Arama

Hayata Dair - Sayfa 69

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 268.551 Cevap: 1.657
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
2 Mayıs 2007       Mesaj #681
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Her Neyse

Sponsorlu Bağlantılar
beni inandır tekliğime
ürkekliğime inandır
sevgi diliyle öyle alelade
inandır gençliğime
toprağımda ıslan ama
yine de inandır çiçeğime
köklerine suyunu verdiğine
herkez gibi inandır benliğime
sendeki tekliğime inandır
herkez gibi ama
inandır
birliğe çokluk verişine kandır
ormanım yeşersin inanayım
kaybet beni yeşilimde
kanayım
kanasın fidanım inanayım
yani her neyse
gönüllü bataklık gülüyüm
inanayım her gece tekliğime
kanayım çamurlu gençliğime
yani neyse
bari inanayım artık her neyse
herkes gibi inanayım ben de
hiç olan tekliğime sende

Ömer Serdar

DEsssT16 - avatarı
DEsssT16
Ziyaretçi
3 Mayıs 2007       Mesaj #682
DEsssT16 - avatarı
Ziyaretçi
Öykü, yüzyıllar önce gözlemlenen bir olayı nakletmektedir:

Sponsorlu Bağlantılar

Bir keşiş araştırma yapmak için bir köye gitmişti.

Önce o köyün mezarlığına girdi.

Çünkü kültürlerin, yaşam felsefesinin böyle yerlerde gizli olduğuna inanıyordu.



Gözleri birden mezartaşlarının üzerindeki rakamlara takıldı.

Mezartaşlarında 5, 867, 900, 20003, 4979, 7,

421 örneği, birbiriyle hiç de bağlantısı olmayan rakamlar vardı.



Uzun uzun düşündü, fakat bu rakamların anlamını çözemedi Köyün en bilge kişisine gitti, ona sordu:

"Nedir bu rakamlar Tanrı aşkına?" dedi.

"Bu rakamların gösterdikleri ay mıdır, yıl mıdır, saat midir?"



Bilge kişi gülümseyerek yanıtladı:

"Bizler bebeklerimiz doğduğu zaman, bellerine bir ip bağlarız" dedi.

"Yaşamı boyunca her güldüğü an, o ipe bir düğüm atarız.

Öldükten sonra ise, bellerindeki düğümleri sayar, düğümün sayısını mezartaşına yazarız."

Bilge kişi, karşısındaki keşişin birşey anlamadığını görünce açıklamasını sürdürdü:

"Böylece onun ne kadar 'yaşamış' olduğunu anlarız..


NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
3 Mayıs 2007       Mesaj #683
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
Bir kadın ne ister ?

Kadınları anlamak gerçekten zor. Hayatınızda her şeye çare bulabiliyorsunuz da, bir tek kadına çare bulamıyorsunuz. Gerçi bir kadına sorsanız “neden anlaşılmanız zor?” diye, ya doğuştan diyecektir, ya da anlaşılmaz olanın aslında erkek olduğunu söyleyip çekilecektir bir kenara.

Kadını anlamak için, öyle diğer konularda olduğu gibi, kendinizi onun yerine koymanız gerekmez. Bir satış temsilcisi, müşterinin ne istediğini düşünüp ona göre kendini hazırlar, karşısındakine empati ile yaklaşarak sorunlara yardımcı olmaya çalışır ve ihtiyaçlara göre elindekileri şekillendirir. Kadın öyle midir?

Kadın, gücü sever. Ama bu güç, kasların gelişmesiyle ilgili bir güç değildir. Mesela bir iş girişiminde, her türlü hazırlık için cesaretlendirilmek ister. Hazırladığı yemeğin iyi olduğunun bilinmesini ve yaptığı güzellikler karşısında saygı görmesini, bu olmasa bile en azından bir teşekkürü hakkettiğini duymak ister.

Kadın, değişiklikleri sever. Evindeki şeklin her zaman aynı olması, kadın için huzursuzluk demektir. Kimi zaman değişiklik yapılmasını bekler ki, bu yalnız evi için değil, yaşamında kullandığı malzemeler için de geçerlidir.

Kadın, güzel olmak ister. Erkeğinin ona bakışı önemlidir. O yüzden çoğu zaman güzel görünmek ya da farklı görünmek için sürekli hazırlık içindedir. Saçındaki ya da makyajındaki değişiklik, onun için önemlidir. En önemlisi de, bunun beraber olduğu erkek tarafından görülmesidir.

Kadın, sürprizlere her zaman açıktır. Beklemediği zamanlarda gelen ani sürprizler, gizli gülümsemesinin ruh yapısına yansıması demektir. Bir kadını ruhen güldürebiliyorsanız ne mutlu size, çünkü onu gerçekten kazandınız demektir.

Kadın, bir erkeğe göre çok fazla daha bağışlayıcıdır. Yapılan hatanın telafi edilmesi durumunda, unutmasını bilir. Tabi bunun tekrar edilmesi durumunda, en vahşi şekliyle çıkar karşınıza.

Kadın, kimi zaman yalnız bırakılmak ister. Düşünmesi için çok önemlidir yalnızlık. Böyle durumlarda, kendini analiz eder. Fakat ilişkileri konusunda süre bekliyorlarsa, yalnız kalmak ve düşünmek istiyorlarsa, bu bir tehlike demektir. Çoğu zaman ilişkisinde süre isteyen kadın, geri dönmeyecektir. Çünkü beklenen süre, aslında ayrılık safhası için gereken süredir. Bir erkeğin, bu süre sonunda, kadını kaybetme telaşıyla ortaya çıkan hırsı, yansıtacağı şiddeti ya da sert çıkışları, bir kadının bundan sonraki yaşamında, birlikte iken yaşadığı güzellikleri değil, tüm çirkinlikleri aklında sergilemesine ve ayrılık kararından dolayı ne kadar doğru bir iş yaptığına onu ikna edecektir.

Kadının doğasında, biriyle beraberken bir başkasıyla olma düşüncesi pek yoktur. Varsa bile bu kişilerin sayısı oldukça azdır. Genelde birliktelik sürecinde sadıktırlar. Kendileri için duyulan endişe, kıskançlık ve tutsaklık, kadını olumsuz etkiler. Bunun aksine kadına duyulan güven, huzura giden yol demektir.

Sabit fikirli bir kadını ikna etmek zordur. Böyle durumlarda sakin olmak, fikirleri paylaşmak, hataları konuşmak, yine olmuyorsa en mantıklısı susmak gerekir. Bazen susmak, en etkili çözüm olabilmektedir.

Aslında kadını anlamaya çalışmanın bir faydası yok. Kadın nasıl sevmek isterse, öyle sever. Bir erkeğin
hayata
bakış açısı, mizah yeteneği, hırsı, düşünceleri ya da arzuları bir şekilde çekebilir kadını. Ama en önemlisi, onun ne istediğini değil, onun neler beklediğini bulmaktır. Kadın, bir erkeğin kendisi için en iyisi olduğunu bilmek ister. Her istediğinin yapılması veya ona verilmesi değil, genel olarak düşüncelerinin kendisiyle aynı oranda karşısındakinden saygı görmesi önemlidir.

Tüm bunlar yapıldı, fakat kadın gitmek istiyorsa, hayatınıza geri dönün. Bazen gitmek, onu geri kazanmak olabilir. Tabi bunu beklememek gerekir. Hatıralarla vakit kaybetmek çare değildir. Kadının beklediği kişi siz değilseniz, hiçbir şey fayda etmez. Kitaplarınıza, dostlarınıza, düşüncelerinize dönün. Yeni açılan sayfaları, olabilecek en güzel haliyle yeniden doldurmaya başlayın. Yaşam, beklediğiniz kadar uzun olmayabilir. Kaybedilenler, hatıralar içinde harcanan zamanla geri gelmeyecektir.

Bir Kadın Çocuktur Aslında.

Çocuk gibi davranmayı sever. Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak okşamalıdır erkek kadını. Ama aynı zamanda hiçbir kadın çocuk muamelesi de görmek istemez. Söylediği şeyler çocukça da olsa dinlenilmesini, dikkate alınmasını ister. Yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz ama asla onu bir çocuk olarak görmeyeceksiniz...

Bir Kadın Güçlüdür Aslında.

Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez. İster ki erkeğin gücü kendisine huzur versin. Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler. Böylece hem daha çok kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güce sahip olduğunu görecektir. Ancak kadını gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz. Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar...

Bir Kadın Sevgidir Aslında.

İçinde her zaman olağan üstü bir aşk taşır. Sevdiklerinden kolay kolay ayrılamaz. Sevdiklerini kolay kolay kıramaz. Zor sever ama tam sever. Bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir ve birisini ya da birşeyi sevmezse de onu asla sevmesi için zorlayamazsınız. Belki kolayca yüreğine girebilirsiniz. Ancak beyninde yer etmemişseniz her an terk edilebilirsiniz. Sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette. Bunun nedeni ise dizginleyemedikleri "acımak" duygusudur...

Bir Kadın Yalnızdır Aslında.

Hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz. Kendisine ait bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır. O dünyaya kimsenin girmesine izin vermez. Hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz. Yalnızlık onun sığınağıdır. O sığınağa ne zaman gireceğine, ne kadar kalacağına hep kendisi karar verir. Sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz...

Bir Kadın Çılgındır Aslında.

Neler yapabileceğini hemcinsleri dahi hayal edemez. Yaratıcılığının sınırı yoktur. Ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler. Hoyratça harcamaz yaratıcılığını. Sadece erkeğine saklar. Bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız demektir. Çünkü yaşamınız asla sıradan olmayacaktır...

Bir Kadın Hayattır Aslında.

Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor. Yemek yemek, su içmek bile. Bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz? Anlıyorsanız ne mutlu size. Anlamıyorsanız ne yazık ki yaşamıyorsunuz...!
DEsssT16 - avatarı
DEsssT16
Ziyaretçi
3 Mayıs 2007       Mesaj #684
DEsssT16 - avatarı
Ziyaretçi

İNSAN İNSANIN ZEHİRİNİ ALIR !!!


Dünya yüzündeki kısa konukluğunda insanoğlunu birazcık sevgi mutlu edebiliyor; bir kadını, bir erkeği, bir çocuğu, bir dostu, bir sanat yapıtını sevmek mutluluk için yetiyor da artıyor bile. Gün doğumu, gün batımı, rüzgarda sallanan dal, yaz gecelerini dolduran başdöndürücü yasemin kokusu yüreğinizi mutluluktan titretiyor. Yaşama büyük bir minnettarlık duyuyorsunuz. Hele sevdiğini bilmek...

Birisinin sizi düşündüğünü, iyi olmanız için uğraştığını, sizi koruduğunu hissetmek. Bir de paylaşma duygusunu eklemek gerekiyor buna. Ekmeği, düşünceyi, sevgiyi paylaşmak. Sait Faik'in cümlesiyle söylersek eğer; her şey bir insanı sevmekle başlıyor ....

Oysa biz nelerle dertleniyoruz? Politik mücadeleler, haşin kavgalar, sen-ben itişmeleri, ego çatışmaları sarmalamış çevremizi. Bu dünyaya gelip gitmekte olan bir sincabın mutluluğunu yaşayamıyoruz. Ülke sarsılıyor, içinde bulunduğumuz gemi fırtınaya tutulmuş, yalpalayıp durmakta. Bu sarsıntıları etimizde kemiğimizde hissediyoruz. Başımız dönüyor, midemiz bulanıyor. Tek başına mutluluğun yetmediğini anlıyorsunuz. Sizi çevreleyen ortam durmadan mutsuzluk, durmadan kavga üretiyor. Televizyon ekranında kavga, Meclis'te kavga, gazete köşelerinde kavga, sokakta kavga...

Bu ülkenin insanları, hayatı kendilerine cehennem kılmak için ne mümkünse yapıyorlar. Ne sağlığın değerini biliyor çoğumuz, ne sevginin, ne kibarlığın, ne inceliğin... Bir kabadayı tavrı, "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" böbürlenişi, öfke şehvetine kapılmış insanlar yaratıyor. Bu soruyu sorana demeliyiz ki: "Evet, senin kim olduğunu biliyorum. Üç beş yıl sonra ölüp gidecek ve dünyadan izi silinecek bir fanisin. En ufak bir hastalık alıp yerden yere vurabilir seni. Bir dakika sonra başına ne geleceğini bilemezsin. Onca malı mülkü, parayı, rüşveti de yanında götürmene imkan yok.

Nedir bu ihtiras? Nedir bu kavga? Nedir bu yetinmeme? Jean Paul Sartre, "Başkaları cehennemdir!" demişti. Biz bu kültürden gelmiyoruz. Bizim Akdeniz aydınlığı vurmuş kültürümüzde "Yalnızlık Allah'a mahsus!" denir. Ve, inanılır ki "İnsan insanın zehrini alır!" Doğrudur da. Mutluluk bizi sarıp sarmalayan dostlarımızdır, paylaşma duygusudur, merhamettir, erdemli kalmak onurudur, sevdamızdır.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
3 Mayıs 2007       Mesaj #685
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Dışarının soğuğundan
bir dağ hanında içilen kahvenin sıcak buharına
böğürtlenlerle dolu dağlarda,
yaylalarda yenilen lefsenin keyfine
gürül gürül akarken donan ırmaklara
çetin denizde çırpınan teknelere
martıların eşliğinde dalgalarla yenen azığın tadına
yaz çiçekleriyle dolu bahçelerin kokusuna
tarlaların bereket dolu havasına
taşraya götürür bizi bu melodiler

Sunde; merhaba Telemark
Bernhof ile batıda
dağ otelinin ardındaki karanlık ormanda

avcılarla heyecanlanıp
sarp fjordlarda korkar
bir köhne mabette duygulanırız

dağda uğulduyan yelle coşar
bir göl kıyısının rutubetinde irkiliriz

dağ yolunun yalnızlığında
unutulmuş mezarlığın sessizliğinde
belki kaybedilenlerle
buruk bir çocukluk aşkına dalıp gideriz
bu halk türküleriyle

Cem Güneş
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
3 Mayıs 2007       Mesaj #686
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Hayat Bahçesi

Bahçe tarumar. Ama gözler önüne serilen
Görüntünün sesi mi olmalı sözler? Serçe
Cıvıltıları, çan sesleri, at pislikleri,
Rüzgârın kuru yapraklarda bıraktığı
Hışırtı yapışıyor sanki yirmi yıldır
Kullanılmayan bahçeye, babanın ölümüyle.
Toplumsal arkeoloji mi ırgalayan beni
Tahrik eden, edilen bir leş kargası gibi?
Meraklıyım. Budanmamış güller çılgın
Palmiyelerin kuru dallarının altında,
Kendiliğinden ölen çiçekleri toplanmamış
Zakkumun. Gübre ve çürüyüş. Tohumdaki ev
Kale gibi gözlüyor şimdiki ve geçmişteki
Yaşantıyı: Kız ve erkek çocuklar burada
Denge buldular nilüfer yapraklarında, çember
Çevirmişti büyükler havuzda, sonra fırladı
Resimden haylaz damat ve gelinler. Ama
Onlar bir kez kapıdan girdiler mi
İçeri, gözleri parlardı babanın, ayrıldılar mı
Bir kaptan bakışını giyer, şapkasını geçirir
Sözüne, kimse evde durmak istemezdi
Tanışmamak için gözü dönmüş yalnızlıkla.
Oysa ölümün görevi ne, gelir padişah
Tekillik. Tek, sonra birden aynı
Merdiven basamakları, aynı işçilik, aynı
Anlamı bulunca evin biçeminde, dünya
Ne kadar acı dolu, herkesin kendi
Kefesine uygun dağılan. Acı aynı,
Zevk de, ama kefen ne kadar geniş
İşe, ağırlığın ne kadar fazla ise
O kadar götürüyorsun işte öteye.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Mayıs 2007       Mesaj #687
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
AŞKIN F HALİ

Sorgusuz sualsiz olacak sevgilerin!
Sonsuzca yazılacak,
İzafi evreninde sevmelerin kara tahtasına…

Milyarlarca kapısı olacak kalbinin
Ama sen istediğin kapıyı çalacaksın korkmadan
Sebepsizce “seni seviyorum” der gibi

Her düşünceni söyleyecek ve göstereceksin
Basit bir öpücük, faili meçhul bir aşk gibi
Yaşamak, yaşatmak, öldürmek gibi

Basitçe sevecek(!)
Basitçe sevileceksin(!)
Karanlık, ütopyalar, basmayacak güneş ülkeni…

Beklentilerin basit olmayacak,
Beklediklerinin ışığında kararacak kadar.
Sevecek, sevilecek, kırılacaksın ki o kadar…

Can verirken hayatlar kanayan yaralarının altında,
Belki de sadece kalpleri olmadığı için…
Gözyaşlarının bengisine âşık edebileceksin birilerini,
Cezbe gelecek kırılgan umutları, ağladın diye…

Haykırabileceksin
“İnanmıyorum” diye, kimseden korkmadan
Yüzyıllarca anlatılan aşk masallarına…

Haykırdıkları için sevilerini
Yıllardır yalnızlığın mahpusunu yatanlar gibi…

Aynaya baktığında göremesen bile kendini
Gözlerime derinlemesine baktığında göreceksin ferimi
Yani bizatihi gene kendi suretini
Güleceksin içinden sebepsiz sevgilerin sebepsizliğine

Sorgusuz sualsiz yaşanmışken hayatın
Sebepsiz yaşanmalı sevgilerin de
Basit birinin verdiği basit bir öpücük gibi…
Yaşamla ölüm arasındaki hayat gibi…

Farz et ki kısacık birbağlılığın ötesindesin(!)…
Unutulmuş sevdalardan kalma bir çığlık bir de,
Leyla Mecnun’a hiç sormadı “neden ben?”diye
Yani biliyordu diğerlerinden farkını, öyle mi?
Ama diğerleri yoktu ki bağlanılanların ötesinde!..

Birkaç kırılgan cümle de senin için ey yukarıdaki!

Hiç büyümeyenler içindir hayat
Ne kadar ciddi yaratsan da hep çocuk kalabilenler içindir,
Bu basitleştirilmiş hayatlar ve kırılmış düşler…
İşte bütün bunlar aşkın "F" halinde çekimlenen yalanlar…
DEsssT16 - avatarı
DEsssT16
Ziyaretçi
4 Mayıs 2007       Mesaj #688
DEsssT16 - avatarı
Ziyaretçi
>>>İşadamı,ofisinde geç saatlere kadar sekreteri ile ciddi ciddi

>>>çalışır. Geç olmuştur, günün yorgunluğuna ek olarak
acıkmışlardır.

>>>
>>>"Hadi çıkalım artık, gidip bir şeyler yeyip evlerimize
gidelim" >>>
>>>Çıkarlar, bir lokantada iyi bir akşam yemeği yerler, biraz da
alkol alırlar, sora işadamı, sekreterini evine bırakır.O ara,

>>>sekreter,nezaketen, bir kahve içmek isteyip istemediğini
sorar.İşadamı da neden olmasın diye düşünüp
kabul eder. Kahveyi içki
takip eder, içkiden sonra ruhlar ısınır ve birlikte

>>>olurlar.İşadamı kalkar, evine gider.
>>>

>>>Sabah 04 civarıdır. Arabayı parkeder, cebinden bir tebeşir
>>>çıkartır,ceketine pantolonuna bir kaç çizik atar biraz tebeşir
tozu serper
>>>ve içeri girer. Karısı ayakta beklemektedir.
>>>
>>>"Neredeydin ?"diye
sorar.İşadamı da
>>>
>>>"Aysel'le geç saate kadar çalıştık, sonra yemeğe gittik, onu
eve bıraktım yemekten
>>>sonra, ama beni kahve içmeğe çağırdı, kahveydi, sohbetti,
içkiydi derken kendimizi yatakta bulduk, anca toparlandım, geç kaldım,

özür dilerim karıcım" der.
>>>

>>>"Yalancııııı ! Yine bütün gece o zibidi arkadaşlarınla bilardo
oynayıp bira içtin di mi !
>>>sen adam olmayacaksın ruhun serseri !"

>>>
>>>
>>>Neymiiiiiiiş?!
>>>
>>>DAİMA DOĞRUYU SÖYLEYİN,
>>>
>>>NASIL OLSA KARŞINIZDAKİ İNANMAK İSTEDİĞİNE İNANIR...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Mayıs 2007       Mesaj #689
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Birden İki Damla Düşer...Ölüm Ölür..

Tutsam dokunsam dersin yaşamın telleri dokunur parmakların kanar.

Kan ağlardı
Bulaşırdı rengi
Göz çıban
Akardı aynı nehirde
Buluşacaklar gibi


Vakit sessizlik..İpi kopuk uçurtma avare,yürekte har ölesi tutmuş uçmakta.

Dudak kıvrımında tebessüm
Sen olmuş
Bir buse
Tadı anzer balı
Yanar ciğerin
Diğer yanı
Boşluğu dolduran
Yaşam adı


Sessizliğin ertesi sensizlik..Saatin tiktakları susmuş vurur çıldırsıya içime ölüm saati

Ölüm ne ki bedene
Yazarken,düşünürken
Hissetmek
Gülümserken birden yokluğuna
Düşmek
Ölmekten öte
Beterdir bilene
Sen yoksan
Ölüm ne ki de hele


Düşlerken..Düşlerim düş olup seyrederken hayatın sunduğu hediye adın ,hediyemle yaşadı adım

Dokunur titrek ellerim
Düşerken gözlerime gülüşün
Serin fırtınalar kopar
Geçersin bu yoldan
İşte derim yaşıyorum
Ne güzelsin sevdiğim
Ömrüme ömür bildiğim

Hoşgeldin der sol yanım..Hoşgeldin...Tutulurum..Seni sana anlatmaya lal olur dilim


Kelimelere sığdıramağım
Gülen yanım
Sımsıkı yumarım gözlerimi
Gitme kal diye
Ellerim birleşir ellerinle olur
Hissederim
Sevgin Munzur olur Nemruta giderim
Dicle Fırat sahile vurur
Semaya çıkar şavkın
Ben o zaman nefeslenirim
Senle verdiğin hediyenle
Adınla ,gururla başım diklenir
Yaşıyorsun işte derim yaşıyorsun
Yani senle..
Seninle adım yaşamak!

Birden iki damla düşer kanıma fırtına kopar... soğuk!

Uyanırım senli düşlerden
Uyanıkken kanım ölür
Ben sensiz hep
Ölüyüm
Ölüm
ölür
CyniX - avatarı
CyniX
Ziyaretçi
5 Mayıs 2007       Mesaj #690
CyniX - avatarı
Ziyaretçi
annem olsa..
Korkunç bir gece, ilikleri ıslatırcasına yağan bir yağmur ve şiddetli

bir rüzgar var..

Damlaların her biri birer kurşun gibi.. Herkes evine kapanmış, bakkal

kapatıp gitmek üzereyken ıslanmaktan üzerine yapışmış çubuklu

pijamaları, başının üzerinde geçirilirken kenarı yırtılmış naylon poşet,

ayağında karşıdan karşıya geçerken ıslanmış terlikleri ile adamın biri

nefes nefese koşmuş ve içeri girmiş..

'İki tane simit alabilir miyim lütfen?..' demiş titreyip gözlüğünün

üzerindeki yağmur damlalarını pijamasının yakasında temizlemeğe çalışarak..

'Sadece iki simit mi?.. Başka bir şey yok mu?..'

'Yok.. Bir tane benim, bir tane de Mary için..'

'Mary?.. Mary eşiniz mi?..'

'Öyle tabii..' demiş adam ağlamaklı bir sesle, 'Annem olsa bu havada hiç

beni böyle dışarı gönderir miydi?..'

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri