Arama

Hikayeler ve Öyküler -1- [Arşiv] - Sayfa 105

Güncelleme: 3 Aralık 2006 Gösterim: 495.749 Cevap: 1.997
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
27 Haziran 2006       Mesaj #1041
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
ask oyunu

Sponsorlu Bağlantılar

öncelikle merhabalar !!!!
ben okulumdaki bir erkekle cikiyordum (CANER)
caner cok capkindi her kiza bakiyodu her kizla konusuyodu . Ben ona hep söyledim bo daha kizlarla cok dolasma diye ama beni hic dinlemedi . sonra bir gün ögrendim ki caner bütün kizlara seni seviyorum sen cok güzelsin diyomus . Bu duruma cok üzüldüm cook da agladim.Ertesi gün okulda tenevüsde gitdim yanina tutdum yakasindan söyledim .Ama bana okadar cok dediki onlara inanma beni seni cookkkk seviyorum dedi .Ben ona inanadim !!!affetdim !!!Ertesi gün en iyi arkadasima . asildigni duydum arkadasimi ÖPMEK ISTEMIS SARILMAK ISTEMIS SEN BUNLARI DUYUNCA COK OLDUM . arkadasim ben üzülmeyim diye bana söylememis .caner arkadasindan duymustum. simdi hala bana yalvariyo bana dön diye AMA BEN ONDAN ARTIK SOGMUSUM ISTESEMDE SEVEMEM!!!!

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
28 Haziran 2006       Mesaj #1042
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Ekim’de Bekleyiş

Sponsorlu Bağlantılar

Suyu görünce yeşeren, yeşerdikçe çoğalan ekinler gibi büyüyor içimdeki özlemler. Hasretim arttıkça kan toplanıyor beynime. Kocaman yüreğimle koşuyorum düşlerime, sonsuzluğa. Kavurucu yaz sıcakları ortasında reyhan rengi yalnızlığımı bilemekteyim. “Neden gittin?” yakarışlarımı duymazdan geldin, gittin o uzak diyarlara. İnadınla bilinmezlere gömüldün sessizce, çığlık çığlığa. Götürdüğün anıların ağırlığı hiç mi acıtmadı yüreğini? Ardında bıraktığın, çam ağaçlarının sert, dikenli yapraklarıydı bu Temmuz ortasında. Hayal gözlerinle, hayal bir geleceğe bıraktın beni, öyle soğukta, yalınayak, ezilmiş benliğimle. Hani yorgunluğumu atmak için yalnız bırakmıştın ya beni?.. Daha yorgun yarınlara. Çocukça salınacağımız parksız çocuk bahçelerinde seninle yan yana, yapayalnız dolaşmıştık çalı çırpılar arasında, el ele. Yıkadık yüreğimizi duygu nehirlerinde ağladık, çırpındık, ama boşuna.
Koşacağım günleri beklemekteyim. Bulutların arkasında umutsuzluğumun yıkıldığı anı beklemekteyim, umudun kucağına atılacağım anı. Beklentilerinin içine gömüleceğim anı düşlemekteyim, sahipsiz kimliğimle ve bütün acılara inat koşacağım eskisi gibi buruk ama hazin kendimle ulaşılmaza. Beni, bensizlikte boğulmuşluğunla karşılayacaksın, biliyorum. Bir efsanenin bitmemiş sonunda, seninle uzakta da olsa mutluluğa soyunmayı beklemekteyim, hasretinle. Akıl almaz bir sevdanın en onulmaz noktasında sana ulaşmanın sancısıyla uyanacak mıyız dersin sahipsiz sabahlara? Yaşam denen o karmakarışık dehlizlerde buluşacağız belki; sigarada, bir bardak çayda, gülen gözlü çocuğumuzda biz olarak, güzel bir gelecekte... Yitirilmiş ama bulunacak bir kayıp gibi buluşacağız. Bilinçsizce bulunacak bir kayıp gibi kavuşacağız diye gözlerim ışıldamakta benim.
Koyu bir sensizlik gölgesinde varolacakla yaşamaktayım düşlerimde, umudumda. Nisan yağmurları yağacak koyu bulutların arkasından bir sonbahar sabahında. Serçeler anlatıyor buluşacağımızı, uçarak telaşla gökyüzünde. Birbirini kovalayan, ağustosa inat ötüşleriyle seni müjdeleyen serçeler götürecek beni, sana. Mutluluk gözyaşları süzülecek yanaklarımızdan, ama kimse bilmeyecek, vakitsiz bir sonbaharın kapısında olduğumuzu.
Bir yazı devirmekle geçiyordu günlerim. Onca çirkinliklerin onca ihanetlerin kavurucu sıcaklığında bir Harranlı kadının mağrurluğu ile geçirmekteyim bu son yaz ihaneti günlerini. Bitecek, diye umutlanarak serinliğe uzanacağım sıcak yaz günlerinin inadına; ama endişesiz, kaygısız, rahatlamış yaz akşamlarına veda etmenin hüznünü de taşımaktayım tüm ağırlığıyla.
Kuşlar ötüşmüyor; her yan, sıcağın yapışkanlığı altında kilitlenmiş, kımıldamıyor. Buharlaşmaya başlayan pislikler, gökyüzüne savrulmakta harmandaki buğday başakları gibi. Sonbaharın yüklü yağmur bulutlarına kavuşmak için gün saymaktayım sabırsızlıkla. Sabırdan sıkıldım, sabırsızlığı sevmekteyim nedense... Kaç yaz geçirdik yanarak, ateşe basar gibi zıpladık durduk o sıcaklarda, cayır cayır. Umudumu Eylül’ün sarıya çalan yapraklarının Ekim’de dökülüşüne bağladım acı sarı fiyonklarla. Yüreğimi, yakan yazın o yalancı duygularından sıyırıp sonbaharın umut böceklerine saklamaktayım şimdilerde. O sararmış, ömrü bitmiş yapraklar dökülecek bir bir ya da rüzgarların etkisiyle birbirine girerek havada uçuşarak dökülecek. Ve kendi ayaklarımla duygularımın ezikliği altında yürüyeceğim, saçlarım rüzgarlarda özgürce savrula savrula. Dumanlanmış başım açılacak ve rahatlayacağım diz boyu güzelliklerle.
Ağustos, ekime dayanırken ardında sıcaklarını bıraktı, farkında olmadan. Değişen çok şey gibi ekimin o serin, az güneşli, duygu yüklü bulutları kaplayacak yeryüzünü. Kısa yaşam yolculuklarımı hayallerimle aldatacağım ama kimselere zarar vermeden. İyi sarılacağım ekimde, önce kendime, sonra da sana sevgili dost. Sen de o acıya bulanmış umudu bekliyorsan. Acaba içinde bir umut çiçeğinin büyümesini bekleyen var mı şu an, sabırla? Yalnızlık insana yakışmıyor ki! Bana hiç yakışmaz. Yalnız, sevgisiz, kimsesiz yaşamak olur mu bu koca dünyada? Bir dost bir post, yetecek bana, gerisi boş, diye geçirmekteyim içimden. Haksız mıyım? Kim yalnız direnebilir bu koca dünyaya, yaşama? Kendimle, sevgimle, anlayanımla yürüyeceğim zor bir dünyanın tünelinden, ama onurluca ve dostça. Seninle. Arayışlarımı, sevgimi karşılıksız bırakmayan bir dost olabileceksen sen...
Acılarım sona erecek ekim parklarında, çocuk sesleriyle dinlenecek ruhum. Bir parkta gözlerim arayacak çok uzaklarda olan birini... Yalnız, yapayalnız benle olmak isteyen birine uzanacağım habersizce bir akşam üzeri. İhanetlerin ötesinde seninle, sana ulaşacağım bir ekim akşamında. Belki bir Sirkeci treniyle, belki de bir Mavi trenle, belki de bir kağnıyla Anadolu’nun harman yerinden, kim bilir... Hasretle sarılmalısın bana, sevgiyle kokmalısın. Bense... Utangaç, ezik ama aldırmaz sarılmalıyım sana. Gülüyorum; gülme şimdi, hadi oradan, deme. Sarılırım sımsıkı, dostsan, dostça bağrına basacaksan eğer? Yan yana düşmeliyiz senle, arkamızda ekim güneşi ve duygu fırtınalarıyla; soğuk esen akşam denizini izlemeliyiz, batmaya yüz tutan güneşle. Yan yana yürüyerek girsek dost evimizin tahta kapısından. Geri çekilsem bir adım, kapıyı açsan. Sonra doğru soğuk mutfağa koşsam, diyorum, sen perdeleri çekerken.
Özledik, hem de çok. Yalan değil, kaç yıl döktük geçmişe, buz gibi özlemlerle yanan uyanık hain gecelere. Konuşmayacağım artık eskisi gibi. Neden mi? Zaman unutturdu desem konuşmayı? Acımasızca, hain... İnat, geçmiş yıllarda kaldı; tüm özlem filizlerim büyümeden sessizliğin ortasında, yalnızlığımla kaldı. İşte bundan unuttum konuşmayı! Geriye kalan, anlamlı bir dostluk karşında neye yararsa... Acelesi olmayan, kimsenin beklemediği sakin biri var şimdi yanı başında. Geçmiş daha mı güzeldi, diye düşünüyorsan eğer... Her zaman ki gibi sessiz, kaçamak bakıyorsun yüzüme. Ben böyle istemiyorum seni! Daha sevecen bakmalısın ki, sevinsin yaralı yüreğim. Daha duygulu olmalısın ki duygulansın ruhum, essin, bir an da olsa. Oysa esmeyeli yıllar oldu ruhumda sevda yelleri, değil mi? Yediğimiz şamarları arkamıza alsak... Uzanabilsem, diye geçiriyorum içimden, yorgunluktan ölmüşüm anlasana dercesine. Bir yer minderine yastıksız uzanabilmek keyfine razıyım, o tezek kokan köy evlerinde. Sen, karşımda, istediğim gibi... Yeniden doğayım yeryüzüne. Sığınayım o limana sessizce, duygu çalkantıları arasında ve uykusuz kalayım, umurumda mı? Uyuyamam. Yağmur vurmakta cama. Bilirsin, severim buğulanmış camın ardından hem seni hem dışarıyı seyretmeyi. Çay, elimde; aklım bir yerlerde, bilinmez mesafelerde, ya da bir heyecanla nefes nefese.
Desem ki, son söz olarak, “Seni seviyorum.” Yanaklarım kızarmış, utanmışım ama demişim işte. Acı, fırtınalı, kavurucu yaz sıcaklarının terkedilmiş, yalnız günlerinin acısına, en fazla bir gece… Ama ‘arkadaşça, dostça’ yaşasak nasıl olurdu? Elimi uzatabilsem bir mitoloji tanrıçası gibi sana, sen de bir tanrı gibi tutsan beni, korusan, sıcaktan dili damağı kurumuş efsane sevdalara inat. Hiç gözümü kırpmadan sabahın ilk gün ışığı vursa uykusuz gözlerime. Aramızda bir kapı, sadece aralık ve oradan içeri sızan müzik, güneş ışığına dolanmış. Hafif, dinlendirici, huzurlu bir güne başlangıç dansı, gün ışığıyla rüzgarın bana uzattığı bir demet sevgi yanı başımda.
Yan yana, tüm sahte sevgilere inat soyunsak güzelliklere. Nasıl mı? Bir gülümseyen yüz bulanmış onca yaşama, sevginle saygın anlatsa seni bana, beni de sana, diyorum. Darmadağınık saçlarımla, buruk bir ‘günaydın’ dökülse dudaklarımdan.
Cümlelerinle dokunsan ya da bölünmüş bir elmayla yaklaşsan.


Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
28 Haziran 2006       Mesaj #1043
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
İHANET


Ben yıllar önce 6. sınıftayken bir çocuğa aşık olmuştum.Ama benim canımdan çok sevdiğim can dostum olan bir arkadaşım vardı, o da onu çok seviyordu.Ben arkadaşımın onunla çıktığını bilmiyordum daha sonra öğrendim çıktıklarını ben arkadaşımı üzmemek için sevdiğim çocuk yani arkadaşımın çıktığı çocuktan vaz geçtim...
Onlar çıktıkları için arkadaşımın yanında oluyordum hep ama onlar 2 ay sonra ayrıldılar neyse bu bana arkadaşımın ilk ihanetiydi...
Neyse aradan 1 ay geçti.Sınıfta bir çocuğa aşık oldum tabi bunu farkettirmeden ona söyleyecektim ama arkadaşım ona beni seviyor musun diye bir kağıt yazmış neyse o kabul etmedi ama arkadaşım son zamanlarda onunla bayabi ilgilenmeye başladı tabi bunun sonu çıkma teklifiydi ve kabul etti...
BU DA BANA ARKADAŞIMIN 2. İHANETİYDİ.
Onlara mutluluklar......
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
28 Haziran 2006       Mesaj #1044
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Eksik

Bir fırtınadır girdi kentin tüm kapılarından.Yoklamadığı kapı cam arası pencere aralığı bırakmadı. Bir zifiri karanlıktı fırtınanın bastığı. Ve görmüyordu göz gözü Bir sesti fırtınanın adı duyan kulakları patlatan yüreklere korku salan. Ve bir ayazdı gece yerle gök arasında buzlanan. İnsanlar ürkmüştü sığındıkları barınaklardan. Ve kargışlar gönderdiler korkunun yüz bin kollarına. Ve sevgi çeşmelerinin musluklarını sonsuza dek kapatıp esirgediler korkunun yüz bin kollarından. Diş bilediler. Güç yetiremeseler de nefret etmeye ant verdiler. Kan dökmeseler de kendi kanlarını döküp korkunun yüz bin kollarıyla bir daha uzlaşmamak üzere yemin ettiler. Ben onlardan fırtınadan zifiri karanlıktan çığlıktan ayazdan korkunun yüz bin kollarından yana kullandım tercihimi. Bu kentte en az onlar yani korkunun yüz bin kolları kadar istenmez ve sevilmez olduğumu bildiğim için kentlilerin yüreklerini pekiştirmeye vicdanlarını yatıştırmaya yardım olsun diye yaptım bunu. Ve aklımı ve yüreğimi ve!
ruhumu yardımcı ve istekli buldum kararıma. Korktuğum için korkudan yana büyüttüm düşlerimi. Nefret etmek istedim yüreğim bana yardım etti. Sövmek istedim dilim bana yardım etti. Unutmak istedim belleğim bana yardım etti.Üç gün üç gece sayıklamalarla kendini yakıp söndüren bir çılgınlığın yalazından geçtim. Arındım. İnsanlığımı kazıttım. Ve o gün bu gündür çirkinliği övdüm. İyilerden uzak durdum
<A href="http://www.siirkolik.com/hikaye/yazarlar.asp?id=167">
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
28 Haziran 2006       Mesaj #1045
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
korkuyorum


ben fransada yasiyorum 18 yasindayim ve 2 senedir vatan hasreti cekiyorum ve bir ya sonra bu hasret bitiyor insallah ama gitmeye korkuyorum cunku bana tecavuz etmeye dusunuyorlar ve ben bunu aileme anlatamiyorum cunku tecavuz etmek istiyen bizim komsu oglu nasil diyebilirimki boyle bisey dedi bana ne yapmaliyim korkuyorum kendi memleketime gitmeye boyle bisey olsa kendi canima kiyarim ...

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
28 Haziran 2006       Mesaj #1046
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Ela


Hayat sana teşekkür ederim...Bu sevda ,bu özlem, bu kavram.ey aşşşkkkkk...sen hep hayatımdasın ve senle mutlu olabiliyorum bir tek yine ve yine...Tanım arama benden aşk tanımını bana yaptırma.Sana tanıtabileceğim tek olan hissettirdiğindir,özlemimdir,yüreğimdeki ateşindir,bitmek bilmeyen sonsuz yolculuğundur...yüzümdeki tebessümdür,çocuklaşmamdır,iyiliğimdir,şefkatindir...yaşamak aşık olmaktır işte bundandır yaşamaya aşık olduğum...senle ben?sakın hayatımdan çıkma ne olur sun,beni bana bırakıp gitmeyesin, yalnızlık,aşksızlık ve de manasız gözler bu kadarı fazla hiç gitme en iyisi...yanımda kaal,seni hayal edeyim sensizlikte,seni yaşıyayım ,sensizlikte, rüyamda,kalbimin en kuytu tozlu köşelerinde.yine açılamayayım sana.yine açamayayım seni kalbime itiraf edemeyim yine aşık olduğumu bir bir kalbimin sessiz köşelerine.evet yine geldin sayısı bellidir gelişinin ve beni acıya boğuşunun.içime işlemen ve bir o kadar hayata bağlaman.sayılıdır senin için savaşmam,seni kazanmak s!
özcükleri acıdır belki ama acı olup olmadığını ben de inan bilemiyorum.ben birazda nasıl karşıma çıktığını anlatayım .bir çift harika bakıştasın şu an haatrımda yüreğimde o muhteşem bakışla saklısın.o bakışki aşkın farklı hali beni aldı benden yine işte bu da sayılıdır peki son mudur?seni duyamıyorum.geldin ve sanırım yine gider gibisin.gitme desem...bu sefer kal yüreğimde gitme.biraz da kendini kendime yaşatma sırası sende olsun.biraz daha istiyorum o bakışlardan lütfen sadece birzdaha melankoli.ben yine sessiz,uzaktan,derinden yaşatırım seni içimde ama biraz daha göster o muhteşem ışığı...yine her sabah ona giyineyim,ona güleyim,onu seveyim.bilmesemde sonunu ondan ben olayım birzda.belki adını öğrenmemdeki çabam da bundandır.o güzel bakışın sahibi kim diye?!?o güzel tebessümden de istiyorum birazcık,hissettiğini hissetmek belkide benim hissetmek istediğim.yine geldin ve işte yine kelimelere sığmıyorsun.her zaman farklı geliyorsun gidişin de farklı oluyor.sevişim hiç değiş!
miyor nedense...bağlı kalışım da hep aynı,rüyalarda görüşüm de.peki bu sefer sen bi farklı gelir misin çok rica etsem?
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
28 Haziran 2006       Mesaj #1047
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
SONU KÖTÜ BITEN ASK


slm ben sinifimdan bi oglandan hoslaniyodum (mohammed) onla yüzmelere gidiyoduk konusuyoduk beni öbür oglanlardan koruyódu .taki sinifima yeni ögrenci gelene kadar . sinifima yeni oglan (BESIR)ohammedle en iyi arkadaslardi .
besirle cok iyi anlasiyorladi .sonra besir bana asik oldu ama ben hala mohammedi seviyodum mohammedde beni. besir beni mohammedi sevdigmi duyunca mohammedle benim arami bozdu .mohammedle hergün kavga ediyoruz artik . besirda bumdan cok zevk aliyo . ama mohammedin her bana baktigna gözlerine bakiyorum ve gözleri okadar parligyo ki . bence beni biraz olsun daha seviyo.bene mohammedi daha seviyorum. ben mohammedi unutmak isin simdi baska biriyle beraberim ama mohammedi gördügümde kalbim duruyo sanki. ama ben onu unutcam !!!BENI COOK KIRDI!!!
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
28 Haziran 2006       Mesaj #1048
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Elveda


Sustuğum saniyeydi ölümü hissedişimin zamanı. Gerçeklerdi yalnızlık. Yüzleştiğim sorumluluklar, işlediğim günahlar, içimi bir hoş eden mutluluklar. Bir tek benim yankılarımdı yükselen odadan. Bir sen yoktun yanımda, tüm anılarım vardı soluğumun dumanında. Askıya aldığım geleceğim bu karanlıkta pek de olabilirliğini koruyamıyordu. Beklemenin verdiği sinir harbinin ötesinde kalbim heyecana yenik düşebilirdi her an. Peki neye duyduğum heyecandı bu delicesine merak?

...
Yanımda hissettim nefesini. Hemen ardından kokun çaldı burnuma. Ah! O nefis kokun... Bu sensin, yanımdasın. Ama daha burnumun ucunu göremiyorken nasıl bulayım seni? Nefesin hemen yanıbaşımda. Uyuyuşun geliyor aklıma; o sessiz, ürkek teninin yalnızlığını düşünüyorum. Ama yine de yanımda değilsin sanki. Bu karanlık yutuyor seni. Ne günahlarım kaldı ne de sorumluluklarımla yüzleşmem. Seni düşünüyorum kayıtsızca.

Neredesin? Bir şey mi oldu yoksa? Sana? Bana?...

Sadece nefesin var, karanlıkta eşlik eden bana. Ve kokun tabii...

...
Sessizce beklerken çıkmanı, kesmenin zamanımıydı nefes alıp verişini? Ne oldu? Karanlıkta beni bana bırakıp gittin. Kokunu da aldın yanına giderken, anılarımı ne yapacaksın peki? Tamam susuyorum sen de çık haydi...

...
Gözlerimi kamaştıran bu ışık ta ne? Büyüyüşünü sürdürüyor, gözbebeklerim ufalırken. Beni karanlıktan çekip alıyor benliğinin aydıklarına. Ve kapatıyor karanlığa benim için açtığı kapılarını.

...
İşte! Seni buldum sonunda! Ama yanında yatan adam da kim? Bana bunu nasıl yaptın? Karanlıklarda kalsam daha iyiydi. Bu yatak benim, bu salon benim... Nasıl yaptın bana bunu? Yanında ki de kim? Kim o kumral adam? Kim o sonsuz güzellikteki boynunda uyuyan? Benim yerimde? Senin mis kokunda... Görüntü netleşse tanıyacağım bana benzeyen şu adamı... Ama?

...
Ölümümdü sevdamdan kopuşum. Aşkım daima benim gizli kasamda saklı kalacaktı. Seni öpüşlerim; o narin gül kadar kırmızı,pamuk kadar yumuşak dudaklarını öpüşlerim, daima o kutuda bu yalnız aydınlıkta bana eş olacak...

...
Elveda meleğim...
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
28 Haziran 2006       Mesaj #1049
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
AŞK UĞRUNA


İmkansızmışsın be güzelim.Düşündüklerimin imkanı yokmuş.Aklımdan geçenlerin aslında aslı yokmuş ,

sadece kuruntuymuş. Sonu üzüntüymüş yeni anladım.Bana birkaç cümlecik yazmıştın ya işte onlar verdi

dersimi. Ha kendini suçlama sakın . Sen haklısın be gülüm , kimim ki ben neyim ki, sana yakışan, milletin

senle birlikteyken ağzını açıp bakacağı onca kişi varken . Ben… kimim ki? Arkadaş , akraba , tanıdık ,

bildik, hepsi değil mi?.Hepsiyim ben.Sana göre ben bunlardan ibaretim.Ya sen ? Sen, benim yastığımın

altında resmini sakladığım, sen çocukluk aşkım, sen her gece ağladığım, sen her şeyim.Ya ben?

Bilmiyorsun değil mi? Bildiklerinle yetiniyorsun.Akraba, arkadaş tanıdık değil mi? Belki sana göre

bunlar doğru cevap ama ben sana bir doğru daha söyleyeceğim.

Ben kimim biliyor musun?Ben başkasını

sevdiğini söylediğinde pencere kenarında bir an kendinden geçen , pencereye yaklaşıp senli olmayan bir

geleceğin olmamasını yeğleyen, senin için canını verebilecek uğruna her şeyden vazgeçebilecek. Her şeyi

tek kalemde silebilecek senin tek kelimenle ölebilecek ama bunları gerçekten yapabilecek olanım. O an

pencere kenarında sadece senin için kararımdan vazgeçtim ben. Ne ailem ne tanıdıklarım sadece senin

için,belki bir gün sever diye belki ben yanlış anladım diye. Belki diye be güzelim.Bak sana ne söyleyeceğim

belki inanırsın ne kadar sevdiğime.

Bir arkadaşıma, dostuma, sırdaşıma, tek sırdaşıma senden

bahsettim.Sana aşkım öyle büyük ki senin aşkın bana yalan bile söyletti. Diyemedim başkasını sevdiğini, o

da beni seviyor dedim.Seni anlattım ona. Defterimin arasına sıkıştırdığım, dersi dinlemeyip baktığım

resmini gösterdim ona. Bir gün geometri sınavım vardı. Her sene olduğu gibi bu sene de hocamıza

yalvararak geçeceğime emindim,Bilmiyordum hiçbir şey. Arkadaşım bana “o kızı seviyorsan hem kendini

hem beni bu sınavdan geçirirsin” dedi.

Komik, değil mi?Ne yapacağımı şaşırmıştım bunu yapmalıyım diye

düşündüm ama sadece bir saatim vardı. Kitaplarımı defterlerimi toplayıp devamsızlık sorunum olmasına

rağmen dersten kaçtım. Öğretmenler odasında iki geometri hocasıyla birlikte bir saat çalıştım. Aşkım öyle

büyük ki güzelim bil bakalım ne oldu.Geçirmesi için her sene arkadaşımla birlikte yalvardığım

öğretmenimiz bana 75 arkadaşıma 70 aldığı için sözlü notu olarak 100 vermiş

güzelim.
Çalıştığım iki öğretmen geometri öğretmenime “bu çocuğun ilk notları neden düşük” diye

sordular hocamız gözlerinin önünde bana ve arkadaşıma sözlü olarak 100 verdi güzelim. Arkadaşımın

dolduruşuna gelip not için değil, kendim için değil, sadece senin için çalıştım ve aldım notumu. Belki
AŞK UĞRUNA




İmkansızmışsın be güzelim.Düşündüklerimin imkanı yokmuş.Aklımdan geçenlerin aslında aslı yokmuş ,

sadece kuruntuymuş. Sonu üzüntüymüş yeni anladım.Bana birkaç cümlecik yazmıştın ya işte onlar verdi

dersimi. Ha kendini suçlama sakın . Sen haklısın be gülüm , kimim ki ben neyim ki, sana yakışan, milletin

senle birlikteyken ağzını açıp bakacağı onca kişi varken . Ben… kimim ki? Arkadaş , akraba , tanıdık ,

bildik, hepsi değil mi?.Hepsiyim ben.Sana göre ben bunlardan ibaretim.Ya sen ? Sen, benim yastığımın

altında resmini sakladığım, sen çocukluk aşkım, sen her gece ağladığım, sen her şeyim.Ya ben?

Bilmiyorsun değil mi? Bildiklerinle yetiniyorsun.Akraba, arkadaş tanıdık değil mi? Belki sana göre

bunlar doğru cevap ama ben sana bir doğru daha söyleyeceğim.

Ben kimim biliyor musun?Ben başkasını

sevdiğini söylediğinde pencere kenarında bir an kendinden geçen , pencereye yaklaşıp senli olmayan bir

geleceğin olmamasını yeğleyen, senin için canını verebilecek uğruna her şeyden vazgeçebilecek. Her şeyi

tek kalemde silebilecek senin tek kelimenle ölebilecek ama bunları gerçekten yapabilecek olanım. O an

pencere kenarında sadece senin için kararımdan vazgeçtim ben. Ne ailem ne tanıdıklarım sadece senin

için,belki bir gün sever diye belki ben yanlış anladım diye. Belki diye be güzelim.Bak sana ne söyleyeceğim

belki inanırsın ne kadar sevdiğime.

Bir arkadaşıma, dostuma, sırdaşıma, tek sırdaşıma senden

bahsettim.Sana aşkım öyle büyük ki senin aşkın bana yalan bile söyletti. Diyemedim başkasını sevdiğini, o

da beni seviyor dedim.Seni anlattım ona. Defterimin arasına sıkıştırdığım, dersi dinlemeyip baktığım

resmini gösterdim ona. Bir gün geometri sınavım vardı. Her sene olduğu gibi bu sene de hocamıza

yalvararak geçeceğime emindim,Bilmiyordum hiçbir şey. Arkadaşım bana “o kızı seviyorsan hem kendini

hem beni bu sınavdan geçirirsin” dedi.

Komik, değil mi?Ne yapacağımı şaşırmıştım bunu yapmalıyım diye

düşündüm ama sadece bir saatim vardı. Kitaplarımı defterlerimi toplayıp devamsızlık sorunum olmasına

rağmen dersten kaçtım. Öğretmenler odasında iki geometri hocasıyla birlikte bir saat çalıştım. Aşkım öyle

büyük ki güzelim bil bakalım ne oldu.Geçirmesi için her sene arkadaşımla birlikte yalvardığım

öğretmenimiz bana 75 arkadaşıma 70 aldığı için sözlü notu olarak 100 vermiş

güzelim.
Çalıştığım iki öğretmen geometri öğretmenime “bu çocuğun ilk notları neden düşük” diye

sordular hocamız gözlerinin önünde bana ve arkadaşıma sözlü olarak 100 verdi güzelim. Arkadaşımın

dolduruşuna gelip not için değil, kendim için değil, sadece senin için çalıştım ve aldım notumu. Belki

komik gelmiştir gülüm ama böyle işte.Senin aşkın sayılardan nefret eden bana ne yaptırdı. Bunlar senin

bildiklerinden daha gerçek , senin gerçeklerinden daha sahi.

AMA ASIL GERÇEK NE BİLİYOR MUSUN?

SEN BAŞKASINI SEVSEN BİLE BEN SENİ ÖMRÜMÜN SONUNA

KADAR SEVECEK VE KALBİMDE SAKLAYACAĞIM

komik gelmiştir gülüm ama böyle işte.Senin aşkın sayılardan nefret eden bana ne yaptırdı. Bunlar senin

bildiklerinden daha gerçek , senin gerçeklerinden daha sahi.

AMA ASIL GERÇEK NE BİLİYOR MUSUN?

SEN BAŞKASINI SEVSEN BİLE BEN SENİ ÖMRÜMÜN SONUNA

KADAR SEVECEK VE KALBİMDE SAKLAYACAĞIM
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
29 Haziran 2006       Mesaj #1050
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Emanet Ayrılık


Soluk soluğa bedenlerini yatağa bıraktılar. Yorgunluğun verdiği ağırlıkla birbirlerine sarıldılar. Umursamaz ve doyumsuz bir aşkın girdabından kurtulmaya çalışmaksızın nefeslerini tuttular. Konuşmak gibi bir gaf yapmayacaklarını ikiside çok iyi biliyorlardı. Kristalleşmiş gerçekler o kadar acıydı ki, tek bir kelime etseler tüm bu rüya bozulacak ve yaşamları milyonlarca cam parçasına ayrılacaktı..

Genç adam birazdan kalkıp gidecek ve bir daha kimbilir kaç ay sonra görüşeceklerdi. Ayrılığın pul biber acısı, şimdiden dudaklarına işlemişti. Sanki birbirlerini bir daha göremeyecekmişcesine tekrar sımsıkı sarıldılar. Ayrılığın hemen sonrasında derin bir yılan çöreklenecekti yüreklere ve içten içe her gün yiyecekti umutları..

Genç kız hıçkırmaya başladı. Gözleri kapalı, sevdiğine sarılmış sadece ağlayabiliyordu. Gideceğini bile bile " gitme " dedi. İdam edilmeden önce söylenen son arzu gibi geldi bu istek genç adama. Bırakıp gitmek, giyotine başını yerleştirmekten bile daha kolaydı. Dişlerini sıktı, sevgilisinin önünde ağlayamazdı. Gözlerini kapatarak sevdiğine sarıldı, az önce bırakmıştı gözyaşlarını..

İki yaralı, iki sevdalı, aynada yansıyan iki damla hüzün gibi yatakta birbirlerine sarılmış, sorumsuz hıçkırıkların eşliğinde, hüngür hüngür ağlıyorlardı. Saklanacak gözyaşları anlamsızdı. Her bir damla dahada büyütüyordu hasreti. Kasıla kasıla ağladılar, ağladıkça daha çok sarıldılar. Sarıldıkça daha çok ağladılar..

Kızarmış gözleriyle yavaşça yataktan doğruldular. Her yanı zincire vurulmuş bir hasretin, çaresiz iki çift gözü uzun uzun birbirlerine baktılar. Peşinde koştukları umutları tükenecekti elbet. Belki de son buluşmaları olacaktı ve son kendilerini birbirlerinde kaybedişleri. Kırmızıya çalmış sevdanın ağır yükü omuzlarında, akan kanı yüreklerinde, ayağa kalkıp giyinmeye başladılar.

Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur, genç kızın sevdiğini uğurlamasına engel olamadı. Otobüsün önünde tekrar ve son kez sarıldılar. Gözyaşları yağmurdan ayrıldı, ufak bir gölet oluşturup ikisinide boğdu. Vakit dolmasına rağmen ayrılamadılar. Etraftaki herkes dönmüş genç çifte bakarken, kızgın muavinin sesi ayırdı iki bedeni birbirinden. Bir daha birbirlerini hiç göremeyeceklerini bilemeden ayrıldılar. Hasretle, çileyle, gözyaşıyla geçen senelerin ardından boynu bükük kaldı minik mutluluklar. Son vedanın eli havada kaldı, otobüs hareket ederken bembeyaz bir yağmura emanet etmişlerdi sevdalarını...

Benzer Konular

17 Şubat 2016 / Misafir Genel Mesajlar
16 Mayıs 2014 / NihLe Müslümanlık/İslamiyet
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
18 Aralık 2011 / ocean97 Genel Mesajlar