Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Sayfa 241

Güncelleme: 18 Ocak 2010 Gösterim: 1.171.333 Cevap: 8.002
tikkymelike - avatarı
tikkymelike
Ziyaretçi
24 Mart 2007       Mesaj #2401
tikkymelike - avatarı
Ziyaretçi
ADI SENDİN....!
İçimdeki okyanusun
Sponsorlu Bağlantılar
Dem tutmuş sevdanın adına sen dedim
Uzaklarda bir türkü söylenir hasret yalnızlığında
Geçitsiz karanlığın perişanlığında
Bahar yağmurlarında yeşili sevdim
Gülün dalında dikeni sevdim
Seninle birlikte zamanı sevdim
Bozkırlarında cennet düşlemeyi sevdim
Karlı dağların altında volkan olmayı sevdim
İçimdeki sızının Sen oluşunu sevdim
Uykularımı bölen hüsranlarını sevdim
Gelmediğin kapımda bekleyişimi sevdim
Sevgimle içlenen közün sıcağını sevdim
Derlediğin türküleri sevdim
Bahtıma çıkışını sevdim
Son nefeste seninle olmayı sevdim
Yolumda törem sonunda seninle ölmeyi sevdim
.........................................
Leyla Merdinlioğlu

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
24 Mart 2007       Mesaj #2402
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
kilim gibi dokumada mutsuzluğu
Gidip gelen kara kuşlar havada
Sponsorlu Bağlantılar
Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden
Tabanında depremi kara güllelerin
Duymuyor musun

kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ışık ol yumruk ol
Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol

Tam çağı işe başlamanın doğan günle
Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden
Her satırında buram buram alınteri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma suçun tümü senin değil
Yırt otuzunda aldığın diplomayı
Alfabelik çocuk ol

Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol

Rıfat Ilgaz

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
24 Mart 2007       Mesaj #2403
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Ayrılık ayracı

Bütün ayraçları kaldırdın ama unuttuğun
Bir şey vardı yine de, çiçekleri sulamadın
Gökyüzü sarardı o zaman bulutlar kirlendi
Ve ne kadar az konuşur olduk günboyu
Birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor
Tam da susuşların birbirine eklendiği yerde

Ezberlenecek hiçbir şey yok bu dünyada
Kirletilmemiş bir bulut bile yok artık
Böyle diyorsun her yolculuğa çıkışımda
Yaşadığın kent de sana benziyor gitgide
Ne zaman dönmeyi düşünsem yangın çıkıyor
Ya da erteletiyorum biletimi son anda

Uzun bir sessizlik oluyorsun dağlara baksam
Karşılıksız mektuplar kadar burkuluyor kalbin
Yazdığım şiirler de canımı sıkıyor artık
Fotoğraflarımı yırtıp atıyorum tek tek
Ve ben bütün yapraklarımı döküyorken şimdi
Eylül diyorsun, tam da orda başlıyor ayrılık

Üşüyünce ağlıyorsun yalnızım dememek için
Uçaklar gemiler trenler çiziyorsun duvarlara
Kendine bir deniz bul artık bir de rüzgâr
Parçalanacağın bir uçurum bul bu dünyada
Tek tutkun o kenti bırakıp gelmek olmalı
Ve gelirken havaya uçurmak bindiğin otobüsü

Birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor
Tam da çiçeklerin sulanmadığı yerde
Konuşacak bir şeyler bulamıyorsak günboyu
Derim ki ayrılık gündemdedir ne yapılsa
Ve sen bütün ayraçları kaldırdığını sanmıştın
Ama unutmuşsun yine de ayrılık ayracını

Ahmet Telli
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
24 Mart 2007       Mesaj #2404
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
gecenin matemi

gündüz karartmasıyla oturmuşum
gecenin döşeğine
sitem resmimi yapmış
dost gözlerini kapatmış
gelip geçilmeyen aşınmış eşiğime
gündüz karartmasıyla oturdum
gecenin matemine

değiştir zaman, mekan aciz
rüzgar vurdum duymaz
savrulan yapraktan habersiz
bir ben çırılçıplak duygularım
kalmış ortada ruhum
uyamamış fosfori değişime
çırılçıplak oturmuşum
......................zamanın eşiğine
ruhum soyut bedenimden
özüm hasret kopmuş madeninden
bir sıyrılabilsem gelecekteki vehmimden
ruhum soyut
bedenim soyut
madenim soyut
ben soyut
yaşıyorum bilmeden kaçıncı boyut

dogum sancıları çeken döşeğine
girdiğinde zaman
bekliyorum
kapı önünde
sevgi doğuracak
aşk doğuracak
biliyorum
gelecek vehmime
gündüz karartmasıyla oturdum
gecenin matemine


mustafa semerci
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Mart 2007       Mesaj #2405
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Karalamaca
Karalama olmuş bizim hayatımız,
Ben onu karalıyorum,
O beni,
Herkez herkezi karalar olmuş,
Hayat demek bile iltifat olur bu yaşama,
Oyun olmuş yaşam,
Adı karalamaca….
Abdulcelil Güven
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
24 Mart 2007       Mesaj #2406
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Bilir misin seni gizliden izlediğimi
Avutmaz geceler düşlerimi
Her anımda sen
İsyankar yalnızlığımda ben

Bilir misin seni sevdiğimi
Sana hasret seni beklediğimi
Göz kırpmalarımda
Kalp atışlarımda
Yudumladığım suda
Her yerde sen varsın bilir misin

Ne zaman güneş batıdan doğarsa
Gökyüzü rengini siyaha boyarsa
Dağlar tepeler ufalırsa
Bil ki o zaman sevmeyeceğim

Bilir misin geceler uzun
Yıldızlar parlak
Bir o kadar sana yakın bir o kadar uzak
Yüreğim kurdumu sana tuzak


bahtınur güven
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
24 Mart 2007       Mesaj #2407
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Neden Yazıyorsun?
sevmek bir şey değil de
sevinmek kötü be,
kumruların
kumsalların
bulutların aşkına
mecburduk da yazdık
kirli sakallı sabahların namına
öylesine değil
savrulsun diye değil
yalandan değil
yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı çünkü
hani bazı
içinde bir dal burkulur
yeşil için
sarı için
her morun tonunda büyüyen
sağrılar için
belki kuşlardan habersiz
kanatlar için
yol yokuş
son ilk bahar
uzun eskilerden gelme
bir içim nefes için
yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı çünki
erguvan görüldü bir zaman
sonra çıkmaz oldu sokakların alayı
mavi çakmak
fitil falan
kalabalık oldu yokuşlar
o yokuşların baladı oldu
düğün oldu hatta
serim düğün ve çözüm için
boşanmalar oldu
her sevdanın final tezi adliyeye verildi
gerisi ilam oldu
kıyılar kumrular
göçler oldu...
buhurdanlar semaverler
ve nargile geyikleri
yavaş
yavaş
çok yavaş
hız'da yitirilenlerin aşkına
yavaş'ın içindeki ölü şövalyeler için
her işin bir raconu vardı
yaşamın ortaçağında
atılan adımlar vardı yavaş ve eski
bir düellodan alınmış
işte bu yüzden yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı çünkü...
sonra unutmak vardı
hatırlamak içindi bütün muallak resimler
hiç olmamış gibi yapmak
öküz öldüren bir hasrete
can dayanmıyordu ya
zaten bütün bunlar
yeni ve dayanıklı canlar içindi
dursun koyuyordular en son çocuklarının adını
üstü kalsın ikizler mesela
birisinin içinde civciv havalansa
diğeri kanat çırpıyordu istemsiz
oluyordu bunlar
ve yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı çünkü...
eski harfleri dağıtıyorduk komşularımıza
yepisyeniydiler
hepi topu bir kere kullanılmışlardı
sapa bir cümlenin içinde
hat sanatıydı gömdüğümüz uykuya
edebiyat avuntusuydu işimiz
uzak suretlerinden biriyle yapılan nef'inin
yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı,
aslında olurdu tabii
bir sürü yazmadığımız
bir süre yazmadığımız
ama o zamanda
bakkalda hesapüstü kalmışlık oldu
siparişi unutmuşluk bakkal çırağında
hem de ekmeğin en yumurtaya banılacağı sırada
ve kapatıyoruz manasında söndürülen ışıklar oldu
hadi gidin artık makamından
kırklık bir ampul kaldı geriye...
baktık olmuyor yazmadan
baktık mesele oluyor
dimağı eşeleyen cümleler
olmuşlar
olacaklar
yani bir fikrin hizasına konulacak ne varsa işte,
yazdık
ki yazmasak olmazdı
bütün bunlar
bütün bunlar içindi
gizli hüzün artıkları
kalmıştı ayrılık salonundaki
güvercinlerde manasız bir tango ciddiyeti
dans mı ediyorlar fırça mı yiyorlar
belli değil
öyle suçlu bir işti tango
arjantinde solcu gençler işkencedeyken
maradonaydı 82'de
kibrit kutusunun kapağı
vasati kırk çöptü ve
kırkının da tek tek
kendine göre sorunları vardı...
çözüm bekleyen ağır meseleleri de vardı
yaprakların
kuruyorlardı saatlerini kasım patlarına
hemen ve şimdi
müdahale gerekiyordu
akarsulara
ve ivedi
bir gülümser kelimeydi
yadırgayan
türkçedeki yerini
ama yinede yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı...
sonra hiç aklına gelirmiydi
örümceklerin sinirli bir iklime
ağ'yacakları kendilerini
ya da kuşak çatışması balıkların
pul pul gerinir diye düşünürken biz
meğer esnemeye bile takati kalmamış
yorgun bir akdeniz...
ucundan çeksen
new york'a kadar götürebilirsin
elektrikli vakumlu halı bile yıkayan sömürgeni
işte böyle bir durumdu
ve tedirginliğimiz
siren miren istemiyordu
telaşımızın gürültüsü yerindeydi
ve küt diye akşam oluyordu
biz ki öğle vaktiyiz daha
rakıdan filan habersiz
ve söylemeye gerek yok
uzun
çok uzun içmeler oldu
mürakabe susamış peçetelere notlar düştük
kalktık
zeytinyağı lekesinden arta kalan
şiircik kuşunu besledik
gel gör ki üç gün yaşayabildi us pas içinde
ama olsun yine de yazdık
yazmasak olmazdı...
nehirde (hiç tanımadığımız)
bir tekne için (hiç binmediğimiz)
bir şarkı (hiç duyulmamış)
bestelemeyi istersin de
hani nefesin yetmez nefsini güftelemeye
işte bu yüzden yazdık
yoksa hoşumuza mı gidiyor zannediyorsun
smokin bulutlu bir gökyüzünden söz etmek
bir kelebeğin kararsızlığını anlatmak
tırtıl kılığında...
ya da bir ateş böceğinin direnişini
yalancı aydınlıklara...
başka türlü olmuyor,
başka türlerde nasıl oluyor bilmem
ama yazmak lazımdı işte
yazmasak olmazdı çünki!


Yılmaz Erdoğan
NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
25 Mart 2007       Mesaj #2408
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
ŞİMDİDEN BİR HATIRASIN

Şimdiden Bir Hatırasın
Bulutsa, tozsa, uçarsa
Bütün (aşklar) paranteze alınsın
Rüzgar çanısın, rüzgarın diline dolanırsın
Ne bir şarkısın,
ne de dillerde nağme adın
Artık bazı şarkılar kadar yarılısın
Günler izmarit diplerinde biriksin
O zaman mutlaka bir trenle gelirsin
Köpüklerdensin, mavisin, sakinsin
istesen suyun tenine bitişirsin
ellerimi bıraktım, artık buna sana yazsın
İçimde iki yaşlı balık varsa,
İçimde biri pulsuz, iki balık varsa
Biri senden, gelirsen ve yok edersen
Bunu yazmak istiyorum sana
Sonra postalamak istiyorum
Pulsuz bir zarfla
Hiçbir mektup artık ikna etmiyor beni hayata
Bu kırmızı oyalarla saçlarımda
Beyaz bir tülbent gibi kalırsam
tenimde, süzemediğim tortularla
Gün olur sararırsa sayfalarda
Bıraktım ellerimi, sana bunu yazsın
Şimdiden bir hatırlasın
Kırık kalplerle süslü bir sayfaysan
Camsan, saydamsan, beni kırarsan
Simlerimle sevişirim seninle
O süslü sayfaların üzerinde
İçimde mutlu iki yıl varsa,
İçimde biri simli iki kadın varsa
Sen, gelirsen ve yok edersen
Bunu yazmak istiyorum sana
sonra postalamak istiyorum
Simli bir yılbaşı kartıyla
Hiçbir mektup artık beni, ikna etmiyor hayata

Didem Madak


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Mart 2007       Mesaj #2409
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Karla Öpüşmek



Düşen iki kar tanesinin kirpiklerinde öpüşmesince
Dudaklarında eririm; buharın ılık nefesimde.
Saçlarına düşen yıldızları toplarım sepetime,
Pamuk ellerimle taç yaparım prensesime.
Tek vücut olmak vardı ya karda ayak izlerinde,
Kan olup karışmak vardı ya kar beyazı kalbinde…

Düşmedim hiç yaban ellerde,
Cigara saran sarı yaban ellere…
Düşen her kar tanesini yüzüme,
Sen diye öptüm özlemle...

Ali KUMAK
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
25 Mart 2007       Mesaj #2410
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
Ben Bir Kadınım


Kavrulur şu kanlı gözlerimde günler
Akşamdan bir sancıyla
Koklanmış bir gül gibi hayallerim ayak altında
Yol vermez yol vermez ağlamaya gururum
Yılların aynasında
Horlanmış vücudumda memelerim derin acıda

Ben bir kadınım ben bir insan
Taşırım karnımda paramparça can
Bir yanımda cevahir, bir yanımda kan
Bir yanım şiir destan, bir yanım kirli fistan
Bir yanım güller açmış, bir yanım viran

Savrulur şu tozlu saçlarımda rüzgar
Çıldırtan bir hışımla
Saklanmış bir sır gibi, şiirleri ateş hattında
Dayanmaz dayanmaz bu baskıya yürürüm
Sabrımın bir anında
Elimin hamuruyla çeker giderim
Canım burnumda

Ben bir kadınım ben bir insan
Taşırım karnımda paramparça can
Bir yanımda cevahir, bir yanımda kan
Bir yanım şiir destan, bir yanım kirli fistan
Bir yanım güller açmış, bir yanım viran



Yusuf Hayaloğlu

Benzer Konular

2 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya