Arama

Şiir Nehri -3- - Sayfa 6

Güncelleme: 10 Ağustos 2020 Gösterim: 101.075 Cevap: 537
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
13 Nisan 2010       Mesaj #51
ener - avatarı
Ziyaretçi
Hüzünlü veda...

Sponsorlu Bağlantılar
Hüzün çöktü gönlüme titriyor yine nefesim,
Ayrılık büktü beli inliyor artık hevesim.
Bakınca ufka anladım kalmamış tek bir Ümit,
İsteklermiş meğer yaşanmadan yapılan tek tenkit.
Benliğimde kalmışşın o mahur çehrenle rüyamda,
Ellerimden uçup giden bugÜn tek hatıranla...

Korkuyorum ikrara neden hala sana yazıyorum?
Olmuyor artık sensiz, yokluğundan kahroluyorum,
Rüyalarımda bile aramaya, hatırlamaya korkuyorum...
Kin mi, nefret mi aşk mı bu adı konamayan sey?
Murad mı, dua mı, beddua mı bilebilsem hey...!
Anladım artık uzaklardasın, vuslat için vakit geç,
Zulmetme artık ne olur sonum için bir yol seç...

Alıntı...


arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
15 Nisan 2010       Mesaj #52
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Unutulmuş Sevgili

Sponsorlu Bağlantılar



Ayrılık ateşinde kül olmuş
Herbir külü farklı taraflara savrulmuş
Belki farlı gönüllerin ağına takılmış
Kalplerin dönüşü var mıdır?
Var mıdır maziye çizgi çekmiş
Kalbin geriye dönüşü?
Dönse de
Sevebilir mi bir daha
Mazide kalmışı,sevgiliyi?
Mazi diyorum,
Unutulmuş sevgiliden bahsediyorum,
Ve bir daha dönülmeyen yoldan,
Dönüp de bakılmayacak,
Bakılsa da görülmeyecek,
Resimlerden bahsediyorum.
Unutulmuş ve bitmiş bir şey
Öyle ki yeri,yurdu bilinmez
Nerde,ne yapar görülmez,
Kalbime sorsam da tanımaz,
Tanımaz ona dair hiçbir şeyi;
Çünkü cananı
Unutulmuşların arasına yazdım.
Bir daha hatırlasam da
Arayamayacağım
Numaraların rehberine kaydettim.
Heran baksam da
Hafızama işleyemeceğim
Numara misalidir; sevgili
Zübeyt Ayhan

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
18 Nisan 2010       Mesaj #53
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Gitmezdin...






Git geldiğin gibi derken dilim,
Binkere gitme dedi yüreğim…
Gitme kal lütfen….
Ama sen hep kahrolası dilimi duydun
Duyabilseydin yüreğimi,
Duyabilecek kadar sevseydin beni,
Kovsaydımda gitmezdin…
Kezban Akdağ
şiirkolik - avatarı
şiirkolik
Ziyaretçi
20 Nisan 2010       Mesaj #54
şiirkolik - avatarı
Ziyaretçi
***Kosmosta bir koğuş

( Şiirin Hikayesini Görmek İçin Tıklayın )

Şiirin Hikayesi

1. Üryan kalır hasenat ... Soru üzerine açıklaması.
Üzerlerindeki riya çarşafı düşünce,hayırlı iş yapıyor görünenlerin gerçek yüzü ortaya çıkar.
Mevlana'dan altta cevap

Ne elbiseler gördüm içinde insan yok,nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok...Hz Mevlana

2. Çoklukta yok olurken yokta var çizdi ressam ...Soru üzerine açıklaması.

Eşya, hayvan bitki her şey vardı, idrak edip anlayacak varlık yoktu ve Allah insan ve cinleri yarattı.
'Ben cinleri ve insanları yalnız beni tanıyıp kulluk etsinler diye yarattım '(Zariyat, 51/56)

3. izotop : Her radyoaktif maddenin, bir yarı ömrü ya da yarılanma süresi vardır.
Biyolojide en çok kullanılan izotop, karbon-14 izotopudur.
Bu izotopun yarıömrü 5730 yıldır.
Bu izotopla yaklaşık 50 bin yıl öncesinin kalıntılarının yaşını ölçebilmekteyiz.





Üstün aklın hükmünde abdal kuluna döndüm
Bize meçhul âlemde
aşkı aşkına gömdüm







Evrende bir infîlâk sonra sonsuz ıssızlık
Kâinat kitabının içi korkunç yalnızlık
Yüzeydeki büyükler ücrada minik bir top
Mukayese etmeye yetmez mi bir izotop?
Yıldızlar baş ucumda aramda yok mesafe
Oğlum! Seyr-ü seferler sanki birer hurafe
Dünyan ise kozmosta bir tozdan koğuş gibi
Tek nefesin idraki yeniden doğuş gibi


Çoklukta yok olurken yokta var çizdi ressam
Şimdi cilbabı riya ruhu sorguya assam
Tende çalmaya başlar günahlardan serenat
Pişmanlık utancıyla üryan kalır hasenat
Hedef, arzu lâl olur biter tul- u emelin
Oğlum! Gerçek şahidin dünyadaki amelin
Dünyan ise kozmosta bir tozdan koğuş gibi
Tek nefesin idraki yeniden doğuş gibi


Bedenleri rehinde insanoğlu dölüsün
Arafatta sorguda, teneşirde ölüsün
Evrende samanyolu minicik bir pencere
Milyar üstü yıldızlar ’Eyvah!’ taki cendere
Ne Dünya ne de Güneş adı anılmaz mekan
Oğlum! Bundan ötesi cihanlar üstü cihan
Dünyan ise kozmosta bir tozdan koğuş gibi
Tek nefesin idraki yeniden doğuş gibi


Tefekküre vakit dar, sanma sakın vakit var
Galaksi eteğinde Dünya üç saat kadar
Kaç milyon insan öldü kaçı kaldı kürede
Güneş her gün doğuyor batıyor bu sürede
Bunca varlık seferber yürüyen an içinde
Oğlum! Gör ki
zamanın zamanzaman içinde
Dünyan ise kozmosta bir tozdan koğuş gibi
Tek nefesin idraki yeniden doğuş gibi


Anlamak istiyorsan nasılı ve niçini
Önce anlamak gerek varlıktaki hiçini
Sesin bir iğne ucu renk dediğin iki renk
B
aşka âlemde varlık bize aykırı ahenk
Koku his ve duygular ancak kendine göre
Oğlum! Senin idrakin aklın dengine göre
Dünyan ise kozmosta bir tozdan koğuş gibi
Tek nefesin idraki yeniden doğuş gibi


Gök yere uzandıysa inkârdaki kahırdan
Arş titremeye başlar ansızın bir sahurdan
Vakit dolana kadar görüldü çok alamet
Kopar
zaman dilimi o an başlar kıyamet
Zaman mekân izafi ölçüler izafidir
Oğlum! Cürmünü bilen ulema ve sâfidir
Dünyan ise kozmosta bir tozdan koğuş gibi
Tek nefesin idraki yeniden doğuş gibi


Üstün aklın hükmünde abdal kuluna döndüm
Bize meçhul âlemde
aşkı aşkına gömdüm
Tarif edilmez dehşet; akıl, izan kaybolur
Öğrendim dediklerin medcezirde gayb olur
Sanma ki mesafeler vasıtayla aşılır
Oğlum! İlim marifet, görmeyene şaşılır
Dünyan ise kozmosta bir tozdan koğuş gibi
Tek nefesin idraki yeniden doğuş gibi



Müjgân Akyüz/MAJ


Tul-u Emel: Hiç ölmeyecek gibi dünyaya dalmak ve düşünmek.

*******************
***Öpme hiç toprağımı


Özürlere sığınma kader kesmiş bağımı
Hak vaki olduğunda öpme hiç toprağımı









İçimdeki darlığa bir ömür biçmeliydim
İşte böyle bir anda düşte var ettim seni
Gözlerinde ısınıp kendimden geçmeliydim
İşte böyle bir anda bana yâr ettim seni
Dirildiğin gün öldün yitti gitti esrarın
Zamanı geri almaz beyhudedir ısrarın



Gözyaşımdan oluşan mermerden tabut olsan
Yine de baş ucunda kalbim sana aldırmaz
Tek perdelik zulmünün seyrine bakıp dalsan
Mezardaki toprağım eziyeti kaldırmaz
Yalan kokan zemini hiç sevmedim bilirsin
Nefrete dönüştürüp hiç sövmedim bilirsin



Seni herkes bilirken bende sen artık tufan
Gün ve
gecemi bırak serabımda da yoksun
Siyah giymiş rüyaya yastık olacak kafan
Beyaza boyadığın yalanın seni yaksın
Gönül yıkan hallerin bana duvak yoldurmaz
Yolda kalmış olsan da gittiğin bu yol durmaz


Umudun neşesini büyütmüştüm içimde
Münzevi yüreğime maşuk olup buyurdun
Kök salmanı istedim sökülmez bir biçimde
Ben
sevgini beklerken ihanetle doyurdun
Özürlere sığınma kader kesmiş bağımı
Hak vaki olduğunda öpme hiç toprağımı


Müjgân Akyüz/MAJ


*******************

***Od, ayaz gelir İbrahim






Akıp giden günahların önüne çağlayan olsam
Masuma ağlayan olsam demir parmak arasında
Pişmanım diye bağıran yarayı dağlayan olsam
Yanan olsam ateşinin hû’ ya dönen çırasında







Öyle andayım ki şu an yüzüm mancınığa vurgun
Akla dumuru yaşatır küfre kapı aralayan
Ateşin karası bile kızaracak kadar kırgın
Hangi şerre hizmet eder çirkefini sıralayan?
Tacizcinin tecavüzü hâlâ az gelir İbrahim
Gam gönlümü kavururken od ayaz gelir İbrahim

Devrinin ker nemrutları şimdi bukağılar yapar
Gelip geçici dünyada övgü nefsini şişirir
Zihne sarhoşluk dolunca nifak tohumuna tapar
Nârda nuru istemeyen, arsız yüzünü pişirir
Haksızlığa mahkûmiyet binler kez gelir İbrahim
Gam gönlümü kavururken od ayaz gelir İbrahim

Emeğiyle kazananlar haksız sövgü alıyorsa
Biraz da îzanın varsa yerin yoktur bu dünyada
Bel altı
sanat zirvede; oskar, övgü alıyorsa
Makamın ehil ellere karnı toktur bu dünyada
Böceklerin kulağına namus saz gelir İbrahim
Gam gönlümü kavururken od ayaz gelir İbrahim

’Yık!’ Dediğin nefs putuna cevaz veriyor mel’ unca
Canımdan can kanatmak mı övündüğün nezaretin?
Safderûn cemaat bulmuş vaaz veriyor mel’ unca
Ömür dediğin tek nefes, yarın nedir mazeretin?
Benden, zavallılar için çok niyaz gelir İbrahim
Gam gönlümü kavururken od ayaz gelir İbrahim

Dostun,
dostunu satması şimdi en büyük sanat
Yüzlerine taktıkları riyakâr maske kusturur
Günüm odama küserken yıldız
gecemi kanattı
Işık diye umduklarım adil nefesi susturur
Gönülleri yıkan kışım yazdan tez gelir İbrahim
Gam gönlümü kavururken od ayaz gelir İbrahim

Akıp giden günahların önüne çağlayan olsam
Masuma ağlayan olsam demir parmak arasında
Pişmanım diye bağıran yarayı dağlayan olsam
Yanan olsam ateşinin hû’ ya dönen çırasında
Güle al olan hayatın rengi boz gelir İbrahim
Gam gönlümü kavururken od ayaz gelir İbrahim

Bana benden daha düşman harap nefsi bildiğimde
Ruhun kirli yanlarını dürebilsem ne olurdu?
Günahların defterini yerden gökten sildiğimde
Ruhundaki mürüvveti görebilsem ne olurdu?
İlim katılmış sofrada sözler ’Söz!’ gelir İbrahim
Gam gönlümü kavururken od ayaz gelir İbrahim

Hoşgörü ve
sevgi ile gün geceyi dolaşınca
İlelebed kini atan payidar ruhlar sevinir
Nurdan nasip alamamış
göz ışığa alışınca
Bütün mahlûkat huzurda eğilmek için devinir
O an iki cihanda dâr bem
beyaz gelir İbrahim
Gam gönlümü kavururken od ayaz gelir İbrahim


Müjgân Akyüz/MAJ


Nakil : Nakleden, işittiğini anlatan
Dumur: Helâk. Körelmek.
Ker: Sağır, işitmez.Kudret, kuvvet.
Bukağı: Türk cambazının bir gösterisi (Ayağı ya da saçları ip üzerindeki makaraya bağlayıp kayma becerisi.)
Cevaz : Ruhsat, izin
Mürüvvet: İnsaniyet, mertlik,yiğitlik
Nezaret: Gözetme,
gözetim
Dâr : Yer, mekân
Payidar: Saygın,sonsuza kadar yaşayacak olan


***Derinlerde nefret ve kibir var


’Şunu iyi bil ki, bu kibir, ululanma, kendini herkesten üstün görme hâli,öldürücü bir zehirdir.
Ahmaklar, bu zehirli şarabı içerek sarhoş olurlar.’
(c.4, 2746-2747) Mesnevi






Varlıkta her birimiz Eşref-i Mahlukattan
Bedenlere bakınca toprağın kiri yok mu
Gafletten uyanmayı bulamazsın lügattan
Melekler arasında nefretin piri(!) yok mu



Vücudun ihtiyacı taam ile kapanır
Pişmek isteyen ruhsa boşlukları affetmez
Hakka nefis katansa nefretlere abanır
İrade bozulunca akıl ile hükmetmez



Nefretsiz olmaz ki ruh cinayeti işlerken
Akıl fikir firarda insanlıktan çıkarır
Kibirli ağızlarla masumları dişlerken
Gözü dönmüş katiller şeref diye yakarır



’Nefsî’ denen bu nefret, ruhu kızıla boyar
Gerek kalmaz şeytana kendisi iblis kalır
Üstün olmak adına ihtiraslara uyar
Şah olurum sanırken oyununda mat olur



Koca okyanuslarda
sevgisizlik ağır yük
Atılan her kulaçta bedel ağır ödenir
Helâk olurken bile nefret öylesi büyük
Eneden b
aşka herkes yokta erisin denir



Sevgi yoksa kalplerde yağmalanır bu dünya
Sevgi yoksa kalplerde boğazlanır insanlık
Nefretle ölmüş ruhu hâlâ diri sanar ya
Muhkem söz karşısında aldanışlar bir anlık



Nedir bu söz, yasa ne? Neden bitti tevâzû
Habib’ in
aşkı ile rüzgârı kim estirir
Kibirden yıkananı korumaz mı eûzü
Hile yapan şeytanın dilini de kestirir



Hak yolundan sapanlar başlar kendiyle harbe
Kıskançlık ateşiyle nefretten gelir kibir
Benlik habire yerken darbe üstüne darbe
Ham kalmış ruhu ile oldum sanır ekâbir



İşte ruhların piri(!) kil gibi mütevâzi
Bil ki
sevgisiz günler ömre bir zül vesselam
Sevgi ve nefret için kurulunca terazi
Nefretleri ruhlardan söküp atsın Ya Mevlam




Müjgân Akyüz/MAJ


Nefretin piri: iblis
Ruhların piri: Mütevaziliği ile örnek insan Hz. Muhammed
Muhkem: Tefsir edilenlerden daha kuvvetli olan söz. İhtimalli olmayan söz.
Ekâbir: Devlet ricali. Rütbece büyük olanlar


Derinlerde nefret ve kibir var


’Şunu iyi bil ki, bu kibir, ululanma, kendini herkesten üstün görme hâli,öldürücü bir zehirdir.
Ahmaklar, bu zehirli şarabı içerek sarhoş olurlar.’
(c.4, 2746-2747) Mesnevi






Varlıkta her birimiz Eşref-i Mahlukattan
Bedenlere bakınca toprağın kiri yok mu
Gafletten uyanmayı bulamazsın lügattan
Melekler arasında nefretin piri(!) yok mu



Vücudun ihtiyacı taam ile kapanır
Pişmek isteyen ruhsa boşlukları affetmez
Hakka nefis katansa nefretlere abanır
İrade bozulunca akıl ile hükmetmez



Nefretsiz olmaz ki ruh cinayeti işlerken
Akıl fikir firarda insanlıktan çıkarır
Kibirli ağızlarla masumları dişlerken
Gözü dönmüş katiller şeref diye yakarır



’Nefsî’ denen bu nefret, ruhu kızıla boyar
Gerek kalmaz şeytana kendisi iblis kalır
Üstün olmak adına ihtiraslara uyar
Şah olurum sanırken oyununda mat olur



Koca okyanuslarda
sevgisizlik ağır yük
Atılan her kulaçta bedel ağır ödenir
Helâk olurken bile nefret öylesi büyük
Eneden b
aşka herkes yokta erisin denir



Sevgi yoksa kalplerde yağmalanır bu dünya
Sevgi yoksa kalplerde boğazlanır insanlık
Nefretle ölmüş ruhu hâlâ diri sanar ya
Muhkem söz karşısında aldanışlar bir anlık



Nedir bu söz, yasa ne? Neden bitti tevâzû
Habib’ in
aşkı ile rüzgârı kim estirir
Kibirden yıkananı korumaz mı eûzü
Hile yapan şeytanın dilini de kestirir



Hak yolundan sapanlar başlar kendiyle harbe
Kıskançlık ateşiyle nefretten gelir kibir
Benlik habire yerken darbe üstüne darbe
Ham kalmış ruhu ile oldum sanır ekâbir



İşte ruhların piri(!) kil gibi mütevâzi
Bil ki
sevgisiz günler ömre bir zül vesselam
Sevgi ve nefret için kurulunca terazi
Nefretleri ruhlardan söküp atsın Ya Mevlam




Müjgân Akyüz/MAJ


Nefretin piri: iblis
Ruhların piri: Mütevaziliği ile örnek insan Hz. Muhammed
Muhkem: Tefsir edilenlerden daha kuvvetli olan söz. İhtimalli olmayan söz.
Ekâbir: Devlet ricali. Rütbece büyük olanlar
Son düzenleyen şiirkolik; 20 Nisan 2010 17:08 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
şiirkolik - avatarı
şiirkolik
Ziyaretçi
20 Nisan 2010       Mesaj #55
şiirkolik - avatarı
Ziyaretçi
Sonsuza kadar



Sevda ikliminde bitsin kederim
Vuslata bağlasın sonsuza kadar
Sana ulaşmazsa makus kaderim
Kendine ağlasın sonsuza kadar



Kaygıyı, korkuyu mahşere atıp
Hayat şurubuna sevdayı katıp
Olamaz denilen rüyaya yatıp
Ruhumuz çağlasın sonsuza kadar



Mahbubun ateşi kalbimde mukîm
Yasaları bozsun hâl bilen hâkim
Derdime çareyi bularak hekim
Yaramı dağlasın sonsuza kadar



Aşkımız bir değil binler devirlik
Kararlı olursan yaşarız dirlik
Allah’ a duamdır hedefte birlik
Mutluluk sağlasın sonsuza kadar



Müjgân Akyüz/MAJ


Rachel’ i anlatmak( Şiirin Hikayesini Görmek İçin Tıklayın )

Şiirin Hikayesi

Tarih 17 3 2003 Kalbi olan, kalbini başkalarının yaraları için merhem niyetine taşıyan bir genç kız öldürüldü Tek gayesi İsrail mezaliminin yaraladığı, öksüz-yetim bıraktığı çocuklara arka çıkmak olan

Henüz 23 yıllık bir geçmişe sahip genç bedenini siper etmeye çalışan ABD'li bir genç kız vahşice öldürüldü

Adı Rachel Corrie

Buldozerlerin önüne kendi bedenini siper ederken ve üstelik Batılı, beyaz, ABD vatandaşı olarak bu siperin işe yarayacağını düşünürken, buldozer iki defa geçti üzerinden

“Bu sabahtan sonra kendimi çok daha iyi hissediyorum. oturup uzun uzun, ne kadar büyük kötülüklere muktedir olduğumuzu ilk elden keşfedişimin verdiği düş kırıklığı üstüne yazdım. oysa en ağır koşullarda bile insan kalabilme gücü ve yeteneğini keşfetmekte olduğumu da yazmalıydım, ki bunu daha önce bilmezdim. GALİBA ASLOLAN, ONUR…” – RACHEL CORRIE







Seni anlatmak mı Rachel ben beni bile bilmeden
Sözüm kızarır çıkarken seni nasıl anlatayım
Buldozerlerin önüne siper olmadı bu beden
Hükmü bitmiş kalemimle dünyayı mı hoplatayım
Asil ve kararlı tavrın karşısında utançtayım
Arzı, insanlık dersiyle konuşturan mağrur Ay’ ım
Seni nasıl anlatayım




’Ezberi bozan kız’ dendi Filistin’ de doğdu adın
Ruhundaki merhamet ve insaniyet yanlarıyla
Kendi milletini bile duruşuyla ezen kadın
Sokaklar kızıl olurken masumların kanlarıyla
Sus oruçlarına giren insanlıktan utançtayım
Arzı, insanlık dersiyle konuşturan mağrur Ay’ ım
Seni nasıl anlatayım




Rachel olmak istemez mi vicdanın soylu bölümü
Hepimiz bir Hrant Dink’ken birimiz Rachel olmadık
Sıradan bir vatand
aşken abideleşti ölümü
Yüreği cesur kadından gerekli dersi almadık
Ganimet hesabı yapan sofralardan utançtayım
Arzı, insanlık dersiyle konuşturan mağrur Ay’ ım
Seni nasıl anlatayım


Müjgân Akyüz/MAJ


Olmaya adımlar


/gururuma...


Gururum kırıldıysa itelendiğim yerde
Büyük nimet olmuştur ruhumun ermesine
Gözümün yağmurları aç gönlümü besler de
Müsebbibidir artık nefsimi yermesine
Yaradanı anmaya
güzel vesile olur
Tek üflemelik nefsim bir nazarla kaybolur


/varlığıma...


Varlığımı yok sayan kalır karşımda mahçup
Suçluluk duygusuyla erir gölgesi bile
Nedamet gömleğiyle
gözler önünden uçup
Mahcubiyet göğünden düşer simgesi bile
Hakkı muhib olarak sonsuza dek susayım
Şaşıp gaflette kalan kör nefsime kusayım


/ölüm hedefime...

Zulmün kapı kırması bin kapıya vesile
Dağların ötesinde vuslat görmüştü Ferhat
Hedefe varmak ister alnının teri ile
Sonucu bilmez ama isyanla etmez feryat
Son darbeyi vurunca kente membayı salar
Diriye can verirken ölüme anlam dolar


/asıl varoluşuma...


Kederin yoksa eğer henüz yarım insansın
Olmaya giden adım acı ve sevinçlerde
Dostun ya da düşmanın varsın gülüyor sansın
Hayatın, kazandığın namuslu övünçlerde
Ben küçücük odamda yine mahkum olayım
Adım arzdan silinsin ’hiç’ te varlık bulayım


Müjgân Akyüz/MAJ
Son düzenleyen şiirkolik; 20 Nisan 2010 17:12 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
Cakma Lady Aga - avatarı
Cakma Lady Aga
Ziyaretçi
20 Nisan 2010       Mesaj #56
Cakma Lady Aga - avatarı
Ziyaretçi


&Bu kul ben miyim

Bu kul ben miyim

Gözümden akan yaşla şakaklarım çatlarken
Izdırapla kıvranıp yatan bu kul ben miyim
Gülüm; gülsün diyerek tebessümü atlarken
Gözlerinin yaşında batan bu kul ben miyim
Bir gülüşe Dünya’yı satan bu kul ben miyim


Usanmadan haykırır bağrımdaki gam taşı
Sînene kahırları atan bu kul ben miyim
Hayatım zulme döndü görünce çatık kaşı
Anılara acıyı katan bu kul ben miyim
Bir gülüşe Dünya’yı satan bu kul ben miyim


Mutluluk hayalini kıyamete bıraktık
Hüzün cehennemine vatan bu kul ben miyim
Aşkımda kaybolmaya ne kadar da ıraktık
Semavatın üstünden çatan bu kul ben miyim
Bir gülüşe Dünya’yı satan bu kul ben miyim



Müjgân Akyüz/MAJ




&Kosmosta bir koğuş
Üstün aklın hükmünde abdal kuluna döndüm
Bize meçhul âlemde aşkı aşkına gömdüm


Evrende bir infîlâk sonra sonsuz ıssızlık
Kâinat kitabının içi korkunç yalnızlık
Yüzeydeki büyükler ücrada minik bir top
Mukayese etmeye yetmez mi bir izotop?
Yıldızlar baş ucumda aramda yok mesafe
Oğlum! Seyr-ü seferler sanki birer hurafe
Dünyan ise kosmosta bir tozdan koğuş gibi
Tek nefesin idraki yeniden doğuş gibi


Çoklukta yok olurken yokta var çizdi ressam
Şimdi cilbabı riya ruhu sorguya assam
Tende çalmaya başlar günahlardan serenat
Pişmanlık utancıyla üryan kalır hasenat
Hedef, arzu lâl olur biter tul- u emelin
Oğlum! Gerçek şahidin dünyadaki amelin
Dünyan ise kosmosta bir tozdan koğuş gibi
Tek nefesin idraki yeniden doğuş gibi

Bedenleri rehinde insanoğlu dölüsün
Arafatta sorguda, teneşirde ölüsün
Evrende samanyolu minicik bir pencere
Milyar üstü yıldızlar 'Eyvah! ' taki cendere
Ne Dünya ne de Güneş adı anılmaz mekan
Oğlum! Bundan ötesi cihanlar üstü cihan
Dünyan ise kosmosta bir tozdan koğuş gibi
Tek nefesin idraki yeniden doğuş gibi

Tefekküre vakit dar, sanma sakın vakit var
Galaksi eteğinde Dünya üç saat kadar
Kaç milyon insan öldü kaçı kaldı kürede
Güneş her gün doğuyor batıyor bu sürede
Bunca varlık seferber yürüyen an içinde
Oğlum! Gör ki zamanın zaman zaman içinde
Dünyan ise kosmosta bir tozdan koğuş gibi
Tek nefesin idraki yeniden doğuş gibi


Anlamak istiyorsan nasılı ve niçini
Önce anlamak gerek varlıktaki hiçini
Sesin bir iğne ucu renk dediğin iki renk
Başka âlemde varlık bize aykırı ahenk
Koku his ve dıygular ancak kendine göre
Oğlum! Senin idrakin aklın dengine göre
Dünyan ise kosmosta bir tozdan koğuş gibi
Tek nefesin idraki yeniden doğuş gibi


Gök yere uzandıysa inkârdaki kahırdan
Arş titremeye başlar ansızın bir sahurdan
Vakit dolana kadar görüldü çok alamet
Kopar zaman dilimi o an başlar kıyamet
Zaman mekân izafi ölçüler izafidir
Oğlum! Cürmünü bilen ulema ve sâfidir
Dünyan ise kosmosta bir tozdan koğuş gibi
Tek nefesin idraki yeniden doğuş gibi

Üstün aklın hükmünde abdal kuluna döndüm
Bize meçhul âlemde aşkı aşkına gömdüm
Tarif edilmez dehşet; akıl, izan kaybolur
Öğrendim dediklerin medcezirde gayb olur
Sanma ki mesafeler vasıtayla aşılır
Oğlum! İlim marifet, görmeyene şaşılır
Dünyan ise kosmosta bir tozdan koğuş gibi
Tek nefesin idraki yeniden doğuş gibi



Müjgân Akyüz/MAJ



Tul-u Emel: Hiç ölmeyecek gibi dünyaya dalmak ve düşünmek.
Müjgan Akyüz
CaNaRY - avatarı
CaNaRY
Ziyaretçi
25 Nisan 2010       Mesaj #57
CaNaRY - avatarı
Ziyaretçi
AŞK SUSACAĞIM–2

Toparlan şairim yolculuk var.
Şöyle bir koyulalım yola, sana diyeceklerim var…
Kalemini sür kelimeye
Gez, göz, aşk susacağım.

Dikkat et, görmesin bizi kimseler,
Sisli gecelerde yürümeli usul usul …
Bu yollar değil miydi yardan ayıran
Yol var ki kavuşmak var şairim,
Yol var, yolu yordamı bilinmeyen,
Yol var, yolları yarı yolda kalmış,
Yol var ki yoldan çıkmış
Yol var, yârin ayak izini yüzünü çizmiş
Söz sağır yol uzun
Bakma ardına yol açık, yol açık şairim.
Fısıltılı yaz şiirlerini şairim
Küçük harflerle sına Leylayı
Öyle beylik laflar dilimize sığmaz bizim
Kalemine söyle koklasın yol boyu iğde kokularını
Dememiş miydim gammaz bu yollar
Aman sırrımızı açığa çıkarmasınlar
Yolunu kes yolların, başkalarına yol olmasınlar
Yârin bastığı topraklar çöllere savrulsunlar ve hatta kurusunlar
Dik dudakların cümle kalemlerin
Yâre değil, yâre giden yolları yazsınlar
Yüzüme bakıp ta bir çift siyah gözün gölgesini aramayasın
Göz değeli gözüme gözde nimsizim şairim
Göreli beri bir güzeli gözden düşesiyim

Ben ki şairim,
Kuytu köşelerde güneş görmeyen hasretlerin gözdesiyim.
Gecelerde yoldaş yol yordamsız biriyim.
Göreli en güzeli
Gözden, gezden, aşk susan bir deliyim.

Çetrefilli sorular var aklımda, hatırımı soruyorlar
Sor sor bitmiyorlar, yitmiyorlar şairim.
Her sorunun sokağı yar, her yanıtın sonu har
Sor bakalım şairim, sorularda sorguya çekilirimi, dilleri kelepçeli
Kalbe de pranga vurur mu şairler
Hasret mi eskitir prangayı prangamı hasretin yâri
Şairim, Sor şairlere yâri prangalı, kaç pranga daha eskitmeli
Ömür eskir, yol eskimez
Nefes nefessiz kalırda, yürümek bitmez bu yolda şairim.
Elini ver, kör görenin koluna girerse daha çok yol alırmış
Yol yol yola koyulmalı yokuşlarda yorulmalı tel tel yoğrulmalı
Züleyha ya ulaşmaktansa bu yolda bu yolda kavrulmalı
Sahi şair, daha kaç bin adım çoğaltmalı
Kaç dağı arşınlamalı, kaç kez kendinden kaçmalı
Kavuşmalar kavuşur mu ayrı kaldığında
Bu yürüyüşler, Musa atamdan hatıra
Dinlenmek yarışmaz bize ben yâre niyetliyim
Sen istersen şurada bir soluklan
Limanımda kal şairim, daha diyeceklerim bitmedi
Pusulu sesimin dalgalarında saklan
Hazır tut kalemini, sana sırlarında sırrını aşikâr kılacağım
Yanaş söyle:
Gez, göz, aşk susacağım
Aşk susacağım.

BARIŞ CEM KAYA
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
25 Nisan 2010       Mesaj #58
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Anlatamam Sevdam Seni


Işıl ışıl gözlerinle
Şeker kaymak sözlerinle
Aya benzer o yüzünle
Anlatamam sevdam seni
Eritiyor özlem beni


Hem güzelsin hem gökçeksin
Hiç solmayan bir çiçeksin
Sen gönlümde bir meleksin
Anlatamam sevdam seni
Eritiyor özlem beni

Yanar yürek duman tütmez
Bu gönlüme gücüm yetmez
Bir çiledir çek çek bitmez
Anlatamam sevdam seni
Eritiyor özlem beni

Abdal ettin saldın çöle
Hasatımı verdin yele
Bülbül gibi hasret güle
Anlatamam sevdam seni
Eritiyor özlem beni

Ne hayaldır nede düştür
Gizli sevda gerçek aşktır
Yaz günlerim boran kıştır
Anlatamam sevdam seni
Eritiyor özlem beni

Gözlerime bir kez baktın
Dermansız derde bıraktın
Adnan Yetimi'yi yaktın
Anlatamam sevdam seni
Eritiyor özlem beni


Adnan Durdağı

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
27 Nisan 2010       Mesaj #59
arwen - avatarı
Ziyaretçi


Yüreğim Sende Kaldı

Güvercin olsam,
Pencerene konsam.
Farketsen beni,
Alsan içeri.
Sabahladığım omuzuna konsam.
Uyurken seyretsem seni.
Öpücüklerle uyandırsam,
Eskisi gibi.
Şiirler okusan yine,
Türküler söylesen.
Birbirimize baktığımızda,
Yine aynı şeyleri görsek gözlerimizde,
Yarım kalan masalımıza dönsek..


Şükran Aydın Uykur
SUNU - avatarı
SUNU
Ziyaretçi
30 Nisan 2010       Mesaj #60
SUNU - avatarı
Ziyaretçi
Yosun bağlamış, yüreğimde sevgi denen hançer
Sevgim sonsuz’a dek ölümüm an biran
Kuru toprakları yeşerten mutlak-i ebedi hak
Kadiri zülcelal kudret eylerse şayet


Bulurum belki seni elbet bir zaman
Meğer hata bende elem bende imiş
Nasılda inandım senin o yalan beyanlarına
Haklıyım hakkımı alacağım haksız olandan



Sili verdin her şeyi bitap eyledin beni
Maziyemi bıraktın onca yaşanan anıları
Ben hep var ol, sırdaş ol, yoldaş ol dedim
Ya hep ya hiçlerin yıktı viran eyledi beni



Bir gecenin karanlığında hicran yüreğimle
Bir vefasızın izinden geldim bu hale
Sorana söyleyin şayet sorarsa eğer vefasız
Onu göremedik sen bıraktığından sonra

eklediğim şiirler kendi yüreğimden gelen duygularımdır.

Benzer Konular

2 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
18 Ocak 2010 / virtuecat Genel Mesajlar
26 Haziran 2011 / ThinkerBeLL Coğrafya
9 Eylül 2012 / ThinkerBeLL Coğrafya
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya