Arama

Sonsuz Aşk - Sayfa 106

Güncelleme: 26 Ekim 2014 Gösterim: 506.882 Cevap: 2.787
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
1 Mart 2007       Mesaj #1051
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Damla damla aniden girdin hayatima
Sirilsiklam ettin sevgi selinle
Sponsorlu Bağlantılar
Gittiginde henuz kurumamisti dallarim
Hayatimin ilk ve son yaz yagmuru

Karaydi bulutlar soguktu hava
yagmur yagiyordu bardaktan bosanircasina
Sen gitmistin bir daha dönmemek uzere
Hayatimin ilk ve son yaz yagmuru



perihan
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Mart 2007       Mesaj #1052
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu kadar kolay değil
Böyle bitmez aşklar
Sponsorlu Bağlantılar
Ellerin hasetinden
Böyle terkedilmez
Bu yanlış benim değil
Gözümde yaş durmaz
Yorgunum küskün değil
Aşka göğüs gerdim

Gidecek yerim olsaydı giderdim
Kapını aç ne olur
Kapını çalan benim

Ellere ne oldu dert oldu niye
Gururum kirlendi kem gözden kem dilden
Sebebim olanlar bayramlar etsinler
Benim bayramlarım şenliğim sensin

Yetmedi sevişmeler
Yetmedi öpüşmeler
Ruhum huzur bulur
Yanımda ol yeter

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Mart 2007       Mesaj #1053
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
GÜL KIZ
Genç adam, işe giderken hergün yolunun
üzerindeki güllerle dolu bahçeye bakmadan
geçemezdi. Her sabah o rengarenk güller içini
neşeyle, sevinçle dolduruyordu. Günler geçtikçe
güllere bakan gözleri, bahçedeki eve takılmaya
başladı . Çünkü, son günlerde o evde, tül perdenin
gerisinde bir genç kızın silüetini görüyordu. Her
geçişinde güllere ve pencerede belli-belirsiz görünüp
kaybolan genç kıza bakmadan edemiyordu.
* * * *
Bir sabah her zamankinden daha erken yola çıktı.
Bahçenin önüne geldiğinde yüreğinin titrediğini,
içinin ürperdiğini hissetti; her gün tül perdenin
arkasında gördüğü kız, bahçede gülleri suluyordu.
Güzel kız, genç adamı görünce yüzü kızararak içeri
kaçtı. Genç kızın hayali gözlerinden kaybolmasın
diye gayret eder gibi gözlerini sabit bir halde bir
güle dikerek öylece kalakaldı. Gördüğü güzelliğin
etkisinde kalmış, sevdalandığını düşünüyordu.
Genç adam, artık hergün bir öncesine göre
biraz daha erken geçiyordu, kızı tekrar görürüm
umuduyla. Fakat tüllerin gerisinde görünüp kaçan
bir silüetten başka şey göremiyor, kahroluyordu.
Genç kız da her sabah heyacanla tüller arkasına
geçiyor, genç adamın gelmesini bekliyordu.
* * * *
Bir gün, genç adam bahçenin önünden geçmedi.
Genç kız gün boyunca boşuna bekledi. Ertesi gün,
daha ertesi gün yine boşuna bekledi, genç adam
gelmedi. Genç kızın yüreğine hüzün doluyordu.
* * * *
Başka bir gün, yine umutsuz gözlerle yola
bakarken, bir grup insanın omuzlarında tabutla
geçtiklerini gördü genç kız. Aklından geçen
korkunç düşünceden tüm vücudunun titrediğini
hissetti, yüreği sıkıştı; yoksa genç adam ölmüş
müydü !.. Genç kız yine hergün tüllerin arkasına
geçiyor, boş gözlerle dışarı bakıyordu. Yüzü de,
artık bakmadığı, sulamadığı gülleri gibi soluyordu.
* * * *
Genç adam bir gün yine geçti bahçenin önünden.
Bir aydır yattığı hastaneden sonunda çıkmış,
ilk iş olarakta güllü bahçenin önüne gelmişti.
Ama ümit içinde geldiği bahçenin önünde, gülen
yüzü asıldı; bahçedeki güller solmuş, pencere kara
perdelerle sımsıkı kapatılmıştı. Genç adam yolda
oynayan çocuklara sordu; "Bu evde kimse
yaşamıyor mu?" Bir çocuk; "İhtiyar bir kadın
yaşıyor." dedi. Genç adam cevabını duymaktan
korkarcasına, başka bir soru sordu ;
" Burda yaşayan genç kız ne oldu ?"
Çocuklardan biri atıldı; "O öldü."dedi, genç adamın
yana düşen kollarını, yaşaran gözlerini görmeden
başka bir çocuk atıldı; "Verem olmuş, dün öldü."
* * * *
Yıllar sonraydı, küçük bir çocuk heyacanla
annesiyle babasının yanına koştu,
güller arasında, sallanan sandalyede
oturan ihtiyar adamı göstererek bağırdı;
"Dedem gülüyor, dedem gülüyor baba !.."
Koşarak ihtiyarın yanına gittiler, gülerken hiç
görmedikleri yüzüne baktılar. Elinde bir gül olan
ihtiyar adamın yüzüne, gerçekten bir gülümseme
yayılmıştı; biten bir hasrete seviniyormuş gibi,
yıllardır görmediği birine kavuşuyormuş gibi mutlu
bir gülümseyişti bu. Fakat gözleri kapalıydı...

Ahmet Ünal ÇAM
sirine78 - avatarı
sirine78
Ziyaretçi
2 Mart 2007       Mesaj #1054
sirine78 - avatarı
Ziyaretçi
Genç kız yine acılar içinde odasında yatıyordu. Henuz hayatının baharında ölümle yüz yüzeydi. Babası onu kurtarmak için gazetelere ilan vermiş, para teklif etmişti. Ama onun kalbinin teklemesi değil, kalbinin içindeki sızı ilgilendiriyordu. Sevdiği aklına geldi bir damla yaş daha döküldü gözlerinden. Ayrıldıklarından beri tam beş çile dolu yıl geçmişti. Aslında sevgilerinin arasına o kahrolası para girmişti. Hatırlıyorduda sevdiği ona birkeresinde:
- Ben zengin değilim belki ama seni seven bir kalbim var. Sana sadece onu verebilirim, demişti.

Zaten sevgiye muhtaç birisi başka ne isteyebilirdiki. Kendisini sevmesi yeterdi.O en çok Saçlarının dökülmesine üzülüyordu. Çünkü sevdiği öpmüş koklamıştı saçlarını. Her dökülen saç yüreğine bir hançer olup saplanıyordu. Şimdi tek isteği sevdiğinin son anlarında yanında olmasıydı. Ne olurdu onu birkez daha görebilse, onu birkez daha koklayabilse.Bu düşünceler arasında uykuya daldı.

Babası heyecanlı bir şekilde kızının odasına girdi. " Müjde kızım,kalp bulundu " dediğinde kızının bir peri güzellliğinde, sevdiğinin özleminden ıslanmış yüzüne baktı ve çıktı odadan...

Genç kız, bir hafta sonra kendine geldiğinde sanki başka bir dünyadaydı. İçinde acaip bir his vardı. Sanki bu dünya ona çok farklı gelmişti. Aklına yine sevdiği geldi. Kalbi eskisinden daha hızlı atmaya başladı. Kalbi değişmişti ama sevdiğini eskisinden daha çok sever olmuştu.

Bir gece ansızın uyandı uykusundan kalbi çok hızlı atıyordu. Bu durum sürekli böyle devam etti.Doktora gitti, durumunu anlattı. doktor:
- Bir aya kalmaz geçer, demişti.
Ama aradan aylar geçmesine rağmen durum aynıydı.

Birgün bahçeye çıktı Çiçekleri seviyordu. Kırmızı güllerin yanına gitti. Kalbi hızlı hızlı atmaya başladı. En çok kırmızı gülleri severdi. Çünkü sevdiği ona benzediğini söylerdi hep. Birden kapı çaldı. Kapıyı açtı kimse yoktu. Yere baktı bir mektup vardı ve onaydı. Mektubu açtı ve kalbi hızlı hızlı atmaya başladı. Bu onun kokusuydu. Koltuğuna zarzor oturabildi. Zarfın içinden mektubu titreyen ellerle çıkardı ve okumaya başladı :
" Sevdiğim, bugün sevdamızın altıncı yılı. Seni hep sevdim. Seninle ayrılmak zorunda kaldığımızdan beri, bir kalbe iki sevginin sığmayacağını bildiğimden ne birini sevdim ne de evlendim. Her günüm çile ve azapla geçti. Hergün sana şiirler yazdım, hergün şiirlerimi okudum ve hergün ağladım. Tam beş yıl boyunca hergün yazdım, okudum, ağladım. Birgün önüme bir fırsat çıktı. Bu fırsatı reddedip kendime daha fazla haksızlık edemezdim. Belki seni unuturum diye senden çok uzaklara gittim. Ama şimdi seni daha çok özlüyorum. Her gece yanına geliyorum o masum yüzünü okşuyor yanaklarına öpücükler konduruyorum, sen uyanıyorsun benim geldiğimi anladığını sanıyorum ama sen o tatlı uykuna geri dönüyorsun. Sevdiğim hep ben geldim senin yanına artık sen gel olurmu. Kırmızı güllerimize iyi bak. Ve artık unutma içinde seni senden daha çok seven bir kalbin var artık. Ona iyi bak olurmu. Kırmızı güllere ve kalbimize iyi bak. Seni yanıma gelene kadar bekleyeceğim sevdiğim Hoşçakal..."





bence asıl özür sevmemek ve üretmemektir.!
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
2 Mart 2007       Mesaj #1055
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Gücüm yok... Ey sevgili tükendim artık! Çek ipimi öleyim...
Aşk Olur Adı
Sen!
Ey yalnızlığımın adı, sevdanın adresi, sonsuz ahı hasretimin. Tükenmeyen hülyalarımın sahibi dil-i suzan.
Benim bitmeyen yanlızlığım, yanlızlığımın bitmeyen umutışığı. Ruhumun sahibi, yüreğimin canyoldaşı dilruba.

Beni diyar diyar süren gurbet ellere, seyyah edip gezdiren, hasretini çektiren ölümüne… Sonsuz acılara gark edip kanlı yaşlar döktüren gözlerimden… Gözlerindeki aşka mahkum kılan ve azat etmeyen bir ömür…
Çıkıp gitme zamanı şimdi yine ey yar, uzaklar düşünce bir kez yüreğe, sen düşünce hayale, ruhumu zaptetmek mümkün müdür?… Ki, gittiğim her yerde senden izler ararım, hiç bir yerde olmadığını bile bile. Olmadık zamanlarda aklıma düşersin, yaralanırım…

Dilimin ucuna her geldiğinde dilimi ısırırım, seni sevdiğimi haykırmamak için. Seni sevdiğimi yalnız sana söylemek için bir gün kavuştuğumda. Ne varki her yaklaştıkça uzaklaşıyorsun…
Ama artık anlıyorumki sana kavuşmak sonsuz bir hayal, yine de sevdamı yükleyip yüreğime, seni bulmak, sana söylemek için sevdiğimi. her sabah düşerim yollara yeniden…
Şimdi her seher çıkıp dağlara ismini haykırırım yankılı kayalara…
İlan-ı aşk ederim, dinlemeselerde beni! Duymasalarda!
”Ey dağlar, ey nehirler, ey rüzgar, ey bulutlar, ey insanlar duyduk- duymadık demeyin, ben onu seviyorum,” derim…

Sensiz hayat yok benim için, yaşam yok. Söz vermiştim sevdama, yaşarsam aşk için yaşarım yalnız, aşkım için… Ölürsem aşk için…
“Gönül her zaman gelmeyeni beklermiş” derler, sevdası saklı duran sevgiliyi. Gelmese de bir ömür yine beklenirmiş o sevgili…

Sen benim bir ömür hasretini çektiğimsin, beklediğimsin ey yar. Bütün boşluklarını seninle doldurdum ömrümün… Yazdığım bütün şiirlerde, söylediğim bütün şarkılarda sen vardın yüreğimde. Aşka dair ettiğim bütün yeminlerde sen vardın yanımda. Gelmesende bekleyeceğim…
…../Düşlerim dağınık şimdi, kara bulutlar kümelenip durur usuma, acılar çöreklenip yüreğime, yerden yere vurur beni olmadık zamanlarda. Ben seni sevdiğimden beri, ilmek ilmek hasret dokur ömrümün gergefine zaman… Seni ne zaman özleyip ağlasam güzelleşir yeryüzü, güzelleşir gökyüzü, ışık dolar gözlerime… Sevgiyi damıtır en derin yerinden gözlerim… Aşk olur adı…
Ey yar yıldızım yitikse şimdi, doğmuyorsa ve ışımıyorsa gecelerime ay. Beni terkedip başka ufuklarda parlıyorsa, almıyorsa beni kucağına bir vefalı dost gibi ve gelmiyorsa beklediğim sabah. Özlediğimde yanımda yoksan eğer, uzaklar acımasızca vuruyorsa.
Ben yine de hep seni düşlerim ışıl ışıl, seni özlerim zifiri gecelerde de olsa…


Şimdi her gece bir tren kalkıyorsa gönlümün istasyonundan sana doğru, elim kalkmıyorsa ve sallayamıyorsam verdiğin mendili ardından. Gözyaşlarım ateş olup düşüyorsa ve hüzün olup yakıyorsa düştüğü yeri sebep sensin.
Meğer ki aşk imiş beni bağlayan hayata bu güne kadar. Her soluk aldığımda sevdayı hissettiğim içinmiş, sevdayı yüreğimde ölümüne taşıdığım içinmiş ki yaşamışım… Ve savunmşum yaralı kalbimi, hicranlar içinde de olsa, savunmuşum gözyaşımı kimseye aldırmadan.
Bilki, tomurcuklar açmadan kuruyorsa dalımda, her bahar bir tek kan gülleri açıyorsa gülşende, ey aşk, ey sevdiğim sensin sebep…
Şimdi ölüme hüküm giyiyorsam her yargılandığım yerde, hüznün acılı ırmaklarında kalıyorsa hayallerim ve sonunda kırılıyorsa kalem. Bil ki sebep sensin ey aşk, ey sevgili.
Ben sefilliği, garipliği, çölü, kimsesizliği, sahrayı, sahrada derviş olmayı, aşka mahkum olmayı senin için seçmişim ey yar…
İstersen sev beni! istersen kır! Acıt, ez, öğüt, paramparça et.Gücüm yok tükendim ey yar! Çek ipimi…
Söyle, ne desem son sözüm sorulup, zülfün boynuma dolandığında, Söyle ne etsem, nereye gitsem…
Ah! etsem, delinir mi kara bağrım? Yaralı geyikleri kurtulur mu canevimin?
Söyle, son sözüm sorulduğunda, tutar mı elimi aşk? Toplar mı yerlere savrulan hayallerimi? yaşatır mı anılarda?
Gücüm yok… Ey sevgili tükendim artık! Çek ipimi öleyim…
Nuri Can
NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
2 Mart 2007       Mesaj #1056
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
106461tw5of5
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
2 Mart 2007       Mesaj #1057
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Hayat sıkmaya başladı artık,
Gidiyorum sensizken sensizliğe,
Bir masal gibiydi sen ve dünya
Bir varmış bir yokmuş diye başlayan,
Ve sona doğru yaklaşılan.
Ölümden korkmuyorum artık,
Korkularımı sende bıraktım,
Ölmekten korkmuyorum artık,
Ben ölümü ilk seninle tattım.
İlk gördüğümde gözlerini,
Dünya sanki cennet oldu bana,
Kalbini tanıdığımda
Düşlerim yoluma çıktı her sokakta
Seninle tanışmam bir anlıktı
Kaybetmem de bir anlık oldu.
Ölümden korkmuyorum artık,
Ölmekten korkmuyorum,
Ben ölümü ilk gözlerinde tattım.
Kaybetmekten korkmuyorum artık,
Ben hayatımı sayende kaybetmeye kalktım.
Ne gurur, ne derman kaldı dizlerimde,
Uğrunda yıllarımı harcadım,
Anlatmaya kalktım aşkımı,
Ya ben anlatmayı başaramadım,
Ya sen anlamamayı başardın.
Ölümden korkmuyorum artık,
Son satırlarını yazıyorum,
Sensiz hayatın.
Ölümden korkmuyorum artık,
Ben uğruna canımı adadım.
Sevdiğim, gözlerin hiç geceleri
Ağlamaktan ağrıdı mı senin.
Hiç elin kolunun,
bağlı olduğu oldu mu,
Sen dünyanın en kalpsiz insanını
Sevdin mi hiç,
Uğrunda ölmeyi düşündün mü,
Bu dünyanın yalan olduğunu,
Geç olsa da anladın mı sen.
Ölümden korkmuyorum artık,
Alıştım ben her gün ölmeye,
Ölümden korkmuyorum işte
Benim ruhum zaten hiç bedenimde değil ki
Senin hep o gözlerini izlemekte.
Ölümden korkmuyorum artık,
Yaklaşıyorum her geçen dakika,
Bu dünyadan göçüp gitmeye.
Ölümden korkmuyorum artık,
Korkuyorum dünyada sana birşey olmasından,
Korkuyorum canının acımasından,
Ölümden korkmuyorum artık,
Son satırları yazıyorum,
Korkmadığım ölüme yaklaşırken,
Sana ve hayata.
Ben hep gülümseyeceğim,
O yaşlarla dolu gözlerimle,
Bulutların arasından,
Sana ve yalan insanlara.!

Eren Özen
the_pretty - avatarı
the_pretty
Ziyaretçi
2 Mart 2007       Mesaj #1058
the_pretty - avatarı
Ziyaretçi
resimli siir 14

duygularim10100
Son düzenleyen the_pretty; 2 Mart 2007 15:20 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
BARIŞ - avatarı
BARIŞ
Ziyaretçi
2 Mart 2007       Mesaj #1059
BARIŞ - avatarı
Ziyaretçi
Son Aşık

Hasretinle geçiyorken bu gençlik çağım,
Ey sevdiğim, ben ümitsiz değilim gene
Ak düşünce saçların kumral rengine
Kollarında son aşıkın ben olacağım.
Ey basinda simdi sevda rüzgarları esen,
Böyle her gün yollarımdan geçsen de süzgün
Sen benimsin büsbütün terk olunduğun gün ...
O mukadder günü, bilmem, düşündün mü sen?
Ben bir beyaz saçlı asık, sen bir ihtiyar ...
O gun bana yanaşırken ey ilahi yar,
Esirgeme gözlerimden bir son buseni,
Kirpiğinden yavaş yavaş bir damla aksın,
Çünkü, ruhum, sen de o gün anlayacaksın
Ki hiç kimse benim kadar sevmemiş seni!


Faruk Nafiz Çamlıbel
vain - avatarı
vain
Ziyaretçi
2 Mart 2007       Mesaj #1060
vain - avatarı
Ziyaretçi
Ölene kadar yas tutan kuş Türkçe'de her ne kadar "kaba, saba, ahmak" anlamlarını çağrıştırsa da Angut kuşları adeta sadakatin sembolü. Zira bu kuşlar eşlerini kaybettiğinde ölene kadar yas tutuyor.
[IMG]file:///C:/DOCUME%7E1/COMPUT%7E1/LOCALS%7E1/Temp/msohtml1/01/clip_image001.jpg[/IMG]
Eşini kaybeden angut kuşu, ölene kadar yas tutuyor

Angut kuşları, eşi öldükten sonra başka bir kuş ile çiftleşmeden hayatının sonuna kadar yas tutuyor.

Angut, ördekgillerden, tüyleri kiremit renginde evcilleştirilebilen bir yaban kuşu. Türkçede mecazi olarak ''kaba saba, ahmak'' anlamında da kullanılan angut sözcüğüyle adlandırılan bu kuş türü, adeta eşe sadakatin de simgesi.

Göl, bataklık ve akarsularda yaşayan ve yaklaşık 8-10 yıl ömrü olan angut kuşuyla ilgili bilgi veren Gaziantep Hayvanat Bahçesi Müdürü Celal Özsöyler, angutun, ördek-kaz karışımı bir perde ayaklı su kuşu olduğunu söyledi. Celal Özsöyler, bu kuş türünün eşi öldükten sonra başka eş kabul etmeden tek başına ömrünün sonuna kadar yaşadığını aktardı. Özsöyler, sadakatin, angut kuşunu diğer hayvanlardan ayıran önemli bir özellik olduğunu, kelaynakların da angutlar gibi tek eşli olduğunu belirtti.

Özsöyler, angutların ölen eşinin başında bir süre bekleyerek yas tuttuğunu da ifade ederek, ''Bu yas durumu ömrünün sonuna kadar da devam eder.'' dedi. Gaziantep Hayvanat Bahçesi'nde de bulunan angutlar, kendileri için yapılmış özel barınaklarda yaşıyorlar.

Benzer Konular

6 Kasım 2015 / ThinkerBeLL X-Sözlük
11 Mart 2012 / Mira Edebiyat
 Sonsuz
14 Şubat 2013 / buz perisi Matematik