Arama

Hayata Dair - Sayfa 123

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 267.567 Cevap: 1.657
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
11 Temmuz 2008       Mesaj #1221
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Bir yer var...
Geriye dönüp bakmaya değecek kadar yaşadığını hissettiğin...
Sponsorlu Bağlantılar
Bir yer...
“Şurada biraz soluklanayım” diye çökersin ya rastgele yokuş çıkarken...
Soluklanmak için kendini ikna ettiğin yer...
Soluklanmayı hak ettiğini düşündüğün...
Orası...
Çoğu zaman yarıdan sonrasıdır...
Ciğerlerinden çok beyninin nefes almakta zorlanmaya başladığı...
Yol boyunca ayağına takılan, yüreğine takılan bir çok şeyin, ağırlığını iyice hissettirdiği yer...
Bir anda olur...
Önemli bir karardır aslında...
Durup dinlenmek aldatmacasının yalancı huzuruyla...
Ara verirsin...
Ve oradan...
Önce aşağı bakar insan.
Önce aşağı...
Yukarı değil.
Ödül arzusudur bu belki.
Kendi kendine ödül!
Ne zahmetli bir işin üstesinden geldiğini görmek ister insan.
İşte aşağı doğru baktığında bir dolu hikaye, bir dolu macera...
Senin maceran...
Zorlukları ve heyecanıyla...
Yorgunluğuyla...
Ne zahmetli bir işin üstesinden geldiğini görmek ister insan.
Ödül arzusu...
Ödül ve yenilenmek...
Ve moral.
Çok önemlidir; çünkü yolun kalan kısmı için yeni bir hamle, yeni bir başlangıç...
Veya neyse ne...
Enerji en azından...
Çoğu zaman çıkılan mesafe, gelinen yer, tatmin edici görünür...
Az şey değildir onca yapılan, onca çekilen, onca katlanılan...
Ve iç huzuruyla...
Sonra yukarı bakarsın.
Ama rehavet öngördüğün soluklanma molasını uzattıkça uzatır...
İşte o yer...
Soluklandığın...
Veya takılıp kaldığın...
Bir yer vardır hani takılıp kaldığın...
Çıkılacak yoldan çok, çıktığın mesafeyle oyalandığın...
Daha yukarıda daha muhteşem bir manzara seni beklerken...
Ve gidilecek yere varamadıysan, yolun neresinde olduğunun ne önemi var?
MuRaT BaŞaRaN

soulpower - avatarı
soulpower
Ziyaretçi
19 Temmuz 2008       Mesaj #1222
soulpower - avatarı
Ziyaretçi
Dökülmeler

Sponsorlu Bağlantılar

yaşamak
ölüm için değil de
ölüme meydan okumak...
belki de...

kırılan dalda
topallayan böcekte
kuruyan ırmakta
su dışına fırlayan balıkta
ve
biten bir aşkın masalında...

"bir varmış,bir yokmuş"demeden hem de!..

yaşamak;katılabilmek yağan yağmura
yıldızlanan geceye, hüzne, yalnızlığa...

yaşamak; gün ışığında savurabilmek saçlarını...ulasındaki boncuğu düşürebilmek toprağa...

yaşamak; minik odaları gökyüzü sayabilmek belki de...maviye boyamak dört duvarı...içinde uçurabilmek keder kuşlarını; kara kanatlı!..

yaşamak; ölmek gene de
yaşamak; sevmek gene de
yaşamak; görmek gene de yüzünü, yüzündeki çizgilere yatırmak zamanı...

yaşamak; yumruğunla kırmak bütün aynaları ve her parçasında yeniden bakmak belki de aşka...

yaşamak böyle bir şey işte!...

T. Atay

CaNaRY - avatarı
CaNaRY
Ziyaretçi
20 Temmuz 2008       Mesaj #1223
CaNaRY - avatarı
Ziyaretçi
Günler geçip gidiyor..
Zaman su gibi akıyor...
Daha dün çocuk yüreğiyle oyun oynarken;
bu gün girdaplarda ruhum can çekişiyor...

" Bu şehir girdap gülüm " diyordu şair; benimde yüreğim girdap..
Hayatın ara sokaklarında bi çıkış yolu çin koşturmaktan ruhum bitap..
Soluksuz kaldım...
Bitap düştüm...
Soldu hayatın rengi...
Hani derler ya; "toz pembe hayallerim vardı , pembesi gitti tozu kaldı"..
ve ben....
o toz bulutunda boğuluyorum şimdi...
Neyleyim gelmişi , geçmişi...
Ben ; beni bilirim......bir de içimdekileri...
Soldu hayatın rengi....baharın rengi.....
Yapraklar sarardı, yeşili gitti...
Öyle bi an geldi ki; herşey anlamını yitirdi...
Soldu hayatın rengi...
Hayat ; sobaharı giyindi..
Yasta şimdi...
Yüreğim gibi...

09.07.2008
YaLNıZ YoLCu
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
20 Temmuz 2008       Mesaj #1224
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Elma

Franklin bir çocuğa bir elma vermiş.
Çocuk çok sevinmiş. Bir elma daha
vermiş. Çocuk daha çok sevinmiş.

Bir elma daha verince çocuk sevinçten
deliye dönmüş. Ve bir elma daha verince,
çocuk dört elmayı elinde zapt edememiş,
sonuncusunu düşürmüş yere... Bu sefer
ağlamaya başlamış çocuk.

Hayat böyledir işte...Hayal etmediğimiz
bir saadete eriştikten sonra, onun bir
lokmasını dahi kaybetmek bizi perişan eder.
"Keyifler değildir yaşamı değerli yapan.
Yaşamdır, keyif almayı değerli kılan ''
MYDMR - avatarı
MYDMR
Ziyaretçi
21 Temmuz 2008       Mesaj #1225
MYDMR - avatarı
Ziyaretçi
Ve yağmurun beklediği şafak aydınlığında
Islanırken tenimizsıcaktı yüreğimiz...
Kavuşmak vardıbelki bugünbelki yarın
Tanışmak vardı yağlı kurşunlabu vatan için
Baharında ve yirmisindeyken yaşımız...
Bekleyenlere gülüyordu o cansız bedenimiz
Ekmek torbamızda ve postalımızın o uzun bağcığında
Ellerimiz kayarken bir çoban kavurmasına..
Nefesimiz düşüncemizle sevişiyordu
Annemizin sıcak çorbası vardı
Hayalin ötesinde yürürken geleceğe
Bizi deneyenler çok iyi biliyorki
Ölüm zamanı gelmişse..
Bu vatan için...
Hiç düşünmeden ölürüz...
Yürümek gerekirse binlerce merminin üstüne
Hiç çekinmeden yürürüz..
Çünkü biz öleceksek..
Ölmek için doğmuşuzdur
Çünkü yürüyeceksek kurşunların üstüne
Yürümek için doğmuşuzdur..
Kader denemez buna görevden gayrı
Öyle bildiler..
Bundan sonrada...
Öyle biline
TiglonBoYs - avatarı
TiglonBoYs
Ziyaretçi
22 Temmuz 2008       Mesaj #1226
TiglonBoYs - avatarı
Ziyaretçi

hep,
çok bilinmeyenli denklem oldum...
bilinmeyecek bir şeyim de yoktu aslında,
ama;
ne toplandım,
ne de çarpıldım.
hatta,
kayda değer bulunup,
çıkarılmadım bile.
sadece bölündüm...
sadece bölündüm...
ve... bölündükçe de ufalandım...

hiç bir zaman,
huzurla başımı koyamadım yastığa.
hep gelecek kaygısı doldurdu yüreğimi;
aç insanlar,
mazlumlar,
kimsesizler...
tıka basa doldurdu düşlerimi.
üçkağıtçılar,
zalimler
ve namussuzlar,
karabasan gibi hep üzerimdeydiler...

bazen;
okyanuslar kadar derinlere dalmak istedim,
diz boyu sularda boğuldum.
oysa;
yıldızlar kadar çok,
yıldızlar kadar kalabalıktım.
ancak;
onlar kadar yalnız,
onlar kadar sahipsiz bırakıldım...

hiç bir yeni gün,
umutla karşılamadı beni...
yürüyeceğim yol,
gideceğim adres hep belliydi.
bir mahkumun voltaları kadar hırslı olsa da;
bir mahkumun voltaları kadar anlamsız
ve bir mahkumun voltaları kadar
sınırlı kaldı adımlarım...

tek şekerli çayım,
sabahın yedisiyle yirmi ikisinde.
orta şekerli kahvem,
gecenin ilk sıfırlı saatlerinde oldu.
çok şeker sevgilim ise
şiirlerimin dışına çıkamadı...

dilekleri hep ben tuttum,
onlar hep başkalarına çıktılar.
hep kapı aralıklarına sıkıştı mutluluklarım,
çektim, çektim çıkaramadım...

ey! hayat...
sen,
sadece bir masalmışsın,
sana hiç bir zaman inanmadım....
ben,
sefilleri çok oynadım,
ama hep gerçekçi oldum.
ben,
masallarda hiç oynamadım.
işte bu yüzden;
seni,
ne Anka Kuşunun kanatlarında,
ne de Kaf Dağının ardında
hiç bir zaman aramadım...

Ömer Osman Avcı
YagmurTanesi - avatarı
YagmurTanesi
Ziyaretçi
11 Ağustos 2008       Mesaj #1227
YagmurTanesi - avatarı
Ziyaretçi
Hayat
Hayat bir nefestir aldığın kadar
Hayat bir kafestir kaldığın kadar
Hayat bir hevestir daldığın kadar
Önün mezar sonun mezar, unutma!

Hayat bir muamma çözdüğün kadar
Hayat bir seyahat gezdiğin kadar
Hayat bir duygudur sezdiğin kadar
Yönün mezar, sonun mezar, unutma!

Hayat bir yaygıdır yaydığın kadar
Hayat bir saygıdır saydıgın kadar
Hayat bir kaygıdır, duyduğun kadar
Yönün mezar, sonun mezar, unutma!

Hayat bir çıkıştır, çıktığın kadar
Hayat bir bakıştır, baktığın kadar
Hayat bir bıkıştır, bıktığın kadar
Önün mezar, sonun mezar, unutma!

Hayat bir rüyadır, yorduğun kadar
Hayat bir cevaptır, sorduğun kadar
Hayat bir seraptır, gördüğün kadar
Yönün mezar, sonun mezar, unutma!

Hayat bir olgudur olduğun kadar
Hayat bir dolgudur,dolduğun kadar
Hayat bir bulgudur, bulduğun kadar
Önün mezar, sonun mezar, unutma!

Bal der hayat böyle, yokuş iniş var
Geldiğimiz gibi, bir de dönüş var
Sonunda tahtadan at'a biniş var
Önün mezar, sonun mezar unutma!
Mikdat Bal
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
20 Ağustos 2008       Mesaj #1228
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
DOSTLUGUN DEGERINI BILENLERE

Dostluk Zor zamanlarda kucaklaşmak,
Ekmeğini paylaşmak,
Ayni yıldıza bakarken bir kaç damla gözyaşı akıtmak,
Ve ayrılırken buğulu gözlerle bakışabilmektir dostluk…”

Bir dostunuz olsun!
Gecenin yarısında "Acaba ..!" demeden
arayabileceğiniz, Arayıp "Derdim var..." dediğinizde, derde derman
sesiyle ruhunuza hayat üfleyen nefesini
hissedebileceğiniz, Arayıp "Seni Allah için seviyorum" diyebileceğiniz,

Kapısını çalıp "Haydi gidelim!" dediğinizde merdâne
ve hasbî, "Nereye?" diye sormayacak kadar sizden
olduğunu bildiğiniz,

Eşinizi yani şerefinizi ve namusunuzu, çocuklarınızı
yani istikbalinizi gözünüz arkada kalmadan kendisine
emanet edebileceğiniz,

Kalbinizi, hissinizi, ruh dünyanızın engin
ufuklarını merhametkâr maviliğiyle kuşatmasına "Evet"
diyebileceğiniz,

Düşüp sürçtüğünüzde sizi siyanet kanatlarıyla himaye
eden ve size uzattığı eline elinizi tereddütsüz
verebileceğiniz,

Ihtiyaç duyduğunuz yer ve zamanda "Kimim var ki..?"
demeden "Ben varım!" nidâsıyla sizi kendisi gibi
hissedebilecek,

Dostum, sevdiğim" dediğinizde aklınızdan şüphe ve
tereddüte dâir kırıntıların dahi geçmeyeceği, samimi,
candan Ve... Sizde siz olmuş, sizin onda o olduğunuz . . . Bir dostunuz olsun.

ADINA DOST DERLER
Hani vardır ya her yerde, hissetmek istersin onun varlığını.
Hani hep yanı başınızdaymış sanırsınız, ismini söylersiniz dalgınlıkla, her an berabersinizdir.
Yanında olduğunu unutuverirsin bir andan sonra, sonra üzüldüğünde o sımsıcacık kollarını acar sana,
sarılır ağlarsın omzunda doya doya...
Senin sorununu kendi sorunu gibi benimser, bir kolun bir bacağın olur adeta ayrılmak istesen de koparıp atamazsın.
Bir türlü sevindiğinde ise senden fazla mutluluk duyar.
O senin için farklıdır bütün insanlardan, tabii sen de onun için.
Aranızdaki sevginin bitmesine izin vermezsiniz, kimse bozamaz aranızı, kimse araya girmeye dahi cesaret edemez .
Ne zaman yardıma ne zaman insana ne zaman dosta ihtiyacınız olsa hep yanınızda bulursunuz, kendini adeta sizin için ayarlamıştır.
Beraber gülüp beraber ağlarsınız , daima olumlu özellikler verirsiniz birbirinize.
O sana gülmeyi öğretir sen ona kahkaha atmayı,
O sana emeklemeyi öğretir sen ona yürümeyi,
O sana okumayo öğretir sen ona yazmayı ve bu böyle sürüp gider....
İşte bunun adına DOST derler...
Hayata hiçbir şeyiniz olmasın ama hep bir dostunuz olsun...
The_DeViL - avatarı
The_DeViL
Ziyaretçi
6 Eylül 2008       Mesaj #1229
The_DeViL - avatarı
Ziyaretçi
fazil 28460 x 50029
SiyahLALE - avatarı
SiyahLALE
Ziyaretçi
7 Eylül 2008       Mesaj #1230
SiyahLALE - avatarı
Ziyaretçi
Doğum



Nefessiz bir sessizlik
Sessiz bir beyazlık
Zamansız bir mekan
Ve varlıksız bir varoluş
Mutlu ve derin bir yokluk
Düşüncelerin içinde eriyen bir benlik
Ve sessizlik içinde yok olan bir düşünce
Gözler kapalı
Kıpırtısız
Hareketsiz
Kapı kilitli
Perdeler örtülü
Işık yasaklı
Karanlıkta yaşanan bir beyazlık
Beyazlıkta bir sessizlik
Ve sessizlikte yaşanan huzur
Ve güven
Ve vakit dolar
Vakit gelir
Ansızın sessizliğe düşen bir kıpırtı
Gözler açılır aniden
Bir bilinmezlik
Bir derin şaşkınlık
Kapı açılır
Perdeler açılır
Işık hücum eder
Sessizliğe bir kara düşer
Beyaza bir gürültü üşüşür
Bir çarpıntı
Deli bir yürek çarpıntısı
Bir korku
Bir güvensizlik
Derin bir üşüme
Yokluğun güveninden
Varlığın bilinmezliğine bir yolculuk
Ve derin bir ağlayış
Doğdun bebeğim
Hoşgeldin dünyaya
Ve yaşama
Ve ilk öğüdü yaşamın bebeğim
Ağlama şimdiden
Gözyaşları işe yaramaz çünkü
Hoşgeldin bebeğim
Doğdun artık ...

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri