Arama

Sokak Çocukları (Bizim Çocuklarımız) - Sayfa 3

Güncelleme: 13 Nisan 2011 Gösterim: 55.925 Cevap: 67
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
26 Nisan 2007       Mesaj #21
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
Sokak Çocukları

Sponsorlu Bağlantılar


çocuk yüzlerine
acıların en kızılı çarpmış
boğazlarında dügüm dügüm hıçkırıklar
derin özlemler sinmiş bakışlarına
gözlerinde ağlar yakarışlar

düşleri kaybolmuş zemheri karanlıklarda
uykularına hırçın yalnızlıkların hain sisleri düşmekte
bir parkta
yada bir köprü altında
kim bilir
belki de bir bodrum katında
bir inşaatın merdiven boşluğunda
kızıl kıyamet karabasanlara teslim etmekteler ürkek uykularını

körpe yutkunmaların
dalıp gittiği kimsesiz ve sahipsiz isteklerin
zincirleme karşılıksızlıgı sarmakta yaşamlarını

onlar kaderin
acımasızca sıçrattığı koyu kederlerin
bileklerine vurulmuş, kelepçeli tutsakları

onlar
dudak kenarlarından sızarak
çığlık çığlığa gecede yankılanan
isyankâr sözcüklerin duyulmayan yorumcuları

onlar
yüzkarası görünen
aslında
karanlık sorgulamalarla sorgulanan
sorumsuzlukların kurbanı
umudun omuzlarına başını koyup uyumak isteyen
sokak çocukları

-onlar çocuklarımız
canlarımız onlar
onlar biz
biz onlarız



Turan Orak

NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
26 Nisan 2007       Mesaj #22
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
SOKAK ÇOCUKLARI

Sponsorlu Bağlantılar
Hava soğuk ve yağmurlu
Sokaklar ıslanmış Balçık gibi
Köşe başında ıslanan bir çocuk
Yalın ayakları üşümüş,çamurlu


Terkedilmiş,sokağa atılmış
Küçük yaşta kadere satılmış
Olmayan aşına su katılmış
Daha hayata başlamadan yanmış


Nerde anne,nerde babası
Onlar zevk ve sefalarında
Onu almış yarınsızlığının sancısı
Suçlu kim...doğuranmı,yoksa alınyazısı mı?


Peydahlamayın anneler,babalar bizi
Sokaklarda kimsesizler dizi dizi
Biz mi zorladık doğurun diye bizi
Biz affetsekte Allah affeder mi sizi


EFSANE_X_

Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
26 Nisan 2007       Mesaj #23
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
Sokak çocuklarına


Buruk bir sonbahar Tarla başı’nda
Dolaşırken gördüm sokak başında,
Belli ki tıkanmış bu bahtı kara,
Uzun yolculuğun daha başında.

Ayaklar yalındı, pantolon sökük,
Umudu omzunda, omuzlar çökük,
Hayal âlemine gireyim dedim,
Yaşama hevesi, kırık ve dökük.

Sahte bir tebessüm halinde yüzü,
Sanki yaşamaya kesmiyor gözü,
Karnı aç mı, tok mu bilemem ancak,
Karnı şişkinlere vardır bir sözü.

Kurumuş, saçları ot gibi olmuş,
Ağlamış, gözleri kan ile dolmuş,
Zavallı adeta bir deri kemik,
Tanımaz annesi, bu çiçek solmuş.

Esrarlı gözleri belli uykusuz,
İnsanlık seyirci, ruhsuz, duygusuz,
Halini süzerken oldukça emin,
Benzer akıbetten nasıl kaygısız.

Yüzündeki çizgiler, asırla yarışıyor,
Dünyanın çilesini, yüreğinde taşıyor,
Nerede, ne zaman, nasıl bir ecel?
Hayır inatla dimdik, ısrarla savaşıyor.

Artık bundan böyle gözüm yaşısın,
Hem de gözyaşımın tuzu aşısın,
Vicdanlarda makes bulana kadar,
Vicdanımın bitmez kara kışısın.

Bu bir öykü değil, hele bir şarkı,
Sönen ocakların hem evi barkı,
İçiniz yandıysa çomak sokun ki,
İnsan harcamasın düzenin çarkı.


Sebahattin Tüzün
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
26 Nisan 2007       Mesaj #24
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
Ben Sokak Çocuğuyum



şu dört direkli köprünün altında
açmışım gözlerimi
sahipsiz
rüzgar sarmış kundağımı
yağmurla beslenmişim

adımı insanlar koymuş
benden habersiz
benimsemişim
serseri derler, hırsız derler
.... derler, anlamam da
alınmam da

hiç fiyakalı dolaşmadım sokaklarda
marka satmadım
gökyüzü yorganım oldu hep
dirseğim yastık
alışkınım; kara, yağmura, soğuğa
üşümem
sıcak dokunur bana

özlemem, hiç tanımadığım hisleri
istemem varlığını bilmediğim şeyleri
kıskanmam hiç kimseyi
özenmem

halbuki bilmez kimse
kendilerinden şanslı olduğumu
daha özgür
ve daha zengin

şu deniz herkesten çok benimdir
arkasındaki orman da
bütün sokaklar benimdir herkesten çok
her simitçi biraz bana çalışır

aslında her çocuktan daha çocuğum
canım hiç sıkılmaz buralarda
en sevdiğim oyundur
köşe kapmaca

yalnız da değilimdir
yüzlerce kardeşim var
benim gibi, bana benzer
kimse ayırt edemez bizi
birbirimizden

geceleri toplanmaya başlarız
el ayak çekildikten sonra
konuşuruz, güleriz, dertleşiriz
biraz farklı olsa da
herkes kadar biz de umut besleriz
hayallerimiz de vardır
ayın dolaştığı yerlerde

herkes kadar okumuşluğum da vardır
her tip insandan bir harf öğrendim
insanları en iyi ben tanırım
okuldan, öğretmenden anlamam ama
bu sokakların mektebini bitirdim
bana lazım olanı öğrendim

herkes kadar insanım da galiba
herkes kadar ben de bazen ağlarım

kafam da var, kalbim de
severim de, düşünürüm de
yalnız ben sokak çocuğuyum
sokaklarda yaşamak tek suçum

bir gün ben de gideceğim buralardan
herkes gibi
yalnız biraz sessizce
kimseler anlamadan

cenazem omuzlar üzerinde gitmeyecek
belki
belediye kaldıracak gürültüsüzce
ağlayanlar olmayacak başucumda
bir hayırsever uğramazsa geçerken
mezarım da çorak kalacak sonunda
benim gibi

içimizden kimin gittiği
fark edilmeden
biri alacaktır yerimi
vakit geçmeden

evet, ben sokak çocuğuyum
bu sokaklarda ne ilk
ne de sonuncuyum


Reşide Sarıkavak
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
12 Mayıs 2007       Mesaj #25
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
SoKaK ÇoCukLaRı



' Yüzlerini şiirlerimde resmettiğim kimsesiz çocuklara...'

Yapılacak birşey yok dediler,
yazılmaya hazırken onlar için şiirim...

Siz,
kara yağların içinde
beyaz umutların barınağı olan
körpecik bedenli yorgun çocuklar...

Terkedilmişsiniz;
en insancıl bakışlarınızla,
riyakarlık ve yalan
ebeveynlerinizken...

Doğarken
bir sevinç simgesiydiniz belki;
- gururlanmıştır babanız
hele bir de erkek evlatsanız...-
terkedilirken,
artık bir armağansınız
çiğnendiğiniz
tinerli 'masum' sokaklarda...

Bizler,
kirli bedenlerimizi
temizlemek adına
aldık
o kar beyaz güzelliğinizi...

Yapılacak birşey yok dediler,
köhne yüzlerini
ağlayan çocukları avutmaya
yüz çevirdiler,
pez....kler...

04.09.2004
İZMİR




Veysel Toprak
P.u.S.u - avatarı
P.u.S.u
Ziyaretçi
12 Mayıs 2007       Mesaj #26
P.u.S.u - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklar
Çocuk olmak çocukluk ne kadar da güzel,
Her şey pembe bir rüyadır, çiçek çocuklar,
Günah, sevap bilmezler, hepsinde hoş gönül,
Füzeler düşerken, oyundadır çocuklar.

Milliyet, din, iman umurunda mı onlar,
Kanları gürdür, pırıl pırıldır yanaklar,
Renkleri önemsiz, birbirini kucaklar,
Büyüklere örnek olmalıdır, çocuklar.

Kucağını açsan koşarak gelir sana,
Çok mesajlar veriyor anlayan insana,
Dünya hırsı yok, koşar oyundan oyuna,
Kinlere kurban olmamalıdır, çocuklar.

Sarı, beyaz, siyahı kucaklar gel desen,
Daha dün o yoldan biz geçtik ah bir bilsen,
Kavga eder, hemen barışırlar seyretsen,
Örnek alacağımız varlıktır, çocuklar.

Sevgiye hasret binlercesi aramızda,
Kendi çocuğumuzu sevdik mi hayatta,
Suya muhtaç çöl, bozkır olmasın onlar da,
Geleceğin büyüğü güzeldir çocuklar.

Sebep olmayalım ölmesinler gencecik,
Yarın onlar olacak güvenli gelecek,
Dünyaları kararmasın gençler gülecek,
Biz cahil yetiştik, kültürlüdür çocuklar.

Dursun Yeşil
NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
22 Mayıs 2007       Mesaj #27
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
Sokaklar Çocuklarındır

Hayrola dostum
nereye gidiyorsun
uykunu sokaklarda bırakmışsın
annenin hazırladığı kahvaltıya uyandığın sabahlarda
para etmemiş gençlik ateşinin külleri
ekmeğimizi menemene bandığımız alimünyum kap
güneş sohbetlerimiz yeni güne

uzanır gibi çimlere
gökyüzüyle başbaşa kalmışsın
suya yazılan sözler incir çekirdeği yüreğinde
felekten ay günlerini
güneş mevsimlerini
çalar gibi
ayaklarımızı kesen midyelerle dolu
bir denizdir uyandığın düş

kayan yıldızları toplayan ellerin
değdiğinde bir kere
çocukların dileklerine
vazgeçmek olası değil Paris gibi
sana kucak açmış ne bir şehir Troia
yüreğindeki tedirginliğe mühür vurabilecek mi Helena
hele Afgan Kadını dikmiş gözlerini
bunca sevda sözleri 835 satır
eskimeyen özlemler yaşama dair

sokaklar çocuklarındır zaten
çekmişsin sırtına yeni bir gömlek *** işi
hayrola dostum nereye böyle.


Gürsel Baysongür
DEsssT16 - avatarı
DEsssT16
Ziyaretçi
30 Mayıs 2007       Mesaj #28
DEsssT16 - avatarı
Ziyaretçi
Selma 6 çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğuydu* bana geldiğinde 8 yaşındaydı. Selma'nın onu psikolojik olarak susmaya iten* seçici konuşmazlık dediğimiz sürece getiren olaylar beş yaşındayken baslamis. Selma* beş kardeşi* anne ve babasıyla kendi alinde normal bi yasam sürerken bir gün annesi hastalanıyor. O dönemlerde beş yaşlarında. Kendisinden büyük iki abla* bir ağabey ve kendisinden küçük iki kardeş daha var..

Küçük kardeşin yeni doğduğu dönemde anne ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşıyor. Uzun süre tedavi görüyor. Yoğun uğraşılara rağmen iyileşmiyor. Hastane ortamından evine gidip son günlerini evinde huzur içinde yaşasın diye doktorlar tarafından eve gönderiliyor.

Birkaç ay evde babaanne * hala ve benzeri yakın akrabaların yardımıyla yaşatılıyor. Birgün hayata gözlerini kapatıyor. Anneye en fazla ihtiyaç duyulan önemde anne* Selma'nın hayatından çıkıp gidiyor.

Aradan 1*5 yıl geçiyor. Kendi hallerinde bir şekilde yaşamaya alışıyorlar. Büyük kızlar evde yemek yapıp* en küçük çocuklara annelik yaparken* Selma babasıyla birlikte dükkanda çalışıyor. Dükkanları evin hemen alt katında olduğu için baba endişe duymadan iş hayatına devam ediyor. Çocuklarını kimseye muhtac etmeden yük etmeden idare ediyor.

Bir gün ablalar ve ağabey* kardeşlerini alarak yakın akrabalarına gidiyorlar. Selma babasının yanından ayrılmıyor. Çok ısrar ediyorlar istemedigi için gitmiyor. Babası da gitmemesine ses çıkarmıyor. Öğleden sonra baba kız dükkanı temizlemeye başlıyorlar. Selma babasının istediği gibi her yeri bi güzel temizleyip süpürüyor. Daha sonra radyoyu açıyor. Müzik dinlemeye başlıyor. Ancak dışardan gelen sesler nedeniyle müziği duyamadığı için* sesini iyice açıyor. Babası da başının ağrıdığını söyleyerek müziğin sesini kısmasını istiyor. Selma* babasının söylediğini duymamış gibi yapıyor. Hani çocuklar sıklıkla yaparlar ya.. Bir süre sonra babası* başının çok ağrıdığını söylüyor. Yüzü asılıyor. Selma* gidip gelip babayı kontrol ediyor baş ağrısı geçti mi diye. Babası baş agrısına dayanamayarak eve ilaç almaya çıkıyor. Sıcaktan bunaldığını* kendini kötü hissettiğini söylüyor. Dükkana dikkat etmesini hemen bi ağrı kesici alıp geleceğini de ekliyor. Eve çıkıyor. Aradan epey zaman geçmesine rağmen baba yok. Bekliyor baba yok. Merak edip yukarıya babasına bakmaya çıkıyor. Eve giriyor. Babasına sesleniyor. Cevap yok. Tam oturma odasına giriyor ki babası o anda Selmanın gözleri önünde kalp krizi geçirmeye başlıyor. Selma babasının çırpınmalarına* yerde yuvarlanmalarına* halıyı tırmalamasına...vs. şahit oluyor. Babası son nefesini verip yerde cansız yatarken * uyandırmaya çalışıyor. Babası uyanmıyor....Camdan aşağı doğru bağırmaya başlıyor: "İmdat.. Babama bişey oldu... Yardım edin!.."kısa süre içinde ev mahalle halkıyla doluyor...cenaze işlemleri bitince 1*5 yıl önce anneleri ölen bu altı kardeşin ne olacağı tartışması başlıyor.. kimi "yanımıza alalım" * kimi "yuvaya verelim"* kimi de "hepsine birden nsıl bakacağız" diyor. En sonunda akrabalar aralarında anlaşıyorlar."herbirimiz birisini alalım." Böylece çocuklar yurtlarda perişan olmaz* arada sırada da olsa birbirlerini görürler. Diye düşünüyorlar. Selma' yı çok sevdiği halası alıyor. İki yıldır Selma yanlarında ve hiç konuşmuyor.

Duyduklarım beni çok etkilemişti. Daha önce gidilen uzmanların isimleri beni endişelendirmişti. Bir yandan da bir şeyler yapabilirim belki diye düşünmeden edemiyordum. Hikayesinden çok etkilendigim bu kızı merakla bekliyordum. Halası olan biteni tek tek anlattı. "Gelinimiz ve ağabeyimin ölümünden sonra bende Selmayı aldım* ama onu bir türlü mutlu edemedik. İki yıldır yüzü hiç gülmüyor. Kendiliğinden hiç bir şey yapmıyor. Sadece konuşmasa neyse ama sanki kurulmuş bir robot gibi.örneğin sofraya oturup yemek yiyeceğiz ." Hadi Selma sofraya otur!" diyoruz oturuyor. Hadi Selma artık kalkabilirsin demeden kalkmıyor. Önceleri aldırmadık. Baktık olmadı karşımıza aldık uzun uzun konuştuk anlattık. Ona evimizin bi kızı oldugunu* evdeki herkes kadar her şeye hakkı oldugunu... hiçbirisi fayda etmedi. Zamanla öfkelenip inadını kırmak için bazı taktikler uygulamaya başladık. Sofra hazır olunca gel otur demedik* aç kaldıgı günler oldu. Yada artık kalkabilirsin demedik saatlerce sofrada oturdu. Hadi artık uyu demedik * sabaha kadar koltukta öyle oturdu. Vicdanın yoksa söyleme..."

Onunla yaptığım ilk seans dün gibi aklımda. Hal hareketleri dinlemiyormuş gibi ama tüm alıcılarını bana cevirdiğini hissettiğim tavırları.

- Biliyormusun ben seni çok sevdim
- .....
- Vallahi çok ciddiyim* çok sevdim.
- ....
- Ne güzel hiç konuşmuyorsun* diğer çocuklar gibi kafamı şişirmiyorsun
Gözlerimin içine bakıp gülümsemesini saklamak ister gibi dudaklarını ısırarak başını salladı.
- Biliyormusun bazen çocukların hayatlarında bazı şeyler yolunda gitmiyor* benim işimse bunları yoluna koymak. Beni dinlediğini biliyorum hatta benimle konustugunu bile hissediyorum. Çocuklar benden yardım isterler* ben de onara yardım ederim. Bu hep böyle oldu.

- ......
- Ama şu an işler değişti. Sana yardım etmeyi ben istiyorum. Eğer bana yardım edersen * izin verirsen seni susturan şeyin ne oldugunu bulurum. Gerçekten... inan bana...izin verirmisin?
Başını salladı! Evet başını salladı!
- Elimde bazı resimler var* o resimleri cocuklara gösteriyorum onlarda bana resimlerle ilgili hikayeler anlatıyorlar. Onlar bana hikaye anlatınca ben de onların mutlu olmasını sağlıyorum. Yani bütün sır hikayede. ....Biliyorum sen konuşmuyorsun. Ama hikaye anlatmak istersen* konustugunu kimseye söylemem. Bu ikimizin sırrı olur. Anlaştık mı?
Bir süre düşündü. Başını saga sola salladı. Evetle hayır arasında gidip geliyordu. Birden evet anl***** gelecek şekilde başını salladı. Karşımdaydı... ben ona resimler gösteriyordum oda bana hikayeler anlatıyordu. İşimiz bittiğinde ona çok teşekür ettim. Anlattıklarını analiz etmeye bile gerek yoktu. O kadar saf* o kadar temiz* o kadar kendi hikayesini anlatmıştı ki...
Selma’nın bilinçaltı karmakarışıktı. İşte Selma'nın analizden geçmesine bile gerek bırakmayan* halasını dinlerken gözyaslarına boğan* beni analiz yaparken hıçkırıklara boğan hikayesi...

" Bir varmış bir yokmuş* bir zamanlar bir ülke varmış. Bu ülkede anne babasıyla yaşayan çok mutlu çocuklar varmış. Çocuklar kardeş kardeş hep oynarlarmış* anne babaları onlara hiç kızmazlarmış. Bir gün bu çocukların annesi hastalanmış. Çocuklar çok üzülmüş. Ama kimse çocukların üzüldüğünü anlamamış. Anneyi hep hastaneye götürmüşler. İlaçlar vermişler.hemde acı acı ilaçlar. Anne* sırf çocuklarını yalnız bırakmamak için içmiş bütün o acı ilaçları. Çocuklara hep annelerinin iyileşeceği söylenmiş. Bir gün anneyi eve getirmişler. Çocuklar anne geldi diye çok mutlu olmuşlar. Anne hep yatakta yatmaya başlamış.artık cocuklarına yemekler yapmıyormuş. Çocuklar çok üzülmüşler. Annlerinin yanında oyunlar oynamaya başlamışlar. Annalerinin yanında niye oynuyorlarmış biliyormusun ? Anneleri eğlensin diye. Ama babaanneleri hep kızıyormuş onlara. Gürültü yapıp durmayın. Anneniz zaten sizin yüzünüzden hastalandı diye.çocuklar çok yaramazlık yaptı diye anne hastalanmış meger. Çocuklar da anne iyileşsin diye onu eğlendirmek istiyorlarmış ama kimse nlamıyormuş.herkes çocuklarını azarlayınca anneleri de cok üzülüyormuş..Birgün anne ölmüş. Herkes ağlamış. Çocuklar annenin neden öldüğünü anlamış.Yaramazlık yaptılar diye. Çocuklar evde babalarıyla yaşamaya başlamışlar. Bir gün anane gelip yemek yaparken* çocuklar gürültü yapmışlar. Anneanne onlara kızmış"kızım sizin yüzünüzden hasta oldu. Hiç annenizin sözünü dinlemediniz hasta ettiniz kızımı. Sizin yüzünüzden de öldü. Sözümü dinlemeyip gürültü yapar* çok konuşursanız beni de öldürüp ortada kalacaksınız. Kim bakacak size?" demiş. Bir gün Selma * babasıyla dükkanda oturuyormuş. Ablaları kardeşleri amcalarına gitmişler.selma babasının yanından ayrılmak istememiş. Hiç gürültü yapmadan hep babasına yardım ediyormuş. Anneleri çocuklar evde yokken hastalanmış ya. Babası yalnız kalır hastalanır diye yalnız bırakmak istemiyormus. Babaları çocuklarını hiç kızmıyormuş zaten. Gürültü yaptıklarında bile..

Selma dükkanda babasın ayardım etmiş* her yeri mis gibi yapmış. Elleri de acımış biraz. Radyoyu açmış. Babasının başı ağrımış. Kızım kapat şunun sesini demiş. Selma duymuş ama duymamazlıktan gelmiş. En sevdiği müzikler varmış. Babası biraz sonra eve gitmiş. İlaç alıp gelecekmiş. Gitmiş gelmemiş. Selma’nın hemen aklına anneannesiyle babaannesinin söyledikleri gelmiş. Annesi zaten cocukların yaramazlıgı yüzünden ölmüştü ya. Selma çok korkmuş eve çıkmış. Babasını aramış. Odaya girince bi bakmış* babası bişeyler yapıyor. Selma çok korkmuş. Babası Selmaya git der gibi işaretler yapmış. Selma gitmemiş. Babası yerde uyumaya başlayınca uyandırmaya çalışmış. Uyandıramayınca ağlamaya başlayıp komşuları çağırmış. Sonra ev kalabalık olmuş. Selma kimseye söyleyememiş ama çok üzülmüş.. babası git dediği halde gitmemiş. Yine babasının sözünü dinlememiş. Eger gitseydi* müziğin sesini açıp babasının başını ağrıtmasaydı babası ölmeyecekti. Selma'nın yüzünden öldü. Sonra akrabalar çocukları paylaşmışlar. Selma ablalarından ayrılmak istememiş. Küçük kardeşini de çok seviyormuş. Halası yanına gelip "kızım sen artık benim kızımsın bizimle yaşayacaksın" demiş. Selma çok mutlu olmuş. Öyle mutlu olmuş ki* halasını çok seviyormuş* istediği zaman kardeşlerime götürüler diye düşünmüş.. Halasının evine gidince artık bunlar benim yeni anne babam demiş kendi kendine. Ama birden korkmaya başlamış. "Annemle babamı ben öldürdüm.Yaramazlık yaptım sözlerini dinlemedim. Yeni annemi babamı çok seviyorum.Ya onlara da bişey olursa ben ne yaparım.?" Sonra aklına bişey gelmiş. Gece yatmadan önce yatağının başucuna oturup dua etmeye başlamş. "ALLAHım .. ben çok yaramaz bir kızım. Annem babam benim yüzümden öldü. Halamlar çok iyi insanlar. Ne olur benim yüzümden onları da yanına alma.Eğer onları da alırsan ben kimin yanında kalırım? Ne olur ALLAHım bana yardım et. Hiç konuşmamam için bana yardım et. Ne zaman gürültü yapıp söz dinlemesem annem babam ölüyor. Hep susmam için bana yardım et ALLAHım. Ne söylerlerse yapacağım* onlar söylemeden hiç bişey yapmayacağım...ne olur onları benden alma!.." O günden sonra Selma hiç konuşmamış. Gülmemiş. Eğer gülersem evde gürültü olur* başları ağrıyıp ölürler diye korkmuş. Hep susmuş.. Hikayesi bitince Selma gözlerimin içine baktı ve ekledi; "Biliyormusun? Hala her gece dua ediyorum. ALLAHım nolur konusmayayım.* konusmamam için bana yardım et! Diye. Bazen çok mutlu oluyorum.O zaman çok korkuyorum sevinçten çığlık atarım da gürültü olur annem ölür diye"

O küçük bedeniyle ne kadar büyük bir görev üstlenmişti. Kaçımız en konuşkan en geveze çağımızda kendimizi susturmayı başarabiliriz ki? Kaçımız bir dondurma alındıgında bile sevinç çığlıkları atabilecekken bu yogun duyguyu bastırıp susmaya devam edebiliriz ki ? Kaçımız? Bu kadar sevilmek... bu kadar değer verilmek...
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
2 Haziran 2007       Mesaj #29
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Sokak Çocukları


Öyle hor gözle bakma,
Sana mendil uzatana
Öyle hemen kızma
Birkerede olsa düşün
Kimler neler getirmiş
O’nu buralara.
Kimbilir ne umutları vardı,
Işıldayan gözlerinde
Ne beklentileri vardı,
Buralara düşmeden önce…
Küçücük yüreğinde
Ne büyük acılar
Küçücük bedeninde
Taşınması zor yükler
Yine de sözlerinde
O çocuksu beklentiler…
Gitmeden bir düşün;
Yattığı yer var mı?
Yaptığı bir tiyatro mu?
Yoksa gerçekten bir lokmaya muhtaç mı?
Öyle hor gözle bakma,
Belkide yoktur onu sevecek bir anası,
Koruyacak ona kanat gerecek bir babası
Belkide hiç olmadı mutlu bir dünyası
Baliçiler olmuş tek arkadaşı
Köprü altları O’nun sıcak yuvası.
Birgün değişirmi acaba kaderi
O’nun da gercek olurmu hayalleri,
Yağsız, kirsiz uzanır mı?
Kalem tutar mı elleri,
Sıcacık bir evi, gülen bir eşi
Yada da onu muhtaç etmeyecek bir işi
O istermiydi ona atılan tekmeyi
İstermiydi el açıp dilenmeyi,
İtilip kakılıp hor görülmeyi
Elinde olsa değiştirmezmiydi bu kötü Kaderini..



Nesli Tezcan
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
5 Haziran 2007       Mesaj #30
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi

Sokak Çocukları

Cilt no yok
Hane no yok
Ana adı, ben sokak çocuğuyum abi

Hani şu uçurtması gökyüzünde asılı kalan,
Bilyelerini rüyalarında unutan,
Ve oyuncaklarını masal kahramanlarına çaldıran,
Çocuk varya o benim işte, o benim abi...
Sahi bir annem olmalıydı dimi
Ben dudaklarımda sokakları besteliyorum oysa
Sahi abi tadı nasıldı anne sütünün
Anneler nasıl okşardı çocuklarını
Anne kokusu nasıldır kim bilir
Ana ha, bir anne çizebilirmisin benim için
Karanlığın kar soğuğu parmak uçlarına bir anne
Ve yanına beni eklermisin abi
Tıpkı suluboya resimlerdeki gibi sımsıcak
Sahi abi senin gözlerini kesmiyor değil mi
Bir köprünün soğuk, gergin ve karanlık bedeni
Sahi sen hiç seyrettin mi aydedeyi bir köprünün altından,
Üşüdün mü abi kayan bir yıldıza bakarken,
Boşver...
Gel boyat istersen ayakkabılarını
Ben şu ayakkabıların bağcıklarından asılıyorum hayata
Gel boyat ayakkabılarını
Boyatta resmi çıksın dostun, düşmanın tüm kaldırımların
Sayfa no yok
Cilt no yok
Hane no yok
Yokların varlığında tam göbek bağından hiç yakalandın mı hayata
Bir de bir de babam olmalıydı di mi?
Beni dövecek bir babam bile yok biliyor musun?
Nasırlı ellerinde şevkat arayacağım bir insan
Kimbilir, bayramlarda neler alır babalar çocuklarına
Unutmuşum, bayramlarınız da vardı sizin öyle değil mi, arifeleriniz
Bayramlarda temize çekilen dostluklar vardı sonra
Oysa ben kırık dökük ıslıklar ısmarlıyorum güneşe ve mehtaba
Yankısız, bestelenmemiş ve bestelenmeyecek serseri ıslıklar
Bir babam olsaydı belki yeterdi
Çocuk olurdum eskisi gibi, şımarırdım öylesine
Boşver abi...
Kimin neyine bayram, kimin neyine hediye
Baba kimin neyine abi
Sahi senin düşlerin vardır
Göremediğin rüyanın düşünü kurar mısın hiç
Ahmet bir düş görmüş geçenlerde
Köprü altında tanıştık, soğuk ve geç gelen bir gecede
Utanırken anlattı, anlatırken utandı.
Bir ip bağlamış gökkuşağına,
Bak ana diyormuş uçurtmamı gördün mü,
Ya uçurtmamın gölgesinde bilye oynayan çocukları.
Ahmet'in düşü işte...
Bana düşlerini kiralar mısın abi,
Bedava boyarım ayakkabılarını,
Bana düşlerini, düşlerini abi
Boşver, boşver...
Bak iyi parlayacak bu ayakkabılar,
En parlak ayakkabılarınla yürüyeceksin yaşama
Sen düşünme, sokaklar düşünsün beni,
Gazete manşetleri,
Üçüncü sayfa haberleri düşünsün,
İsimsiz bir damla gözyaşı düşünsün,
Sen beni düşünme, düşünme be abi...
Nasıl olsa ben,
olmayan ayakkabılarımın sıcaklığıyla basıyorum tüm kaldırımlara,
Olmasa da anne babası sokakların
Sokak çocuğuyum ben, sokak çocuğuyum...
Kazanılmadan kaybedilmiş bir geleceğin herhangi bir yerinde,
Ben sokak çocuğuyum abi,
Hani şu uçurtması gökyüzünde asılı kalan,
Bilyelerini rüyalarında unutan,
Oyuncaklarını masal kahramanlarına çaldıran çocuk varya,
İşte o benim, o benim abi, o benim abi...


Ali Ulurasba

Benzer Konular

11 Mayıs 2010 / ahmetseydi Taslak Konular