Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Sayfa 175

Güncelleme: 18 Ocak 2010 Gösterim: 1.165.995 Cevap: 8.002
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Mart 2007       Mesaj #1741
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
çalarken davulları yağmurun
öyleydiniz işte! !
Sponsorlu Bağlantılar
güne küskün geceydiniz
hiç kımıldamamıştınız yerinizden
- dokununca yalnızlığınıza -
taş kesilmiştiniz taşkentin gündökümünde
bir kış konaklıyordu yüreğinizde
kendimi gözlerinize astığım yerdeydiniz

bir gönül eskitip batağınızda
çözüm bulamadığım
gittikçe gömüldüğüm / gizlendiğim
kendime seslenebildiğim
ilk ve tek ve son gizdiniz

o ' ydunuz, onlar ' dınız, siz ' diniz, biz ' diniz
tüm içkileri tükettiğim meyhane çıkmazlarında
suçlusu olmayan / halka açık duruşmalarda
yüreği sevda bilmez yargıcın
kırdığı kalemdiniz

mevsiminizden geçtim ansızın
mevsimsizliğimdendi

güne kanıyordu gözleriniz
kuru çiçekler vardı ellerinizde
birini bekliyordunuz / umuyordunuz
- ben değildim, beni unutmuştunuz -
ve üşüyordu bir yanınız / sokaklarınız
toprak altında kalmış / bulunamamış
bir antik eser kadardı yalnızlığınız
ölesiye yalnızdınız

koyu vaktiydi intiharların
kırılgandı yaşamın teni
(bir parabasisti yaşam.
ne denli sonsuz ve somutsa
o denli geçici ve gerçeksiz..
yalın ve görkemli ve hain gecenin
deşilmez ve soğuktu karanlıkları...
daraldığınız..)

kıyıya vurunca ölüyordu deniz
sessiz besteler yazılıyordu
öznesi ve özlemi olmayan oyunlara
ilk ışıklarla tutuşuyordu gözleriniz
ağır bir kahrın tavasında kızgındınız / kırgındınız

çalarken yağmurun davulları
gece vurulmalarında
çok ama çok yalnızdı
yalnızlığınız

Orhan BASAT


Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
3 Mart 2007       Mesaj #1742
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Dağlarının, dağlarının ardı,
Nazlıdır.
Sponsorlu Bağlantılar
Uçurum kıyısında incecik bir yol
Gider dolan-dolana,
Bir hastan vardır, umutsuz,
Belki ayşe, belki Elif
Endamı kuytuda başak,
Memesinin, memesinin altında,
Bir sancı,
Bir hayın bıçak...

Ölüm bu,
Fukara ölümü
Geldim, geliyorum demez.
Ya bir kuşluk vakti, ya akşam üstü,
Ya da seher, mahmurlukta,
Bakarsın, olmuş olacak.
Bir hastan vardı umutsuz,
Hayreti uykularda,
Hayreti soğuk sularda.
Gayrı, iki korku çiçeğidir gözleri,
İki mavi, kocaman korku çiçeği,
Açar, derin kuyularda...

Dağlarının, dağlarının ardı korkunçtur.
Hiç akıl edip de düşünen var mı?
Gün kimin hesabına tutar akşamı,
Rahmetinden kim demlenir bulutun,
Hayırlı evlat makina
Nasıl canavar kesilir.
Kurdun, karıncanın rızkını veren
Toprak nasıl ayartılır,
Yüz vermez topal öküze,
Ve almaz koynuna kara sabanı.

Sepetçioğlu'm bir kömür işçişidir,
Mavzer değil, kürek tutar Urfalı Nazif
Mal, haraç-mezattır,
Can, pazar-pazar.
Kırmızı, ak ve esmer,
Yumuşak ve sert buğdayları
Yaratan ellerin sahibidir bu,
Kör boğaz, nafaka uğruna,
Haldan düşmüş, tebdil gezer...

Dağlarının, dağlarının ardı,
Nasıl anlatsam...
Ağaçsız, kuşsuz, gölgesiz.
Çırılçıplak,
Vay kurban...
"Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda."
Yiğitlik, sen cehennem olsan da bile
Fedayı kabul etmektir,
Cennet yapabilmek için seni,
Yoksul ve namuslu halka.
Bu'dur ol hikayet,
Ol kara sevda.

Seni sevmek,
Felsefedir, kusursuz.
İmandır, konkunç sabırlı.
İp'in, kurşun'un rağmına,
Yürür, pervasız ve güzel.
Sıradağları devirir,
Akan suları çevirir,
Alır yetimin hakkını,
Buyurur, kitabınca...

Gün ola, devran döne, umut yetişe,
Dağlarının, dağlarının ardında,
Değil öyle yoksulluklar, hasretler,
Bir tek başak bile dargın kalmayacaktır,
Bir tek zeytin dalı bile yalnız...
Sıkıysa yağmasın yağmur,
Sıkıysa uykudan uyanmasın dağ.
bu yürek, ne güne vurur...
Kaçar damarlarından karanlık,
Kaçar, bir daha dönemez,
Sunar koynunda yatandan,
Hem de mutlulukla sunar
Beynimizin ışığında yeraltı.

Her mevsim daha genç, daha verimli,
Sunar, pırıl-pırıl, sebil,
Ömrünün en güzel aşk hasadını,
Elimizin hünerinde yeryüzü.
Dolu sofra, gülen anne, gülen çocuklar,
Bir'e on, bir'e yüz'le akşama gebe
Şafakla doğan işgücü.
Yalanım yok, sözüm erkek sözüdür,
Olm kitapta böylece yazılıdır,
Ol sevda, böyledir çünkü...

Ahmed Arif
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Mart 2007       Mesaj #1743
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
sorguçlar takılana dek.....

insanlar köşe başında ölüyorlardı
yaşlı, yatalak
yarım kalıyordu her hikaye
her şey.
tut dedim kendime
ağacın altından yarım yamalak
bir gölge olsun
sarıl.
olmadı.
yıllardır kıvrımlaştım içimde
ulanlaştığım varoşlar mıydı
yoksa deliveren ırmağına uzanmış
at üstünde oynaşan köy mü
beni gece boyu efkarıyla şişleyen
bu çolak sessizlik.

bir kıvılcımla debeleniyordum
içimde
hayatsız bir an
ölmek
yatalak insanlar gibi
sessiz
uzanmak
ırmağın yanındaki kahverengi toprağa
beyaz süslemeli
bir entarin de oldu mu
düşmanını bile görürsün yanıbaşında.

ölmek
aykırı bir sanatıydı toprağın
dönüşümlü suratlar
kemikler unufak
ırmağın boynundaki köy değirmeni çalışıyordu boyna
gümbürtüsü günahların
ve farkında olmadan öldüğünün
şaşkın sorular geliyordu
ve son ayak sesi
....
....
.......
karanlık sadece güneşin gidişiydi
bu sefer ilahiydi hikayeler
bir sonuç bağlamak gerekli değildi o kadar
bir sebep yeterdi azrailin perdesine
olsundu ne çıkar
hikayeler yarım kalsındı
gitmek gitmek
uzun uzun gitmek vardı
şerit şerit
sorgu sorgu
sorguçlar takılana dek
cennetin kapılarına
deccal zincirini koparana dek
ölmek
bir firar kalbimden
düşüncelerimde arta kalan
ekmeğin buğusu kadar sıcak ensemde
ölmek
kapıların ardında
boylu boyunca
yatalak
ve yaşlı.

Ahmet Serdar...
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
3 Mart 2007       Mesaj #1744
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Boynu bükük bir sevdanın şu gam yükünü
Sözlerine aldırmadan taşıdım durdum
Bir gün bile umudumu terk edemedim
Ne olurdu duymasaydım o son sözünü

Kahverengi gözlerinde gözyaşı oldum
Taştım sel gibi kayboldum yanaklarında
Küçük bir yıldız düşürdüm yar saçlarında
Ters esen rüzgarlarında hep savruldum

Bir anda kayboluverdin terk eder gibi
Aldın sessizliğimi de isyan bıraktın
Aşkıma son darbeyi ellerinle vurdun
Mutluluğun hülyasını yok eder gibi...



ahmet emre
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Mart 2007       Mesaj #1745
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yok Sayılan Aşkların!...

Duyulabilir uzak ülkelerden karıncaların çığlıkları
denizler tanıdık gelebilir iç bükey nehirlere
Nisan'da insan
kendi sesine sağır yağmurlarla benzeşebilir


bir dil geliştirir saksıdaki menekşeden
gökdelenlerde farksız yalımı öpüşür tebessümün
-sarı saman sevilerle-
mümkün değil bulaşıcı yaraların onarılması


vitrinsiz sularda bulanık cam büyülü endişe
avuçların eksik kurgusuyla silinmez hatıralar haritası
cebinden anısını çıkaramazsın -tesellisi- yok
yok sayılan aşkların olmaz yaşanması


Ay'ın hilal kesikleri yaşlandıkca derinleşir
genleşir lacivert aynalarda dünyanın batıkları
kahrı kendine varmanın yolu say


semada tümsekler büyürmüş
büyüsün...
görünür kılınır kalbin közlenmiş gençlik ağıtları
-ayna gibi-
kağıt da senden yanadır karalanmış şiir de
göğsünün alt yüzünde görürsün
ıstırapla dağılmış varılmaz yangın sevdaları


çok sonra çığlıkları duyulur karıncaların
Nisan'da insan
kendi sesine sağır bir yağmurdur
yaşamayı dener geciktiği ne varsa
-anlar yok sonra -
yok sayılan aşkların olmaz yaşanması!...





Nursel Türkemiş
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
3 Mart 2007       Mesaj #1746
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Nedir aslında hüzün?
Hangi köşebaşında bekler ki sevgi bizi...
Yoksa çoktan kaçırdık mı ucunu, en sevdiğimiz uçurtmanın.

Şimdi, kim koyacak, teşhisimizi.
Hasta ve yorgun olan sen mi?
Yorgun ve dargın olan ben mi?

Cebini yokla,
Anıların geliyor mu hiç eline..
Anılar ki, umutlarımız..
Anılar ki, bizi tekrar var edecek iksir.

Anılar ki, baharın sevdiği...


çağrı göcek
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
3 Mart 2007       Mesaj #1747
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Vakti geldi gene kalbimin...

Kağıda dökülme vakti...

Bir yerlerde uyuduğu an,
Ağzından küfür saçan hayat,
Uyanıyor işte bu meret.

E ne yapacaksın...

Atsan atılmaz...
Satsan satılmaz...


murat tolga çıklaçiftçi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Mart 2007       Mesaj #1748
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
YAĞMURLARI YAKAN BİZİZ...


Bizdik o gökyüzünden düşen,
Yağmur gibi toprağa
Sevdayı yüreğimize nakşettik.

Bizdik hasreti prangalara vuran,
her yağmur damlasını yakan,
Ömrümüzü sevdiğimize bahşettik.

Bizdik Eylüllerde idam edilen,
Ülkesi, ülküsü uğruna.
Sevdayı ölünce keşfettik.

Bizdik geceleri aydınlatan,
Karanlığa baş koymuştuk,
Geceleri gece gibi mestettik.

Bizdik bayrağımıza kan veren.
bizdik Vatan uğruna can veren,
Bizdik sevdalarımıza aman veren.

...

Bizim verdiklerimiz fermandır size.
Bizi kara Eylüllerde ölenlerin.
Kanıyla yıkadık yüreğimizi.
Biz ipeğe sarılmış çeliğiz.
Binlerce Eylüllerde ölsekte,
VAZGEÇMEYİZ...

Emrah ÖZTÜRK
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
3 Mart 2007       Mesaj #1749
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Gerçek sevgiliye aşık oldum;
Sana sevgili oldum,
Antrenman olsun diye,

Aşk şiirlerini,
Sana yazıp okudum.
Gerçek aşk şiirini
Kalbime kazıdım
Düzeltmelerim var.
Henüz ona okumadım.

Bu yüzden,
Kanatırım yüreğimi
Ben gerçek sevgiliye aşık oldum.

Ona hiç acemilik yapmayayım diye
Hep yanında durdum
Sadakâtli oldum.
Seni hiç incitmedim,
Onu üzerim diye,

Ben gerçek sevgiliye söz verdim.
Bu yüzden,
Sana itaatkâr köle oldum.
Sözümden dönmedim,
Gözümden sakladım,

Sana yalan söylemedim,
Onu kandırırım diye.
Ben gerçek sevgiliyi zor buldum.

O senin içinde senden de ötede
Bedenim ona elbise,
Gözün ona pencere,
Ben o sevgiliye aşık oldum.


cengiz güzar
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
3 Mart 2007       Mesaj #1750
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Kırıldı gönlüm sözlerinden
Yanarım geçen günlere,

Dayanamam artık konuşma
Boşuna bahaneler arama,

Nasıl karşılık vereyim sana
Hissettiklerimi yazamam da,

Kalemimden yaş,
Gözümden kan akar bugün,

Nasıl tahammül edeyim...

Bugün olmasın ayrılık,
Daha hazır değilim.

Benim ciğerim yanar
Ayrıldım deme bugün
Canımdan can çıkar


cengiz güzar

Benzer Konular

2 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya