Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Sayfa 11

Güncelleme: 2 Aralık 2006 Gösterim: 1.363.702 Cevap: 12.492
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Aralık 2005       Mesaj #101
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SENI SEVIYORDUM
*******************
Sponsorlu Bağlantılar
Seni seviyordum ve senin haberin yoktu.
Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına
düşüşü ve burnun herkesten başkaydı işte.
Güldüğün zaman yukarıya bakardın. Yukarı kalkan
başın ve gülen gözlerin vardı, ne güzeldiler...

Sen bilmiyordun, ben seni seviyordum.
Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler. Duvarlara,
vitrin camlarına kaldırımlara çarpıyordu. Geri dönüyordu
çoğalarak. Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum
herşeyi, her şeyi erteleyişim oluyordun. Kalp ağrısı
oluyordun, birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun.
Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk. Dönemeçler geçiyor,
köprüler göze alıyor ve bazen tekin olmayan suların
üzerinden atlıyorduk. Cesurduk... Ufuk çizgisi maviydi,
gün batımı hep turuncu ve kırmızıydı bütün karanfiller.

Ben seni seviyordum, bilmiyordun.
Sevinçlerim oluyordun arasıra, sen hiç bilmiyordun.
Sonra herhangi biri oldun. Bütün sevinçlerim bittikten
sonra yağmurlar yağdı serin haziran akşamları...
Sonra bir gün uzaktan gördüm seni. Saçların
bana inat, başın her şeye meydan okuyarak.
İşte yine aynı... Kalbimi acıttın. Her zamanki gibi.
Değiştik sanıyordum.
Ve sen yine bilmiyordun.

DİKENLERE GİDİYORUM
**************************
Gülleri sana bırakıp dikenlere gidiyorum
Gidiyorum
bütün acılarımı vurup sırtıma
umutları bırakıp başucuna
ıtırları, menekşeleri, kırgüllerini bırakıp
şiirlerimi sarıp bohçama
yüreğimin yangınına gidiyorum
hoşca kal usulboylum, güzel gözlüm hoşca kal.

Gidiyorum
gözyaşlarımı papatya diye saçlarına takıp
yüreğimdeki yağmurlarla bir ırmağa akmaya gidiyorum
içimde yeşerttiğim tüm çimenler sana kalsın
sana kalsın baharçiğdemleri, kırgelincikleri, kırkkanatlılar
gülleri sana bırakıp dikenlere gidiyorum.

Gidiyorum
başımda gam, gözlerimde nem
bütün hatıraları bırakıp geride
usulca çekip kapıyı ardımdan
alıp başımı gidiyorum buralardan
şafak sökmeden kimseler görmeden
yağmurun yağmadığı çöllere gidiyorum
sevgi dolu yüreğimi bir ıssızda yakmak için.

Hoşça kal suyundan çimdiğim dere
kana kana içtiğim pınar
say ki yaşamadım bu yerlerde
nazlı çiçeklerini okşamadım baharın
bozguna uğramış bir bostanın hüznüyle
bir yaprağın ürpertisine yazıp ömrümü
çekip gidiyorum buralardan.

Gidiyorum
bir bilinmeze doğru
hem yol, hem yolcu olmaya
acılarımla başbaşa kalmaya gidiyorum
bütün yıldızları takıp kanatlarıma
bir kelebek gibi özgür olmaya gidiyorum.

Yüreğimin sızılarında damıttığım her şiiri bin kez öperek
ve sökerek sevgiden yana ne varsa göğsümde
gecelerin zifiri saçlarında kaybolmaya
bir ceylanın gözlerinde ağlamaya gidiyorum.

Bütün borçlarımı ödedim alacaklarımı erteledim
artık ne diyecek bir sözüm kaldı sevdiklerime
ne okuyacak bir şiirim
gözlerimin içindeki iki damla gözyaşı gibi
bakmadan ardımdaki uçurumlara
alıp götürüyorum yüreğimdekileri de
hoşca kal usulboylum, güzel gözlüm hoşca kal.

gittin mi?
hem de tam sana ihtiyacım olduğu anda..
uykuya yenik düştün biliyorum..
uykunun sana yenik düştüğü anları özlüyorum..
gözlerime isyanım..
isyanım kendime, asla sana değil...
çünkü sen..
ah sen..
isyan edilemeyesi
tutup bakılamayası..
"kalbini bir mektup gibi fırlatılmış
kendini kimsesiz ve erken unutulmuş hissediyorsan
içindeki çocuğa sarıl, sana insanı anlatır"

kendimi kimsesiz hissediyorum..
bütün dünya günahkar.. ama sen değil.
erken unutuldum...
beni ilk ben unuttum..
yani en güvendiğim..
özümü arıyorum..
bütün sokakların bütün insanların ve zamanın aynı olduğu bir yerde kayboldum
nerede benim çocukluğum???
nerede o ufak ellerim
nerede babamın baş parmağını tutarak gezdiğim günler.
neden benden uzaklaştınız?
umutlarım nerde ??
sen nerdesin..
annem nerde..
gücüm nerde
nefesim, ve es'lerim nerde..
notalarım nerede ??
fa anahtarımı istiyorum..
arka planda kalsa da ikinci boyutu yaratan güzelliği arıyorum..
tut ellerimden
ne olur uyan..
kabusun olayım
özlediklerimi isiyorum..
özlemek istiyorum..
seni yeniden sevmek istiyorum..
nefretimi unutmak istiyorum..
kusar gibi şarkı söyleyenleri hatırlamak

yaz yağmurlarımı istiyorum..
hani o sıcak olanlar..

kış da değil bu benim mevsimim
daha soğuk daha pis ve daha yeteneksiz birşey..
ve daha çirkin benden
seni istiyorum.. uyan lütfen...
karanlık ve çirkin uykudan uyan..
kıskanıyorum seni uykundan..
kahretsin. gel artık..
özlüyorum..
Hem de seni öperken bile özlediğimden çok..
sevmiyorum seni..
daha derin bu..
anlayamazsın..
ben de anlamıyorum..
insan anlamadığı şeyi nasıl anlatabilir ki?
aşk gibi birşey..
apocalyptica dinlemek gibi ..
yani aşk gibi.

lütfen sus artık
nefret ediyorum senden
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
8 Aralık 2005       Mesaj #102
arwen - avatarı
Ziyaretçi
AŞK GİBİ
bu öylesi birşeyki sözlerini bile anlamadığım bir şarkıda seni bulmak gibi her melodisinde sana koşarak sana varmak dinledikçe derinden bağlanmak gibi.. ruh müziği eşliğinde gözlerimi kapamak ve senin sarhoşluğun olmak gibi..sudan cıkmış cırpınanan balığın,gökteki uçurtman olmak gibi .renksiz saydığın bir dünyada aradığın rengi katmak gibi,bir kaç saat sessizlikte unutulduğunu sanmak gibi, beraberlikten tarifsiz haz almakelmas madeni bulduğunu sanmak gibiöpmek..koklamak..okşamak..yinede doyamadığını sanmak gibi .belki kanatlarının altında olmak, ama gözünden uzakta yaşamak gibi.. bir gece vakti söylediklerini toplamak ve bu şiiiri yazmak gibi. bu öylesi bir "şey"ki, "şey"in karşılığı AŞK gibi
Sponsorlu Bağlantılar
HÜLIA - avatarı
HÜLIA
Ziyaretçi
9 Aralık 2005       Mesaj #103
HÜLIA - avatarı
Ziyaretçi
KİM GÖLGESİNDEN KAÇABİLİR Kİ?

Geçtiğimiz yollarda kaybettiklerimizin bize en büyük kötülüğü
kendilerini tekrar tekrar hatırlatmalarıdır.
Bir kere kaybetmekle kurtulamadığımız şeylerdir.
Yoklukları hayatımızdaki varlıkları haline gelir.
Hep ama hep hatırlarız.
Ne biçim kaybetmektir bu?
Kim gölgesinden kaçabilir ki?
Bazen duygularımız bizden erken yaşlanır ve bizden hayatın geri kalanını alır.
Hayatın, kendini anlayanları cezalandırmasıdır bu...
Durup durup ardına bakan kadınlar vardır.
Geçmişi düşünmekten şimdiyi yaşayamazlar.
Her şeyi didikleyip duran mazisinin gölgesinden,
anılarının yükünden bir türlü kurtulamayan gözleri ufuk yorgunu kadınlar.
Güçlü, köklü bir biçimde yeni arkadaş edinecek yaşları geride bıraktıysan eğer,
hasar görmüş eski arkadaşlıkları onaracak çağı da geride bırakmış oluyorsun.
Zaman ilerledikçe birçok şey, daha zor olmaya baslar.
beklentisi yüksek olan kadınların yalnızlığı daha koyu oluyor.
Büyük lafların gölgesinde geçen hayatlar,
bir daha iflah olmuyor, geçip gittiğiyle kalıyor.
Zaman, aşk...... her şey!
Ayrılıkları ayrıntılar acıtır.

Murathan Mungan
DEsssT16 - avatarı
DEsssT16
Ziyaretçi
9 Aralık 2005       Mesaj #104
DEsssT16 - avatarı
Ziyaretçi
NEYLERSİN

Birgün bu mahsun sevdadan geriye
Kalırsa sadece o hüzün kalır
Sende anladın ki yapayalnızız
Buluşmamız yasak, görüşmemiz uzak
Devrilmiş kadehler gibi dönüyor başımız
Neylersin...

Ah güzelim, incinmiş bir sesi vardır yağmurun
Yanaklarına vurduğunda hissedersin
Ve bir veda sözcüğü
Saçlarına titreyen bir öpücükle dokunduğunda
Bu anı dondurmaya yetmez nefesin
Bir film sahnesi gibi akar gider ayrılık
Neylersin...

Biz zaten hiçbir romanda
Kendi hayatımıza rastlamadık
Bütün şarkılar bizi yanlış anlatmıştı
Ve bütün bulmacalar yarım bırakılmıştı
Tenha sokaklarda üşüyüp durdu sırtımız
Oysa tuttuğumuz balıkları bile
Yeniden denize bağışlamıştık
Biz hayata dair hiçbir yanlış yapmamıştık
Neylersin...

Biz bu sonucu haketmedik
Hayır, etmedik
Ömrümüz bu talana lâyık değildi
Bazen acı vurdu bazen de yağmur
Hiç gülmedi yüzümüz
Hiç büyümedi gülümüz
Bizi yalnızca akşamlar kucakladı biliyorsun
Sabaha çıkmayan bir yoldu yürüdüğümüz

Bazen acı dinmez,
Bazen de yağmur
Sevgilim gülümse herşey unutulur
Suskunuz bu akşam üstü
Hasrete yanmışız
Neylersin...

Birgün bu öykünün sonuna gelince
Ansızın desem ki 'hoşçakal canım'
Unutursun, mecburen unutursun
Yıldızlar söner, bu aşk da biter
Bazı gün hatırlayınca sessizce ağlarız
Neylersin...

Ah bebeğim, ah...
Kekremsi bir tadı vardır gözyaşının
Dudaklarına sızınca farkedersin
İçindeki vurgun aşklar mezarlığında
Ayrılık, ölümden üste yazılınca
Gideni durdurmaya yetişmez sesin
Bir inme gibi dolaşır bedeninde pimanlıklar
Neylersin...

Biz zaten hiçbir sinemaya tam vaktinde yetişemedik
Bütün vapurlar bizden önce kalkmıştı
Ve bütün biletler biz gelmeden satılmıştı
Boşuna telaşlarda yorduk günlerimizi
Oysa Nuh'un Gemisi'nde bile, bize yer kalmamıştı
Ve hiçbir mutluluğa adımız kaydolmamıştı
Neylersin...

Biz bu aşkı sürdüremezdik, inan sürdüremezdik
Kalbimiz bu heyecana müsait değildi
Bize hep acılar kaldı
Bize hep yağmur
Unutmasan bile artık unutur gibi yapacaksın
Ve buruşturup buruşturup attığım kağıtlarda
Hiç bitiremediğim bir şiir olarak kalacaksın.


Yusuf Hayaloğlu
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Aralık 2005       Mesaj #105
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
GELMEDİM SANA İNADIMDAN BİRDE AŞKIMDAN
YÜREĞİMİ KAYBETTİM HEMDE KİMDE OLDUĞUNU BİLEREK
AŞK DİYEBİLDİĞİM NEDENLER KADAR CEVAPSIZ VE YAĞMURLAR KADAR SABIRLI
SEVDİĞİM İÇİN İZİN VERDİM GÖZLERİM
GÖZLERİMİN GÖZLERİNE DEĞMESİNE
GÖZLERİM GÖZLERİNDE VE YÜREĞİM SENDE KALANA DEK
BİR MEKTUBUN PULUNA SAKLADIM NEDENLERİMİ
YÜREĞİMİ KAYBETTİM SENDE YÜREĞİNİ...

_FLY_
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Aralık 2005       Mesaj #106
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ağır Yaralı

Beni ta kalbimden vurdu gidişin,
Bütün umutlarım ağır yaralı.
Aklımdan çıkmıyor veda edişin,
Bütün duygularım ağır yaralı.

Aşkımız verirken en son nefesi,
Yıkıldı gönlümün sevda kalesi,
Sırtımda sanki bir bıçak darbesi,
Bütün anılarım ağır yaralı.

Dünyayı başıma yıkmışçasına,
Bağrıma kurşunlar sıkmışçasına,
Sanki bir savaştan çıkmışçasına,
Bütün anılarım ağır yaralı...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Aralık 2005       Mesaj #107
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BEN BİR EYLÜL SEN HAZİRAN
*************************************


Bir eylüldü başlayan içimde

Ağaçlar dökmüştü yapraklarını

Çimenler sararmıştı

Rengi solmuştu tüm çiçeklerin

Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı

Katar katar gidiyordu kuşlar uzaklara

Deli deli esiyordu rüzgar

Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa

Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar

Neydi o bir zamanlar

Sevmişliğim, sevilmişliğim

O heyheyler, o delişmenlikler neydi

Ne bu kadere boyun eğmişliğim

Ne bu acıdan korlaşan yürek

Ne bu kurumuş nehir; gözyaşım

Önümdeki dizboyu karanlıklar da ne

Ne bu ardımdaki kül yığını; elli yaşım

Beni kötü yakaladın haziran

Gamlı, yıkık eylül sonuma

Bir ilkyaz tazeliği getirdin

Masmavi göğünle

Cana can katan güneşinle

Pırıl pırıl engin denizinle girdin içime

Çiçekler açtı dokunduğun

Çimler büyüdü yürüdüğün

Ve güller katmer katmer oldu güldüğün yerde

Başımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdi

Oldurduğun yemişlerin ağırlığından

Dallarım yere değiyor

Güneşi batmadan saçlarının

Bir dolunay doğuyor bakışlarından

Gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnıma

Uykusuz gecelerim seninle apaydınlık

Başım dönüyor, off başım dönüyor yaşamaktan

Ölebilirim artık

Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse

Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma

Baksana; parmak uçlarım ateş

Lavlar fışkırıyor gözbebeklerimden

Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan

Benimle meydan oku her çaresizliğe

Benimle uyu, benimle uyan

Birlikte varalım onüçüncü aylara

Ben bir eylül, sen haziran.

SEN KİMSİN?
************************
Yalnızlığımın kaçıncı dönümü bu,
Kaçıncı haykırışım sensizliği,
Saatler kaçı gösteriyor,
Sensiz biten kaçıncı gecem...........

Hayatımın hiç bir anı
Bu kadar uzun sürmedi
Özlemlerim, sevdalarım, aşklarım
Mutluluklarım, sevinçlerim, hüzünlerim
Ne de gülüşlerim;
Yalnızlığım kadar...

En değerli, en sadık dostum mu yalnızlık
Yoksa en büyük korkum, kâbusum mu?
Bir ad veremedim...

Beni hiç terketmiyor
Bağırsam da, kızsam da, sinirlensem de
Hep benimle, bende
Taa içimde, en derinde...

Yalnızlığım sen söyle,
Yıllar boyu yanımda kalacak sevgilim misin;
Yoksa ömür boyu yüreğimde taşıyacağım
Hüznümün sebebi misin?

Yalnızlığım söyle bana
Sen kimsin,
SEN KİMSİN?
Elini uzatıp ellerimin boşluğunu doldurabilir misin,
Sevgini verip yüreğimi ısıtabilir misin,
Sesini duyurup,sessizliğimi bozabilir misin,
Soğuk duvarları yıkabilir misin,
Fırtınaları durdurup, sıcak meltemler estirebilir misin,
Hırçın dalgaları dinginletip, denizi uyutabilir misin,
Kapkara bulutları silip, güneşin rengini çizebilir misin,
Ya yıldızları toplayıp, gözlerime akıtabilir misin?

Söyle yalnızlığım söyle
Sen kimsin?
Hadi, durma söyle!
Sen kimsin?
Yoksa sen ölümüme sebep misin?


Sen hiç aşk acısı çektin mi?
Sesini duyunca ağlayıp,
Yüzünü gördüğünde kahroldun mu hiç?
Herkesten sakındığın
İstesende bırakamadığın,
Bırakıp gitti mi seni hiç?
Ateşlere attı mı yüreğini?
Bulmak için dolaştın mı ateşler arasında....

Sen hiç aşk acısı çektin mi?
Senin yüreğinide ateşlere atan oldu mu hiç?
caner gözübüyük - avatarı
caner gözübüyük
Ziyaretçi
10 Aralık 2005       Mesaj #108
caner gözübüyük - avatarı
Ziyaretçi
NAN GİBİ


Ve gözlerin gelir geçer içimden
Su içerken sen,sokulurken akşam kızıllığına
Ekmeği bölerken, yalnızsam yıllar nasıl geçmişse aradan
Unutmak kolay sanmışsa şarkılar, şiirler yalan yazmışsa ayrılığı
Kör olsun sözlerim, unuttuysam adını.
An gibi aklımdasın.

Gelir geçer gemiler, belki sende geçersin diye
Bir kumru konar her sabah pencereye
Bir miladı taşır gece bir yıldız
Soğuk olur, üşürsün ya adam akıllı
Hani sarılırsın kendine hani aklın karışır
Bu bir divaneliktir. Gönül aha alışır.
Ömrüm bitse ne çıkar.
Can gibi aklımdasın.

Gündür bu geçer gider. Belki bir şey kalmaz sanırsın
Yani bir sabah uyandığında ne hayatın tortusu ne kokusu alışmışlığın
Her şey başka olacaktır. Başka bir otobüs başka bir gazete
Resimlerden silinecek yüzün belki de
Ne adın ne sanın. Bir şafak vakti açınca gözlerini bir merhabayla
Yeniden kurulacak dünya.
Ve sen her şafak tan gibi aklımdasın.

Bazen bir şey geçer içinden insanın
En ücra yerlerinden, cesaret gibi bir şey
Nolucak işte kömür yanmıyorsa eskisi kadar güzel
Fasulyenin tadı yoksa, şarkılar yakmıyorsa içini
Sadri Alışık öyle güzel ağlamıyorsa
Aşık olmayı beceremiyorsa İzzet Günay, mahallenin en güzel kızına
Denizin tuzu yalnızlığın bahanesi yoksa,
Bir bıçak saplanınca yüreğinin tam ortasına
Zannetme ki ölmek zor, ölmek kolay, kolayda,
Kan gibi aklımdasın.

Bu da geçer
Her sabah kanayacak değil ya
Bakarsın taze ekmek çıkarır köşedeki fırın
Birazda helvası bizim bakkalın
Senden ayırdığım üç beş zeytin, otururum sofraya
Her lokmada geçer acısı belki bırakılmışlığın
Bende unuturum, nasıl unutulursa sana susuzluğum,
Ve nasıl becerdiysem kahrolmayı öyle unuturum.
Ekmek gibi, nan gibi aklımdasın.

Ve gözlerin gelir geçer içimden
Su içerken sen, sokulurken akşam kızıllığına
Ekmeği bölerken, yalnızsam yıllar nasıl geçmişse aradan
Unutmak kolay sanmışsa şarkılar, şiirler yalan yazmışsa ayrılığı
Kör olsun sözlerim, unuttuysam adını.
An gibi aklımdasın.

ON YEDİ YAŞIMSIN


Sen benim on yedi yaşımsın, deli çağımsın.
Sen benim ayakkabılarımın arkasına ilk basışımsın. İlk cıgaram, ilk ıslığım,ilk kızgınlığım,
İlk aldanışımsın.
Sen benim ilk ütülü beyaz gömleğim,ilk şiirim, ilk kavgam,
Yaşamı ilk fark edişimsin.
Sen benim on yedi yaşımsın.

Yazlık sinemanın kapısında saçları taralı bir oğlan, Cebinde iki gazoz parası
Gönlüne tarifsiz rüzgarlar dolan.
İki film var bu akşam. Birinde Yılmaz Güney oynuyor, Birinde Fikret Hakan.
Bak Suat Sayın söylüyor cızırtılı plakta, rüyadır gördüğüm bütün ümitler,
Gözlerin aklımı perişan eyler. Aşk masalından şarkılar söyler. Beni hülyalara salan gözlerin.
Yazlık sinemanın kapısında saçları taralı bir oğlan. Bir külah çekirdeği, mangal gibi yüreği var.

Sen benim on yedi yaşımsın, deli çağımsın.
Aynaya ilk bakışım, babamla ilk kavgam evden ilk kaçışımsın.
Serçeleri sevdimse senden, minibüslerde muavinlik ettiysem,
Bir teselli veri dinlediysem Orhan Gencebay’dan, Emirgan’da çay içtiysem,
Tophane de sabahçı kahvelerini öğrendiysem, nerden bildiysem şiirlerini Ümit Yaşar’ın.
Pazar sabahları kapının önünden geçtiysem, içimde kıpır kıpır bu son nerden.

Sen benim on yedi yaşımsın,
Okulu ilk asışım, ilk kez birine gümüş kolye alışımsın.
Sen benim ilk sakarlığım, ilk tuhaflığım ilk yakalanışımsın.
Sen benim on yedi yaşımsın.

Mahallenin delikanlısı elleri ceplerinde, dudağında ıslığı, başında kavak yelleri.
Şarkılar mırıldanıyor. Zalimin zulmü varsa sevenin Allah’ı var yeni çalıyor 45’lik plaklarda.
Hayri Şahin ortalığı kavuruyor.
Mahallenin delikanlısı, cebinde iki gazoz parası, yüreğinde garip bir pıtırtı.
Alışmaya çalışıyor, sana alışmaya.
Akşamları işportaya çıkıyor, bi defter bi kalem bide çakı alana aynayı bedavadan veriyor.
Yani günler geçiyor on yedi yaşımın bütün tadıyla.

Sen benim on yedi yaşımsın, deli çağımsın.
İlk maça gidişim, Cemil Turan’ı ilk seyredişim, ilk sevincimsin.
Ben anamın muskasını nasıl astıysam göğsüme, öyle güvendiğimsin.
Sabahları eskici geçiyor kapıdan karşı komşu Nafile teyze bakkaldan ekmek istiyor.
Çocuklar top kovalıyor mahallenin arsasında. Bi bakıyorum cama da iki güvercin konuyor iyimi,
Her şey güzel oluyor. Bu hengame nasıl yakışıyorsa İstanbul’a,
Bana da aşk öyle yakışıyor.
Anam koş kapa diyor muslukları, üç gündür akmayan sular geliyor.
Ben on yedi yaşındayım, hayat benden yana duruyor.

Sen benim on yedi yaşımsın, deli çağımsın.
Sen benim ayakkabılarımın arkasına ilk basışımsın. İlk cıgaram, ilk ıslığım,ilk kızgınlığım,
İlk aldanışımsın.
Sen benim ilk ütülü beyaz gömleğim,ilk şiirim, ilk kavgam,
Yaşamı ilk fark edişimsin.
Sen benim on yedi yaşımsın,
Sen benim, sen benim, sen benimsin.
Sen benim her şeyimsin.

VUR BİTSİN

Orada, masanın üzerinde bir resim, ikimiz denize karşı durmuşuz Üsküdar’da,
Saçlarımızın üzerinde martılar, gözlerimizde acemi bir aşk ve biraz umut
Ve tuhaf ve çocuksu bir mutluluk,
Senin sırtında sarı yağmurluğun, Kadıköy’de ucuzluktan almışız.
Bende o siyah kazak, hani bir kedi gibi sokulduğun
Şubat ve yağmur yağıyormuş meğerse ıslatan her tarafımızı
Orada,masanın üstünde bir resim. Yak, bitsin.

Orada, kapının arkasında bir yazı, seviyoruz yazmışız birlikte
Harfler nasıl titremiş meğer ellerimizde. Bir pazartesi akşamı ben eve dönünce
Bütün acımasızlığını hayatın ve anlamsızlığını unutup sarılınca boynuna
Tutup öyle yazmışız nerden estiyse. Hep gülüşün, hep sıcaklığın sinmiş harflere
Ne yaptığın çorbanın, ne pilavın tadı. Sobayı yakmayı unutmuşuz ne gam
Senin çiğdemler açmış yüzünde sıcaklığın
Orada, kapının arkasında bir yazı. Sil, bitsin

Orada, sehpanın üstünde iki bardak, senin demlediğin çayı içmişiz birlikte
Nasılda dalgamızı geçmişiz dünyanın bütün dertleriyle
Umudu sürmüşüz ortaya, kocaman yüreklerimizi bilemişiz onca kahıra
Bir masalmış, bir yalanmış gibi korkmuşuz
Sıkı sıkıya yaslanmışız bahtımızın kara yıldızına
Ben tek sen üç şeker atmışsın filiz çayımıza
Sonra açıp perdeyi gökyüzünden bir dilek tutmuşuz
Mehtap gülümsemiş deli yürek çocukluğumuza
Orada, sehpanın üstünde iki bardak. Kır, bitsin.

Orada, odaya saçılmış küçük hatıralar, ne yana dönsem senden bir parça bir şey
Evet, küçük şeyler belki, biraz dalgınlığın, belki minik kızgınlığın,
Belki bir gülüşün uluorta, böreğin altını yakışın, düğmemi dikerken iğneyi eline batırışın
Ve saçların, kan gülleri taktığın, beni mahpus bıraktığın saçların
Ne yana dönsem bir parça bir şey senden
Hep o kanepede oturmuşluğun
Şu senin küçük yastığın, şu eşarbın, şu beni paramparça eden gözlerinin yankısı
İşte şu bir Haziran akşamı gitmek için ayaklanışın
Ne yana dönsem bir parça bir şey senden
Orada, odaya saçılmış küçük hatıralar. Git, bitsin.

Orada, ayaklarının dibinde bir adam, adam bütün adamlığını dökmüş önüne
Öyle kaç gün yada kaç gece ayaklarının dibinde
Öyle kolay mı, öyle kolay gitmek
Her şeyi bu İstanbul’u, o sevdiğin adaların kokusunu, mısır çarşısını
Eminönü’nün balık ekmeğini, Beyoğlu’nun sinema salonlarını
Birlikte beklediğimiz 28 numarayı unutmak öyle kolay mı
Öyle kolay.
Orada, ayaklarının dibinde bir adam. Kov, gitsin.

Orada, çekmecede yediotuzbeş bir silah, babadan kalma
Hani bir bayramda saydırmışız havaya
Sen biraz ürkek sokulmuşsun omzuma
Kuşlar havalanmış, bütün kuşları İstanbul’un
Giderken galiba bir beni, bir bunu unutmuşsun
Orada, yediotuzbeş bir silah
Burada zaten öldürdüğün bir yürek. Vur, bitsin.
Son düzenleyen Blue Blood; 25 Ocak 2006 18:08 Sebep: Flood yapmayınız..
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Aralık 2005       Mesaj #109
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir karanlık geliyor yokluğunun ardından
Ne zaman güneş batsa bu son gecem diyorum
Vazgeç yalan dünyanın köhne saltanatından
Yetişir bunca keder, bunca elem diyorum

Her şey sağır içimde ne şiir ne musiki
Dünyadan bezginliğim dünyalar kadar eski
Öylesine çözülmüş, öyle dağılmışım ki
Bu ne bitmez ayrılık bu ne özlem diyorum

Beni çağırdığını bir defa duyabilsem
Avuçlarımda ateş, yorgun gözlerimde nem
Aşarak denizleri bir gün kapına gelsem
Başımı duvarlara vurup ölsem diyorum
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Aralık 2005       Mesaj #110
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Benim Adım Aşk

Varmı beni içinizde taşıyan
Yaşanmadam çözülmeyen sır benim
Kalmasada şöhretimi duymayan
Kimliğimi tarif etmek zor benim.


Kimsesizim hısmında yok hasmımda
Görünmezim cismimde yok resmimde
Dil üzmezim tek hece var ismimde
Barınağım gönül denen yer benim.

Bülbül benim lisanımla ötüştü
Bir gül için can evinden tutuştu
Yüreğine toroslardan çığ düştü
Yangınımı söndürmedi kar benim.

Niceler sultandı, kraldı, şahtı
Benimle değişti talihi bahtı
Yerle bir eyledim tac ile tahtı
Akıl almaz hünerlerim var benim

Kamil iken cahil ettim alimi
Vahşi iken yahşi ettim zalimi
Yavuz iken zebun ettim selimi
Her oyunu bozan gizli zor benim

İlahimle Mevlanayı döndürdüm
Yunusumla öfkeleri dindirdim
Günahımla çok ocaklar söndürdüm
Mevla'danım hayır benim şer benim

Sebep bazı Leyla bazı Şirindi
Hatrım için yüce dağlar delindi
Bilek gücüm Ferhat ile bilindi
Kuvvet benim kudret benim şer benim

Yeryüzünde ben ürettim veremi
Lokman hekim bulamadı çaremi
Aslı için kül eyledim Keremi
İbrahimin atıldığı kor benim
Benim adım AŞK

Benzer Konular

18 Ocak 2010 / virtuecat Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya