Arama

Hayata Dair - Sayfa 78

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 269.183 Cevap: 1.657
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
19 Haziran 2007       Mesaj #771
RuYa - avatarı
Ziyaretçi


Sponsorlu Bağlantılar
Hayatımın belki de en dik yokuşunu iniyordum..
Yanaklarımdan hazan yağmurları gibi süzülen göz yaşlarım cayır cayır yanan kalbimi soğutmaya yetmiyordu.
Mevsim dışarıda yazdı... içimde sonbahar...
Ne yağdırdığım yağmurlar yetiyordu ne kopan fırtınalar..
içimdeki cehennemi söndürmeye.
Dikti.. dimdik bir yokuş.
Yürümüyor adeta yuvarlanıyordum.
Taa cehennemin dibine.
Oysa ki cennetteydim.
Kollarında huri gibi hissediyordum kendimi.
Dudaklarından tadıyordum balın en tatlısını.
Şimdi ise cehenneme biletim kesilmiş.. hıçkırıklarla yürüyordum.
Sensizlik cehennemin ta dibi.
Umursamadan terk ettin. İttin beni...

Zuhal Aksulu

*TeoDora* - avatarı
*TeoDora*
Ziyaretçi
19 Haziran 2007       Mesaj #772
*TeoDora* - avatarı
Ziyaretçi
Mütevazi
Hayalini kurmuyorum güzelliklerin
Sponsorlu Bağlantılar
Çirkinlikler gelmesin
Ne dost gerek ne yaren
Gelenlerim gitmesin

Dört duvar ortasında
Gün ışığım bitmesin
Gece ambargosunda
Mum alevim sönmesin

Ütopyalarımı düşünmüyorum
Eriştiğim yitmesin
Bir çarığa razıyım
Ayağım kesilmesin


RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
19 Haziran 2007       Mesaj #773
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Elimizde tuttuğumuz sudur hayat
dökÜlÜr elimizden, istemesekte
kadının göz yaşı gibidir hayat
kandırır hep bizi gÜvenmesekte

bir tatlı gÜlÜmseyiş hayat
bir gÜzel söz, inanmasakta
karanlık bir gecedir hayat
aydınlık olacağına inansakta

başladığı gibi bitecektir hayat
bizimle geldi bizimle gidecektir
fanidir ve tadacaktır ölÜmÜ
bitmesini hiç istemesekde


FANİ

Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
21 Haziran 2007       Mesaj #774
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Naz dedi ki: Belki bu geceden sonra ne gözlerimiz buluşur ne ellerimiz.
Gerçeğin rengine vurgunum ben,
senin yalancı ateşine pervane değilim…
Kavuşmanın da ayrılığında aşkı hatırlattığına inanırım;
O yüzden ne ayrılıktan ne de vuslattan bahsetme.
Karanlık sabahı özletir,özlem bir değirmendir,AŞK öğütür…

Niyaz dedi ki: Ne olur bir damla vuslattan bahsedelim,ayrılığı aşkın
lugatinden silelim.
Sen benim gerçeğimsin beni kendinle vurdun,
ben sana hem ateş hem pervaneyim.
Ayrılığı vuslatta buluşturalım,bişeyciği kalmaz..
Karanlığı sabaha alıştıralım,yüzü aydınlansın.

Naz dedi ki: Hep benim çemberimde dolanıp durma,
git biraz gönlümden öteye,beni bekleyip durma.
Bu sevda yangınını yakınlardan seyredip durma.
Bilesin,söndüren ben olacağım ümitlerini,ümitlere aldanıp durma.

Niyaz dedi ki: Başım döndü,ne olur bu çemberi döndürüp durma.İki gönül bir
oldu,gayrı öteye gidemem ki…
Hasret öyle çabuk büyüdü ki,engel olamadım.
Sevda yangını beni yakmaz,ısıtır.Ümitleri söndürme,gemileri yakma.
Yaksan da bu denizlerden elbet bir geçen bulunur.

Naz dedi ki: Ateşi savdım kül istyiorum.
Aşina değil,el istiyorum.Vuslat değil,terk istiyorum.

Niyaz dedi ki: Sen sende oldukça,sen bende oldukça,
ne ateş kül olur,ne aşina el olur.Ne vuslat terke döner,ne terk vuslatı
bırakır.

Naz dedi ki: Elveda Niyaz!
Vedalar bile “El” bugün.Gönlüme uyan yar bulamadım,
bulmak da istemedim,istek de istemedim.

Niyaz dedi ki: Ne olur veda edip gitme,
gönle uyar yar bulunur,yeter ki sen iste,istemeyi iste.
Ne olur naz etme!..

Naz: nazlanıp hiçbir şey söylemedi…
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
21 Haziran 2007       Mesaj #775
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Bir tılsımı olmalıdır hayatın,
Vazgeçilmez bir öfke gibi,
Zaptedilmeyen bir aşk aranışı gibi,
Kaptırıp kendini şiirler yazma gibi,
Bir kadehi fırlatıp aynalara,
Gecenin büyüsünde çıldırmak gibi.
Böyle bir tılsım yoksa,
İsteksiz isteksiz oluyorsan traşı,
Bir küf bağlamışsa bütün heyecanlarını,
Bir insanı düşünmüyorsan en ciddi konferansta bile
Ve
Bir anda çalıştığın yerden istifayı basıp
çekip gitmek
gelmiyorsa İçinden;
Bir kapı önünde tozlu bir paspas bile olamazsın...!
Çetin ALTAN
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
21 Haziran 2007       Mesaj #776
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
ÇOCUKLARIN SESSİZ ve masum tebessümlerinin özlemindeyim.
Masumiyete, gerçek sevgiye öylesine hasretim.
Yaşlandıkça eskiyor mu, yaşlanıyor mu duygular?
Yaşlılar ve çocuklar; aynı gibi görünseler de, ayrı diyarlardalar sanki.
Ufaklıklarda heyecan ve neş’e, yaşı ilerleyenlerde nedense bir hüzün ve bir telâşe..
Yıllar bu kadar güçlü olabiliyor demek...
Heyecanı burukluğa, neşeyi garipliğe dönüştürebilecek kadar güçlü...
Çocukların dilinde ‘bir zamanlar’ ibaresi yok, onlar heyecanla bir ‘büyüyünce’ kelimesi iliştiriveriyorlar sözlerine.
Ve büyüyorlar..
Keşke büyüdükçe küçülmese hayal ve ümit kaplı dünyaları.

İnsanı yaşlandıran, geçmişe özendiren, ândan uzaklaştıran, hayali yanlış yorumlayışıdır belki...
Hayalin ardında gerçeği bulamayışın verdiği hayal kırıklığı mı demeli yoksa?
Şu yaşlarda, yani yirmilere yeni adım atmışken, hayat hiç çekilmez ve hiç yaşanmaz görünmüyor. Hayalin hayal ve gerçeğin gerçek olduğunu bilmek gayreti yaşama isteğimi pekiştiriyor.
Belki yaşı ilerlemiş kimselerin ifadesiyle ‘hayat henüz ciddi tecrübelerle gelmedi karşıma, belki bu yüzden hayatı seviyorum.’
Ancak düşünüyorum ki, büyüklerin hep 'tecrübeleriyle' anlattıkları hayat ve benim zihnimdeki hayat çok farklı.
O onların yaşamıydı ve sıra benimkinde. Onların hayatını tekrarlamak için gelmediğimi düşünüyorum.
Belki onların başarılı olamadığı imtihanlar ve kendilerini yaşamdan soğutan tecrübeler bir başkası için hayata daha çok sarılma vesilesi olurdu.
Belki matlaşan cümleler bir ışıltıya bürünürdü bir gün.
Gün gelirdi, bulutların üstünde dolaşanlar yeryüzünde ve yanıbaşlarında uçuşan mutluluklardan haberdar olurlardı.
Hem bize lâzım olan muhabbet değil midir? Ve içimizdedir muhabbet.
Bence neş’e ve paylaşımdır hayatı yaşanmaya değer kılan...
Bir dostumun benimle paylaştığı hadis-i şerifte, Peygamberimiz aleyhissalâtu vesselam “Hiçbir şeyleri yoksa, insanlar neş’elerini paylaşsınlar” buyuruyordu.
Neş’e ve paylaşım.
İlâhî sevk, şevk ve tecellilerin paylaşımı...
Böyle olduktan sonra, bulutların üstünde uçmak ve küçük bir odada kalmak arasında pek fark kalmıyor.
Hayal kırıklığı da kayboluyor.
Sevmek kalıyor geriye.
Hem de her yaşta, yakaladığımız her an ve her mekânda, herşeyi sevmek.
‘Keşke’lerden uzakta, pişmanlıklardan ve yaşlanmışlıklardan kurtulmuş bir yaşamak seriliyor önümüze.
Çocukların bakışlarındaki ışık kadar gerçek ve sade...
Öylesine bir masumiyetle yaşamak...
RABİA NAZİK KAYA
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
21 Haziran 2007       Mesaj #777
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Ben acılar denizinde boğulmuum
İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını

Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
Bütün gemiller söndürmüş ışıklarını

Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını

bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
Yılların içimde bıraktıklarını...

Ümit Yaşar Oğuzcan
DrAm3vLH - avatarı
DrAm3vLH
Ziyaretçi
21 Haziran 2007       Mesaj #778
DrAm3vLH - avatarı
Ziyaretçi
Estikce.. Hayata Dair..

29.5.2007 - Hasretinden Prangalar Eskittim

Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
***** yalana.

Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
21 Haziran 2007       Mesaj #779
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Bir muamma denizindeyiz. Uzun, meşakkatli bir yolda gidiyoruz meçhule. Bazen mutlu, bazen hüzünlü. Her ne kadar gülsek te sonunda hep acı, hep ayrılık, hep gözyaşı.

Bir tiyatroda kim başrol oynamak istemez ki! Roller dağıtılır; kimi mutlu, kimi hüzünlü alır rolünü.Peki ya nasıl oynarsın? Harfi harfine mi yoksa bazen doğaçlama mı? Anlayamazsın bazı şeyleri, cevap ararsın. Bulamazsın cevabını, uydurursun bir şeyler. Peki ya bulursan cevabını!..Kusursuz mu oymamış olursun rolünü?

Soy ağacı gibi bir de hayat ağacı vardır. Çok narin bir ağaç. Özenle bakmak, sulamak, konuşmak ister. Sevgini hissetmek, ruhuna sarılmak hatta ruhuna, dolayısıyla da bedenine sahip olmak ister.
Bir de hayat yolu vardır. Kusursuz bir yol. Kimi zaman eğri, kimi zaman da doğru giden bir yol. Dünyanın yolu, insanın yolu...

Öyle var olma ya da olmama oyunu değil bu! Derinliklerin oyunu. Sığ gelse de bazı şeyler, aslında her şey çok derindir. Düşünceler, sevgiler, yaşamlar...
Anlam arayışları sürer belli belirsiz. Bazen farkına varırsın gerçeklerin, anlarsın, bazen de yabancı kalırsın; hiçbir şey anlayamazsın.

Durduramazsın oyunu. Perde aralarında prova yapamazsın. Zaman durmaksızın akıp gider. Son durakta inmeyi bekleme! Varamazsın yolun sonuna. Sadece kendi sonuna varırsın. Saatin durmuştur artık, hayatın değil.

İnsan etkilendiği şeyi etkiler. Etkiye tepkidir bu. Nasıl dünyanın yolu insanın yolunu etkiliyorsa,insanın yolu da dünyanın yolunu etkiler. Kimi zaman savaş, kimi zaman barış; kimi zaman açlık, kimi zaman bolluk...Her şey hayatın dengesindedir. Her şey dengedeyken sorun yoktur. Önemli olan bu terazinin ayarının bozulmamasıdır.

Ayarı bozulan bir şey güzel olur mu? Güzel olan yoksa ayarlamak mı? Bir söz vardır: Azı karar, çoğu zarar diye...

Hayat oyunu, hayat ağacı, hayat yolu...

Bazen sıksa da bazen güldürür; bazen solsa da bazen canlanır; bazen patikaya girse de bazen açılır ufuklar... Ahmet Çaylar

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
22 Haziran 2007       Mesaj #780
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
İki şey: aşk ve şiir
bunlar kuşkuyla çiftleşir
bir şey eksiktir sanki
ve vakit vardır daha,
ikircikler içinde
sallamaz Eflatun'u
çünkü pazarlık
birazbilgi işidir,
çığlık çünkü
avurtlarından değil
iliklerinden kopar
öksüz çocukların,
Ferazdak'ın savunması gibi
şeytansı, cesur,
silmeye çalışma yavrum,
iki şey: aşk ve şiir
mutsuzlukla beslenir biri
biri ona dönüşür

ikisi de
düzeltilmez
gelişir

Cemal Süreya

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri