Arama

Medya Haber - Sayfa 148

Güncelleme: 13 Ekim 2017 Gösterim: 660.381 Cevap: 1.864
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
6 Mayıs 2010       Mesaj #1471
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Anayasa değişikliğinin 2. turunda, teklifin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yapısını düzenleyen 23. maddesi, 73 ret oyuna karşı 334 oyla kabul edildi. 12 Eylül yöneticilerine yargı yolunu açan düzenleme olan 25. madde ise 337 oyla kabul edildi.

Sponsorlu Bağlantılar

23. MADDE:

Meclis Genel Kurulu'ndaki gizli oylamaya 409 milletvekili katıldı. Oylamada 334 kabul, 73 ret oyu kullanıldı; 1 oy boş çıktı, 1 milletvekili de çekimser kaldı.

Teklifin 23. maddesiyle Anayasa'nın, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısını düzenleyen 159. maddesinde değişiklik yapılıyor.

Bu kapsamda, HSYK'nın halen 7 olan üye sayısı 22'ye, 5 olan yedek üye sayısı ise 12'ye çıkarılıyor.

Birinci turda, teklifin 23. maddesine ilişkin gizli oylamaya 409 milletvekili katılmış; oylamada 336 kabul, 72 ret oyu kullanılmış; 1 oy da boş çıkmıştı.

24. MADDE:

Teklifin 24. maddesi de 71 ret oyuna karşı 336 oyla kabul edildi. Genel Kurulda gizli oylamaya 407 milletvekili katıldı. Oylamada 336 kabul, 71 ret oyu kullanıldı.

Teklifin 24. maddesiyle Anayasa'nın 166. maddesinde değişiklik yapılarak "Ekonomik ve Sosyal Konsey" Anayasa kapsamına alınıyor. Birinci turda, teklifin 24. maddesine ilişkin gizli oylamaya 409 milletvekili katılmış; oylamada 340 kabul, 69 ret oyu kullanılmıştı.

25. MADDE:


Teklifin 25. maddesi 72 ret oyuna karşı 337 oyla kabul edildi. Genel Kurulda gizli oylamaya 409 milletvekili katıldı. Oylamada 337 kabul, 72 ret oyu kullanıldı.

Teklifin 25. maddesiyle Anayasa'nın, 12 Eylül dönemindeki Milli Güvenlik Konseyi üyeleri ile bu dönemde kurulan hükümetler ve Danışma Meclisi'nde görev
alanların yargılanmasını önleyen, Geçici 15. Maddesi yürürlükten kaldırılıyor.

Birinci turda, teklifin 25. maddesine ilişkin gizli oylamaya 407 milletvekili katılmış; oylamada 336 kabul, 70 ret oyu kullanılmış; 1 oy da boş çıkmıştı.

18. madde de reddedildi

Bu arada Anayasa değişikliği teklifinin reddedilen 8. maddesine bağlı düzenlemeler içeren Geçici 18. maddesi de öngörülen yeterli kabul oyunu alamayarak, reddedildi.

Anayasa değişikliği teklifinin 26. maddesine bağlı geçici 18. maddenin gizli oylamasına 282 milletvekili katıldı. Oylamada 203 kabul, 72 ret oyu kullanıldı; 3 milletvekili çekimser kaldı, 1 oy boş çıktı ve 3 oy da geçersiz sayıldı.

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, bu maddenin öngörülen (330) oyun altında kabul oyuna ulaşamadığını ve reddedildiğini kaydetti. Şahin, çerçeve 26. maddedeki diğer geçici maddelerin numarasının da bu doğrultuda yeniden düzenleneceğini ifade etti.

İlk turda geçici 18. maddeye oylamaya 408 milletvekili katılmış; 338 kabul, 70 ret verilmişti.

Anayasa değişikliği teklifinin 26. maddesine bağlı Geçici 18. Madde, parti kapatma davalarına ilişkin, Anayasa'nın 69. maddesinde planlanan değişikliklerin, görülmekte olan davalara da uygulanması hükmü yer alıyordu.

Maddede, ayrıca siyasi partilerin 2009 yılı mali denetimi de Anayasa Mahkemesince yapılması ve 2010 yılından itibaren ise Sayıştaya geçmesi öngörülüyordu.

Değişiklik teklifinin, Anayasanın 69. maddesinde değişiklik öngören, 8. maddesine ilişkin gizli oylamada kabul oyları öngörülenin (330) altında kalarak, 327 oy almıştı. Gizli oylama sonucuna göre kabul edilmeyen 8. madde değişiklik teklifi metninden çıkarılmıştı.

Erdoğan'ın mal varlığı bugün de tartışıldı

Genel Kurulunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "malvarlığı" konusunda dün başlayan tartışma bugün de sürdü. CHP'li milletvekillerine tepki gösteren AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol, güçlükle Genel Kurul dışına çıkarıldı.

Teklifin "Ekonomik Sosyal Konsey"in Anayasa kapsamına alınmasını öngören 24. maddesi ile ilgili önergeler nedeniyle söz alan CHP Sinop Milletvekili Engin Altay, dün "Erdoğan'ın dünyanın en zengin 8. başbakanı" olduğunu söylediğini, verdiği bilginin doğru olduğunu, ancak kaynak konusunda yanlış bilgi verdiğini söyledi.

Altay, krallar, kraliçeler, prensesler, sultanlar düşülünce Başbakan Erdoğan'ın 1 milyon 800 bin dolar gelirle 8 ya da 9. en zengin Başbakanı olduğunu ileri sürdü.

Altay, AK Parti sıralarından yoğun laf atmalar üzerine, "Konuya ilişkin araştırma önergesi vereceğiz. Biraz onurunuz varsa destek verirsiniz" dedi. AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli, sataşma olduğu gerekçesiyle söz adı.

Canikli, kürsüye geldiğinde, AK Parti'li İzol, bağırarak ve sıralara vurarak Altay ve CHP milletvekillerine tepki göstermeye başladı. Bazı AK Parti milletvekillerinin sakinleştirmeye çalıştığı İzol, bağırmayı ve tepki göstermeyi sürdürdü.

Başkan Mehmet Ali Şahin, milletvekillerinden İzol'u salondan çıkarmalarını istedi. İzol, güçlükle Genel kurul dışına çıkarıldı. Kulise çıkarılan İzol, burada da sakinleştirilmeye çalışıldı. Kuliste bir süre dinlendirilen İzol, milletvekillerinin nezaretinde bahçeye çıkarıldı.

İzol, Erdoğan'ın elini öpmek istedi

İzol, daha sonra tekrar kulise gelerek, Genel Kurul çalışmalarını televizyondan izleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yanına gitti ve elini öpmeye çalıştı. Ancak Başbakan Erdoğan, buna izin vermedi. Erdoğan, İzol'u yanına oturtarak, bir süre sohbet etti. Bu arada İzol'un incinen sağ eli, buz tedavisi uygulandıktan sonra sarıldı.

İzol'un çıkarılmasından sonra konuşmaya başlayan Canikli, Altay'ın dünkü konuşmasını düzelttiğini belirterek, "Yanlış kaynaktan bilgi aldığını söyledi ve sıralamanın yanlış olduğunu belirtti. Dolayısıyla konuşmasında iddiasının yalan olduğunu ikrar etti" diye konuştu.

Başbakan Erdoğan'ın sözü edilen listede alttan 3. sırada olduğunu belirten Canikli, "İddianın asılsız olduğu ortaya çıktı. Biz Sayın Baykal'ın mal varlığını açıklamasını bekliyoruz. Dünyada ana muhalefet liderleri arasında zenginlik bakımından kaçıncı sırada? Onu bekliyoruz" dedi.

Yine sataşma gerekçesiyle söz alan CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, önümüzdeki hafta Başbakan, bakanlar ve çocuklarının mal varlıkları ile ilgili Meclis Araştırma Önergesi vereceklerini belirterek, "Sayın Başbakan'ın aldığı aylıklar, çalıştığı şirketler belli, ödedikleri vergiler belli. Toplarsınız. Herkes çıkar izah eder. Olur biter. Bu kadar basit bir olayı uzatmanın mantığı yok" diye konuştu.

Önergenin Erdoğan'ın mal varlığı ile ilgili kuşkuları ortadan kaldırmaya yönelik olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Bizim getirdiğimiz araştırma önergesine evet derseniz size saygı duyacağız. Önergemizi reddederseniz bu tartışmalar devam eder" dedi.

Erdoğan'ın mal varlığını bildiklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Biz kaynağını merak ediyoruz, Sayın Canikli. Mal varlığını açıklamaktan, alın teri ile kazanılan paradan kimse korkmamalıdır" diye konuştu.

Başkan Şahin, sataşma nedeniyle söz isteyen AK Parti Grup Başkanvekili Suat Kılıç'a söz vermeyerek tartışmayı bitirdi.

25. madde görüşmelerinde gerginlik

Öte yandan, 12 Eylül darbesinin yapanların yargılanmasını engelleyen geçici 15. maddeyi kaldırmayı öngören 25. maddenin görüşüldüğü sırada da tartışma çıktı.

AK Parti Tokat milletvekili Zeyid Aslan'ın konuşması sırasında muhalefet partilerini 12 Eylül'ü gerçekleştirenlerle yüzleşememekle suçladı ve bu maddenin kabulü için herkesin oy kullanması gerektiğini söyledi.

Muhalefet partilerinin sürekli olarak 12 Eylül karşıtı söylemlerle oy aldığını ancak buna ilişkin bir politika geliştirmediğini iddia eden Zeyid Aslan'a muhalefet milletvekilleri tepki gösterdi.

Konuşmasına verilen ek sürenin dolmasına rağmen, mikrofonunun kapatılmaması üzerine milletvekilleri Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin'e tepki gösterdiler.

AK Partili'li Aslan'ın mikrofonunun kapatılmasına rağmen kürsüde konuşmaya devam etmesi üzerine de, milletvekilleri, Aslan'ın kürsüye işgal ettiğini savunarak kürsüye gelmek istediler. Milletvekillerinin, Mehmet Ali Şahin tarafından uyarılmasına rağmen gergin ortam güçlükle yatıştırıldı.

28 Şubat tartışması

Görüşmeler sırasında 28 Şubat süreci ve Genelkurmay Başkanlığının 27 Nisan açıklaması da gündeme geldi.

TBMM Genel Kurulunda, Anayasa değişikliği teklifinin Anayasanın geçici 15. maddesini kaldıran maddenin görüşmelerinde, milletvekilleri önergeleri üzerinde söz aldı.

Görüşmelerde zaman zaman gerginlik yaşandı.

BDP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan, 12 Eylül'ün ürünü olan yasa ve kurumlar dururken, 12 Eylül darbesinin mahkum edilip edilemeyeceğini sordu.

MHP Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici, 12 Eylül'ü konuşurken, dillerini değil, yüreklerini, akıllarını konuşturmaları gerektiğini dile getirdi.

Ekici, AK Parti Grup Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı'ya da "Benim şehitlerimi anarken, bizim yüreğimiz yanarken lütfen gülmeyin" diye seslendi.

Bahçekapalı'nın söz istemesi üzerine birleşimi yöneten TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Bahçekapalı'ya "Güldünüz mü?" diye sordu. Bahçekapılı'nın "Hayır" yanıtı üzerine Şahin, Bahçekapılı'ya söz vermedi.

CHP Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, 28 Şubat ve 27 Nisanın hesabı sorulmadan, masaya yatırılmadan, 12 Eylül Anayasasında değişiklik yapmanın, "ucuz bir yaklaşım" olacağını savundu.

AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, sataşma olduğu gerekçesiyle söz istedi. AK Parti'nin ve milletvekillerinin, milletin ürünü, antidemokratik her türlü müdahaleye, hukuk dışı her türlü yapılanmaya, darbelere karşı, milletin ortak sesi olduğunu söyledi.

Bozdağ, milletin, darbelere sevinenleri gördüğünü, 27 Mayıs 1960 darbesini kimlerin alkışladığını bildiğini belirterek, "Darbenin yedeğinde kimin iktidar, başbakan olduğunu, 1 Mayısları bayram diye bu millete kutlattığını, 12 Mart 1971 muhtırası verildiğinde, Meclis açıkken, Mecliste anayasa değiştirip, darbecilerin, cuntacıların talimatı doğrultusunda milletin anayasasına, hukukuna kimlerin ayar verdiğini de bu millet iyi biliyor. Kimin darbe şakşakçısı, kimin onlarla beraber iş tutuğunu da biliyor" diye konuştu.

Bütün milletin 12 Eylül darbesinden mağdur olduğunu, sadece bir kesimin değil, 72,5 milyonun fatura ödediğini kaydeden Bozdağ, şunları söyledi: "27 Nisan e-muhtırası... Bunların yargılanmasını engelleyen bir yasa hükmü var mı? Yargılamayı Hükümet, Başbakan mı yapacak, soruşturmayı Hükümet mi açacak? Soruşturmayı açacak savcılar. Ama görüyoruz ki Türkiye'de bazı kişilere karşı soruşturma açmak cesaret istiyor, o cesareti gösteremediler. 1997'de Genelkurmaya gidip esas duruşta duranlar, o darbecileri alkışlayanlar onu açma cesareti gösterememişlerdir. Bizi niye itham ediyorsunuz? Hukuku işletmek durumunda olanlar orada, onlar soruşturma açtılar da biz ellerinden mi tuttuk. Buradan çağrıda yapıyoruz, zaman aşımı dolmadı, buyursun soruşturmalarını açsınlar. Bu ülkede darbe teşebbüsüyle yargılananların avukatlığını yapanlar var."

Sıra kapaklarına vurdular

Önerge üzerinde söz alan AK Parti Tokat Milletvekili Zeyyid Aslan, 12 Eylül'de "alnına tüfek dayatılarak uyandırılmış 15 yaşında bir çocuk olduğunu" söyledi.

12 Eylül'ün "katliam sembolü" olduğunu ifade eden Aslan, "Böyle bir süreci yaşatanlardan hesap sorma zamanı gelmedi mi? 12 Eylül ile hesaplaşmanın önünü açarak işkencecilerden hesap soralım. '12 Eylül'ü karanlığa gömeceğiz' diyenleri oy kabinlerinde görmek istiyorum" dedi.

Aslan'ın Ozan Arif'in konuya ilişkin bir şiirini okuması sırasında MHP sıralarından protestolar yükseldi.

Konuşma süresi dolan Aslan'a Başkan Mehmet Ali Şahin, selamlama için süre verdi.

Aslan, bu sırada, "Kafeslerde insanlık dışı muameleye maruz kalmış Mustafaların annesinin yüreğini ferahlatmak için bu değişikliği yapalım" dedi.

Aslan'ın bu sözleri MHP sıralarından yükselen protestoların artmasına neden oldu. MHP milletvekilleri sıralara vurarak protestolarını sürdürdüler.

Başkan Şahin'in mikrofonunu kapattığı Aslan, Şahin'in uyarılarına rağmen kürsüden ayrılmayarak konuşmasını sürdürdü. Aslan'ı AK Parti milletvekilleri kürsüden alarak, kulise çıkardı.

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Divana doğru giderek, Şahin'i tutumundan dolayı eleştirdi. Şahin, "Ne yapayım, ben mi ineceğim aşağıya? Mikrofonunu kestim" dedi.

Tartışmalar oy kullanılması sırasında da devam etti. Şahin, "Millet bizi izliyor. Milletvekillerinin hareket etmesi gerektiği gibi hareket edin" diyerek uyarıda bulundu.

Oy kullanma sırasında MHP Antalya Milletvekili Tunca Toskay, divana giderek Şahin'i olayla ilgili tutumu nedeniyle eleştirdi.

CNN Türk - 6 Mayıs-2010

Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
6 Mayıs 2010       Mesaj #1472
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkan Vekili Kadir Özbek, Anayasa değişikliği teklifiyle ilgili gerekli uyarıları yaptıklarını belirterek, "Üzerimize düşen savunma görevimizi yapmak zorundayız. Sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz" dedi.

Sponsorlu Bağlantılar

Özbek, HSYK binası girişinde, gazetecilerin HSYK'nın yapısını değiştirmeye yönelik anayasa değişikliği teklifinin TBMM'de kabul edildiğini anımsatmaları üzerine, konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Meclis çalışmalarının devam ettiğini ve çalışmaların sonuçlanmasını beklediklerini ifade eden Özbek, "Bugüne kadar yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkelerinin korunması adına gerekli uyarıları yaptıklarını" kaydetti.

Özbek, yapılan anayasa değişiklikleriyle olumlu bir sonuç çıkmaması halinde üzerlerine düşen savunma görevini yapmak zorunda olduklarını belirterek, "Biz sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Nedir bu mücadele? Mücadele, en azından aydınlatma görevimiz var, onu yapmak zorundayız. Tarihe karşı vicdani sorumluluğumuz söz konusu olabilir. Yargı teşkilatına karşı vicdani muhasebeye düşmemek için elimizden geleni yapacağız. Bunu da kamuoyuyla
paylaşacağız" dedi.

Özbek, bir gazetecinin, Türk halkına vereceği bir mesaj olup olmadığını sorması üzerine, "Her zaman sağduyusuna güvendiğimiz milletimiz var" diye konuştu.

Somut olarak yapmayı düşündükleri bir şey olup olmadığının sorulması üzerine de Özbek, "Bu konuda bir şey söylemenin TBMM iradesine karşı saygısızlık
olacağını" ifade etti.
Anayasa değişikliğinin 2. turunda, teklifin HSYK'nın yapısını düzenleyen 23. maddesi, 73 ret oyuna karşı 334 oyla kabul edilmişti.

CNN Türk - 6 Mayıs 2010

SUNU - avatarı
SUNU
Ziyaretçi
13 Mayıs 2010       Mesaj #1473
SUNU - avatarı
Ziyaretçi
Valiler Kararnamesi,11/5/2010 Resmi Gazete'de yayınlandı

Valiler Kararnamesi, Resmi Gazete'de yayınlandı. Buna göre; Kamu Güvenliği Müsteşarlığı'na İstanbul Valisi Muammer Güler, Iğdır Valiliği'ne İstanbul Emineyet Müdürü


Valiler Kararnamesi, Resmi Gazete'de yayınlandı. Buna göre; Kamu Güvenliği Müsteşarlığı'na İstanbul Valisi Muammer Güler, Iğdır Valiliği'ne İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, İstanbul Valiliği'ne Diyarbakır Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Ankara Valiliği'ne Antalya Valisi Alaaddin Yüksel, Siirt Valiliği'ne Bilecik Valisi Musa Çolak, Edirne Valiliği'ne Kocaeli Valisi Gökhan Sözer, Bilecik Valiliği'ne Bolu Valisi İbrahim Akpınar, Mersin Valiliği'ne Samsun Valisi Basri Güzeloğlu, Karaman Valiliği'ne Mülkiye Müfettişi Süleyman Kahraman, Düzce Valiliği'ne İller İdaresi Genel Müdürü Vasip Şahin, Karabük Valiliği'ne Üsküdar Kaymakamı İzzettin Küçük, Sakarya Valiliği'ne Edirne Valisi Mustafa Büyük, Muğla Valiliği'ne Karaman Valisi Fatih Şahin, Yozgat Valiliği'ne Siirt Valisi Necati Şentürk, Antalya Valiliği'ne Muğla Valisi Ahmet Altıparmak, Bolu Valiliği'ne Burdur Valisi İbrahim Özçimen, Diyarbakır Valiliği'ne Çorum Valisi Mustafa Toprak, Ağrı Valiliği'ne Şırnak Valisi Ali Yerlikaya, Burdur Valiliği'ne Bakanlık Müşaviri Süleyman Tapsız, Şırnak Valiliği'ne Tarım Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanı Vahdettin Özkan, Samsun Valiliği'ne Mersin Valisi Hüseyin Aksoy, Kocaeli Valiliği'ne Mali İdareler Genel Müdürü Ercan Topaca, Çorum Valiliği'ne Karabük Valisi Nurullah Çakır atandı. Ankara Valisi Kemal Önal, Yozgat Valisi Amir Çiçek, Iğdır Valisi Saffet Karahisarlı, Sakarya Valisi Hüseyin Atak ve Düzce Valisi Bülent Kılınç merkeze alındı.
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
24 Mayıs 2010       Mesaj #1474
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

ABD ile BP arasında ipler gerildi

fileashx


Bir ayı geçti... ABD'nin Meksika Körfezi'nde batan petrol platformunda, binlerce litre petrol denize akmaya devam ediyor. Amerikan hükümeti ile British Petrol Şirketi arasında ipler gerildi. ABD İçişleri Bakanı Ken Salazar, BP için "Eğer gerekeni yapmadıklarını tespit edersek uygun şekilde ayaklarını kaydırırız" dedi.

Salazar düzenlediği basın toplantısında, "BP'nin bu sorunu çözmek için elinden geleni yaptığından şüphe duymuyorum, çünkü bu durum dünyanın en büyük şirketlerinden birisi için bir varoluş krizi haline geldi. Ne yaptıklarını iyi bildiklerini düşünüyor muyum, hayır, tam olarak değil. BP'nin hampetrol sızıntısını ve kirliliğin yayılmasını durduramamasından dolayı öfkeli ve şaşkınım" diye konuştu.

Kazanın üzerinden 33 gün geçtiğini, mühlet üstüne mühlet verildiğini ve İngiliz şirketinin denizaltına sızan petrolü kontrol edemediğini söyleyen Amerikalı bakan, "Eğer yapmaları gerekeni yapmadıklarını tespit edersek, onların uygun bir şekilde ayaklarını kaydırırız. Başta söz verdiğim gibi çizmemizi BP'nin boğazında tutmayı sürdüreceğiz" dedi.

Salazar, Obama yönetiminin Houston'daki BP genel merkezine kirliliği durdurma çabalarına katkıda bulunması için bilimadamlarından oluşan bir ekip gönderdiğini de belirterek, bu ekibin sızıntının ve kirliliğin durdurulması için BP üzerinde baskı yapmayı sürdürdüğünü kaydetti.

Bu arada, Meksika Körfezi'ndeki geniş çaplı petrol kirliliğini inceleyen Obama yönetiminin üç üst düzey yetkilisi de bölgeden döndü.

BP yetkilileri ise hampetrol sızıntısının durdurulması için deniz tabanına yerleştirdikleri boru sisteminin baştaki gibi etkili çalışmadığını ve
giderek daha az petrol toplandığını belirttiler.

Yetkililer, sızıntı noktalarından günlük pompalanan hampetrol miktarının 350 bin litreden 216 bin litreye düştüğünü kaydettiler.

Mühendisler de kirliliğin kıyılara yakın tatlı su bölgelerindeki yabanıl yaşama ulaşmaması için petrolü emen şamandıralar yerleştirmeye devam ediyorlar.

Ancak tüm çabalara rağmen Louisiana sahillerinde bir pelikan sürüsü ile bazı tür kuş ve yumurtalarının petrolle kaplandığı, bölgeden gelen basın mensupları tarafından çekilen görüntülerde görülüyor.

Louisiana sahillerinin 80 kilometre açıklarındaki Deepwater Horizon platformunun 22 Nisanda bir patlamanın ardından batmasının ardından hergün denize 5 bin varil (800 bin litre) hampetrol sızması büyük bir çevre felaketi tehdidi oluşturuyor.

CNN Türk - 24 Mayıs 2010
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
24 Mayıs 2010       Mesaj #1475
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Muğla'nın Fethiye ilçesindeki Babadağ'da pilotların kontrollerini kaybettiği iki yamaç paraşütü kayalıklara çakıldı. Helikopterin iniş yapamadığı bölgede, yaralanan 4 kişiden 2'si kurtarıldı. Ekiplerin ulaştığı diğer yaralı pilot ve yolcusunun kurtarılması ise kısıtlı görüş mesafesi ve kayalık arazi nedeniyle bugüne kaldı.

Babadağ'a çıkan 25 yaşındaki İngiliz Catherina Deways ve ismi henüz belirlenemeyen 75 yaşındaki bir kişi, pilotlar Serkan Akan ve Ramazan Okşak ile 1900 metre yükseklikten dün saat 17.30 sıralarında arka arkaya havalandı.

Kısa süre sonra sise giren iki pilot, paraşütlerin kontrolünü kaybedince kayalıklara çakıldı. Farklı bölgelere düşen paraşütlerdeki 4 kişi vücutlarının çeşitli yerlerinden yaralandı.

Helikopter karanlık ve sis yüzünden kullanılamayınca jandarma ve akut ekibi harekete geçti.

Ekipler Serkan Akan ve yolcusu İngiliz Catherina Deways'a 5 saatlik aramadan sonra ulaştı. Yaralılar, sedye ile ambulansa taşındıktan sonra hastaneye kaldırıldı.

Farklı bölgeye düşen pilot Ramazan Okşak ve yolcusuna ise gece yarısı ulaşıldı. Ancak karanlıkta yaralıları kayalıklardan indirmenin tehlikeli olacağı düşüncesiye çalışmalara ara verildi.

Sağlık durumları iyi olan ve ateş yakan iki kişi helikopterle kurtarılmaya çalışılacak.

CNN Türk - 24 Mayıs 2010

Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
28 Mayıs 2010       Mesaj #1476
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

2008 yılında Çin’de ve geçen yıl da İtalya’da meydana gelen depremlerden önce kurbağaların büyük sürüler halinde göç etmelerinden yola çıkan bazı bilim adamları, çok yakın bir zaman içinde Türkiye ve Yunanistan’da yeni bir deprem meydana gelebileceğini ileri sürdü.

Yunan medyasını harekete geçiren olay, önce gece milyonlarca kurbağanın Selanik yakınlarındaki Langada kentinde bir otoyolu kapatmasıyla meydana geldi. Kurbağaları çiğnemek istemeyen üç araç kaza yapınca otoyol bir süre trafiğe kapandı. Ancak asıl gerginlik bundan sonra başladı.
Bir grup İngiliz bilim adamının geçen ay yayınladığı, kurbağalarla depremler arasında doğrudan bağlantı kuran raporu hatırlatan bazı sismologlar Türkiye ve Yunanistan’da 24 saat içinde deprem meydana gelebileceğini iddia etti.

İngiltere’deki Açık Üniversite’den bir grup bilim adamı, geçen ay yayınladıkları bir raporda, kurbağaların depremi önceden sezebildiğini ileri sürmüşlerdi. Rapora göre, 6 Nisan 2009′da İtalya’nın Aquila kentinde meydana gelen ve 300 kişinin ölümüne, 40 bin kişinin de evsiz kalmasına yol açan depremden birkaç gün önce bölgedeki kurbağalar göç etmişti. Aynı rapora göre, 5 Mayıs 2008′de de Çin’in orta bölgelerinde kurbağa göçü yaşanmış ve 12 Mayıs’ta orta Çin’de 12 bin kişinin ölümüne yol açan büyük deprem meydana gelmişti.


Kaynak: Sabah Gazetesi
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
29 Mayıs 2010       Mesaj #1477
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Edirne'nin Keşan ilçesinde 4.4 büyüklüğünde bir deprem kaydedildi.


Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsünden alınan bilgiye göre, saat 08.10'da, merkez üssü Keşan ilçesi olan 4.4 büyüklüğünde, orta şiddette bir deprem meydana geldi.

Keşan Kaymakamı Metin Borazan, ilçede meydana gelen orta şiddetli depremin herhangi bir hasara yol açmadığını bildirdi.

Kaymakam Borazan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, saat 08.10'da meydana gelen 4.4 büyüklüğündeki depremi kendisinin de hissettiğini belirterek, "Ancak, herhangi bir hasar söz konusu değil" dedi.

TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Yer ve Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Sedat İnan ise sabah Keşan'da 4.4, İpsala'nın İbriktepe beldesinde 3.6 büyüklüğünde meydana gelen depremlerin normal olduğunu söyledi.

Türkiye'de her gün onlarca küçük çapta depremin meydana geldiğini, bunların bir çoğunun hissedilmediğini vurgulayan İnan, bu tür depremlerin yıkıcı bir özelliğe sahip olmadığını belirtti.

İnan, "Bu depremler, daha büyük depremlerin öncüsü değil. Halkın endişe etmesine gerek yok" diye konuştu.

CNN Türk - 29 Mayıs 2010
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
31 Mayıs 2010       Mesaj #1478
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

İsrail güçleri, "Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım" kampanyası kapsamında Gazze'ye insani yardım malzemesi götüren 6 gemilik filoya müdahale etti. İsrail televizyonları, saldırıda en az 16 kişinin öldüğünü açıkladı. Türk Dışişleri Bakanlığı, İsrail'in Ankara Büyükelçisi Gaby Levi'yi Bakanlığa çağırdı. İsrail'in İstanbul Başkonsolosluğu önünde ise protesto gösterisi var. İsrail'in açıklama yapması bekleniyor.


İsrail askeri, gemilere operasyon düzenlendi. Hücüm botlar ve helikopterle gemiye gelen askerler, geminin üzerine çıkarak ateş açtı.

Olayda İsrail askerlerinin açtığı ateş nedeniyle 1 kişi başından vuruldu. Anadolu Ajansı da gemide 2 kişinin öldüğünü belirtti.

İsrail televizyonlarına göre ise ölü sayısı 16. Çatışmada en az 30 kişinin de yaralandığı belirtiliyor.

Olay anında savunmasız bulunan yardım gönüllüleri büyük panik yaşadı. "Mavi Marmara" gemisinde 800 yolcunun bulunduğu belirtiliyor.

Televizyonlarda yer alan haberlerde de bir helikopterden bazı askerlerin ellerinde silahla iple sallanarak gemiye indiği ve geminin iç taraflarına geçtiği görüldü.

Daha önce insani yardım filosundaki gemilerden sadece "Mavi Marmara" gemisiyle bağlantı kurulabilirken, şu an bu gemi ile de bir bağlantı kurulamıyor.

İsrail'den ilk açıklama geldi

İsrail hükümetinden konuyla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmazken, İsrail Sanayi ve Ticaret Bakanı Binyamin Ben Eliezer, saldırının ardından meydana gelen ölümlere üzüldüğünü söyledi.

Ben Eliezer, ordu radyosuna yaptığı açıklamada, "Görüntüler kesinlikle hiç hoş değil. Ben ancak ölümlere üzüldüğümü söyleyebilirim" dedi.

Ben Eliezer, dün gece yarısı sonrası İsrail donanması askerlerinin saldırısından sonra açıklama yapan İsrailli ilk üst düzey yetkili oldu.

İsrail'den ölü veya yaralı sayısına ilişkin de herhangi doğrulama veya yalanlama da gelmedi. Bu arada İsrail ordusundan "Mavi Marmara" gemisine yapılan uyarı basına verildi.

Öte yandan İsrail Kanal 2 televizyonu, gemilerden sadece Mavi Marmara'da olaylar meydana geldiğini, diğer 5 gemidekilerin direnmeden İsrail askerlerine teslim olduğunu da aktardı. Aynı televizyon, Marmara gemisindekilerin İsrail komandolarını taşlar, uzun bıçaklar ve sopalarla beklediğini, hatta birkaç el silah sesi duyulduğunu da öne sürdü.

"Filoya karşı zafer kazanıldı"

Bu arada gemide üyesi, Knesset milletvekili Hanen Zubi bulunan Balad partisinin Başkanı Muhammed Bereke, "İsrail Başbakanı ve Savunma Bakanını 'sivil bir filoya karşı kazandığı parlak zaferi' nedeniyle kutladığını" söyledi.

Bereke, yaptığı açıklamada, "filoya katılanlardan bazılarının ölümüne yol açması nedeniyle, İsrail'in korsan hükümetinin, ülkeyi uluslararası ve insani hukukun gerisine düşürdüğünü" ifade etti. Bereke, "Bibi (İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu) ve (İsrail Savunma Bakanı Ehud) Barak gibi tiranlar, kendilerine ancak tarihin çöplüğü içinde yer bulacaklardır" diye konuştu.

Bu arada Kanal 10 televizyonu, gözaltına alınanların bir kısmının cezaevlerine konulması için hazırlıklar yapıldığını duyurdu.

Televizyon ayrıca, Gazze Şeridi'nden botların denize açılmasını önlemek için, Gazze kıyılarının da tümüyle abluka altına alındığını kaydetti. Kanal 2 televizyonu, gemidekilerin daha önce söyledikleri gibi pasif bir direniş içinde olmadıklarını, askerlere bıçak ve çubuklarla saldırdıklarını da ifade etti.

İsrail televizyonları ve radyoları, Ankara ve İstanbul'da protesto için toplanan kalabalıkları ve Ankara'daki İsrail büyükelçisinin Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldığını da haberlerinde duyurdular.

Uyarı mesajı yayınlandı

Akşam saatlerinde ise İsrail radyosu, konvoya yapılan uyarı mesajını yayınladı.

Radyoda yayınlanan mesaja göre, İsrail'in Hayfa limanından ayrılan hücumbotlar, gemileri ablukaya uymaları için uyardı.

Mesajda, "Bu emre uymaz ve abluka sınırına girerseniz, İsrail donanması ablukayı delmenizi engelleyecek önlemleri alacaktır" denildi.

Konvoyun lideri Türk gemisi Mavi Marmara'dan yapılan açıklamalarda, İsrail gemilerinin konvoyu taciz ettiğini belirtmişti.

Füze taşıma kapasitesine sahip 3 İsrail gemisi, cuma gününden bu yana Hayfa'da bekletiliyor.

İsrail daha önce, filoya müdahalenin, Gazze'nin 68 mil açığından itibaren yapılabileceğini, gece karanlığından faydalanılacağını açıklamıştı.

Başbakanlık'ta acil toplantı

İsrail'in müdahalesinin ardından Başbakan Vekili Bülent Arınç'ın başkanlığında yapılan ve İskenderun'daki askeri birliğe terör saldırısı ile İsrail'in yardım gemilerine saldırısının değerlendirildiği toplantı sona erdi.

Başbakanlık Merkez Bina'da yaklaşık 2 süren toplantıya, Başbakan Vekili Arınç ile İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala, Genelkurmay Harekat Başkanı Korgeneral Mehmet Eröz ve Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Koramiral Nusret Güner ile ilgili bürokratlar katıldı.

Toplantıya ilişkin açıklama yapılması bekleniyor.

İsrail Büyükelçisi Bakanlığa çağırıldı


Dışişleri Bakanlığından edindiği bilgiye göre, Brezilya'dan ABD'ye geçmekte olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, konuyu yakından takip ederek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü bilgilendirdi.

Yardım gemilerinden doğrudan bilgi akışının devam ettiği, gelişmeler hakkında arama kurtarma merkezinden kriz masasına ulaşan bilgilerin değerlendirildiği kaydedildi.

Dışişleri Bakanlığının, kısa bir süre içinde olayla ilgili bir açıklama yapması bekleniyor.

Hamas müdahaleyi kınadı

Bu arada, Gazze'deki Hamas hükümetinin lideri İsmail Haniye, İsrail güçlerinin Gazze'ye yardım getiren gemilere müdahalesini kınadı. Haniye, müdaheleyi "acımasız bir saldırı" olarak niteledi.

Haniye, basına yaptığı açıklamada, "BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon'u, bu gemilerde bulunan dayanışma gruplarını korumak ve Gazze'ye güvenle gelmelerini sağlamak konusunda sorumluluklarını üstlenmeye çağırıyoruz" diye konuştu.

Hamas ayrıca, İsrail askerlerinin Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırısının ardından Araplara ve Müslümanlara, İsrail büyükelçiliklerinin önünde "başkaldırı" çağrısında bulundu.

CNN Türk - 31 Mayıs 2010
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
1 Haziran 2010       Mesaj #1479
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

İsrail'in dün sabaha karşı Gazze'ye yardım götüren 6 gemiye düzenlediği saldırının ardından, 368'i Türk 610 kişi gözaltında ve halen Ber Şeva'daki cezaevinde tutuluyor.


Türkiye'nin İsrail Büyükelçiliği yetkililerinden edinilen bilgiye göre, 368 Türk vatandaşı Ber Şeva cezaevinde tutuluyor.

Büyükelçilik yetkilileri, şu ana kadar Türkiye'ye gönderilen vatandaşların sayısının 19 olduğunu da belirtti.

İsrail basını, gemi yolcularından 610 kişinin Ber Şeva'da cezaevinde olduğunu; bunların sınır dışı edileceğinin ya da haklarında yasal bir önlem alınacağının henüz belli olmadığını belirtti.

Radyo, gemi yolcularından onlarcasının ülkelerine gönderilmek üzere Ben-Gurion Havalimanına yollandığını da kaydetti.

Bazı kaynaklar ise halihazırda 45 kişinin ülkelerine gönderildiğini, 3 kişinin ise uçak beklediğini ifade etti.

Radyo ayrıca, İsrail polisinin gemi yolcuları arasında bulunan, İsrail'deki İslam Hareketi'nin Kuzey Şubesi sorumlusu Şeyh Raid Salah ile yine İsrail'deki Arap Yüksek İzleme Komitesi Başkanı Muhammed Zeydan'ın gözaltı halinin 4 gün daha uzatılmasını istediğini duyurdu.

45 yolcu tedavi altında


İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırısının ardından, çoğu Türk 45 yolcunun çeşitli hastanelerde tedavi altında olduğu bildirildi.

İsrail devlet radyosundaki haberde, olay sırasında 6 İsrail askerinin yaralandığı belirtilirken 480 yolcunun Aşdod'da bir cezaevinde toplandığı, 48 kişinin de ülkelerine sınır dışı edilmek üzere Ben Gurion Uluslararası Havalimanı'na götürüldüğü kaydedildi.

Haberde, Aşdod'da tutulan kişilerin gün içinde sorgulanacağı, İsrailli yetkililerin bu kişilerin serbest bırakılıp bırakılmayacaklarına ya da soruşturma açılıp açılmamasına karar vereceği de ifade edildi.

Bu arada, İsrailli Arapların İsrail'i protesto etmek için bugün geçerli olacak bir genel grev çağrısında bulunduğu, polisin de olası düzensizliklere karşı alarma geçirildiği belirtildi.

Fransa İsrail'den ne istedi?

Öte yandan Fransa, İsrail'den, Gazze'ye insani yardım götürürken baskın düzenlenen gemilerde bulunan ve gözaltına alınan vatandaşlarının, konsolosluk yetkilileriyle görüştürülmesini talep etti.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Bernard Valero, Fransız konsolosluğundan bir yetkilinin, İsrail'in güneyindeki Beerşeba'daki gözaltı merkezinde bulunan Fransız vatandaşlarıyla temasa geçmeye çalıştığını söyledi.

Valero, yardım gemisinde 10 Fransız vatandaşının gözaltına alındığını tahmin ettiklerini belirtti.

Gemide bulunan bir Fransız vatandaşının, İsrail'e tekrar geri dönmeyeceği yolunda bir yazı imzalamasının ardından İsrail'den ayrılmasına izin verildiğini kaydeden Valero, gemide olduğu tahmin edilen diğer bir Fransız vatandaşıyla ilgili şu ana kadar bilgi alınamadığını söyledi.

Valero, meydana gelen olayların, Gazze'ye yönelik ablukanın kaldırılması gerektiğini bir kez daha ortaya koyduğunu sözlerine ekledi.

Mısır, Gazze sınırındaki refah sınır kapısını açıyor


Öte yandan, Mısır'ın sürpriz bir şekilde, Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in talimatıyla Gazze Şeridi ile arasındaki Refah sınır kapısını açması kararının ardından, kapının bugün geçişlere açılacağı bildirildi.

Gazze'deki yönetimin İçişleri Bakanlığı, İsrail donanmasının bölgeye yardım getiren gemilere uyguladığı; 9 kişinin ölümü ile sonuçlanan operasyonun ardından alınan genel grev sebebiyle, kapının bugün değil; yarın açılacağını bildirdi.

CNN TÜrk - 1 Haziran 2010
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
4 Haziran 2010       Mesaj #1480
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

100603031938266997b


Türkiye'nin dünyaca ünlü şairi Nazım Hikmet Ran, ölümünün 47. yılında Moskova'daki mezarı başında anıldı.
Rus-Türk İşadamları Birliğinin (RTİB), Türkiye'nin Moskova Büyükelçiği ile organize ettiği anma törenine, aralarında Türkiye'nin Moskova Büyükelçisi Halil Akıncı ve sanatçı Edip Akbayram'ın da bulunduğu yüzlerce kişi katıldı. Bu yıl katılımcı sayısının önceki yıllardan çok daha fazla olduğu dikkat çekti. Törende, Büyükelçi Akıncı, Türkiye ve Rusya arasındaki dostluğu temsil etmesi amacıyla mezarlığa tahta bir kafes içinde getirilen beyaz güvercinleri serbest bıraktı. Akıncı, güvercinlerin kapak açılmasına rağmen uçmaması üzerine, "Anlaşılan Türk-Rus dostluğunu bir tek güvercinler istemiyor" esprisini yaptı.
Büyükelçi Akıncı, Nazım Hikmet'in mezarına karanfil bıraktıktan sonra yaptığı konuşmada, Nazım Hikmet'in her şeyden önce vicdan sahibi bir insan olduğunu belirterek, "Nazım, insanın çıkarını düşünen, halkın çıkarını düşünen bir insan. Bu yüzden hayatı boyunca hesap vermek zorunda kalmış ve baskıya maruz kalmıştır" dedi.
Nazım Hikmet'in, 1928 yılında Sovyetler Birliği'nden Türkiye'ye gelir gelmez tutuklandığını hatırlatan Akıncı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Daha sonra uzun bir hapis dönemini geçirdikten sonra 1951 yılında özlemle geldiği Sovyetler Birliği'nde tekrar şüpheyle karşılanmıştır. Nazım Hikmet, Sovyetler Birliği'ne tekrar geldiğinde Stalin'e Merkez Komite tarafından 1936 yılına kadar olan faaliyetleri için bir rapor veriliyor ve orada Nazım Hikmet için kullanılan sözler şu: Bürokratik görevini yapmaz; ayrı parti kurmaya çalışıyor. 1951 yılında Sovyetler Birliği'ne tekrar geldikten sonra bir gençlik festivaline gideceğini söyler. Orada, yanında hareketlerini rapor etmekle görevli biri de var. O da raporunda şunu yazıyor: Nazım Hikmet Türkiye'den gelen 5 kişiyle konuştu. Ben yanlarına gelince sustular. Ayrıca Fransız komünistleriyle, İsrail ve Suriye komünistleriyle de Fransızca konuştu. Ben anlayamadım. Yani hareketleri şüpheliydi diye. Stalin öldükten sonra Komünist Partinin 20. kongresinde Kruşçev iktidara geldikten sonra Nazım Hikmet artık putların yıkıldığını düşünerek bir şiirinde, Stalin için 'Taştan ve bronzdandı. Belirli bir ölçüdeydi. 5 santimetreden bir metreye kadardı' ifadesini kullanıyor. 1955 yılında 'İvan İvanoviç Var mıydı' diye bir oyun yazıyor ve bu oyun çeşitli değişikliklerden sonra 1957 yılında sahneye konabiliyor. Sahneye konduktan sonra 5 defa oynuyor ve ondan sonra kaldırılıyor. Niye? Bürokratizmi eleştirdiği için. Sovyetler Birliği Komünist Partisinin o ana kadarki hareketlerini eleştirdiği için."
Nazım Hikmet'in, düşüncelerini savunduğu için anavatanı Türkiye'de ezildiğini ve horlandığını kaydeden Akıncı, "Asıl ikinci vatanı olarak bildiği Sovyetler Birliği'ne geldiği zaman da devamlı takibat içinde. Nazım bir şiirinde, 'Yürekleri ve kulakları sağır' ifadesini kullanıyor. Onun bu sözlerinden de esinlenerek, 'Nazım Hikmet'in yüreği ve kulakları hiç bir zaman sağır olmadı' diyorum. Her zaman halkın vicdanı oldu" ifadesini kullandı.
RTİB Başkanı Ali Tunç Can da yaptığı konuşmada, Nazım'ı, ölümünün 47. yılında ilk defa Türk Büyükelçiğinin etkin desteğiyle andıklarını vurguladı.
Can, Nazım'ın kendilerini onurlandıran ve Türklerin de böyle bir sanatçı yetiştirebileceğini dünyaya gösteren bir insan olduğunu belirterek, "Ölümsüzlüğe gidişinin 47. yılında ilk defa Türk Büyükelçiliğinin de çok etkin desteğiyle RTİB olarak düzenlediğimiz bu etkinlik, bugüne kadar yapılanların en büyüğüdür. Bunu önümüzdeki yıldan itibaren daha da büyütmeyi düşünüyoruz. Zira Nazım bıraktığı mirasla Rus ve Türk hakları arasında bir kültür köprüsü oluşturmuştur" diye konuştu.
-EDİP AKBAYRAM-
Sanatçı Akbayram da gazetecilerin sorusu üzerine yaptığı açıklamada, Nazım Hikmet'in Rusya ve Türkiye arasında çok büyük bir ağırlığının bulunduğunu belirterek, "Nazım dediğiniz zaman Rusya, Moskova, Nazım dediğiniz zaman Türkiye... İkisinin bir arada kaynaşması tabii kültürel anlamda olsun, insanlık adına olsun çok büyük birleşim" dedi.
Akbayram, dünyanın hemen bütün ülkelerinde şu ana kadar iki kez konser verdiğini ancak bugün Nazım severlerle birlikte kendisini Moskova'da mezarı başında anma şerefini yaşadığını belirterek, "Nazım bir kere bütün dünya ülkeleri arasında şiirleriyle köprüyü kurmuş bir insan. Şu an gördüğüm kadarıyla Novodeviçi'deki mezarı tam Nazım'ın konumuna, ağaçların altında mutlu bir şekilde yaşıyor. O ölmedi. Sanatçılar eserleriyle var ve biz Nazım'ı öldü olarak düşünmüyoruz" diye konuştu.
Nazım'ın vasiyetinde belirttiği gibi, mezarının Anadolu'da bir çınar ağacının altında bulunmasının hem ona, hem Nazım severlere hem Türkiye adına çok onur verici bir yaklaşım olacağını kaydeden Akbayram, "Ama Türkiye'deki kültüre ve sanata bakış açısına baktığınız zaman Nazım'ın mezarının başına en ufak bir şey gelirse... Çünkü bunun en somut örneği, Ruhi Su'nun mezarının taşlarını kırıyorlar, Aşık Mahsuni'nin mezarında birtakım tahrifatlar yapıyorlar ama her şey güzel olur. Kültürün sanatın üst boyutta olduğu bir Türkiye olursa neden olmasın" görüşünü ifade etti.
Akbayram, bir başka soru üzerine, Türkiye'nin, kültür değerlerini hep öldükten sonra sahiplenmeye başladığını belirterek, "Türkiye, bütün değerlerini kaybettikten sonra anlıyor. Ben bütün dünyayı geziyorum ve Türkiyeliyim dediğim zaman akla Nazım Hikmet geliyor, Yılmaz Güney geliyor, Ruhi Su geliyor. Bunlar kendi ülkemin yetiştirdiği bir daha yeri doldurulamayacak değerler ama biz bu değerleri öldükten sonra içimize sokmaya çalışıyoruz. Sanatçı yaşarken vardır ve onun bir cam fanusun içinde korunması lazım. Yani kültürel anlamdaki bakış açımızın daha ciddi boyutlarda olması gerektiğini düşünüyorum" diye konuştu.
Gazeteci-yazar Hakan Aksay da törende yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, kendilerinin uzun süredir dile getirdiği kültür merkezleri açma konusunu nihayet gerçekleştirme aşamasına geçtiğini belirterek, Moskova'da Kültür Merkezi'nin, "Yunus Emre Kültür Merkezi" yerine "Nazım Hikmet Kültür Merkezi" şeklinde açılmasını önerdi.
Törende, Nazım'ın şiirleri okunup hayat hikayesi anlatıldıktan sonra katılımcılar, mezara sırayla karanfiller bıraktı.
Nazım Hikmet'in ölüm yıl dönümü dolayısıyla Sumru Ağıryürüyen ve arkadaşları bu akşam, Edip Akbayram da yarın akşam bir konser verecek.
3 Haziran 2010 Perşembe
Kaynak

Benzer Konular

28 Ekim 2016 / ThinkerBeLL İletişim Bilimleri
20 Ekim 2015 / Jumong Genel Mesajlar
24 Ekim 2008 / CrasHofCinneT Bilgisayar
18 Kasım 2010 / ThinkerBeLL X-Sözlük
21 Şubat 2010 / ThinkerBeLL Bilim ww