuz,
ne kalır ki geriye,
fotoğraflar ve anılarla sokaklarda asılı gülüşlerimiz dışında..

bir gün değişecek,
gözlerimizde topladığımız yağmur bulutlarıyla,
buluşacağız bu şehrin ortasında,
biliyorsun,
hiç bir acı sürmez sonsuza dek...


şimdi,
yaralı şehrimin,
kül grisi sokaklarında,
yorgun bir adamla birlikte,
yalnızlığın adımları dolaşıyor,
buza yazılan düşler üşürken,
Sahil Evleri'ndeki salaş meyhane,
bir kanunun mızrabında ağlayacak,
hiç bir dalgakıran direnemiyecek isyanıma,
yıkacak bütün bentlerini,
yüreklerimiz aynı saate kurulduğunda,
gurbetten firar edip,
İKİMİZDE DÖNECEĞİZ BU KENTE..
geç kalmışlığın acısını paylaşacağız..
düşlere sığmayan,
düş bozumlarında...

ZATEN BİZ YOKTUK
KİMSESİZDİ İZMİR
EVET
İZMİR'İ YAZDIM YANINDA SENİ
SENİ YAZDIM BÜYÜK HARFLERLE
İZMİR'İ YAZDIM ALTI ÇİZİLİ
SENİNLE İZMİRİZ
NE ZAMAN İZMİR'İ DÜŞÜNSEM
İÇİNDEN SEN ÇIKIYORSUN
İZMİR İÇİN NE YAZSAM
SENİ YAZIYORUM
SEN İZMİRSİN



Nail Yavuz
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
14 Mart 2007       Mesaj #2058
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Habisin Olayım
( Gülören ' e; Ankara ‘da ciğer kanseri olan vede ölmek üzere olan eski
bir dostuma ? )

İnsan fanidir, bir gün dünyadan gider
Sen hiç gitmeyeceksin payidar olacaksın
Dünya hercümerç olsa anılar devam eder
Sen içim de hep ölsen de yaşayacaksın

Neden seni hem de beni seçti bu kader
Beni yine yalnızlıklara düşürdün
Şiirler yazardım sana azrailim gelene kadar
Dualar dikiyorum, leylasızım çöle düşürdün

Şiirlerim göklere çıksın yerde kalsın figanım
Beni mahşer de bekle sultanım
Ciğer ne ki feda olsun bende ki bu canım
Ben seni ancak unuturum ta ki durursa dolaşan kanım
Serdar San
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Mart 2007       Mesaj #2059
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
GÜLLERiN AĞLADIĞI SAAT
Güllerin ağladığı bir saat vardır hani
Büyür o saatte yalnızlığı bahçelerin
Düşer korkusu kalbe yaklaşan gecelerin
Bir dev uzatır gökten o çirkin ellerini

Güllerin ağladığı bir saat vardır hani
Her şey o saatlerde merhametsiz ve soğuk
Gitgide uzaklaşır batan güneşle sesin
Bir bakarım ki benden en uzak çizgidesin

Başlar geceye doğru upuzun bir yolculuk
Her şey o saatlerde merhametsiz ve soğuk
Yüzünü hatırlatır gökyüzüde ne varsa
Gözlerin bu saatte kopkoyu elemlidir
Dudakların kimbilir şimdi nasıl nemlidir

Ellerin öyle yanar ufuk nasıl yanarsa
Yüzünü hatırlatır gökyüzünde ne varsa
Bir çıngırak sesidir uzaklarda kaybolan
Umulmadık bir anda bitiverir şarkılar
Kapanır yüzümüze o mermer kapılar

Özlemler ateş şimdi anılar duman duman
Bir çıngırak sesidir uzaklarda kaybolan
Ak köpükler kararır deniz görünmez olur
Çagırır yaşamaya bizi tek-tük ışıklar

Böylece üstümüze çöker de karanlıklar
Camlar, bir bir kapanır, odalar, evler uyur
Ak köpükler kararır deniz görünmez olur

Güllerin ağladığı bir saat vardır hani
Cıvıl cıvıl bahçelerden el-ayak çekilir
Yapraklar düşünceli, dallar hüzün kesilir
Her akşam uzaklara alır götürür seni
Güllerin ağladığı bir saat vardır
hani


ümit yaşar oğuzcan
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Mart 2007       Mesaj #2060
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
şerefe



En tepesini gördüm bugün hayatın
O yüzden bu kez senin hayaline içeceğim

Ayaklarımı yerden keserken
Boğazıma taktığın ilmek

Seni gömdüğüm yerden
Geri döneceğim



Esra Gök

Benzer Konular

2 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya