Arama

Hayata Dair - Sayfa 81

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 269.193 Cevap: 1.657
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
9 Temmuz 2007       Mesaj #801
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş
Mavilerde sefer etmek!
Sponsorlu Bağlantılar
Bir sahilden çözülüp gitmek
Düşünceler gibi başıboş.
Açsam rüzgara yelkenimi;
Dolaşsam ben de deniz deniz
Ve bir sabah vakti, kimsesiz
Bir limanda bulsam kendimi.
Bir limanda, büyük ve beyaz...
Mercan adalarda bir liman..
Beyaz bulutların ardından
Gelse altın ışıklı bir yaz.
Doldursa içimi orada
Baygın kokusu iğdelerin.
Bilmese tadını kederin
Bu her alemden uzak ada.
Konsa rüya dolu köşkümün
Çiçekli dalına serçeler.
Renklerle çözülse geceler,
Nar bahçelerinde geçse gün.
Her gün aheste mavnaların
Görsem açıktan geçişini
Ve her akşam dizilişini
Ufukta mermer adaların.
Ne hoş. ey Tanrım, ne hoş,
İller, göller, kıtalar aşmak.
Ne hoş deniz deniz dolaşmak
Düşünceler gibi başıboş.
Versem kendimi bütün bütün
Bir yelkenli olup engine;
Kansam bir an güzelliğine
Kuşlar gibi serseri ömrün

Orhan Veli

cyrmınal - avatarı
cyrmınal
Ziyaretçi
9 Temmuz 2007       Mesaj #802
cyrmınal - avatarı
Ziyaretçi
"Farz edin ki her sabah hesabiniza 86400 Amerikan Dolari kredi veren bir bankaniz var, ama bir günden digerine hiç bakiye devretmiyor.Tutari ne olursa olsun, kullanmadiginiz bakiye miktari her aksam iptal ediliyor. Böyle bir durumda ne yapardiniz? Tabii ki son kurusuna kadar çekerdiniz!!!! Aslinda, hepimizin böyle bir bankasi var. Adı ZAMAN...
Her sabah ise, iyi seylere yatirim yapmadiginiz kismini silip, hesabiniza zarar kaydediyor. Hiç devretmiyor. Kredi miktarindan bir kurus fazla kullandirmiyor. Hergün size yeni bir hesap açiyor. Heraksam günün bakiyesini yakiyor. Eger günlük depozitolarinizi kullanmadiysaniz, bu zarar sizindir. Geriye dönüs yok. Yarindan avans çekmek yok. Bugünü, bugünkü depozitonuzla yasamalisiniz. Ona yatirim yapin ki, size saglik, mutluluk ve basari olarak geri dönsün. Zaman akip gidiyor gününüzü gün etmeye bakin!
BIR SENE' nin degerini anlayabilmek için sinifta kalan bir ögrenciye sorun. BIR AY' in degerini anlayabilmek için, premature bir bebegi dünyaya getiren anneye sorun. BIR HAFTA' nin degerini anlayabilmek için, haftalik derginin editörüne sorun. BIR DAKIKA' nin degerini anlayabilmek için, treni henüz kaçirmis bir kisiye sorun. BIR SANIYE' nin degerini anlayabilmek için, bir kazayi kil payi atlatmis bir kisiye sorun. BIR MILISANIYE' nin degerini anlayabilmek için, olimpiyatlarda gümüs madalya kazanan kisiye sorun. Sahip oldugunuz her ani degerlendirin. Daha fazla deger verin, çünkü onu çok özel biriyle, zamanini harcamaya degecek kadar özel biriyle paylastiniz. Sunu untumayin ki zaman hiç kiseyi beklemez.
Sponsorlu Bağlantılar
Dün artik mazi oldu. Yarin ise muamma. Bugün ise avuçlarimizin içinde bize sunulmus bir armagandır. Dostlar nadide mücevherlerdir, süphesiz. Sizi güldürür, basari için cesaretlendirirler. Size kulak verir, sizinle övgü sözlerini paylasir ve her zaman kalplerini size açmaya hazirdirlar.
Dostlariniza ne kadar deger verdiginizi gösterin..."
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Temmuz 2007       Mesaj #803
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Beni okuyorsanız eğer, buralara kadar ulaştıysanız yani, sizin de
bu ortamda dostluk ve sevgi aradığınızı ya da er geç arayacağınızı
düşünüyorum... Örneğin okumakta olduğunuz bu dergiye
emek veren kişiler, birbirini görmeden, tanımadan sevdiler,
dostluk adına çabalarını sürdürdüler... Birbirimizi görmeden,
tanımadan ve sadece "hissederek" yürüttüğümüz dostluk
ilişkisi yaşamımızdaki diğer ilişkilerden çok farklı gelişiyor..
Gerçek yaşamda önce fizikleriyle, giyim kuşamlarıyla, sonra da
fikirleriyle ve yaşam görüşleriyle, zihinleriyle tanışırız insanların..
Oysa burada, sanal ortamda, önce fikirler ve görüşler ön plandadır,
birbirimizi zihinlerimizle tanırız, severiz ( ya da sevmeyiz smile )
ve bazen de tanımak isteriz, görüşür tanışırız....Değer verir,
dost oluruz.. Çok sevdigim bir şair ve filozofun, Halil Cibran'in
sözlerini yazım süresince paylaşacağım sizlerle: "Dostunuz size
aklından geçenleri açıklarken ne 'hayır'ı ne de 'evet'i
ona söylemekten korkmayınız. Ve o sustuğunda yüreğiniz
onu dinlemeyi sürdürsün; eğer dostun senin içindeki denizin
alçalacağını bilmek zorundaysa, bırak yükseleceğini de bilsin..
Yanlızca zaman öldürmek için aranılan dost nedir ki ?
O, sizin ihtiyacınızı karşılamak içindir, yoksa anlamsız
boşluğunuzu değil.. Ve dostluğunuzun uyumunda,
bırakın kahkahalar yükselsin ve zevkler paylaşılsın..."
Bazen bu büyü bozulmasın diye, dürüst olamadığımız için,
bu tanışmayı istemeyiz. Karşımızdakinin dürüstlüğü veya
bizimki. Bir şekilde kafamızda hep dürüstlüğü sorgularız,
güvenmek isteriz yazılana, dostlarımıza.... Gerçekten o kişi mi...
Gerçekten böyle mi düşünür.O mu gerçekten bizim etkilendiğimiz,
sevgi duyduğumuz... Yoksa yalan mı bize söyledikleri... Yoksa...
Yoksa... Bize sevgiden bahseden, yüce duyguları bayrak etmiş
kişi, evinde eşini veya çocuklarını döven biri mi? En azından,
insanları, iddia ettiği kadar sevmiyor olabilir mi? Zaman içinde
tanıdıkça kuşkular başlayacaktır... Hiç kimse yalanı sürekli
sürdürecek kadar zeki değildir...Ve hiç kimse de bu yalanlara
sonsuza kadar inanacak kadar saf değil...Dürüstlük, özgürlük
demektir ve özgürlük kısıtlanmamalıdır asla... "Özgürlüğünüz,
kendisine vurulmuş olan zincirlerinden kurtulduğunda,
daha büyücek bir özgürlüğe zincir olur." Sürdürmeye
çalışacağımız yalan, hatırlamak zorunda olduğumuz uydurma
kişilik en çok kendimizi rahatsız edecektir bir gün... İnsan
karşısındakini bir süre aldatabilir belki... Hatta uzun bir
süre de bunu devam ettirebilir... Ama kendini kandıramaz,
bunu hep sürdüremez. Sürdürürse, kişilik sorunları
başlayacaktır, yarattığı kahramanı yaşatmaya çalışırken,
kendisini yaralamış, hatta öldürmüş olabilir...
Ne kaybederiz oysa, ne olur boyumuz kısa veya uzun ise,
zayıf veya şişman isek... Sağlığımız yerinde veya değil ise...
Eksiklerimiz varsa... Paramız olsa veya olmasa...
Veya o filmi görmemişsek, o şiiri duymamışsak....
Ya da o ülkeye gitmemişsek...Sesimiz güzel değilse...
O konuya yabancı isek....Söylediğimiz yaşta değilsek...
Manken-fotomodel bir kadın veya atletik vücuda
sahip bir erkek değilsek.. Ya da yaşamımızda olmadığını
söylediğimiz birileri varsa... Ne farkeder dostluk adına..
Yalanların esiri olarak yaşamak ve
bir gün herşeyden kaçmaktansa,
dürüst olmayı denesek dostlarımıza ve kendimize...
Yarattığımız dünyanın birgün başımıza çökmesindense...
Daha kötüsü, bir başkasının dünyasını yıkmaktansa....
"tıpkı okyanusun sahilinde durmadan kumdan
kaleler yapan ve sonra da bir vuruşta
gülerek yıkıveren çocuklar gibi. Oysa sizler kumdan
kaleler yaptıkça okyanus sahile daha çok kum yığmaktadır,
ve yaptığınız kaleleri yıktıkça okyanus sizlere gülmektedir.."
Kendine mükemmel bir kişilik yaratmak çok kolay...
Zor olan, olduğunu dürüstçe olabilmek... En acı gerçeğin
bile en güzel yalandan üstün olduğunu hatırla...
Dürüstlük temelinde oturan dostlukların daha değerli
ve uzun ömürlü olacağını ta içinde biliyorsun...
Unutma,uzun vadede dürüstlük her zaman galip gelecektir...
Kendini zor olsa da, acı olsa da, kabullen... Çünkü sen biriciksin,
çok değerlisin. Sonradan acısını çekeceğin hayalleri
yaratma.."Acınız, idrakinizi kaplayan kabuğun kırılmasıdır.
Nasıl ki, bir meyvanın yüreğinin güneşi görebilmesi
için kabuğunun çatlaması gerekir, acı da sizin için öyledir.
Kalbinizi güncel yaşantınızın mucizelerine hayran tutabilseydiniz,
acınız mutluluğunuzdan daha az görkemli olmazdı. Tıpkı;
tarlalarınızdan geçip giden mevsimler gibi, yüreğinizin
mevsimlerini de kabul edebilseydiniz, Pişmanlık ve üzüntülerinizin
Kış'ında çevrenize huzur içinde bakabilirdiniz... Acılarınızın çoğu
kendinizce seçilmiştir. İçinizdeki hekimin hastalıklı benliğinizi
tedavi amacıyla verdiği tatsız ilaçtır...

Alıntı
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
9 Temmuz 2007       Mesaj #804
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Yaşanmamış hatıralar bilirim
Büyülü sonbahar akşamlarında
Bulutlar üstünde su kenarında
Yalnız hayal edilen hatıralar
İşte; en ürpertici nağmelerle
Bizim şarkımızı söyliyen rüzgar
Sen dudağında gülümsemelerle
Ben gözyaşlarımla, bu alemdeyim
Fakat yine bizbize, başbaşayız
Duymasan düşünmesen de; unutma
Bir daha bu anı yaşayamayız.

Görülmemiş manzaralar bilirim
Karda, kışta, belki de ilkbaharda
Hür denizlerde, kuytu ormanlarda
Sadece hissedilen manzaralar
Bak. Dinle, neler anlatıyor yağmur
Üşüyorum üşüyorum beni sar
Karanlık başladı, gitme ne olur
İnan değişen manzaralar değil
Kilometreler ayıramadı bizi
Fakat bir gün gelir de birleştirir
Beyaz bir güvercin kanadı bizi

Söylenilmemiş mısralar bilirim
Hüzün dolu yağmurlu gecelerde
Alev çalgıların sustuğu yerde
Yalnız, yalnız düşünülen mısralar
Bilinen şeyler huzur içinde
Bilmenin bilinmez bir korkusu var
Bak bütün rüyalarım nur içinde
Çünkü, bugün havasını kokladığın
Denizaşırı bir diyar bilirim
Ve o diyarda seninle beraber
Yaşanmamış hatıralar bilirim...

Ümit Yaşar OĞUZCAN

CyniX - avatarı
CyniX
Ziyaretçi
10 Temmuz 2007       Mesaj #805
CyniX - avatarı
Ziyaretçi
Kalabalığın içinde yalnız kalmayı da öğrendim…
Yalnızlığın içinde kalabalık kalmayı da..
Ve sen benim aziz dostum,
Bu ikisini de yaşıyorken aynı huzuru
Bulabiliyorsan;
Ve kimseye ihtiyaç duymadan sevebiliyorsan;
Özlemlerini gömebiliyorsan küçük yüreğine;
Ve kızgınlıklarını, öfkeni kusabiliyorsan
Alabildiğince yaşıyorsun demektir hayatı…
Üzdü mü salla gitsin? Demeye inat
Üzüleceğini bile bile sevmenin, yaşamanın
Tadını çıkar sen…
Hayat da böyle bir şey işte…
Bazen üzdü mü salla gitsin deriz,
Bazen de gözyaşlarımız yüreğimize akar
Ama bilmemiz ve unutmamamız gereken
En önemli şey
Hayatta en çok kendimizi sevmemiz
Gerektiğidir aslında…
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
10 Temmuz 2007       Mesaj #806
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Belki sende benim kadar yalnızsındır diye
Dayanamam yeni bir acı hatıraya bile bile
Anlamlandırabilmek için hayatı tutundum sana
Ne göreyim kirlenmemiş yer kalmamış aşkta
Unutup olanı biteni yeniden
İçimdeki çocuk ağlasada derinden
İnadına kalbin çekinmeden düşsede aşka
Sonunda sadece kanayan bir aşka
Bir hayat daha olmalı yeniden
Sevmeyi öğrenmeli büyümeden, kirlenmeden
Haykırmalı ne varsa kalan
Yüreğinde cana kilit vuran yasakları dinlemeden... BANU GÜNEŞ
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
10 Temmuz 2007       Mesaj #807
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Bir an önce ikna et o karanfili
O şiirden çıkıp gelsin
Ve eleştirmenlere söyle
Edip Cansever türü bir incelik gösterip
İncitmesinler ölen şairlerin şiirlerini
Saygıdandır
Biraz bekle hele bir ustalar uyusun
Yoksa gelmem sana

Sıkıyönetimlerde yalnız başına dolaşan
Mahkemelerde tanıklığı kabul edilmeyen
Ve bir kibrit alevinde
İnce bir fikir gibi parlayan
Her şairi barındıracak bir şiirin içine girip de
Kapısını penceresini aralamadan
Gelmem sana

Şiir ve sen
Öylesine nazlı ve duyarlısınız ki
Sol yanımda tarafsız bir orman
Sağ yanımda taraflı bir ağaç
Çağır beni
Derelerin denizleri görme düşü gibi
Al beni
Dışarısı yağmur
İçimde bir yaprak büyür gibi
Yasin Erol
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
10 Temmuz 2007       Mesaj #808
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Bazen ask gider...
ve hayatta gider onun peşinden
terk edildiğin yerde öylece kalakalırsın
bir sabah uyanırsın ki gözünü açtığın ömür senin ömrün değildir
aynada tek parça görünen bedenin aslında lime limedir
nefes diye içine çektiğin ciğerlerinde parçalanmış aşkının cam
kırıklarıdır.
Her sabah ölmeyip neden uyandığına lanet edersin


bazen aşk gider
önünde bir kadeh rakı küllükte bir ölüm dolusu izmarit öylece
bakakalırsın arkasından..
kulağın hiç çalmayacak olan telefondadır
zaman dursun saatler hiç geçmesin istersin
tanrım ne olur gerçek olmasın ne olur güneş doğmadan geri dönsün
teninde baksa tenin kokusunu getirse bile dönsün yeter ki
hiçbir şey sormam,
ona bu geceyi yaşanmamış sayarım unuturum yeter ki aşık
olmasın..

içimde durmaksızın çığlık atar dualar
ama bazen aşk gider ve o çaresizce yalvardığın tanrı bile gider peşinden
sonra sabah olur güneş doğar
aşkın gelmez bir türlü bir gecede değişir ömrün
o bir türlü inanmak istemediğin kader seninle alay eder gibidir..
ömürünü adadığın yıllarını önüne serdiğin aşkın bir gecede başka bir
hayata karışmıştır işte bir gecede bir başkasının aşkı olmuştur
İNANAMAZSIN!

Bazen aşk gider..
Ve sen yıllardır içinde yaşadığın yürekten valizler dolusu anılarla kendi
yalnızlığına taşınırsın..
Elin varmaya varmaya boşaltırsın dolapları...
Çekmeceden çıkan her giysi parçası onunla
geçirdiğin anıların tarihiyle ağırlaştıkça agirlasir...
Onun kollarinda geceler boyu cennet uykularina
karistigin yatak sen giderken utancindan bakamaz yüzüne
bakamaz
Dogmamis bebegin yerine koyup büyüttügün
cam önündeki o küçük mor menekşe yapraklarına kondurduğun
veda öpücüğüyle büker boynunu..

Valizlerini kapinin önüne yigip yüzün sırılsıklam son bir sigara içip
yığılırsın koltuğa Gidiyorsundur iste...
Askini kendi ellerinle bir baska aska teslim edip..
Ömrünü onun ömrüne, hayallerini onun hayallerine,
sevdani onun sevdasina ekleyip...
Bazen ask gider...
Ve adresi degisir evinin...
Sesinin tonu degisir, yüzünün rengi...
Yastiginin sicakligi, yedigin yemegin tadi uykuların değişir
Ve rüyalarin her aksam açip girdigin kapidan başka bir sevda giriyordur
artık..

Her gün oturdugun koltukta
o bakmaya doyamadığın gözlerin ışığında bir başka sevda oturuyordur
Yillardir evinde agirladigin, masalarina konuk
oldugun, hayatlarini paylastigin dostlarinin
kahkahalari arasina bir baska ses karisiyordur artık..

Senin gölgene aliskin duvarlar bile çoktan kabullenmiştir yokluğunu
Her gece uyudugun yastiga bir baska sevda bırakıyordur
kokusunu
O öpmeye kiyamadigin dudaklarda bir baska sevdanın adı
Askinin o tek cennet bildigin uykularinda
bir başka sevdanın rüyaları..

Bazen ask gider ve anilarda gider pesinden...
Siz hiç o yüreginize sigdiramadiginiz askinizi
bir baska sevda için aglarken gördünüz mü?...
Ben gördüm!...
Kör oldu gözlerim onunla sevdasina ağlamaktan
Bir alev topu gibi onun için çiglik çiglik yanarken
siz hiç askinizin önünde diz çöküp
"Bu kadar çok seviyorsan birakma onu, sana kiyamam ne olur git,"
diye yalvardiniz mi?...


Onu bir baskasinin kollarinda düsünürken siz
hiç geceler boyu aklinizi kaçirmamak için kendi
kendinize bagirdiniz mi: "Unut onu, unut onu,
unut onu ya da ÖL!..."
içinizdeki o durmak bilmeyen yanginin acisini dindirsin diye kanatincaya
kadar bileklerinizi isirdiniz mi?...

Göz yaslari içinde yastiginiza gömülüp her
Tanri'ya siginmak istediginizde artik baska bir yürege sevdalı
olan askinizi ondan geri istemekten utanip dua
etmekten vazgeçtiginiz oldu mu hiç?...
Siz hiç yana yana sevdiginiz bir sevgilinin yanına
gençliginizi serip güle güle baska bir aska
ugurladiniz mi?...
Bazen ask gider!...
Ama ölüm gelmez bir türlü...

Ne yapsaniz öfke duyamazsiniz, giderken bir
kibrit aleviyle atese verdigi ömrünün alevleri içinde eriyip
giden yüzünüze siliniz giden kokunuza,
kül olan yüreginize dönüp bir kez bile bakmayan o sevdaniza...
Anlarsiniz asktir bu, öfkeyi bir türlü yurduna kabul etmeyen..
Vefasiz bir unutusa kurban olsa da solup yitmeyen
Hayattan soğutup size ölümü özleten...
Ölü bir bedende canli kalmakta direnen...
Anlarsiniz asktir bu...

Bazen ask gider...
Günler geçer ardindan ve aylar...
Bazen de yillar...
Bebekler büyür, insanlar yaslanir, insanlar ölür
esyalar eskir, evler yikilir, kurur agaçlar...
Sokaklarin adi degisir...
Acilar bellegin acimasizligina teslim olur...
Sevilen unutur, seven yanar..
Bazen ask gider...
Ya da siz gittigini sanirsiniz...

CEZMi ERSÖZ
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Temmuz 2007       Mesaj #809
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Maskeli Duygular.

Maskeli duygular var yüreğimizde, itiraf edemediğimiz...söylemek isteyip de söyleyemediğimiz...maskeler var yüreğimizde, söküp atmaktan korktuğumuz...duygular var saklayıp, maskeler taktığımız...hadi, hadi cesaret...çıkarıp at maskeni ve önce kendin gör yüreğini...maskeli duygular yaşarız gönül sofrasında...boranlar, hazanlar, kasırgalar gelip geçer, ezip geçer...korkarız aynaya bakmaktan zaman zaman...duygularımız vardır kendimizden bile saklayıp, itiraf edemediğimiz...maskeli sevmelerimiz olmasın, maskeli acılar, maskeli özlemler, maskeli hıçkırıklar...maskesiz, maskesi olmayan bir sevda isterim, başımı alıp gidecek...maskesiz olsun özlemler, dile getirilsin isterim...ayrılıkların bile maskeli yaşandığı bu hada, ben bir yolcuysam eğer...maskesiz yaşamak, maskesiz isterim, ölmek...sök at maskeni artık, aç gözlerini, aç yüreğini sevgiye...maskeli duygular yaşanır şehrin birinde...
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
12 Temmuz 2007       Mesaj #810
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğunu kendi kendine sormaya başlamış.

Bulduğu hiçbir cevap ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş... Ama aldığı cevaplar da ona yetmemiş. Fakat mutlaka bir cevabı olmalı diyormuş.. Ve dolaşıp herkese bunu sormaya karar vermiş... Köy, kasaba, ülke dolaşmış bu arada zaman da durmuyor tabi ki.

Tam umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar ona - "Şu karşıki dağları görüyor musun, orada yaşlı bir bilge yaşar istersen ona git belki o sana aradığın cevabı verebilir. " demişler.

Çok zorlu bir yolculuk sonunda Bilgenin yaşadığı eve ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye ;Hayatın anlamının ne olduğunu" sormuş ...

Bilge sana bunun cevabını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor demiş...

Adam kabul etmiş... Bilge bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve içine de silme bir şekilde zeytinyağ doldurmuş. Şimdi çık ve bahçede bir tur at tekrar buraya gel... Yalnız dikkat et kaşıktaki zeytinyağ eksilmesin, eğer bir damla eksilirse kaybedersin..

Adam gözü çay kaşığında bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış evet demiş kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı(!)

Adam şaşkın... Ama demiş ben kaşıktan başka bir yere bakmadım ki... Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel, demiş Bilge... Adam tekrar bahçeye çıkmış gördüğü güzellikler büyülemiş muhteşem bir bahçedeymiş çünkü... Geri geldiğinde bilge, adama bahçe nasıldı diye sormuş... Adam gördüğü güzellikler karşısında büyülendiğini anlatmış..

Bilge gülümsemiş, ama kaşıkta hiç yağ kalmamış demiş ve eklemiş

-Hayat senin bakışınla anlam kazanır ya sadece bir noktayı görürsün hayatın akıp gider sen farkına varmazsın...Ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın akıp giden zamanın anlam kazanır...

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri