Arama

Hayata Dair - Sayfa 124

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 267.603 Cevap: 1.657
The_DeViL - avatarı
The_DeViL
Ziyaretçi
7 Eylül 2008       Mesaj #1231
The_DeViL - avatarı
Ziyaretçi
Mor Kelebek

Sponsorlu Bağlantılar
hiç usanmadan kanat çırpacak


masum sevişlerine denk bir edayla,

savrulan yaprakları tutmaya çalışarak

bıkmadan uçacak mor kelebek



Lalenin bakışlarını uzaktan seyredecek; Gülhane’nin minik adımlara hasret kaldırımlarında, türküler söyleyecek, avutsun diye çınarları



Yukarılara uçmak isteyecek hep. Kafesler gördükçe, papatyalara seslenecek. Dua diyecek. Varlığın mahremine dokunan dua…



Mor kelebek; uzaklardan üflediğim sitemleri gelinciklere kavuştur. Haziran ikindilerinde, güneşten damlayacak hasretim. Gelinciğin kızılına emanet sitemim…



Kanadına tutunan bir ürpertiyi bırak sahillere mor kelebek. Beyazların koynunda ağlayan soydaşların ve kör katillerin ruhuna değdir.

Çilesi tükenmez kalemler, şiirler dökecek…



Arkandan okyanuslar boyu esen rüzgara takılsın sevincim, mor kelebek; ellerimi bırakma diyen küçük kızın rüyalarında güzeldir sevincim…



Haziran sevgili dost deyince tükenecek. Mor kelebek, nişan aldık yoksulluğa, bu kez bize ölüm gerek.



Temmuz çağıracak alayişle salınan sevinci, hüznümüzü mağlup ederek… Yağmurları kandıran bir tufanın peşinden çoğalan bir sevgiye kelebekler kadar ömür biçilecek.



Ve ağustosun kapısında, hasretler selamlayacağız. Biz iki kişiyiz, hüzünleri teselli etmesini bilen ellerimizi şiirlere uzatacağız.



Mor kelebek, ne kadar çok hikaye dinlesek de, her yenisinde, inanarak yaşayacağız…



Günler gibi çoğalan bir heyecanla, kelimelere koşacağız Kanatların hangi ihaneti taşımaya güç yetirir ki kelebek. Geceleri, hangi sızılar çarpacak yasına. Sen, varlığın dilini çözemeyenlere dost; ağustosu kelimelerin bohçasında unutup, yeni heyecanlara uçacaksın



Eylülü arzulayacak ruhun. Yağmurlara muhtaç yeminler olacak. Kısalan günlere ne gelecekler sığacak kelebek. Sen baharın evladı, dökülen yapraklara ağlayacaksın…



Mor kelebek, vefalı dosttur eylül. Eylül gecelerinde cinayetlere tanık olacak fatih sokakları. Kaldırımlarında yansıyacak yeminler artık. Yürüdüğün her yolda, bir hayal çırpınacak. Mor kelebek, firkat, kalplerimize kıvılcımlar bırakacak…



Gülhane, mahzun temayüllerin bekçisi olduğundan beri tek mazareti olacak sevincim. Rayihalar salan ümitlerime kuruyan yapraklar da bir şey demeyecek. Ama eylülde bir hazırlık; çarpışan kelimelerin gürültüsüyle çağrılacak katil.



Mor kelebek. Katliamlardan kalan yasların miadı dolacak ve günebakanlar garipliklerini bir bana anlatacak.



Yokluklardan ümitler devşirecek yoksul başlangıçlarımız. Yolculuklara tükenmek olmadığını, dostların ardından havada kalmış ellerimiz öğütleyecek. Mor kelebek, pembe kelebek, beyaz kelebek. Okyanusların çağrısına uyacak baykuşlar da. Bir ahengin kırılmaz merhametinde kaybolunca onarılacak kanatların.



Hiç usanmadan kanat çırpacak. Masum sevişlerine denk bir edayla, savrulan yaprakları tutmaya çalışarak; bıkmadan uçacak mor kelebek…




efsun hayal
SiyahLALE - avatarı
SiyahLALE
Ziyaretçi
7 Eylül 2008       Mesaj #1232
SiyahLALE - avatarı
Ziyaretçi
Ölüyor Umutlarım

Sponsorlu Bağlantılar

Sen yokken biraz daha ölüyorum ben
Gönlüm sonbahar, yaprak yaprak dökülüyor
Her mevsim kış, hergünüm gece
Sonu yok yolların, yarını yok saatlerin

Ve ben biraz daha ölüyorum sensizliğin ortasında
Kokusu yok çiçeklerin, gök kuşağının rengi yok
Ateşi yok sevmelerin, sigaramın dumanı yok
Gözlerin her yerde, ne yana baksam gözlerin
Ve ben biraz daha ölüyorum gözlerinin ortasında

Alevi yok yangınların, suyu olmadığı gibi yağmurun
Denizin mavisi yok, tıpkı gözlerin gibi
Gözlerin her yerde, ne yana baksam gözlerin
Ve ben biraz daha ölüyorum sensizliğin ortasında

Dostu yok gecelerin, geceler çok uzun
Geceler bir ömür, ömür dediğin bir tutam ümit
Ümidi yok yarınların,
Tıpkı senin yokluğun gibi
Ve ben biraz daha sana hasret
Hasret bir ip boğazıma düğümlenmiş
Düğümler her tarafımda, bütün yollar kör düğüm
Ve ben biraz daha ölüyorum sensizliğin ortasında

Yalnızlığını ben yazarım şiirlerin, ayrılığını ben
Karamsarlıkları hep senden
Hayalinle süslenen bu şehir
Ve ben ölüyorum bu şehirde sensizlik ortasında...
Alıntı
ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
18 Eylül 2008       Mesaj #1233
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Hazin Sonbahar!(eylül)



Güneş nazlı nazlı bir gelip,
Bir giderken...
Ağaç rüzgarla dans ederken,
Eylül yalnızlığını savururken,
Mutlu olabilir mi insan?

Bir hazin sonbahar şarkısı,
Dillerde gezinen..
Bulutlar sahnedeyken,
Damlalar yere düşerken,
Gülümseye bilir mi insan?

Yalnızlık kalabalıklar arasındayken,
Acıya rağmen insan ayaktayken,
Eylülde bile etraf yeşilken!
Nasıl umudunu yitirir insan?

Maviliğe bıraktım kendimi!
Gök mavi,su mavi,deniz...
Gel sonbahar,
Nasıl gelirsen gel...
Sana gelme diye,
Kim der?Hangi insan..

Yak beni küle dönüştür,
Ama üstüme biraz toprak serpiştir!
Gerek yok yalana!Korkarım...
Nasıl?...
Nasıl korkmasın insan?



F.Rumeysa Yüksel
ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
19 Eylül 2008       Mesaj #1234
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Bakışlara Hapsolmuş Ben



Bulut bakışlarına hapsolmuş kahverengi nem
Bahar yağmurlarına eşlik etmedi sen giderken.
Ağlamayı unutuşum işte bu yüzden...

Yalın anlatımlardayken varlığın
Asıllığından uzak düşlerde
Yemin bozuşlarım gelir aklıma
Bahar kokardı tenin
Yağmurlar kadar ıslak ve ılıktın.

Simit atardın arka bahçedeki güvercinlere
Kavrulmuş susam kokardın...
Avuç içlerini öperdim dudak ucumla,
Bulut bakışlarına umut ekerdim,
Sağanak olur, yağardın
Dokunurdum kirpiklerinin şahikasına
Islak ıslak bakardın

Tek ben varım sanırdım...

Yaş(l)anmış sevişler düşünce gözlerinden
Ve yitirince yerimi en ücrasında,
Bakışlarına hapsettim yağmurlarımı,
Her bahar veda sızısı düşünce dudaklarıma
Arar dururum gözlerine ektiğim umutlarımı...

Yoğunlaşmış bir kasvet olur şimdi,
Bulut bakışlarına hapsolmuş kahverengi nem
Bahar yağmurlarına eşlik etmedi sen giderken.
Ağlamayı unutuşum işte bu yüzden...

Ülkü Kaynak
ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
20 Eylül 2008       Mesaj #1235
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Bile Bile Göre Göre





Tüm nazarlar sana doğru
Yolun Hak limana doğru
Yolculuk Rahman'a doğru
Gafil olma O'na doğru...

Çile sevinç, çek yakınma
Rıza göster çok yakınma
Geri dönüş yok yakınma
Hayat ölüm hak, yakınma...

Her şeyin bir süresi var
Gönül geniş, dünya çok dar
Umulurken senden yarar
Gel kendine verme zarar...

Erzak, azık yeterince
Hırs, iyiliği yutar önce
Kazandığın kâr mı sence
Hoş ol, olma beterince...

İkram, izzet kaynağın o
Güvencin, dayanağın o
Sonsuz barınağın o
Kaçma, tek sığınağın o...

Unutmaz hiç, sorar etme
Borcun kulluk, inkâr etme
Muttakî ol, zarar etme
İsyan sonra yorar, etme!..

Gözün ne de sözün senin
Emanettir canın, tenin
Varsa, yalnız o sevenin
Neyin var, kime güvenin?

Arzular tuzak çırpılma
Sakın şeytandan, çarpılma
Nefsin düşmanın kapılma
İsyankâr zebun yapılma...

Bilinmekte sırrın, saklın
Tefekkür et varsa aklın
Neyin varsa odur hakkın
Ağyarı yar bilme sakın...

Çok olanlara imrenme
Yok olanlara yerinme
Hiçsin, hiçlikle gerinme
Pişman olup da sürünme...

Koru daim hamiyetin
Saf ol, saf kalsın niyetin
Bozarsan, rettir diyetin
Kaybetme hiç ciddiyetin...

Seni ezel, ebet över
Peygamberin sayar, sever
Değersin, her şeye değer
Rağbet etme, boşa, boş ver...

Görmesinler solduğunu
Boşalt yanlış dolduğunu
Değerli kıl bulduğunu
Unutma kul olduğunu...

ASGARİ derler adına
Diren hakta inadına
O gelecek imdadına
Düşme fenanın ardına
Bile bile, göre göre...





Kadir Karaman
miss_didem - avatarı
miss_didem
Ziyaretçi
20 Eylül 2008       Mesaj #1236
miss_didem - avatarı
Ziyaretçi
YAŞAMAYA DAİR Yaşamak şakaya gelmezbüyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün yaşamak olacak. Yaşamayı ciddiye alacaksın, yani o derecede, öylesine ki, mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, yahut kocaman gözlüklerin, beyaz gömleğinle bir laboratuvarda insanlar için ölebileceksin, hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, hem de en güzel en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde. Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak yanı ağır bastığından. Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız, yani, beyaz masadan, bir daha kalkmamak ihtimali de var. Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına, hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden, yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz en son ajans haberlerini. Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için, diyelim ki, cephedeyiz. Daha orda ilk hücumda, daha o gün yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün. Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu, fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu. Diyelim ki hapisteyiz, yaşımız da elliye yakın, daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının. Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız, insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla yani, duvarın ardındaki dışarıyla. Yani, nasıl ve nerede olursak olalım hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak... 1948 3 Bu dünya soğuyacak, yıldızların arasında bir yıldız, hem de en ufacıklarından, mavi kadifede bir yaldız zerresi yani, yani bu koskocaman dünyamız. Bu dünya soğuyacak günün birinde, hatta bir buz yığını yahut ölü bir bulut gibi de değil, boş bir ceviz gibi yuvarlanacak zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız. Şimdiden çekilecek acısı bunun, duyulacak mahzunluğu şimdiden. Böylesine sevilecek bu dünya "Yaşadım" diyebilmen için... Nazım HİKMET
ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
20 Eylül 2008       Mesaj #1237
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Sıra Arkadaşım



ah be sıra arkadaşım 8 yıl önce karşılaştık senle
yine aynı okuln bahçesinde aynı agacın gölgesinde
ne kadar küçüktük hepimiz, hep aglardık derste
şimdi koca 8 yıl dolmuş be arkadaşım ayrılmak varmış kaderde
ne güzel günler yaşamıştık
sevincimizi üzüntümüzü hep birlikte paylaşmıştık
arkadaşlıktan öte kardeş gibi kalmıştık
ah be sıra arkadaşım ayrı düşüyoruz şimdi senle
yazılılarda nasıl kopya çekerdik
en kral notları alıp birincilik ilan ederdik
herkesin gözünde çalışkan ikiliydik
ne güzel günlermiş be sıra arkadaşım ne meceralar yaşamışız senle
tören günlerinde sırada bi ikimiz konuşurduk
bu davranışımızdan bile mutlu olurduk
ortalığı kaynatıp kudururduk
ah be sıra arkadaşım ayrılmak varmış yolun sonunda senle
sözlülerde mimiklerle kopya verirdik
yine kimseye çaktırmadan en güzel notlar alıverirdik
ondan sonra ne kadar sevinrdik
ah be sıra arkadaşım yollar ayrılıyor şimdi senle
derslerde nasıl kaynatırdık
teneffüslerde ne oyunlar oynardık
bazen hocalarımızı kızdırırdık
ama olsun be sıra arkadaşım bak ayrılıyoruz şimdi senle

şunu bil sıra arkadaşım bana kardeşim gibi yakınsın
yanımda kalmasanda her daim canımdasın
varlığın olmasa bile biliyorum her zaman arkamdasın
eyvallah sıra arkadaşım sen hep içimde saklısın

Duygu Erdöl
ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
20 Eylül 2008       Mesaj #1238
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Gerçekten Seviyorsan,Özleyeceksin!



Her sabah uyandığımda,
Senin kokunu duymak isterim,
Kırmızı güller misali.


Özleminle geçen her saniye,
Acıya meydan okumaktır; belki de,
Ayrılık acısını öğretmektir kendime.

Sevmekten korkmadım güzelim,
Kaybetmekten korktum ben, severken seni,
Belki de sensizliğe alışmak istemedim.

Seni gerçekten seven bu deli gönlüm,
Senin için atarken bu kalbim,
Özleminle neredeyse öleceğim.

Sahilde beklerken bir akşam seni,
Ömrüm buyunca karşılaşmadığım,
Bir şeyle karşılaştım, hüzünleneceğim.

O manzaranın, mahşeri görüntüsüyle,
Aşağıya doğru süzülerek, saklandı güneş,
O uçsuz bucaksız denizin arkasına.

Anladım ki zaman çabuk geçiyordu
Beklemekse seni, sonsuza kadar beklerim,
Lakin ben seni yanımda daha çok severim.


Taner Aydın
ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
21 Eylül 2008       Mesaj #1239
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Sevmeyecek Gibisin



Bu gün çok dertliyim
Dudaklarım sana susuyor
Gittiğin yerden
Gelmeyecek gibisin

Az bir yol alsam
Mavi atlas yırtılacak
Sonunda sen
Çıkmayacak gibisin

Gözler sukutta alıştı
Vuslat uzağa kalmıştı
Zamanla gidip de
Dönmeyecek gibisin

Sevgiler ekimlerin kölesi
Şimdi bu ayrılık neyin nesi
Halin nedir diye
Sormayacak gibisin

Ecel yakın senden bana
Bir demet gül versem sana
Sevdaya yormayıp
Almayacak gibisin

Çok diller döktüm sana
Yalan koymadım ama
Bunlar boş deyip
Sevmeyecek gibisin



Ali Sevimli
ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
23 Eylül 2008       Mesaj #1240
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Terk Edilmişler



Hep terkedilmişlerin bu tuzlu gözyaşları
Bu ağır saatler, bu günler zincire vurulmuş
Kimsesiz, parlak, o sokaklar, köşebaşları
Her şey büyük hüznüyle beklemenin kahrolmuş
Bir yanıp bir sönmüş ümitler, o teselliler
O başıboş bırakılmış kahrı yalnızlığın
Gitmiş bir daha geri dönmemiş sevgililer
Kalpler torumen olmuş odalar darmadağın
Ne varsa bir şeyi noksan, bir yeri kırık
Sönmüş sigaralar, bütün kadehler içilmiş
Çökmüş gönüllere bir sızı ki karanlık.
Onlar ki hep sevmiş sonra bir gün
Terk edilmiş
Toprağın üstünde yaşayan ölüler gibi
Çarpar gönüllerinde terk edenlerin kalbi

Talip Sami

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri