Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Sayfa 582

Güncelleme: 18 Ocak 2010 Gösterim: 1.173.867 Cevap: 8.002
LaDymm - avatarı
LaDymm
Ziyaretçi
4 Nisan 2008       Mesaj #5811
LaDymm - avatarı
Ziyaretçi
Seni Seviyorum
NEDEN Mİ? ...
Sponsorlu Bağlantılar
Şafağın her söküşünde
Saçlarından hayata asılmamın tek nedeni sen varsın
Unutma! ...sana tutku halinde bağlanmam için
Milyonlarca sebebim var....
Şu çirkef dünyada tek parıltı sensin
Ünlü bir heykeltıraşın spatulasından çıkmış gibi
Fakat...sönük bir parıltı değil..
Güneşin tüm ışıklarını silik bırakan bir parıltı
Şu kuru ayazda içimi yakan bir volkan gibisin
Cayır cayır esiyorsun
Yüreğime işleyerek..
Sonrada çekip gidiyorsun
Ne zaman yaktığını ne zaman geldiğini fark etmeden...
Seni Seviyorum
NEDEN Mİ? ...
Saçlarını gözlerini....seni düşünmekten başka bir şey gelmiyor içimden..
İnan öyle tabi bir duygu ki...
Yüreğimin kuyularında
Sanki dünyaya gözümü açtığımdan buyana var..
Biliyorum bu duygu ortaya çıkmak için seni bekliyordu...
Olmadığın bir anı çektiğim nefesi önemseyemiyorum...
Sensiz...bu yalan çorak alemde olmaktansa
BİTİŞİMİN...soğukluğuna Asılmayı
ASLA! ...saçlarından hayata asılmamaktansa
Şu iğrenç çirkef dünyaya sırtımı dönmeyi Akıl bilirim...
Seni Seviyorum
NEDEN Mİ? ...
Kulağımda ne zaman bir aşk şarkısı işitsem
Melodilerde sen akıyorsun
Ne zaman nostalji bir aşk şiiri okusam
Damlayan mısraları hep ama hep..
Saçlarını gözlerini getiriyor bana..
Bilmelisin...her an yanımdasın
Seni hissetmem görmem için bir an düşünmem yeterli..
Zannedersem ilk defa bir kızın kokusu yüreğimde fırtınalar estiriyor..
Kendi kendime ferhatın aslıya aşkındaki gibi
O damı..bu tatlı ten kokusuyla avare olmuştu diyorum...
Seni Seviyorum
NEDEN Mİ? ...
Gözlerinde ki milyonlarca parıltı
Karanlığın zulm yanını darmadağın edip geçiyor
Seni süzerken, kendimi güneşi yukarılardan seyrediyor gibi hissediyorum...
Ruhum sana ait
Hiçe sayıp kaldırıp bir kenara atabilirsin
Yüreğinin içine de alabilirsin
ALLAHIM! ...
Bebişimin yüreğinin en derin kuyusunda olmak istiyorum...
Seni Seviyorum
NEDEN Mİ? ....
Belli sen busun
Fakat sen beni
Ben olduğum...öyle yada böyle olduğum için seviyor musun...
Söyle bunu kim bilir
Saçlarını okşamayı
Saçlarımı okşamanı
Boynuma atılışlarını..buselerini
Tenini koklamayı
Sarılıp sarılıp kopmalarını
Seni seviyorum
Bir yıldız gibi gözlerimin önünden kayıp giderken
Sahte dünyada cennette gibiyim
Sadece bir vakit elimde tutuyorum o cenneti
Bilmem bir müddet sonra ne olacak
Kim bilir rezil edip kopup uçup gitmiş olacak
Seni SEVİYORUM
NEDEN Mİ? ...
Bir çok kız için ısmarlama şiirler yazmıştım
Bu bana hep ters gelmişti..
Fakat şu an
Senin için binlerce dize yazsam az geliyor...
İçimde hep bir ülkü var
Bilmem...kim bilir bu şiiri yanından hiç ayırmazsın
Yada beraberinde kan kırmızısı bir gül goncasını..
ALLAH tüm güzellikleri yaratırken
Eminim seni en nadidesi olarak yaratmış
Kır çiçeklerinden güzel
Gülden narin
Menekşeden şeker
Kardelenden daha güzel kokulu
Seni Seviyorum
NEDEN Mİ? ..
Eşsiz haline huriler gıpta ediyor
Sahte alemde ise
Beşeriler arasında..
Zannedersem...bir ben...yada bir iki şanslı..
Bu güzelliği algılayabiliyor..
Ömür bitene kadar
Mahvolana kadar
Yanında kollarında saçlarında asılı kalsam
Bunu hissediyorum bu bir işkence olur
En çok yüreğinde senle olamadığım için
Seni Seviyorum
Neden mi? ...

Hayal ma yal olsa dahi
Düşüncelerimde aklımda seviliyorum fikri bile
Senin gibi eşsiz bir varlık tarafından beğenilmek sevilmek
Bu budalayı ömrü boyunca mutlu edebilecek kadar,
Muhteşem, eşsiz, güzel ve bir o kadarda ASİL...
Tatlım bebişim seni anlatmaya bak mısralar bile yetmiyor..
Düşünüyorum şu yalnızlığımı gün ışığına atmadığım odamda
Acaba kaç insan seni sana dünyaya anlatmak için
Milyonlarca dizeler yazdı....
Seni Seviyorum
NEDEN Mİ? ...
Bir tebessüm ay ışığında, tek aydınlığım
Bana her şeyi ama her şeyi bir kenara attırıyor
Gülüşünde, gözlerinde, takılıp kalıyorum
Sadece izleyip tadını çıkartma duygusu alevlendiriyor..
Ah! ..bebeğim..seni seviyorum
Bak her şey yetersiz
Bu kadar nedenin ardına bile
Seni ne çok sevdiğimi
Ne çok saçlarında asılı kalmayı
Kollarında uyumayı
Sana dokunmayı...
Gözlerinde tutuklu kalmayı anlatamadım....
(07 Kasım 200...Seni Seviyorum....milyarlarca nedenim var......saçlarının tellerinde hayata asılmayı....neyse...)

Murat İnce

Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
4 Nisan 2008       Mesaj #5812
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi

Sponsorlu Bağlantılar
Sen yoksun

deniz yok

yıldızlar arkadaşım

ya bu gece harika bir şeyler olsun

yahut bir bomba gibi

infilak edecek başım.



Ağzımda eski mısralar uzanıp kalmışım

İstanbul minareler odamda gibi

gökyüzü temiz ve parlak

işte kol kola girmiş en mesut günlerimiz

muhalif bir rüzgâr karşı sahilden.



Fosforlu ışıklarıyla gökyüzü bir deniz

havada kanat sesleri

ve çılgın kokular.



Deniz yok

yıldızlar uzaklaşıyor

ben yine yalnız kalıyorum

İstanbul minareler kaybolmuş

SEN YOKSUN.


atilla ilhan

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
4 Nisan 2008       Mesaj #5813
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Beklerken kurdum
Hayellerin en güzelini
El ele tutuşup sahillerde
Yalın ayak gezdim saatlerce
Çınar ağacına kurduğum
Salıngaçta salladım
Bulutların üzerinde dans ettim
Bizim şarkımız çalındı defalarca
Uçurmalar kıskandı
Mutluluktan uçarken
Yüzünde tebessüm
Kalbinde bir ışık gördüm.

Beklerken yaşadım
Dört mevsimin güzelliğini
Sonbahar rüzgârları getirdi seni bana
Soğuk kış günlerinde üşüyen bedenini ısıttım
Baharda kır çiçekleri kadar güzel açıp,
Yazın güneş kadar etkileyici ve çekici
oldun.

Beklerken anladım
Sensizliğin ne kadar acı olduğunu
Varlığınla mutlu olurken
Yokluğunla yıkılmışlığı ve perişanlığı
Her şeyden önemlisi
Seni ne çok sevdiğimi
Beklerken anladım



ABDULLAH RAMAZAN
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
4 Nisan 2008       Mesaj #5814
RuYa - avatarı
Ziyaretçi

Eylül damlaları düşer üzerime
öpüşleri hüzünlü ve durgun
dağıtır düşüncelerimi
solgun dudaklarından çıkan lodosun rüzgarı
bir kez daha boynu bükülür bekleyişlerimin
kırılan filizler gibi



söyle Eylül
gündüzleri yakar-kavurursun da
nedendir ayaza düşürür geceleri
denizinden uzanan el
okşarken öksüz tenimi



kum taneleri misali
kayar gider hatıralar gözlerimden
ve ardı sıra dökülür dilimden
vefasızlara bana üvey kelimeler
ve sen bağdaş kurunca takvimlerde
dalgalar bir başka vurur kıyı boyunca
yakamozlar fitillerini yakar da
daha solgun - daha yaşlı - daha yaslı



savrulur umutlarım havada
öfke bulutlarımın gölgeleri düşer denize
kabarır sarsılır göğsüm
Marmara'nın tam ortasında
fırtınalar biriktirir isyanım




sonra yetişir ığrıpçılar
dizilirler sıra -sıra
Fener adasının gerdanına
nihavent bir taksimdir duruşları
Eylül hüznümün tam ortasına
her damlada biraz daha ıslanır
biraz daha yaşlanır ömrüm



şimdi gözlerindeki tüm damlaları
sal üzerime
bir adalıya hüzün denizinde
boğularak ölmek yakışır
hazırım -hazırım sağanağında sürüklenmeye

hadi durma
damlalarınla boğ beni
ki yaşadığımı hissedeyim..



ah eylül gözyaşlarında yüzmek ve kulaçlamak ömrü renginde.Olsun,
zor da olsan, yine de ol takvimlerde..Seni seviyorum.. BİRSEN TAŞKIN
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
5 Nisan 2008       Mesaj #5815
arwen - avatarı
Ziyaretçi
GEÇ KALMADIN MI

Şimdi sorma bana! ...
Kirpiklerim neden ıslak diye.
Gamzelerim küsmüş,yüzüm neden düşmüş.
Bilmediğin bir nedeni var elbette!
Tutup ellerimden,gözlerimin içine bakarak!
Hadiii anlat deme bana! ....
Anlatamam! ....
Düşer kirpiğimden, sakladığım son damla,
Bakamam! ...
Tutukluyum,bak ellerim kelepçede!
Tutamam ellerini,yasaklıyım artık ben sende!
Kendim,kendime yazdım ben ölüm fermanımı.
Bakma! ...
Yok edecektim bedendeki bu canı,
İçinde kor bir acı bırakacaktım am'ma! .....
Aklıma, üzüm karası gözlerin geldi,
Teninin tenime dokunuşu...
Alnımdan öpüşün geldi! ...
ŞİMDİ! ...
Konuş benimle,anlat diyorsun!
Konuşmak mı? ....
Ah! ....
Anlatmak mı? ....
Görmüyormusun halimi,bu ben miyim?
Benmiyim; bu hayatı deli dolu yaşayan o kadın?
Güneşten daha sıcak,çılgınca delişmen sevdalarım...
Ölümüne..,hayatla olan yarışımı,hiç firene basmaz hallerimi.
Bilmiyormusun?
Hep kırmızı ışıkta geçtim ben hayatı!
Kuralları hep ben çiğnedim!
Hep ben isyan ettim!
Haksızlığa,yolsuzluğa,açlığa,çaresizliğe,
Allah'a, ben isyan ettim,kadere ben, hep ben girdim günahlara! ...
Hep ben kırdım zincirleri, isyan bayraklarını hep ben açtım!
Düzene ben başkaldırdım!
İlk ben vardım miting meydanlarına,
Ben söyledim özgürlük türkülerini tek başıma.
Ben söyledim namussuza, namussuz olduğunu,
Hırsıza hırsız dedim,ahlaksıza ahlaksız! ...
Korkmadım,kaçmadım karanlıklardan,
Dolu dizgin sürdüm atlarımı hep yokuş yukarı...
Üşümedim üzerime yağan kardan,
Ne ayazdan, ne de poyrazdan.
Uçsuz bucaksız çöllere düştü de yollarım,
Yanmadım ben,güneşin o kavurucu sıcaklığında!
Ormandaki o tek hür olan, ağaç da bendim,
''Seksek'' yapan gelincik'te benim!
Kaç, acımasız avcı vurmak istedi, vurulmadım hep kaçtım.
Bu yüzden,hızlı koşan, hiç yorulmayan, yine ben oldum!
Bu yüzdendir son duraklara ilk gelişlerim....
Bu yüzden dudaklarımın kuruması,susuzluğum bu yüzden!
Su yerine roza şarabı içerim ben!
Güneşi en yüksek yerlerde yakalamayı severim,
Her gün batımında, güneşin tan'la gurubunu seyrederim kırmızı.
Karanlık basınca, yıldızların ayla buluşmalarını...
Gece aşıklarına piyano çalarım ben,Vivaldi'den,Wogner'den,Verdi'den...
Sonra, yüzümü doğuya çevirir,güneşin doğuşunu seyrederim.
Yeni güne,
Corelli'den,Hayn'dan,Beathven 'dan nağmeler çalarım hiç usanmadan.
Duydun mu? ...
Bir sabah esintisiyle geldimi kulaklarına? ...
Öğle üzerinde söylediğim türkülerimi duydunmu?
Türk'lüğüm,kadınlığım en büyük onurumdur benim bilirmisin?
Bilirmisin? ... Onurlu Türk kadını ne demek?
Bilirmisin soyu Türk olmayan birini Türk edebilmenin hazzını?
Gördünmü elinde onun, şanlı al bayrağın nasıl dalgalandığını? ...
Bilemezsin! ...
Bilemezsin, sen al ne demek!
Al al oldumu yanakların utanınca,kıpkırmızı kesildin mi hiç?
Ardamarın hiç çatladımı senin,akmadımı oluk oluk kanların?
Sen hiç ihanete uğradınmı,sırtından vurulduğun oldumu kör bir hançerle!
Kan kusarken ciğerlerin,kızılcık şerbeti içmiştim dediğin oldumu?
Sen hiç gülerken ağladın mı, içten içe sessizce?
Çok söylenecek söz varken, sustuğun hiç oldumu?
Okşadın mı bir çocuğun başını sevgiyle,
Göz yaşlarını sildin mi,ağlarken?
Salya,sümük karışmış yanağından öptün mü hiç iğrenmeden?
Hangi dilenciye para verdin bir tomar? ...
Doyurdun mu bir fakiri akşam yemeğinde,neşeyle? ...
Çingenelerden çicek alıp, verdinmi hiç sevdiğine?
Gözlerinin içine bakarak,
Söyledin mi SENİ SEVİYORUM KADINIM diye?
Öptün mü onun hiç yüreğinden?
Tuttun mu ellerinden,nefesinle ısıttın mı hiç üşümüş ellerini?
Alıp göğsüne,bastırdın mı hiç şevkatle?
Tüyleri yağmurda ıslanmış bir kedi yavrusunu sevdin mi hiç?
Kuşlara hiç yem verdin mi?
Burnun havada gezerken, ezdiğini düşündün mü hiç masum bir karıncayı?
Başını eğdin mi sen hiç,içi dolu sarı başaklar gibi...
Biri konuşurken dinledin mi hiç, sözünü kesmeden?
Hiç bir körün,koluna girerek geçirdin mi karşıdan karşıya?
Bir bayram sabahında,eline bir kutu çikulata alıp gittin mi bir huzur evine?
Öptün mü tanımadığın elleri? ...
Anladın mı yalnızlığı,gördün mü gençliğin nasıl geçtiğini? ...
Sen hiç kitap okudun mu sabahlara kadar,
Altını çizdiklerini,beynine kazıdığın oldumu hiç?
Sen şiir nedir bilirmisin?
Bilirmisin dar alanda nasıl olur kısa paşlaşmalar?
Bilirmisin her kelimenin,ok gibi yüreğine saplanması ne demek?
Sen sevda nedir bilirmisin? ...Sevdin mi ki hiç bir kadını?
Özlemek nedir bilirmisin,resmine sarılıp uyumak,
Kısaltmak için mesafeleri, telefonda saatlerce konuşmak....
-''Belki,çıkmaz ayın on beşinde gelirim'', dedi diye;
Takvim yapraklarını çift çift kopardığın oldumu? ....
Sen hiç öldürdün mü?
Bir paket sigara dumanında geçmeyen zamanı?
Beklerken, aynalarla konuştuğun mu hiç?
Gelince, YÜREĞİNİN YARISI,koşarak sarıldın mı boynuna,
Onu, onsuz geçen günler kadar öptün mü hiç?
Çektinmi hasretinin kokusunu içine doyasıya? ...
Kulağına fısıldadın mı? ...
''Seni çok özlemiştim'' diye,
Bağırdın mı avaz avaz! ...
SENİ SEVİYORUM,BU SON OLSUN GİTMELERİN,
dedin mi? ....
Yakarışlarına aldırmayıp,gittiği oldumu arkasına bile bakmadan!
O anda, toz duman oldumu duyguların benim gibi?
Kırılınca gururun,benim kadar ağladımı yüreğin?
Küstün mü sen hiç kendine?
Şen kahkahaların sustumu?
Yüzün düştümü benim gibi yerlere! ...
Gamzelerine, gözyaşlarını sakladığın oldumu hiç? ...
Kaldıramadın mı benim gibi yerden sende gözlerini?
Ellerine kelepçe,diline hiç kilit vurdun mu HİÇ? .....
Şimdi bana! ..
.''Lütfen ellerini ver,başını kaldır,gözlerimin içine bak''
Diyorsun! '
Neden içiyorsun gözyaşlarımı? ...
Neden sarılıyorsun sımsıkı? ...
Neden öpüyorsun milyon kere? ...
Neden bağırıyorsun avaz,avaz? ...
''SENİ ÇOK SEVİYORUM'' diye! ...
Sen tüketmişken beni! ....
Ben unutmuşken seni! ....
Geç kalmadınmı? ...
Ey! ...
Vefasız SEVGİLİ! ...........


hande

04.04.2008,cuma
çengelköy/İSTANBUL

tekinfsm - avatarı
tekinfsm
Ziyaretçi
7 Nisan 2008       Mesaj #5816
tekinfsm - avatarı
Ziyaretçi
SANA BAKMAK

her şey yapılabilir
bir beyaz kağıtla
uçak örneğin uçurtma mesela
altına konulabilir
bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
sallanan bir masanın
veya şiir yazılabilir
süresi ötekilerden kısa
bir ömür üzerine.

bir beyaz kağıda
her şey yazılabilir
senin dışında
güzelliğine benzetme bulmak zor
sen iyisi mi sana benzemeye çalışan
her şeyden
bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
belki tabiattadır çaresi
senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
ve benim
bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
anlarım bitkiden filan
ama anlatamam
toprağın güneşle konuşmasını
sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla

sen bana ışık ver yeter
bende filiz çok
köklerim içimde gizlidir
gelen giden açan soran bere budak yok
bir şiir istersin
“içinde benzetmeler olan”
kusura bakma sevgilim
heybemde sana benzeyecek kadar
güzel bir şey yok

uzun bir yoldan gelen
tedariksiz katıksız bir yolcuyum
yaralı yarasız sevdalardan geçtim
koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
her şeyi anlattım
olan olmayan acıtan sancıtan
bilsem ki sana varmak içindi
bütün mola sancıları
bütün stabilize arkadaşlıklar
daha hızlı koşardım
severadım gelirdim
gözlerinin mercan maviliğine

sana bakmak
suya bakmaktır
sana bakmak
bir mucizeyi anlamaktır

sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
aşk sorgusunda şahanem
yalnız kelepçeler sanıktır
ne yazsam olmuyor
çünkü bilenler hatırlar
hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
bahçıvanlar değil tüccarlardır
sen öyle göz
sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
sen teninde cennet kayganlığı iken
sana şiir yazmak ahmaklıktır

bir tek söz kalır
dişlerimin arasından
ben sana gülüm derim
gülün ömrü uzamaya başlar

verdiğim bütün sözler
sende kalsın isterim
ben sana gülüm derim
gül sana benzediği için ölümsüz
yazdığım bütün şiirler
sana başlayan bir kitap için önsöz

sana bakmak
bir beyaz kağıda bakmaktır
her şey olmaya hazır
sana bakmak
suya bakmaktır
gördüğün suretten utanmak
sana bakmak
bütün rastlantıları reddedip
bir mucizeyi anlamaktır
sana bakmak
allah’a inanmaktır

YILMAZ ERDOĞAN

BENDE SANA YETECEK KADAR BEN KALMADI

Sus pus olmuş, puslu bir İstanbul'muydu yüzün, yoksa
çok bildik hüzünler mi taşınmıştı yüzüne
Dolmabahçe da çay tadında....
Divit ucuyla yazılmış bir aşkın sureti vardı avuçlarında,
tarih bir başka iklimin kıvamını gösteriyordu.
Ben rehnedilmiş yelkovan gibi... hani akrep'i seven ama
yüreği takvim yokuşlarında...

Sinemada elinin elimde terleyişinin bir anlamı olmalı,
sesinin sesimde yankılanmasının... sanki perdedekine
üzülmüş ya da sevinmişsin de tesadüfen akmış yüzün
içime... Yalan! Sen perdeye bakıyorsun, fikrin benim
seyir defterimde.. ve ben amerikanca bir filmi kürtçe
seyrediyorum...

Kadın Beyoğlu'nun bir kış akşamında,
üstündeki deri montun sahibine küs, soğukluğundan
muzdarip yürüyordu... Adam da... Yürümek hiçbir şeyi
çözmüyordu, bazı Aralık akşamlarında... Parmağında
yaralı bir öyküyü taşıyordu adam... Kadının yüzünde
bir hüzün... Hüzünlü aralık akşamında bir yüzük...
Yüzüğün yüzünde dünya güzeli bir kadının kehaneti...
... Soğuğun ve karanlığın vehameti!

Hayatı, bir başkasının pantolonu gibi, küçültülmüş,
daraltılmış... İlk sahibinin o pantalonla yaşadığı şeyler,
yani pantalonu pantalon yapan anılar, bazı ilkbahar
bereleri yüzünden yapılan yamalar, ter tüketen
yazlar... Hepsi daraltılmış... Yaşananlara bir beden
büyük geliyor artık hayat!

Bir aşkı paylaşmak için çok geç, bir paylaşıma aşık
olmak içinse erken... Beni sevda yerimden vurdu yine
zaman... Şimdi sana söylenecek tek cümle:

Bende sana yetecek kadar ben kalmadı...

YILMAZ ERDOĞAN

BU YOL NEREYE GİDER

bir kuğunun boynuna dokunurken…

yol bir yere gitmez
içerde
düz saçlara uğrar
ayak üstü bir akşamüstü
her plansız ürperişin sonu
hüsran
ve hüsran
çok sanat müziği bir kelimedir

yol bir yere gitmez
o bir durma biçimidir
yol yoluyla gidebilir yare
yoldan çıkabilir apansız
ve ömür bitebilir yoldan önce
ama yol bir yere gitmez
o bir durma biçimidir
yaşamak
hızlı bir ölme biçimidir
düşünce ışıktan yavaşsa
erken gidilmelidir
gerdan sözcüğüne
bir kuyumcuda da rastlayabilirsin
bir kasapta da
kalbin sızlamaz
bir kuzu yüreğini vitrinde görünce
o bir beslenme biçimidir
ama korkarsın
kurdun sevdiği havadan
ayakkabı yaparsın yılandan

yol bir yere gitmez
o bir durma biçimidir
her garantiyi istersin hayattan
oysa ölümle yaşam arası
uzun malum ince bir yol
bir yere gitmez
o bir ölme biçimidir

iyi yolculuklar denmez bir gidene
yapılamaz çünkü
çok yolculuk bir seferde
yolcu denmez her gidene
herkes o yolun taraftarı olmayabilir
hiç bir sürgün
gittiği yolu sevmez mesela

yol bir yere gitmez
o bir susma biçimidir
soğuk bir taşıtın uğultusunda

YILMAZ ERDOĞAN
Son düzenleyen tekinfsm; 7 Nisan 2008 01:21 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
7 Nisan 2008       Mesaj #5817
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Bir seni sevdim ben, bir de seni,
Sonra yine seni ve tekrar seni,
Öncesi de sonrası da hep sen....
Hani yağmurun altında ıslanırsın ya,
Sırılsıklam!
İşte öyle, iliklerime kadar sevdim seni...
Geçip giden yılları bana geri verseler,
Uzayan yolları ayağıma halı diye serseler,
Seni sevmekle meşgul olduğum o zamanaları,
Geri çevirseler,
Yine seni severdim seni...
Alnıma yazılmışsın bir kere,kaderimsin,sebebimsin...
Hani yağmur sonrası 'toprak kokusu' yayılır ya etrafa,
İşte öyle içime sindire sindire sevdim seni...

Bir daha gelsem dünyaya,
Yine sen olurdun nasır tutan yüreğimde.
Hasreti bile yok saydım,kederi hep arkama attım,
Yokluğunda bile, acıma biraz şeker kattım,
İşte böyle, görmesem bile gönül gözüyle sevdim seni...
Bir gün beni benim kadar sever misin,
Bilemem ama, bana bir dönsen beni bir sevsen,
Yemin ederim sana, bir daha severim seni yeniden...
Hem de öyle laf olsun diye değil!
Ta içten en derinden...
Hataysa bu olsun,sevmişim bir kere,
Ben bu yoldan dönemem...
Ağaçlar önümde eğilse,taşlar dile gelse
Vazgeç! diye,
Mümkünü yok ben bu sevdadan vazgeçemem...
Hani toprak çağırır ya insanı,
Hani ecele teslim edersin ya canını,
Hani hesabını verirsin ya, bedelini kaderin,
İşte ben de öyle,ölümüne sevdim seni....Msn HappyMsn HappyMsn Happy


Afet Şaşmaz
LaDymm - avatarı
LaDymm
Ziyaretçi
7 Nisan 2008       Mesaj #5818
LaDymm - avatarı
Ziyaretçi
Soy ağacına yazılı bir itiraf name'miydin,
namelerde bekleyen.
Basma kalıp laflarda tevazu gösterilmez.
Pişmanlığın yaşanacağı bellidir, sonradan fayda etmeyen.
Sen
Birinci tekil şahıstın.
Çoğul cümlelerde kullandım ben seni.
Sen
Doğmayan güneştin.
Sarıya çaldım gözlerini, aya tuttum ellerini.
Bahar akşamları gösterime giren,
biletli biletsiz koltukları rezerve ettiğim.
Uzun metrajlı flimdin,
ara vermeden izlediğim.
Yağmura yakalanmak inceden inceye
damlaların aptal ıslattığı saatlerde.
Yetişmek geç kalmışlığa inat
Yangından sevgileri kaçırdım her seferinde.
Sen
Doğmayan güneştin.
Sarıya çaldım gözlerini, aya tuttum ellerini.
Nargilide atılan efkar dumanlarıydın
çekilen nafile nefeslerde.
Seni tükenmez kalemlerle yazdım yüreğime
Ben tükendim bendeki sen tükendin çoğul cümlelerde.
Sen
Birinci tekil şahıstın
çoğul cümlelerde. NAZIM ŞENDÜL
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
7 Nisan 2008       Mesaj #5819
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Hiç kalkmıyorum yatağımdan
Acı çekmez uyurken insan
Sen olmadığın sürece rüyalarımda
Her kâbus bir armağan.

Sevgi ve sadakat isimli iki yalan
Çekip gidişinin ardından arta kalan
Gülerken senin yanında yüreğim
Bu yalanları farklı öğretmişti zaman

Bitişi vardır her aşkın başlayan
Nedense beni buldu istisna olan
Sensiz geçen günler boyunca
Usanmadı aşkın yüreğime batmaktan.

Acaba ne? Seni bende taze tutan
Yıllar sonra bile çıkarmayan aklımdan
Belki de gözlerinin göründüğü bu resim
Hani şu hep kalbimin üstünde olan

Bu kederi bitirmeye
Sadece ölümün yetiyorsa gücü
Vaktinin geldiğinden eminim.
Sonsuz bir uyku kurtaracaksa beni
Dursun artık atmasın kalbim
İyi uykular sevgilim İnci Tuğrul...
CaNaRY - avatarı
CaNaRY
Ziyaretçi
7 Nisan 2008       Mesaj #5820
CaNaRY - avatarı
Ziyaretçi
Adıyorum Aşka Geri Kalanımı...

ne zaman canın yansa bu kadar derinden

sanırsın mümkün değil bi daha üzülmen
ne inat ne gözükara ne dayanıklı yürek
acıyor aynı yerden herşeye rağmen...
ne akıl kar ediyor ne fikir o sırada
biliyorsun geçiyor zamanlar ama ne fayda
ben de son sanmıştım...
her gidiş, bir kaybedişti.
ve ben yalnızdım.
ne gidecekler vardı artık, ne kaybedilecekler.
ama değilmiş öyle.
gözyaşları üç günlük, umutlar sonsuza çıkarken,
değişiverirmiş her şey birden bire.
ben ne kadar tüccar olsam da aşk pazarında,
yokmuş alıcım yosun kokulu yollarda.
insanların kaliteli sanıp para verdiği yastan öte değilmiş.
ve her yasın çıkışı yaşlı gözler imiş...
"mış", "miş" değil dediğim, yanlış anlama...
ben de içindeyim bu çokluğun..
benim kanayan yaralarımın yanında;
yaralı... tepeden tırnağa herkes yaralı
alışılmıyor acı yok kaidesi kuralı
kanayıp ne kadar tutabilirsin gül uğruna dikeni
ne gelen anladı ne giden olanı biteni
kimse anlamadı...
aşkın öbür adı yanmaktı.

bazıları mahrum kaldı ateşten.
o mahrumlar hiiiç yanmasın zaten...
diken battı elime yar diye...
şimdi sakın gülü seven dikenine katlanır deme...
benim hiç gülüm olmadı ki...
şimdi ne olduğumu,
yaralarımdan sonra ne kadarlık canım kaldığını bilmeksizin...
sadece senin için;
adıyorum aşka geri kalanımı
suya söyledim gitti en son yalanımı
aşkın da en hesapsız kitapsız olanını
yaşamazsam karakaplıya kaydedin beni...
ve üzerime de yazın ki:
umarsız bir yoldu onunkisi...
aşk sandığı sadece bir hayaldi...
ve kırılan hayalleri, toprakta kaldı...

Selman Toklu

Benzer Konular

2 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya