Arama

Özlem -1- [Arşiv] - Sayfa 84

Güncelleme: 3 Aralık 2006 Gösterim: 179.645 Cevap: 1.193
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
31 Ekim 2006       Mesaj #831
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
en derin sızım...

Sponsorlu Bağlantılar
sabah uyandığımda kalbim sızlıyordu sanki... rüyamda, bir daha yaşamamın imkansız olduğunu bildiğim çocukluğumla başbaşaydım... ışıl ışıl, huzur dolu ve mis gibi sevgi kokuluydu...

taş kaldırımlarda hiç yorulmadan sek sek oynadığım, beyaz eteğimi özgürce kirletebildiğim, acıktığımda toz şeker serpilmiş ekmek yediğim, bisikletten her düştüğümde kanayan dizimi sarıp sarmaladığım bir çocukluktu işte...

düşünüyorum da; o zamanlar canımı acıtmayan, kabuk bağlayan yaralar, şimdi yakıyor beni, hem de usul usul... canımı acıtıyor, yüreğimi kanatıyorlar...

ah be çocukluğum neredesin?...

nerede?...
feather

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
31 Ekim 2006       Mesaj #832
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
printer
sen gittin
Sponsorlu Bağlantılar
bir yarım elvedayı çaldı saatler
pusulamda yön korkusu
duruşun zamansız seferi
acemi bir imgeydi aktı kanım
sen gittin
bir daha konmadı dalımıza
ne bir kuş ne bir vefa
efkarıma mim koydum
ve ifadem ağzımda sahih
yorgun bir anı teneffüs eder gibi
buradayım
bekledim yakarış kuyularında sabrı
bekledim adet üzere
kırkım geldi de sen gelmedin
bir sisin arkasına sığındı endamın
gülmedi düşlerimden başkasına
gülmedi güle bile

ey sonbahar güneşini kaza eden çiçekler
ey boynuma muska diye geçirdiğim yalnızlık
bana deyin
kusura açık olan mahalim neresidir
neresi bağ bayındır

kelebeksem kanadımda taşırım ateşimi
aşksa
göklerin mülküne bakar eririm
sen kapısında durmuşum bir kere
arzıma mecalim yok
gün vurur sırtından ufku
bekleyiş ikliminde gölgeler uzar
boş kalır ocağım
yazamam
bu naat beni aşar
metruk bir harfe zeyl düşerim ancak
topraktan bir bakiye sinmişse üstümüze
söz yanmaz mı efendim
adına nispet edilirse
dil dönmez bilirim
bilirim
kağıdın beyaz tenine tamah etmiştir kalem
bilirim
sahile vuran her şişede
denizin bilgeliğinden bir esrar kalmıştır

çökertilen bir damardır yüreğimdeki ısrar
terler hep akşamın kirli menzilinde hayalim
akşam ki karşılıksız bir bedele açılır
seni andıran bir işaret belirirken zihnimde
tökezler beyanım
bu naat beni aşar
söyleyemem
sevdam ki
kalakalır kelimenin ucunda
sukut gibi naçar
söyleyemem
çözülür dizlerimin bağı
hüznüm ile hatıran arasında

kendime gelişlerimde başlar
yazgıma itirazsız boyun eğişim
bir ikindi çağıdır başlar biteviye
ömrüm üşür
kendimden geçişlerime savrulur ağlamaklarım

geçtin vakti
bir ırmak bir geceyi nasıl geçtiyse öyle
bir tebessüm enendi asırların yüzünde
muhacir tedirginliği yaşadık tarzı kadim
geçtin vakti
nutkumuzda ay tutulması
münzevi bir çığlıkla kapandık
hayatın üzerine
sen gittin
nafile bir ibadetti gidişin
kavlayan dudaklarımızda hasretin mührü
gittin
ümit bakaya kaldı gözlerimizde
gittin
lakin gizli bir sen düşürdün içimize


**LP** - avatarı
**LP**
Ziyaretçi
31 Ekim 2006       Mesaj #833
**LP** - avatarı
Ziyaretçi
Ten kokunu tenime, gece rüzgarı taşır.
Ilgıt, ılgıt esip de , öyle gel gecelere...
Sığınacak yer yoksa, sana sinem yaraşır.
Gündüzlere küsüp de, öyle gel gecelere...

Gözlerden ateşlenir, sevda bir kurşun olur.
Suya eğilirken de, güzel ceylan vurulur.
Sevdalandın bir kere, söyle nasıl durulur,
Yalnızlıktan kaçıp da, öyle gel gecelere...

Sığınmışız bir kere, gök kubbenin altına.
Yalnızlık akkor olur,içte eser fırtına.
Sevdaların yakarken, varmaz mısın farkına.
Alev,alev yanıp da, öyle gel gecelere...

Mevla aşık olana,güçlü bir sabır versin.
Ayrılık ateşine, dayanılır mı dersin.
Yemeninin ucuna, sevdanı düğümlersin.
Düğüm, düğüm çözül de, öyle gel gecelere...

Yürekte bu haykırış, hançer de çığlık varken.
Sinende olan ateş, seni durmaz yakarken.
Gözlerdeki özlemi, ay ışığı yıkarken.
Işık ,ışık süzül de, öyle gel gecelere...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
31 Ekim 2006       Mesaj #834
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
“nedir bu?...
-içinde yaramın kabuğu var...
-yaranın kabuğu mu?
-düşündüm kü fotoğraf vermekten iyidir, fotoğrafa bakar bakar alışırsın...ama yara öyle değildir,etimden bir parçadır, ne zaman baksan acırsın...
-insan sevdiğine yarasını verir mi?”
Bu sözler miydi beni bu kadar etkileyen yoksa, ben miydim sözlere fazladan mana yükleyen bilemiyorum… İnsan sevdiğine yarasını verir miydi, onu hiç bilmiyorum… Sadece ağlamaklı bir ruh, hüzün taşıyan bir çift göz taşıyorum küçücük bedenimde… Aklımda binlerce fotoğraf karesi taşıyorum, içlerine girdiğimde yolumu kaybettiren!!! Susa durduğum binlerce fotoğraf karesi… Yüzleşemediğim anılarım var kalbimin her köşe başında… İnsan kalbinden kaçar mı??? Evet, kaçar… Onunla yüzleşemediği anlar da, yaralarını görmek istemediği anlar da kaçar… Her yolun en keskin virajında eli bırakılan bir çocuksan eğer, KALPTEN de kaçarsın bu diyarlardan da…
Masamdaki güllere bakıp koşuyorum çıkmaz sokaklara… Kalbimdeki yaralara bakıp kaçıyorum en kuytu köşelere… En korkunç kabusun içindey mişim gibi sıçrayarak uyanıyorum uykulardan!!!
Şizofren acıların yaraları var yüreğimde, yüzleşemediğim!!! Kanadı kırık bir martı var semalarımda uçmaya çalışan yaralı yaralı!!! Her çiçeğe düştüğünde aldanan bir ağacın solgun çiçekleri var ellerimde…
Bir yol, bir yol daha… Yolculuklar, aldanışlar, vuruluşlar ve sonra sevgisiz sofralara oturuşlar var yürek mekanımda…
Her gün bıraktığım sigaraya yeniden başlayışlar, içime her çektiğim nefeste, kocaman bir boşluğa dönüşen acılarım var!!!
Yiyemediğim yemekler, bakamadığım resimler, kullanamadığım eşyalarım var yaralarımı hatırlatacaklarından korktuğumdan…
Saatler var sadece yaralarım iyileşsin diye gözümü üzerlerine diktiğim, günler var acının en iyi ilacı zamandır dedirten, aylar var yaralarıma bak iyileştik kabuk bağladık dedirtecek, zamana diktim gözümü, bir deli misali…
Ölmüş ruhumun başında nöbet tutuyor bedenim gözyaşları içinde… Hani vardır ya, ölenin öldüğüne inanamazsın ya bir süre… Sanki canlanıp geliverecekmiş gibi bir his vardır hep içte… Ruhum öldü, ben nöbet tutuyorum başında kurda kuşa yem olmasın diye… Martı sürüleri dolanıyor leş kargalarına inatla ölünün üzerinde… Yüksek bir dağın zirvesinde bedenim ağıt yakıyor ölen ruhuma… Ne çok severdi martıları ruhum bir bilseniz… Mavi göklerde kanat çırpan o çığlıksever kuşlar!!! Ölüme saygılarından birlik olmuşlar leş kargalarını kovalarcasına uçuyorlar mavi semada… Sesinizi duysa koşar gelirdi arkanızdan O’ da çok severdi martıları, diyor bedenim!!!
İnsan sevdiğine yarasını verir mi?... Ruhum olmadan cevap bulamadığım bu sorunun cevabını ise herhalde mahşer günü öğreneceğim!!!
RUHUM, SENİ ÇOK ÖZLEYECEĞİM!!!
Keskin bir virajdan dönerken hurda haline gelen aracımdan sağlam çıkan bedenime inat yaparcasına ölen ruhum, BEDENİM SANA SESLENİYOR!!!

“ Benim için üzülme!”……………….
feather
nazlisu - avatarı
nazlisu
Ziyaretçi
31 Ekim 2006       Mesaj #835
nazlisu - avatarı
Ziyaretçi
günler günleri haftalar haftaları aylar ayları kovaladı ve sarı sonbahar geldi tabiatın öldüğü mevsim ... artık zaman konfeti misali sarı yapraklarda yürüme zamanıdır... artık zaman sevgiliyle aynı şemsiyeyi paylaşıp ıslanmadan yürümenin mutluluğuna erme zamanıdır... kaldırımda yürürken arabalardan sıçrayan sulardan kaçarken hayatın anlamını bulduğunu sanma salaklığını gösterme zamanıdır...gün geceye bürünürken o alacakaranlık parlement mavisi göğün altında arabaların park lamblarının hazan yağmuruyla ıslanmış yollardaki yakomazuna hazin bir şekilde karışma zamanıdır...gecenin içinde, kaba etini parktaki boş bi bankın soguk tahtasına şuursuzca emanet edip uzaktaki sevgiliyi hatırlayıp bir cigara yaktığında ihtiyacın olan sıcaklığı üstüne giydiğin monta daha sıkı sarılmaktan geçtiği acı gerçeğiyle yüzleşme zamanıdır...zaman yad etme zamanıdır.... bu zamanda sözlerin bi birimi yoktur... artık sözlerin, sıcak yaz günü egenin beyhude bi köy kahvesinde nargilesini tüttürüp cigarasını içen sarı çizmeli mehmet ağanın ağzından çıkanlar kadar önemi vardır....
bu mevsimde sevenler ayrılır hemde sevdikleri halde... bu mevsimde vaz geçer insanoğlu ağır geliyo dediği hayatından.... bu mevsimde kurur yaprakların soymuk boruları...yaprak vaz geçer daldan, dalda bezmiştir artık yapraktan.aynı dalda birbirlerine yarenlik eden iki yaprağın, nafile aşkları hoyrat bi hazan rüzgarıyla son bulur onlarda ayrılırlar... zaman ayrılıktır artık, ...zaman son bulma zamanıdır, ölüm kokar ortalık son yolculuğa uğurlanır tabiat...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
31 Ekim 2006       Mesaj #836
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tertemiz bir dostluktan çaldık biz sevmeyi, nerden bilelim aşkın bize çarpacağını. Avuçlarımıza battı kırıkları akan kanlara öylece bakakaldık. Bilseydik aşkın üzerimizde kırılacağını açarmıydık semaya ellerimizi. Dua ederken başka başka sevdalara ansızın birbirimizde vurulup kaldık.
Günlerce, gecelerce gözyaşları biriktirdik satır aralarında. Yasak dediler köşemize çekilip ağlamayı seçtik, savaşmak yerine. Oysa bir yerde bir umut vardı bilemedik. Biz korkular biriktirdik dudaklarımızın buluştuğu noktada. Cesaret diye bir şey vardı ama biz kaçmayı seçtik direnmek yerine.
Gizli sevişmeler yapıştırdık gecenin anlına. Gölgemizi orda unuttuğumuzu bilemedik. Kimse görmeyecekti ya öpüştüğümüzü izimiz kalmış meğer herkes gördü biz göremedik.
Bir kıyamettir koptu aşkımızın adına. Biz ölmeyi seçtik inadına sevişmek yerine. Adı dilden dile dolaşırken sevdanın, damgasını çamurdan vurdular aşka. Biz yine susmayı denedik yersiz utançlarla...
Başımızı eğdikçe boynumuza vurdular azrailin keskin bıçağını. Aklımız ortalık yerde kalsın diye savaşıp durdular sevdayla. Onlar karıştırdıkça sevdayı biz sustuk. Yapacak şey kalmayınca binbir zehir katıp bize aş ettiler aşkın acısını. Biz yine itirazsız yuttuk.
Hep “bir gün” ler ekledik kavuşma hayallerimize. Öyle ya günlerin soyumu tükenir ki vuslat hayallere çiçek olsun. oysa takvimlerde tükenmezse günler ömürde tükenirmiş bilemedik.
Biz birbirimize "seviyorum" derken gözlerimiz sevişiyordu dur duraksız. Bana uçsuz bucaksız okyanus maviliği sana gecenin gizemli karanlığı düşüyordu yaşanacak. Birimizden biri yumsa ölüm kapıda diyordu sevda bize. Biz gecelerce uykusuz kalmayı seçtik, güneşi aramak yerine!
Güneş doğmadıkça günümüze, birbirimizi güneş ilan ettik kendi şehrimizde. Küçük oyunlar oynamayı seviyorduk biz sevda üzerine. Kumdan kaleler yaptık sevgimize, çelikten zırhlar yerine. Oysa dalgalar kumu çökertirdi biliyorduk. Varsın sonu ayrılık olsun deyip biz dağılana kadar beraberiz diye yemin verdik.
Bir gün kum tanecikleri gibi dağılacaktık biliyorduk ama biz uzun zamanlar hayal ettik. Rüzgarın çıkmasına dalgaların şahlanmasına çok var zannettik. Oysa onları bile göremedi küçük yüreklerimiz. Biz kendi kendimizi yok ettik. Korkularımız yendi bizim sevdamızı daha ufacık meltemde kendimizi salıverdik.
Biz ne zamana ne zulmete, nede zalime yenildik. Biz bir çocuk yüreğindeki saflığı sevdaya taşımayı bildiğimiz halde o cocuk kadar cesarete sahip olmayı bilemedik. Biz sevdamızı alıp omuzlarımıza yollara düşmeyi, sadece kendimiz olmayı bilemedik. Oysa biz başbaşa kaldığımız gecelerde hayallerle neleri bilmiştik. Biz bir "güçlü olmayı" bilemedik, birde "korkusuzca sevişmeyi" ...
feather
nazlisu - avatarı
nazlisu
Ziyaretçi
31 Ekim 2006       Mesaj #837
nazlisu - avatarı
Ziyaretçi
Özlüyorum seni,
Yalansız bir özlem bu
Dolansız, saf bir özlem.
Yeni doğan bir çoçuğun
Minicik elleri gibi
Yumuşak ve mazlum
bir özlem bu...

Gökyüzü kadar büyük
Senin kadar yüce
bir özlem bu...

Hasretten ağlayanan sevdalıların
Yıllarca kavuşamayanların
İki gün bile dayanılamayan
bir özlem bu...

Ne yapacağini bilmeyen
Telefonlar bekleyen
Ağlayan, isyan eden
Kendisini harap eden
bir özlem bu...

Yolda yürürken
Otobüslere dört gözle bakan
Belki, onu görürüm diye
Kıpır kıpır yerinde duramayan
Salak salak, bos bos gezinen
Seni arayan bir özlem bu.

Bulutlara baktığında bile
Sanki seni göreceğini sanan
Orda olmadiğını bilen
Ama yinede şansını deneyen
bir deli özlem bu...

Yani güzelim,
Bir kalpsizi bile,
Ağlatabilecek,
bir deli özlem bu...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
31 Ekim 2006       Mesaj #838
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
vicbridetlcornervicbridebutton2 vicbridebutton3vicbridetrcorner
Özletiyor Seni Bu Yağmurlar


Burada yağmur yağıyor
Aralıksız yağıyor günlerdir
Ama sen yine de şemsiyeni
Almadan gel ilk otobüsle
Buğulanan camlara usulca
Yüzünü çiziyorum ki yüzün
Bir yağmur damlası olup
Düşüyor yapraklarına gülün
Güller de bozamıyor bu uzun
Karanlık sessizliğini kentin
Anılarını yitiriyor sokaklar
Bezirgânlaşıyor bulvar ışıkları
Tarih de kekemeleşiyor bazen
Ki o zaman aşktır tek bilici
Aşksa yürümek gibi bir şey
Duyabilmek kuşların gelişini
Anısı bizsek eğer bu kentin
Unuttuğu türküler bizsek
Acıyı rehin bırakıp bir güle
Anımsatmalıyız bunları bir bir
Sonra yürümeliyiz seninle
Sokaklara caddelere çıkmalıyız
Belki bir aşktır bu kentin
Belleğini geri getirecek olan
Burada yağmur yağıyor ama sen
Şemsiyeni almadan gel yine de
Özletiyor bu çılgın sağanak seni
Sırılsıklam özletiyor biliyor musun
nazlisu - avatarı
nazlisu
Ziyaretçi
31 Ekim 2006       Mesaj #839
nazlisu - avatarı
Ziyaretçi
Özlem; nedir özlem hep kendi kendime bunu sorar dururdum. Yine özlem sorusu takıldı kafama, bu sabah karar verdim uzun uzun düşündüm. Sahi nedir özlem Ben neleri özlüyorum arkadaşlarım dostlarım neleri özlüyor diğer insanlar neleri özlüyorlar. Bir dostu, bir arkadaşı,bir sırdaşı anneyi babayı ve çocukları bu listeyi oldukça uzatabilir ve genişletebiliriz.

O halde nedir özlem; bir insanı bir yeri kısacası neyi istiyorsak onu görmek,ona kavuşmak beraber olmak isteğidir,desem, bu kez şöyle bir soru akla gelir,özlem insanı çok mu yakar kavurur içi içine sığmaz bir heyecan mı duyar yerinde duramaz özlediği her ne ise hep gözlerinin önünde baktığı gözünün iliştiği, her yerde, kıyıda bazen seraplar görür, onu görür gibi olur ellerini uzatır, tam yaklaştım, buldum, yakaladım,derken kayboluverir. Gözlerimizin önünde, canımızda kalbimizde,gönlümüzde, duygu ve düşüncelerimizde özlemlerimiz ve yakıcı yıkıcı gücü vardır.

Neleri özleriz konusuna yeniden dönersekMsn Confusedevgilimizi,canımızı,kendimizden
daha çok sevdiğimiz nadide varlığımızı,uçsuz bucaksız kırları,çayır ve bayırları,mini minicik yeni doğmuş bir kuzuyu,minicik bir bebeği,bir serçeciği, hep insanoğluna dost olmuş bembeyaz bir güvercini kumruyu,flamingoları minicik Arı kuşlarını ve kırların özgür rengarenk kelebeklerini,hacı leylekleri özlemez misiniz? Kıpkırmızı gelincikleri minicik günaydın diye bağıran sevimli papatyaları,şırıl şırıl dereleri,gürül gürül ırmakları çarşaf gibi uzanan denizi gümüş rengi bayırları masmavi gökyüzünü
davudi bir sesle okunan ezanları enfes gözüken dalından kopartarak yiyebileceğiniz bir meyveyi,ormanları,rangarenk bin bir kokulu kır çiçeklerini
yağmur sonrası gökkuşağını ve güzelim toprak kokusunu,ramazan ayında iftara yakın saatlerde mis ekmek kokusunu hiç özlemediniz mi?
Veya özlemeyenimiz var mıdır? .
Buraya kadar tamam peki ya elimizde bulunan,yanımızda olan,dostlarımızın
arkadaşlarımızın,kardeşlerimizin,canlarımızın,komşularımızın,çocuklarımızın anne ve babalarımızın,sevdiklerimizin kıymetlerini gerçekten biliyor muyuz?
Yoksa zamana ve alışkanlıklarımıza mı yeniliyoruz?

Lütfen, biraz daha özen ve dikkat hayat çok kısa etrafımıza alıcı gözle şöyle bir bakalım,kendimizi benliğimizi unutarak egodan sıyrılarak,telaşlardan ve koşturmacalar dan bir an olsun başımızı kaldırarak sükunetle suhuletle fakat atalete düşmeden bakalım.Kimi kimleri özlüyoruz?
Kimi veya kimleri özlemeliyiz elimizdekilerin değerlerini gerçekten biliyor muyuz? Şükrünü eda edebiliyor muyuz? Lütfen birazcık daha dikkat ve özen.


Olumlu ve yapıcı yakıcı kavurucu özlemlere
careless_WhispeR - avatarı
careless_WhispeR
VIP i Jυѕт ∂ιє∂ ιη уσυя αямѕ
31 Ekim 2006       Mesaj #840
careless_WhispeR - avatarı
VIP i Jυѕт ∂ιє∂ ιη уσυя αямѕ
ÖZLEM........

Seni Özledim Oğlum

Bilirmisin?

Bir umuttur özlem
Beklediğine sarılmak için
Zamanı durdurmak
Akreple yelkovana rest çekmektir özlem

Bir umuttur özlem
Uzak yürekleri
Bir birine tutturmak
Sıkı sıkı sarılmak
Kopmadan kalbe yapışmak
Bir umuttur anlık zamanda
Sevdiğini elini tutmaya çalışmaktır özlem

Özlem yürekten üşümüş
Dudakların çarpışması

Özlem, terminal hatlarında
Kaybolan duyguları bağlamktır yürekten

Uzatıp elini yüreğine
Bırakmaksızın sarılmak
Yıkılmadan kopmadan

Trenin raylara sarılması gibi
Benim seni yüreğime
Hapsetmemdir özlem

Özlem hiç kopmaksızın
Benim yanımda olmandır
Tükenmeden ayaz gecelerde
Senin geleceğini bilerek
Beklemektir sabahı
Gün doğana kadar

Ve seni yanımda olduğunu görmektir özlem
Ve seni içime çekmektiğim andır özlem
Sevgili oğlum..
Özlem sensindir...

careless_WHISPER........
http://www.msxlabs.org/forum/signaturepics/sigpic184255_2.gif

Benzer Konular

18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
7 Mayıs 2008 / estudiantes Spor tr
11 Aralık 2015 / asla_asla_deme X-Sözlük
16 Şubat 2015 / Jumong Basın/Magazin tr