Arama

Çanakkale Hikayeleri - Sayfa 4

Güncelleme: 17 Kasım 2016 Gösterim: 12.173 Cevap: 64
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
4 Nisan 2006       Mesaj #31
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Aynı bölgede birde şöyle bir hikaye var. Tepelerde bulunan cephanesiz ufak bir birliğimiz kendilerinden çok daha fazla olan Anzak askerlerini görünce geriye çekilmeye başlar. O sırada atıyla bölgeye gelen Mustafa Kemal geri çekilen birliği durdurur ve sorar:
MK-"Neden geri çekiliyorsunuz ?
Sponsorlu Bağlantılar

-"cephanemiz yok"

MK-"Cephaneniz yoksa süngünüz var. Süngü tak yere yat" diye emreder.

Mustafa Kemal, savaştan sonra anılarını anlatırken "kazandığımız an, işte o andır" demiştir. Zira süngü takıp yere yatan askerlerimizi gören Anzak'lar kendilerine ateş açılacağını zannedip ilerlemeyi durdurur ve oldukları yere yatarlar. Buda Birliğimize yardımcı takviye gücün gelmesi için zaman sağlar.


Son düzenleyen _Yağmur_; 23 Aralık 2015 12:31 Sebep: sayfa düzeni
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Nisan 2006       Mesaj #32
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Çanakkale ve ondan geriye kalan

Sponsorlu Bağlantılar
Müttefik donanması Çanakkale’yi zorlarken, Çanakkale’nin düşeceğinden emin olan devrin İttihad-Terakki iktidarı, başşehri Konya’ya taşımaya karar verir ve İçişleri Bakanı Talât Paşa başkanlığında bir heyeti, o sırada Beylerbeyi Sarayı’nda mahkûm bulunan II. Abdülhamid Han’a gönderir. Talât Paşa, “Efendim,” der, “mevcut durum karşısında başşehri boşaltacağız. Sizin için de Konya’da bir ev tuttuk.” Mazlum Sultan’ın cevabı şöyledir: “

Ceddim Fatih İstanbul’u alırken, devrin Bizans hükümdarı Konstantin savaşa savaşa ölmüştü. Biz, ondan geri kalamayız. Ama ben Çanakkale’yi öyle tahkim ettim ki, Çanakkale’yi geçemezler.”

Çanakkale bir dönüm noktasıdır; dışarıdan olduğundan daha fazla içeriden kemirile kemirile çürütülen ulu bir çınarın çökerken bir yandan da toprağa muhteşem bir sürgün vermek üzere en güzel bir tohumu bırakmasının hikâyesidir Çanakkale. Mehmet Akif, Çanakkale şehidleri hakkında “Bedr’in arslanları ancak bu kadar şanlı idi” derken, bir şair mübalâğası yapmış da olsa, aslında bir acının ilhamını seslendiriyordu; çünkü “Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın, onlar diridirler; fakat siz farkına varamazsınız” âyeti öncelikle Bedr’in ve Uhud’un şehidleri hakkında olsa da, işarî tefsir açısından ikinci derecede Çanakkale şehidlerini tasvir etmektedir. Ama Bedr’in arslanlarının, Uhud’un şehidlerinin 1291 sene sonraki izdüşümlerinin haklarını verirken, Çanakkale’yi geçilmez biçimde tahkim edenleri de unutmamak gerekir. Çünkü, cariyelerine, kendisinin ve bütün aile fertlerinin hususî eşyalarına varıncaya kadar Sultan Abdülaziz’in şahsî evini, T. Fikret’i bile, “Patlayıncaya, ıksırıncaya, tıksırıncaya kadar yiyin!” diye isyan ettirecek ölçüde Abdülhamid’in hususi eşyasını yağmaladıkları gibi, Sultan Abdülhamid’in 300 milyon liradan 30 milyon liraya indirdiği düyûn-u umumiyeyi birkaç sene içinde 400 milyon liraya çıkaracak ölçüde devleti de yağmalayan devrin iktidarına rağmen Osmanlı Devleti, Çanakkale Savaşları sırasında bitmiş bir devlet değildi. Müttefiklerin 40 uçağına karşılık 24 uçağı, tabyalarda 137 topu vardı. Sultan Abdülaziz döneminde donanma dünyanın ikinci büyük donanması haline getirilmişti ve Fransız gemileri bizim tersanelerimizde tamir görüyordu.

Evet, Abdülaziz Avrupa seferine çıktığında, Fransa’da iki yerde 101 pâre top atışıyla karşılanmıştı. Merasim üniformalarıyla 100.000 Fransız askeri selâmlamıştı onu. Aynı görkemli törenler İngiltere’de, Belçika’da, Prusya ve Avusturya’da da yapılmıştı. Abdülhamid, 20. asrın başında dünyanın tartışmasız en itibarlı devlet başkanı idi. Bugün, toprağı Konya’mız kadar olmayan; fakat İslâm dünyasının süt ürünlerini karşılayabilen Danimarka’daki karikatür hayasızlığı karşısında tüm İslâm dünyası bir şey yapamazken, bir irade ile hem Fransa’da hem de İngiltere’de Peygamberimiz aleyhinde bir piyesin sahnelenmesini durdurmuştu. Cülûs yıldönümlerinde Çin imparatoruna varıncaya kadar imparatorlardan, krallardan kendisine hediyeler yağıyor, ABD başkanından Almanya ve Brezilya imparatoruna kadar imparatorlar, krallar ziyaretine geliyordu. Çanakkale’de devrin en güçlü ordusunu ve donanmasını yüzgeri eden Osmanlı ordusu, I. Dünya Savaşı’nda meselâ güney cephesinde nihayet içten ihanete uğrayıncaya kadar ilk üç yıl İngilizlere adım attırmadı. İngiliz saldırılarını defalarca Gazze’de, Şeria’da geri püskürttü. Kurtuluş Savaşı’nı kazananlar da Osmanlı subayları, askerleri ve halkıydı.

Osmanlı Devleti’nin çöküşünün üzerinden 84 yıl geçti. Bu süre içinde, her yıl bütçemizin üçte birini kendisine ayırdığımız 800 bin kişilik ordumuza rağmen hep içeride kavga ettik, sınırlarımız dışında sadece Kıbrıs çıkarmamız var. Irak’ta bütün kırmızı çizgilerimiz çöktü. Silahlarımızı dışarıdan alıyor, modernizasyonunu bir zaman “bir çavuş ve bir manga asker”le yönettiğimiz bir sancağımız (ilçe) olan İsrail’e yaptırıyoruz; güvenliğimizi de bir bakıma onlara emanet ettiğimiz gibi. Ve bu dönem içinde dış dünyaya tek açılma projemizi de yok etmek için elimizden geleni yapıyoruz.

Ama Çanakkale, asıl fonksiyonunu şimdilerde görüyor ve ileride görecek.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Nisan 2006       Mesaj #33
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ÇANAKKALE SAVAŞLARI İLE İLGİLİ YAYINLANAN KİTAPLAR

KİTAP ADI & YAZAR ADI & YAYINEVİ & YAYIN YERİ & TARİH

MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK Külçe, Süleyman Cumhuriyet Matbaası İstanbul
1953
GELİBOLU HAREKATI James, Robert Rhodes Belge Yayınları .
1965
1. CİHAN HARBİ Boğuşlu, Mahmut Kastaş Yayınevi İstanbul
Ağustos 1997
BİRİNCİ DÜNYA HARBİNDE TÜRK SAVAŞLARI Boğuşlu, Mahmut Kastaş Yayınevi İstanbul
Haziran 1990
1915 ÇANAKKALE SAVAŞI Artuç, İbrahim Kastaş Yayınevi İstanbul
Ocak 1992
ÇANAKKALE SAVAŞLARI Günesen, Fikret Kastaş Yayınevi İstanbul
Mart 1986
ÇANAKKALE Pepeyi, Halık Nihat Kültür Bakanlığı Ankara
1981
ÇANAKKALE SAVAŞI Mühlman, Carl Timaş Yayınları İstanbul
1998
ÇANAKKALE MAHŞERİ Niyazi, Mehmed Ötükent Yayınları İstanbul
Mayıs 1999
ÇANAKKALE SAVAŞLARINDAN ALTIN HARFLER Gençcan, Mehmet İhsan Bayrak Matbaa İstanbul
Kasım 1998
ÇANAKKALE MUHAREBELERİ HARP TARİHİ BROŞÜRÜ Genelkurmay Ankara
1997
MEHMETÇİK VE ANZAKLAR Karatay, Baha Vefa İş Bankası Kült. Yay. Ankara Doğuş Matb.
1987
GELİBOLU YENİLGİNİN DESTANI Steel, Nigel ve Hart, Peter Sabah Kitapları İstanbul
1997
ÇANAKKALE SAVAŞI ÜZERİNE BİR İNCELEME Çetiner, Selahattin (Korgen. İçişleri Eski Bakanı) . . . ÇANAKKALE SAVAŞLARI VE GEZİ REHBERİ Derleyen : Uluarslan, Salih Zeki . Çanakkale
1999
BİRİNCİ DÜNYA HARBİNDE TÜRK HARBİ V. CİLT Çanakkale Cephesi Harekatı (Haz. 1914-25 Nis. 1915) Genelkurmay Ankara
1993
ÇANAKKALE MUHAREBELERİ VE ATATÜRK Yaşa, Dursun (P. Kd. Alb.) Atatürkçülük Çalış. Merk. Yay. Ankara
18 Nisan 1987
DESTANLAŞAN GEMİLER (Hamidiye,Yavuz,Nusrat,Alemdar) Mütercimler, Erol Kastaş Yayınevi İstanbul
Şubat 1987
ATATÜRK'ÜN HATIRA DEFTERİ Tezer, Şükrü Türk Tarih Kurumu Ankara
1995
NUTUK Atatürk, Mustafa Kemal Atatürk Arş. Merk. Ankara
1997
ÇANAKKALE SAVAŞLARI / GALLIPOLI CAMPAIGN Çanakkale Seramik / Kalebodur . İstanbul
Nisan 1995
ÇANAKKALE Aydoğan, Naşit Bora (İl Turizm Müdürü) Çanakkale Valiliği Çanakkale
Kasım 1996
CEPHELERDEN KURTULUŞ SAVAŞI'NA ÇANAKKALE CEPHESİ Özel, Mehmet (Güzel Sanatlar Gen. Müd.) Kültür Bakanlığı Ankara . ATATÜRK'ÜN ÇANAKKALE MUHAREBELERİNDEKİ EMİR VE RAPORLARI (Çanakkale Zaferi) Görgülü, İsmet . . . ÇANAKKALE BİBLİYOGRAFYASI Bilkent Kütüp. Temin edildi. . . . ÇANAKKALE'NİN RUH PORTRESİ Refik, İbrahim Melisa Matb. İstanbul
1998
ÇANAKKALE Güzel, Prof. Dr. Abdurrahman 18 Mart Ünv. Ata. Ve Çan. Sav. Arşt. Merk. Yay. Çanakkale
1996
GÖLGEDEKİLER GELİBOLU'NUN İKİ YAKASI Dündar, Can Milliyet . . GÖKÇEADA / BOZCAADA GEZİ REHBERİ Çanakkale Valiliği . . TÜRKİYE'DE BEŞ YIL I Sanders, Liman Von Cumhuriyet Gazetesi Armağanı .
Aralık 2000
TÜRKİYE'DE BEŞ YIL II Sanders, Liman Von Cumhuriyet Gazetesi Armağanı .
Aralık 2000
OSMANLI İMP. ÇÖKÜŞÜ 1914-1918 I. DÜNYA SAVAŞI Pomiankowski, Joseph Kayıhan Yayınları İstanbul
Kasım 1997
ÇANAKKALE DENİZ SAVAŞI Thomazi, E. Alb. A. Genelkurmay Ankara
1997
BİRİNCİ DÜNYA HARBİ'NDE TÜRK HARBİ V. CİLT Çanakkale Cephesi Harekatı 1,2 ve 3. Kitapların özeti (haZ. 1914- 9 Ocak 1916) Genelkurmay Ankara
1997
ORDUMUZUN ZAFER KİTABELERİ Mürettibleri : Naci Kasım / Cemal Nadir Genelkurmay Ankara
1996
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ TARİHİ OSMANLI DEVRİ III. CİLT 7, KISIM Osmanlı İmp. Kara Kuvvetleri'nin idari faaliyetleri ve lojistik (1299-1913) Genelkurmay Ankara
1995
BALKAN HARBİ KRONOLOJİSİ . Genelkurmay Ankara
1999
ASKERİ TARİH BELGELERİ DERGİSİ DİZİNİ I (SAYI 1-101) Pehlivanlı, Dr. Hamit Genelkurmay Ankara
1996
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI KRONOLOJİSİ Arı, Dr. Kemal Genelkurmay Ankara
1997
K.K. EĞİTİM KOMUTANLIĞI KISALTMALAR SÖZLÜĞÜ K.K. EĞİTİM KOMUTANLIĞI Ankara
Şubat 1987
KİTAB-I HAYRİYE 1 PİRİ REİS . . . KİTAB-I HAYRİYE 2 PİRİ REİS .. .. .. OSMANLI DENİZ HARİTALARI Özdemir, Kemal . . . ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ Çanakkale Zaferi'nin 80. Yıldönümü Özel Sayısı Ata. Arş. Mrk. Ankara
Kasım 1994
CEMİYETLERDE VE SİYASİ TEŞKİLATLARDA TÜRK KADINI (1908-1960) Kaplan, Dr. Leyla Ata. Arş. Mrk. Ankara
1998
ATATÜRK HAYATI VE ESERİ Doğumundan Samsun'a Çıkışına Kadar Bayur, Yusuf Hikmet Ankara
1997
ANZAKLARIN KALEMİNDEN MEHMETÇİK Çanakkale 1915 Tuncoku, A. Mete Ata. Arş. Mrk. Ankara
1997
DOĞUMUNDAN ÖLÜMÜNE KADAR KAYNAKÇALI ATATÜRK GÜNLÜĞÜ Kocatürk, Prof. Dr. Utkan Ata. Arş. Mrk. Ankara
1999
DEVLETLER VE HANEDANLAR Öztuna, Yılmaz Kültür Bakanlığı Ankara
1996
BİRİNCİ CİHAN HARBİNDE TÜRK HARBİ V. CİLT ÇANAKKALE CEPHESİ 2, Kitap Genkur. Harp Tarihi Yay. Ankara
1978
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ TARİHİ OSMANLI DEVRİ BİRİNCİ DÜNYA HARBİNDE TÜRK HARBİ V. CİLT 3. KİTAP ÇANAKKALE CEPHESİ HAREKATI (Haziran 1915 - Ocak 1916) Genkur. Ask. Tar. Yay. Ankara
1980
ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ CİLT VII Ata. Arş. Mrk. Ankara
Temmuz 1991
ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ CİLT X Ata. Arş. Mrk. Ankara
Mart 1994
ÇANAKKALE MUHAREBELERİ Haz: Yıldıran, Kur. Alb. Orhan Genelkurmay Basımevi Ankara
1966
ÇANAKKALE RAPORU Halis Eser Matbaası İstanbul
1975
CEMAL PAŞA HATIRALAR Bahriye Nazırı ve 4. Ordu Kumandanı İttihat ve Terakki, I. Dünya Savaşı Anıları Çağdaş Yayınları İstanbul
Nisan 1977
MAKEDONYA'DAN ORTAASYA'YA ENVER PAŞA 1914-1922 CİLT III Aydemir, Şevket Süreyya Remzi Yayınevi İstanbul
1972
KARA KUVVETLERİ EĞİTİM KOMUTANLIĞI KISALTMALAR SÖZLÜĞÜ Kara Kuvvetleri Eğitim Kom. Ankara
Şubat 1987
BALKAN SAVAŞLARI Birinci Balkan Savaşı I Ord.Prof. Dr. Bayur, Yusuf Hikmet Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İstanbul
Haziran 1999
BALKAN SAVAŞLARI Birinci Balkan Savaşı II Ord.Prof. Dr. Bayur, Yusuf Hikmet Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İstanbul
Haziran 1999
BALKAN SAVAŞLARI Birinci Balkan Savaşı III Ord.Prof. Dr. Bayur, Yusuf Hikmet Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İstanbul
Haziran 1999
BALKAN SAVAŞLARI İkinci Balkan Savaşı I Ord.Prof. Dr. Bayur, Yusuf Hikmet Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İstanbul
Temmuz 1999
BALKAN SAVAŞLARI İkinci Balkan Savaşı II Ord.Prof. Dr. Bayur, Yusuf Hikmet Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İstanbul
Temmuz 1999
TÜRKİYE II Bir Devletin Yeniden Doğuşu Toynbee, Arnold J. Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İstanbul
Ocak 2000
TÜRKİYE III Bir Devletin Yeniden Doğuşu Toynbee, Arnold J. Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İstanbul
Ocak 2000
ANAFARTALAR HATIRALARI Atatürk,Mustafa Kemal Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İstanbul
Mart 1998
ANAFARTALAR KUMANDANI MUSTAFA KEMAL İLE MÜLAKAT Ünaydın,Ruşen Eşref Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İstanbul
Mart 1999
ATATÜRK'Ü ÖZLEYİŞ I Ünaydın,Ruşen Eşref Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İstanbul
Mart 1998
ATATÜRK'Ü ÖZLEYİŞ II Ünaydın,Ruşen Eşref Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İstanbul
Kasım 1998
TALAT PAŞA'NIN HATIRALARI Yalçın,H.Cahit Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İstanbul
Temmuz 1998
MÜTAREKEDE YERLİ VE YABANCI BASIN Kervan Yayınları Toker Matbaası Ankara
1973
MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ VE SONRASINDA ATATÜRK VE DEMOKRASİ Dr.Baysan,M.Galip Türk Demokrası Vakfı Ankara
1997
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİNDE GENÇLİK VE SPOR Altınok,Kazım Neyir Matbaası Ankara
10 Kasım 1992
ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILABIMIZ Feyzoğlu,Osman Güngör Milli Eğitim Basımevi İstanbul
1982
ÇANAKKALE SAVAŞLARINDA KAHRAMAN ÇOCUKLAR Gençcan, Mehmet İhsan Bayrak Yayımcılık, Matbaacılık Ltd. Şti. İstanbul
1997
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE IŞIĞINDA EĞİTİM POLİTİKAMIZ Adem, Prof. Dr. Mahmut Cumhuriyet Gazetesi Armağanı ..
Ocak 2000
HATIRALAR (BİRİNCİ DÜNYA HARBİ) İnönü, İsmet Cumhuriyet Gazetesi Armağanı .
Aralık 1999
ATATÜRK'ÜN BANA ANLATTIKLARI Atay, Falih Rıfkı Cumhuriyet Gazetesi Armağanı .
Ocak 1998
ÇANAKKALE SAVAŞLARINDAN MENKIBELER Gençcan, Mehmet İhsan Kültür Bakanlığı Yayınları Ankara
1990
TÜRK'ÜN ŞEFER DESTANI ÇANAKKALE SAVAŞLARI Bulut, Ayşe - Yazan, Nihal - Hakya, Rahmi Tercüman Gazetesi Yayınları İstanbul
1986
ÇANAKKALE MUHAREBESİ Mühlman, Dr. Carl Kastamonu Vilayeti Matbaası Kastamonu
1933
ÇANAKKALE SAVAŞLARI TARİHİ Erkanı Harp Yzb. : Kadri Cemal Azmi Millet Kütüphane ve Matbaası İstanbul
1935
ANAFARTALAR MUHAREBATI'NA AİT TARİHÇE Yayınlayan : İğdemir, Uluğ Türk Tarih Kurumu Yayınları Ankara
1990
GÜNEŞİN DOĞUŞU MUSTAFA KEMAL SAVAŞI ANLATIYOR Gençcan, Mehmet İhsan . İstanbul
Şubat 1998
ÇANAKKALE SAVAŞLARI VE MENKIBELER Gençcan, Mehmet İhsan İstanbul
Mayıs 1999
KGB ARŞİVLERİNDE ENVER PAŞA Ülkü, İrfan Kamer Yayınları İstanbul
1996
SULTAN OSMAN Öke, Mim Kemal - Mütercimler, Erol E Yayınları .
1991
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ "GALLIPOLI" Moorehead, Alan Milliyet Yayınları .
Mart 1972
KANLISIRT GÜNLÜĞÜ MEHMET FASİH BEY'İN ÇANAKKALE ANILARI Yayına Hazırlayan : Çulcu, Murat Arba Yayınları İstanbul
Ağustos 1997
BELGELERLE TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN TEMELLERİ LOZAN MONTRÖ Derleyen : Parla, Reha (T.C. Lefkoşe Büyükelçiliği Müsteşarı) Lefkoşe
Kasım 1985
MEGALİ İDEA'NIN YALANCI CENNETİ Leune, Jean Kurtiş Matbaacılık İstanbul
Kasım 1995
İLKÖĞRETİM SOSYAL BİLGİLER 7 . MEB YAYINLARI İstanbul
1999
ÇANAKKALE'DE SAVAŞANLAR DEDİLER Kİ Ünaydın,Ruşen Eşref Türk Tarih Kurumu Yayınları Ankara
1990
ÇANAKKALE CONKBAYIRI SAVAŞLARI Conk, Cemil (Em. General) Erkanıharbiyei Umumiye Riyaseti Harb Tarihi Dairesi Yayınları Ankara
1959
ÇANAKKALE RAPORU Halis Eser Matbaası İstanbul
1975
YAŞAYAN ÇANAKKALELİ MUHARİPLER (ATATÜRK'ÜN SİLAH ARKADAŞLARI) Fotoğraf : Cahit Önder Düzenleme : Mustafa Kibar Çanakkale Seramik Fabrikaları A.Ş. . ÇANAKKALE Aydoğan, Naşit Bora (İl Turizm Müdürü) T.C. Çanakkale Valiliği Çanakkale
Kasım 1996
RESSAM MEHMET ALİ LAGA VE ÇANAKKALE RESİMLERİ Çetin, M. İzzet . Çanakkale
1988
ARIBURNU MUHAREBELERİ RAPORU / Mustafa Kemal Yayına Hazırlayan : İğdemir, Uluğ Türk Tarih Kurumu Yayınları Ankara
1990
TÜRK İSTİKLAL HARBİ I MONDROS MÜTREKESİ VE TATBİKATI Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları Ankara
1999
HARP VE MÜTAREKE YILLARINDA OSMANLI İMP. EKONOMİSİ Eldem, Vedat Türk Tarih Kurumu Yayınları Ankara
1994
ON YILLIK HARBİN KADROSU Görgülü, İsmet Türk Tarih Kurumu Yayınları Ankara
1993
HAYAT TARİH MECMUASI İmtiyaz Sahibi : Rado, Şevket Sayı : 3 İstanbul
1 Mart 1977
YILLARBOYU TARİH MECMUASI . Sayı : 11 .
Kasım 1981
BÜYÜK HARBİN TARİHİ ÇANAKKALE GELİBOLU ASKERİ HAREKATI I. CİLDİN LAHİKA VE HARTALARI Çev : Yzb. Avni Askeri Matbaa İstanbul
1862
BÜYÜK HARBİN TARİHİ ÇANAKKALE GELİBOLU ASKERİ HAREKATI I. CİLT Seferin başlangıcından 1915 - mayısına kadar Aspinall-Oglander, C.F. (General) Askeri Matbaa İstanbul
1939
GELİBOLU GÜNLÜĞÜ Hamilton, Ian (General) Hürriyet Yayınları İstanbul
Mart 1972
GÖRSEL BÜYÜK GENEL KÜLTÜR ANSİKLOPEDİSİ 5 Görsel Yayınlar İstanbul . GELİBOLU YARIMADASI BARIŞ PARKI ULUSLAR ARASI FİKİR VE TASARIM YARIŞMASI Sorular - Cevaplar Ortadoğu Teknik Üniversitesi . . GELİBOLU YARIMADASI BARIŞ PARKI ULUSLAR ARASI FİKİR VE TASARIM YARIŞMASI Kitap Ortadoğu Teknik Üniversitesi . . ESAT PAŞA'NIN ÇANAKKALE ANILARI . Baha Matbaası İstanbul
1975
BEŞİNCİ ASKERİ TARİH SEMİNERİ BİLDİRİLERİ II Değişen Dünya Dengeleri İçinde Askeri ve Stratejik Açıdan Türkiye (23-25 Ekim 1995 - İstanbul) Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları Ankara
1997
CEMİL CONK HATIRALARI Üngör, Ethem Nuri Arşiv ve Kitaplığı . .
1947
ASKERİ MECMUANIN TARİH KISMI ÇANAKKALE-ARIBURNU SAVAŞLARI VE 27. ALAY Aker, Albay Şefik Askeri Matbaa İstanbul
1935
ASKERİ MECMUANIN TARİH KISMI Çanakkale Savaşları Tarihi II. Ve II. Kısımlar Büyük Harpte Çanakkale Perk, Kurmay Binbaşı Kadri Askeri Matbaa İstanbul
1940
1. DÜNYA HARBİNDE TÜRK HARBİ ÇANAKKAEL CEPHESİ 25 NİSAN 1915 ARIBURNU ÇIKARMASI 27 NCİ PİYADE ALAYININ KARŞI TAARRUZU; 19 NCU TÜMENİN BU LARŞI TAARRUZU DESTEKLENMESİ STRATEJİK VE TAKTİK SONUÇLAR SERİSİ NO: 4 Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Yayınları Ankara
1976
MUSİKİ TARİHİMİZDEN BELGELER (16) Yay. Haz. : Akçay, İsmail Yeni Mecmua, nüsha-i fevkal'adesi 5-18 Mart . ALL THE KING'S MEN (KRALIN ADAMLARI) (Makale) Çelik, Birten
Son düzenleyen _Yağmur_; 23 Aralık 2015 12:45
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
17 Temmuz 2006       Mesaj #34
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Çanakkale Destanı

Bir devin yeniden uyanışının öyküsü.

BUöykü 213 bin 882 şehidimizin kanı ile yazılmış bir destan öyküdür. Bazı yetersiz ve yeteneksiz devletadamlarının, bir yerde kendi ihtiraslarına kapılarakTürk milletini sürükledikleri bu acımasız savaşın başlangıcı Birinci Dünya Savaşı fitilinin ateşlendiği tarihten iki aysonraya dayanır. 10 Ağustos 1914'te İngiliz Donanması'ndankaçarak Çanakkale Boğazı önlerine gelen Goben ve Beslawadlı iki Alman savaş gemisinin Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın yazılı emri ile direklerine Türk bayrakları çekilmesi, denizcilerine Türk denizci kıyafetleri giydirilmesi ile Osmanlı kendini savaşın içinde bulur. Bir de bu gemiler yine Enver Paşa'nın emri ile Karadeniz'e açılır ve savaşa katılmamıza sebep olan Alman"Geoben" -Yavuz Zırhlısı- Ruslar'ın bu denizdeki limanlarını bombalar.

JEST İÇİN ÖLDÜLER
Zaten kısa bir süre önce Balkan Savaşı yenilgisinden çıkan,Avrupalılar'ın deyimi ile "Hasta Adam" kendisini birçok cephede,neredeyse tüm genç erkek nüfusunun yok oluşu ile noktalanacakçok acıklı bir macera içinde bulur. Bu macera, sırf Alman çıkarlarını savunmak ve küçük bireysel tatminler peşinden koşmak uğrunabaşlar. O kadar ki, aciz ve küçük hesaplar peşinde koşan Osmanlı yönetimi, sırf Avrupa'da Almanya karşısında savaşan Rus güçlerini zayıflatmak gayesiyle 22 Aralık 1914'te Sarıkamış harekatını başlatır. Ve yaptığı bu savaşa katılmamıza sebep olan Alman "Breslau"-Midilli Zırhlısı- için üstlenilen bu sözde jest karşılığında 90 bin Türk gencini Allahuekber Dağları'nda karlar ve buzlar arasına gömer.

BOĞAZ'A İLK BOMBA
İngilizler de Süveyş, Filistin, Hicaz, Yemen gibi yerlerdeki Türk Ordusu'nun baskısını güçsüzleştirmek ve kaldırmak gayesi ile o zamanların Denizcilik Bakanı olan Churchil'in baskıları ile Çanakkale Cephesi'ni açarlar. Boğaz'a ilk saldırıları3 Kasım 1914'te yapılan Seddülbahir Kalesi bombardımanı ile başlar. Churchil'in 25 Kasım 1914'te İngiliz Savunma Konseyi'nde yaptığı konuşma dikkat çekicidir: "Osmanlı'nın ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Daha dünkü Balkan Savaşı bozgunu bunun kanıtı değil mi? Donanmamız bir vuruşta Çanakkale Boğazı'nı ele geçirebilir. Topkapı açıklarında görünmesi bile, bu hasta adamın ellerini havaya kaldırıp teslim olması için yeter deartar bile." İngiliz kuvvetlerinin başı General İan Hamilton da şöyle der: "Bir İngiliz denizaltısının Çanakkale'yi geçip Gelibolu'da göründüğünü ve üç defa işaret verdiğini varsayalım, hemen Seddülbahir'deki Türk Kuvvetleri tabanı kaldırıp Bolayır yoluyla İstanbul'a kaçarlar." Tarih; 18 Mart 1915... Amaçları; İngiliz ve Fransız donanmalarının önce Amiral Carden, ardındanda Amiral De Robek komutasında Çanakkale Boğazı'nı geçip, İstanbul'u işgal etmektir.Deniz güçleri 19 Şubat 1915'ten 7 Mart'a kadar özellikle Boğaz girişinde Seddülbahir ve diğer bölümleri 11 kez bombalar. Esas saldırılarını da 18 Mart saat 11.30'da başlatır. Tüm bu saldırıları karşılayan Türk deniz ve kara güçlerinin bombardımanları sonunda, İngiliz ve Fransız donanmaları akşam saat 18'de Bouvert, İrresistible, Ocean zırhlıları ile binlerce askerini Boğazın derin ve soğuk sularına gömerek geri çekilmek durumunda kalırlar. İşte her yıl kutladığımız 18 Mart zaferinin başarı öyküsü budur...
Son düzenleyen _Yağmur_; 23 Aralık 2015 12:51
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
10 Eylül 2006       Mesaj #35
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Çanakkale Efsaneleri
Kahramanlıkların tarih kitaplarına yazıldığı, ardında binlerce dramatik hikayelerin anlatıldığı Çanakkale Savaşları, 91 yıl sonra bile bazı bilinmeyenleriyle anılıyor.

Çanakkale Boğazı'nı geçip, İstanbul'a ulaşmak isteyen İtilaf Devletleri, binlerce askerle Gelibolu Yarımadası'na ayak atmış, vatan topraklarını işgal etmişti.
Her karış toprağında kanlı savaşların yaşandığı, anaların oğullarının başına kına yakarak savaşa gönderdiği bölgede, İngiltere'den gelen 4. Norfolk Taburu'nun Anzak Koyu'nda, bir bulut kütlesinin içinde kaybolduğu söylentileri, 91 yıldır hala konuşuluyor.

Çeşitli kaynaklardan derlenen bilgilere göre, Gelibolu Yarımadası'ndaki savaşa katılan İngiliz Kraliyet Ordusu'na ait 4. Norfolk Taburu'nun, 12 Ağustos 1915 tarihinde Anzak Koyu mevkiindeki 60. Tepede büyük bir bulut kütlesinin içinde kaybolduğu iddia edilmiş, bu olay savaştan sonra çeşitli tarih kitaplarında yerini almıştı.

Yeni Zelanda Kıtası'nın 1. Sahra Birliği'ne bağlı 3. Bölükte savaşa katılan F. Reichardt, R.Nevnes ve J.L. Newman adlı üç asker, bu olaydan 50 yıl sonra olayın görgü tanığı olduklarını iddia etmiş, güneyden esen 70 kilometre hızındaki rüzgara rağmen, yaklaşık 250 metre uzunluğunda, 65 metre yüksekliğinde ve 60 metre genişliğindeki bulut kültesinin yer değiştirmeden 60. Tepe üzerinde durduğunu ve İngiliz askerlerinin bu kütlenin içinde kaybolduğunu anlatmışlardı.

Bu olay, kimilerine göre gerçek, kimilerine göre rivayetten başka bir şey değildi. Ancak, bu tür olaylar, tek bir gerçeği değiştirememişti; o da, ''Türk'ün vatan ve millet sevgisi uğruna verdiği binlerce candı...''
Son düzenleyen _Yağmur_; 23 Aralık 2015 12:55
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
10 Eylül 2006       Mesaj #36
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Çanakkale’de şehit mektupları

Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Bir Şehid Mezadı adlı hazin bir hikayesi vardır. Kurtuluş Savaşı’nda şehid olan erlerin eşyalarının nasıl mezada konup satıldığını, topu topu bir küçücük bavula sığacak kadar olan bu şehid eşyalarını ailelerine göndermenin masraf ve zahmetini falan anlatır bu hikaye. Siz Anadolu’daki şu yoksulluğa bakın ki bir şehidin kurşun deliği açılmış bir kalpağı, altı delinmiş bir potini, eprimiş bir gömleği bile satılacak kadar değerli, öte yandan ailesi de onun parasına muhtaç olacak denli fakir. Peki ya satılmak üzere açılan bavuldan bir şehidin mektupları çıkarsa!..

Bir şehid ki her şeyi mezada çıkarılsa, mektuplarına asla değer biçilemez. Çünkü o mektuplarda yalnızca kan, et ve kemik kokusu değil, kocaman hasretlerin derin aşklarını yüklenmiş bir gönül vardır. O mektuplar ki kurşunların birbirini vurduğu, güllelerin havada göğüs göğüse geldiği cehennemî seslere sükunet verir, vatan aşkını hasretle anılan bir isme bağlayarak cesarete dönüştürür. Kalbinin üstünde böyle bir mektubu saklayan askerin, ‘vatanı için yapabileceği hangi fedakarlık’ vardır diye sorulamaz elbette; o hepsini sırayla yapar ve canını en son verir. Çanakkale Mahşeri’nden okuyalım:

“Bu anda dışarda koşuşma başladı; eski askerler, “Saya geldi! Saya geldi!” diye birbirlerine bağırıyorlardı. (...) Binbaşı Abdülkadir, meraklı bakışlarını Binbaşı Lütfi’ye çevirince, o da bilgi vermek mecburiyetini hissetti.
-Sai gelmiş. İzmir’in köylerinde dolaşır; askerlere gönderilecek mektupları, küçük emanetleri toplar, getirir; sahiplerine verir. Sırdaş olduğu için de sevgililer selamlarını ona emanet ederler. Bu da onun gelişini çok değerli yapar.
Askerler etrafına toplanınca, Sai sağ elini heybenin bir gözüne soktu; bir mektup çıkardı ve bağırdı:
Mehmet oğlu Kara Ali!?..
Değişik yerlerden sesler yükseldi:
-Cennet-i A’lâ’da!..
-Mertebesine erdi!..
Mektubu heybenin diğer gözüne attı. Tekrar bir mektup çıkardı:
-Alsancak’tan Hayati oğlu Salim!
Kalabalığın arasından birisi elini uzatarak bağırdı:
-Ver! Buradayım!..
Yanındaki asker, Salim’in sırtına hafif bir yumruk vurdu:
-Kimden geliyor?!..
-Dur, hele zarfın arkasını okuyayım.
Eline yeni bir mektup alan Sai, yüksek sesle bağırdı:
-Kadir oğlu Hüseyin!..
Değişik yerlerden cevap geldi:
-Şehit!..
-Şehit!..
Onu da diğer göze attı; bu kere işlenmiş bir mendil çıkardı:
-Hasan oğlu Rafet!..
-?!..
Hiç ses çıkmayınca Sai tekrarladı:
-Hasan oğlu Rafet!?..
Tanıyanı kalmamıştı. Sai’nin yüz hatları değişti. Gözleri dalan Binbaşı Abdülkadir karargaha girdi; onu takip eden Binbaşı Lütfi kapıyı örttü; ama az da olsa Sai’nin sesini hâlâ duyuyorlardı:
-Musa oğlu Muharrem!..”(1)
Tarihini bilmeyen milletler kendilerine efsaneler uydurur ve gitgide efsanelere sığınmaya başlarlar. Yukarıdaki satırlar henüz hatıra ve tarih iken derlendiği için bahtiyarız. Ya kaybolup gitselerdi!..
*
Çanakkale anılınca kaybolup gitmesine gönlümüzün razı olmadığı bir de şiir var sırada. Binbaşı Mustafa Kemal’in de yer aldığı savaşa adanmış bir gazel bu. Sultan Reşad’ın yazdığı bir gazel. Heyecanla okuyalım:
  • Savlet etmişdi Çanakkale’ye bahr ü berden
  • Ehl-i İslâm’ın iki hasm-ı kavîsi birden
  • Lakin imdâd-ı İlahî yetişip ordumuza
  • Oldu her bir neferi kal’a-i pûlâd-beden
  • Asker evladlarımın pîşgeh-i azminde
  • Aczini eyledi idrâk nihayet düşmen
  • Kadr-ü haysiyyeti pâmâl olarak etdi firar
  • Kalb-i İslâm’a nüfûz eylemeğe gelmiş iken
  • Kapanıp secde-i şükrâna Reşâd eyle dua
  • Mülk-i İslâm’ı Huda eyleye dâim me’men
(...Müslümanlara karşı iki kuvvetli düşman birlik olup Çanakkale’ye karadan ve denizden hücum etmişlerdi...)
(...Şükür ki Allah’ın yardımı yetişip ordumuzun her bir neferi çelik bedenli bir kale kesiliverdiler...)
(...Nihayet düşmanlar asker evlatlarımın azimleri önünde diz çöküp aciz kaldıklarını anladılar da...)
(...İslam’ın kalbine hançer saplamaya gelmişlerken, itibar ve şereflerini ayak altına atıp kaçtılar.)
(Ey Reşad!.. Var, şükür secdelerine kapanıp ellerini duaya kaldır ve şu yakarıyı tekrarla: “Allah, bu İslam yurduna daima emniyet versin!” )
(1) Bk. Mehmed Niyazi (Özdemir), Çanakkale Mahşeri, 19. Bs. Ötüken Yayınları, İstanbul, 2004, s. 389-390
Son düzenleyen _Yağmur_; 23 Aralık 2015 13:08
TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
12 Eylül 2006       Mesaj #37
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi
1 pix beyaz1 pix beyaz
Çanakkale Destanı

Bir devin yeniden uyanışının öyküsü.

BU öykü 213 bin 882 şehidimizin kanı ile yazılmış bir destan öyküdür. Bazı yetersiz ve yeteneksiz devletadamlarının, bir yerde kendi ihtiraslarına kapılarakTürk milletini sürükledikleri bu acımasız savaşın başlangıcı Birinci Dünya Savaşı fitilinin ateşlendiği tarihten iki aysonraya dayanır. 10 Ağustos 1914'te İngiliz Donanması'ndankaçarak Çanakkale Boğazı önlerine gelen Goben ve Beslawadlı iki Alman savaş gemisinin Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın yazılı emri ile direklerine Türk bayrakları çekilmesi, denizcilerine Türk denizci kıyafetleri giydirilmesi ile Osmanlı kendini savaşın içinde bulur. Bir de bu gemiler yine Enver Paşa'nın emri ile Karadeniz'e açılır ve savaşa katılmamıza sebep olan Alman"Geoben" -Yavuz Zırhlısı- Ruslar'ın bu denizdeki limanlarını bombalar.

JEST İÇİN ÖLDÜLER
Zaten kısa bir süre önce Balkan Savaşı yenilgisinden çıkan,Avrupalılar'ın deyimi ile "Hasta Adam" kendisini birçok cephede,neredeyse tüm genç erkek nüfusunun yok oluşu ile noktalanacakçok acıklı bir macera içinde bulur. Bu macera, sırf Alman çıkarlarını savunmak ve küçük bireysel tatminler peşinden koşmak uğrunabaşlar. O kadar ki, aciz ve küçük hesaplar peşinde koşan Osmanlı yönetimi, sırf Avrupa'da Almanya karşısında savaşan Rus güçlerini zayıflatmak gayesiyle 22 Aralık 1914'te Sarıkamış harekatını başlatır. Ve yaptığı bu savaşa katılmamıza sebep olan Alman "Breslau"-Midilli Zırhlısı- için üstlenilen bu sözde jest karşılığında 90 bin Türk gencini Allahuekber Dağları'nda karlar ve buzlar arasına gömer.

BOĞAZ'A İLK BOMBA
İngilizler de Süveyş, Filistin, Hicaz, Yemen gibi yerlerdeki Türk Ordusu'nun baskısını güçsüzleştirmek ve kaldırmak gayesi ile o zamanların Denizcilik Bakanı olan Churchil'in baskıları ile Çanakkale Cephesi'ni açarlar. Boğaz'a ilk saldırıları3 Kasım 1914'te yapılan Seddülbahir Kalesi bombardımanı ile başlar. Churchil'in 25 Kasım 1914'te İngiliz Savunma Konseyi'nde yaptığı konuşma dikkat çekicidir: "Osmanlı'nın ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Daha dünkü Balkan Savaşı bozgunu bunun kanıtı değil mi? Donanmamız bir vuruşta Çanakkale Boğazı'nı ele geçirebilir. Topkapı açıklarında görünmesi bile, bu hasta adamın ellerini havaya kaldırıp teslim olması için yeter deartar bile." İngiliz kuvvetlerinin başı General İan Hamilton daşöyle der: "Bir İngiliz denizaltısının Çanakkale'yi geçip Gelibolu'da göründüğünü ve üç defa işaret verdiğini varsayalım, hemen Seddülbahir'deki Türk Kuvvetleri tabanı kaldırıp Bolayır yoluyla İstanbul'a kaçarlar." Tarih; 18 Mart 1915... Amaçları; İngiliz ve Fransız donanmalarının önce Amiral Carden, ardındanda Amiral De Robek komutasında Çanakkale Boğazı'nı geçip, İstanbul'u işgal etmektir.Deniz güçleri 19 Şubat 1915'ten 7 Mart'a kadar özellikle Boğaz girişinde Seddülbahir ve diğer bölümleri 11 kez bombalar. Esas saldırılarını da 18 Mart saat 11.30'da başlatır. Tüm bu saldırıları karşılayan Türk deniz ve kara güçlerinin bombardımanları sonunda, İngiliz ve Fransız donanmaları akşam saat 18'de Bouvert, İrresistible, Ocean zırhlıları ile binlerce askerini Boğazın derin ve soğuk sularına gömerek geri çekilmek durumunda kalırlar. İşte her yıl kutladığımız 18 Mart zaferinin başarı öyküsü budur...
Son düzenleyen _Yağmur_; 23 Aralık 2015 13:08 Sebep: kırık link
AriThmetiCs - avatarı
AriThmetiCs
Ziyaretçi
30 Kasım 2006       Mesaj #38
AriThmetiCs - avatarı
Ziyaretçi
BiLinmeyenLer..

Alınamayan Gemiler: Sultan Osman I ve Reşadiye

Osmanlı Donanmayı Hümayunu, II: Abdülhamit’in kararıyla, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan beri çürümeye terkedilmiş bir durumdaydı. Bunda, Sultan Abdülaziz’in çok önem vererek kurduğu donanmanın tehdidiyle tahttan indirilmesi ve Abdülhamit’in ‘benim de başıma gelirse’ düşüncesi büyük etken olmuştur. 1903 yılında İngiltere’ye bu konuda bilgi veren Kraliyet Armadası Birinci Lordu Earl Selbourne, Türk donanması için “Mevcut bile değil.” demişti.

Osmanlı Devleti’nin donanma açısından güçlenmesi gerekiyordu. Yunanistan da donanmasını güçlendirmeye çalışan bir başka devletti. 1900’lerin başında denizlerde üstün olmak her şeyden önemliydi. Çünkü kara yolları henüz o kadar gelişmiş değildi.

Yine aynı dönemde İngilizler tarafından “drednot” tipi gemiler geliştirilmişti. Bu tip gemiler daha hızlı hareket edebiliyorlardı, yüzen bir filo gibiydiler, fakat yeni deneniyorlardı.

1911 yılı baharında, Arjantin ile yaşanan amansız deniz çekişmesi yaşanırken, Brezilyalılar dünyanın en büyük savaş gemisine sahip olmak istiyorlardı. Bu amaçla Brezilya; İngiltere, Newcastle’daki Armstrong şirketine bir drednot siparişinde bulundu ve adını Rio de Jenerio koydu. 1913’e gelindiğinde Brezilya ile Arjantin arasındaki sorunlar giderilmiş, 1913 Temmuzuna kadar Brezilya’nın yaptığı düzenli ödemeler bu tarihten sonra kesilmiştir. Brezilya gemiyi almaktan vazgeçmişti. Armstrong Şirketi çok fazla telaşlanmamıştı çünkü gemiyi alacak biri mutlaka bulunacaktı.

Osmanlı Devlet’i İngiltere’ye kırka yakın irili ufaklı gemi siparişinde bulunmuştu. Başlangıç için o günün parasal karşılığı dört milyon Sterlin’e iki drednot ısmarlanmıştı. Biri Reşadiye olacak drednotlardan diğeri ise Sultan Osman I adıyla alınacaktı. Sultan Osman gemisi, Yunanlıların da katıldığı ihalede Osmanlı Devleti tarafından alınan Rio adlı gemiydi. Süvarisinin kimliği bile saptanmıştı: Hamidiye’nin efsanevi kahramanı Rauf Bey.

Bu gemilerin alınabilmesi için yeterli bütçe olmadığından geniş çapta bir bağış kampanyası düzenlenmiş, o zamanın olanaklarıyla kahvelerde, halkın toplu olarak bulunduğu yerlerde, müsamere ve eğlencelerde sürekli olarak para toplanıyordu. Bayram gibi vesilelerle öğrencilerin ellerine kumbaralar veriliyor ve bu kumbaralarla para topluyorlardı. Önemli para yardımlarında bulunanlara “Donanma İane Madalyası” adı altında bir de madalya veriliyordu.

Fakat işler umulduğu gibi gitmiyordu. Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na Almanya ile sürüklendiği bu günlerde İngiltere gemileri verip vermemekte tereddüt ediyordu.


27 Temmuz 1914’te Reşit Paşa vapuru ile Sultan Osman’ı teslim almak üzere, Bahriye Nazırlığı’nı ve Osmanlı Devleti’ni temsilen Rauf Bey Newcastle’ a varmıştır. Churchill Sultan Osman’a el koymanın çok büyük bir diplomatik karmaşaya neden olacağını bilmektedir ama İngiliz Armadasının önüne çıkabilecek böylesi bir gemiyi teslim etmek de istememektedir. Ve 3 Ağustos 1914’te Churchill’in açıklaması ile Sultan Osman ve Reşadiye’ye el konduğu resmi olarak açıklanmıştı. Rauf Bey anılarında şöyle diyordu:

“....Geminin son taksiti olan yedi yüz bin Lira da ödenmişti. İşleri bir an önce bitirmek için denemelerin bir kısmından vazgeçerek fabrika ile 2 Ağustos 1914 günü geminin, bize teslimi konusunda anlaşmıştık. Fakat parayı verişimizin ertesi günü için kararlaştırılan sancağımızı çekme töreni zamanından yarım saat önce İngilizler Sultan Osman’a el koydular.”

“....Gerektiği şekilde şiddetle protesto edildiyse de kimse oralı olmadı....”

Bu gemiler paraları ödendiği halde teslim edilmemiş, paraları ise iade edilmemiştir. Sultan Osman gemisi derhal İngilizleştirildi ve ismi “Agincourt” olarak değiştirildi. Reşadiye ise Erin ismini aldı. Fakat kaderi oldukça hazin oldu. 22 Ağustos’ta seyre hazır olan geminin denenmesinde görülür ki silahları iyi çalışmamaktadır. 26 Ağustos 1914’te onarım için çekilir. Başarısız bir gemi olarak bir daha kimseye satılamaz ve 1922 yılında gemi sökücüler tarafından parçalanmaktan kendisini kurtaramaz.

AriThmetiCs - avatarı
AriThmetiCs
Ziyaretçi
1 Aralık 2006       Mesaj #39
AriThmetiCs - avatarı
Ziyaretçi
BiLinmeyenLer..

Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal İçin Yazılan İlk Şiir

Anafartalar Zaferi'nden sonra, Mustafa Kemal ismi herkes için kahraman anlamı taşıyordu. Çanakkale'de görev yapan Türk askeri için onun adı moral kaynağı ve cesaret demekti, Müttefik askerleri bile kim olduğunu bilmedikleri bu komutana övgüler diziyorlardı. Ian Hamilton bile günlüğüne, Türk askerinin çok iyi komuta edildiğini yazıyordu.
Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal ilk kez burada gösterdiği kahramanlıkla bir şiirde yerini alıyordu. Mehmet Emin Yurdakul Eylül 1915'de; yani muharebeler henüz bitmemiş iken; "Tan Sesleri" isimli ir şiir kitabı yayınlar. Bu kitapta "Ordunun Destanı" adlı ve 15 Eylül 1915 tarihini taşıyan uzun manzumede, ilk dörtlük:

"Ey bugüne şahit olan Sarphisarlar
Ey kahraman Mehmet Çavuş Siperleri
Ey Mustafa Kemal'lerin aziz yeri
Ey toprağı kanlı dağlar, yanık yerler"

Böylece Mustafa Kemal adı şiirle halka mal edilmektedir. Farklılığı vurgulanmaktadır.

Muharebeler sırasında yerli ve yabancı basının M. Kemal'e ilgisi yoğundur. 2'nci Anafartalar Zaferi'nden sonra çok artar ve devletin planlı heyetlerinin dışında M. Kemal ile doğrudan görüşebilmek için; 21 Ağustos'ta Polonyalı bir bayan gazeteci gelir ve 2 nci Anafartalar Zaferinin coşkusunu M. Kemal'le birlikte yaşar. 2 Eylül'de bir Alman gazeteci gelir. 8 Eylül'de Türkiye'nin ilk filmcisi Necati bey gelir ve 3 gün çekimler yapar. 10 Eylül'de Tanin yazarı Ekrem Bey, 21 Ekim'de Suriye yazar ve şairler heyeti gelir. Özetle şöyle diyebiliriz. Muharebeler sırasında o dönemin yazarları, çizerleri, ressam ve şairlerinin büyük bölümü; başarılarından dolayı M. Kemal ile tanışmak için cepheye gelmişler ve intibalarını halka aktarmışlardır. İşte bu aktarmaların sonunda M. Kemal, halkın ağzında efsanevi kahraman olur. Yakup Kadri, o günlerde duyduklarını "Atatürk" isimli eserinde şöyle anlatır:

"Bu genç kumandan, yanında bir avuç süngülü askerle, yerden, gökten, denizden gelen sürekli bir gülle, kurşun ve şarapnel sağanağının ortasında durmadan ileriye doğru atılıyor kollarıyla, kızgın boyunlarından yakalayıp denize yuvarlayacakmış gibi sıra sıra topları üstüne saldırıyor. Bu insan, ateşte yanmıyordu. Vücuduna kurşun işlemiyordu ve zırhlıların (savaş gemilerinin) attığı gülleler başının üstünden munisleşmiş, yırtıcı kuşlar gibi geçip gidiyordu"

Bu anlatım, Atatürk'ün tam bir masal kahramanı gibi algılandığını gösteriyor ki, o neslin de bir beklenti içinde olduğunu yine Yakup Kadri kitabının başlangıcında şöyle ifade eder.

"Bizim ilk gençlik yıllarımız bir milli kahramana hasretle geçti" der.

Atatürk'ün kazandığı bu haklı ün, Başkomutanlık'ta da etkisini gösterir. Muharebelerin ilk ayı sonunda başarılarından dolayı rütbesi albaylığa yükseltilir ve toplam 3 madalya ve 2 nişan verilir. Ayrıca kendisine iki önemli görev için tayin teklifi yapılır. İlki, Temmuz 1915 ortasında, Trablusgarb'e ordu komutanı yetkisiyle ve Tuğgeneral (Mirliva) rütbesi ile gitmek arzusunda olup olmadığı sorulur. İkincisi ise Anafartalar grup komutanı iken 1915 Ekim ayı başında, Irak Ordusu Komutanlığına tayin teklifidir. Bu görev çok daha büyük ve önemlidir.

Bu olaylar devleti yönetenlerin Atatürk'e bakış açısını sergilemektedir. Yani daha muharebeler sırasında, henüz zafere erişilmeden Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal tanınmış ve hakkı teslim edilmiştir.

Zaferden sonra ise Mustafa Kemal ismi, efsanevi bir kimlik kazanır, artık İstanbul'u Kurtaran Kahraman ünvanı ile anılır. Gazeteciler, yazarlar kendisiyle mülakat yaparlar. Halkın en büyük arzusu ise kendisini görmektir. 1916'nın ocak ayında 16'ncı kolordu komutanı olarak Edirne'ye girişinde halk sokaklara dökülür.

Atatürk'ün Çanakkale'de ve sonrasında Kurmay Başkanlığı'nı yapmış olan Orgeneral İzzettin Çalışlar, günlüğünde bu karşılanışı şöyle anlatır:

"28 Ocak 1916

...Yollar hıncahınç ahaliyle dolmuş, bütün mektepler karşılama için yerlerini almıştı. Şehir saray gibi donanmış, peş peşe zafer takları yapılmıştı. "Yaşasın Arıburnu ve Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal Bey" yazılı levhalar asılmıştı...Edirne eşrafı, vilayet erkanı,konsoloslar hep oradaydılar...Bütün şehir, heyecan ve coşkulu sevinçle karşıladı. Çiçekler, buketler takdim ettiler. Alkışlar, her türlü nümayişler, tezahürat, her türlü tasavvurun üstündeydi..."

Görüldüğü gibi Atatürk'ün şöhreti, halkın kendisine layık gördüğü unvanlar, kendisine duyulan hayranlık o günlerde ortaya çıkmıştır. Sonradan yakıştırma değildir. Tarihte herhalde bir şehir halkı, hiçbir albayı bu şekilde karşılamamıştır. Albay Mustafa Kemal ne Edirne'nin fatihidir, ne de Edirne'yi düşmandan kurtarmıştır. Bunlara rağmen karşılanışın bir fatih'e yaraşır biçimde olduğunu anlıyoruz. Sebep, Çanakkale'de yaptıklarıdır. Yaptıkları ile kazanılan zaferdir. Türk milletine, iki yüz yıldır hasret kaldığı zafer coşkusunu tekrar tattırmasıdır. Bir büyük zafer armağan etmesidir.
AriThmetiCs - avatarı
AriThmetiCs
Ziyaretçi
2 Aralık 2006       Mesaj #40
AriThmetiCs - avatarı
Ziyaretçi
BiLinmeyenLer..

İZMİR BASININDA ÇANAKKALE


Çanakkale Muharebeleri,Birinci Dünya Savaşı içinde gerek İtilaf Devletleri, gerekse de İttifak Devletleri açısından önemli bir yere sahiptir. Birinci Dünya Savaşı'nın uzamasına yol açan ve Türk ordusunun başarısıyla sonuçlanan bu muharebeler, Türk halkı için bir moral kaynağı olmuştur. Bu kaynağı işleyen ve halka yayılmasını sağlayan basındır .Bu işlevlerini göz önüne alarak bir şehir basınının, özellikle İzmir basınının seçilmesindeki amaç, İzmir'in Çanakkale muharebeleri ile olan bağlantısıdır. İzmir İtilaf Devletleri donanmasınca Çanakkale ve İstanbul boğazlarını ele geçirmek için önemli bir koz ve baskı aracı görülerek bombalanmış, hatta dönemin İzmir Valisi Rahmi Bey' e İzmir'i teslim etmesi halinde prenslik bile önerilmişti.

İzmir basını, Birinci Dünya Savaşı'nda Çanakkale Muharebeleri'nin başladığı dönemde Ahenk, Anadolu, Köylü ve Duygu adlı gazeteler ile Muallim adlı bir dergiden oluşuyordu.

İzmir gazetelerinin haber kaynağı, Karargah-ı Umumi' den yayınlanan resmi tebliğler, yabancı gazetelerden ve haber ajanslarından ve İzmir dışındaki diğer şehirlerin basınından yapılan alıntılardır. Yabancı basın ve haber ajansları, Türkiye'deki gelişmeleri Türk basınından daha da iyi takip edebiliyor ve İzmir gazeteleri neredeyse haberlerinin çoğunluğu yabancı basından alıntılarla veriyordu. Ancak, bu İzmir basının pasif kaldığı anlamına gelmemekteydi.

Nitekim, boğazdaki gelişmeler oldukça iyi değerlendirmelerle yansıtılıyordu.
Bilindiği gibi, Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı içinde tek kazandığı cephe olan Çanakkale Cephesi ve buradaki muharebeler savaşın uzamasına yol açmıştır. Osmanlı Devleti, bu cepheye özel bir önem vermiştir. Bu önem, cephedeki kötü gelişmelerin,devletin uyguladığı sansürle gizli tutulmasını, başarıların ise bütün yurtta coşkuyla kutlanmasını sağlamıştır. Bu coşku her yerde olduğu gibi, İzmir gazetelerinden de halka aktarılmıştır.

Cephedeki başarıyı aktaran yazılar,halkın savaşı sahiplenmesini arttırıp, bu haklı davanın kazanılması için yardımların yapılmasını teşvik etmiştir. Osmanlı Devleti'nin diğer cephelerindeki gelişmeler resmi tebliğler ve makalelerle bir iki paragrafla geçiştirilirken, Çanakkale'ye sütunlar ayrılmıştır.

İzmir gazeteleri boğazlardaki gelişmeleri yakından takip ediyordu. Bazen önemli haberleri yakalıyor bazen de isabetli tahminlerde bulunuyordu. Örneğin, Anadolu Gazetesi'nin ilk gerginlik döneminde yakaladığı önemli haberlerden biri, İtilaf Devletleri'nin kendi aralarında yaptıkları boğazlarla ilgili gizli bir askeri anlaşma idi.

Rusya ve İngiltere'nin yaptıkları bu anlaşmaya göre, harp çıkarsa Rusya, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarına karşı askeri harekata girişecekti. Yapılan önem tahminlerden biri de boğaza yönelik zorlamanın artacağı idi . Ahenk' in 16 Ekim tarihli sayısında yer alan bu tahmin doğru çıkmış ve İtilaf Donanması 1 Kasım 1914'te İzmir Limanı'nı, ardından 3 Kasım 1914'te de boğazları top ateşine tutmuştu. Artık hızlı bir şekilde Çanakkale Muharebeleri'ne doğru gidiliyordu.

İtilaf Devletleri boğazı geçme konusunda planlar yapmaya başladılar. Bu doğrultuda , boğazdaki ve Ege Denizi'ndeki faaliyetlerini yoğunlaştırdılar. Çanakkale boğazını almaya kararlıydılar. Oysa İzmir gazeteleri daha önceki tahminlerinin ve haberlerinin aksine, İtilaf Donanması'nın fazla dayanamadan çekip gideceğini yazmıştı. Örneğin Ahenk, "İngiliz ve Fransızlar Çanakkale Boğazı'nı zorlamak için dört beş gemiden fazla feda edemezler. Bununla beraber iş bu fedakarlıkta beyhude olur. Çünkü Çanakkale gayr-i kabil teshirdir" diyordu.

İzmir basını saldırıya ihmal vermezken, 23 Kasım 1914 'te Fransız ve İngiliz donanmaların Çanakkale'ye saldırmıştı. Ancak ,hükümet sansürle bu ve bundan sonra olabilecek saldırıları yok göstermeye başladı. Örneğin ,23 Kasım 1914'te yapılan saldırı,Karargah-ı Umumi tarafından yok gösterildi. Sonradan Birinci Ordu Komutanı olacak olan Von Der Goltz Paşa da bu saldırıların olmadığına dair beyanat vermişti. Bu da Ahenk'te, "Von Der Goltz Paşa'nın Beyanatı"başlıklı yazıyla açıklanıyor ve Paşanın bu tür söylentilerden çabuk etkileneceği , dolayısıyla bunun önlenilmesini istediği bildiriliyordu.

İtilaf Devletleri Çanakkale'ye düzenlenecek saldırının hazırlığını yaptıktan sonra, planları doğrultusunda 19 Şubat 1915'te Gelibolu Yarımadası'nda Seddülbahir ve Ertuğrul, Anadolu tarafında da Kumkale ve Orhaniye giriş tabyalarını imha etmek için saldırıda bulundular. Bu saldırıda Türk ordusundan 4 kişi şehit olurken, 11 kişide yaralandı. Oysa, yayınlanan resmi tebligatta, sadece bir Türk askerinin bacağından yaralandığı;İtilaf Donanması'ndan "Amiral gemisi ağır surette olmak üzere üç zırhlı..."nın da hasara uğradığı bildirilmişti.

Sansür dolayısıyla gerçek sayılar saklanmıştı. Köylü saldırıyla ilgili haberinde, Türklerden sadece "bir nefer şehit ve bir neferin"de yaralı olduğunu bildirirken Ahenk'te, İngiltere'nin bu saldırıya Fransa'nın dört zırhlısına karşın sadece iki zırhlısıyla katılmasının "İngiliz kurnazlık ve korkaklığının yeni bir misali" olduğunu ve "İngilizlerin ciddi tehlike gördükleri yere sefain-i harbiyeleri yanaştırmaktan tehaşi eyledikleri (sakındıkları) bununla da sübut bulmaktadır (ortaya çıkmaktadır). Çanakkale gibi müstahkem bir mevkii bombardıman için Fransız zırhlılarını öne sürmüşler ve kendileri Fransızların altı zırhlısına bedel yalnız iki gemi göndermişlerdir.

Demek oluyor ki İngilizler Fransızları hala aldatmakta devam ediyorlar" şeklinde yorumluyordu. İzmir basınının, haberler konusunda bazen çelişkiye düştüğü de oluyordu. Örneğin Ahenk Gazetesi, İngiltere'nin iki zırhlı gönderdiğini yazarken Köylü Gazetesi de saldırıya dört İngiliz zırhlısının katıldığını belirmişti.

İzmir gazeteleri boğazların durumunu ve geleceğini tartışa dursun, İtilaf Devletleri Şubat ayındaki başarısız girişimlerinin ardından, 18 Mart 1915'te kalabalık bir donanmayla boğazı geçmeye çalıştılar ama başaramadılar. Bu saldırıda gerek İtilaf Devletleri gerekse de Türk kuvvetleri çok kayıp verdi. İzmir gazeteleri 18 Mart saldırısını önce Karargah-i Umumi'nin yayınladığı resmi tebliğlerle duyurdu. Tebliğlerde İtilaf kaybına yer verilirken Türk kaybına değinilmiyordu. Tebliğleri yorumlar izlemeye başladı.

Yorumlarda, 18 Mart'taki girişim, İtilafların Balkan devletlerini siyasi maksatla korkutup kendi yanlarına çekmek, Mısır ve Sudan'da uğradıkları hasarı telafi etmek için yapılmış boş bir çaba olarak değerlendirilmiş ve İtilafların bir kez daha başarısız olarak "Osmanlı ordusuna çatmanın kaça mal olduğunu Çanakkale hezimetinde" anladıkları ve bunu da itiraf ettiklerine değinmiştir. Öte yandan, itilafların bu harekatta da başarısız olmalarının Rus kamuoyunda İngiltere'ye karşı düşmanlığın oluşmasına yol açtığı yazılıyordu. Ruslar, başarısızlığın ve bütün kötü gelişmelerin sorumlusu olarak İngilizleri görüyorlardı. Rusların savaş sonuna kadar devam ettirecekleri bu tutumu, Ahenk Gazetesinin Rusların Türklerin "hasta adam" olmadığını görmekten duydukları telaş olarak değerlendirmişti.

18 Mart'ın ardından, İzmir basınında bir kara harekatının olacağına dair haberler gündeme gelmeye başladı. Buna ilişkin yorumlarda, genellikle kara desteği olmaksızın denizden yapılan saldırıların etkili olmayacağı, ancak buna da İtilafların cesaret edemeyeceği vurgulanıyordu.

Kara harekatının imkansızlıkları ve zorluklarıyla ilgili tartışmalar sürerken, İtilaf Devletleri 25 Nisan 1915'de Gelibolu Yarımadası'na çıkarma yaptılar. Kara çıkarmasında her iki tarafta çok kayıp verdi. Bu cepheye çok önem verildiği için morali yüksek tutmak amacıyla, önceden yapıldığı gibi Türk kayıpları bildirilmedi. Buna karşılık, İtilaf saldırıları ve verdikleri kayıplar, onları moral açısından çöküntüye uğratmak amacıyla sık sık haberlerde veriliyordu.

Ahenk'in, Daily Telegraph'dan alıntı yaptığı, River Clyde Gemisi'nden çıkartılan 300 kişinin tümünün öldürüldüğünü bildiren haber buna bir örnektir........Bu haberle birlikte bazı haberler de, Türklerin lehine propaganda aracı olarak veriliyordu. Bu haberlerden biri, İtilaf kuvvetlerinde yer alan Müslüman askerlerin Türk ordusuna katılmaları diğeri ise, esir edilen İtilaf askerlerinin Türkleri öven beyanatları idi. Örneğin, bir Fransız onbaşı beyanatında, Türkleri kırmızı fesli, şalvarlı uzun mavi püsküllü olarak bildiğini ama farklı olduklarını top ateşlerine iyi karşılık verip düşman ateşinden iyi korunduklarını, Türkler süngü hücumunda başarılı oldukları için de, Fransız ordu komutanlarının Türkleri iyi avlamak için yanlarına sokuluncaya kadar ateş ettirmeyip yakından hepsini tümden temizlemeyi amaçladıklarını buna rağmen Türklerin iyi savaştıklarını belirtip yakalandığına çok üzüldüğünü ama "Türkler gibi kahraman askerlere yakalandığı için bu üzüntüsünün geçtiğini" söylüyordu...

Kara muharebelerinin şiddetlendiği Mayıs ayından itibaren tarafsız devletlerin alacakları tavır da, İzmir basınının gündemini belirleyen konulardan idi. Gazeteler sık sık onların tavrı tartışan yayınlar yapıyorlardı...

Çanakkale Muharebeleri'nin devam ettiği ve Türklerin başarılı oldukları haberlerinin yoğunlaştığı günlerde, her yerde olduğu gibi İzmir basınında da, sık sık İtilaf ve tarafsız devletlerin gazetelerinin ve devlet adamlarının Çanakkale'deki Türk başarısını öven beyanat ve yorumlarına yer veriliyordu. Bu övgüler, Osmanlı devlet adamlarının beyanatları ile de destekleniyordu... İttihat Terakki yönetimi ve özellikle Enver Paşa Çanakkale'ye özel bir önem vermekteydiler.

Tespit edebildiğimiz kadarıyla bu özel önem üç farklı gelişme yaratmıştır. Birincisi, bu önem, cephedekilere moral veriyordu. İzmir gazetelerinde sık sık okuduğumuza göre, Enver Paşa zaman zaman hem Çanakkale Cephesi'ni, hem de orada yaralanan askerleri tedavi gördükleri yerlerde ziyaret ediyordu. Örneğin, Ahenk'te yer alan bir haberde Enver Paşa'nın Gelibolu'da yaralanıp, İstanbul'da Gümüşsuyu ve Gülhane'de tedavi altında olan askerleri ziyaret ettiği ve bunlara madalya verdiği bildiriliyordu. İkincisi, Enver Paşa'nın pek sempati beslemediği Mustafa Kemal Paşa ile ilgili idi.

Bu cephede başarının kazanılmasında, önce 19 ncu Tümen Komutanı ve sonra da Anafartalar Grup Komutanı olarak büyük rolü olan Mustafa Kemal Paşa'yla ilgili haberlere özel bir sansür konulmaktaydı. Bu Enver Paşa'nın Mustafa Kemal'e duyduğu kişisel hırstan kaynaklanıyordu. Örneğin, İtilaf Kuvvetlerinin şanslarını bir kez daha zorlamak amacıyla 6-7 Ağustos 1915'de yaptıkları çıkarmanın ardından gelişen Anafartalar ve Conkbayırı savaşlarındaki Türk başarısında, Mustafa Kemal Paşa'nın büyük rolü vardı. Ama, gazetelerde Anafartalar'daki gelişmeler genel bir yorumla verilmiş ve Mustafa Kemal'den hiç bahsedilmemişti. Üçüncüsü de, bu önem dolayısıyla ülke basınında İzmir örneğinde olduğu gibi yapılan yayınlarla, Türk halkı sahip olduğu her şeyiyle bu cephede savaşanlar için yardıma çağırılmıştı. Bu çağrı etkili olmuştu ve İzmir gazeteleri hemen hemen her gün bu yardım haberleri ile doluydu.

Kara muharebelerinin etkisini yitirdiği ve Çanakkale'den gelen çarpışma haberlerinin de azaldığı günlerdeyse, İzmir basınında, çarpışmanın başladığı Nisan ayından beri gündemini yitirmeyen barış olacağı söylentileri ile İtilafların Gelibolu'dan çekileceklerine ilişkin haberler daha sık yer almaya başladı. İngilizler, Çanakkale'de elde ettikleri başarı her neyse, bunu kendilerine mal etmek ve özverilerini kanıtlamak için verdikleri kayıplarını abartırken, sömürgelerinin ve Fransızların kayıplarını az göstermişlerdi.

Ahenk Gazetesi bu iddiayı desteklemek için, Avustralya ve Yeni Zelandalı esirlerden aktardığı haberinde, Anzakların, verdikleri kayıpların doğru rakamlarla açıklanmamasının, memleketlerinde tartışmaya yol açtığını ve ebeveynlerinin gönderdikleri mektuplardan birinde yazıldığı gibi "Çanakkale'ye gönderdiğimiz Avustralya ve Yeni Zelanda askerleri demir zırh içinde midirler? Şimdiye kadar zayiat listelerinde bir şey görmedik" tarzında hayretlerini dile getirdiklerini biliyordu.

İtilaf kuvvetlerinin Gelibolu'dan çekilecekleri haberine, Osmanlı devlet adamları da yayınladıkları beyanatları ile katılıyorlardı. Enver Paşa bir yorumunda, "kemal-i emniyetle vaadedebilirim ki sulh görmezden evvel düşman ayaklarını oradan keseceklerdir. Ve geldikleri yere süreceğiz. Ve belki de daha ilerilere kadar süreceğiz" iddiasında bulunuyordu.

İtilaf kuvvetlerinin Arıburnu ve Anafartalar'dan çekilmeleri tüm yurt basını tarafından olduğu gibi, İzmir basını tarafından da büyük sevinçle aktarılmıştı. "Bu, Osmanlılık, Türklük namına ne büyük iftihara değer muvaffakiyetlerdir" sözcüğü bu yazılan ana temasıydı.

İtilaf basınıysa, Çanakkale seferini bir hata olarak kabul ediyordu. Örneğin, Daily Mail "Feci Bir Hayvanlığın Tarihçesi" başlıklı bir yazısından yapılan alıntıda Çanakkale Muharebeleri'ni" birçok cesur adamın kanı pahasına oynanan kumar oyunu ve efkar-ı umumiyenin iğfal edilişi" olarak değerlendiriyordu. Olayın İslam dünyasına etkili olacağı hatta, Hint, Afgan ve Iraklıları İngilizler aleyhinde ayaklandıracağı ve İngiltere'nin buraları bırakmak zorunda kalacağı yorumları yapılıyordu.

Benzer Konular

26 Ağustos 2022 / nünü Osmanlı İmparatorluğu
8 Ekim 2015 / kompetankedi Sanat
19 Nisan 2010 / The Unique Eğitim Bilimleri
20 Ocak 2016 / Misafir Soru-Cevap