Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Sayfa 243

Güncelleme: 18 Ocak 2010 Gösterim: 1.171.956 Cevap: 8.002
iblis1907 - avatarı
iblis1907
Ziyaretçi
25 Mart 2007       Mesaj #2421
iblis1907 - avatarı
Ziyaretçi
Fakir Bir Şimal Kilisesinde Şeytan İle Rahibin Macerası

Sponsorlu Bağlantılar

İlkönce yağmurla
sonra birdenbire açan güneşle başlamıştı sabah.
Henüz ıslaktı asfaltın solundaki tarla.
Harp esirleri çoktan iş başındaydılar.
Topraktan nefret duyarak
- halbuki köylüydü birçoğu -
tıraşlı ve korkak
çapalıyorlardı patatesleri.
Suluboya, solgun resimleri hatırlatıyordu insana
köy kilisesinden gelen çan sesleri.

Pazardı.
Kilisede erkeklerin hepsi ihtiyardı
kadınların değil,
içlerinde büyük memeli kızlar,
ve sarı saçlarına ak düşmemiş anneler vardı.
Maviydi gözleri.
Başları önde,
kalın, kırmızı ve harap parmaklarına bakıyorlardı.
Terliydiler.
Haşlanmış lahanayla günlük kokuyordu.
Kürsüde muhterem peder
"beyannameyi" okuyordu,
- gözlerini gizleyerek -.
Renkliydi pencere camlarından biri.
Bu camdan içeri giren güneş
duruyordu genç bir kadının bembeyaz ensesinde
eski bir kan lekesi gibi.
Ve hiçbir zaman
doğurmamış olan
göğüssüz ve kalçasız bir Meryem'in kucağında bir çocuk :
başı öyle büyük
o kadar inceydi ki kıvrılmış bacakları
hazin ve korkunçtu.
Önlerinde kandil yanıyordu
eski
sert
ve boyalı tahtayı aydınlatıp...

İki adam boyundaydı tahta heykel.
Şeytan saklanmıştı arkasına
- kaşları çekik, sakalı sivri,
Mefistofeles olması muhtemel,--
ve âlim bir tebessümle
dinliyordu muhterem pederi.
"- Avrupa'nın bekası,
(okuyordu beyannameyi muhterem peder)
Avrupa'nın bekası için harbediyoruz."

Dinliyordu Şeytan
sivri sakalında keder
ve âsi ve selîm aklına
dayanılmaz bir ağrı vermekteydi yalan.

Okuyordu rahip :
" Avrupa milletleri el ele verip
harbediyoruz,
ve mutlak imha edeceğiz
medeniyet için tahripçi bir unsuru."

Şeytan bir parça yana itti Meryem'in heykelini
ve havada sihirle efsun alâmetleri daireler çevirip
kaldırdı elini
rahibe doğru
- etsizdi, uzundu bu el,
hakikat gibi, kemikli ve kuru -.

Ve ne olduysa o anda oldu işte.
Renkli camın altındaki kadın
çırılçıplak göründü kıpkırmızı güneşte.
Memeleri ağırdı
ve sarı ipek gibi parlıyordu karnının altında tüyler.
Düşürdü kâadı muhterem peder
ve Şeytan'ın iğvasıyla hakikati bağırdı :
"- Karşı koymak günü geldi en büyük tehlikeye.
Harbediyoruz,
fuhşun bekası için,
kerhane kapıları kapanmasın diye.
Ve sen orda, arkada
içinde beyaz entarisinin
bir erkek çocuğu gibi duran,
sen ****** olacaksın kızım.
Sana firengi ve belsoğukluğu verecekler
büyük şehirlerimizden birinde.
Baban dönmeyecek
Yatıyor şimdi yüzükoyun
çok uzak bir toprağın üzerinde.
Şimdi kan içindedir
etli, kalın kulaklar
ve ince kollarının dolandığı boyun.
Yattığı yerde yalnız değil.
Hareketsiz duran tanklarla, terk edilmiş toplar sahada."

Kendi sesinden ürkerek
sustu rahip.
Orda, arkada, beyazlı kız ağlıyordu.
Kadife ceketli bir erkek
- ihtiyar orman bekçisi civar çiftliğin -
bir şeyler söylemek istedi.
Sivri sakalını kaşıdı Şeytan,
rahibe : "Devam et," - dedi.
Ve muhterem peder
başladı tekrar konuşmaya :
"- Harbediyoruz :
pazar ve mal nizamının bekası için.
Kömür, lâstik ve kereste,
ve kendi değerinden fazla yaratan iş kuvveti
satılmalıdır.
Patiska, benzin
buğday, patates, domuz eti
ve taze gümrah bir sesin içindeki cennet
satılmalıdır.
Güneşli bahçesi ve resimli kitapları çocukluğun
ve ihtiyarlığın emniyeti
satılmalıdır.
Şan, şeref ve saadet,
ve
kuru kahve
topyekun pazar malı olup
tartılıp, ölçülüp, biçilip satılmalıdır.
Harbediyoruz :
harbi bitirdiğimiz zaman
aç, işsiz ve sakat
- harp madalyasıyla fakat -
köprü altında yatılmalıdır..."

Yine sustu muhterem peder.
Şeytan emretti yine :
"- Naklet onun macerasını,
o ne idi, ne oldu, anlat..."

Ve anlattı rahip :
"- Onu hepiniz hatırlarsınız,
toprağın içindeki bir patates tohumu gibi
fakir,
çalışkan
ve neşesiz geçti çocukluğu.
Sonra uyandı birdenbire
on yedi yaşına doğru.
Yine fakirdi, çalışkandı.
Fakat aylarca gidip
bulutsuz bir denizde
altında sönük yelkenlerin
sanki çok sıcak bir sabah ufukta apansızın
yeni bir dünya keşfeder gibi buldu neşeyi...
Mahallede sesi en güzel olan insandı
ve en güzel mandolin çalan.
Hatırlıyorsunuz değil mi
size doğru gelen dostluğunu kocaman, kırmızı elinin
ve mavi kurdelesini
mandolininin?..
İçinizde kimin kalbini kırdı,
kime yalan söyledi,
sarhoş olduğu vaki midir,
ve kiminle dövüştü?
Çocuklara saygısını
ve ihtiyarlara şefkatini inkâr edebilir miyiz?
Belki biraz kalın kafalı
fakat kalbi bir balık yavrusu gibi temiz
onu geçen sene harbe gönderdik.
Şimdi gerilerinde cephenin
işgal altındaki bir köyün odasındadır.
Baygın bir kadının ırzına geçmekle meşgul
bir tahta masanın üzerinde.
Beli çıplak
pantolunu dizlerinde
başında miğfer
ve ayaklarında kısa, kalın çizmeler.
Yerde iki çocuk ölüsü yatıyordu
direkte bağlı bir erkek.
Dışarda yağmur yağıyor
ve uzaktan uzağa motor sesleri.
Kadını masadan yere iterek
doğrulup çekti pantolonunu...
Halbuki hepiniz hatırlarsınız onu,
hatırlıyorsunuz değil mi
size doğru gelen dostluğunu kocaman, kırmızı elinin
ve mavi kurdelesini
mandolininin?"

Yine birdenbire sustu muhterem peder.
(Susabilmek bir hünerdir
insanın ağzından çıkan sözler
kendine ait olmazsa.)
Fakat tahta Meryem'in arkasından
yine emretti Şeytan :
"- Rahip, devam et," - dedi.
Ve devam etti rahip :
"- Harbediyoruz.
Çalıştırılan insan yığınları
birbirine devrederek zinciri,
karanlık ve ağır,
beton künklerin içinde akmalıdır.
Ve sen kocakarı
- ön safta, solda, diz çöküp
yüzü eski bir kâat gibi buruşuk olan -
seni temin ederim ki
kilise kapısında oynayan torunun
- beş yaşında,
başı altın bir top gibi yuvarlak -
dedesi,
senin kocan,
babası,
senin oğlun
ve komşuların gibi
kömür ocaklarında çalışacak.
Hiçbir şeyi
ümit etmemeyi
öğrensin.
Bu maksatla
uçuyor bombardıman birliklerimiz
tasavvur edilmeyecek kadar çok ölüm taşıyıp
iki gergin kanatla.
Ve motorlarına benzinle beraber
belki bir parça keder dolarak
(öldürenlerde tevehhüm edilen keder gibi bir şey),
uçuyor av kuvvetleri himayesinde olarak
bombardıman birliklerimiz
birbiri ardından giden dalgalar halinde...
Harbediyoruz :
öldürdüklerimizin sayısı
- bizden ve onlardan
aralarında meme çocukları da var -
şimdilik
beş altı milyon kadar.
Harbediyoruz :
kundak bezinin çeşidiyle belli olmalı herkesin yeri.
Harbediyoruz :
parlasın edebiyen diye sabah güneşlerinde
hapisane demirleri..."

Hakikat çok taraflıdır.
Fakir bir Şimal kilisesinde
- Şeytan'ın iğvasıyla da olsa -
fakir bir papaz
onu o kadar uzun anlatamaz.
İnzibat kuvvetleri aldı haberi
- kadife ceketli orman bekçisinden -
gelip indirdiler kürsüden muhterem pederi.
Ve asfalt yolun üzerinde
arasında silâhlı iki adamın
giderken muhterem peder
Şeytan baktı arkasından :
çekik kaşlarında ümit
ve sivri sakalında keder.

12.9.1941

Not :
Alamanya yıkıldı.
Temerküz kampından kurtarıldı muhterem peder.
Ve yine Şeytan'ın iğvasına uymasaydı eğer
önemli Alaman demokratlarından biri olurdu bugün
Anglo-sakson işgal bölgelerinden birinde.
Halbuki yine uydu Şeytan'a.
Ve yine bir pazar günü ve aynı kilisede yine
batılı müttefikleri meth ü sena edeyim derken
41 yılında söylediklerinden bazı fasılları tekrarladı aynen
bilhassa mal nizamına ait olanları.
Ve Katolik bir Amerikan subayının emriyle
(tevkif edilmediyse de bu sefer)
kovuldu kiliseden muhterem peder.
Yine arkasından baktı Şeytan :
çekik kaşlarında biraz daha çok ümit
sivri sakalında biraz daha az keder...
1946 Şubat 17



Nazım HikmetRan

NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
25 Mart 2007       Mesaj #2422
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
Bu Gece En Hüzünlü Şiiri Yazabilirim


Sponsorlu Bağlantılar
Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
Şöyle diyebilirim: gece yıldızla dolu
Ve yıldızlar, masmavi titreşiyor uzakta
Şakıyarak dönüyor gökte gece rüzgarı.
Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
Sevdim ben onu, o da beni sevdi bir ara.
Kollarıma aldım bu gece gibi kaç gece
Kaç defa öptüm onu sonsuz göğün altında
Sevdi beni o ben de bir ara onu sevdim
O durgun, iri gözler sevilmez miydi ama

Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim.
Yokluğunu düşünüp, yitmesine yanmakla
Duyup geceyi, onsuz daha engin geceyi.
Ota düşen çiy gibi, düşmekle şiir cana
Ne gelir elden, sevgim onu tutamadıysa.
Gece yıldız içinde, o yoldaş değil bana
Hepsi bu. uzaklarda şarkı söylüyor biri.
Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca
Gözlerim arar onu, yaklaştırmak ister gibi
Yüreğim arar onu, o yoldaş değil bana

Artık sevmiyorum ya nasıl, nasıl sevmiştim
Sesim arar rüzgarı ulaşmak için ona
Ellere yar olur. öpmemden önceki gibi.
O ses, ışıl ışıl ten ve sonsuz bakışlarla
Artık sevmiyorum ya severim belki yine
Ne uzundur unutuş ah ne kısadır sevda
Böyle gecelerde kollarıma aldım çünkü
Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca

Belki bana verdiği son acıdır bu acı
Belki son şiirdir bu yazdığım şiir ona


Pablo NERUDA

tikkymelike - avatarı
tikkymelike
Ziyaretçi
25 Mart 2007       Mesaj #2423
tikkymelike - avatarı
Ziyaretçi
YOKLUĞUMDA AĞLAMA SAKIN(SEVGİ)
yokluğumda ağlama sakın
böl ikiye yüreğini
ben dününde kalayım
yarınlarda düşle güzellikleri

yokluğumda ağlama sakın
arama,sorma beni
enkaz altında kaldı
kelimelerdeki çığlıklarım

yokluğumda ağlama sakın
duyurma sesini
öyle yorgunum ki
çağırma,çağırma beni

yokluğumda ağlama sakın
akşamsefalarının renginde
özgür kuşların kanatlarında
uçuyorken düşle beni

Bir adakarası üzümüydüm
buğulandı bedenim
ezdiler,çiğnediler düşlerimi
bir damala keyif için

Şimdi aç şişeyi
korma al bir yudum
tadım buruk da olsa
kırmızısında rengim

dilersen
şimdi birlikte ağlayalım
damlaların saflığında
çıksın sarhoşluğun tadı
hazır mısın???
..........................
Figen Yarar



NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
25 Mart 2007       Mesaj #2424
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
siir Gül Yüzlü Meleğim

Bir yürek yangını oldu bu sevda.
Ne atılır ne de vazgeçilir senden;
Hayallerin en güzeli her gece
Seni düşünmek gül yüzlü meleğim.

Bir şarkı oldu bu sevda dillerde.
Ne dinleyen vazgeçer ne söyleyen;
Hayatın en güzel şeyi
Seni sevmek gül yüzlü meleğim.

Sevmeyen gönüllere derman oldu bu sevda.
Yıldızlardan, dağlardan, taşlardan öte;
Cennet kadar güzel yüzünle
Ben seni sevdim gül yüzlü meleğim.

İbrahim Bayrak
tikkymelike - avatarı
tikkymelike
Ziyaretçi
25 Mart 2007       Mesaj #2425
tikkymelike - avatarı
Ziyaretçi
AŞKIMIZ
Senin kollarında ölmek ne güzel
Gülen gözlerine baktıktan sonra
Senden ayrılmaya kıyamaz ecel
Ben seni böyle sevdikten sonra

Yas olan dökmem yanaklarımdan
Gül olsan koparmam ince dalımdan
Vazgeçmem senin aşkından
Ağlama istemem sil gözlerini

Vazgeçmem senin aşkından
Ağlama istemem sil gözlerini
Unutma verdiğin son sözlerini
Ruhumda açılan aşk izlerini

Melekler de anlar gördükten sonra
Öp ki dudağımdan tadı kalsın
Gel ki mezarımda güller açsın
Sula toprağımı kuru kalmasın

Aşkımız yeşersin öldükten sonra
................................
A.Soner Alıç

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
25 Mart 2007       Mesaj #2426
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Açık Atlas

Hayattan ders veriyor diye öğretmenleri kızdıran
Tuzu bir bulmuş çocukları saklamadan güldüren dünyaya
Su kaçırmaz bir eşeğin sesine açıktır penceresi
Bir sınıfın, batı son dersinde, kuşluk vakti

Meşeler yapraklanınca bir tuhaf olurlar işte
Koparılmış kürt çiçekleri, hatırlayarak amcalarını
Azınlıkta oldukları bir okulda bile, sorarlar soru
Neden feriklerin ve eşeklerin memeleri vardır?

En arka sırada çift dikişliler, sınavda en öne
İntihara ve denizde nasıl boğulmaya çalışırlar
Yalnız Orta Doğu'da el altında satılan bir atlas
Kim demiş on sekiz yaşından küçükler okuyamaz

Bakıldı ki kum saati, ters çevrilmiş, çıt, usul isa asi olmuş
İkinci karnede babası yarısını silahıyla dışarda bırakıp
Öyle öğretildiği için saygılı, sınıfa giren parmak çocuğun
Boş yerine, girilmeyen bir dersin denizi, gelip oturmuş

Açık kalmış atlası, deniz taşmıştır, darılmasın Fırat ama

Hayatın orta öğretmeni sustu, dondu gülmeleri çocukların
Bir cenaze töreninde daha ölümlü karşılamaya götürüleceğiz

Efendiler! Eşekler susabilirler
Ne yani çocuklar hiç gülmeyecekler mi?

(Yort Savul)

Ece Ayhan
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
25 Mart 2007       Mesaj #2427
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Her Aşk Bir İnsan

sonunda sen üfledin üfledikçe
susamların peşine takıldım
gittim ben de
istiridye mevsimlerine

her aşk bir insan
her insan bir aşktan artakalan
yaşam, iki susam tanesi
nefesinden gelen fırtınayla
yuvarlanıp uçan
uçup kaybolan

bitti bir gece de
gitti her yarına herkes
kalan sen
yerindesin biliyorum ama
sormuyorum kimliğini artık;
artık "kimselik" in kimlik

demek ki, her aşk bir insan
her insan bir aşktan arta kalan

Ömer Serdar
iblis1907 - avatarı
iblis1907
Ziyaretçi
25 Mart 2007       Mesaj #2428
iblis1907 - avatarı
Ziyaretçi
Dağlar

Eğer siz de biraz merhamet varsa
Dertlerim artıyor yol verin dağlar
Nazlı yar çıkıpta yoluma dursa
Solmasın goncagül yol verin dağlar

Çökmüş dayanmıyor gönlümün damı
Deli, mecnun deyi kınaman beni
Sağımda ardıcı solumda çamı
Size tutunayım el verin daglar

Ben de sizin gibi yoktan olmuşum
Beli demişim de, karar vermişim
Mansur misli ben de dara girmişim
İpinen öldürmen dal verin daglar

Mevla binbir çicek sizi süslemiş
Türlü renkler verip gergef işlemiş
Gelen gider olup göçe başlamış
Arıya çiceği bol verin dağlar

Acımadan yakıp kesip iz ettim
İniş yokuş dinlemedim düz ettim
İnce gönlü göyündürüp köz ettim
Yanan bağrınızdan kül verin dağlar

Sabit İnce
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
25 Mart 2007       Mesaj #2429
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
KAYIP YAGMURLAR ULKESI


kayip bir ulke burasi ben kayiplar ulkesindeyim
sense bazen minik bir kus
bazende varolmayan sevgili
burasi yagmurlar ulkesi
yagmur beni hapsetmis
her bir damlasina
sen beni dusunde gormeye
aciz sevgili
burada her sey hayal meyal
sadece toprak yolda ayak
izlerin var
burada yuzler gulmuyor
her sey aglamakli
gokyuzu hep kizila calar
tipki saclarin gibi
yagmur durmaksizin yagiyor
islanan sadece hayallerim oluyor
sadece gozlerin kalmistir aklimda
her hatirladigimda unuttugum
gozlerin
sokakta yuzlerce insan
insan yuzleri belli belirsiz
hic biri sana benzemiyor
8/30 ekspresi geciyor
icinde hic kimsenin olmadigi
ve ben artik 6 subat
istasyonunda olmayacagim
belki birgun gelirsin diye


bayram tulay/24/03/2007
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
25 Mart 2007       Mesaj #2430
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
GECELERİM...


Daha kaç geceler böyle sessiz, Böyle sensiz yaşayacağım?
Bilmiyor musun ki ey yar, beni ne çok mahvediyor uzaklığın,
Ne çok bölüyor Kalbimi kalbin...
Bir gece daha başlıyor... Önümde upuzun yaşayacağım bir gecem,
Bir karanlığım daha var. Saatlere, saniyelere gireceğin;
Damarımdaki kanıma kadar işleyeceğin bir gecem daha başlıyor...
Bir gecem, bir sevdam daha başlıyor ama yazık ki ,
Gözyaşları ma giren olmayacaksın yinede.

Beni artık acılarımla baş başa bıraktı ağlamalarım.
Gözyaşlarım bile beni terketti.
Sen geldiğinden, sen olduğundan beri tüm herşey beni terketti.
Ben de tükettim onları zaten. Evet artık geceleri uyuyamıyorum.
Karanlıklar başlar başlamaz başlıyor kalbimin aglamaları.
Önceleri onları dinlemeye, onlara ses vermeye çalışıyordum. Farketmiyormuşum gibi davranıyordum.
Sırf o karanlık geceyle yüz yüze gelmemek için.
Biliyordum o yalnızlığı yaşamam gerekiyordu.
Bir insan arıyordum yanımda, geceyi bana unutturacak.

Onun iyi, güzel ve çirkin olması da önem taşımıyordu.
Yeter ki olsun yanımda. Olsun ki gece üzerime üzerime gelmesin.
Yanımda birini görüp vazgeçsin benden.
Veya yanımda birileri olsun da unutayım istiyordum SENİ.
Biliyordum ki geceyle yüz yüze kaldığım zaman
Sevda dışında birşeyolmayacaktım.Sonra, sonra bu dönem de kayboldu.
Yalnızlığı arayan, yalnızlığa özlem duyan oldum.
O karanlık gecelerin ıssızlığına gömülmekten kaçamaz oldum.
Çünkü onlar da seni buluyordum.
Çünkü bana gündüzlerin veremediğini veriyordu geceler SENİ...

Gündüzlerde yoktun, aydınlarda yanımda yürüyen değildin.
Ama geceleri öyle miydi?
Geceleri yüreğimde yürüyordun ve ben adımlarında yaşayandım.
Artık uyuyamıyorum. Hem de hiç mi hiç. Ne kadar çabalasam da olmuyor.
Bir garip ağırlıkla...
Kah seni bekleyerek kah gelmeyeceğinden emin olarak,
Geçiriyordum saatleri.Seni yaşıyordum.
Gecelerde yüz yüze kalıyorduk seninle.
Gece vefalı, fedakar bir anne gibi kucağına alıyor
beni sabaha kadar götürüyordu.
Zaman akıyormuydu, geçiyor muydu bilen değilim.
Hiçbir zaman da bilen olmadım.
Bu yaralarla, bu kanıma işleyen aşk yangınlarıyla,
Sabaha nasıl kül olmadan varabiliyordum? Bilmiyorum gerçekten.
Yanmaktan ateş olduğum bu gecelerde beni tüketmeyen neydi?
Sevgin mi? Beni evirip çevirip kora getiren söndürmeyen neydi?
Bağrımdaki yangından neden yok olmuyordum?
Beni sabaha vardıran geceler miydi yoksa?

Geceler Benim gecelerim.... Senin gecelerin... Seni yaşadığım Geceler. Gönlümde bir derin yarasın sen!
Bu gecelerde de çok şey istedim bir şeyler yapabilmeyi.
Elime çoğu kez kalem kağıt alıp seni yazmayı istedim.Olmadı ama.
Kalbim seninle öylesine doluydu ki her hareketim sönük kalıyordu.
Ben çaresizliği kapılıp gidiyordum. Ne yaptığımı bilmiyordum.
Saatlerce, saatlerce oturup seni düşünüyordum.
Kalbimde bastırmaya çalıştığım duygularıma,
ilk olarak geceleri yaşama hakkı veriyordum.
Herkesten gizlemeye çalıştığım o korları gecelere çıkartıyordum sanki. Gecelerden saklamıyordum hiçbirşeyi.
Gecelerle paylaşıyordum, ve geceler sarıyordu beni.
Beni alıp sensizliğin okyanusunda boğmuyordu.
Beni sensizliğin zirvesinde,
En uç noktasında aşkın sonsuzluğuna götürüyordu.

Artık bu geceleri sevmeye başlıyorum. Bana seni getiren geceler...
Benim gecelerim onlar...Benim senlerim benim yalnızlıklarım,
Benim aşklarım diyebildiğim gecelerim.
Evet artık uyuyamayan, ağlayamayan gözlerime ağlamıyorum.
Gecelerimi de feda ediyorum sana.
Gündüzlerde söyleyemediklerimi gecelerde haykırıyorum.
Ve uçsuz bucaksız seviyorum seviyorum SEVİYORUM.

Artık uyuyamıyorum, evet. Uykular haram oldu bana senden sonra.
Hem nasıl uyuyabilirim ki? Gözlerin var artık gecelerimde,
Senin gözlerin senin karanlık gözlerin.. Hiç görmediğim gözlerin....
Sanıyorum ki artık sana yalnız ben değil, geceler de vurgun!
Beni böylesine koynuna alışı, karanlığında bunca aydınlatması neden?
Evet sen öyle güzel, öyle güzelsin ki, geceler de seni sevdi.
Öyle ki sana ihanet edip de seni yaşamıyormuşçasına uyumaya,
Gözlerimi yummaya çalıştığım zaman hemen giriveriyorlar içime ve seni...
SENİ getiriyorlar bana.
Gözlerimi öyle bir açıyorlar ki bir dahasına kapayamıyorum bile...

Ve ağlayabilmeyi diliyorum bazı geceler.
Bunu gecelerden sonsuza diliyorum.
Ağlasam, doyasıya hıçkırırcasına ağlasam,
Belki seni bir parçacık olsa unutur ve kendi içime gömülür,
Birazcık gözlerimi yumabilirim diye düşünüyorum.
Sabahları uykuda yakalayan olmaktan çıkıp,
Sabahları uykuda bulunan olmak istiyorum.
Bunun için istiyorum ağlayabilmeyi.
Sana olan özlemimi, içimde bir dağ kadar ululaşmış hasretini,
Belki bir parça dindirebilirim diye düşünüyorum.
Belki seni birazcık gömebilirim de yüreğime,
Rahatlarım diye umuyorum olmuyor.

Ağlamaya çalışıyorum, ağlamalarım bana isyanlar ediyor.
Geceler bana bu isteğimi vermiyor.Ne zaman ağlasam...
Yalnızca ve yalnızca bir iki gözyaşı olup kalıyorsun gözlerimlde.
Gözlerimde donan birkaç damla yaş oluyorsun, o yaşları da sarıyor geceler.
O yaşlarla birlikte alıyor yanına geceler beni...
Geceler unutmamı istemiyor seni, geceler bana ihanet ediyor.
Geceler senden yana sevdiğim, geceler seni yaşamamı istiyor.
Sözümü dinlemiyor....

Güneşi özlediğim oluyor arada bir.
Yeter diyorum bunca yıldızla arkadaş olduğum.
Seni unutup da yıldızları gördüğüm anlar olursa tabii.
Beni böyle gördükleri zaman anlamıyor insanlar.
Nasıl böyle saatlerce kalabildiğimi sorup duruyorlar.
Böyle tüm dünya uyku içindeyken benim nasıl karanlığın içinde,
Bakışlarımı dayattığımın sırrını anlamıyorlar.
Ve onlar bilmiyorlar ki içim bir kordur...
Tüm dünya, tüm tabiat susmalarda ve uykulardadır belki ama...
Benim yüreğimde gizlenmektedir tüm dünya...
Ben içime tüm insanları,,, tüm milyarları almışım.
Farkında değiller. Herkesi ve herşeyleri sığdırmışım içime.
Bir sen sığmıyorsun, bir seni sığdıramıyorum kalbime, bilmiyorlar...
Ve senin uzaklığın, ve senin gece kadar olan uzaklığın...
Bana öyle uzak öyle yabancısın ki sevdiğim,
Seni senden istemeye korkuyorum. Geceleri bu yüzden seviyorum.
Seni sevmeme engel olmuyor, seni bana getiriyor...
Ve seni gecenin karanlığında buluşumdandır seni gündüzleri istemeyişim.
Evet sevdiğim bana her şeyden ve herkesten uzaksın.
Herkesin yaşamına giriyor, her şeyi paylaşıyorsun insanlarla...
Ama bana gelmiyorsun. Ama ama sitem bile etmiyorum...
Sana söyleyecek söz bulamıyorum. Söyleyecek bir şeyler arasam,
Ve bulsam biliyorum geceler alır onu elimden, dilimden de.
Sana söyleyeceklerimin hesabını yapsam sabahlar buna izin vermez.
Ve ben seni yaşıyorum. Olsa olsa sana bu sevgiyi yaşa diyebilirim.
Gel birlikte yaşayalım demeye dilim varmaz.
Geceler bunu bırakmaz yanına.
Kaybettiğim değilsin...
Ben seni hiç yitirmedim...
Çünkü içimde taşıdığımdın hep...
Benden bir parça oldun sen...
Ben kendimi yitirmediğim sürece sen de kaybolmayacaksın.

Evet....
seni anlamakla, seni yaşamakla, seni sevmekle geçirdiğim bu gecelerde, Sabahladığım bu gecelerde, Benden çok uzaklarda bulunan sana,
Uykularında bir rahatlık veriyorsa sevdam, ne mutlu bana.
Gecelerim...Sarın yaralarımı geceler demiş bir şair..
Beni bu geceler mahvetti desem haksızlık mı ederim onlara.
Beni sen mahvettim desem yalan olur bu.
Ama beni bu geceler, geceleri de bana musallat eden sensin.
Senin sevdanla başladı gecelere sevda yazmam.
Sevda masalı okumam bundandı.
Ben bu gecelerde tüm karanlıkları dağıtabilirim.
Bana hüzünlerini, bana acılarını ver sevdiğim.
Ver ki senin acılarını da ortak edeyim gecelerime.
Ver ki gecelerle kavgalı olayım...
Şimdi seni getirdikleri için onlara ses bile çıkarmıyorum.
Sen yaşadığımsın, yaşatanımsın. Sevdamsın sen...
Belki ben anlatamıyorum ama geceler bu sevdaya şahittir.
Çünkü artık onlarda bu aşka ortak oldular.
Belki benden bile çok seviyorlar seni.
Ben seni hiç mi hiç gözlerimle bitirmek istemedim.
Ve gecelerin içinde...
Gecelerle birlikte hep sevdim seni...VE HEP SEVECEĞİM...

*ALINTIDIR*


Benzer Konular

2 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya